17 Şubat 2013 Pazar

Montale – Chocolate Greedy



Montale – Chocolate Greedy  Markanın çikolata temalı parfümü.

Bundan 4000 yıl önce, Honduraslı yerliler tüm dünyayı etkileyecek bir keşif yaptılar. Kakao çekirdeklerinden bir içecek üretmişlerdi ve bunun onlar için anlamı yeni bir tat bulmanın çok da ötesinde değildi. M.Ö. 1500'lü yıllarda ise hakkında çok az şey bilinen gizemli uygarlıklardan Olmecler, Güney Amerika'da kakao ağacı yetiştiriyorlardı. Maya uygarlığının ataları olduğu düşünülen Olmecler, muhtemelen kakao yetiştirmenin inceliklerini kendilerinden sonra gelen çocuklarına öğretmişlerdi. Bazı kaynaklara göre ise kakao kelimesi Olmeclerden geliyordu.

Mayalar, bir hayvanın kakao ağacından meyve koparıp yediğini fark etmişlerdi. Daha sonrasında bu çekirdeklerin nasıl kullanılacağını öğrendiler. Kakao ağacına verilen önem Mayalar ile birlikte doruğa çıkmıştı. Mayalar kakaoya ilahi bir anlam yüklemişti. Bu ürünün kendilerine tanrılar tarafından verilmiş ödül olduğunu düşünüyorlardı. Aztek ve Mayalar, yüzyıllar boyu bu lezzetin keyfini çıkarmakla kalmayıp, kakaoyu ticaretin de baş aktörü yaptılar. Kakao çekirdeği o kadar değerliydi ki, alışverişlerinde para yerine kakao kullandılar. İnanç dünyalarını, kültürlerini de etkiledi kakao.


Kakaodan yapılan çikolata insanlığın en sevdiği gıda meddelerinden birisi diyebiliriz. M.S. 1500'lü yıllarda günümüzdeki gibi çikolatalar üretilmeye başlanmış Avrupada. Çikolata, Avrupa’ya adım attıktan sonra uzun süre seçkin kesime yönelik bir lezzet olarak kalmış. Temelde kakao, kakao yağı, şeker, lesitin ve vanilinden oluşan çikolata, bitter, sütlü ve beyaz olmak üzere üçe ayrılıyor. Temel karışımdan "bitter" adı verilen tadı acı çikolata olarak geçiyor. Bu karışımın içine süt tozu ilave edilirse sütlü çikolata, kakao çıkarılıp içine daha fazla süt tozu eklenirse fildişi renginden dolayı beyaz çikolata elde ediliyormuş.

Evet bu bilgileri tahmin ettiğiniz gibi bir parfüm için verdim. Fransa merkezli niş parfüm evi Montale, çikolata temalı bir parfüme imza atmış. Uzun zamandır "acaba nasıl kokar" diye düşündüğüm bir parfüm Chocolate Greedy. Her türlü tatlıyı ve çikolatayı seven birisi olarak oldukça ilgimi çekiyordu. Sonunda sıra geldi Chocolate Greedy'e.

Parfümümüz oryantal vanilyalı  olarak sınıflandırılmış. Açılışındaki koku o kadar tanıdık ki. Annenim biz küçükken yaptığı kakaolu kek hamurlarına ne kadar da benziyor. Evin içini tamamen kaplayan o nefis sıcak kakao sosunun kokusunu unutmak ne mümkün. Chocolate Greedy'nin üst notaları çok güzel, lezzetli, fırından yeni çıkmış ve üzerine kakao sosu dökülmüş kek gibi diyebilirim. Bence oldukça gerçekçi verilmiş buradaki his. Orta notalara geçildiğinde o yoğun kakaoya biraz vanilya ekleniyor. Kakaolu kekten ziyade daha geçtiğimiz haftalarda aldığım vanilyalı-baharatlı küçük mumlara benzettim orta notalarını. Hafiften de baharatlar var. Ama kakaolu vanilya çok daha etkin. Son kısım da ise egzotik amber ile çikolata karşıma çıktı. Biraz içine süt konularak içilen hazır kakaolu içeceklere benzettim. Son kısım biraz tekdüze. Ve hafiften de yapay. Ama çok rahatsız edici değil bana göre.


Chocolate Greedy isminden de anlaşılacağı üzere çikolata-kakao-vanilya üçlüsü üzerine işa edilmiş. Bende yoğun bir "fırından yeni çıkmış kakaolu kek" duygusu uyandırdı. Başlangıcını sevdim. Orta notaları en zengin ve detaylı kısmı. Eh işte diyebilirim. Alt notaları ise daha iyi olabilirmiş.

Çikolatayı sevmeyen var mıdır? Peki çikolata kokmak ister misiniz? Kulağa harika geldiğine eminim. Şöyle nefis bir sütlü çikolata kokusunun parfümü yapılsa ne çok seveni olur değil mi? Bende oldukça seveceğimi düşünüyordum bu çikolata kokusunu. Fakat uzun süreli kullanımlarda kakaolu kek gibi kokmanın çok da iyi bir fikir olacağını sanmıyorum. Gurme tarzındaki parfümler çok moda olabilir. Koku trendleri bu yönde de gelişiyor olabilir. Ama Chocolate Greedy biraz abartılı olmuş sanki. Ayrıca oldukça tatlı kokusunu herkes sevemeyebilir. Neredeyse yanmış şeker gibi.

Bu parfümü nelere benzetmemiş ki yorumcular. Çikolatalı kurabiye, çikolatalı süt, tereyağlı büsküvi, çikolatalı portakal parçaları, erimiş sıcak çikolata, kremsi kahve, kabartma tozu ve daha neler neler. Aslına bakılırsa Chocolate Greedy bu tanımların hepsine biraz benziyor ama hangisine daha çok benzediğini söylemek zor. Eğer yeni açılmış çikolata kutusu gibi kokmak istiyorsanız tam size göre bir parfüm. Ama çok yüksek fiyatı denemeden almamayı gerektiriyor.

                                                          Chocolate Greedy tam da böyle kokuyor diyebilirim.

Parfümümüz harika bir kokuya sahip dersem çok doğru olmaz. Kimi zaman bıkkınlık veren tatlılık eleştirebileceğim yönlerinden birisi. Ayrıca kokusu genel olarak çok değişmiyor. Düz çizgide ilerliyor. Biraz daha özenli, kibar ve incelikli yapıda olabilse daha başarılı olacağını düşünüyorum. Bu haliyle hafiften yapay, fazlasıyla genç işi ve azıcık da kaba.

Luca Turin kitabında Chocolate Greedy'i "obur çikolata" olarak sınıflandırmış ve beş üzerinden üç yıldız vermiş. Parfümün tasarımını markanın kurucusu Pierre Montale yapmış. Eau de Parfum (EDP) kosantrasyonunda. Sonbahar-kış mevsiminde kullanmak iyi fikir. 35 yaş ve altındaki arkadaşlara tavsiye ederim. Bence hem kadınların hem de erkeklerin kullanımına ugun. Çikolatamsı kokusu yoğun bir kadınsılık barındırmıyor.

Artıları:
+ Başlangıcını sevdim.
+ Orta notaları idare eder.
+ Bu tür kokuları sevenler için çok fazla seçenek yok. Onun için denenmesi gereken bir arkadaş.

Eksileri:
- Barındırdığı tatlılık/şekerlilik bazen fazla gelebiliyor.
- Genel olarak yüksek kaliteli bir parfüm hissi vermiyor.
- Çok yüksek fiyatı.

Koku Güzelliği:10/6.5

15 Şubat 2013 Cuma

Histoires de Parfums – 1969 (2001)



Histoires de Parfums – 1969 (2001)  Markanın uniseks kullanıma uygun parfümü.

28 Haziran 1969'da, gece saat 1:20'de koyu takım elbise giyen dört sivil polis, üniforma giyen iki devriye görevlisi, Dedektif Charles Smythe ve Müfettiş Yardımcısı Seymour Pine, Stonewall Inn isimli eşcinsel barına girip "Polis! Bu yeri devralıyoruz!" diyerek içeriye adımlarını attılar. Kamu Ahlâk Takımı dışarıda beklerken iki gizli kadın polis ile iki gizli erkek polis, görsel delil toplamak için o akşam bara daha erken geldiler. İçeride iken barın jetonlu telefonunu kullanarak Altıncı Polis Bölgesi'ni yardım için aradılar. Müzik kapatıldı ve ışıklar açıldı. O gece barda aşağı yukarı 200 kişi vardı. Bir polis baskınını daha önce hiç görmemiş müşteriler neler olduğunu anlamıyordu. Ancak ne olduğunu fark eden birkaç insan kapılara ya da tuvalet pencerelerine doğru koşmaya başladı. Polisler kapıları kapattı ve etrafı şaşkınlık kapladı.

Fakat baskın, planlandığı şekilde yürümedi. Standart prosedüre göre müşteriler bir sıraya alınıp kimlikleri sorulurdu. Kadın polis memurları kadın gibi giyinen müşterilerin cinsiyetlerini doğrulamak için onları tuvaletlere götürürdü ve kadın gibi giyinen erkekler tutuklanırdı. O gece kadın gibi giyinenler, memurlara eşlik etmemekte direndiler. Sıradaki erkekler kimliklerini göstermemekte direnmeye başladı. Polis, o anda barda bulunan herkesi polis merkezine götürmeye karar verdi ve barın arkasındaki bir odada travestileri ayırdı. Hem müşteriler hem de polisler, polislerin bazı lezbiyenlere vücüt araması yaparken "uygunsuz şekilde el ile sarkıntılık ettiklerine" şahitlik ettiler.


Stonewall Inn isimli bara yapılan baskının sonuçları çok büyük olacaktı. Barda göz altına aldığı kişilere kötü davranan polislere tepki olarak sokaklarda başlayan olaylar Stonewall Ayaklanmaları olarak tarihe geçti. Planlanmamış direniş eylemleri ABD tarihinde eşcinsellere ve cinsel azınlıklara baskı uygulayan bir sisteme karşı ilk açık isyan haraketi olarak dalga dalga büyüdü.

Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere tüm dünyadaki eşcinsel hakları hareketini tetikleyen olay olarak kabul ediliyor Stonewall ayaklanmaları. Olayların hemen sonrasında New York'ta yaşayan gey ve lezbiyenler, iki eşcinsel eylemci grubunun yanında, geyler ve lezbiyenlerin haklarını destekleme amaçlı üç adet gazete kurmuştu. Birkaç yıl içinde ise başta ABD olmak üzere tüm dünyada LGBT haklarını savunan dernekler kuruldu.


1969 yılında yaşanan bu olaylar "Cinsel Devrim (Sexual Revelation)" olarak tarihe geçti. Herkesin özgürce cinsel kimliğini yaşaması temeline dayanan bu düşünce sistemi, doğal olarak ilk yıllarda büyük tepki ile karşılandı. İlerleyen yıllarda ise cinsel eğitim, okullarda ders olarak verilmeye başlandı. Evlilik öncesi ve evlilik dışı cinsel ilişkiler daha kabul edilebilir, boşanma daha kolay gerçekleşir oldu. Sonrasında ise bu haklar anayasal olarak da kabul edilmek zorunda kalındı. İsyan amacına ulaşmıştı.

2001 yılına gelindiğinde ise Fransa merkezli niş parfüm evi Histoires de Parfums, bu cinsel devrimden etkilenerek parfümlerine 1969 ismini vermişti. Tam ismi "Parfum de Revolte 1969". Yani "İsyanın Parfümü 1969" olarak çevirilebilir sanırım. Markanın kendi sitelerinde de benzer bir tanıtıma yer verilmesi gayet doğal. 1969'dan şöyle bahsedilmiş:

"1969, erotik bir yıl...Bu parfüm beyaz misk ve çikolatayı vurgulayarak cinsel devrimi temsil eder. Kuvvetli bir şehvet çağrıştırır. Baharatların bir demet seksiliği ile bedensel şehveti. Bu oryantal gurmenin izinde, gizem; yanaklarımızı kızartmadan o efsane yıl 1969'un erotizmi ile birlikte tonlanmıştır.”


Ambre 114 ile beraber "Cult Books" serisinin üyesi olan 1969, kendi sitelerinde oryantal gurme olarak sınıflandırılmış. Hem kadınların hem de erkeklerin kullanabileceği gibi sıcak ve tensel bir yapıda olduğu vurgulanmış. Parfümün açılışı tatlı ve lezzetli meyveler ile gerçekleşiyor. Bana "tuzlu" hissi veren bu güzel meyveler ne olabilir acaba. Portakal yada tropikal meyveler diyesim var. Fakat markanın sitesinde üst notalarında şeftali görünüyor. Muhtemelen şeftaliden geliyor bu lezzetli ve güzel meyveli his. Bana ilginç şekilde Hermes'in nefis parfümü Un Jardin Sur Le Nil'in açılışını hatırlattı. Başlangıcını sevdim 1969'un. Orta notalarda aynı lezzetli meyveli his devam ediyor. Fakat onun yanına çok güzel bir şekilde harmanlanmış gül ekleniyor. Çok modern ve sakin kullanılmış gül. Bu andan itibaren güle biraz da yumuşak baharatlar ekleniyor. Muhtemelen kakule ve karanfil. Fakat hiç rahatsız edici veya keskin değil. Orta notaları da gayet güzel. Son kısımda ise tozlu paçuliye çikolata eşlik ediyor. Alt notalarını çok başarılı bulmadım.

1969, bence tatlı ve lezzetli meyveler ile gül teması üzerine inşa edilmiş. Son kısım hariç oldukça kaliteli kokuyor. Canlı, pozitif ve barışçıl bir parfüm. Adeta 1960'lı yıllardaki Hippiler gibi. Fakat tanıtımlarındaki gibi erotik bir kokuya sahip olduğunu düşünmüyorum. Bazı yorumcular çikolatadan bahsetmişler. Markanın kendi sitesinde ifşa ettiği alt notalarında çikolata var. Ama öyle çok yoğun bir çikolata kokusu almadım. Sadece alt notalarında biraz çikolatamsı paçuli var. Fakat o da çok zayıf olduğu için neredeyse hissedilemiyor. İşin ilginç tarafı ise 1969'un başlangıcı oldukça fark edilir. Bu anlamda üst notaları agresif diyebilirim.


Genel olarak yüksek kaliteli bir meyve-çiçek parfümü olduğunu düşünüyorum. Başlangıcı neredeyse yaz parfümleri gibi ferah,ekşimsi, asidik ve tatlı meyvelerden oluşuyor. Bence gayet güzel. Orta kısmında bu ferahlık yerini çiçeksiliğe bırakıyor. Hala rahatsız edici yada ağdalı değil. Son kısmı ise biraz hayal kırıklığı oldu benim için. Hem çok zayıf kalıyor hem de paçuli biraz "kirli" kullanılmış. Bu haliyle bence genel beğeniye uygun karakterde. Deneyen bir çok kişinin seveceğini düşünüyorum. Modern, yumuşak, tatlı, sevimli ve pozitif. Uniseks olarak sunulsa da sanki hafiften kadın kullanımına daha yakın. Özellikle başlangıcı. Ama hayatımın parfümü olacağını hiç sanmıyorum. Parfüm dünyasında da devrim yapabilecek kadar yenilikçi değil açıkçası.

Bir söyleşisinde markanın kurucusu Gerald Ghislain 1969 için şunları söylemiş:

“1969 yılında henüz dört yaşındaydım ve Güney Fransa’da yaşıyordum. O zamanları çok hatırlamıyorum. Çünkü çocuktum. Ama ilerleyen yıllarda 1969 yılında ortaya çıkan inanılmaz özgürlük düşüncelerini öğrendim ve o döneme hayran oldum. Biz 1969 parfümünde Batı dünyasının erotizm vizyonuyla iletişim içinde olan bir vücut kokusu yaratmak istedik. 1969 yılının gerçeklerini kullanarak, bu efsanevi zaman hakkındaki bütün fanteziler ile ilgili bir imaj ortaya çıkarmaya çalıştık. Ferah, tatlı ve neredeyse masum bir şeftali kokusu. Çikolata ve kahve 1969 yılını hatırlatan bir derinlik ve duygusallık verir. Bir damla paçuli, Woodstock Festivaline saygı için kullanıldı. Parfüm aynı 1969 yılı gibi yumuşak ve iddialı.”


Luca Turin'in The Perfume Guide'ın Spring Issue bölümünde 1969'a beş üzerinden beş yıldız verilmiş. Ayrıca şunları yazmış Turin:

"Tüm zamanların en muhteşem üst notasını içerir. Her eğlenceli çocukluğun manzarası olan altın renkli yaz, Rochas - Tocade'deki gibi kocaman vanilya ve gül vurguları ile boyanmış gökyüzü üzerinde Feminite du Bois 'de de var olan sedir ve meyvelerin örtülü odun kokusu.”

1969, Eau de Parfum (EDP) konsantrasyonuna sahip. Bence 35 yaşın altındaki arkadaşları hedefliyor. Daha üst yaş grupları için biraz genç işi kalabilir. Dört mevsim kullanılabilecek kokusu ile örneğine pek rastlanmayacak başarılı bir kompozisyona sahip. Parfümün tasarımını ise markanın kurucusu Gerald Ghislain yapmış.

Artıları:
+ Başlangıcını sevdim.
+ Orta kısmıda gayet güzel.
+ Kaliteli kokusu memnun edici. Kadın arkadaşlarınıza güzel bir hediye olabilir.

Eksileri:
- Sonlarını pek başarılı bulmadım.
- Meyveli parfümleri sevmeyenlerin hoşuna gitmeyeceği açık.
- Fiyatı yüksek.

Koku Güzelliği: 10/7.5

11 Şubat 2013 Pazartesi

Loewe – Solo (2004)



Loewe – Solo (2004)  Markanın erkek parfümü.

İlk soru şu: Loewe'nin okunuşu nasıldır? Cevap: "low-ay-ve." İkinci sorumda şu olsun. Dünyanın en eski lüks deri ürün markası hangisidir? Cevap: "Loewe."

Yok hayır soru-cevap oyunu değil amacım. Markanın internet sitesinde bulunan iki küçük bilgi notları aslında. 1846 yılından itibaren kesintisiz yoluna devam eden bir marka Loewe. Her ne kadar bu günlerde büyük ekonomik sıkıntılar ile boğuşsa da İspanya'nın bünyesinden çıkardığı en önemli markalardan birisi diyebiliriz Loewe için. Anlaşılacağı üzere bir parfüm markası değil Loewe. Fakat kozmetik veya hazır giyim ile ilgilenen bir çok markanın yaptığı gibi parfüm işine de girmişler. 1970'li yılların başından itibaren parfümler üzerine çalışıyorlar. Daha önce Esencia Pour Homme'u denemiştim Loewe markasına ait. Solo ikinci Loewe deneyimim olacak. Önce markanın Solo için hazırladığı tanıtım yazısına bakalım:

"Birbirini dengeleyen karşıt notalardan oluşmuştur. Guava, lavanta, kekiğin karşısında kaşmir ve paçuli bulunuyor. Bergamot, limon ve mandalinaya karşılık muskat, tarçın ve kimyon bulunur. Yaratıcı, erkeksi, geleneksel görünen ancak modern erkeğin kokusudur.


Günlük hayatında duygusal tatmine önem veren ve arayışlarının yoğunluğunu bu yönde kullanan farklı erkeklerin kokusudur. Güçlü, kendine güvenen ve tek olmayı arzulayan erkeklerin vazgeçilmezi. İlk bakışta şişesinden farkedildiği gibi yalın ama bir o kadar da sıra dışılık kokan bir parfüm. Solo kullanan erkekler, aynı parfümün ismi gibi "solo" yani "tek başına" hayata karşı durabilen erkelerdir. Kendisine güvenen ve özgün bir erkektir."

Uzatmadan geçelim parfümümüze. Kendi sitelerinde Solo ile ilgili bilgiye rastlayamadım. Fragrantica'da oryantal olarak sınıflandırılmış. İlk sıktığımda karşıma oldukça erkeksi bir yapı çıkıyor. Turunçgiller (mandalina), bergamot ve lavanta var sanki üst notalarında. Biraz da tropikal meyveler. Açıklanan üst notalarında guava var. Muhtemelen oradan geliyor bu meyvemsilik. Sonrasında orta notalara geçiliyor. Burada hafiften lavanta ve turunçgiller etkisini sürdürüyor. Fakat ana oyuncu aromatik otlar ve baharatlar oluyor. Otlar derken kekik ve biberiye ağırlıklı. Baharat olarak da biber-karabiber ikilisi. Sonlara geldiğimizde koku karakteri oldukça değişiyor. Bu andan itibaren yapay bir amber etkinliği söz konusu. Iso E Super benzeri bu amber-odunsu birlikteliği kalite hissiyatı vermiyor ne yazık ki.

Solo bence başlangıcı ile güzel bir izlenim bırakıyor. Turunçgil destekli erkeksi lavanta fena değil. Oldukça modern diyebilirim. Orta kısımdaki aromatik otlar-karabiber yoğunluğu da fena değil. Son kısımdaki yapay amber ise parfümün en başarısız ve tatsız kısmı. Hiç sevmedim sonlarını.
 

Solo oldukça erkeksi bir kokuya sahip. Günümüzün bol tatlı/şekerli parfümlerine benzemiyor. Fazla tatlılık yok. Bu anlamda ilginç. Yeni bir parfüm olmasına rağmen, popüler olan yolu değil, zor kısmı seçmiş kendisine. Genel itibariyle aromatik otsu, baharatlı odunsu bir yapıya sahip. Yer yer üretimi sonlandırılmış Gucci Pour Homme esintileri alıyorum. Zaman zaman ise Issey Miyake - L'Eau Bleu d'Issey Pour Homme'daki yoğun ve burnu zorlayıcı aromatik otlara benzetiyorum. Hatta Kenzo - Tokyo'daki karanlık sayılabilecek odunsu-tütsü kullanımını bile andırıyor. Hangisine daha çok benziyor karar veremedim.

2004 yılında piyasaya sürülmüş, yeni sayılabilecek bir parfüm olmasına rağmen, genç işi olmayan, tatlılık barındırmayan, zaman zaman eski tip erkeksi parfümlere gönderme yapan kokusunu takdir etmek gerek. Oysaki Paco Rabanne - 1 Million veya Yves Saint Laurent - La Nuit de L'Homme gibi popüler olma ihtimali yüksek, güvenli parfümler yapıp, bol bol satabilirdi. Fakat Loewe belki de İspanyol bir marka olmasının da etkisiyle, daha Akdeniz kokan bir parfüme imza amış. Özellikle keskin aromatik otlar (kekik, biberiye), Ege'nin dağlarındaki o mis gibi kokan şifalı otları hatırlatıyor size.

Solo bence üst ve orta notalarda çok zengin ve detaylı bir parfüm. Bu iki kısımdaki koku güzelliği de gayet iyi. Fakat sonlara gelindiğinde işin rengi değişiyor. Rakiplerinden bu kadar farklı yerde duran bir parfümün son kısmı nasıl bu kadar vasat hatta kötü olabilir. Buna nasıl izin vermişler anlamak zor. Alt notalar adeta bir çuval inciri berbat ediyor. Çünkü tende en fazla hissedilen kısım doğal olarak sonları. Ve alt notaları şiddetli baş ağrısına sebep oldu bende.


Yeşil denebilecek kokusu ile bu tarzın modern örneklerinden birisi. Fakat Davidoff - Cool Water gibi yeşil akuatiklere benzemiyor. Daha odunsu ve baharatlı. Bazı yorumcular ferah olduğundan bahsetmiş. Bence o kadar da hafif ve ferah bir yapısı yok. Bu anlamda sıcak yaz günlerinde rahatsız edici olacağını düşünüyorum. Bence sonbahar-kış mevsiminde kullanmak daha iyi sonuçlar verebilir.

Solo bence 25 yaş üstü modern, erkeksi parfüm arayan erkekler için uygun seçeneklerden birisi. Oldukça köşeli bir kokusu var. Herkes sevmeyebilir. Onun için denemeden almak riskli. Benden söylemesi.

Artıları:
+ Başlangıcı fena değil.
+ Orta kısmını da beğendim.
+ Modern ve fazla tatlılık barındırmayan erkeksi yapısı ilgi çekici.

Eksileri:
- Son kısmı çok kötü.
- Zaman zaman baş ağrısı yaptı bende.
- Herkesin sevebileceği gibi değil kokusu.

Koku Güzelliği:10/7

8 Şubat 2013 Cuma

Etat Libre d’Orange – Divin Enfant (2006)



Etat Libre d’Orange – Divin Enfant (2006)  Markanın tuhaf parfümü.

Doğmuştur ilahi çocuk,
Ud, dümbelek, kaval çalalım,
Doğmuştur ilahi çocuk,
Gelişine sevinelim.

Dört bin seneden pek fazla,
Peygamberlerden vaat edilmiş,
Dört bin seneden pek fazla,
Bekledik bu mesut vakti.

Ah ne güzel ne sevimli,
Ah lütufları ne mükemmel,
Ah ne güzel ne sevimli,
Bu tatlı ilahi çocuk.

Ey İsa, ey kudretli kral,
Çocuk olduğunuz halde,
Ey İsa, ey kudretli kral,
Bizi idare ediniz.

Bu da ne Parfüm Merakı dediğinizi duyar gibiyim. Sevgili koku bağımlıları. Parfüm Merakı blogunda her an her şey olabilir. Çünkü yukarıdaki dizeler bir ilahiye ait. Daha açık konuşmak gerekirse, ilk olarak 1862 yılında çalınmış Fransız Noel İlahisi. İsmi ise "Il est né le divin Enfant". Her ne kadar Fransızca bilmesem de karşıma çıkan çevirisi şöyle: "O ilahi çocuk doğdu".

Burada çocuktan kastedilen kim diyecek olursanız cevabı basit. Hıristian ikonografisinde çocuk ile anlatılmak istenen her zaman Hz. İsa'dır. Genellikle fresklerde veya yağlı boya tablolarda bir kadın ve kucağındaki çocuk figürü sıkça karşımıza çıkar. Kadın, Hz. İsa'nın annesi Hz. Meryem'i, çocukta oğlunu simgeler. İlk dönemlerden itibaren bu sahne, Hıristiyanlığın temel konularından ve figürlerinden olmuştur. Bugün bile bir çok kilisede Hz. Meryem ile Hz. İsa'nın resimlerine rastlanır.


Konuyu dağıtmadan gideyim. Bizi asıl ilgilendiren bu Noel İlahisinin ismindeki bir tamlama. Çünkü o iki kelime bugün inceleyeceğim parfümün de ismi aynı zamanda. Etat Libre d'Orange'ın kurulduğu yıl olan 2006'da piyasaya sürülmüş parfümlerden birisi Divin Enfant. Türkçesi "İlahi Çocuk" olan parfüm anlaşılacağı üzere ince bir Hıristiyanlık ve "Çocuk İsa" göndermesine sahip. Artık geçeyim parfümümüze.

Etat Libre d'Orange her parfümü için garip, bazen espirili, bazen de erotizm içeren tanıtım yazıları hazırlıyor. Doğal olarak Divin Enfant'da unutulmamış ve şöyle bahsedilmiş parfümlerinden:

"Bir çocuk sevimli olabildiği gibi acımasız da olabilir. Bir çocuk melek gülümsemesi ile dayanılmaz olabildiği gibi şeytansı masumiyeti ile bizi delirtebileceğini bilir. Zarif bir marshmallow ve portakal çiçeği üst notalarından sonra uykusuz gecelerimizin sürekli rahatsız eden keskin sembolü olarak kahve, deri ve soğuk tütün kokularının beklenmedik bir uyumudur.
  

"Değişik şekillerde baştan çıkarabilen" şeklindeki halleri ile bu küçük tiran, her zaman idare ettiği gibi, sadece kaprislerini yerine getirdiğinde mutlu olur. Seni sevgili küçük şeytan!"

Divin Enfant (İlahi Çocuk), bence çiçeksi gurme denilebilecek bir yapıya sahip. Parfümün açılışı oldukça tozlu ve eski kokan portakal çiçeği ile gerçekleşiyor. Şaşırdım bu başlangıca. Sanki 1980'li yılların tuhaf şiprelerine benziyor. Bir süre sonra orta notalara geçiliyor. Kokunun genel karakteri değişmiyor. Sadece o tozlu kısım geri çekiliyor. Onun yerine sabunsu çiçekler devreye giriyor. Sanki sümbülteber. Bu tür Robert Piquet - Fracas tarzı çiçeksilik pek bana göre değil. Neyse devam edeyim. İlerleyen saatlerde kuru sabunsu çiçeklerin yerine oldukça tatlı bir kahve aroması ve yumuşak odunsu notalar geliyor. Alttan alta hala portakal çiçeği hissediliyor. Şu haliyle çok fazla rastlanmayan çiçeksi gurme tarzında demek mümkün.

Öncelikle portakal çiçeği kokusunu pek sevmiyorum parfümlerde. Hele ki üst notalardaki gibi tozlu ve eski kokan portakal çiçeğine olumlu yaklaşmam mümkün görünmüyor. Anlayacağınız üzere başlangıcından hiç haz etmedim. Sonrasında daha mantıklı bir çiçeksilik geliyor. Fakat bu seferde kuru sümbülteber benzeri orta notalar beni cezbedemedi. Hala sevemedim Divin Enfant'ı. Son kısımda ise neyseki biraz tahammül edilir hale geliyor. Burada alışılmışın dışında bir kahve kullanımı var. Bildiğimiz Nescafe yada Türk Kahvesi gibi değil, oldukça çiçeksi bir kahve. Daha önce hiç rastlamadığım bir kullanım. Biraz garipsesem de parfümün nispeten beğendiğim tek kısmı diyebilirim.


Divin Enfant oldukça garip ve alışılmışın dışında bir kokuya sahip. Tamam Etat Libre d'Orange markasının konseptini anlıyorum. Farklı olmak zorundalar. Ama bu kadar acaip bir parfümü de nasıl sevelim. Bir yorumcunun bu parfümü "bebek bezine" benzetmesi çok zekice. Çoğu yorumcu deri kullanımından bahsetmiş. Bence öyle yoğun bir deri yok. Belki sonlarda biraz vardır. Onun dışında bu parfüm bana göre portakal çiçeği teması üzerine inşa edilmiş.

Parfümde genel olarak hissedilen sabunsuluk zaman zaman pudramsı bir tarafının olduğunu düşündürüyor insanda. Hatta kimi zaman eski tarz sabunsu bir tütün kokusu bile alıyordum. Markanın sitesinde bir tür şekerleme olan marshmallow'un isminin yazılması, son kısımlarda ortaya çıkan tatlılığı açıklıyor sanırım. İyi de bu nasıl bir kompozisyon böyle yahu: Portakal çiçeği, sabunsu tütün, kahve ve şekerleme... 

Giymesi ve sevmesi zor bir kokuya sahip olduğuna emin olabilirsiniz. Güvenli bir yapısı yok. Biraz uçlarda dolaşıyor diyebilirim. Belki de marka, geleceğin parfümlerinden birisine imza atmak istemiş. Kim bilir belki de ilerleyen yıllarda parfümler böyle olacak. Anlamadığım şey ise pazarlama kampanyasında neden çocuklara vurgu yapılmış. Bu koku ile çocuklar arasında nasıl bir bağ kurulabilir ki.

                                                                      Resim osmoz.com'dan.

Divin Enfant şimdiye kadar denediğim en tuhaf ve bir şeye benzemeyen Etat Libre d'Orange parfümü olarak hafızamdaki yerini alıyor. Genel olarak düz çizgide ilerliyor. Büyük değişimler göstermiyor kokusu. Biraz hayal kırıklığına uğradım. Luca Turin'in çok iyi ifade ettiği gibi bu parfüm kesinlikle "uyumsuz". Madem söz oraya geldi, o zaman Luca Turin'in kitabına bakalım.

Turin, bu parfüme beş üzerinden üç yıldız vererek tatlı odunsu olarak sınıflandırmış. Ve kitabında şunları yazmış:

"Bu isim bebek İsa'yı da içeren Fransız yılbaşı ilahisinden geliyor. Kokusu portakal çiçeği ve kahve temalıdır. Üst notada uyumsuzluk hissedilir. Alt notaları da tatlı ve bir şekilde düzdür.”

Parfümün tasarımını markanın bir çok kokusuna imza atmış olan Antoine Lie yapmış. Eau de Parfum (EDP) olarak satışa sunulmuş. Uniseks olarak görünüyor. Bence de doğru bir karar. Sonbahar-kış mevsimi için daha uygun.

Artıları:
+ Sonları nispeten sevilesi.
+ Kalıcılığı gayet iyi.

Eksileri:
- Başlangıcını sevmedim.
- Orta notaları da bana göre değil.
- Tuhaf ve abuk kokusu güvenli değil. Denemeden almak hayal kırıklığı yaratabilir.

Koku Güzelliği:10/5.5

4 Şubat 2013 Pazartesi

By Kilian – Incense Oud (2011)



By Kilian – Incense Oud (2011)  Markanın başarılı parfümü.

Kesinlikle normal bir gündü. Hava açıktı. Güneş pırıl pırıl parlıyordu sabah 08.30 civarlarında. Binlerce Newyork'lu her sabah yaptıkları gibi işlerine gitmek için arabalarına biniyorlardı. Kimisi de işyerine ulaşmak üzereydi. Çevre yolu ve Brooklyn Köprüsü yoğun trafiğe sahipti. Fakat bu sıradan gibi görünen günde, saat 08.46 civarında belki de dünyanın şimdiye kadar gördüğü en korkunç ve sofistike terör saldırıları başlayacaktı.

Amerikan Havayollarına bağlı 11 numaralı uçuşu gerçekleştiren Boeing 767, saat 07.59'da Boston'daki Logan havaalanından kalkışını yapmıştı. California'daki Los Angeles uluslararası havaalanına gitmesi gerekiyordu. Fakat anlaşılamayan bir şekilde rotasından sapıp, yönünü Newyork'a çevirmişti. Kalkışından 47 dakika sonra 11 numaralı uçuşa sahip Boing 767, Newyork'taki Dünya Ticaret Merkezi'nin kuzey kulesine çarpmıştı. Uçağın deposundaki binlerce litre benzinin de etkisiyle çok büyük bir patlama ile adeta kuleyi yarıp içine giren dev uçak, ilerleyen saatlerde bu kulenin tamamen çökmesine sebep olacaktı.

Bu ilk saldırıyı diğer kuleye çarpan ikinci Boeing uçağı takip etmişti. Daha sonrasında ise Amerika Savunma Bakanlığı'na üçüncü uçak ile gerçekleştirilen saldırı, 21. yüzyılın başında etkileri çok büyük olcak bir terör saldırısıydı. Sonrasında gerçekleşecek ve dünyayı kısmen de olsa değiştirecek olaylar silsilesinin de habercisiydi.


2996 kişinin hayatını kaybettiği bu olay tarihe 11 Eylül Saldırıları (9/11 Attacks) olarak kayıt edilecekti. 6000'den fazla kişinin de yaralandığı saldırıda Amerika'nın dünyaya kabul ettirdiği ekonomik (Dünya Ticaret Merkezi) ve askeri gücüne (Pentagon) karşı verilmiş bir mesajdı adeta. Gizemi hala tam anlamıyla çözülemeyen, nedeni bulunamayan, kimlerin gerçekleştirdiği ise tartışmalı olan bu saldırılardan sonra, Afgaistan ve Irak'a karşı "Özgürleştirme ve Terörü Bitirme" harekatları yapıldı. Milyonlarca insanın hayatını kaybedeceği çok zor bir sürece girmişti dünya.

11 Eylül saldırılarından kısa süre sonra, bu olayı gerçekleştiren kişilerin kimlikleri kamuoyuna açıklanmaya başlandı. Arap kökenli oldukları açıklanan 19 hava korsanı, bu uçakları kaçırmış, onları ele geçirdikten sonra saldırıları gerçekleştirmişti. Amerikan halkında şok etkisi yaratan bu saldırların sonucunda özellikle Batı ülkelerinde Arap ve Müslüman kökenli kişilere karşı müthiş bir önyargı ve düşmanlık oluştu. Belki de amaçlardan birisi de buydu.


Arap Müslüman eşittir terörist önyargısı, sokaktaki ortalama insandan kolay kolay silinmeyecek kadar güçlü işlendi ne yazık ki. Ve bu izler kültürel hayattan, toplumsal hayatın her alanına kendisini gösterdi yıllarca. Batı ittifakı için yeni düşman belirlenmişti. Araplar ve Müslümanlar.

Oysaki ilginç bir şeklide parfüm endüstrisinde sanki algılar tersine çalışıyordu. Özellikle 2000'li yıllardan itibaren Arap temalı oryantal parfümlere daha çok yer verilmesi, tütsü, günlük (Frankincense), gül, öd ağacı, egzotik amberin sıklıkla kullanılması dikkat çekiyordu. Geleneksel Arap kokuları olan bu elementler, gerek yerel halk tarafından gerekse çöl bedevileri tarafından zaten çok uzun yıllardır kullanılıyordu. 21. yüzyılın başlangıcı Arap esintili kokulara uğur getirmişti sanki. Özellikle öd ağacı (Oud, Agarwood) kokusu parfüm sektörü için önem kazanmaya başlamıştı. Tabiki daha çok niş markalar için...

Son yıllarda birçok niş marka öd ağacı temalı parfümlere imza atıyor. En önemli iki örnek kuşkusuz Amouage ve Montale. Genellikle niş markalardan gelen bu parfümler, zaman zaman Arap esintileri taşısa da bazen daha modern kompozisyonlara dönüşüyor. Öd ağacının çok değerli ve çok az bulunan bir bitki olması, onunla yapılan parfümlerinde oldukça yüksek fiyatlara satılmasına sebep oluyor. Günümüzün modern kimya teknikleri onunda bir çaresini bulmuş olsa da öd ağacı temalı parfümler oldukça yüksek fiyat etiketlerine sahip olması biraz psikolojik gibi görünüyor. İnsanlarda "tabiki çok az bulunan bir koku çok yüksek fiyatlara satılır" algısını oluşturmak zor olmasa gerek.


Arap temasına sahip parfüm üretme trendine genç parfümör Kilian Hennessy'de katılmış gibi görünüyor. Hatta sahibi olduğu By Kilian markası "Arabian Nights" isimli seri bile çıkarttı. "Arap Geceleri" serine ait dört parfüm piyasaya sürdüler. Bugün inceleyeceğim Incense Oud, Arabian Nights serisine ait. Incense Oud, açık ara bu serinin en popüler ve hakkında en çok olumlu şey yazılan parfümü dersem yanlış olmaz. Markanın kendi sitesinde şöyle tanımlanmış Incense Oud:

"Mistiklerin parfümü olarak bilinen tütsü, burada öd ağacı ile ilişkili sıcak ve büyüleyici bir koku doğuruyor. Incense Oud, iki ilkel koku ile modernliğin çarpıcı ikili kompozisyonu şeklinde inşa edilmiştir."

İlginç bir durumdan daha bahsedeyim. By Kilian'ın sitesinde, Incense Oud'ün içeriği açıklanmış. Ve süpriz şekilde "Türk Gülü" de bulunuyor notaların arasında. Bunu da küçük bir not olarak ekleyeyim.

Incense Oud'ün başlangıcı pürüzsüz ve mükemmel bir gül ile gerçekleşiyor. Sanki kıpkırmızı bir gül kokluyormuşcasına gerçekçi ve modern. Aynı zamanda hafiften de içki teması var diyesim geliyor. Ama çok sınırlı içkimsi etki. Olabilecek en iyi gül kokusu ile parfüm size merhaba diyor. Üst notaları harika. Orta kısma geçildiğinde kırmızı gül bezeri kokuya tatlı yumuşak baharatlar ekleniyor. Hatta azıcık da tatlı kırmızı meyveler. Fakat baharatlar daha ön planda. Muhtemelen kakule ve biber. Orta notalar başlangıç ile paralel devam ediyor. Çok değişmiyor kokusu. Gül ve tatlı baharatlar ikilisi aynı yüksek kalitede. Son kısımda ise biraz değişiyor kokusu. Sandal ağacı, tütsü ve öd ağacı kendisini gösteriyor. Alt kısım bence en vasat yeri.


Incense Oud, bence kesinlikle gül ağırlıklı bir kokuya sahip. İkinci unsur ise öd ağacı. Sonrasında ise tatlı baharatlar. İsmindeki tütsü ne yazık ki fazla öne çıkmıyor. Belki de daha iyi olmuş. Kim bilir. Fakat gördüğüm kadarıyla başlangıç ve orta notalar nefes kesici güzellikte. Çok üst düzey bir parfüm kokladığınızı anlıyorsunuz. Bu anlamda tebrik etmek lazım By Kilian'ı. Fakat son kısım biraz baştan savma olmuş. Onun için alt notaları sınıfta kalıyor benim için.

Incense Oud'ün giymesi kolay ve konforlu bir kokusu var. Deneyen bir çok kişinin beğeneceğini düşünüyorum. O anlamda çok başarılı bir sunuma imza atılmış. Çok modern bir kokusu var. Aynı zamanda Arap kültürüne ait izlerde hissediliyor. Yani bu parfüm Arap mistisizmi ile Batı akılcılığını kaynaştırmış adeta. Bir yanıyla Orta Doğulu iken, diğer yanıyla şık bir Fransız. Gizemli ve egzotik. Lüks ve rafine. Şık ve çekici.

Açıkçası öd ağacı temelli kokulara çok büyük hayranlığım yok. Onun için uzun zamandır denemekten kaçınıyordum Incense Oud'u. Fakat ne kadar hata ettiğimi anladım. Hiç bir parfüme gerek isminden gerekse konseptinden dolayı ön yargı ile bakmamak lazımmış. Bu da bana ders olsun.


Parfümün eleştirilecek üç ana tarafı var. Birincisi alt notalarının sıradanlığı. İkinci çok düz çizgide ilerleyip, son kısma kadar çok değişmemesi. Üçüncüsü ise çok yüksek fiyatı. Kendi sitelerinde bile 50 ml.si 295 Euro gibi anormal bir fiyata satılıyor. Size karşılaştırma yapmanız için şöyle bir örnek vereyim. Amerika'daki ortalama ana akım bir parfümün 40 dolar civarında olduğunu düşünürsek, Incense Oud on katı fiyat etiketiyle sahip olması zor bir eser gibi duruyor.

Parfümü çok büyük işlere imza atamamış burunlardan Sidonie Lancesseur tasarlamış. Bu parfümör ayrıca By Kilian'ın Cruel Intentions ve Straight to Heaven kokularını da tasarlamış. Incense Oud, Eau de Parfum (EDP) olarak şatışa sunulmuş. Uniseks olarak geçiyor. Şöyle biraz düşününce aslında haklılar. Bir kadına da uyabilir. Ama sanki biraz daha erkek kullanımına yakın gibi duruyor. Sonbahar-kış mevsimi için uygun olacaktır. Çok yüksek fiyatı sebebiyle denemeden almak riskli olabilir.

Artıları:
+ Başlangıcı nefis.
+ Orta notaları da çok başarılı.
+ Yüksek kalitesi ve pürüzsüzlüğü etkileyici.

Eksileri:
- Son kısmı biraz basit kaçmış.
- Anormal fiyatı.

Koku Güzelliği:10/8