15 Ekim 2019 Salı

Chloe – Nomade (2018)

Kadınların bayıldığı yeni nesil parfümler (Chloe Classic, Love, Love Story gibi) piyasaya sürmek gibi özel yeteneğe sahip Chloe markasının uzmanlık alanının kadın parfümleri olduğunu görüyoruz. Bu parfümlerin büyük seven ve kullanıcı kitlesi olduğunu izliyorum hayretle çünkü kokusal anlamda vasat formdalar fakat genele hitap etme/büyük kitleleri avlamak anlamında müthiş başarılılar.

2018 yılında Chloe, diğer ünlü parfümlerinden biraz farklı konspete sahip Nomade’i beğenimize sundu. Nomade ismi son yıllarda fazlaca popüler olan “digital nomad”ı akla getiriyor ilk anda. Parfümün isminin Nomade seçilmesinde, markanın kurucusu Gaby Aghion’un Mısırlı kökenine gönderme olduğunu okudum, umarım doğrudur. Markanın internet sitesinde Nomade’in tanıtımında “Uzak ufuklar ve ilham veren buluşmalar tarafından desteklenen maceraperest kadınlık ruhundan” bahsedilmiş. Nomade’in tanıtım kampanyasında medyaya sunulan pazarlama videosunda Fransız aktris Ariane Labed, sokaklarda dans ediyor, uçurumun kenarına yürüyor ve özgürlüğü simgeleyen motosiklet kullanıyor. Bu anlamda parfümün Y kuşağına hitap edeceği ve Chloe’nin diğer ultra kadınsı parfümlerinden farklı olacağı anlaşılıyor.

Yine Chloe’nin internet sitesinde çiçeksi şipre olarak sınıflandırılan Nomade’in başlangıcı kadınsı çiçeklerle gerçekleşiyor. Açıklanan notalarında frezya çiçeği var ve muhtemelen çiçeksiliğin baş sebebi o. Frezyaya bir parça limon ve bergamot eşlik ediyor. Üst notaları benim için biraz fazla çiçeksi olsa da kadınların seveceğini sanıyorum. Orta kısma geçildiğinde parfümün asıl sürprizi ortaya çıkıyor: Mirabelle eriği. Parfümlerde pek karşımıza çıkmayan mirabelle eriğinin mayhoş ve lezzetli kokusuyla orta notalar meyvemsi tarafa doğru kayıyor. Eriğe geri planda çiçeksilik eşlik ediyor. Son bölümde eriğimsi koku devam ederken tatlı meşe yosunu ve paçuli karşımıza çıkıyor. Alt notalarda şeftalinin desteklediği paçuli ve meşe yosunuyla nokta konmuş.

Nomade, meyveli-çiçeksi tarza sahip denebilir. Parfümün en dikkat çekici tarafı mirabelle eriği ve meşe yosunu bence. Kendi internet sitesinde de bu iki nota vurgulanmış. Hatırladığım kadarıyla mirebelle eriği ve meşe yosununa bir parfümde daha önce denk gelmemiştim. Nomade, bu yeni ve modern kadın parfümünde hem eskilerin popüler içeriği meşe yosununa hem de modern, ekşi ve tuzlu hissiyat veren erik-şeftali meyvelerine şans tanımış ki gayet iyi yapmış.

Kadın parfümlerinde karşımıza çıkan yüzlerce birbirine benzeyen meyveli-çiçeksi kompozisyondan farklı olduğunu hissettiriyor Nomade. Eriği ve şeftaliyi seviyorum parfümlerde ve burada gayet güzel verilmişler. Sonlardaki şeftalili bohem-buruk-hüzünlü paçuliyi de beğendim. Parfümün tek sevemediğim kısmı, frezya çiçeğinin verilişi oldu. Onun dışında oldukça hoşuma gitti Nomade’in genel hali ki normalde bu tür meyveli-çiçeksi kız parfümleriyle aram iyi değildir.

Nomade, kendi halinde lezzetli ve ekşi bir parfüm. Bir anaakım markadaki kalite hissiyatı ne kadarsa Nomade’de de o kadar. Yüksek kaliteli değil ve çok yaratıcı kokmuyor fakat yumuşak ve abartılmamış kadınsılıkla güzel bir dengeye oturtulmuş. Kimi Nomade kullanıcısının onu erkeksi bulmasınıysa biraz zorlama yorumlar olarak görüyorum. Nomade, tam bir kadın parfümü. Şunu da belirteyim ki Chloe parfümlerinin genel tarzının (bolca çiçeksi, güllü koku formu) biraz dışında Nomade. O anlamda da benim için daha tahammül edilebilirdi kullanım döneminde.

Benim kullandığım orijinal versiyon olan EDP idi. Yakın zamanda EDT versiyonu da çıkmış Nomade’nin. EDP’nin kalıcılığı iyi fakat etrafa yayılımı güçlü denemez. Ilık ilkbahar dönemine çok yakışacağını düşünüyorum. Kokusunu son yılların başarılı parfümörlerinden Quentin Bisch yapmış.

Koku Güzelliği:10/6.5

10 Ekim 2019 Perşembe

Calvin Klein – IN2U For Him (2007)

2007 yılının başlarında, Calvin Klein’in New York ofisinde, markanın ikonik-Grunge fenomeni CK One kadar popüler olması düşünülen bir parfüm fikri üzerinde çalışılıyordu ve hatta sona gelinmişti. Calvin Klein ve Coty’nin yöneticileri aynı masanın başında parfümün hitap edeceği kesimi belirlemişti bile: Teknoseksüller! İsmi küçük bir kelime oyunuyla IN2U (In to you) olarak belirlenen yeni parfümlerinde X nesli gençliği hedefleniyordu ve parfümün reklam klibinde aktör Kevin Zegers ve model Freja Beha Erichsen rol almıştı. 2007 yılındaki birçok moda dergisinde reklam kampanyalarına sıkça yer verildi. Benim her nedense armuda benzettiğim şişe tasarımı Stephen Burks’e ait olan IN2U’nun dönemin endüstriyel plastik kalıplarına benzeyen dış yüzeyi ilk başta kalitesiz hissiyat verse de insanoğlu neye alışmıyor ki?

Küresel reklam kampanyasında “seks” ve “bugünün modern parfümü” kavramlarına yoğunlaşan Calvin Klein’in pazarlama birimi, fiziksel olarak cesur ancak duygusal yönünü koruyan, bilgisayarları birincil iletişim aracı olarak gören gençlere satmayı düşünüyordu IN2U parfümünü. 2007 yılında Coty’nin global pazarlama başkan yardımcısı Lori Singer’in, dönemin genç neslini “Eskisine göre daha az marka sadakatleri var. Kendilerinin büyük şirketlerce pazar olarak görülmesini istemiyorlar. Kendilerinden önceki nesle göre daha güçlüler ve daha az şok edilebilirler. Onlar dünyadaki herşeyin derhal olmasını istiyor” böylece tanımlaması üzerine IN2U parfümlerinin stratejilerini oluşturmuşlar.

2007 yılında hem erkek hem de kadın versiyonu piyasaya sürülerek başlanan IN2U serüveni, bugün limitli üretim ve devam parfümleriyle on kokuluk serüvene dönüşmüş durumda. Aromatik fujer olarak sınıflandırılabilecek IN2U’nun erkek versiyonuyla birlikteyim bir süredir. Parfümün açılışının ferah ve hoş meyvemsilikle gerçekleştiğini söyleyebilirim. Limon ve turunçgillerin üst notalardaki etkinliği ilgimi çekti. Orta kısımda lezzetli meyvemsilik devam ederken sürpriz karşılıyor bizi. Kakao, orta bölümde verilmiş ama kahve ya da çikolata gibi kokmuyor orta kısım. Açıklanan notalarında yine değişik bir tema var: Domates yaprağı. Orta bölümde gerçekten de domatesi andıran garip bir koku var ki çözemedim.  Orta kısmın sonlarında plastiğimsi vetiver de ekleniyor partiye. Kapanışta yapaylık sınırındaki vetivere yine plastiğimsi, deriye benzeyen sedir ağacı destek veriyor. Odunsu denebilecek son kısım, yüksek kaliteli değil.

Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim. IN2U For Him, genel hatlarıyla aromatik, meyvemsi, deriyi andıran odunsu bir parfüm. Yumuşak, başlangıcı dışında çok ferah sayılamayacak, kullanımı kolay, köşeli tarafları olmayan, kalite anlamında harikalar yaratamayan yapıya sahip. Yeni nesil genç erkek/delikanlı parfümü kulvarına yönelik, başlangıç seviyesindeki kullanıcılara göz kırpan, fiyat anlamında da rakiplerine göre daha ulaşılabilir durumda olan bir kardeşimiz IN2U For Him.

Onun hakkında söylenen “ne iyi ne de kötü kokuyor” tavrına yakınım. Kimi platformlarda fazlaca ve abartılı şekilde eleştirilse de onun amacı dünyayı değiştirmek değil zaten. Basit ve hoş koksun, biraz tatlılık barındırsın, sonlardaki sedir ağacını da popüler/vasat parfümlerinkine benzer versin olarak özetlenebilecek IN2U For Him, kendisine verilen görevi yerine getirmeye çalışadursun, benim için tabii ki başarısıza daha yakın konumda diyebilirim.

Yine şikayet edilen konulardan birisi IN2U For Him’in performansının düşüklüğü. Aslına bakılırsa kalıcılığı fena değil. Bir Calvin Klein EDT’sinden mucize beklememek gerekiyor. Etrafa yayılımı düşük denebilir. Yumuşak ve aromatik yapısına bakarak sıcak ilkbahar günlerinde kullanmak fena olmaz.

Kokusunun tasarımını Carlos Benaim, Bruno Jovanovic, Loc Dong ve Jean-Marc Chaillan birlikte yapmış. Dört ünlü parfümörün birleşip, bu kadar ortalama bir parfüm yapması da ayrıca enteresan olmuş.

Koku Güzelliği:10/6

5 Ekim 2019 Cumartesi

Cacharel – Eden (1994)

İncil’e göre ilk insanların kusursuz mutluluk ve refah içinde yaşadıkları, bozulmamış doğal güzelliklerin olduğu bahçenin adıdır Eden. Kuran’da Adn Cenneti olarak geçen Eden bahçesi, insanlığın maküs kaderi olan bu dünyada bulunmanın anti-tezi belki de. Karşımıza çıkan kötü insanlardan, hayattaki acı tecrübelerden, üzerimizdeki bunaltıcı sorumluluklardan ve çektiğimiz çilelerden kurtulmanın yollarından birisidir Eden cennet bahçesi ve hatta çoğumuzun ütopyasıdır. Çünkü orada ızdırap yoktur, hüzün yoktur, keder yoktur, canımızı acıtan kötülükler yoktur.

Cacharel, 1994 yılı çıkışlı kadın parfümüne Eden ismini vererek hem oldukça iddialı bir yükün altına girmiş hem de bize onun kokusuyla cennet bahçesini vaat etmiş gibi görünüyor. Eden’in resmi tanıtımında “Duyusal bir cennet olan Eden, her kadında doğuştan gelen duygusallığı ortaya koymaktadır. Orası (Eden) mükemmel bir yerdir. Yaşam ve refah kaynağı ile dolu olan ahenkli bir bahçedir. Bu günahın masumiyetle buluştuğu zevk bahçesinden, farklı kokular aynı anda hem taze hem de duygusal olarak ortaya çıkıyor. Eden parfümü bizi bu bahçenin binbir zevkini keşfetmek için büyülü yere götürür.” cümleleriyle parfümseverlerin beğenisine sunulmuş.

Eden’in açılışı temiz ve sabunsu çiçeklerle ve bir parça portakal çiçeğiyle gerçekleşiyor. Başlangıcında beyaz çiçeklerin hakim olduğu ana yapı, orta bölümde fazla değişmiyor. Orta notalarda kuru ve temiz beyaz çiçeklerden ayırt edebildiklerim yasemin ve sümbülteber. Açıklanan notalarında mimoza ve nilüfer var ilginç şekilde. Parfümlerde pek karşımıza çıkmayan çiçeklerden olan nilüfer, parfümün tanıtımında vurgulanmış. Orta kısımda çiçeklerden farklı olarak oldukça kuru ve hatta tozlu paçuli bulunuyor. Beyaz çiçeklerle uyumlu görünen paçuliye belli belirsiz hüzünlü şeftali eşlik ediyor. Kapanışta ana yapı biraz değişiyor. Alt notalarda odunsu tarafa yönelse de sabunsu temiz çiçeklerin etkisi görülüyor. Alt notalarda sandal ağacı ve sedir ağacı nöbeti devralsa da büyük resim pek sürpriz yapmıyor.

Büyük resim derken, Tanrı’nın büyük resminin içinde cennet bahçesi bir detaydan ibaretse, parfümler dünyasında da Eden’in etkisi oldukça sınırlı oldu diyebilirim. 1990’lı yılların ortalarına doğru dünyaya gelen Eden, bize 90’ların Avrupa kültür hayatının seküler yapısının aksini sunmuyor. Bize sonsuz mutluluğu ve sınırsız nimetlerin hazzını yaşatamıyor kokusuyla çünkü fazlasıyla çiçeksi ve hissedilir oranda yapaylık barındıran tarzıyla baş ağrısı yapmayı vaat ediyor kısa vadede. Uzun süreli kullanımdaysa sıkıcı olacağının sinyallerini güçlü şekilde en azından bana veriyor.

Cacharel’in en popüler (zamanında!) parfümlerinden Eden, düz çizgide ilerleyen temiz ama aynı zamanda yapaylık bağışlıyor bizim gibi basit fanilere. Orta kısımdan itibaren çiçeklerle paçulinin yanına eklenen meyvemsi kokmayan şeftali(?) beni ve bazı Eden kullanıcılarını aynı zihinsel çağrışımda buluşturmuş: Gucci – Rush. Her ne kadar Rush’ın ana gövdesini oluşturan plastiğimsi meyveler Eden’de olmasa da ikonizmin ve bohem züppeliğin başucu eserlerinden Gucci’nin kırmızılı deli dolu kadını Rush’ı andırması benim için sürpriz. Çünkü işin içinde cennet bahçesi ve sonsuz huzur vaadi var fakat karşımızda zorlama beyaz çiçekler ve doğal kokmayı bile beceremeyen Eden var.

“Doğanın kokusu, portakal çiçeği, mimoza ve paçuli arasındaki mutlak dengede, tüm inceliklerinde, derinliği kadar tazeliğini de ortaya çıkarır. Duyusal bir cennet olan Eden, her kadının doğuştan gelen duygusallığını ortaya koymaktadır.” dese de Cacharel resmi tanıtımında inanasım gelmiyor. Eden duygusal bir parfüm mü? Bence değil. İçeriğinde kullanılan çiçekler doğadaki kadar saf, pürüzsüz ve gerçekçi mi? Tabii ki hayır. Taze mi kokuyor? Pek sayılmaz. Bize duyusal cennetin kapılarını açıyor mu? Yok, daha neler.

Eden’den lirik şiirsellik beklerken o bana köhne paçuliye eklemlenmiş bıktırıcı beyaz çiçekler verdi. Sonuç olarak sevemediğim ve onu üzerimde taşımaktan zevk almadığımı belirtmeliyim. Benim erkek tenimle uyum sağlayamayan Eden’in kendisiyle eşleşecek doğru kadınları beklediğine eminim. EDP formundaki kokusuysa çok kalıcı. Etrafa yayılımı da fena değil. Onun için biraz dikkatli kullanmak gerekebilir. Otuz yaş üstü kadınların üzerinde taşıyabileceği karakteriyle, genç kız kokusu olmadığını hissettiriyor bir şekilde.

Kokusunu Jean Guichard’ın tasarladığı Eden’i sıcak yaz günlerinde kullanmanızı öneremeyeceğim. Serin havaların parfümü bana göre.

Koku Güzelliği:10/5

30 Eylül 2019 Pazartesi

Vertus – 1001 (2015)

Vertus’un 2015 yılı çıkışlı ilk parfümlerindendi 1001. İsminin ilk önce neden 1001 olduğunu kavrayamamıştım. İlerleyen zamanlarda parfümün doğu masallarının en ünlüsü 1001 gece masallarına atıfta bulunduğunu nihayet anladım. Mısır, Hint, Arap, Mezopotamya ve İran masallarının birleşimiyle oluşan 1001 gece masallarının 8. yüzyıldan günümüze geldiği söyleniyor.

Vertus’un Arap ve Ortadoğu kültürüne öykünen parfümü 1001’in resmi tanıtımlarında da bu etki görülüyor: “1001 gece masalının büyüsü, mimoza ve karanfilin dokunuşuyla kendi hikayesini en derine yazar. Sandal ağacıyla harmanlanan karakter, tüm egemenliği devralır. Tarçın ve menekşenin baş döndürücü aşkı”.

1001’in açılışı ferah olmayan tatlı meyveler, anason benzeri yapı ve baharatlarla gerçekleşiyor. Başlangıcı zengin, benzersiz, ilginç ve kafa karıştırıcı denebilir. Fena değil üst notaları. Orta kısımda meyvemsilik geri plana geçerken baharatlı taraf öne çıkıyor. Sıcak sayılabilecek baharatlardan algılayabildiklerim karanfil, kakule ve tarçın. Orta bölümde lezzetli ve modern baharatların izini sürmeye devam ediyoruz. Orta kısmın sonlarında egzotik olmayan amber kokuyu farklı yöne doğru çeviriyor. Kapanışta sandal ağacının etkili olduğu söylenebilir.

Yine bir Vertus parfümü ve yine kafam karışık. 1001, Arap-Ortadoğu aksına yakın olmayan oryantal gibi davranıyor. 1001’in genel tavrının meyveli-baharatlı amber-sandal ağacı kombosu olduğunu iddia etmek için sebeplerim var. Başlangıçtaki kategorize edilmesi zor meyveler ferah turunçgil gibi değil. Onun meyvemsiliği anason-mentol destekli mayhoş meyvemsiliği çağrıştırıyor. Orta kısımdaki baharatların mahiyeti neyse ki daha anlaşılabilir ve dünyasal. Amberin bu tür kullanımını seviyorum ve neredeyse şekerli meşe yosunu kapanışta küçük bir nostalji yaşamama sebep oluyor.

1001, ilhamını masallardan, büyülü hikayelerden, doğunun gizemli ruhundan alıyor. Parfümün genelinde koyu ve karanlık yapı bulunmuyor fakat baştan sona dumansılık algılanabiliyor. Orta kısımda karşıma çıkan safranı zihnim bir şekilde geri plana atıp, diğer notalara odaklanmaya çalıştı. Karanfil ve tarçının harika etkisini ön plana çıkardı bilinçaltım. Meşe yosununun ise böylesine şekerli verilmesine biraz bozuldum çünkü onu kuru ve köksü seviyor benim gibi eski tüfekler.

Anlıyoruz ki modern dünyaya, güncel temaya ait olan 1001 deneyi, kalite anlamında fena iş çıkarmıyor, koku güzelliği bakımından iyi yerde duruyor, sizi kendisine aşık edecek kadar numara sergileyemiyor. Yine de benzerine rastlamadığım bu sıcak baharatlı, dumansı meyveli oryantalin çabasını anlamlı buluyorum. Vertus’un bahsettiği gibi, 1001’in “zarif, görkemli, hipnotik, odunsu çiçek kokusu” olduğu tezine saygı duyuyorum.

Uniseks olarak pazara sunulan 1001 hem erkek hem de kadınların kullanabileceği hoş bir dengede duruyor. Serin havaları sevebilecek yapısı, makul kullanılırsa ılık yaz akşamlarına da uyum sağlayabilir. EDP formundaki konsantrasyonu kalıcılık bağlamında sizi üzmüyor, ilk patlama dışında tene yakın kalıyor.

Koku Güzelliği:10/6.5