10 Ağustos 2018 Cuma

Comme des Garçons – 8 88 (2008)

Sadece parfümleriyle değil sıradışı kıyafet tasarımlarıyla da dünyada büyük beğeni toplayan Comme des Garçons’un birçok kokusunu Parfüm Merakı sitemizde incelemiştim. Parfüm işini sevdiğini düşündüğüm Comme des Garçons, oldukça fazla sayıda koku piyasaya sürdü son yıllarda. Kimilerinin üretimlerini bitirdi, kimileri de hala raflarda, o ilginç yamuk şişeleriyle bizleri bekliyor. 8 88 uzun zamandır birçok yerde karşıma çıkan ve merak ettiğim bir parfümdü. Sonunda onunla tanıştık.

2008 çıkışlı 8 88’in yaratıcısı ünlü burun Antoine Lie, onun tasarım aşamasında altından ilham aldığını ve Safralin isimli bir molekül kullanıldığını belirtmiş ve şöyle söylemiş: “8 88’in tasarımı aşamasında altının bir kokusu ve kokusal izlenim yaratıp yaratmadığını bulmak istedik. Bunun için çok sayıda farklı malzemeyi denedim ve özel karakteri nedeniyle Safraline’de karar kıldım. Safralin, İsviçre merkezli parfümevi Givaudan tarafından yaratılan safranın bir türevidir.”

Baharatlı oryantal olarak sınıflandırılan 8 88’in açılışı aromatik ferah baharatlarla gerçekleşiyor. Kişniş ve tarçın olduğunu düşündüğüm baharatlar leziz, yüksek kaliteli, tanıdık ve hafiften metalik. Başlangıcı hoşuma gitti. Orta bölümde Antoine Lie’nin bahsettiği safran devreye giriyor. Tatlı sayılamayacak kuru safran orta kısımda aromatik baharatlarla birleşerek koku yönünü giderek enteresan bir çiçeksiliğe doğru götürüyor. Kapanışı orta bölümle aynı. Büyük değişim göstermeyen alt notalarda egzotik olmayan amber de ekleniyor partiye. İşte size 8 88.

Çiçeksi mi desem baharatlı mı desem karar veremediğim parfümlerden 8 88. Onun çiçeksiliği kremsi, metalik safrandan oluşuyor. Baharatsı tarafıysa daha da garip. Bu parfümde safralin denilen bir molekülün varlığından bahsetmiştim. Bu seferde zerdeçaldan bahsedeyim de iyice şaşıralım. Açıklanan notalarında zerdeçal da var. Son zamanlarda alternatif tıbba gönül veren doktorlarımızın ağzından düşürmediği zerdeçala 8 88’de yer verilmiş. Ara ara tükettiğim için burnunuza yaklaştırdığınızda çok baskın kokmayan fakat yenildiğinde oldukça buruk bir tat bırakan zerdeçalın bir parfümde kullanıldığına ilk defa şahit oluyorum. Tabii Comme des Garçons gibi sıra dışı bir markanın, parfümlerinde sıradan içerikler kullanmasını beklemek hata olabilir.

Zerdeçal dedik ama bence 8 88 daha kişniş, tarçın, biber eksenine yakın. Zaten zerdeçalın bir parfümdeki koku profilini kafamda çok da oturtamıyorum. 8 88’de kimi kullanıcılar tütsüden de bahsetmiş fakat ben algılayamadım.

Karşımızda oldukça tanıdık bir koku karakteri var. Bir parfüme benzetiyorum ama yine aklıma gelmiyor. Kullanım döneminde bir parça kadın tarafına yakın durdu. Onun neredeyse güllü, leziz kırmızı meyvelere benzeyen tarafını kendimce keşfettim belki de yanılıyorum. Burada ham ve bıktırıcı bir kadınsı-çiçeksilikten bahsetmiyorum.

Comme des Garçons parfümlerini anlatmak çoğu zaman zordur çünkü oldukça soyut koku denemeleri yapıyorlar. Onların parfümlerini somut olarak bir şeylere benzetmek zor oluyor fakat bir taraftan zihninizin bir köşesinde tanıdık geliyor. 8 88’de aynı hisleri yaşattı bana. Parfümlerin içeriğinde bulunan safran notasını pek sevememe rağmen buradaki kullanımını kabul edilebilir buldum. Safran ana gövdeye ustaca monte edilmiş. Kolunuzu yaklaştırıp kokladığınızdaysa kısa mesafede safran algılanıyor. Bu anlamda iki katmanlı bir parfüm olduğundan bahsedebilirim.

Sonuç olarak ilk başlarda 8 88’e alışamasam da şu an onu severek kullanıyorum. Muhteşem mi? Hayır. Farklı mı? Kesinlikle. Kullanması ve sevmesi kolay bir arkadaşa benziyor. Tabii doğru mevsimde. Sonbahar-kış için harika olacağını düşünüyorum 8 88’in.

EDP formundaki parfümün performansı memnun edici. Kalıcılığı idare ederken etrafa yayılımı iyi. İnatçı ve ara ara kendisini hatırlatıyor 8 88. E daha ne olsun.

Koku Güzelliği:10/7

4 Ağustos 2018 Cumartesi

Giorgio Armani – Emporio Armani He (Lui) (1998)

Giorgio Armani’nin Emporio Armani serisine bağlı olarak piyasaya ilk sürdüğü parfümlerdi He ve She. 1998 çıkışlı bu iki parfüm, Lui ve Lei isimleriyle de tanınıyorlar. 2018’in ortalarına geldiğimiz şu günlerde Emporio Armani serisi parfümlerinin sayısı otuzu geçmiş durumda. Görüleceği üzere Emporio Armani serisi adeta başlı başına bir marka kadar parfüme sahip.

Hiç şüphesiz ki Emporio Armani’lerin en sevileni ve dünya çapında başarılı olanları ilk çıkanlardı. He ve She yirmi yıl önce piyasaya sürülmelerine rağmen en ufak eskime belirtisi göstermiyor kokusal anlamda.

Bugünkü konuğumuz He, Giorgio Armani’nin internet sitesinde “Dinamik ve doğal erkeğin modern kokusu. Tensel, modern ve enerjik” olarak tanımlanmış. He’nin açılışı parlak ve metalik turunçgillerle gerçekleşiyor. Açıklanan üst notalarında yuzu meyvesi var ki muhtemelen oradan geliyor buruk turunçgilimsi hissiyat. Başlangıcı hoş. İlerleyen saatlerde orta kısma geçiliyor. Orta notalarda turunçgiller geride kalırken, parfümün böylesine sevilen o cazibeli aroması karşımıza çıkıyor. Orta bölümde pudralı ve kremsi sandal ağacı ve nispeten karanlık sayılabilecek aromatik tatlı baharatla müthiş bir konfor kokusuna dönüşüyor. Kapanışı, orta notalarla paralel ilerliyor. Alt notalarda tek fark misk ve plastiğimsi odunsuluğun yükselişi oluyor.

He, parfümler dünyasının post-modern klasiği bence. Kesinlikle çok yaratıcı, benzerine az rastlanan çarpıcı koku formuna sahip. Temiz hatta steril bir AVM delikanlısı kokusu. Kremsi odunsu mu desem plastiğimsi vanilyalı deri mi desem, karanlık modern-tatlı baharat mı desem karar veremiyorum. Bu kadar çok şey hissettirirken diğer yandan da temizlik hissi veriyor ki şaşırtıcı tarafı burası. Parfümün genelinde pudralı yapı var ama ön plana çıkıp etrafı beyaz pudraya boğmuyor. Banyo sabunu gibi de davranmıyor.

Modern bir tiki He. Büyük şehirlerde yaşayan, bağımsızlığına ve giyimine fazlasıyla önem veren, partilemeyi seven genç hippilerin parfümü olabilir. Evet, kesinlikle He’nin mottosu “modernizm” olmalı ve ilginç yanı bu modernist isyanı 1998 yılında yani 20 yıl önce gerçekleştirdi. E bu da onu çağdaş bir klasik haline getiriyor. O, şık, benzersiz ve zamansız. He’nin yirmi yıl önce piyasaya sürüldüğüne inanmak zor. Sanki birkaç ay önce raflara çıkmış kadar günümüze ait. Bu da onun hem hala ilgi çekmesini sağlıyor hem de başarısının sırrını ortaya koyuyor.

He bir tarafıyla tamamen yapay ve doğallıktan uzak diğer taraftan her yapaylığın kötü sonuç vermeyeceğini ispat edecek kadar cüretkar. Çekici, cazibeli, seksi ve bu minvalde aklınıza gelebilecek terimlerin çoğunu karşılıyor. Kimi kullanıcılar onu fazlasıyla erkeksi kokmamakla suçlayıp küçükserken bazısı da olabilecek en iyi uniseks olduğunu söylüyor ki haksız sayılmazlar. Her ne kadar fazlaca kadınsı izler barındırmasa da He’yi kadınlar da rahatlıkla kullanabilir. Aynı Emporio Armani She’yi erkeklerin kullanabileceği gibi. Giorgio Armani’nin He ve She’si birbirlerini garip şekilde tamamlıyorlar ve adeta bir bütüne erişiyorlar. Ayrıca He’yi kullandığınızda hanımefendilerden olumlu tepkiler alacağınızı düşünüyorum.

Hangi güzelin kusuru yoktur ki. He’nin kusurlarından birisi eskisi gibi harika kokmaması. Muhtemelen küçük çaplı reformülasyon geçirdi ve eski denediğim o müthiş kokusundan eser kalmamış yeni şişelerde. Eski cazibeli ve çarpıcı kokusunu kaybetse de ortalama kullanıcılar tercih edebilir onu. İkinci kusuru performans zayıflığı. EDT formundaki He’nin kalıcılığı idare etse de etrafa yayılımı oldukça düşük. Gayet utangaç davranan He, tene yakın durarak sadece sizin burnunuza hitap ediyor.

Kokusunun tasarımını Daniela Andrier yapmış. Çok sıcak yaz mevsimi dışında her zaman kullanılabilir.

Koku Güzelliği:10/7

30 Temmuz 2018 Pazartesi

Geoffrey Beene – Bowling Green (1986)

Amerika merkezli modaevi Geoffrey Beene’nin ilk parfümü 1975 yılında çıkmıştı ve kısa sürede büyük başarı yakalamıştı. Grey Flannel, beyefendi tarzıyla bugün de önemli erkek parfüm klasiklerinden birisi olarak saygın yerini koruyor. Her ne kadar kokusunu kendime yakın bulmasam da kalitesine ve pürüzsüzlüğüne şaşırmıştım Grey Flannel’in.

Sadece beş adet parfüm piyasaya süren Geoffrey Beene markasının yıldızı anlaşılacağı üzere Grey Flannel. Onun çıkışından on bir yıl sonra 1986’da Geoffrey Beene’nin ikinci parfümü yine erkeklere yönelikti. Bowling Green isimli parfüm, hiçbir zaman abisi kadar şöhrete ulaşamadı ve bir süre sonra üretimi bitirildi. Genellikle meraklı koku severlerin ve koleksiyoncu parfüm delilerinin bildiği Bowling Green’in ismini zaman zaman duyuyordum fakat kullanma şansım olmamıştı. Neyse ki değerli bir parfümseverin yardımıyla Bowling Green’e ulaştım ve bir süredir onunla takılmaktayız.

Parfümün başlangıcı nostaljik ve kaliteli yeşil bergamotla gerçekleşiyor. Parfümün çıkış yılının 1986 olduğunu düşünürsek nostaljik bergamot kolonyalarını andıran üst notaları yadırgamamak gerekiyor. Buradan başarısız bulduğum düşünülmesin üst notaları. Hatta çok beğendim ferah açılışını. Orta kısma geçildiğinde yeşil yapı devam ediyor. Orta notalarda yeşil lavanta ve çamsı yapı karşımıza çıkıyor ki hiç fena değil. Kalite anlamında başlangıcı gibi gayet iyi orta bölüm. Sonlarda yeşil odunsuluk devam ederken harika meşe yosunu diplerden hissediliyor. Alt notalar parfümün genel karakteriyle gayet uyumlu ve rafine.

Bowling Green, ismindeki yeşil kelimesinin hakkını veriyor. Baştan sona ferah sayılabilecek yeşil tema parfümün üzerinde dolaşıyor. Başlangıçta limon-bergamot, orta bölümde çam-ardıç-lavanta ve kapanıştaki meşe yosunu, genel olarak o yeşil ve ferah üst yapının altında görevlerini yerine getiriyor. Çok derin ve sizi farklı duygulara sürükleyecek gibi olmasa da nefis bir iş çıkmış ortaya.

Asla yapaylık ve zorlama hissedilmeyen Bowling Green, 1980’li yılların ortalarından gelen beyefendi ve şık ilkbahar-yaz kokusu olarak tanımlanabilir. Tatlılığın az olduğu, hafiften eskitilmiş çam ağacından yapılmış mobilyaların üzerine dökülmüş bergamot-limon kolonyalarını andıran Bowling Green’i sevdim. Gerek karakteri gerek kokusu gerekse yüksek kalitesi memnun edici. Bilemiyorum belki de bu tür yeşil kokuları seviyorum ve onun için Bowling Green’e hemencecik alıştım ve onu üzerimde taşımaktan zevk aldım.

Kimi yorumcuların Polo Classic’e benzettiği Bowling Green, bir parça onu andırıyor. Gerçi Polo Classic’te paçuli ve deri varken Bowling Green’de lavanta-ardıç ikilisi dikkat çekiyor. Aramis Devin’i de andıran tarzıyla günümüzün popüler erkek parfümlerinden uzak yerde duruyor. Bu durum şüphesiz bizim gibi modern ve bol şekerli parfümlerden bıkan koku severler için harika haber.

Eğer yaşınız otuz beşin üzerindeyse ve ofis kullanımı hatta dış mekan için ferah ve farklı parfüm arıyorsanız Bowling Green size eşlik etmekten memnun olacaktır. EDT formundaki Bowling Green’in kalıcılığı gayet iyi fakat ilk patlama dışında etrafa yayılımı düşük. En kötü tarafı şu ki parfümün üretimi bitirilmiş durumda ve bulunması biraz zor olabilir. Çoğu güzel klasiğin üretiminin bitirilmesi sorunu burada da acı bir şekilde karşımıza çıkıyor. Gerçekten çok yazık.

Koku Güzelliği:10/8

25 Temmuz 2018 Çarşamba

Azzaro – Chrome (1996)

Azzaro markasının, klasikler arasında yerini almış Azzaro Pour Homme ile özdeşleştiğini düşünürdüm. Zamanın önemli parfümlerinden birisi olan Azzaro Pour Homme’den sonra bir süre sessizliğe bürünmüşler anladığım kadarıyla. Ta ki 1996’da Chrome’u çıkarıncaya kadar. Bu zamandan itibaren ülkemizde olmasa da yurtdışında büyük bir seven kitlesi var Chrome’un. Onun tek şanssızlığı bence Acqua di Gio gibi güçlü rakiple aynı senede piyasaya sürülmesi. Ferah, ilkbahar-yaz mevsimine uygun kokusu ve iyi ayarlanmış harmanıyla Acqua di Gio kadar olmasa da ilgi gören parfümlerden Chrome. Güçlü rakipleri Calvin Klein – CK One, Kenzo Pour Homme, Acqua di Gio, Davidoff – Cool Water karşısında her zaman için iyi direndi. 1990’lı yılların popüler ve çok satan erkek parfümleri arasında yer alan Chrome’nin koku profiline bakalım artık.

Parfümün resmi açıklamasında “ferah, sucul ve odunsu” yönü vurgulanmış. Zaten açık mavi, deniz rengini andıran şişesi bize kokusu hakkında ipucu veriyor. Parfümün başlangıcında metalik turunçgile eşlik eden sabunsuluğun hakimiyeti var diyebiliriz. Üst notaları biraz yoğun ve keskin geldi bana. İlerleyen dakikalarda metalik turunçgil geri çekilirken sabunsu his daha da artıyor. Parfümün ana karakteri de ortaya çıkmış oluyor: Neredeyse pudramsı sabunsuluk ve turunçgiller. Bu kısımda yapaylık kendisini hissettiriyor. Çok rahatsız edici olmasa da dikkat çekici kadar yapay. Son bölümü bence en güzel kısım. Aromatik odunsularla miskin birlikteliği çok hoş. Neyse ki sabunsu his burada daha az. Alt notalar gayet başarılı.

Bütününe baktığımızda Chrome ilkbahar-yaz ayları için tasarlanmış, sucul olmaya çalışan, pudramsı seviyede sabunsuluk barındıran, metalik turunçgille zenginleştirilmiş yarı-sentetik kokan bir parfüm. Genel olarak herkesin sevebileceği, olumlu geri dönüşler alabileceğiniz, burnu ve algıları zorlamayan, basit ve işini iyi yapmaya çalışan bir arkadaş. Başlangıcı ve orta notaları çok etkileyici değil ama alt notaları gayet güzel. Kokusu büyük değişim göstermiyor. Biraz tekdüze. Uzun süreli kullanımlarda sıkıcı olacağa benziyor. Çok özel bir tarafının olduğunu söyleyemem. Hatta bazen çamaşır deterjanlarına veya kimilerine göre yeni yıkanmış çarşaflara benziyor kokusu.

Peki, Chrome neden bu kadar ilgi görüyor. Bu duruma sebep olarak “temizlik hissi veren sabunsu yanı ve iyi ayarlanmış harmanı” diyebilirim. Sabunsu ve kaliteli bir parfüm arıyorsanız Prada – Amber Pour Homme çok daha iyi bir seçenek olacaktır diye düşünüyorum. Yine de doğru düzgün bir yaz parfümüne hasret kaldığımız şu zaman diliminde belki de tam aradığınız kokudur.

Chrome’un kalıcılığı yaz parfümünden beklenemeyecek gayet başarılı. Kıyafet üzerinde bir gün civarı hissediliyor. Tende daha kısa kalıyor. Etrafa yayılımı ilk dakikalarda iyi. Daha sonra ortalama seviyeye iniyor. Yine de gün içinde ara ara kendisini hissettiriyor. Her yaş grubundan kişiye uyacaktır. İlkbahar-yaz mevsimi için daha uygun olacaktır. Hem ofiste hem de deniz kenarında kullanılabilecek bir tarzı var. Yani günlük kullanıma uygun.

Chrome’nin kokusunu Gerard Haury isimli parfümörün tasarladığı bilgisine rastladım ki umarım doğrudur.

Koku Güzelliği:10/6

20 Temmuz 2018 Cuma

Bois 1920 – Vento di Fiori (2008)

“Vento di Fiori, kendine güvenen ve sofistike klasik bir şipredir. Zamansız gecelerin şıklığı ve parlak gündüzün canlılığıyla harmanlanmış kişisel ve az bulunan bir parfümdür.”

İtalya merkezli niş parfümevi Bois 1920’nin fazlaca popüler olamamış kokusu Vento di Fiori’nin 2008 yılında piyasaya sürüldüğünü söyleyebiliriz. Yukarıdaki kısa tanıtım tahmin edeceğiniz üzere Vento di Fiori için hazırlanmış. Ayrıca onun Akdeniz turunçgillerinin parlak karakterinin yansıması olduğu vurgulanmış. Sadece turunçgil değil, keskin yeşil galbanumdan da bahsedilmiş. Ayrıca karanlık paçuliye yer verilmiş ki bu parfümü merak etmeme sebep oluyor resmi tanıtımındaki paçuli.

Vento di Fiori’nin açılışı buruk limon ve aromatik acımsı otlarla gerçekleşiyor. Açıklanan üst notalarında tarhun otu var ki limona eşlik eden muhtemelen bu arkadaş. Canlı, parlak ve kaliteli üst notaları Terre d’Hermes’e şaşırtıcı derecede benziyor. Orta kısımda turunçgilli, otsu yapıya aromatik baharatlar eşlik ediyor. Pembe biber ve kakule olduğunu düşündüğüm baharatlar keskin ve rahatsız edici değil. Orta bölüm hala Terre d’Hermes’e fazlasıyla benziyor. Son bölümde turunçgiller etkisini bir parça kaybediyor. Son kısımda steril deri ve daha çok tütsü algılıyorum fakat kapanışı o kadar zayıf ki dikkatli koklamadıktan sonra deri ve tütsüyü ayırt etmek zor.

Vento di Fiori, aromatik turunçgilli bir esere benziyor. Buradaki turunçgiller yaz parfümlerindeki gibi süper ferah değiller daha çok olgun ve buruklar. Eski tarz şipreleri andıran başlangıçtaki turunçgiller bir parça ekşimsi. Gerçi bu fazlasıyla sıcak günlerde beni rahatsız etmedi. Ortalardaki baharatlarsa ana oyuncu olmuyorlar hiçbir zaman. Kapanışıysa parfümün geneli gibi gayet kaliteli fakat zayıf.

Vento di Fiori, günlük kullanıma uyabilecek, belli bir yaşı hedefleyen, hafiften olgun ve azıcık aristokratik deneme gibi görünüyor. Parfümün üst-orta kısmı hemen hemen aynıyken kapanışta bir parça değişiyor fakat genel yapıdaki turunçgiller her daim etkili. Yüksek kaliteli ama uzun süreli kullanımlarda sıkıcı olacağa benziyor.

Parfümün belki de en önemli özelliği Terre d’Hermes’e çok benzemesi. 2006 çıkışlı Terre d’Hermes’ten iki yıl sonra piyasaya sürüldüğünü düşünürsek, Vento di Fiori rakibini kopyalamış gibi görünüyor. EDT formundaki yeni Terre d’Hermes’e benzeyen üst ve orta notalarından sonra neyse ki kapanış bölümünde ondan ayrılıyor. Biliyoruz ki birçok marka popüler olan ve piyasadaki farklı yere sahip eserlere fazlasıyla benzeyen parfümler piyasaya sürer fakat bir niş markanın neden böyle bir yola girdiğini bilemiyorum.

Elinizde Terre d’Hermes varsa Vento di Fiori’yi almak çok anlamlı görünmüyor. Eğer Terre d’Hermes’in niş versiyonuna sahip olayım diye düşünüyorsanız (bir insan neden böyle bir şey düşünsün ki) Vento di Fiori iyi seçeneklerden birisi fakat Terre d’Hermes kopyalarından Montale’nin Red Vetiver’ini her zaman için tercih ederim.

EDT formundaki Vento di Fiori’nin performansı harika değil. Kalıcılığı normal seviyelerde olsa da etrafa yayılımı ilk dakikalar dışında zayıf. Kimi kaynaklarda kadın parfümü olarak görünse de bence erkek kullanımına daha yakın. Soğuk sonbahar-kış mevsimi dışında her zaman kullanılabilir.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran Dinçer beye teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7