3 Temmuz 2012 Salı

Bond No.9 – Riverside Drive (2003)



Bond No.9 – Riverside Drive (2003)  Markanın erkek parfümlerinden.

Anlaşılan geleneği bozmuyor Bond No.9 parfüm evi. Amerika – Newyork kökenli lüks parfüm markası, her kokusuna Newyork’un sembol haline gelmiş bölgelerinden birisinin ismini veriyor. Bugünkü konuk ise Riverside Drive caddesi.

Riverside Drive’ın, Newyork’un Manhattan semtinde bulunan ve kuzey-güney yönünde uzayan işlek bir cadde olduğunu öğrendim. Bond No.9’ın sitesinde bu bölgenin tarihi uzun uzun anlatılmış. İnternette gezinirken küçük de bir sürprizle karşılaştım. Nobel ödüllü romancımız Orhan Pamuk’un da buradan bir ev aldığını okudum. Hem de uçuk sayılabilecek bir fiyata. Ve Gülse Birsel’in bu durum ve semt ile ilgili yazısından kısa bir bölüm koymak istedim. Orada yaşamış birinin ağzından kısaca tanıyalım bu semti:
   

“Son aylarda Orhan Pamuk ismi en çok "Manhattan'daki emlak fiyatları," konusunda geçti sanırım. Nobel ödüllü ilk yazarımız bir süredir New York'ta yaşıyor malumunuz. Columbia Üniversitesi'nde benim de sinema bölümünde master yaptığım Sanat Fakültesi'nin yazarlık bölümünde, 'Yaratıcı yazarlık' dersleri veriyor. Öğrencileriyle Thomas Mann okuyup tartışıyorlar. Onunla ilgili aldığımız en son bilgi, magazin ağzıyla "New York'un ünlü ve manzaralı mahallesi Riverside Drive'da dehşet pahalı bir ev aldığı...

Evin dehşet pahalı olması hakkında bir şey diyemem, ama o mahallede ben de yaşadığım için Manhattan'ın civcivli, moda ve sosyetik bölgelerinden biraz uzakta, üniversite semtinde olduğunu söyleyebilirim. Riverside Drive iyidir, hoştur, park ve nehir manzaralıdır, ama fazlasıyla sakindir ve Manhattan'ın hareketli, gözde merkezlerine biraz uzaktır. Genellikle Columbia Üniversitesi öğrenci ve öğretmenlerinin yaşadığı, daha iddiasız bir bölgedir.” (Gülse Birsel - www.kadinportal.net)


Artık geçelim parfümümüze. Riverside Drive, kendi sitelerinde aromatik fujer olarak sınıflandırılmış. Açılışını erkeksi çiçekler ile yapıyor. Menekşe ve fesleğen. Bence ağırlık menekşe de. Fakat kendi sitelerinde ferah bir fesleğene vurgu yapılmış. Menekşe bende direk olarak Fahrenheit etkisi yaptı. Belki çok yakın değiller ama açılışı Fahrenheit’ı andırıyor. Ve bu tek düze koku alt notalara kadar çok değişmeden devam ediyor. Son kısımda ise biraz daha sevilebilir hale geliyor benim açımdan. Alt notalarında silhat ve odunsu notalar kendisini gösteriyor. Yani özetle: Erkeksi bir menekşe, fesleğen, silhat ve odunsu notalardan oluşuyor diyebilirim.

Eğer bu parfümün 2003 yılında üretildiğini bilmesem 1980’lerin bir kokusunu deniyorum diyebilirdim. Belki biraz da 1990’ların başı. Zaten aromatik fujer olması kafanızda bir ampül yanmasını sağlıyor. Fahrenheit’a benziyor bu parfüm. Sanki o yıllara bir seyahat etmişim gibi hissediyorum kendimi. Fakat karşımda yepyeni bir parfüm evi var. İlginç bir durum olmuş gerçekten.


Bu tür erkesi yeşil çiçeklerin kullanıldığı eski moda erkek parfümlerine karşı iyi hisler beslemediğim ortada. Evet o zaman dilimi için uygun parfümlerdi ama artık önlerine bakıp, yenilikçi ve modern kokulara neden kulaç atmıyor parfüm markaları. Hele ki bu konularda çok daha özgür olması gereken niche markalar.

Riverside Drive, benim için 1980’lere nostalji turu olmasının dışında çok bir anlam ifade etmiyor. Çok erkeksi, yeşillik hissi veren, yer yer yapaylığa varan metalik kokusu hiç bana göre değil. Günümüzün modern tatlı baharatlı kokularına hiç benzemiyor. Ya sev ya nefret et tarzı bir kokusu var bence. Ben ise sevmeyenler kısmındayım. Bu konuda da eminim.
       

Luca Turin beş üzerinden üç yıldız vermiş bu parfüme. Bir çok niche ve ana akım markalar için çalışmış ünlü burunlardan Maurice Roucel tasarlamış kokusunu. Kendi sitelerinde bu parfümün oluşturulmasında Riverside Drive’da yaşayan eğitimciler, çevreci aktivistler ve senaristlerden ilham alındığı yazıyor. Yahu ne ilgisi varsa artık.  

Çok sıcak yaz günleri dışında her zaman kullanılabilir bence. Daha çok 25 yaş ve üstü arkadaşları hedefler gibi bir hali var. EDP olarak satışa sunulmuş. Fakat kalıcılığı bende çok iyi olmadı. Denemeden almak pek iyi bir fikir değil.

Artıları:
+ Son kısımları biraz daha tahammül edilebilir.

Eksileri:
- Başlangıcını hiç sevmedim.
- Biraz köşeli bir kokusu var. Herkesin sevebileceği gibi değil.

Koku Güzelliği:10/5

1 Temmuz 2012 Pazar

Givenchy – Insense Ultramarine (1994)



Givenchy – Insense Ultramarine (1994)  Markanın erkek parfümlerinden.

İlkokuldan itibaren eğitim sistemimizin içinde olan cümlelerden birisidir “Üç tarafımız denizlerle çevrili.” Aslında kocaman bir yarım ada olan Anadolu topraklarının belki de eşine az rastlanır şekilde üç ayrı denize kıyısı var. İyi de Türk insanının denizle ilişkisi nasıl?

Orta Asya bozkırlarından geldiği kabul edilen Türkler için deniz kuşkusuz bir muammaydı. Daha doğrusu denizle pek yakın bir ilişkisi olmadı bir türlü ülke insanının. Daha çok “seviyeli bir ilişki” olarak tanımlayabiliriz. Hala bir çok insanımız yüzme bilmez. Hatta öğrenmeyi de önemsemez.

Denizle arası pek de iyi olmayan bir ülkede deniz temalı Insense Ultramarine parfümü neden bu kadar ilgi görüyor anlamak zor. Belki de Givenchy markasının gücünü arkasına alıyor. Ya da kokusu büyük kitlelerin ilgisini çekecek gibi.

Bugün Givenchy’nin şu an üretimde olmayan önemli klasiklerinden Insense’den bir yıl sonra çıkarılan Ultramarine versiyonunu inceleyeceğim. Abisi Insense’in üretimi kısa sürede bitirilmesine rağmen, Ultramarine farklı kokusuyla oldukça başarılı olmuşa benziyor. Markanın çok satan parfümlerinin başında gelirken, geçen yıllar biraz yıldızını söndürmüşe benziyor. Çünkü artık rekabet yoğun. Her yıl yüzlerce yeni parfüm piyasaya sürülüyor. Markalar ise değişime ve trendlere ayak uydurmaya çalışıyorlar. Bu da sürekli yeni parfüm demek.


Insense Ultramarine fragrantica’da aromatik meyveli olarak sınıflandırılmış. Aslında parfümün şişesinin içindeki sıvının rengi bize çok şey anlatıyor. Açılışı garip ve yapay meyveler ile gerçekleşiyor. Biraz da sabunsuluk hakim. Meyve derken büyük ihtimalle karpuz. Orta notalardan itibaren yabancıların ozonic dedikleri kısım başlıyor. Bu andan itibaren güçlü bir nane hissediyorum. Nane çok doğal olmasa da parfüme ferah hatta soğuk bir hava katıyor. Biraz da baharatlar. Nanenin etkisiyle soğuk, ferah baharatlar diyebilirim. Sonlara doğru ise garip meyvelere misk ve yumuşak odunsu notalar ekleniyor. Böylece de tenden ayrılıyor.    

Insense Ultramarine, aynı şişesinin rengi gibi masmavi bir kokuya sahip. Sanki gökyüzüne bakıyorsunuz bu parfümü koklarken. Mavi yolculuğa çıkmışsınız da etrafınız göz alabildiğine Akdeniz gibi. Akuatik-meyveli bir kokuya sahip diyebilirim.


Başlangıcının oldukça yapay olduğunu belirtmem gerek. Onun için ilk kısmını çok sevmedim. Orta notalarda da yapay nane pek ilgi çekici değil. En beğendim yanı son kısım. Birebir aynı olmasalarda içeriğindeki sabunsuluk Azzaro – Chrome’u andırıyor genel itibariyle. Fakat Ultramarine daha yapay ve daha deniz gibi kokuyor. Orta notaları da Versace Pour Homme’a benzettim.

Gerçekten garip bir parfümle karşı karşıyayım. Bir tarafım “fena değilmiş” derken, diğer tarafım “yok artık bu kadar yapay kokan bir parfüm nasıl iyi olabilir” diyor. Sanırım ben ikinci tarafımın sözünü dinleyeceğim. Bir yorumcunun ilginç yaklaşımı kafama takıldı. Acaba Ultramarine, Givenchy tarafından Davidoff’un meşhur parfümü Cool Water’a rakip olarak mı düşünüldü? Muhtemelen evet.


Insense Ultramarine'in, ülkemizde sevilen bir parfüm olduğunu düşünüyorum. Bu kokuyu etraftaki bir çok insanda duyabilirsiniz. Genel olarak ortalama bir parfüm kullanıcısını oldukça memnun edecektir. Fakat işin biraz daha derinine inmeye meraklıysanız, vasat bir ana akım parfüm olarak hatırlamanız muhtemel. Kokusu çok büyük değişim göstermiyor. Başından sonuna kadar benzer bir tarzda ilerliyor.

Tam bir yaz parfümü. Günlük spor kıyafetlerle veya deniz kenarında kullanmaya çok uygun. Rahat ve genç bir havası var. Parfüm kullanmaya yeni başlayan arkadaşlara hitap ediyor sanki. 30 yaşın altındaki erkekler için tavsiye edebilirim.

Artıları:
+ Sonlara doğru ortaya çıkan kokuyu beğendim.
+ Kalıcılığı tenimde çok iyi oldu.

Eksileri:
- Başlangıcı çok yapay ve sabunsu.
- Orta notaları da çok hoşuma gitmedi.
- Tek düze ilerliyor. Çok fazla değişmiyor.
- Kalite hissi vermeyen yapısı.

Koku Güzelliği:10/5

29 Haziran 2012 Cuma

Creed – Original Vetiver (2004)



Creed – Original Vetiver (2004)  Markanın unisex parfümlerinden.

Buğdaygiller ailesinden bir bitki türü kabe samanı. İngilizcesi vetiver. Saz görünümlü bu bitkinin boyu 1,5-2 metreye kadar uzayabiliyormuş. Tropikal sayılabilecek bir bitki olan kabe samanı Hindistan ve ve Haiti’de bolca bulunuyormuş.

Kabe samanı, parfüm endüstrisinin en çok kullandığı bitkilerden birisi. Belki de en fazlası. Onu bu kadar özel yapan ise iyi bir yağ sabitleyicisi olması. Bir çok parfümün alt notalarında (yani parfümün tenden uçmasına yakın burnumuza gelen koku) bulunuyor. Kokusu nasıl derseniz anlatması zor. Biraz toprağımsı, ıslak odunumsu aromaya benziyor. Benim çok sevdiğim bir nota olmasa da parfümlerin kalıcılıklarını arttırmak için çok sık kullanıyor.

                                                               Kabe samanı (vetiver) bitkisi. 

Bir çok parfümün içinde kullanılması, onu her parfümde hissedeceğimiz anlamına gelmiyor tabiki. Her parfümün kendine özgü bir koku karekteri vardır. Eğer bu koku teması kabe samanını gerektirmiyorsa başka notalar ile üstü örtülebilir. Yani parfümün içinde kabe samanı vardır ama siz onu hissetmezsiniz bile. Bu da biraz parfüm tasarımcısının ustalığına bağlı.

Böylesi popüler bir esans olan vetiver, bazı parfümlere ise ilham oluyor. Ana ekseni kabe samanı olan parfümler bolca var. Hatta isminde vetiver vurgusu olanlar bile. Parfüm dünyasının klasiklerinden birisi olan Guerlain – Vetiver, Annick Goutal – Vetiver, Frederic Malle – Vetiver Extraordinaire, Carven - Vetiver gibi. Bugün de aynı yola başvurulmuş bir parfüm var. Creed’in 250 yıllık tarihini düşündüğümüzde yeni parfümlerinden olan Original Vetiver, bakalım ismi gibi kabe samanı temasına mı sahip.


Kendi satış sitelerinde ferah-yeşil olarak sınıflandırılmış. Çok doğru bir tanımlama olmuş. Parfümün açılışı ferah bir bergamot ve sabunsu notalar ile gerçekleşiyor. Biraz buruk, bolca sabunsu bir başlangıcı var. Çok sevdiğimi söyleyemem. Bir süre sonra orta notalara geçiliyor neyseki. Bu kısımda güzel bir limon kendisini gösteriyor. Parfüme ismini veren kabe samanı da ben buradayım diyor yavaşça. Fakat çok güçlü ve yoğun bir kabe samanı kullanımı yok. Limonlu kabe samanına daha sonrasında odunsu notalar ekleniyor. Nedense bana çam ağaçlarını hatırlattı bu odunsuluk. Yani özetle: Bergamot, turunçgiller, sabunsuluk, kabe samanı, yeşil ve odunsu notalar.

Parfüm Merakı’nı takip eden ve daha önceki yazılarımı okuyanlar kabe samanı kokusunu çok sevmediğimi bileceklerdir. Aslına bakılırsa Original Vetiver’e de bu anlamda biraz ön yargılı yaklaşmıştım. Acaba sevebilecek miyim diye endişe etmeme gerek kalmadı. Her ne kadar harika bir parfüm olmasa hoş bir kokuya sahip. Şişesinin yeşil olması ise bize çok şey anlatıyor zaten. Burada parfümdeki yeşil temasına vurgu yapılmış muhtemelen. Bu parfümün kokusunu bir renge benzetsek kesinlikle “yeşil” olurdu.


Başlangıcındaki sabunsuluğu sevmedim. Orta notalarındaki ferah, doğal ve sakin yeşil, aromatik odunsuluğu ise sevdim diyebilirim. Genel olarak çok kaliteli ve temiz bir parfüm hissi veriyor. Hatta diyebilirim ki Creed’in şöhretli ferah parfümlerinin içinde (Millesime Imperial ve Silver Mountain Water) en çok Original Vetiver’i başarılı buldum.

Original Vetiver ismine bakıp da çok yoğun bir kabe samanı kullanımı beklemeyin. Çünkü vetiver çok yumuşak ve diğer notalarla uyumlu olarak kullanılmış. Yani “kabe samanını öne çıkaralım” gibi bir çaba hissetmedim. Sanırım bu parfümü onun için kabul edilebilir buldum. Belki de kabe samanı daha yoğun kullanılsaydı, sevmeyenler tarafında olacaktım. Yine de bir şişesini alıp kullanacak kadar özel ve ilgi çekici olduğunu söyleyemem. Hele ki çok yüksek fiyatını düşünürsek.


Parfümümüzü Creed ailesinden Olivier Creed ve Erwin Creed tasarlamışlar. Benim için bir sürpriz de Luca Turin tarafından geldi. Turin bu parfüme beş üzerinden sadece bir yıldız vererek hiç beğenmemiş. Tamam bence de alıp kullanılacak kadar başarılı olmasa da biraz abartmış düşük not verme işini. İlkbahar-yaz günlerine daha çok uyacaktır.

Artıları:
+ Orta notalarından itibaren ferah ve limonsu aromatik odunsu kokuyu sevdim.
+ Vetiver temalı bir parfüm arıyorsanız denemenizde fayda var.

Eksileri:
- Başlangıcını hiç sevmedim.
- Sonlara doğru kokusu çok zayıflıyor. Alt notaları neredeyse hissedilmez oluyor.
- Çok yüksek fiyatını düşünürsek, bir şişesini almaya değecek bir parfüm değil.

Koku Güzelliği:10/6.5

27 Haziran 2012 Çarşamba

Diptyque – Philosykos (1996)



Diptyque – Philosykos (1996)  Markanın unisex kullanıma uygun başarılı parfümü.

Botanik ismi "Ficus carica" olan incir meyvesi, adını Ege Bölgesindeki antik yerleşim alanı "Caria"dan alıyormuş. Anadolu ve Ege'de binlerce yıllık bir geçmişe sahipmiş. Eski Yunan ve Mısır uygarlıklarında verimlilik sembolü olarak kabul edilen incirin, Anadolu'daki kültürünün insanlık kültürü kadar eski olduğunu, Herodotos M.Ö. 484 yılında yazdığı yazılarda belirtmiş. Ünlü antik dönem tarihçisi Herodotos'a göre; kuru incir Lydia'da yaşamın on temel nimetlerinden sayılmaktadır. O kadar ki, "Perslerin yiyecek incirleri olmadığı" söylenerek kralın Perslerle savaştan vazgeçmesinde araç olarak kullanılmış.

Eski Yunanlılarda incir yapraklarının "onur verici bir hediye" olarak kabul edilmesi, olimpiyatlarda kazanan atletlere yemeleri için incir meyvesi verilmesi ve başlarına incir yaprağından örülmüş taç giydirilmesi, incir ağacının aşırı doğurganlık anlamına gelmesi, incir kültürünün daha temiz bir ahlakın yol göstericisi olarak belirlenmesi ilgi çekici detaylar.


Bir çoğumuzun bildiği şeylerdendir Adem ile Havva’nın cennetten kovuluşu. Kutsal kitaplarda sıkça bahsedilen olayı uzun uzun anlatmaya gerek yok sanırım. Fakat şunu not olarak vermeliyim diye düşünüyorum. Dünya üzerindeki ilk insanlar olduğu kabul edilen Adem ve Havva, cennetten yasak meyveden yedikleri için kovulduklarında üzerlerini örtmek için incir yaprakları kullandıkları rivayet ediliyor. Hatta Avrupa sanatında da vurgu yapılır bu duruma.

 Hikayesi Adem ve Havva ile başladığı söylenen incir, tüm dinlerde kutsal meyve, cennetin meyvesi kabul edilmiş, dünyanın en eski meyvelerinden. Ve parfüm üreticilerinin bence oldukça ihmal ettikleri bir meyve. Çünkü çok fazla incir temalı parfüm yok. Aklıma gelenler şunlar: Hermes – Un Jardin en Mediterrane, Marc Jacobs For Men, Heleey – Figuier, Acqua di Parma – Fico di Amalfi… Sanki bu boşluğu fark etmiş Diptyque markası ve 1996 yılında ünlü burun Olivia Giacobetti’ye bir incir merkezli parfüm yaptırmış. Kimileri Olivia için “İncir parfümlerinin kraliçesi” diyor. Bunun sebebi muhtemelen Olivia’nın L’Artisan için de 1994 yılında Premier Figuier’i tasarlamış olması. Parfüm dünyasının en popüler ve sevilen iki incir merkezli parfümüne imza atan Olivia Giacobetti için bu eserler kariyerinin en önemli işleri olarak hala durmaktalar.

                                           Philosykos'un tasarımcısı ünlü burun Olivia Giacobetti. 

Bugün Diptyque’in en popüler parfümlerinden birisi konuğum olacak. Philosykos, Yunancada “incir dostu” anlamına geliyormuş. Ünlü filozof Platon’un incire olan düşkünlüğü ve onun zekanın gelişimine katkıda bulunduğuna dair söyledikleri merakımı daha da arttırıyor. “Her Atina’lı gibi Platon da Philosykos yani incir dostuymuş” sözü kulağımda çınlarken, parfümümüze geçmek istiyorum artık.

Kendi sitelerinde meyveli olarak sınıflandırılmış Philosykos. Başlangıcı sanki tozlu bir incir yaprağını kokluyormuş hissi veriyor size. Evet kesinlikle çok “yeşil” bir başlangıcı var. O yaprağın kokusu nasıl böylesine gerçekçi şekilde yansıtılmış diye düşünüyorum. Her ne kadar açılışını çok beğenmesem de fikir gerçekten ilginç. Bir süre sonra incir yaprağı kokusu yavaş yavaş geri çekiliyor. Teninizde bu değişimi an be an takip etmek harika.


Orta notalarda incir yaprağı kokusu neredeyse kalmıyor. Onun yerine kremsi, sütsü hindistan cevizi aroması ortaya çıkıyor. Bu kısım bana deniz kenarında kullandığımız “güneş kremlerini” hatırlattı. Karşımda nefis bir hindistan cevizi yağı/sütü bana selam veriyor. Hatta meyveli bile diyebilirim. Harika orta notaları var Philosykos’un. Bu kısımda hafif bir tatlılık ekleniyor. Ama iç bayan cinste değil. Çok iyi ayarlamış. Tek kelime ile: Fantastik! Alt notalarına geçildiğinde ise odunsu notalar ekleniyor hindistan cevizine. Fakat orta notaları kadar etkileyici değil. Yine de gayet kabul edilebilir. Yani özetle: İncir yaprakları, hindistan cevizi aroması ve odunsu notalar.

Öncelikle şunu belirteyim. Diptyque markası kendi sitelerinde Philosykos’u incir temalı olarak tanıtıyor. Hatta şişesinin üstünde bile incir resmi var. Fakat bence bu parfüm incirden ziyade hindistan cevizi ana ekseninde. İncir yaprakları sadece başlarda kendisini güçlü bir şekilde hissettiriyor. Onun dışında hindistan cevizi yağları gibi. Güneş kremlerinin o hindistan cevizli kokularına her zaman bayılmışımdır. Ve neden böyle kokan parfümler üretilmez diye düşünürdüm. Meğerse Diptyque çoktan böyle bir kokuya imza atmış.


Philosykos bana şöyle şeyler hissettiriyor. Tatile ünlü Maldiv Adalarına gitmişim. Oradaki deniz kenarına kurulmuş butik bir oteldeyim. Karşımda sonsuz gibi duran okyanus. Bembeyaz ve tertemiz bir plaj. Otelin SPA merkezine gidiyorum. Güzel bir “aromaterapi masajı” yaptıracağım. Ve bütün negatif enerjilerden kurtulacağım. Bitki özlerinden elde edilmiş karışımlardan hazırlanan masaj yağlarının kokusu gibi Philosykos.

Tropikal, yatıştırıcı, mutluluk verici, huzurlu bir parfüm ile karşı karşıyayım. Sanki bu parfümü savaş bölgelerine bolca uçaktan sıksak, insanlar savaşmayı bırakacaklar ve yaptıklarının anlamsızlığını anlayacaklar. Birbirilerini daha çok sevecekler. En azından tahammül etmeyi öğrenecekler.


Bu tür parfümler genellikle kadınlar tarafından seviliyor ve kullanılıyor. Fakat artık değişen ve dönüşen parfüm endüstrisinde sınırlar da ortadan kalkmaya başlıyor. Zaten Philosykos’da unisex olarak sunulmuş. Fakat bazı kullanıcılar hafiften kadınsı bulabilirler. Bence kesinlikle bir erkek de kullanabilir. Hatta bir şişesi elimde olsa da seve seve kullansam.

Eğer sıcak yaz günleri için kaliteli bir hindistan cevizi-incir-güneş yağı kokan parfüm arıyorsanız Philosykos sizin emrinize amade. Hele ki deniz kenarında ve güneydeki tatil kasabalarında kullanmak harika olacaktır. Başlangıcını biraz fazla “yeşil ve yapraksı” bulsamda sonrası çok güzel. Tavsiye edebileceğim tropikal temalı parfümlerden birisi. Luca Turin bu parfüme beş üzerinden dört yıldız vermiş ve oldukça beğenmiş.


Küçük ve özel bir not: İncir’i çok seven ve sürekli bizim de yerken ona eşlik etmemizi isteyen rahmetli babama: Keşke bu senede ikimiz o ağaçtan incir toplayabilseydik…

Artıları:
+ Orta notaları harika.
+ Deneyen bir çok kişinin sevebileceğini düşünüyorum.
+ Sakin, basit ve modern kokusu etkileyici.

Eksileri:
- Başlangıcını çok sevdiğimi söyleyemem.
- Fiyatı biraz pahalı.

Koku Güzelliği:10/8.5