7 Kasım 2018 Çarşamba

Givenchy – Gentleman (2017)

Givenchy’nin 1974 çıkışlı efsanevi erkek parfümü Gentleman’ın şöhretini, kokular evrenine yakın kişiler bilir genellikle. Parfümlerin gerçekten parfüm gibi olduğu, yüksek kaliteli ve derin kokular babında ün salan 1970 ve 1980’leri hala özlüyor benim gibi parfüm bağımlıları. Şimdiki gibi birbirinin aynı kokan ve kalite anlamında yerlerde sürünen yeni nesil parfümleri gördükçe ve denedikçe, eskilerin değerini daha çok anlıyorum. 1974 çıkışlı Gentleman şahane klasiklerden birisi olarak tarihteki yerini aldı ama kötü haber şuydu ki onun sahip olduğu koku formu artık popüler değildi.

Bu duruma çözüm 2017 yılında bulundu ve Gentleman aynı isimle, aynı şişe formuyla ve farklı olarak değişik renkte piyasaya sürüldü. Tabii yeni Gentleman, günümüzün parfüm trendlerine uygun kokusuyla, 1974 çıkışlı abisiyle oldukça uzak iki akraba gibi de denebilir. Yeni Gentleman, Givenchy’nin internet sitesinde odunsu-çiçeksi fujer olarak sınıflandırılmış. Yine kendi sitelerinde yeni Gentleman’ın erkeksi tarafına vurgu yapılmış ve neo-klasik olarak tanımlanmış. Ayrıca kendisine güvenen erkeğin kokusu olarak öne çıkarılmış. Bakalım durum Givenchy’nin anlattığı gibi mi?

Gentleman’ın açılışı şekerli meyvelerle gerçekleşiyor. Üst notalarındaki tatlı turunçgillere eşlik eden armudun, ilk saniyelerdeki şekerliliğin sebebi olduğunu düşünüyorum. Ferah sayılamayacak başlangıcı çok tanıdık ve modern. Orta bölüme geçildiğinde tatlılık hala etkili. Şekerli meyveler geride kalırken bu sefer şekerli lavanta ve kakule kendisini gösteriyor. Modern aromatik fujerlere benzeyen orta notalardan sonra kapanışta tatlı iris çiçeği ve vanilyayla tenden ayrılıyor.

Gentleman, tam bir yeni nesil şekerli, meyveli, baharatlı, lavantalı fujer. Tabii vanilya ve tonka fasulyesini de unutmamak gerekiyor. Koku karakteri o kadar bilindik ve tanıdık ki hemen aklınıza bazı parfümler geliyor. Mesela Burberry For Men, Obsessed For Men, Spicebomb, Eros, Prada L’Homme ve diğerleri. Bu anlamda modern, sıkıcı, klişe ve sinir bozucu derecede şekerli yeni erkek parfümü furyasına Givenchy’de katkı yapmış oluyor.

Tabii ki en ufak ilginç ya da yaratıcı tarafı olmayan Gentleman’ın koku formu, 15-25 yaş arası deneyimsiz parfüm meraklısı arkadaşlarımızı etkileyecek ve onlara satılacak. Givenchy bu işten güzel milyon euro’lar kazanacak, Gentleman’ı alan arkadaşlar harika bir parfüm aldığını düşünerek mutlu olacak ve muhtemelen minnoş kız arkadaşları da bu parfümü sevecek. Ne romantik bir sahne değil mi?

Oysa ki gerçekler her zamanki gibi can acıtıcıdır. 1974 çıkışlı harika Gentleman gitmiş yerine Avm tikilerine uygun berbat bir şeker bombası gelmiş durumda. Sorarım size Romalı parfümsever dostlarım, ilerleme bunun neresinde? Hiç bir yerinde… Çünkü bırakın ilerlemeyi, dünya markaları giderek daha bayağı daha çiğ, daha vasat, daha kalitesiz parfümler piyasaya sürmek için adeta birbirleriyle yarışıyorlar. Peki neden? Çünkü popüler koku trendlerine uygun parfümler çıkaralım da kasamız milyon dolar-euro ile dolsun. Dolmasına dolsun gözümüz yok da böylesine kült bir klasiğin bari adını kullanmasaydın Givenchy. Koy yeni bir isim, tasarlat yeni şişe olsun yeni parfüm. Ne yazık ki aynı şeyi Calvin Klein’de Obsessed For Men ile yaptı ve Obsession For Men gibi harika bir parfümün ismini rezil etti.

Birinci Dünya Savaşı’nda, Almanya ve Fransa cephesindeki Alman askerlerinin yaşadıklarını anlatan o ünlü roman aklıma geldi. İsmi “Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok” idi. Ben de bu kitap ismini şöyle değiştireyim kendimce “Parfümler dünyasında yeni bir şey yok”.

EDT formundaki Gentleman’ı sektörün iki önemli ismi Olivier Cresp ve Nathalie Lorson tasarlamış. Sonbahar-kış kullanımına uygun diyebilirim. Kalıcılığı az, etrafa yayılımı sınırlı. Bu anlamda performansı gayet problemli.

Koku Güzelliği:10/4

3 Kasım 2018 Cumartesi

Christian Dior – J’adore (1999)

Christian Dior’un 1990’lı yılların sonlarında piyasaya sürdüğü kadın parfümü J’adore, kimi Dior’lar kadar ikonik olamasa da ilgi gördü. Dior’un 2000’li yıllara hazırlık parfümü denebilecek J’adore, çiçeksi olarak sınıflandırılmış marka tarafından. Her ne kadar J’adore’yi ünlü burun Calice Becker tasarlamış olsa da Dior’un baş parfümörü François Demachy J’adore için şöyle söylemiş: “J’adore sıradışı bir parfümdür çünkü gerçek bir imza kokusu olmanın ötesine geçerken, kolayca baştan çıkarıcı olmayı başarır. J’adore şehvetlidir ama abartılı değildir bu yönü. J’adore, karşıtlıkları birleştiren, ikonik çiçek notalarını çekici, görülmemiş ve gizemli hale getiren bir kompozisyondur.”

J’adore’nin açılışı tatlı turunçgiller ve çiçeklerin birleşimiyle gerçekleşiyor. İlk saniyelerde biraz turunçgiller (ağırlık bergamotta) ve leziz meyvelerin (şekerli armut ve şeftali) etkisindeki J’adore, ilerleyen dakikalarda orta kısma geçiyor. Orta notalarda beyaz kadınsı çiçeklerin ağırlığı fazlaca hissediliyor. Sabunsu ve pudralı verilmiş yasemin ve ylang ylanga eşlik eden gül, parfümün kaderini belirliyor adeta. Son bölümde çiçeksilik devam ediyor. Kuru ve neredeyse paçulimsi verilmiş keskin, kuru yaseminle kapanış gayet çarpıcı ve kadınsı şekilde gerçekleşiyor.

J’adore, tam bir meyveli-çiçeksi kadın parfümü. Daha doğrusu meyveler başlangıçta etkiliyken orta bölümde tatlı gülle işbirliği yapıyor meyveler ama etkileri sınırlanıyor. Kapanışta meyvelerden eser yok ve yasemin-ylang ylang son noktayı kokuyor parfüme. Onun içindir ki J’adore’yi üç bölüme ayırmak mümkün. Başlangıçtaki meyveler, orta kısımdaki gül ve sonlardaki beyaz çiçekler.

Dior’un internet sitesinde Comoro adalarından gelen ylang ylang, Türk ve Bulgar gülü ile Grasse yasemini öne çıkarılan içerikler olarak dikkatimi çekti. Gayet kadınsı, sabunsu hatta pudralı diyebilirim geneli için. Şekerli meyvelerle tatlı çiçeklerin karışımından oluşan J’adore’da bence ana oyuncu gül ve beyaz çiçekler. Gayet kaliteli ve pürüzsüz verilmiş gül başroldeyken beyaz çiçekler (yasemin ve ylang ylang) ve meyveler ikinci planda kalıyor.

J’adore’yi ilk kokladığımdan son kullandığım güne kadar hep bazı parfümlere benzettim ama asla hangi parfüme benzediğini bulamadım. Bunun sebebini sonradan anladım. J’adore’de kullanılan koku formu çok klasik ve kadın parfümlerinde belki de binlerce defa tekrarlanan temaya sahip. Onun içindir ki J’adore’yi bir parfüme benzetemedim zira birçok kadın parfümünün onu taklit ettiğini farkettim. Bu anlamda çığır açan modern klasiklerden olduğunu söyleyebilirim.

Peki, J’adore’yi sevdim mi? Aşık olmadım çünkü benim için fazlasıyla kadınsı, sabunsu ve çiçeksiydi. Yine de kalitesini gayet iyi buldum, burun tırmalayan uyumsuzluğa ve sinir bozucu derecede yapaylığa rastlamadım. Bu kompleks ve güvenilir koku formunu muhtemelen çoğu kadın sevecektir.

J’adore’nin ilginç taraflarından birisiyse içeriğinde Türk gülü kullanılması. Gerçi Bulgar gülüyle beraber kullanılmış olsa da yine de hoş bir detay. J’adore’yi kimi kullanıcıların şampuanlara benzetmesi bazılarınınsa yaşlı kadın kokusu demesi bir yere kadar anlaşılabilir. Büyük resme baktığımda normalde bu tür bir parfüm hiç bana göre değildir ve üzerimde hissetmek istemem fakat J’adore bana gayet tahammül edilebilir geldi. Bu tür meyveli-çiçeksi parfümlerin iyi örneklerinden birisi J’adore. Buna şüphem yok. Yine de denemeden almanızı önermem.

Kullandığım EDP versiyonuydu. Kalıcılığı idare ederken etrafa yayılımı ilk yarım saat iyi. Temiz, kadınsı ve anaç tarafını göze alırsak kırk yaş ve üzerindeki kadınlara önerebilirim J’adore’yi. Soğuk kış ayları ve yaz sıcakları dışında her zaman kullanılabilir.

Koku Güzelliği:10/6

30 Ekim 2018 Salı

Hermes – Terre d’Hermes Eau Intense Vetiver (2018)

Lüks tüketim sektörünün en önemli markalarından Hermes’in 2006 yılında piyasaya sürdüğü erkek parfümü Terre d’Hermes’in dünya çapında ne kadar başarılı olduğunu anlatmaya gerek yok sanırım. Jean Claude Ellena’nın elinden çıkan Terre d’Hermes, öylesine ilgi gördü ki Hermes bu duruma seyirci kalamadı anlaşılan.

2018 yılına kadar on civarında devam parfümü piyasaya sürülen Terre d’Hermes’in 2018 çıkışlı versiyonunun adı Terre d’Hermes Eau Intense Vetiver oldu. Klasik Terre d’Hermes ile aynı şişeye sahip olan Terre d’Hermes Eau Intense Vetiver, isminden de anlaşılacağı üzere vetiver notasını merkeze almış. Bakalım Hermes’in yeni erkek parfümü yeterince iyi mi?

Terre d’Hermes Eau Intense Vetiver’in açılışı aromatik ferah turunçgillerle gerçekleşiyor. Yeşil sayılabilecek ilk saniyelerden sonra azıcık ferah biber ekleniyor kompozisyona. Orta kısımda parfüme ismini veren vetiver artık kendisini gösterip kokuyu tamamen domine ediyor. Köksü ve ferah sayılabilecek vetiverle kapanış gerçekleşiyor.

Kokunun analiz kısmının kısa olduğunun farkındayım çünkü Terre d’Hermes Eau Intense Vetiver, çok basit bir parfüm. Ana gövdeyi oluşturan nemli ve odunsu vetivere eşlik eden turunçgilleri saymazsak, hemen hemen hiç değişmiyor ve fazlaca derin kokmuyor. Bu anlamda abisi Terre d’Hermes’i örnek almış sanki. İki parfüm de gayet basit, sade, kullanımını kolay ve şık.

İki parfümün benzerliği sadece minimalizm anlamında gerçekleşmiş sanki. Koku formu olarak büyük benzerlik yok Terre d’Hermes’le. Terre D’Hermes Eau Intense Vetiver, tamamen ıslak, yeşil ve köksü vetiver kokuyor ve turunçgillere büyük yer vermiyor. Klasik Terre d’Hermes ise turunçgil parfümü ve vetiveri oldukça kuru/tozlu veriyor. İsimleri ve şişeleri benzer olsa da iki parfüm farklı yapıda diyebilirim.

Fotoğraf fragrantica sitesinden alınmıştır.

Terre d’Hermes Eau Intense Vetiver, tabii ki bir Hermes parfümü olduğunu kalitesiyle size hissettiriyor. Olabilecek en kaliteli ve pürüzsüz vetiver kullanımıyla sizi üzmüyor ve Hermes’in şık karakterini yansıtıyor. Evet, parfüme özenilmiş ve piyasa işi yapaylıktan uzak durulmuş. Bu anlamda Hermes zaten çoğu zaman şaşırtmıyor bizi.

Fakat… Terre d’Hermes Eau Intense Vetiver, ne yazık ki o kadar basit ve tek düze kokuyor ki vetiver sevenler dışında çoğu kişinin bir süre sonra sıkılabileceği kadar cansız, durağan, sürprizsiz. Belki de vetiver merkezli parfümler bana hep aynı geliyor bilemiyorum.

Terre d’Hermes Eau Intense Vetiver’i iki parfüme benzettim. Birisi Tom Ford’un Grey Vetiver’i, diğeri Guerlain’ın ünlü klasiği Vetiver. Zaten bu üç parfümün birbiriyle rekabet edeceğini düşünüyorum ve bu üç kaliteli vetiver parfümü, bu tarz kokuları sevenler için önemli örnekler. Yine de yüksek fiyatına istinaden denemeden almanızı her zaman ki gibi önermem.

Terre d’Hermes Eau Intense Vetiver’in kokusunu ilginç bir şekilde Jean Claude Ellena değil de sektörün tanınan isimlerinden Christine Nagel yapmış. EDP formundaki Terre d’Hermes Eau Intense Vetiver’in kalıcılığı gayet iyi. Etrafa yayılımı ilk bir saat fena değil. Erkek kullanımına yakın dursa da vetiver seven kadınların kullanmasında hiç sakınca yok. Soğuk kış mevsimi dışında her zaman kullanılabilir.

Koku Güzelliği:10/7

26 Ekim 2018 Cuma

Cacharel – Amor Amor (2003)

Fransa merkezli hazır giyim markası Cacharel’in özellikle kadın parfümleri her zaman ilgi çekmiştir. Noa ve Anais Anais, yıllar geçmesine rağmen hala markanın sevilen kadın parfümlerinden diyebiliriz. Loreal grubu bünyesinde pazarlanan Cacharel kadın parfümlerinin belki de en sevileni Amor Amor. Kokularla haşır neşir olan çoğu kadının bileceği ve belki de kullandığı Amor Amor, kırmızı ve çarpıcı şişesiyle her zaman için merakımı çekmiştir. Ve 2018 yılının bu ılık ve hüzünlü sonbaharında Amor Amor ile tanışıyorum.

Amor kelimesinin aşk anlamına geldiğini biliyoruz. İsmi aşk olan bu parfüm, Loreal’in internet sitesinde “ilk aşk, tutku ve özlem, rengarenk ve genç. Amor Amor’un meyveli-çiçeksi kokusu gerçek bir ifadedir” şeklinde tanıtılmış. Parfümün başlangıcı şekerli meyvelerle gerçekleşiyor. Tatlı ve lezzetli kırmızı meyveler turunçgillere benziyor. Tropikal meyveleri de andıran ilk kısım, çok rafine ya da ilginç değil. Orta kısma geçildiğinde meyveler yoluna devam ederken bir parça tatlı gül ve beyaz çiçekler ekleniyor kompozisyona. Yaseminin başını çektiği çiçeklerin eklenmesiyle tam bir meyveli-çiçeksi yapıya bürünüyor. Son bölümde pek başarılı olmayan vanilya devreye giriyor. Misk ve sedir ağacının varlığından da bahsedebilirim kapanışta.

Amor Amor, tam bir klasik meyveli-çiçeksi kız kokusu. Olabilecek en güvenli, rahat kullanılabilecek, kadınsı ve klişe parfümlerden birisi desem yanlış olmaz. Evet, Amor Amor’da birçok kadın parfümündeki klişeler kullanılmış. Şekerli-kadınsı meyveler, beyaz çiçekler, vanilya ve misk. Pek derinliği olmayan, düz çizgide ilerleyen, yapaylığın zaman zaman burun tırmaladığı bir arkadaş Amor Amor. Pürüzsüz ve yüksek kaliteli olmadığını söylemek için parfüm uzmanı olmaya gerek bile yok. İyi de Amor Amor’un kaliteli olmak gibi kaygısı var mı acaba?

Kırmızı ve kötü şişe tasarımına istinaden, popüler olmaya adanmış piyasa parfümü görüntüsü çiziyor Amor Amor. Hani marketlerde ucuz meyve reçelleri olur ya nedense bana onlardaki özensizliği, kalitesizliği ve iç baygınlığını hissettirdi. Onun kokusu binlerce sıradan kadın parfümünde muhtemelen tekrarlanmıştır. Yaratıcılık anlamında hiçbir çaba sarf edilmemiş gibi duran Amor Amor, çok satan bir genç kız parfümü olmanın dışında benim için anlam ifade edemedi. Eğer amaç çok satmak ve popüler olmaksa Amor Amor yıllardır bunu iyi beceriyor ama parfüm gurmelerini tatmin eder mi bu durum? Tabii ki hayır.

Genç, canlı, sıcakkanlı ve dinamik sayılabilecek tarzı, sonlardaki vanilyayla birlikte romantik hale gelebiliyor. Bu arada burnum beni yanıltmıyorsa azıcık Givenchy’nin erkek parfümü Xeryus Rouge’a benzettim Amor Amor’u. Aynı yapay tropikal meyve ve bir şekilde sıcak-kırmızı kokan iki parfüm uzaktan akraba sanki.

Laurent Bruyere ve Dominique Ropion gibi sektörün iki önemli isminin tasarladığı Amor Amor, birçok kadın parfümünün aksine EDT formunda. Kalıcılığı yüksek değil, etrafa yayılımı vasat oldu tenimde. Sıcak yaz ayları dışında her zaman kullanılabilir. Günlük spor kıyafetlerle bile uyum sağlayabilecek Amor Amor’un geniş kullanım alanı olacağını düşünüyorum.

Koku Güzelliği:10/5

22 Ekim 2018 Pazartesi

Versace Pour Homme Dylan Blue (2016)

Versace’nin 2008 yılında piyasaya sürdüğü parfümü Versace Pour Homme oldukça sevildi ve markanın en çok satan erkek parfümlerinden birisi oldu. Mavi şişesi ve ferah Akdeniz-İtalyan tarzındaki kokusuyla ilgi gören Versace Pour Homme’ye zaman içerisinde yeni kardeşler eklendi. 2013 yılında Versace Pour Homme’nin öd ağacı versiyonu Versace Pour Homme Oud Noir, serinin ikinci parfümü olarak karşımıza çıktı. 2016 yılındaysa yeni bir Versace Pour Homme ile tanıştık.

Versace Pour Homme Dylan Blue isimli yeni kardeş, ilk duyduğum andan itibaren bende Bob Dylan’ı çağrıştırıyor. Versace ise kendi internet sitesinde Dylan Blue’nun tasarımında Akdeniz’in cazibeli kokusundan ilham aldıklarını vurguluyor. Ayrıca Dylan Blue’nun fujer tarafına vurgu yapıyor. Parfümün modern ferahlığa sahip olduğu da belirtilmiş.

Dylan Blue’nun açılışı bekleneceği üzere turunçgillerle gerçekleşiyor. Şekerli bergamot ve greyfurtla ilk saniyeler gayet tanıdık ve ortalama denebilir. Orta kısma geçildiğinde şekerli turunçgiller geri planda dururken, parfümün ana oyuncusu ambroksan devreye giriyor. Anason-yıldız anasona benzeyen orta kısımdaki ambroksan parfüme bir taraftan dinamizm katarken diğer taraftan da metalik yapaylık ekliyor. Orta bölümde ambroksana eşlik eden menekşe ise tabii ki bana göre değil. Son kısım, orta bölümün paralelinde ilerliyor. Kapanışta yapay vetiver ve sıradan odunsularla teninize elveda ediyor.

Dylan Blue, ismindeki ve şişesindeki mavi temayı kokusuna yansıtmaya çalışmış. Her ne kadar su-deniz gibi kokmasa da geri planda hep ferahlık ve abisi Versace Pour Homme’ye öykünme var. Ambroksan gibi dinamik bir elementin sıcak yaz günlerinde nasıl tepki vereceğini tahmin edemesem de Dylan Blue, tam anlamıyla ferah bir yazlık değil sanki. Deniz yosunu ya da okyanus gibi de kokmuyor.

Dylan Blue, anasonsu, baharatlı, menekşeli gibi davranıyor. Tabii hemen her yeni parfümdeki gibi bol miktarda tatlılık hissediliyor. Buradaki tatlılık leziz vanilyadan değil de abartılı verilmiş tonka fasulyesinden geliyor muhtemelen. Sonuç olarak bir süre sonra bu şekerli yapı can sıkıcı hale dönüşüyor.

Dylan Blue, tam bir piyasa parfümü. Büyük kitlelerin sevmesi için tasarlanmış, kadınlardan iltifatlar alabileceğiniz, kullanımı kolay ve güvenli denebilecek bir arkadaş fakat kokusu hissedilir oranda yapay ve sıkıcı. Yaratıcılık namına hiçbir şey barındırmıyor. Piyasadaki popüler rakipleriyle yarışmak için ortaya çıkarılan bir parfüme benziyor.

Dylan Blue’nun rakipleri kimler peki? En büyük rakibi Dior’un yeni erkek parfümü Sauvage. Zaten Dylan Blue’nun kokusu oldukça benziyor Sauvage’ye. Bir başka rakip olarak Bleu de Chanel olarak belirlenebilir. Ayrıca Yves Saint Laurent – L’Homme, CH Men Prive, Acqua di Gio Profumo gibi sağlam rakipleri de var ve işi zor görünüyor Dylan Blue’nun.

EDT formundaki Dylan Blue’nun performansı ortalama denebilir. Ara ara kendisini size hissettiriyor gün içinde. Kalıcılığı bir EDT için yeterli. Günlük kullanıma uyabilecek Dylan Blue, soğuk kış mevsimi dışında her zaman kullanılabilir.

Koku Güzelliği:10/5