11 Ağustos 2012 Cumartesi

By Kilian – Water Calligraphy (2012)



By Kilian – Water Calligraphy (2012)  Markanın yeni parfümlerinden.

Tam olarak karşılamasa da kaligrafi sanatının Türkçe’deki karşılığı hat sanatı diyebiliriz. Kaligrafi ismi, kelime anlamı olarak Yunanca “Kallos” (güzel) ve “Graphos, Graphia” (yazı) kelimelerinin birleşmesi ile ortaya çıkmış. Genel olarak her milletin kendi alfabesini kullanarak belli bir disiplin içinde ve  her sanatçının kendi yorumuyla yaptığı güzel ve estetik yazı sanatıymış. Kaligrafi de amaç değişik motifler kullanarak yazıyı olduğundan farklı bir kimliğe büründürmekmiş.

Kaligrafinin tarihinin eski Mısır’a kadar gittiğini öğrendiğimde hiç şaşırmadım. Eski Yunanlıların, Romalıların, hatta Osmanlı sanatının bile etkilendiği sanat dalı olan kaligrafi, bir niche parfüme isim babalığı yapıyor artık. Ünlü Hennessey ailesinin genç temsilcisi Kilian’ın markası yeni parfümlere yelken açıyor. Hem de birer ikişer.


Water Calligraphy, markanın “Asia Tales” serisinin bir üyesi. Bu seride henüz iki parfüm var. Diğeri de Bamboo Harmony. Fakat önümüzdeki yıllarda bu seriye ait yeni parfümlerin çıkacağının da haberleri geliyor.

“Asya efsaneleri” serisi By Kilian’ın 21. yüzyılın cazibe merkezi olmaya aday Asya kıtasına yaptığı bir gönderme anladığım kadarıyla. Water Calligraphy’de muhtemelen Asya kıtasında sıkça kullanılan bir yazı sanatına atıfta bulunuyor. Buradan “Asia Tales” serisi parfümlerin ağırlıklı olarak Asya kıtasındaki pazarlar için üretildiğini düşünebiliriz.


Parfümümüz akuatik-çiçeksi olarak sınıflandırılmış. Kesinlikle doğru bir tanım bence de. Zaten ismindeki “su” vurgusu kısmen de olsa kokusuna yansımış. Water Calligraphy’nin başlangıcı bana çok tanıdık gelen bir çiçek-turunçgil kokusu ile gerçekleşiyor. Biraz kadınsı. Bu hissi yumuşak çiçekler veriyor olabilir. Kokusunu nereden hatırladığıma gelirsem geçtiğimiz aylarda denediğim Maison Francis Kurkdjian – Aqua Universalis’e oldukça benziyor.

Orta notalarında çiçeksi his biraz daha öne çıkıyor. Bana nedense hani şu her yerde duyduğumuz kadın deodorantlarını hatırlattı. Kadınsı taraf hala biraz daha baskın diyebilirim. Unutmadan söyleyeyim şekerli sayılayamayacak bir tatlılık da ekleniyor bu kısımda. Orta notalarını çok sevdiğimi söyleyemem. Son olarak ise asıl bomba patlıyor. Deodoranta benzeyen kısım artık tamamen geride kalıyor. Ortaya çok yumuşak ve güzel odunsu notalar, çok hafif yumuşak baharatlar ve misk çıkıyor. Alt notalarını çok sevdim. Hatta bence parfümün en güzel tarafı. Hafif bir tatlılık ise hala kendisini hissettiriyor.


Şimdi bu parfüm aklımda yeni soruların oluşmasına neden oldu. Çünkü bu kokuya çok yakın iki tane niche bir tane de ana akım markanın parfümünü denedim. Bunlar: Maison Francis Kurkdjian – Aqua Universalis, Ineke – Derring-Do ve Cartier – Eau de Cartier. Demek ki niche markaların arasındaki yeni rekabet alanlarından birisi bu tür çiçeksi-akuatik kokular.

Bu tip kokular için tam olarak deniz temalı diyemeyiz. Daha çok “su” veya “göl kenarı” gibi diyorum ben böyle parfümlere. Mesela göl kenarında dolaşıyorsunuz. Ve gölün üzerindeki nilüfer çiçeklerini seyrediyorsunuz. O çiçeklerin su ile karışımı kokusunu burnunuza çekiyorsunuz. İşte böyle bir manzara aklıma geliyor bu tür kokuları denerken.


Water Calligraphy, çok temiz (neredeyse steril), çok sakin ve çok yumuşak. Bence çiçekler ana ekseni oluşturuyor. Portakal çiçeğini andıran tatlı turunçgil ve biraz da su teması. Günümüzün modern çiçeksi parfümlerinin başarılı örneklerinden birisi olduğunu düşünüyorum.

Şimdi bu tür parfümlerde en büyük risk kokusunun çamaşır deterjanlarına ya da oda spreylerine benzeme olasılığı. Aradaki bu ince çizgiyi parfümörün usta dokunuşları değiştirecektir. Daha önce denediğim Derring-Do ve Aqua Universalis biraz çamaşır deterjanlarına benziyordu. Bu anlamda zaten çok etkileyici bulmamıştım onları. Fakat Water Calligraphy’de durum biraz farklı. Sadece orta notaları biraz problemli bence. Onun dışında sonları gayet güzel. Bu tür parfümler nasıl olması gerekiyorsa aynen öyle. O hissi çok iyi vermiş tasarımcı Calice Becker. Eğer bu saydığım benzer parfümlerden birisini seçecek olsam Water Calligraphy en güçlü adayım olurdu. Yani bu anlamda bence rakiplerinden daha başarılı.


Şişesinin simsiyah olmasına bakmayın. Water Calligraphy eğer bir renk ile açıklanacak olsa muhtemelen beyaza yakın olurdu. Zaten By Kilian’ın bütün parfümlerinin şişeleri siyah.

Bence başlangıcı uniseks kullanıma yakın. Orta notalar biraz kadınsı. Alt notaları da hem erkek hem de kadın kullanımına uygun. Yani geneline bakarsak çok erkeksi bir kokusu yok. Benden söylemesi.

Water Calligraphy Eau de Parfum (EDP) konsantrasyonuna sahip. Tasarımını ünlü burunlardan Calice Becker yapmış. Uniseks kullanıma uygun diyebilirim. Hatta biraz daha kadına yakın olablir. Tam bir ilkbahar-yaz parfümü. 30 yaş ve altındaki arkadaşlara tavsiye edebilirim.

Artıları:
+ Başlangıcı fena değil.
+ Sonları gayet tatmin edici.
+ Saf,berrak ve neredeyse soyut sayılabilecek bir koku arıyorsanız denemenizi tavsiye ederim.

Eksileri:
- Orta notaları biraz kadın deodorantlarına benziyor.
- Farkedilirliği güçlü değil.
- Çok yüksek fiyatı.

Koku Güzelliği:10/6.5

9 Ağustos 2012 Perşembe

Tom Ford – Grey Vetiver (2009)



Tom Ford – Grey Vetiver (2009)  Markanın erkek parfümü.

Valla ne diyeceğimi bilemiyorum. Çünkü genel olarak bana çok bilinen ve popüler markaların parfümlerinin sıkça sorulmasını beklerim. Mesela Calvin Klein, Givenchy, Hugo Boss yada Tommy Hilfiger gibi.

Fakat Tom Ford’un parfümlerinin bu kadar ilgi görmesini şaşırarak izliyorum. Parfüm Merakı blogunda sadece iki tane Tom Ford parfümü incelemesi var. Ve ikisi de uzun zamandır en çok okunanlar listesindeler. Ve markanın bir diğer parfümü Grey Vetiver’de yine çok sorulan ve incelemesi istenen parfümlerin başında geliyordu.

                                                    Markanın kurucusu ve isim babası Tom Ford.

Tom Ford markasının böylesi bir marka bilinirliği olmasında çarpıcı parfümü Black Orchid’in etkisi büyük. Bu çok açık. Bugün inceleyeceğim Grey Vetiver ile Black Orchid farklı kulvarda mücadele ediyorlar. Black Orchid seksi, etkileyici ve ses getiren bir parfümken, Grey Vetiver yumuşak, sakin ve ferah.

Fragrantica’da odunsu-baharatlı olarak sınıflandırılmış. Yoğun baharat kullanımı olmasa da odunsuluk mevcut genel olarak. İlk sıkıldığında aromatik otlar ve turunçgil (muhtemelen greyfurt) kokusu size merhaba diyor. Çok dinamik üst notaları. Harika olmasa da gayet kabul edilebilir.


Orta notalarından itibaren aromatik otlar artık hissedilmez oluyor. Onun yerine ise plastiğimsi bir kabe samanı (vetiver) ortaya çıkıyor. Evet bu andan itibaren hafif bir yapaylık burnunuza geliyor. Fakat çok rahatsız edici değil. Kabe samanına biraz limonsu turunçgil kokusu da eşlik ediyor. Azıcık da kremsi bir tarzı var. Çok yumuşak, ferah ve kendi halinde. Sonlara doğru ise bu turunçgille desteklenmiş yumuşak kabe samanına odunsu notalar ekleniyor. Hala keskin ya da sert değil kokusu. Böylece de tenden ayrılıyor.

Grey Vetiver isminden de anlaşılacağı üzere vetiver temasına sahip. Parfümün ana eksenini kabe samanı, turunçgiller ve odunsu notalar oluşturuyor. Modern, ferah, hafif, kullanımı kolay bir kabe samanı kokusu yapılmak istenmiş anladığım kadarıyla. Bence bu anlamda başarılı olmuşlar. Herkesin sevebileceği gibi basit ve güvenli bir kokusu var. Orta notalarındaki hafif plastiğimsi kokuyu saymazsak kalite anlamında tatmin edici. Ortalama bir parfüm kullanıcısını memnun edecek gibi görünüyor.


İyi de bu arkadaşın hiç mi kötü yönü yok Parfüm Merakı derseniz o konuda da bir şeyler söyleyeyim. Öncelikle kabe samanı merkezli parfümler hakkında düşüncelerimi bir çok okur gayet iyi biliyordur. Onun ışığında Grey Vetiver’i çok sevdiğimi söylemem zor. Nefret de etmedim. Benim için “olsa da olur olmasa da” tadında bir kokuya sahip. Hiçbir zaman Black Orchid gibi şöhretli bir parfüm olamayacak. Bu kesin. Zaten yumuşak, ferah ve sakin yapısı ile hiç de iddialı değil. Bence bir şişesi alınacak kadar özel yada ilginç bir kokusu yok. Tabiki karar yine de sizin.

Grey Vetiver’de  keskin ve sert bir kabe samanı kullanımı yok. Yani böyle bir arayışı olan arkadaşlar hayal kırıklığına uğrayabilir. İyiki de böyle yapmışlar. Grey Vetiver eskinin erkeksi kabe samanı parfümlerine modern bir cevap sanki. Tarz olarak Etat Libre d’Orange – Fat Electrician’ı biraz andırıyor.


Parfümümüz Eau de Parfum (EDP) konsantrasyonuna sahip. Fakat bu EDP çok yoğun ve etrafı kokuya boğan cinste değil. Fark edilirliği tenimde düşük oldu. Kalıcılığı ise gayet iyi.

Grey Vetiver’i Firmenich firması Tom Ford için tasarlamış. Markanın sitesinde erkek parfümü olarak lanse edilmiş. İlkbahar-yaz mevsimi için daha uygun gibi görünüyor.

Artıları:
+ Başlangıcı fena değil.
+ Modern, ferah ve yumuşak bir kabe samanı parfümü arıyorsanız denemenizde fayda var.
+ Kalıcılığı gayet iyi.

Eksileri:
- Orta notalarından itibaren ortaya çıkan plastiğimsi yapaylık pek olmamış.
- Harika bir parfüm değil. Hele ki ülkemizdeki yüksek fiyatını düşünürsek denemeden almamak iyi bir fikir.
- EDP olmasına rağmen fark edilirliği yüksek olmadı.

Koku Güzelliği:10/5.5

7 Ağustos 2012 Salı

The Different Company – De Bachmakov (2009)



The Different Company – De Bachmakov (2009)  Markanın unisex kullanıma uygun parfümü.

2010 yılında Fransa-Rusya ilişkilerini geliştirmek için Fransa’da “Rusya Yılı” ilan edilmiş. Amaçlar arasında ekonomik, sosyal ve kültürel bir iş birliği oluşturmak var diyebiliriz. Bu yakınlaşmayı Fransa başkanı Nicolas Sarkozy ile Rusya devlet başkanı Dmitri Medvedev başlatmışlar. Bu yakınlaşmanın şerefine Fransız niche parfüm evi The Different Company’nin kurucularından Thierry de Baschmakoff’un isminin verildiği bir parfüm var bugün sırada.


Thierry de Baschmakoff, öyle bir satır ile geçiştirilecek insanlardan değil. “Aesthete” isimli tasarım şirketiyle dünyanın bir çok büyük kozmetik markasına parfüm şişeleri tasarlamış. Yani asıl işi tasarımcılık. Mesela Bulgari’nin ilginç parfümü Black’in araba lastiği şeklindeki şişesi onun tasarımı. Sadece Bulgari de değil. Sonia Rykiel, Cerutti, Celine, Davidoff, Cartier, Lacoste, Nina Ricci, Pierre Cardin, Salvatore Ferragamo ve Trussardi gibi markaların parfümleri içinde şişeler tasarlamış durumda.

Bu ünlü tasarımcının isminin verildiği De Bachmakov uzun zamandır dolabımda duruyordu. Hatta onu unutmuştum bile diyebilirim. Ve geçenlerde neden bir The Different Company parfümü daha denemeyeyim diye düşünürken buldum kendimi. Tabiki hemen bu arkadaş denenmeye başlandı tarafımdan.

                                     Sağ taraftaki yüz ünlü tasarımcı Thierry de Baschmakoff'a ait :))

Kendi sitelerinde odunsu-aromatik olarak sınıflandırılmış. “Donmuş Sibirya ormanlarına bir yolculuk” diyerek tanıtımı yapılmış. “Canlı ve keskin” bir yapısı olduğu özellikle vurgulanmış.

De Bachmakov’un açılışı çok tuhaf. O nasıl bir kokudur. Ne diyeceğimi şaşırmış durumdayım. Açıklanan notalarına bakıyorum. Bu kokuya benzeyen bir şey görünmüyor. “Shiso yaprakları” dışında. Açıkçası daha önce ne ismini duydum ne de kokusunu biliyorum. Fakat başlangıçtaki o koku oldukça yeşil ve yaprağımsı kokuyor. Muhtemelen shiso yaprağından geliyor başlangıçtaki koku. Fakat sevdiğimi söyleyemem.


Bir süre sonra neyseki bu yeşil yaprağımsı koku ortadan kayboluyor. Bu sefer çok güzel bir limon-turunçgil işbirliği size merhaba diyor. Çok doğal ve mis gibi. Hatta harika! Bayıldım orta notalarına. İlginç bir şekilde Hermes’in başarılı parfümü Un Jardin Sur Le Nil’e benziyor bu kısım. Belki de onun için bu kadar beğendim. Zaten Nil’i de tasarlayan bildiğiniz gibi baba Ellena. Sanırım kızı Celine bu parfüme ve babasının eserine küçük bir gönderme yapmış.

Alt notalarına doğru bu hafif tatlı ve modern turunçgil-limon kokusuna hafif yeşil çiçeklerde ekleniyor. Biraz da yumuşak odunsu notalar. Son kısmı da gayet güzel De Bachmakov’un.


Ara ara beni bu kadar mutlu eden parfümlerde olmasa belki de kokulara olan ilgim azalacak. Belki de kalmayacak. Ve bu satırları yazmayı istemeyeceğim. Yani bir insan sevmediği bir şeyi yazmaya ne kadar dayanabilir ki. İşte De Bachmakov, zaman zaman karşıma çıkan ve beni yeni parfümler deneme motivasyonumu arttıran eserlerden birisi. Niche parfüm dünyasında bile çok bilinmeyen hazinelerden bence. Ya da tarzı bana çok uygun olduğu için bu kadar sevdim.

De Bachmakov’un ana eksenini modern, canlı, parlak, lezzetli, tatlı limon-turunçgil ve çiçekler oluşturuyor diyebilirim. Fakat öyle kadın parfümlerindeki gibi yoğun ve pudralı çiçekler gibi değil. Turunçgiller ile çok iyi harmanlanmış. İşte bence bir parfümde çiçek kullanımı böyle olmalı. Öteki türlü bir Robert Piquet – Fracas yada Frederic Malle – Carnal Flower tarzı yoğun çiçek kullanımı bana göre değil.


De Bachmakov bence parlak, pozitif, insanı mutlu eden, yüzüne bir gülümseme yerleştirmesine neden olan çok neşeli bir parfüm. Orta notalarından itibaren Un Jardin Sur Le Nil’e oldukça benzettim. Kimi yorumcular da Terre d’Hermes’e benzetmiş. Evet biraz benziyor. Hatta Terre d’Hermes ile Un Jardin Sur Le Nil’in karışımı gibi bile diyebilirim. Kalite anlamında ise söyleyecek bir sözüm yok. Sadece başlangıcını pek sevmedim.

The Different Company’nin parfümleri ne yazık ki ülkemizde satılmıyor. Fakat denediğim bütün parfümlerini sevdim. Pek öyle ismi fazla ortalarda duyulmasa da benim favori niche markalarımdan birisi olacak gibi görünüyor. Sanırım bu markanın daha fazla parfümünü denemem gerek. Çünkü şimdiye kadar hiçbir parfümü beni hayal kırıklığına uğratmadı.


De Bachmakov’u markanın kurucusu ünlü burun Jean-Claude Ellena’nın kızı Celine Ellena tasarlamış. 35 yaş altı kadın-erkek herkese yakışacaktır. Tam bir ilkbahar-yaz parfümü. Deniz kenarında, yazlık mekanlarda ve günlük kullanım için hararetle öneririm.

Artıları:
+ Orta notalarından itibaren nefis bir kokuya dönüşüyor.
+ Canlı, doğal, parlak, neşeli ve pozitif bir yapısı var.
+ Deneyen bir çok kişinin seveceğini düşünüyorum.

Eksileri:
- Başlangıcını sevmedim.
- Biraz düz çizgide ilerliyor. Başlangıcı dışında çok büyük değişim göstermiyor.

Koku Güzelliği:10/8.5

5 Ağustos 2012 Pazar

Givenchy – Givenchy Pour Homme (2002)



Givenchy – Givenchy Pour Homme (2002)  Markanın erkek parfümlerinden.

1952 yılında Hubert de Givenchy tarafından kurulan markanın, 1957 yılında “Parfums Givenchy” birimi oluşturulmuş. 1987 yılına kadar da kendi ayakları üzerinde durmuş Givenchy. Fakat büyük sermayeye daha fazla karşı koyamamış ve 1987 yılında dünyanın en büyük lüks markası LVMH’a (Louis Vuitton) satılmış. LVMH’de bu satın alımın 15. yılına istinaden Givenchy Pour Homme’u piyasaya sürmüş.

Givenchy’nin 150’ye yakın parfüm çıkardığını okuduğumda ne düşüneceğimi bilemedim. Sanki bir “parfüm fabrikası” gibi çalışmışlar. Tabiki bu kadar parfümün içinde bir çok limitli üretim olanda var.


Tam bir bilgiye ulaşamasam da muhtemelen Givenchy Pour Homme’un üretimi sonlandırılmış. Çünkü kendi sitelerinde bile rastlayamadım. Parfümün klişelerle dolu tanıtım yazısı ise şöyle:

 “Cesur, yaratıcı, zarif ve sezgileri kuvvetli bir kişiliği vardır. Güçlü karakteri sayesinde bayanların gözdesidir. Taze ve odunsu canlı, zarif ve ışıltılı bir parfümdür. Kokusu keskindir ve hemen hissedilir. Baş notalarındaki yeşil mandalina ve kişniş ile enerji doludur. Orta notasındaki vetiver ve davana ile zarif bir kişilik kazanmıştır. Alt notasındaki oliban ağacının, sedir ağacıyla uyumu ile soylu bir bitiş yapar.”


Fragrantica’da odunsu baharatlı olarak sınıflandırılmış. Baharat kısmına çok katılmasam da odunsu yönü var. İlk sıkıldığında turunçgiller sizi karşılıyor. Sıradan ve ortalama. Bir çok ana akım parfümde karşımıza çıkabilecek gibi.

Bir süre sonra orta notalara geçiliyor. Burada meyveler kendisini hissettiriyor. Asıl öğe ise kabe samanı (vetiver). Evet bu bölüm serin, ferah, yapay kabe samanı ve meyvelerin hakimiyetinde. Buradaki serinlik adeta soğuk gibi. Adeta buz gibi orta notalara sahip. Bu da yaz sıcaklarında kullanmak için ideal. Sonlarda ise kabe samanına odunsu notalar ekleniyor. Odunsu notalarda biraz yapay. Çok güzel bir kapanışı yok.


Givenchy Pour Homme harika, şahane yada çok başarılı bir parfüm değil. Ne çok rafine ne de çok kaliteli. Ortalama bir ana akım marka kokusu. Zaten çok büyük beklentilerim de yoktu. O anlamda hayal kırıklığı yaşamadım. Fakat parfümlere yeni adım atıyorsanız ve meyveli, serin bir kabe samanı kokusu istiyorsanız sizi tatmin edecektir. Daha fazlasını ise beklemeyin.

Parfümümüz aslında çok basit bir yapıda. Başlangıçta turunçgiller, sonrasında meyveli kabe samanı ve sonrasında odunsu notalar. Orta notalardan itibaren yapaylık ciddi şekilde kendisini hissettiriyor. Doğal olarak da kalite hissini düşürüyor. Bence bu parfüm kabe samanı ve odunsu notalar ana ekseni üzerine inşa edilmiş. Başlangıçtaki turunçgiller ve sonrasındaki meyveler sadece yan rollerdeki aktörler. Modern bir parfüm diyebilirim geneli için. Hafif tatlılık hissediliyor. Ama öyle çok baygın değil. Garip bir şekilde Hermes’in Terre d’Hermes’ini biraz andırıyor kokusu. Tabiki Terre d’Hermes kadar kaliteli değil. Muhtemelen içeriğindeki kabe samanı beni böyle düşünmeye sevk etti.


Givenchy Pour Homme’u Alberto Morillas ve Ilias Ermenidis tasarlamışlar. İlkbahar-yaz mevsiminde kullanmak için ideal. 30 yaş altı genç arkadaşların daha hoşuna gidecek gibi. Denemeden almanızı tavsiye etmem.

Artıları:
+ Her ne kadar kabe samanı sevmesemde orta notaları idare eder.
+ Modern, basit, kullanımı kolay bir yapısı var.

Eksileri:
- Orta kısımdan itibaren ortaya çıkan yapaylık pek bana göre değil.
- Vasat kokusu.

Koku Güzelliği:10/5.5

3 Ağustos 2012 Cuma

Bond No.9 – Wall Street (2004)



Bond No.9 – Wall Street (2004) Markanın unisex olarak piyasaya sürülmüş parfümü.

“Biz %99’uz.”

Dünya meseleleri ile ilgisi olmayan, gazate okumayı gereksiz gören, interneti sadece oyun oynamak veya Facebook profiline girmek için kullanan arkadaşların pek aşina olmayacağı bir slogan yukarıdaki.

17 Eylül 2011’de “Wall Street’i İşgal Et” (OWS) isimli, genellikle beyaz, orta sınıf genç insanlardan oluşan karışık bir grup, New York’un bu bölgesinde gevşek örgütlenmiş bir protesto başlattı. Grup uzayan bir zaman dilimi içinde Aşağı Manhattan’da halka açık ve özel kişilere ait bir park olan Zucotti Park’ta kamp yapmayı planlıyordu.


Küresel şirketlerin açgözlülüğüne, toplumsal eşitsizliğe, ABD’de ve dünyada, zenginler ile yoksullar arasındaki diğer eşitsizliklere karşı gelişiyordu bu protesto. Amerikan hükümeti, krizin bizzat sorumluları olan süper zenginleri destekliyor ve onlara krediler veriyorken, kendi kişisel geleceklerinin gayet kötü göründüğü, kapitalist ekonomik krizin pençesindeki bir ülkede yaşıyor olmaktan duydukları öfke ve hayal kırıklığından besleniyordu protestocu gençler. Dünya ilk defa kapitalizmin merkezinde böylesine halk eylemlerine tanık oluyordu.

Amerika’nın hatta dünyanın finans merkezi sayılabilecek bir cadde Wall Street. Çok uzun olmayan bu cadde Broadway ve East River’in arasında kalıyor anladığım kadarıyla. Avrupa'dan gelen Hollandalı göçmenlerin kurduğu New York City'nin eski adı, New Amsterdam'dı. Hollanda Batı Hindistan Kumpanyası adına Kuzey  Amerika ile Meksika Körfezi Adalarının yönetimiyle görevlendirilen Peter Stuyvesant, 1652'de İngilizlerin saldırısına karşı New Amsterdam'da bir duvar (İngilizce'de wall) inşa ettirdi. Duvarın 1699'da yıkılmasından sonra açılan sokağa Wall Street adı verilmiş.


Günümüzde bu caddede New York Menkul Kıymetler Borsası, dünyanın en büyük bankalarının merkezleri, ticaret borsaları, broker firmaları ve küresel şirketlerin yönetim merkezleri bulunmakta. Yani dünya sermaye piyasalarının kalbi burada atıyor diyebiliriz. Ve tabiki Amerika merkezli Bond No.9’nın Wall Street isimli bir parfüm üretmemesi düşünülemezdi. Yani bu anlamda beklenen olmuş gibi görünüyor. Yine Newyork’un sembol yerlerinden birisi parfümüne ismini vermiş Bond No.9’nın.

Wall Street kendi sitelerinde serin, lezzetli, turunçgilli, deniz temalı, baharatlı ve otsu olarak tanıtılmış. En ilginci ise açıklanan resmi notaları. Deniz lahanası (o ne yahu), salatalık, lavanta, ambergris ve kabe samanı. Bu nasıl bir karışım diyebilirsiniz aynı benim gibi. Hele ki deniz lahanasının nasıl koktuğunu nedense bilmek bile istemiyorum.


Aromatik akuatik olarak sınıflandırılmış Wall Street. Başlangıcında çok yoğun, güçlü ve keskin bir koku sizi karşılıyor. Muhtemelen salatalık ve lavanta. Bu iki kokunun karışımı bende pek iyi duygular uyandırmadı. Zaten salatalık kokusunu parfümlerde kesinlikle sevmiyorum. Açılış hiç bana göre değil.

Bir süre sonra salatalık kokusu geri çekilirken lavanta hala geri planda kalmaya devam ediyor. Bu andan itibaren aromatik baharatlar ve biraz da nanemsi bir deniz esintisi ekleniyor. Muhtemelen Manhattan adasının etrafındaki denize gönderme yapılmış. Fakat oldukça yapay diyebilirim bu deniz esintisi. Yine Calone kimyasalı kullanılmış gibime geliyor. Son olarak alt notalarda metalik turunçgiller ve odunsu notaların işbirliği var. Fakat odunsu notalar oldukça yapay. Biraz amber ve deri de alttan alta hissediliyor. Böylece sona eriyor.


Wall Street, tarz olarak bol yeşil kokan bir parfüm hissi veriyor. Kullanılan lavanta mı buna sebep olmuş çok emin değilim. Belki salatalık teması ile birlikte kullanılması bende böyle etki yaptı. Başlangıcını biraz Ralph Lauren – Polo Blue’ya benzettim. Ondan daha güçlü bir açılışı var. Sonrasında farklılar diyebilirim.

Bu parfümü başından sonuna kadar hiç sevmedim. Öncelikle orta notalardan itibaren ortaya çıkan yapaylık rahatsız edici. Böylesi çok yüksek fiyatlara satılan niche markaların belli bir kaliteyi ve rafineliği yakalaması gerektiğini düşünüyorum. Ama burada pek o özen gösterilmemiş. İşin kolayına kaçılmış gibime geliyor.


Aslında Wall Street markanın popüler sayılabilecek parfümlerinden birisi. Parfüm platformlarında adı sıkça geçiyor. Ama çok üzerinde durulacak bir olayı yok açıkçası. Tek artı yanı olarak kalıcılığının yüksekliğini gösterebilirim. Onun dışında deniz teması pek öne çıkmıyor. Genel olarak ferah sayılabilecek baharatlar ve odunsu notalara salatalık ve lavanta eklenmiş. Bu karışımın ise benim için hazırlanmadığı çok açık.

Wall Street, markanın diğer parfümleri gibi Eau de Parfum (EDP) olarak satılıyor. Unisex olarak piyasaya sürülmüş. Fakat genel hali erkek kullanımına daha yakın olduğunu hissettiriyor. Luca Turin’in kitabında Wall Street’e beş üzerinden üç yıldız verilmiş. Parfümün tasarımını ise genellikle ana akım markalar için çalışmış David Apel yapmış.


Kullanım dönemi olarak ilkbahar-yaz mevsimi daha uygun gibi. Çok yüksek fiyatı sebebiyle denemeden almak iyi bir fikir değil.

Artıları:
+ Kalıcılığı çok iyi.

Eksileri:
- Salatalık gibi kokmak için 100 ml. lik bir şişeye 230 dolar vermek pek mantıklı değil.
- Yapaylık rahatsız edici. Biraz baş ağrısı yaptı bende.
- Bir başka Bond No.9 hayal kırıklığı daha.

Koku Güzelliği:10/5