10 Ekim 2020 Cumartesi

Dolce & Gabbana – K (2019)

“Dolce & Gabbana K, erkeğin özünü kendi elementinde yakalar. O, hayatının kralıdır. Kendi yolunu izler, ailesini ve sevdiklerini her şeyden çok önemser. Büyüleyiciliğini ve canlılığını göstermekten korkmaz, köklerine sadık kalır, moderniteyi kucaklarken geleneğe saygı duyar.”

Dolce & Gabbana’nın 2019 yılında piyasaya sürdüğü erkek parfümü K’nın yukarıdaki tanıtım cümleleri koku hakkında pek ipucu vermiyor. K’nın basit formlu şişesine tezat şekilde kapağının gayet süslü ve gösterişli oluşu parfümler evreninde ara ara karşılaştığımız durumlardan birisi. Kapağın kral tacı gibi olması ve parfümün isminin İngilizcedeki kral kelimesinin karşılığı King’i çağrıştırması şüphesiz tesadüf değil. Bakalım K, krallara layık bir parfüm mü?

K’nın açılışı yapay ambroksanı andıran steril, nanemsi turunçgillerle gerçekleşiyor. Dolce & Gabbana’ya göre K’nın üst notalarında kan portakalı, Sicilya limonu ve ardıç meyvesi kullanılmış. Limona fazla rastlamasam da sentetik tuzlu portakalın meyvemsi hissiyat verdiği bir gerçek. Orta kısımda kontrollü modern yapaylık devam ediyor. Ambroksan benzeri yapı biraz geriye çekiliyor. Orta bölümde aromatik baharatları görüyoruz. Sonlarda yapaylık pek kalmasa da sıradan odunsu tarafa doğru yelken açıyor. Bir parça paçuli ve misk, sedir ağacını andıran odunsulara eşlik ediyor.

Kullandığım K’nın Eau de Toilette versiyonu eksene sentetik, kimyasal moleküllere boğulmuş modern meyvemsiliğe ve güzel mi yoksa detarjanımsı mı koktuğu belli olmayan baharatsılığa göz kırpıyor. Bu tür ambroksanımsı, nanemsi, kavunumsu, Calone’msi  soğuk-serin parfümler çamaşır deterjanlarının o kimyevi rahatsızlığını hissettiriyor. K, berbat değil ama ne kalite anlamında ne de doğallık/gerçekçilik anlamında iyi yerde durmuyor. Temiz ilaç laboratuarının duvarlarına sinmiş tuhaf kokuyu andırıyor. 2015’li yıllar ve sonrasında karşılaştığımız tuzlu-steril-sentetik-ferah-ekşi-tatlı-doğaya ait olmadığını hissettiğiniz postmodern vasat parfümler furyasına Dolce & Gabbana da katkı yapmış.

K’nın rakipleri belli. Dior – Sauvage, Versace Pour Homme Dylan Blue, Chanel – Bleu ve diğerleri… K, genele hitap eden, kullanan çoğu genç arkadaşın ilgisini çekebilecek, ilk rüzgarıyla bir sürü deneyimsiz parfüm severe kendisini aldırabilecek yapıda. Oysa ki parfüm ustalarının ve acımasızca mükemmeli arayan koku gustolarının ilgisini çekmeyecek, sıradan, modern ve daha şimdiden klişe bir hayal kırıklığı denebilir K.

İlkbahar-yaz günlerine uyum sağlayabilecek K’yı, Daphne Bugey ve Nathalie Lorson birlikte tasarlamış. Kalıcılığı iyi sayılsa da etrafa yayılımı vasatı aşamıyor. İlkbahar-yaz döneminde kullanmaya daha uygun duruyor.

Koku Güzelliği:10/5

5 Ekim 2020 Pazartesi

Roberto Cavalli – Paradiso (2015)

İtalya merkezli moda markası Roberto Cavalli ile Coty arasındaki işbirliği devam ediyor. 2015 yılının şubat ayında dünyaya tanıtılan Paradiso isimli kadın parfümü bu işbirliğinin meyvesi denebilir. Paradiso gibi yaz dönemine uygun parfümün şubat ayının soğuk günlerinde dünya lansmanı yapılması kulağa ilginç gelse de kısa süre içinde sevilen eserlerden oldu.

Paradiso’nun resmi tanıtımında şu ifadelere yer verilmiş: “Paradiso, Akdeniz kıyısında yer alan muhteşem villada gizli bahçeyle kucaklanan paralel dünyanın anahtarıdır. Taze narenciye notalarının kışkırtıcı başlangıcı, sıcak egzotik bergamot ve tatlı mandalinayla harmanlanıyor. Taze ve ışıltılı üst notaları, yabani yaseminlerin zarif kalbine yol verir. Kokunun temel notasında zengin selvi, zakkum ve Akdeniz çam ağaçları bulunur. İtalyan aromalarından oluşan rafine uyum, yaseminin hipnotik etkisini genişletir ve yoğunlaştırarak kalıcı odunsu baz notasını oluşturur.”

Paradiso’nun başlangıcı canlı ve ferah çiçeksi turunçgillerle gerçekleşiyor. Mandalinayı andıran buruk ve lezzetli meyveler fena değil. İlerleyen dakikalarda turunçgillere aromatik baharatlar ve çiçekler ekleniyor. Orta kısımdan itibaren meyveli-çiçeksi tarafa doğru tamamen dümeni kırıyor. Lezzetli modern, mayhoş tropikal meyvelere eşlik eden yasemin benzeri beyaz çiçekler Paradiso’nun kokusunun omurgasını oluşturuyor. Sonlarda miskli odunsuluk mevcut ki bu tür parfümlerin hemen hemen vazgeçilmezi denebilir.

Karşımızda lezzetli tatlımsı meyvelerle beyaz çiçeklerin kombinasyonu var. Paradiso, ismindeki cenneti bize ağız sulandıran meyveler sayesinde yaşatmaya çalışıyor. İlk anlardan itibaren canlı, neşeli, dinamik koku formuna sahip. Yaz mevsiminin ve bol güneşli yerlerin kendilerine özgü renkliliği adeta Paradiso’ya yansımış. Muhteşem kalitede olmasa da buradaki meyveler, deneyecek çoğu kadının rahatlıkla sevebileceği gibi verilmiş. Aslına bakılırsa kadın parfümeri dünyasında sıkça tekrar edilen tarza sahip. Paradiso’nun farkı ekşimsi leziz tropikal meyvelerin bir adım önde olması. Çiçekler daha geri planda.

Yeni nesil modern parfümlerin çoğunda bulunan tatlılık Paradiso’da mevcut fakat fazlaca abartılı verilmemiş. Kalite anlamında biraz düşük kalsa da ve kimi kullanıcılar tarafından saç spreyi/duş jeli-şampuana benzetilse de temiz ve ferah meyveli parfüm arayan kadınlara rahatlıkla hitap edecektir.

Paradiso, Eau de Parfum formunda. Kalıcılığı idare ederken etrafa yayılımı ilk patlama dışında zayıf ne yazık ki. Havanın sıcak olduğu günlerde tuzlu, leziz meyveli tarafını öne çıkarırken, serin akşam saatlerinde donuk ve sıkıcı çiçeksi kokuyor sanki. Onun içindir ki sıcak yaz günlerinin parfümü olmalı bana göre. Kokusunu Louise Turner tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6.5

30 Eylül 2020 Çarşamba

John Varvatos – Artisan Pure (2017)

John Varvatos’un 2009 yılında piyasaya sürdüğü Artisan isimli erkek parfümünden sonra şaşırtıcı şekilde sürekli devam kokuları geliyor. Artık Artisan isimli parfümler için seri haline geldi diyebiliriz. 2020 yılı itibariyle beş Artisan isimli parfüm raflardaki yerini aldı. John Varvatos Artisan’ların en son üyesi 2017 yılında Pure ismiyle aramıza katıldı.

Özellikle ana vatanı Birleşik Devletlerde oldukça ilgi gören John Varvatos’lardan Artisan Pure, markanın internet sitesinde, Meksika’nın Xalapa şehrinin yemyeşil tepelerinden ilham alındığını bildirmiş. Xalapa’daki geniş kahve ve narenciye bahçeleri Artisan Pure’un ruhani temelini oluşturmuş. Odunsu turunçgil parfümü olduğu vurgulanmış. Ayrıca portakal ağacının şu üç unsuruna yer verilmiş: yapraklar, dallar ve yumuşak meyveler. Son olarak da en kaliteli orris kökünün kullanıldığından bahsedilmiş.

Artisan Pure’un ilk saniyeleri ferah ve yüksek kaliteli turunçgillerle gerçekleşiyor. Açılışta portakaldan ziyade yeşil, tozlu-yapraksı neroli-bergamot-portakal çiçeği aksına yakın narenciyelerden bahsedebilirim. Başlangıcı neroli kolonyalarını hatta azıcık Neroli Portofino’nun kuru, topraksı halini çağrıştırıyor. İlerleyen dakikalarda yeşil tema, çiçeksi-otu yapıyla yoluna devam ediyor. Ferah nerolinin yerini keskin olmayan baharatlar alıyor. Az biraz zencefil ve kimyon benzeri sakin baharatların eklenmesiyle ilginç hale geliyor. Kapanışta odunsuluk öne çıkıyor. Sedir ağacı tarzında değilse de orris ve miske destek veren odunsu notalar son bölümde dikkat çekiyor.

John Varvatos’un resmi tanıtımında kahveden bahsedilse de Artisan Pure’de kahve namına fazla bir şeye rastlamadım. Pure, başlangıçta harika neroli kolonyası gibi davranırken, ilerleyen saatlerde yumuşak ve uyumlu baharatların turunçgillerle nefis dansına doğru evriliyor.

Karşımızda şaşırtıcı derecede başarılı ve güzel kokan bir arkadaş var. Ferah, temiz, aromatik, otsu baharatların böylesine kaliteli verildiği bir parfüme niş markalarda bile rastlamak zor olabilir. Ne yapaylık var, ne zorlama var, ne bıktırıcı şekerleme kokusu var ne de kimyasal deniz-su-calone-ıso e super var. Artisan Pure ismi gibi saf ve basit sayılabilecek leziz mi leziz, buruk, acımsı, yeşil, tozlu ama aynı zamanda canlı, kalıcı ve modern yapıya sahip.

Başlangıcını Neroli Portofino’ya, orta ve son kısmını hafiften Cartier – Declaration’a benzettiğim Artisan Pure, uygun sayılabilecek yurtdışı fiyatıyla da fiyat-performans anlamında çok hoş bir yazlık olarak onlarca rakibinin önüne rahatlıkla geçer. Birazcık erkeksi temaya sahip olsa da kadınların onu kullanmaları garipsenemez.

Eau de Toilette formundaki Artisan Pure’u Rodrigo Flores-Roux’un tasarladığını belirtmek durumundayım. Günlük kullanımda sırıtmayacak yapısıyla her ortama uyum sağlayabileceğini düşünebiliriz.

Koku Güzelliği:10/7.5

25 Eylül 2020 Cuma

Issey Miyake – L’Eau d’Issey Pure (2016)

Issey Miyake’nin sevilen kadın parfümü L’Eau d’Issey, 1992 yılında raflardaki yerini almıştı. Aradan geçen uzun yıllar popülerliğini biraz azaltsa da hala kadınların değer verdiği eserlerden birisi denebilir. Doğal olarak da Issey Miyake bu başarılı parfümün devam kokularını çıkarttı.

2016 yılındaysa Issey Miyake’nin kendi deyimiyle L’Eau d’Issey hikayesinin ikinci bölümü açıldı. L’Eau d’Issey Pure’ün resmi tanıtımında 1992 yılı çıkışlı ablasına yeni soluk getirdiğinden bahsediliyor. Ayrıca Pure isimli parfümün, klasik L’Eau d’Issey’den ilham aldığı belirtilmiş. L’Eau d’Issey Pure’de, özel IFF molekülü olan maritimanın verdiği serin, berrak suları çağrıştıran etki vurgulanmış. Ayrıca içeriğindeki ambergrisin mineral ve hayvansı hissettirdiğinden dem vurulmuş.

L’Eau d’Issey Pure’ün açılışı serin ve hafiften tuzlu sayılabilecek çiçeklerle gerçekleşiyor. Sabunsu beyaz nemli çiçekleri anımsatan ilk saniyeler duru ve temiz gerçekleşiyor. Orta kısımda çiçeklerin payı artarken, su-tuz-deniz temasının gerilerde kaldığını görüyoruz. Orta bölümde sabunsu, kuru beyaz çiçeklerin daha da öne çıktığına şahit oluyoruz. Yasemin ve zambak ikilisinin domine ettiği acımsı, buruk ve şekerli olmayan sabunsu beyaz çiçekler Pure’ün merkezini oluşturuyor. Sonlarda ana hat değişmiyor. Açıklanan alt notalarındaki kaşmir ağacı, kapanışta odunsu efekt veriyor.

L’Eau d’Issey Pure, Issey Miyake’nin klasik tarzının tipik örneği. Basit, pürüzsüz, kaliteli ve saf sucul-çiçeksi parfümleriyle öne çıkan Issey Miyake, Pure’de bu geleneğini sürdürüyor. L’Eau d’Issey’in erkek versiyonu da ferah, sucul, çiçeksi-otsuydu. Benzer isimli Pure, sabunsu, kadınsı beyaz çiçekleri merkeze alıyor.

Hemen hemen hiç değişmeyen buruk, inatçı ve dolgun yasemin-zambak ikilisinin yanına eklenen bir parça su-tuz-ambergris temasıyla oluşan Pure çoğu yorumcunun bahsettiği gibi ferah yaz parfümü gibi davranmıyor. Sucul tarafı sınırlı olan Pure, serin ilkbahar-sonbahar dönemine yakışacağını ilan ediyor.

Temiz, kaliteli, feminen ve sağlam duran bir parfüm Pure. Kalıcılığı gayet iyi, etrafa yayılımı idare eder. Çok yaratıcı olmasa da, aklınızı başınızdan almayacaksa da, birçok benzer kadın parfümünü hatta deodorantı hatırlatsa da bu tür baskın çiçeksi parfümlere ilgisi olan hanımefendilerin imza kokusu olabilir.

Eau de Parfum formundaki L’Eau d’Issey Pure’ü sektörün tanınmış ismi Dominique Ropion tasarlamış.

Koku Güzelliği: 10/6.5

20 Eylül 2020 Pazar

Jo Malone – Red Roses (2001)

İngiltere merkezli niş parfümevlerinin en bilinenlerinden birisi denebilir Jo Malone için. Her ne kadar kendi kurduğu markasını Estee Lauder’e satsa da Jo Malone, dünya çapında başarı yakalamış durumda. Gelinen noktada küresel bir niş parfümevi gibi davranıyor. Sürekli yeni parfümler piyasaya sürerek koleksiyonu genişletiyor. Hemen hemen her temayı ve notayı kullanarak eksik parça bırakmamaya çalışıyor.

Jo Malone gibi iddialı markanın, parfümeri dünyasının en temel çiçeklerinden gül üzerine parfüm üretmemesi düşünülemezdi. Markanın en bilinen gül parfümünün Red Roses olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. 2001 yılı çıkışlı Red Roses, markanın 2000’li yıllardaki karakterini izlemek açısından da hoş bir deneyim oldu benim için. Jo Malone’nin internet sitesinde Red Roses şu cümlelerle tanıtılmış: “Modern romantizmin kaynağı. Dünyanın en seçkin yedi gülünün şehvetli karışımı. Ezilmiş menekşe yaprakları ve limon dokunuşu ile yeni toplanmış çiçek buketi gibi açılıyor. Şaşırtıcı derecede temiz ve saf.”

Red Roses’in ilk saniyeleri bir parça limon, azıcık nane ama en çok da ferah gülle gerçekleşiyor. Açılışı gayet kadınsı, temiz, kaliteli, pürüzsüz ve gül kolonyalarını anımsatıyor. İlerleyen saatlerde koku karakterinde büyük değişim olmuyor. Orta kısımda temiz ve ferah sayılabilecek güle biraz menekşe ekleniyor. Misk de gül sularını andıran orta kısımdaki gülün yanında bulunuyor. Sonlarda miskli gül kapanışı yapıyor.

Red Roses, isminden de anlaşılacağı üzere gerçekçi ve bahçenizdeki kıpkırmızı güller gibi kokuyor. Bu yüksek kaliteli aroma hemen hemen hiç değişmeden devam ediyor. Basit, canlı, şeffaf, azıcık sabunsu, limonlu gül, birçok yeni nesil gül parfümündeki gibi bolca şekerli ya da ağır verilmemiş. Her kullandığımda bana gül sularını anımsattı. Uzun süreli kullanımda sıkıcı olacağı gibi bir önyargım var ne yazık ki.

Gördüğüm kadarıyla uzun uzadıya onu anlatmak yersiz çünkü karşımızda tekdüze ve gerçekçi bir gül aroması var. Onun çok yaratıcı ya da ilginç koktuğunu söylemem mümkün değil. Bize gül kokusu şöleni yaşatamayacak olsa da İngiliz gelenekselliğinin veya Viktorya dönemi şatolarının bahçelerinin şıklığını ve Britanya’nın yüksek kaliteli el işçiliğine sahip eserlerini anımsatması bakımından Red Roses, saf ve tertemiz gül kokusu arayan parfüm delilerinin listesinde üst sıralarda yerini korumaya devam edecektir.

Red Roses’ı bazı kaynaklar Lucien Piquet ve Patricia Bilodeau’nun birlikte tasarladığı iddia etmiş. Eau de Cologne formunda olmasına rağmen performansı şaşırtıcı derecede iyi. Hem kalıcılığı hem de etrafa yayılımı EDC için yeterli. Tabii ki kadın kullanımına yakın duruyor. Günlük kullanımda her yere uyum sağlayabilecek, ılık ilkbahar döneminde en iyi tepkilerini verebilecek Red Roses’ı deneyen çoğu kadının rahatlıkla benimseyeceğini düşünüyorum. Hele ki Chloe’nin o korkunç başarısız gül parfümlerini düşündükçe, Red Roses kullanılabilecek iyi seçeneklerden birisi denebilir.

Koku Güzelliği:10/7