Van Cleef & Arpels – Midnight in Paris
(2010) Markanın yeni erkek parfümü.
İsmi
"Aşıklar Şehri" olarak geçen Paris sizin için ne çağrıştırıyor? Ya da
daha doğru bir soru olarak Paris ile ilişkiniz var mı? Herhangi bir bağ
kurabiliyor musunuz? Sizin için ne ifade ediyor? Yoksa hiç bir anlamı yok mu
Paris'in sizin zihninizde? Acaba Paris gece mi yoksa gündüz mü daha güzel?
Paris'in her sokağının ya da caddesinin özel sanatsal bir formu var mı?
Bu
sorulara cevap olarak, edebiyatla arası iyi olanların aklına ünlü yazar Ernest
Hemingway'in en başarılı yazılarının yer aldığı kitap olarak değerlendirilen
"A Moveable Feast" geliyor mudur? Resim sanatı ile içli dışlı
olanların zihnine izlenimcilik akımının en önemli ressamlarından Claude
Monet'in tablolarına ilham veren Paris olarak yer etmiş midir? Sinema severler,
Audrey Tautou'nun Paris sokaklarında geçen ve dünya çapında tanınmasını
sağlayan o harika "Amelie" filmini unutmazlar kesinlikle. Müzik
severler ise büyüleyici sesiyle Edith Piaf'ı hatırlatan ve bu aralar Je Veux
isimli şarkısı ile herkesi kendisine hayran bırakan ZAZ isimli gencecik bir
kızı hatırlatmamı isteyeceklerdir. Heykel sanatının meraklıları ise dünyanın en
ünlü heykellerinden olan Rodin'in "Düşünen Adam"'ına hayran
olduklarını söyleyeceklerdir. İşine aşık bir mimar ise Versailles Sarayı'nın
mimari öğelerini ve müthiş bahçe düzenlemesini atlamamıza kızacaklardır.
“Ve
biliriz ki bu soğuk, vahşi ve anlamsız evrende Paris diye bir yer var.” (Woody
Allen’ın Midnight in Paris filminden bir replik)
İnsanların
yaşadıkları ya da yaşama hayali kurdukları şehirleri yüceltme isteği sanırım
yüzyıllardır süren bir gelenek. Paris için yazılmış şiirler. Paris için
yazılmış kitaplar. Paris için çekilmiş filmler. Paris için yapılmış tablolar.
Paris için söylenmiş şarkılar. Paris’te yaşanmış aşklar. Ve Paris için yapılmış
bir parfüm.
Gerçi
çok ilgisi yok ama Midnight in Paris ismini duyduğumda 2011 yılı yapımı Woody
Allen'ın filmi aklıma geldi. Ve uzun zamandır ertelediğim bu filmi sonunda
seyredebildim. İşin ilginç tarafı Woody Allen'ın filminin ismi de Midnight in
Paris. Her zamanki gibi garip sayılabilecek bir Woody Allen filmiydi. Hatta
fantastik bile diyebilirim. Ama bahsedeceğim parfüm 2010 yılında piyasaya
sürülmüş. Yani bu filmden bir esinlenme olabilmesi mümkün gözükmüyor. Demek ki
sadece isim benzerliği.
Çünkü
parfümümüz Woody Allen’ın filminden değil, Van Cleef & Arpels’in saat
koleksiyonu olan Midnight in Paris serisinden esinlenmiş. Bilindiği üzere Van
Cleef & Arpels bir mücevher markası. Aynı Cartier gibi. Zaten parfümlerine
isim verme anlamında aynı yolu seçmişler. Yani bir saat serisinin ismini
parfüme vermek. Bu durum bence çok anlaşılabilir. Çünkü bu markalar parfüm
değil mücevher veya lüks tüketim markaları. Ve çıkardıkları parfümleri de bu
anlamda kullanmaları onların açısından mantıklı. Dikkat edilirse Midnight in
Paris isimli saatin renkleri ile parfümünün şişesi aynı. Sadece bu durum bile
etkileşimden söz etmemizi olanaklı kılıyor.
Midnight
in Paris parfümü ilk çıktığında oldukça heyecan yarattı diyebiliriz ana akım
markaların arasında. İddialı konsepti, çok güzel şişesi ve bolca reklam
kampanyaları ile rakiplerine göz dağı vermişti adeta. Bakalım kokusu nasıl bu
arkadaşın. Kendisine verilen paraları hak edebilecek gibi mi? Yoksa
beklentilerimi karşılamaktan uzak mı?
Markanın
resmi açıklaması şöyle:
“Van Cleef & Arpels’in saat koleksiyonundan
esinlenilerek yaratılmıştır. Şişenin yüzeyi gece karanlığını anlatan koyu mavi
renktedir. Paris’te sihirli bir akşamı anlatır… Modernizm ve gücün sembolü
niteliğindedir. Modern ve benzersiz. Güçlü ve yoğun, ışıltılı ve göz alıcı.
Midnight in Paris, ferah, aydınlık bir deri ile çiçeksi notalara sahip modern
bir parfümdür.”
Markanın Haute Perfumerie serisinin bir
üyesi olan Midnight in Paris’in, deri, tütsü, amber, müge ve tonka fasulyesi
ağılıklı olduğu vurgulanmış. İlk sıktığımda karşıma oldukça tatlı bir koku
çıkıyor. Açıkçası hiç şaşırtmadı beni bu durum. Çünkü 2010 yılında piyasaya
çıkıpta tatlı kokmayan kaç tane parfüm var ki?
Başlangıcında tatlı limon, biraz
turunçgiller ve tatlı baharatlar sizi karşılıyor. Muhtemelen kakule baharatlı
kısmı oluşturuyor. Açılışı fena değil. İlerleyen dakikalarda tatlı baharatlara
yine tatlı deri ekleniyor. Biraz plastiğimsi bir his veriyor. Zaten bu parfümü
bir çok kişinin Bulgari – Black’e benzetmesi bu yüzden. Orta notaları çok
ilginç değil açıkçası. Bu kısımda biraz da tatlı badem hissediyorum alttan
alta. Uzun zamandır badem kokusuna rastlamamıştım bir parfümde. Sürpriz oldu
benim için. Son kısım olan alt notalara gelindiğinde aynı koku karakteri devam
ediyor. Bu sefer yapay sayılabilecek bir amber baş role geçiyor. Tatlı
baharatlar ve deri hala hissediliyor. Bence en başarısız yanı son kısmı. Yani
özetle: Tatlı kremsi turunçgiller, tatlı baharatlar, deri ve amber.
Midnight in Paris’i daha ilk denememde
çok yakın bir arkadaşım ile yolda yürürken karşılaşmış gibi oldum. Son yıllarda
artık mecburiyete dönüşmüş olan tatlı baharatlı, vanilyamsı deri parfümlerine Van
Cleef & Arpels’de kayıtsız kalamamış. Bence bu parfüm YSL – La Nuit de
L’Homme ile Paco Rabanne – One Million’un karışımı gibi. Kendisini
konumlandırdığı yer burası anlaşılan. Yeni nesil, bol tatlı sıradan
parfümlerden birisi.
Midnight in Paris, parfüm sektörüne
hiçbir yenilik katmayan, tamamen çok satılma ve popüler olma hedeflerini güden,
vasat kalitede, onlarca örneğine rastlanabilecek bir arkadaş. Yaratıcılık yok. İlginç
bir tarafı yok. Risk almak yok. Bol bol 15-25 arası genç erkeklere satılma
amacı var. O kadar.
Evet ilk başlarda bu tür tatlı
baharatlı-deri kokuları ilginçti. Ama artık neredeyse her marka birbirinin
benzeri bu tür kokular piyasaya sürmeye başladılar. Ve artık işin tadı kaçmaya
başladı. Biliyorum bu bir trend. Muhtemelen önümüzdeki yıllarda bol bol bü tür
parfümler önümüze gelecek. Ama bari biraz ilginçlik falan katın. Yahu bu kadar
da birbirinin aynı parfümler üretilmez ki.
Midnight in Paris çok kötü bir parfüm
değil. Ama hiçbir farklı tarafı da yok rakiplerinden. Onu bir adım öne
çıkarabilecek yanı bulunmuyor. Alıp kullanmak için de bir sebep göremiyorum.
Bir çok yorumcu kokusunu Bulgari –
Black’e benzetmişler. Yahu siz Black’in o nefis kokusuna kurban olun. Bence ne
kalite olarak ne de koku güzelliği olarak birbirine yakın değiller. Black bu
parfümü öyle bir tokatlar ki ne olduğunu bile anlayamaz. Başka yorumcular da
Giorgio Armani – Code For Men’e benzetmişler. Tatlımsı baharat kısmı biraz
benzese de Code çok daha derin ve gizemli. Hele ki Dior Homme Intense’e
benzetenlere ise bir şey söylemeye bile gerek duymuyorum. Dior Homme Intense
nerede, Midnight in Paris nerede…
Midnight in Paris’i denemeden önce
hakkında epey şey okumuştum. Hatta onun için biraz da merak etmekteydim. Ama
benim için hayal kırıklığı oldu. Bence almadan önce mutlaka deneyin. Bir kere
deneme yanıltıcı olabilir. Çünkü başlangıcı fena değil. Üst notaların büyüsüne
kapılıp yanlış bir seçim yapmanızı istemem. Fakat kabul etmeliyim ki harika
görünen bir şişesi var.
Midnight in Paris’i iki versiyonu var.
EDT ve EDP. Benim denediğim EDT olanıydı. Fakat bir çok yorumcu EDP olanının
daha güzel olduğunu belirtmiş. Belki ileri de elime geçerse onu da yazarım.
Parfümü ünlü burunlardan Olivier Polge
ve ismi pek duyulmamış Domitille Berthier tasarlamış. Erkek parfümü olarak
piyasaya sunulmuş olsa da bir kadın rahatlıkla kullanabilir. Yani uniseks
kullanıma daha yakın duruyor. Tam bir sonbahar-kış parfümü. 15-25 yaş arası
genç arkadaşlara uyacaktır. Üst yaş gruplarına tavsiye etmem.
Artıları:
+ Başlangıcı fena değil.
+ Bir çok kişinin sevebileceği, modern
parfüm trendlerine uygun kokusu.
Eksileri:
- Sonları başarısız.
- Kalite anlamında vasat.
- Hiçbir yenilik vaat etmeyen, tam bir
“piyasa” kokusu.
Koku
Güzelliği:10/6