Sonia Rykiel Homme (1999) Markanın erkek parfümlerinden.
1930 yılında Paris’te doğmuş bir kadın. 5 kız kardeşin en büyüğü olarak, Rus anne ve Romen babadan dünyaya gelmiş. Henüz 17 yaşında Paris’teki bir tekstil dükkanında çalışmaya başlamış. 23 yaşında ise şık kıyafetler satan bir butiğin sahibi olan Sam Rykiel ile evlenmiş. 32 yaşında ise başına gelen ilginç bir olay belki de kaderini değiştirmiş.
Hamileliği sırasında üzerine uygun hırka bir türlü bulamıyormuş. Bunun üzerine ilerleyen yıllarda aklına bu tür kadınların ihtiyacına cevap verebilecek hırkaları neden ben tasarlamıyorum diyerek, kocasının hazır markası ile bu hırkaları piyasaya sürmüşler. Ayrıca “Poor Boy Sweater” olarak adlandırılan yeni bir konsept ile ünlü ELLE dergisi tarafından keşfedilince, Sonia Rykiel Amerika çapında çoktan ünlü olmuştu. Böylece dünya çapında bir marka olmanın yolu açılmış oldu. Ve aradan geçen yıllar Sonia Rykiel’in hayallerini gerçekleştirdiğini bize anlatıyor adeta.
Artık değişmez bir kural sanırım moda markalarının parfümler alanında eserler vermesi. Aslına bakılırsa Sonia Rykiel’in parfüm endüstrisinde çok fazla iddialı oyuncusu yok. Biraz geri planda kalmış gibi. Bugün inceleyeceğim Sonia Rykiel Homme, kısa kollu erkek tişörtü formlu şişesiyle, markanın en bilinen erkek parfümü diyebilirim. Ayrıca ürettikleri ilk erkek parfümü aynı zamanda. Zaten toplam üç tane erkek parfümleri var. Ağırlıklı olarak kadın parfümü piyasaya sürmüşler.
Fragrantica’da aromatik olarak sınıflandırılmış. Pek anlam ifade etmeyen bir tanımlama olmuş. Bence genel olarak turunçgil, menekşe ve odunsu notalar ağırlıklı. Başlangıcı yumuşak, metalik, ferah ve yapaylık sınırında dolaşan portakal-greyfurt aroması ile gerçekleşiyor. Hafiften plastiğimsi bir havası var bu parlak ve steril turunçgilin. Çok sevdiğimi söyleyemem. Daha sonrasında orta notalara geçiliyor. Burada turunçgillere erkeksi, buruk bir menekşe ekleniyor. Bu andan itibaren menekşe baş role geçiyor. Biraz da nane var sanki. Fakat menekşe en sevmediğim çiçek kokularından birisi ne yazık ki. Orta kısım belirgin şekilde yeşil kokuyor. Yani pek bana göre değil. Alt notalarında ise yine değişim görülüyor. Menekşeden pek eser kalmazken ortaya bütün heybetiyle amber çıkıyor. Yan rollerde ise odunsu notalar var. Yani şöyle özetleyebilirim: Başlangıcı steril, ferah ve biraz yapay turunçgiller, orta kısımda bolca erkeksi menekşe ve sonlarda amber. Evet parfümün özeti bu şekilde diyebilirim.
Çok fazla olmasa da Sonia Rykiel Homme ile ilgili olarak okuduğunuz kullanıcı yorumlarında genellikle beğenilmiş. “Hay Allah” dedim kendi kendime. Yine çoğunluğun beğendiği bir parfümü daha beğenmiyorum. Ya bende bir terslik var (ki kuvvetle muhtemel) ya da diğer kullanıcılarda. Madem öyle beğenmeme sebeplerine geçeyim.
Öncelikle başlangıcındaki turunçgil aroması hiç de bahsedildiği gibi çok başarılı değil. Çünkü portakal-greyfurt ilk başlarda plastiğimsi bir his veriyor dikkat edilirse. İkinci olarak da bence mis gibi doğal bir turunçgil kokusu yok Yukarıda da söylediğim gibi steril ve kalite anlamında da vasat. Eğer bu parfümdeki turunçgil kullanımına çok güzel diyeceksek, o zaman Hermes – Un Jardin Sur Le Nil’deki nefis portakal-greyfurta ne diyeceğiz. Benim tercihim her zaman Nil tarzındaki turunçgil kullanımından yana. Onun için Sonai Rykiel Homme’daki gibi bir portakal-greyfurtla yıldızımız barışmadı.
Orta kısma geçelim. Zaten eminim ki bu parfümün böylesine övgüler almasında orta notalarında kullanılan bariz menekşenin rolü var. Daha önce Christian Dior – Fahrenheit’ta nefret etmiştim menekşeden. Sanırım orada yaşadığım travma hala devam ediyor. Sevmiyorum arkadaş menekşeyi ve Fahrenheit’ı zorla mı yahu. Zaten baskın menekşe kokusunu alınca bu arkadaş ile ayrı dünyaların insanları olduğumuzu hemencecik anladım.
Geleyim son kısma. Şimdi bu tür bir amber kullanımına her zaman karşıyım. Yani parlak, yapay ve portakalımsı bir his veren ambere. Yahu şu Serge Lutens’in amber kullanımını parfüm markaları niye kendilerine örnek almıyorlar hala anlayabilmiş değilim. Bir şey daha var ki o da önemli. Parfümün genelini düşünürsek bence kalite anlamında hiç de başarılı bir sınav vermiyor. Orta notaları dışında yapaylık hafifte olsa hissediliyor. Yani bahsedildiği gibi temiz kokmuyor. Ya da ben bir çok kaliteli niche parfüm denediğim için vasat ana akım parfümlerin standardını şaşırmış durumdayım. Sanırım bu gibi parfümleri yine kendi segmentinde ve kalitesindeki parfümlerle kıyaslama yapmak lazım. Tabiki başka sorunlarda çıkacaktır böyle bir uygulamada. Her neyse.
Sonia Rykiel Homme ferah, erkeksi, günlük kullanıma uygun, aromatik fujer sularında yüzen, vasat kalitede ve çok büyük bir özelliği olmayan parfüm bence. Sanırım 1990’ların sonunda üretilmesi onun biraz “eski” bir hava yaymasına yol açmış. Yani çok modern bir kokusu yok bence. Kötü mü? Yok o kadar da acımasız olmayayım ama büyük boy şişesini almayacağımdan eminim. Genel koku karakteri benim zevklerime uymuyor diyebilirim.
Parfümün tasarımcısı daha önce ismini hiç duymadığım Jean-Marie Santantoni. Sonia Rykiel Homme’un ilginç bir yönü ise anladığım kadarıyla Eau de Parfum (EDP) olması. Ana akım markalarda çok rastlamadığımız bu durumun böylesine iddiasız bir markada olması şaşırttı beni. Kalıcılığının neden yüksek olduğu da böylece anlaşılmış oluyor. Genel olarak ferah ve yumuşak yapısından dolayı soğuk kış ayları dışında her zaman kullanılabilir. 35 yaş ve altındaki erkek arkadaşlara daha uygun olacağını düşünüyorum.
Artıları:
+ Kalıcılığı gayet iyi.
+ Yurtdışındaki internet sitelerinde çok uygun fiyatlara bulabilirsiniz.
Eksileri:
- Orta kısımdaki menekşe hiç bana göre değil.
- Sonlardaki amberde bence başarılı olmamış.
- Genel olarak herkesin sevebileceği gibi değil diyebilirim.
- Vasat kalite hissiyatı veriyor.
Koku Güzelliği:10/5.5