25 Şubat 2013 Pazartesi

Givenchy – Absolutely Irresistible (2008)



Givenchy – Absolutely Irresistible (2008)  Markanın limitli üretim kadın parfümü.

Sanırım bir çok insanda vardır. Televizyonda yada diğer eğlence araçlarında sunulan hayatları gerçek sanmayı. Orada anlatılan hikayeye inanmayı isteriz belki de. Yada orada gördüğümüz hayatları yaşamak isteriz. Zengin erkeğin yoksul kıza aşık olması yada tam tersi durum, muhtemelen en çok işlenen konulardandır. Acaba neden böyle?

Belki de öyle bir aşkın imkansızlığı konuyu çekici yapar. Bir çok insan ruhunun derinliklerinde hisseder o sızıyı. Gerçeğe en yakın verilen konu, bir televizyon yapımının çok seyredilmesinin önünü açıyor çoğu zaman. İnsanlar hemen önlerindeki cam dikdörtgenin içindeki olayların kurmaca olduğunu biliyor. Ama çoğumuz izlemeden edemiyoruz.

Yakın geçmiş zamanda, Türkiye'de bir çok insanın ekranın başına kilitlenmesini sağlayan bir dizi vardı. Halit Ziya Uşaklıgil'in ünlü romanı Aşk-ı Memnu, senaryolaştırılıp, popüler oyuncular ile gösterime girince büyük ilgi çekmişti.

2010 yılıydı sanırım. Parfüm alışveriş sitelerinde dolanırken sürekli gözüme takılan bir cümle dikkatimi çekmişti. Bir çok yerde tekrarlanan "Bihter'in Parfümü" Türkçemize deyim olarak bile girecekti neredeyse. Evet Aşk-ı Memnu dizisinin bence biraz fazla abartılan oyuncusu Beren Saat'in, ilerleyen bölümlerde parfüm koklama sahnesi vardı çok kısaca. Ve oradaki kırmızı uzun şişeli parfüm hemen herkesin merakını cezbetmişti. Tabiki parfümün hangisi olduğu kısa sürede ortaya çıktı: "Givenchy -  Absolutely Irresistible"


Givenchy'nin 2003 yılında piyasaya sürdüğü Very Irresistible parfümü oldukça başarılı olmuştu. Marka iki yıl sonra erkek versiyonunu da satışa sundu. Hatta Givenchy bunlarla da yetinmedi. Irresistible ismiyle bir çok farklı parfüm çıkardı. Şu anda bu ismin farklı varyasyonları ile 27 civarında içinde Irresistible kelimesi geçen Givenchy parfümü var.  Absolutely Irresistible ise 2008 yılında piyasaya sürülmüş limitli üretim bir kadın parfümü. Bugün kısaca ondan bahsedeceğim.

Absolutely Irresistible, çiçeksi olarak sınıflandırılmış. Parfümün başlangıcı kadınsı tatlı meyveler ile gerçekleşiyor. Kırmızı meyveler ve biraz da turunçgil diyebilirim. Fena değil üst notalar. Orta notalara geçildiğinde tatlı kadınsı meyveler devam ediyor. Bu andan itibaren baharatlar ekleniyor. Bibere benziyor. Biraz keskin geldi bana. Oldukça tatlı olarak kullanılmış baharatlar. Biraz da yasemin ve gül var. Son kısımda ise kokusu biraz değişiyor. Kremsi yumuşak paçuli baş rolde. Böylece de tenden ayrılıyor.

Absolutely Irresistible bence tam bir kadın parfümü. Hani sık sık diyoruz ya "Parfümde kadın-erkek ayrımı olmaz" diye. İşte bu kadar yoğun kadınsılık hssi veren bir arkadaş için de ayırım olmaz diyemeyiz sanırım. Zaten daha başlangıcında kadınsı karakterini tatlı çiçeksi-meyveler ile ortaya koyuyor. Üst notalarındaki meyveler ve çiçekler bir çok kadın parfümünde rastlanabilecek gibi. Ama başarısız değil. Benim için asıl sorun orta notalarında. Yapaylık hissettiğim bu kısımı çok sevemedim. Rahatsız edici ve keskin. Alt notalarında ise modern paçuli kullanımı için kötü demek doğru olmaz.


Evet o limitli üretim. O asıl parfümün yardımcı oyuncusu. Harika kokmuyor. Ama çok kötü de değil. Fakat benim için bu kalite düzeyi ve koku güzelliği hala yetersiz. Öncelikle biraz basit kalıyor. Tamam niş parfüm rafineliği beklememek lazım bir Givenchy parfümünden. Fakat zaman zaman baş ağrısı yapan kokusu ile bana uymadığı kesin. Bu parfümü bir kadının üzerinde duysam büyük ihtimalle seveceğim. Hatta cazibeli ve seksi olabileceğini de düşünüyorum. Fakat sadece başkalarının üzerinde...

Artık ara sıra kadın parfümlerini de yazacağım. Bu alanda yeni keşiflere çıkmak istiyor burnum. Ama karşıma çıkacak parfümlerin Absolutely Irresistible'dan daha güzel ve başarılı olmalarını tercih ederim açıkçası. Örneğine bir çok yerde rastlanabilecek kokusu ile ilgimi çekmedi ne yazık ki.

Parfümün basın yüzü olarak Liv Taylor'un görev aldığını belirtmeliyim. Sonbahar-kış mevsimine daha uygun. Eau de Parfum (EDP) olarak satışa sunulmuş.

Artıları:
+ Başlangıcı idare eder.
+ Fark edilirliği iyi.

Eksileri:
- Orta kısmını pek beğenmedim.
- Baş ağrısı yapma olasılığı var.
- Farklı ve ilginç tarafı yok.

Koku Güzelliği:10/5.5

22 Şubat 2013 Cuma

Byredo – Bal d’Afrique (2009)



Byredo – Bal d’Afrique (2009)  Markanın kadın parfümü olarak lanse edilen kokusu.

"Annem Hindistanlı. Babam ise yarı İskoç, yarı Kanada Fransızı. İsveç'te doğdum. Çocukken biraz İsveç'te yaşadım. Daha sonra başka yerlere taşındık ailemle. Bir kaç yerde büyüdüm diyebilirim. Kanada'nın Toronto şehrinde oldukça zaman geçirdim. Aksanım İsveç'ten yada çingenelikten geliyor olabilir.

Newyork'da yüksek okulu bitirdim. Sonrasında Kanada'da üniversiteye gittim. Biraz siyaset ile ilgilendim. En son olarak iç dizayna merak saldım. Kolej yıllarında profesyonel olarak basketbol oynadım. Oradan da İsveç'e gidip sanat okudum. Güzel sanatlar diploması aldım. Resim ve heykeller yaptım. Bu sıralarda ilk defa bir parfümör (profesyonel parfüm tasarımcısı) ile tanıştım. Pierre Wulff ile karşılaşmamız benim için yeni bir başlangıç oldu."

                                                            Byredo'nun kurucusu Ben Gorham. 

Bir söyleşisinde bunları söylüyor Ben Gorham. Hayatı dünyanın değişik coğrafyalarında geçmiş bu genç adam, son durak olarak kendisine İsveç'in Stockholm şehrini seçmiş anlaşılan. 2006 yılında kendi niş parfüm markası olan Byredo'yu kurmuş. Eski İngilizce'de "hoş koku" anlamına geliyormuş Byredo. Her niş marka gibi onun da hedefi "en iyi ve yüksek kaliteli malzemeleri kullanarak, harika parfümler üretmek."

Byredo, niş markalar arasında ismi çok geçen bir yerde değil açıkçası. Daha az yerde bulunuyor. Fazla öne çıkmaya çalışmıyor. Fakat 7 yıl gibi kısa sayılabilecek zaman diliminde (2012 yılı sonu itibariyle) on dokuz parfüme imza atmışlar. Ayrıca Gypsy Water, M/Mink, Pulp gibi başarılı parfümler üretmeyi başardılar. Bugün inceleyeceğim Bal d'Afrique'de ilgi çeken ve sevilen parfümlerinden birisi Byredo'nun.

Bal d'Afrique, şöyle tanıtılmış: "1920'li yılların sonlarındaki Paris ve Afrika kültürü, sanatı, dansı, müziğinden ilham alınmış sıcak ve romantik vetiver (kabe samanı). Parisli avantgardizm ve Afrika kültürünün karışımı ile eşsiz ve canlı bir anlatım."

                                                                          Josephine Baker.

Görüleceği üzere parfümümüz Afrika kültüründen ve 1920'li yıllarda Paris'teki yoğun etkisinden ilhamını almış. Bu etkileşimde o dönemde Paris'i sallayan ünlü dansçısı Josephine Baker'ın ne kadar katkısı var bilinmez ama ismini anmak istedim bu vesile ile.

Bal d'Afrique, odunsu oryantal olarak sınıflandırılmış. Parfümün açılışı azıcık limon, bolca turunçgiller ve biraz da portakal çiçeği ile gerçekleşiyor. Çok modern, pürüzsüz ve yüksek kaliteli. Başlangıcı gayet güzel. Orta notalara geçildiğinde asıl karakter karşımıza çıkıyor. Bu andan itibaren tatlı tropikal meyveler, tatlımsı lezzetli çiçekler, biraz hindistan cevizi ağırlığını koyuyor. Bence tatlı modern meyveler ve tropikal çiçekler ana oyuncu. Adeta tropikal bir içki kokteyli gibi. Ferah, yumuşak, sakin ve lezzetli. İnsanın yiyesi geliyor adeta. Orta kısmını da beğendim. Gelelim alt notalara. Hatta hiç gelmesek daha iyi. Son kısımda o lezzetli tropikal içki efekti pek kalmıyor. Onun yerine metalik ve yapay odunsu notalar (muhtemele sedir ağacı) ile yapay kabe samanı etkili oluyor. Bir de sıkıcı misk. Çok yazık olmuş.

Bal d'Afrique, başlangıcı ile sizde merak uyandırıyor. Orta kısmı ile fena değilmiş dedirtiyor. Alt notaları ile hayal kırıklığı yaratıyor. Üst ve orta notalara verilen önem keşke alt notalara da verilseymiş. O zaman güzel bir koku ortaya çıkacağına eminim. Ama fırsat kaçırılmış ne yazık ki.


Genel anlamda tropikal meyvelerin, egzotik çiçeklerin ve odunsu notaların hakimiyetinde. Tropikal meyveler zaman zaman sütlü kokteyl yada ananaslı meyve suyu havası veriyor. Hatta kendinizi Afrika'nın okyanusa kıyısı olan bir ülkesinde, kumsalın hemen bitişiğindeki butik otelde güneşleniyor gibi hissedebilirsiniz. Bir taraftan rengarenk kokteylinizi içerken, diğer taraftan insana huzur veren sessizlik içinde güneşin batışını izliyorsunuz. Ah be yaz mevsimi. Amma da özlemişim seni...

Başlangıcı ve orta kısmı yüksek kaliteli, modern ve lezzetli bir parfüm. Pürüzsüz ve yumuşak. Son kısmı ise vasat bir yapıda. Bu anlamda hayal kırıklığı yaşıyorum. Çünkü parfümün tende en uzun kalan kısmı olan alt notalarındaki o yapaylığı bütün gün koklamak zorundasınız. Bu tür parfümleri sevmeme rağmen bir türlü benimseyemedim. 100 ml.sine 220 dolar vermek şu haliyle pek mantıklı değil. Yine de karar sizlerin.

Açıklanan notalarında “Bucchu” isimli bir bitki de var. Daha önce hiç duymadığım bu bitki, Güney Afrika’da yetişen çalı grubuna ait bir türmüş. Afrika’da merhem olarak kullanılıyormuş Bucchu. Ayrıca ekşi kokarmış. Bir de siklamen çiçeği ve tatlı menekşe var tabiki. Çiçeksilik hissi buradan geliyor olabilir. Başından sonuna kadar hatırı sayılır derecede tatlılık barındırıyor. Hafiften şekerli kokuları sevmeyenlerin ilgisini çekemeyebilir.


İlginç bir yönünden bahsedeyim Bal d'Afrique'in. Parfümü ilk kullandığımda burnuma neredeyse hiç koku gelmedi. Acaba parfümde bir sorun mu var derken, diğer denemelerimde de başlangıcının çok çekimser kaldığını fark ettim. Bazı yorumcularda fark edilirliğinin düşük olduğundan bahsetmişler. Üst notalarda pek burnunuza gelmeyen kokusu ilerleyen saatlerde daha çok hissedilir oluyor. Adeta yavaş yavaş açılan ve etrafa yayılan bir kokuya sahip. Daha önce böyle bir duruma rastladığımı hatırlamıyorum. 

Diğer konu ise kimlerin kullanabileceği. Bazı kaynaklarda kadın parfümü olarak sunulmuş. Bence erkeklerde rahatlıkla kullanabilir. Bal d'Afrique'i ismi pek duyulmamış parfümörlerden Jerome Epinette tasarlamış. Eau de Parfum (EDP) konsantrasyonunda. Tam bir ilkbahar-yaz parfümü. 30 yaş altındaki genç insanların ilgisini çekecek gibi. Üst yaş gruplarına pek uymayabilir. Yüksek fiyatını hak ettiği konusunda şüphelerim var. Denemeden almamak gerek.

Artıları:
+ Başlangıcı fena değil.
+ Orta notaları idare eder.
+ Genel olarak herkesin sevebileceği kokusu.

Eksileri:
- Sonlarını hiç sevmedim.
- Fark edilirliği az.
- Fiyatı yüksek. Her yerde bulmak zor.

Koku Güzelliği:10/6

19 Şubat 2013 Salı

Cacharel – Cacharel Pour L’Homme (1981)



Cacharel – Cacharel Pour L’Homme (1981)  Markanın ilk erkek parfümü.

1932 yılında Fransa'da doğan Jean Henri Bousquet, henüz on beş yaşında tasarım kariyerine başlamış. Terzi çırağı olarak dört yıl boyunca mesleğin mutfağında yetişmiş.

1951 yılında Nimes'teki Ecole Technique'de eğitim gördü. 1956 yılında ise Paris'e taşındı. İki sene sonra erkek tişörtleri ürettiği küçük atölyesini açmıştı. Bu genç adam için herşey 1958 yılında başladı da denilebilir. Markasının ismini ise kendi adı olarak belirlemedi. Bir çeşit ördek olan "Cacharel" ismini uygun gördü.

İlerleyen yıllarda başarı basamaklarını hızla tırmandı Cacharel markası. Dünya hazır giyiminin prestijli isimlerinden birisi oldu. 1978 yılında ise ilk parfümlerini piyasaya sürdüler. Anais Anais isimli bu kadın parfümünden sonra ikinci parfümleri olan Cacharel Pour L'Homme'u 1981 yılında çıkarttılar.

Cacharel Pour L'Homme, parfüm dünyasının saygı duyulan klasiklerinden birisi. Tarz olarak çok benzemeselerde Azzaro Pour Homme, Ralph Lauren - Polo, Aramis Classic, Yves Saint Laurent - Jazz gibi nostaljik bir parfüm diyebilirim. Fakat hiç bir zaman onlar kadar başarılı yada popüler olamadı. Cacharel Pour L'Homme, kendi sitelerinde odunsu olarak sınıflandırılmış ve kısaca şöyle tanıtılmış: "Cüretkar ve zarif. Kuvvetli ve huzurlu. Korkusuz ve rafine."


Parfümün başlangıcı eskilerden gelen limon ile size merhaba diyor. Oldukça ferah bu limona sanki tozlu turunçgiller ve aromatik otlarda eşlik ediyor. Fakat ağırlık limonda. Üst notaları çok doğal, güzel ve rafine. Bir süre sonra orta notalara geçiliyor. Başlangıçtaki limon pek hissedilmiyor. Bu andan itibaren erkeksi sayılabilecek çiçekler devreye giriyor. Biraz lavanta algılıyorum. Sardunya kendisini gösteriyor. Belki azıcık leylak.

Orta kısımdaki çiçeklere hatırı sayılır derecede de yumuşak baharatlar eşlik ediyor. Buradaki çiçeksi baharatlı yapı bana sabunsu geldi. Zaten çok temiz kokuyor şu ana kadar. Alt notalarında ise büyük değişiklik olmuyor. Aynı temiz, yumuşak çiçek-baharat kombinasyonu devam ediyor. Son kısımda odunsular ve misk ekleniyor. Ama çok dominant değil. Parfümün genel gidişine uyumsuzluk göstermiyor. Böylece de tende ayrılıyor.

Her nekadar 1980'lerin hemen başında üretilmiş olsa da, o dönemin sert, keskin, acımasız, maço, süper-erkeksi şiprelerine çok benzemiyor Cacharel Pour L'Homme. Onlardan daha yumuşak, daha bohem, daha sakin, daha az erkeksi dersem çok yanlış olmaz. Hatta bu parfümde yoğun bir erkeksilik hissetmedim. Belki de çiçeklerin oldukça yumuşak ve sabunsu kullanılması bana böyle düşündürmüş olabilir.


Cacharel Pour L'Homme'un başlangıcındaki eski ve biraz tozlu kokan limonu çok sevdim. Fakat sonrasında hayal kırıklığına uğradım. Ben başlangıçtaki kokunun devam edip, parfümün geneline yayılmasını düşünürken, oldukça farklı bir yöne doğru gitti. Orta kısımdan itibaren başlayan yumuşak, sulandırılmış misk ve sabunsu çiçekler pek hoşuma gitti diyemem. Sadece o da değil. Ayrıca çiçekler ile baharatların uyumunu da başarılı bulmadım. Daha doğrusu bana uymadı. Hani bazı parfümler vardır. Bir türlü sevemezsiniz. Yıldızınız barışmaz. Oysaki herkes övgüler yağdırıyordur. Sanırım benim durumum bu.

Cacharel Pour L'Homme, nostaljik bir kokuya sahip. Günümüzün modern parfümlerine hiç benzemiyor. Şöyle bir düşünüyorum da benzer bir parfüm de aklıma gelmiyor. Fakat kokusu oldukça tanıdık geliyor bir yerlerden. Muhtemelen bu parfümü kullanmış birileri ile karşılaşmıştım zamanında.

Açıkçası beni şaşırttı Cacharel Pour L'Homme. Ben daha sert bir şipre beklerken, çok yumuşak hatta ferah sayılabilecek bir yapı karşıma çıktı. Acaba yanlış bir parfüm mü deniyorum diye düşünmedim değil. Genel olarak çok temiz, kaliteli ve pürüzsüz kokuyor. Bu anlamda hakkını vermek lazım. Sonuçta o bir klasik. Bu anlamda saygıyı hak ediyor. Fakat koku karakterinin bana uymadığı kesin. Şunu da küçük bir not olarak vereyim. Otuz iki yaşında bir parfümün değişik seferler formülasyonunun değişmesi normal. Benim denediğim de tahminimce reformüle edilmiş bir şişeye aitti.


Cacharel Pour L'Homme mülayim tarzını kalıcılık ve fark edilirlik alanlarında da sürdürüyor. Çok saldırgan bir kokusu yok. Daha çok "beyefendi kolonyası" gibi davranıyor. Aristokrat, umursamaz, hüzünlü ve kadınlara değer veren, anlayışlı erkekler bu parfümün en iyi müşterisi olabilir. İyi haber ise hala bir çok yerde satılıyor. Ama bir kaç yerde üretiminin sonlandırıldığını okudum. Eğer öyleyse elinizi çabuk tutmakta fayda var.

Parfümümüzün üst yaş gruplarını hedeflediği açık. 35 yaş ve üzerindeki arkadaşlara tavsiye ederim. Genç arkadaşlar pek değerini bilemeyebilir. Bu soğuk sayılabilecek kış günlerinde denediğim Cacharel Pour L'Homme, pek beni tatmin etmedi. Belki de yaz mevsiminde kullanmak daha iyi sonuçlar verebilir. Denemeden almayınız, pişman olmayınız...

Artıları:
+ Başlangıcı çok güzel.
+ Eski tip beyefendi parfümlerine ilginiz varsa listenize almalısınız.
+ Temiz ve kaliteli kokusu memnun edici.

Eksileri:
- Orta kısmından itibaren sevmedim kokusunu.
- Herkesin ilgisini çekebilecek yapıda değil.

Koku Güzelliği:10/5 

17 Şubat 2013 Pazar

Montale – Chocolate Greedy



Montale – Chocolate Greedy  Markanın çikolata temalı parfümü.

Bundan 4000 yıl önce, Honduraslı yerliler tüm dünyayı etkileyecek bir keşif yaptılar. Kakao çekirdeklerinden bir içecek üretmişlerdi ve bunun onlar için anlamı yeni bir tat bulmanın çok da ötesinde değildi. M.Ö. 1500'lü yıllarda ise hakkında çok az şey bilinen gizemli uygarlıklardan Olmecler, Güney Amerika'da kakao ağacı yetiştiriyorlardı. Maya uygarlığının ataları olduğu düşünülen Olmecler, muhtemelen kakao yetiştirmenin inceliklerini kendilerinden sonra gelen çocuklarına öğretmişlerdi. Bazı kaynaklara göre ise kakao kelimesi Olmeclerden geliyordu.

Mayalar, bir hayvanın kakao ağacından meyve koparıp yediğini fark etmişlerdi. Daha sonrasında bu çekirdeklerin nasıl kullanılacağını öğrendiler. Kakao ağacına verilen önem Mayalar ile birlikte doruğa çıkmıştı. Mayalar kakaoya ilahi bir anlam yüklemişti. Bu ürünün kendilerine tanrılar tarafından verilmiş ödül olduğunu düşünüyorlardı. Aztek ve Mayalar, yüzyıllar boyu bu lezzetin keyfini çıkarmakla kalmayıp, kakaoyu ticaretin de baş aktörü yaptılar. Kakao çekirdeği o kadar değerliydi ki, alışverişlerinde para yerine kakao kullandılar. İnanç dünyalarını, kültürlerini de etkiledi kakao.


Kakaodan yapılan çikolata insanlığın en sevdiği gıda meddelerinden birisi diyebiliriz. M.S. 1500'lü yıllarda günümüzdeki gibi çikolatalar üretilmeye başlanmış Avrupada. Çikolata, Avrupa’ya adım attıktan sonra uzun süre seçkin kesime yönelik bir lezzet olarak kalmış. Temelde kakao, kakao yağı, şeker, lesitin ve vanilinden oluşan çikolata, bitter, sütlü ve beyaz olmak üzere üçe ayrılıyor. Temel karışımdan "bitter" adı verilen tadı acı çikolata olarak geçiyor. Bu karışımın içine süt tozu ilave edilirse sütlü çikolata, kakao çıkarılıp içine daha fazla süt tozu eklenirse fildişi renginden dolayı beyaz çikolata elde ediliyormuş.

Evet bu bilgileri tahmin ettiğiniz gibi bir parfüm için verdim. Fransa merkezli niş parfüm evi Montale, çikolata temalı bir parfüme imza atmış. Uzun zamandır "acaba nasıl kokar" diye düşündüğüm bir parfüm Chocolate Greedy. Her türlü tatlıyı ve çikolatayı seven birisi olarak oldukça ilgimi çekiyordu. Sonunda sıra geldi Chocolate Greedy'e.

Parfümümüz oryantal vanilyalı  olarak sınıflandırılmış. Açılışındaki koku o kadar tanıdık ki. Annenim biz küçükken yaptığı kakaolu kek hamurlarına ne kadar da benziyor. Evin içini tamamen kaplayan o nefis sıcak kakao sosunun kokusunu unutmak ne mümkün. Chocolate Greedy'nin üst notaları çok güzel, lezzetli, fırından yeni çıkmış ve üzerine kakao sosu dökülmüş kek gibi diyebilirim. Bence oldukça gerçekçi verilmiş buradaki his. Orta notalara geçildiğinde o yoğun kakaoya biraz vanilya ekleniyor. Kakaolu kekten ziyade daha geçtiğimiz haftalarda aldığım vanilyalı-baharatlı küçük mumlara benzettim orta notalarını. Hafiften de baharatlar var. Ama kakaolu vanilya çok daha etkin. Son kısım da ise egzotik amber ile çikolata karşıma çıktı. Biraz içine süt konularak içilen hazır kakaolu içeceklere benzettim. Son kısım biraz tekdüze. Ve hafiften de yapay. Ama çok rahatsız edici değil bana göre.


Chocolate Greedy isminden de anlaşılacağı üzere çikolata-kakao-vanilya üçlüsü üzerine işa edilmiş. Bende yoğun bir "fırından yeni çıkmış kakaolu kek" duygusu uyandırdı. Başlangıcını sevdim. Orta notaları en zengin ve detaylı kısmı. Eh işte diyebilirim. Alt notaları ise daha iyi olabilirmiş.

Çikolatayı sevmeyen var mıdır? Peki çikolata kokmak ister misiniz? Kulağa harika geldiğine eminim. Şöyle nefis bir sütlü çikolata kokusunun parfümü yapılsa ne çok seveni olur değil mi? Bende oldukça seveceğimi düşünüyordum bu çikolata kokusunu. Fakat uzun süreli kullanımlarda kakaolu kek gibi kokmanın çok da iyi bir fikir olacağını sanmıyorum. Gurme tarzındaki parfümler çok moda olabilir. Koku trendleri bu yönde de gelişiyor olabilir. Ama Chocolate Greedy biraz abartılı olmuş sanki. Ayrıca oldukça tatlı kokusunu herkes sevemeyebilir. Neredeyse yanmış şeker gibi.

Bu parfümü nelere benzetmemiş ki yorumcular. Çikolatalı kurabiye, çikolatalı süt, tereyağlı büsküvi, çikolatalı portakal parçaları, erimiş sıcak çikolata, kremsi kahve, kabartma tozu ve daha neler neler. Aslına bakılırsa Chocolate Greedy bu tanımların hepsine biraz benziyor ama hangisine daha çok benzediğini söylemek zor. Eğer yeni açılmış çikolata kutusu gibi kokmak istiyorsanız tam size göre bir parfüm. Ama çok yüksek fiyatı denemeden almamayı gerektiriyor.

                                                          Chocolate Greedy tam da böyle kokuyor diyebilirim.

Parfümümüz harika bir kokuya sahip dersem çok doğru olmaz. Kimi zaman bıkkınlık veren tatlılık eleştirebileceğim yönlerinden birisi. Ayrıca kokusu genel olarak çok değişmiyor. Düz çizgide ilerliyor. Biraz daha özenli, kibar ve incelikli yapıda olabilse daha başarılı olacağını düşünüyorum. Bu haliyle hafiften yapay, fazlasıyla genç işi ve azıcık da kaba.

Luca Turin kitabında Chocolate Greedy'i "obur çikolata" olarak sınıflandırmış ve beş üzerinden üç yıldız vermiş. Parfümün tasarımını markanın kurucusu Pierre Montale yapmış. Eau de Parfum (EDP) kosantrasyonunda. Sonbahar-kış mevsiminde kullanmak iyi fikir. 35 yaş ve altındaki arkadaşlara tavsiye ederim. Bence hem kadınların hem de erkeklerin kullanımına ugun. Çikolatamsı kokusu yoğun bir kadınsılık barındırmıyor.

Artıları:
+ Başlangıcını sevdim.
+ Orta notaları idare eder.
+ Bu tür kokuları sevenler için çok fazla seçenek yok. Onun için denenmesi gereken bir arkadaş.

Eksileri:
- Barındırdığı tatlılık/şekerlilik bazen fazla gelebiliyor.
- Genel olarak yüksek kaliteli bir parfüm hissi vermiyor.
- Çok yüksek fiyatı.

Koku Güzelliği:10/6.5

15 Şubat 2013 Cuma

Histoires de Parfums – 1969 (2001)



Histoires de Parfums – 1969 (2001)  Markanın uniseks kullanıma uygun parfümü.

28 Haziran 1969'da, gece saat 1:20'de koyu takım elbise giyen dört sivil polis, üniforma giyen iki devriye görevlisi, Dedektif Charles Smythe ve Müfettiş Yardımcısı Seymour Pine, Stonewall Inn isimli eşcinsel barına girip "Polis! Bu yeri devralıyoruz!" diyerek içeriye adımlarını attılar. Kamu Ahlâk Takımı dışarıda beklerken iki gizli kadın polis ile iki gizli erkek polis, görsel delil toplamak için o akşam bara daha erken geldiler. İçeride iken barın jetonlu telefonunu kullanarak Altıncı Polis Bölgesi'ni yardım için aradılar. Müzik kapatıldı ve ışıklar açıldı. O gece barda aşağı yukarı 200 kişi vardı. Bir polis baskınını daha önce hiç görmemiş müşteriler neler olduğunu anlamıyordu. Ancak ne olduğunu fark eden birkaç insan kapılara ya da tuvalet pencerelerine doğru koşmaya başladı. Polisler kapıları kapattı ve etrafı şaşkınlık kapladı.

Fakat baskın, planlandığı şekilde yürümedi. Standart prosedüre göre müşteriler bir sıraya alınıp kimlikleri sorulurdu. Kadın polis memurları kadın gibi giyinen müşterilerin cinsiyetlerini doğrulamak için onları tuvaletlere götürürdü ve kadın gibi giyinen erkekler tutuklanırdı. O gece kadın gibi giyinenler, memurlara eşlik etmemekte direndiler. Sıradaki erkekler kimliklerini göstermemekte direnmeye başladı. Polis, o anda barda bulunan herkesi polis merkezine götürmeye karar verdi ve barın arkasındaki bir odada travestileri ayırdı. Hem müşteriler hem de polisler, polislerin bazı lezbiyenlere vücüt araması yaparken "uygunsuz şekilde el ile sarkıntılık ettiklerine" şahitlik ettiler.


Stonewall Inn isimli bara yapılan baskının sonuçları çok büyük olacaktı. Barda göz altına aldığı kişilere kötü davranan polislere tepki olarak sokaklarda başlayan olaylar Stonewall Ayaklanmaları olarak tarihe geçti. Planlanmamış direniş eylemleri ABD tarihinde eşcinsellere ve cinsel azınlıklara baskı uygulayan bir sisteme karşı ilk açık isyan haraketi olarak dalga dalga büyüdü.

Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere tüm dünyadaki eşcinsel hakları hareketini tetikleyen olay olarak kabul ediliyor Stonewall ayaklanmaları. Olayların hemen sonrasında New York'ta yaşayan gey ve lezbiyenler, iki eşcinsel eylemci grubunun yanında, geyler ve lezbiyenlerin haklarını destekleme amaçlı üç adet gazete kurmuştu. Birkaç yıl içinde ise başta ABD olmak üzere tüm dünyada LGBT haklarını savunan dernekler kuruldu.


1969 yılında yaşanan bu olaylar "Cinsel Devrim (Sexual Revelation)" olarak tarihe geçti. Herkesin özgürce cinsel kimliğini yaşaması temeline dayanan bu düşünce sistemi, doğal olarak ilk yıllarda büyük tepki ile karşılandı. İlerleyen yıllarda ise cinsel eğitim, okullarda ders olarak verilmeye başlandı. Evlilik öncesi ve evlilik dışı cinsel ilişkiler daha kabul edilebilir, boşanma daha kolay gerçekleşir oldu. Sonrasında ise bu haklar anayasal olarak da kabul edilmek zorunda kalındı. İsyan amacına ulaşmıştı.

2001 yılına gelindiğinde ise Fransa merkezli niş parfüm evi Histoires de Parfums, bu cinsel devrimden etkilenerek parfümlerine 1969 ismini vermişti. Tam ismi "Parfum de Revolte 1969". Yani "İsyanın Parfümü 1969" olarak çevirilebilir sanırım. Markanın kendi sitelerinde de benzer bir tanıtıma yer verilmesi gayet doğal. 1969'dan şöyle bahsedilmiş:

"1969, erotik bir yıl...Bu parfüm beyaz misk ve çikolatayı vurgulayarak cinsel devrimi temsil eder. Kuvvetli bir şehvet çağrıştırır. Baharatların bir demet seksiliği ile bedensel şehveti. Bu oryantal gurmenin izinde, gizem; yanaklarımızı kızartmadan o efsane yıl 1969'un erotizmi ile birlikte tonlanmıştır.”


Ambre 114 ile beraber "Cult Books" serisinin üyesi olan 1969, kendi sitelerinde oryantal gurme olarak sınıflandırılmış. Hem kadınların hem de erkeklerin kullanabileceği gibi sıcak ve tensel bir yapıda olduğu vurgulanmış. Parfümün açılışı tatlı ve lezzetli meyveler ile gerçekleşiyor. Bana "tuzlu" hissi veren bu güzel meyveler ne olabilir acaba. Portakal yada tropikal meyveler diyesim var. Fakat markanın sitesinde üst notalarında şeftali görünüyor. Muhtemelen şeftaliden geliyor bu lezzetli ve güzel meyveli his. Bana ilginç şekilde Hermes'in nefis parfümü Un Jardin Sur Le Nil'in açılışını hatırlattı. Başlangıcını sevdim 1969'un. Orta notalarda aynı lezzetli meyveli his devam ediyor. Fakat onun yanına çok güzel bir şekilde harmanlanmış gül ekleniyor. Çok modern ve sakin kullanılmış gül. Bu andan itibaren güle biraz da yumuşak baharatlar ekleniyor. Muhtemelen kakule ve karanfil. Fakat hiç rahatsız edici veya keskin değil. Orta notaları da gayet güzel. Son kısımda ise tozlu paçuliye çikolata eşlik ediyor. Alt notalarını çok başarılı bulmadım.

1969, bence tatlı ve lezzetli meyveler ile gül teması üzerine inşa edilmiş. Son kısım hariç oldukça kaliteli kokuyor. Canlı, pozitif ve barışçıl bir parfüm. Adeta 1960'lı yıllardaki Hippiler gibi. Fakat tanıtımlarındaki gibi erotik bir kokuya sahip olduğunu düşünmüyorum. Bazı yorumcular çikolatadan bahsetmişler. Markanın kendi sitesinde ifşa ettiği alt notalarında çikolata var. Ama öyle çok yoğun bir çikolata kokusu almadım. Sadece alt notalarında biraz çikolatamsı paçuli var. Fakat o da çok zayıf olduğu için neredeyse hissedilemiyor. İşin ilginç tarafı ise 1969'un başlangıcı oldukça fark edilir. Bu anlamda üst notaları agresif diyebilirim.


Genel olarak yüksek kaliteli bir meyve-çiçek parfümü olduğunu düşünüyorum. Başlangıcı neredeyse yaz parfümleri gibi ferah,ekşimsi, asidik ve tatlı meyvelerden oluşuyor. Bence gayet güzel. Orta kısmında bu ferahlık yerini çiçeksiliğe bırakıyor. Hala rahatsız edici yada ağdalı değil. Son kısmı ise biraz hayal kırıklığı oldu benim için. Hem çok zayıf kalıyor hem de paçuli biraz "kirli" kullanılmış. Bu haliyle bence genel beğeniye uygun karakterde. Deneyen bir çok kişinin seveceğini düşünüyorum. Modern, yumuşak, tatlı, sevimli ve pozitif. Uniseks olarak sunulsa da sanki hafiften kadın kullanımına daha yakın. Özellikle başlangıcı. Ama hayatımın parfümü olacağını hiç sanmıyorum. Parfüm dünyasında da devrim yapabilecek kadar yenilikçi değil açıkçası.

Bir söyleşisinde markanın kurucusu Gerald Ghislain 1969 için şunları söylemiş:

“1969 yılında henüz dört yaşındaydım ve Güney Fransa’da yaşıyordum. O zamanları çok hatırlamıyorum. Çünkü çocuktum. Ama ilerleyen yıllarda 1969 yılında ortaya çıkan inanılmaz özgürlük düşüncelerini öğrendim ve o döneme hayran oldum. Biz 1969 parfümünde Batı dünyasının erotizm vizyonuyla iletişim içinde olan bir vücut kokusu yaratmak istedik. 1969 yılının gerçeklerini kullanarak, bu efsanevi zaman hakkındaki bütün fanteziler ile ilgili bir imaj ortaya çıkarmaya çalıştık. Ferah, tatlı ve neredeyse masum bir şeftali kokusu. Çikolata ve kahve 1969 yılını hatırlatan bir derinlik ve duygusallık verir. Bir damla paçuli, Woodstock Festivaline saygı için kullanıldı. Parfüm aynı 1969 yılı gibi yumuşak ve iddialı.”


Luca Turin'in The Perfume Guide'ın Spring Issue bölümünde 1969'a beş üzerinden beş yıldız verilmiş. Ayrıca şunları yazmış Turin:

"Tüm zamanların en muhteşem üst notasını içerir. Her eğlenceli çocukluğun manzarası olan altın renkli yaz, Rochas - Tocade'deki gibi kocaman vanilya ve gül vurguları ile boyanmış gökyüzü üzerinde Feminite du Bois 'de de var olan sedir ve meyvelerin örtülü odun kokusu.”

1969, Eau de Parfum (EDP) konsantrasyonuna sahip. Bence 35 yaşın altındaki arkadaşları hedefliyor. Daha üst yaş grupları için biraz genç işi kalabilir. Dört mevsim kullanılabilecek kokusu ile örneğine pek rastlanmayacak başarılı bir kompozisyona sahip. Parfümün tasarımını ise markanın kurucusu Gerald Ghislain yapmış.

Artıları:
+ Başlangıcını sevdim.
+ Orta kısmıda gayet güzel.
+ Kaliteli kokusu memnun edici. Kadın arkadaşlarınıza güzel bir hediye olabilir.

Eksileri:
- Sonlarını pek başarılı bulmadım.
- Meyveli parfümleri sevmeyenlerin hoşuna gitmeyeceği açık.
- Fiyatı yüksek.

Koku Güzelliği: 10/7.5