17 Ağustos 2014 Pazar

Calvin Klein – Escape for Men (1993)




Calvin Klein – Escape for Men (1993)

Tamamen tesadüf eseri üç 1993 çıkışlı parfümü bir ay içinde yazmış oluyorum. İlki Rochas’ın ülkemizde fazla tanınmayan eseri Eau de Rochas Homme,  diğeri Givenchy'nin üretimi bitirilmiş klasiği Insense, sonuncusu ise bugün inceleyeceğim, en az Givenchy kadar popüler Calvin Klein'in Escape for Men'i. Tarzları, kokuları ve verdikleri mesaj bakımından birbirlerinden ayrılsalar da Escape for Men ve Insense’in akıbetleri aynı oldu. İkisinin de üretimi bitirildi.

Aslında Escape for Men başarılı bir parfümdü. İlk çıktığında oldukça popülerdi. Hatta birçok parfüm severe göre Dior'un Dune for Men'i gibi kendisine ait özel bir alıcı kitlesi bile vardı. Escape sevilen bir Calvin Klein parfümü iken muhtemelen ekonomik sebeplerle üretiminin bitirildiğini okuyoruz. Eğer Escape for Men’in müdavimiyseniz bir kaç şişe dolabınızda stoklamanızı tavsiye ederim. Çünkü ilerleyen yıllarda bulunması iyice zorlaşacak.

İlk Escape 1991 yılında kadın parfümü olarak çıkmıştı. İki yıl sonra erkek kardeş de dünyaya geldi. Escape for Men’in dünya çapında çok güçlü rakipleri olacaktı 1990’ların başında. L'Eau d'Issey Pour Homme, Platinum Egoiste, Dolce & Gabbana Pour Homme, Hugo Boss - Hugo, Blue Jeans, Safari for Men, XS, Eau de Rochas Homme gibi parfümlerle aynı jenerasyona aitti Escape for Men.


Escape for Men, Fragrantica'da aromatik yeşil olarak sınıflandırılmış. Üzerime sıktığımda beni turunçgiller karşılıyor. Greyfurt-bergamot ikilisi başlangıçta etkili. Eski tarza yakın turunçgillere aromatik otlar eşlik ediyor. Üst notalar hafiften tozlu, ferah ve gayet güzel. Orta bölüme geçildiğinde turunçgillerin yerini meyveler alıyor. Açıklanan notalarında mango ve kavun var. Bence kavundan ziyade mango etkili. Fakat çok lezzetli ve rafine değil meyveler. Gerilerden gelen metalik yapaylıkla birleşiyor ve kalite hissiyatı düşüyor orta notaların. Aromatik otların desteği azalsa da hala sürüyor. Adaçayı-lavanta ve biberiye var sanki. Fakat keskin ya da zorlayıcı değiller. Ferah sayılabilecek yapıda verilmiş. Başlangıcı kadar sevemedim orta bölümü. Sonları orta kısmın paralelinde ilerliyor. Alt notalarda odunsuluk daha çok hissediliyor. Vetiver (kabe samanı) ve paçuli var gibi. Biraz da metalik amber kendisini gösteriyor. Son kısım pek ilgi çekici değil benim için.

Escape for Men, başlangıcıyla güzel bir giriş yapıyor. Eski tarz bergamotsu turunçgiller, olabilecek en iyisi. Bu parfümün sevilmesinde başlangıcının payı olduğunu düşünüyorum. Orta kısımdan itibaren meyveli tarafa dönse de çok ferah olmadığını söyleyebilirim. Geri plandaki metalik yapaylık ve aromatik otlar, onu süper-ferah bir akuatik yapmıyor. Ya da mis gibi bir portakal kokusu almıyorsunuz. 1990'lı yılların başlarına gönderme var kokusunda. Fakat buradaki metalik yapaylığa niçin ihtiyaç duydular anlayamadım.

Başlangıcıyla yüzümü güldüren fakat orta kısmıyla hayal kırıklığına uğratan bir parfüm Escape for Men. Biraz Cool Water tarzı yeşil lavanta algılıyorum. Bazen metalik amber zaman zaman Iso E Super. Onun için kısaca meyveli otsu fujer diyebilirim.


Kimi yorumcular onu tropikal içkilere benzetmiş. Kullanım sürecinde hiç de tropikal meyve veya içki kokusuna rastlamadım. Evet mango var ama pek öyle tropikal his vermiyor. Eğer tropikal içki kokusundan bahsediyorsak Virgin Island Water en iyi örneklerinden birisi ve Escape for Men'i hiç andırmıyor.

Keskin ve bariz yapaylığın, orta kısmın başından itibaren havada asılı kalması ve parfümün üzerinde hayalet gibi dolaşması üzücü. Bu durum ortalama-üstü parfüm kullanıcılarını muhakkak ki rahatsız edecektir. Fakat içimden bir ses bu parfümün karşı cins tarafından çok beğenileceğini ve övgü alacağını söylüyor. Hatta kadınların bu tür metalik ve yapay turunçgil kokularını garip şekilde cazip bulduklarını düşünüyorum. Mesela Chanel - Bleu, Creed - Aventus ve söylendiğine göre Nautica - Voyage örnek olarak gösterilebilir. Onun içindir ki Escape for Men'in karşı cinsi etkileme misyonu edindiğini farzediyorum.

Evet onda Calvin Klein parfümü vasatlığı ve yapaylığı mevcut. Niş parfüm kullanmaya alışmış arkadaşlar onu beğenmeyip burun kıvıracak. Bunda çok haklılar. Sanırım bende aynı burnu büyüklüğü yapacağım. Yine de o, birçok kullanıcı tarafından hoş anılarla hatırlanacak parfüm olarak hafızalardaki yerini alacaktır.

Kalıcılığı ortalama EDT standardında. Farkedilirliği başlarda yüksek. İlerleyen saatlerde normal hale geliyor neyse ki. Birçok yorumcu onu yaz parfümü olarak nitelemiş. Bence çok sıcak günlerde kullanılır ama yine de yaz akşamlarında daha güzel olacaktır. İlkbahar içinde uygun olur. Yılın en sıcak gününde öğlen vakti kullandığım Escape for Men, çok da rahatsız edici olmadı.


Escape for Men ile ilgili önemli bir gözlemimi aktarayım. Yakın mesafeden sıktığım Escape tişörtlerimi her seferinde açık sarı renge boyadı. Onun için beyaz ya da açık renkli kıyafetlerinize yakın açıdan sıkmanızı önermem. Daha uzaktan uygulayarak ya da sadece tene sıkarak bu sorunu aşabilirsiniz.

Luca Turin, Escape for Men'i odunsu turunçgil olarak sınıflandırmış ve beş üzerinden iki puan vererek pek beğenmemiş. Genellikle vasat markalar için vasat parfümler tasarlayan Steve Demercado kokuyu imza atmış. Şişesinin tasarımını ise Pierre Dinand yapmış.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/5.5

Eller Yukarı...


15 Ağustos 2014 Cuma

Comme des Garcons – Vettiveru (2002)




Comme des Garçons – Vettiveru (2002)

2000 yılında başlayan Comme des Garcons'un parfüm serileri 2006 yılında Guerrilla serisi ile son bulmuş gibi görünüyor. Her yıl bir temayı seçip, onunla ilgili parfümler piyasaya süren Comme des Garcons'un, en sevilen serisinin Incense olduğu söylenebilir. Özellikle Kyoto ve Avignon'un Incense serisi içindeki başarısı gözden kaçacak gibi değil.

Markanın 2002 yılı serisi "Cologne" fazla ilgi görmedi nedense. Üç parfümden oluşan seriden bir tek Vettiveru sivrilebildi. Muhtemelen Anbar ve Citrico'nun üretimi bitirilirken, Vettiveru hala yurtdışında çoğu yerde satılmaya devam ediliyor. Çünkü Vettiveru, markanın sevilen kolonyalarından birisi haline geldi. Comme des Garcons'un diğer popüler parfümleri ülkemizde satılırken Vettiveru'nun satışının olmaması şüphesiz ki koku severler için kayıp. 

Vettiveru'nun parfüm severler tarafından bu kadar talep görmesi benimde merakımı cezbetti. Genel olarak parfüm platformlarında hakkında iyi şeyler söyleniyor ve öneriliyor. Zaten Comme des Garcons'un kendine özgü farklı stili, parfümlerine de yansıyor. Benzerine zor rastlanan kokulara imza atıyorlar. Onların pazarda farklı bir yer edinmesinin sebebi de muhtemelen özgün olmaya çalışmaları. Bunu da gördüğüm kadarıyla başarıyorlar.


Kolonya serisinin üyesi Vettiveru, Fragrantica'da odunsu aromatik olarak sınıflandırılmış. Üzerime sıktığımda karşıma turunçgiller çıkıyor. Biraz limon ve bergamot var sanki. Üst notalar çok parlak ya da limon kolonyası gibi değil. Daha buruk, sakin ve bergamot merkezli denebilir. Ferah başlangıcı doğal ve güzel kokuyor. Orta kısımda limon geri planda kalıyor. Bergomot-neroli benzeri yapı devam ediyor. Orta notalarda ağaçsı vetiver (kabe samanı) kendisini gösteriyor. Başlangıcı kadar ferah devam etmiyor Vettiveru. Aynı buruk koku devam ediyor. Sanki biraz nötr çiçekler ve geri planda ferah baharatlar da var. Fakat ağaç kökünü andıran vetiver başrolde. Son kısımda ağaçsılık biraz daha artıyor. Neredeyse sedir ağacı ve topraksı Iso E Super var diyeceğim. Belki de vardır. Böylece de tenden ayrılıyor.

Vettiveru genel olarak ferah sayılabilecek bir vetiver parfümü. İsmine binaen orta notalarda karşımıza çıkan vetiver, son kısımlara kadar etkisini hissettiriyor. Vetiverden sonra ikinci önemli nota turunçgiller. Neroli-bergamot-limon üçlüsü parfüme hoş ve buruk bir aroma katmış. Kimi zaman limon ön plana geçiyor kimi zaman bergamot burnunuzu okşuyor. Turunçgil kullanımı başarılı ama klasik ve parlak bir portakal kokusu beklemeyin. Zaten en büyük şaşkınlığım buradaki turunçgil kullanımına yönelikti. Hem çok göze batmıyor ve geri planda kalıyor turunçgiller hem de kokuya ferahlık vermeyi başarıyor. Sonlarıysa bence odunsuların hakimiyetinde. Tabii vetiver de eşlik ediyor ağaçsı yapıya.

Vettiveru, klasik bir ferah parfüm değil. O hem topraksı, hem odunsu, hem turunçgilli kokmayı başarıyor ve bunları güzelce harmanlıyor. Karşımızda sıkıcı bir akuatik yok. Acqua Di Parma'lardaki gibi canlı ve baskın turunçgil kullanımı da yok. Tatlı ve şekerli değil. Yapay kokmuyor. Anlatması zor bir şekilde ferah ve güzel. Aynı zamanda oldukça çekingen ve sakin.


Parfümümüz kaynaklarda uniseks olarak geçiyor. Kullanım sürecinde topraksı ferah vetiver ve odunsuluğun baskın olduğunu farkettim. Onun içindir ki erkek kullanımına daha yakın gibi düşünülebilir. Erkeksi vurgular olsa da bir kadın rahatlıkla kullanabilir onu. Fakat kadınsı bir form beklemeyin.

Evet kabul ediyorum ve sürüye katılan bir koyun olmayı kabul ediyorum. Vettiveru harika bir parfüm değil. Etkileyici ve vurucu da değil. Hayatınızı kokusu da olamayacaktır. Yine de çok güzel ve doğal bir vetiver kokusu. Garip şekilde ferah, temiz, transparan ve basit. Belki de asıl gücünü bu basitliğinden alıyor.

125 ml.si 60 dolar civarında satılan Vettiveru, bir yorumcunun dediği gibi bu fiyata alınabilecek en iyi vetiver temalı parfüm olabilir. Özellikle yurtdışında çok uygun fiyatlara satılıyor. Hele bir de 500 ml. dev şişesi var ki ömür boyu kullanırsınız rahatlıkla.

-Vetiverru, karbon, oksijen, su ve elektromanyetik spektrumun, karmaşık biyokimyasal tepkimelerin fantastik şekilde fışkırmasının sonucu mu? Pek sanmıyorum.
-Fizikçi Freeman Dyson’un söylediği üzere, eğer hiçbir iki fermionun aynı kuantum durumunda bulunamayacağını dikte eden Pauli-dışlama (Pauli-exclusion) ilkesi var olmasaydı Vetiverru yine de piyasaya sürülebilir miydi? Tabii ki!
-Bütün elektronlar en alt seviyedeki atomik yörüngeyi işgal eden parçacıkların, sadece ayrık, izinli kuantum durumlarını işgal edebileceklerini öğreten kuantizasyon ilkesi olmasaydı Vetiverru yine de güzel kokar mıydı? Neden olmasın!
-Bu parfüme meşhur enformasyon ölçümü veya negatif entropi’sinden türetilebilen enformasyon teorisi içinde önemli teorik bir temel kazandırılabilir mi? Pardon?


Şaka bir yana bence Vettiveru dünya jet-set'inin en sevdiği yaz lokasyonlarından İbiza'ya yakışır. Buradaki sabahın ilk ışıklarına kadar süren partilerden birisindeyiz. İbiza Adası’nın en büyük kulübünün o geceki sürprizi Tiesto ve Paul Van Dyk. Üst üste yıllardır dünyanın en iyi DJ'yi seçilen Tiesto setin başına geçiyor. Partiye Adagio for Strings ile başlıyor. Sonrasındaysa Dance For Life ve Just Be ile devam ediyor. Saat gece yarısını geçtiğinde bu sefer setin başında Paul Van Dyk geliyor. Benimde sevdiğim DJ'lerden olan Van Dyk, o tuhaf ve hüzünlü sayılabilecek geçişlerini yapıyor. Partideki herkes mutlu ve yarı sarhoş. İçeriye sadece beyaz kıyafetle alınan dans müziği severler, kullandıkları sentetik uyuşturucuların etkisiyle sağa sola sallanıyorlar. Avrupa'nın en büyük elektronik müzik partisinin loş ortamında ve Ağustos ayının rutubetli ve gece uyutmayan sıcağının ortasında kullanmak için birebir Vettiveru'yu.

Kimi yorumcuların Lalique'in başarılı parfümü Encre Noire'in ferah haline benzettiğine rastladım. Bazılarıysa Guerlain'in ünlü klasiği Vetiver'e benzetmiş. Bence Guerlain - Vetiver kadar yeşil kokmuyor Vettiveru. Ben Sycomore'a daha çok benzettim genel halini. Tabii Sycomore'un 2-3 basamak altında verdiği kalite hissiyatı anlamında.

Bu çok sıcak ve rutubetli Ağustos ayında kullandığım Vettiveru'yu bol bol sıktım. Kimi sefer 7-8 fıs kullanmama rağmen hiç rahatsız etmedi. Onun tam bir ilkbahar-yaz parfümü olduğunu düşünüyorum. Fakat bu kadar çok uyguladığım halde farkedilirliği yüksek olmadı. Genel olarak tene yakın kalıyor. Kalıcılığı ise bir Eau de Cologne'ye (EDC) göre etkileyici.

Koku Güzelliği:10/7

11 Ağustos 2014 Pazartesi

Givenchy – Insense (1993)




Givenchy – Insense (1993)

1990'lı yıllar... Erken 90'lı yılların hafızamda fazlaca yeri olmasa da sonları acı hatıralarla hala zihnimin bir köşesinde canlı duruyor. Kabul etmeliyim ki 90'lı yılların başlarında parfümler ve kokular muhtemelen o kadar da ilgi alanıma girmiyordu. Belki de post-ergenlik döneminde bu hale geldim. Sadece koku hassasiyetim değil hayata bakışım da o zamanlarda mı şekillendi acaba?

İçiniz rahat olsun çünkü sıkıcı çocukluğumu size anlatmayı düşünmüyorum. Sadece o zamanları daha dikkatle gözden geçiriyorum zihnimde. Parfümlere dair her ne varsa çıkarmak için. Fakat ne yaptıysam bu parfümü anımsayamıyorum.

1993 yılında Givenchy, Insense ismindeki erkek parfümünü piyasaya çıkardığında büyük heyecan uyandırmadı. Hemen bir yıl sonra ise Insense Ultramarine piyasaya sürüldü. Ve bomba patladı. Bir yıl arayla çıkan iki parfümden ağabey Insense'in kısa süre içinde üretimi bitirildi. Ultramarine ise yıllarca dünyanın en çok satan erkek parfümlerinden olacaktı. İsimleri bile aynı olan iki parfümün birisi ticari olarak başarısız oluyor diğeri ise en çok satanlar listelerine giriyor. Kaderin cilvesi bu olsa gerek.

Küresel bir marka olarak Givenchy, küresel ticaretin gereklerini uygulamak zorunda. Başarılı olan parfümün üretimi devam ettirilir, başarısız olanlara ise elveda denir. Oysa Insense olayında durum biraz farklı. Çünkü üretimi bitirilen ilk Insense, yıllardır parfüm severlerin ve eski koku severlerin en çok sevdiği ve aradığı parfümlerden birisi olarak göze çarpıyor. Bu klasiğin hala büyük oranda seveni ve saygı duyanı var. Ultramarine, büyük kitlelere hitap eden piyasa parfümü gibi görülürken, Insense, parfümden gerçekten anlayanların ve merakı geçip, amatör koku severlik düzeyine gelenlerin gözdelerinden birisi. Üretimi bitirildiği için artık bulunmasının zor olması, bulunsa dahi yüksek fiyatlara satılması, onun hakkında küçük bir fikir edinmemizi sağlıyor.


İşin başka ilginç tarafı 1993 yılında çıkan Insense ve 1994 yılında çıkan Ultramarine koku olarak birbirlerine hiç benzemiyorlar. Insense 1980'lerin şiprelerini ve erkeksi parfümlerini andırırken, Ultramarine, sabunsu, akuatik ve modern karaktere sahip. Daha önceden Ultramarine versiyonunu denemiş ve fikirlerimi yazmıştım. Bugün ise ilk Insense'i büyüteç altına alacağım. Bakalım her yerde bahsedildiği kadar güzel mi kokusu?

Fragrantica'da aromatik fujer olarak sınıflandırılmış Insense. Üzerime sıktığımda beni eskilerden gelen turunçgiller karşılıyor. Buruk, tozlu ve nostaljik turunçgillerin içinde muhtemelen bergamot-portakal var. Modern olmayan, 1980'lere gönderme yapan bir turunçgil kullanımına sahip. Turunçgillere aromatik otlar eşlik ediyor. Üst notaları yapaylıktan uzak ve güzel. Orta kısımda buruk turunçgillerin etkisi devam ediyor. Ve parfümün asıl karakteri ortaya çıkmaya başlıyor. Bu andan itibaren çiçekler size merhaba diyor. Lavantayı hissediyorum. Yeşil iris (süsen), artemisia belki de manolya. Fakat kadınsı çiçekler düşünmeyin. Oldukça erkeksi çiçeksilikten bahsediyorum. Yeşil erkeksi çiçekler diyelim tam olsun. Bu bölüm yine kaliteli fakat bu kadar erkeksilik benim için fazla. Son kısımda erkeksi çiçeklerin hakimiyeti devam ediyor. Kapanışta odunsuluk daha önde gibi. Balsamsı ağaçsılık, çam-köknar ikilisine yakın. Böylece de tenden ayrılıyor.

Insense, genel olarak şipre-odunsu tarzına yakın. Başlangıçtaki ekşimsi turunçgiller-aromatik otlar neredeyse Eau Sauvage/Safari/Number One düzleminde. Fakat onlardan biraz daha canlı ve yeni. Orta bölümdeki erkeksi çiçekler, benim çok sevmediğim Safari tarzına yakın gibi. Fakat onun kadar eski kafa değil. Son kısım ise orta notaların paralelinde devam ediyor. Yani tarafsız gözle baktığımda çok değişken ve kompleks bir parfüm olmadığını söyleyebilirim. Düz çizgide ilerliyor.

Insense aslına bakılırsa ilginç bir yerde duruyor. Ne 1980'lerin sert erkeksi şiprelerine benziyor. Ne de 2000'li yılların şerbetli-şekerli oryantallerine. İkisinin arasında kalmış geçiş dönemi parfümü denebilir. Kullanım sürecinde farkediliyor ki, bariz şekilde eskiye öykünmüş. Küçük kardeşi Ultramarine kadar ferah, akuatik ve modern değil.


Insense'in en özgün tarafı kuşkusuz erkeksiliği. Günümüzün modern parfümlerinde fazla rastlanmayan erkeksilik, burada fazlasıyla mevcut. Tatlılık barındırmayan, hafiften maço yanı gözden kaçmıyor fakat ne Number One ne de Safari kadar yüklenmemiş erkeksi vurguya. Onlardan daha yumuşak, ferah ve giyilebilir. Insense için Mitsouko'nun erkek versiyonu denebilir mi diye düşünüyorum. Biraz zorlama olur bu benzetme. Fakat genç arkadaşlara Insense'i koklatsak büyük kısmı onu hacı yağlarına benzetebilir. Aslında gayet temiz, pürüzsüz, beyefendi ve sakin yapıda. Yaş olarak otuz ve üzerindeki erkeklere tavsiye etmem gerekiyor. Çünkü hiç de genç işi kokmuyor.

Evet o kaliteli. Hatta kimi yorumculara göre Givenchy'nin en iyi parfümü. İşi abartıp onun başyapıt olduğunu vurgulayanlarda var. Givenchy'nin en iyi parfümü olduğuna karar verebilmek için markanın bütün parfümlerini denemiş olmak lazım. Onun içindir ki öylesine iddialı cümleler kurmak yersiz. Fakat kalite ve farklı karakter anlamında yeni nesil Givenchy'lerden bir üst seviyede olduğu düşünülebilir.

İyi de Insense'i beğendim mi? Şimdi onun tarzının bana yakın olmadığı gayet açık. Bu kadar erkeksi parfümlere bir türlü ısınamıyorum. Onun içindir ki Insense bir şişesinin peşine düşeceğim bir parfüm değil. Fakat eski tarz aromatik şipreleri seviyorsanız ve bir erkek şeker-vanilya değil de böyle maskülen çiçeksi kokmalı diyorsanız, o zaman şimdiden nereden alacağınızın araştırmasını yapmaya başlayabilirsiniz.

Insense'in üzerine yapışan "erkeksi çiçeksilik" etiketinin faili Luca Turin gibi görünüyor. Ünlü kitabında Insense'i erkeksi çiçeksi olarak sınıflandırmış ve beş üzerinden beş puan vererek, en iyi erkek parfümleri listesine almış.

Başlangıcı keskin ve yoğun. Sonrasında fark edilirliği normal seviyeye geliyor. Kalıcılık bir EDT için iyi. Biraz hüzünlü tarafını düşünüp de onu sonbahar mevsiminde kullanmanın yerinde olacağını söyleyebilirim. Hatta çok soğuk kış günleri dışında her zaman kullanılabilir. Bu sıcak günlerde neyse ki hiç rahatsız edici değildi.


Önemli sayılabilecek bir noktaya değineyim. 2007 yılında Givenchy markasının kuruluşunun 50. yılı sebebiyle üretimi bitirilmiş ünlü ve klasik Givenchy parfümleri yeni şişe ve kutularda limitli olarak piyasa sürüldü. Bu parfümlerin arasında Insense de vardı. Fakat tahmin edeceğiniz gibi 2007 çıkışlı parfümlerin tamamı reformüle olarak çıktı. Yani şu an iki ayrı şişede Insense var. Orijinal olan şişesi Ultramarine'e benzeyen sarı kutulu şişe. Benim kullandığım orijinal formülasyonuydu. Uzun ince şişe sonradan çıkartıldı. Koku olarak ise deneyen yorumcular ufak tefek farklılıklar olduğunu söylüyorlar. Eğer bulabilirseniz eski sarı şişe/kutu olanı almanız daha mantıklı gibi görünüyor.

Parfümün tasarımını, kariyerinde önemli işlere imza atamamış burun Daniel Moliere gerçekleştirmiş. Şişesinin tasarımını Pierre Dinand'ın yaptığına dair bilgi var.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7