26 Temmuz 2019 Cuma

Balenciaga – Florabotanica (2012)

Tüm çağdaşları gibi Balenciaga’nın hikayesi de küçük bir terzi dükkanında başlar. Gipuzkoa’daki çocukluğunun ilk 10 yılı annesiyle işe gidip gelerek geçen İspanyol tasarımcının dikiş hayatı 12 yaşında aynı bölgede çırak olarak çalışmaya başladığı terzi dükkanında start verir. Ve tabii ki inanılmaz bir ünle biten her hikaye gibi, Balenciaga da henüz ilk gençlik yıllarında şehrin en tanınmış ve zengin kadının himayesine girmeyi başarır. Marchioness de Casa Torres, bu umut vadeden çocuğa yatırım yapmakta gecikmez ve mesleği hakkıyla öğrenmesi için Cristobal’i Madrid’e yollar.

Yıl 1919 olduğunda Cristobal İspanya’da saygı duyulan bir tasarımcı ve San Sebastian, Madrid ve Barselona’da butikleri bulunan bir iş adamıdır. İspanya Kraliyet Ailesi’ni de giydirmeye başlayan Balenciaga ulusal ün konusunda tepe noktasına ulaşmayı kısa zamanda henüz 20’li yaşlarındayken başarır. (www.istanbulmodaakademisi.com)”

İşte Balenciaga’nın kısa öyküsü böyleyken, aslına bakılırsa oldukça eskiye dayanır parfüm geçmişi markanın. İlk parfümünü 1947 yılında piyasaya süren Balenciaga, 2000’li yıllara kadar çok fazla ağırlık vermemiş gibi görünüyor koku işine. 2019 yılı itibariyle otuza yakın parfüm üreten Balenciaga, Florabotanica ile oldukça popüler oldu son yıllarda. Kadınların sevdiği bu parfüm, kısa sürede çok satanlar listelerine girmeyi başardı. Balenciaga’nın internet sitesinde Florabotanica’nın çok özel ve farklı bir gül kokusuna sahip olduğu vurgulanmış. Bu deneysel gülün sonsuz cazibeye sahip olduğu vurgulanmış. Bakalım tendeki durumu nasıl Florabotanica’nın.

Parfümün açılışı ferah sayılabilecek yeşil temayla gerçekleşiyor. Açıklanan notalarında nane var ama buradaki yeşillikler daha çok yaprağımsı, aromatik halde gerçekleşiyor. Kısa süre sonra parfümün ana teması gül kendisini göstermeye başlıyor. Ferah güle eşlik eden yeşilliklerle birlikte, canlı ve neşeli devam eden gül, orta bölümde biraz koyu ve sabunsu hale geliyor. Sonlarda da miskli bir gül kokusu olarak tenden ayrılıyor.

Florabotanica, ferah sayılabilecek gül parfümü denebilir. Başlangıcı gayet güzelken, sonlara doğru sıradan ve yüzeysel gül kokusuna dönüşüyor. Orta kısımdan itibaren parfüme yön veren sabunsu hissiyat, kapanışta da bir miktar kendisini gösteriyor.

Florabotanica’nın en ilginç tarafı resmi olarak açıklanan notaları. Parfümlerde pek rastlamadığımız esrar bitkisi kimi kaynaklarda verilmiş fakat Balenciaga’nın internet sitesinde böyle bir notadan bahsedilmemiş. Fil kulağı denen bir bitki var resmi internet sitesinde. Ayrıca nane ve karanfil de vurgulanmış Balenciaga’nın sitesinde. Her zaman için markaların kendi açıklamalarına güvenebileceğimiz için parfümde esrar kokusu var diyemeyeceğim.

Sadece esrar da değil, bazı kullanıcılar amberden de bahsetmişler fakat yoğun şekilde amber de algılayamadım. Florabotanica, ferah, ıslak gül yaprakları gibi kokuyor. Tabii aromatik yeşil temayı da unutmayalım. Büyük değişimler geçirmiyor ve sizi şaşırtmıyor. Hoş bir gül kokusu. Ağır, bıktırıcı ve fazlaca kadınsı değil. Günlük kullanıma uyabilecek basit ve derinliği olmayan gülden bahsedebiliriz.

Fakaat. Evet, başlangıcı güzel ama orta kısmın sonlarına doğru sıkıcı hale gelmeye başlıyor gül teması. Onun soğuk bir tarzı var sanki. Çok sevebildiğimi ve benimseyebildiğimi söyleyemem Florabotanica’yı. Belki de ben erkek bakış açısıyla bu parfüme yeterli değeri gösteremiyorum emin değilim.

EDP formundaki parfümün performansı harika değil. Kalıcılığı iyi ama etrafa yayılımı ortalamanın altında. Tene yakın duruyor. İlkbahar-yaz dönemi için uygun diyebilirim. Kokusunu iki ünlü parfümör Olivier Polge ve Jean-Christophe Herault tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6

21 Temmuz 2019 Pazar

Avon – Aromadisiac For Him (2010)

Uygun fiyatlı parfümler alanında dünyanın en bilinen firmalarından Avon’un her yıl birçok kokusu piyasaya sürülüyor. Neredeyse parfümlerinin sayısı bile belli olmayan Avon, kimi parfümlerin üretimini devam ettirirken, çoğunun üretimini bitiriyor. Tabii üretimi bitirilenlerin yerine hemen yenileri geliyor. Böylesine baş döndürücü parfüm trafiğine sahip Avon’un 2010 yılı Ocak ayı çıkışlı erkek parfümü Aromadisiac For Him’e göz atayım ki parfüm meraklılarının “neden hep çok pahalı parfümleri yazıyorsun” haklı eleştirilerine bir nebze de olsa kendimi savunabileyim 🙂

Aynı yıl hem kadın hem de erkek versiyonları çıkarılan Aromadisiac’ların maskülen olanı For Him, meyveli oryantal olarak sınıflandırılmış. Parfümeri dünyasının cinsel geleneklerinden afrodizyak kavramından ilhamını alan Aromadisiac For Him’in açılışı tatlımsı modern meyvemsilikle gerçekleşiyor. Bir parça turunçgillere eşlik eden incir, ilk saniyelerin dolgun ve karanlık sayılabilecek meyvemsiliğe evrilmesini sağlıyor. Tatlı ve lezzetli incirden kısa süre sonra deri kendisini gösteriyor orta bölümde. Deriye geri planda eşlik eden aromatik otlar, adeta derinin altında eziliyor. Orta kısımdaki deri hafiften yapay ve plastiğimsi denebilir. Son bölümde deri devam etse de odunsu tarafa kayıyor alt notalar.

Aromadisiac For Him, meyveli deri parfümüne benziyor. İki ana öğe var: incir ve deri. İncir parfümleri genellikle ferah tarafa yakın olurlar ve sütsü incir ya da incir yaprağı gibi verilir parfümörlerce. Yazlık parfümlerde kullanılan incir, yeni nesil bazı niş parfümlerde kullanılmaya başlandı ve ben de kaliteli verilince seviyorum incir temasını. Buradaki incir ne ferah ne sütsü ne de incir yaprağı gibi verilmiş. Buradaki incir meyvemsi vurgulanmış. Sonrasındaki deri erkeksi ve meyvemsi denebilir. Deriyi severim ama burada biraz yapay ve vasat kullanılmış.

Ana akım ünlü moda markalarının oldukça yüksek fiyatlı sayılabilecek parfümlerinin karşısına uygun fiyatlarıyla çıkan Avon’un, harikalar yaratacağını beklememek gerekiyor. Koku kalitesi anlamında vasat ve performans olarak da iyi yerde durmuyor ne yazık ki Aromadisiac For Him. Yine de yapılmak isteneni sevdim fakat bunu daha kaliteli yapabilselerdi keşke.

Deri ve incir meyvesini parfümde bir araya getirmek yaratıcı ama kullandığımızın bir Avon olduğunu (küçümsemek anlamında değil) göz önüne alırsak, parfümlere oldukça yüksek rakamlar vermek istemeyen ve açık parfüm de kullanmak istemeyen kişilerin tercihi olabilir Aromadisiac For Him. Ya da parfümlere yeni merak salan genç erkek arkadaşların başlangıç seviyesi basit, hoş ve sınırlı kapasiteli kokusu olarak düşünülebilir Aromadisiac For Him.

Tek düzlemde ilerleyen ve fazlaca değişmeyen parfümün sonbahar-kış dönemine yakışacağını sanıyorum. EDT formundaki Aromadisiac For Him’in kalıcılığı az sayılabilir. Etrafa yayılımı da fazla değil.

Koku Güzelliği:10/6

16 Temmuz 2019 Salı

Vertus – Silhouette (2017)

Vertus’un 2017 yılında en son piyasaya sürdüğü parfümlerden birisi Silhouette idi. Parfümün resmi tanıtım cümlelerinden birisi olan “Kült eserlerin efsanevi yorumları”, Silhouette’yi kullanım döneminde bu sözün ne kadar doğru olduğunu anladım. Yine tanıtım cümlelerinden gidersek, Vertus, parfümü Silhouette’den “Kült beyaz çiçekler ve popüler menekşenin kaynaşması” olarak bahsetmiş. Ayrıca “Aldehitler ve turunçgillerin zıtlığında ilerleyen” bir eser olduğu vurgulanmış. Son olarak “sıcak odunsu notalardan” bahsedilmiş.

Silhouette’nin açılışı tozlu turunçgiller ve meyvemsilikle gerçekleşiyor. Çok ferah sayılamayacak turunçgillere kısa süre sonra sabunsu aldehitler ekleniyor ve parfüm bir anda eski tarz klasik kokuya dönüşüyor. Orta bölümde aldehitlere kuru tütsü, sıcak deri ve biraz da yasemin ekleniyor. Bu haliyle hala 1980’li yılların klasiklerinden farksız kokuyor. Alt notalarda büyük değişim olmuyor. Kapanışta sıcak deri geride kalırken meşe yosunu ve sandal ağacıyla yoluna devam ediyor Silhouette.

Parfümün genelini düşündüğümde koku tarzının tozlu-sabunsu turunçgiller ve tütsü-deri-meşe yosunu tarafına yakın durduğunu söyleyebilirim. Başlangıcındaki aldehitlerin şaşırtıcı şekilde ortaya çıkışı ve onun deri-tütsü ikilisiyle birleşimi hiç fena verilmemiş. Parfümün resmi tanıtımında menekşeden bahsedilmiş ama genel yapıda pek öne çıkmıyor. Çiçek anlamında yasemin, menekşeden önde duruyor. Buradaki çiçekler ve sabunsuluk kadınsı hissiyat vermekten ziyade, eski tarz bir retro koku ağına düştüğünüzü ilan ediyor.

Silhouette, tabii ki şaşırttı beni. 2017 yılında piyasaya sürülen ve modernite unsurlarını bünyesinde barındırmasını düşündüğümüz parfümün efsanevi aldehitli, meşe yosunlu klasiklere öykünmesini sevdim ve takdir ettim. Bu anlamda günümüzde bu koku formunun ticari bakımdan karşılığı olur mu emin değilim ama cesur ve anlamlı bir parfüm Silhouette. Onu deneyen birçok genç arkadaş kokusunu eski tarz bulacaktır muhtemelen ama yaşı benim gibi otuz beşlerini geçenler için hoş bir nostalji yaşatıyor.

Parfümün yüksek kalitesi ve performansının iyi olması tabii ki sevindirici. Yasemin ve aldehitlerin onu biraz kadın kullanımına yaklaştırdığını düşünebilirsiniz fakat deri-paçuli-tütsü üçlüsü o kadınsılığı elimine etmekle görevlendirilmiş adeta. Meşe yosunu ise dengeyi sağlayarak uniseks tarafa yakın tutmuş genel yapıyı. Üst ve orta kısmındaki tozlu ve nostaljik taraf, zamansız bir klasik kokladığınızı düşündürtüyor.

Silhouette’yi üzerimde taşımayı sevdim. Başlangıcında az olan tatlılık, orta kısımda biraz artıyor ama asla yeni nesil şeker bombası parfümlere benzemiyor. Sanki meşe yosununun verdiği ilginç ve anlatması zor bir tatlılık hakim. Orta bölümün geri planından hafiften hayvansı hissiyat da algılıyorum. Sanırım deriden hatta ter gibi kokan civetten mi yoksa dünyevi bir vetiverden mi geliyor hayvansılık karar veremedim.

Sonuç olarak güzel parfüm fakat onu anlamak için biraz kullanmanız gerekiyor. Zaman içinde farklı yönlerini gösteren bu koku formu, yapaylıktan uzak tarzıyla memnuniyet verici. Vasat-çoğunluk kullanıcıya hitap edemeyecek yapısıyla, farklı karakterde parfüm arayan koku ustalarının veya koleksiyonerlerin ilgisini çekeceğini sanıyorum. Kimi Vertuslardaki çılgın kalıcılık, bu parfümde de mevcut. Ayrıca kullandıktan 5-6 saat sonra bile kendisini size ve etrafa hissettirebiliyor. Performans anlamında iyi iş çıkarmış Vertus. Sonbahar-kış kullanımına yakın olduğunu düşünüyorum. Çok genç arkadaşlardan ziyade daha deneyimli parfümistaları bekliyor Silhouette.

Koku Güzelliği:10/7

11 Temmuz 2019 Perşembe

Gucci – Flora (2010)

1966 yılında Gucci’nin Montenapoleone mağazasını ziyaret eden Monako prensesi Grace ile başlıyor kısa hikayemiz. Eşi prens Rainier’le mağazadan alışveriş yapan prenses Grace’in şerefine Rodolfo Gucci, bir anı olması için prensese hediye vermek ister. Mağazadaki herhangi istediği ürünü seçmesini ister Rodolfo Gucci. Prenses Grace bir eşarp ister fakat bay Rodolfo, prensese özel, çok daha güzel bir hediye vermek ister.

Hemen ressam ve illüstratör Vittorio Accornero ile iletişime geçilir ve eşarbının üzerine işlenmek üzere motifler tasarlaması istenir. Vittorio Accornero, Gucci markasının kimliğine uygun, rengarenk çiçek desenler tasarlar ve eşarpların üzerine işlenir. Bu desenlerin ismi Flora motifi olarak belirlenir. İlginç olan ise Flora motifinin daha sonraki yıllarda Gucci’nin birçok farklı ürününde kullanılmasıdır. Hatta 1970’li yılların ortalarında Floransalı bir şirket tarafından seramik tabaklara bile işlenerek satılır.

2005 yılına kadar unutulmuş gibi görünen Flora motifi, bu senede Gucci’nin çantalarına işlenerek tekrar popüler olması sağlanır. 2009 yılındaysa tabii ki Flora isimli parfüm piyasaya sürülür. Gucci’nin böylesine fırsatı kaçırması olası değildir. Flora parfümleri kadınlar için üretiliyor ve kutusunun üzerinde de Flora motifi işlenerek satışı yapılıyor. 2019 yılının temmuz ayı itibariyle beş parfümlük seri haline geldi Flora parfümleri. Ben de bir süredir Flora’nın EDP versiyonunu kullanıyorum. Bakalım bana neler hissettirmiş bu renkli kız.

Flora’nın açılışı parlak ve sabunsu meyvelerle gerçekleşiyor. Üst notalarda kayısı-şeftaliye benzettiğim buruk ve hüzünlü meyvelere bir parça da turunçgiller eşlik ediyor. Orta bölümde kadınsı hissiyat ve çiçeksilik biraz daha artıyor. Saldırgan olmayan kadınsı çiçeklerden şakayık ve gül ayırt edilebiliyor. Şakayığın kokusunu parfümlerde pek sevemiyorum ne yazık ki. Onun dışında orta bölümde sabunsuluk biraz daha artıyor. Son bölümde sabunsu çiçeklere paçuli kucağını açıyor. Alt notalarda kadifemsi ve yapay paçuli adeta tek yetkili diyebilirim.

Flora’yı meyveli-çiçeksi paçuli parfümü olarak tanımlayabilirim. Ferah sayılamayacak tatlı ve neredeyse tozlu meyvelere eşlik eden, uysal ve yapay çiçeklere eklenen yine yapay paçuli, parfümün kalite hissiyatını ne yazık ki düşürüyor. Yeni nesil tek düze ilerleyen yapay çiçeksi paçuli fikri eski değil ama uygulaması daha iyi yapılabilirdi. Gucci’nin yeni nesil kadın-erkek parfümlerindeki yapaylık Flora’da da var.

Flora, bana garip biçimde Gucci’nin efsane kadın parfümlerinden Rush’ı hatırlattı. Rush’ın o şuh, cüretkar, saldırgan ve aykırı şekerli, yapay meyveli kokusu ile Flora’nın sakin meyveli-çiçeksiliği karşılaştırılamaz olsa da Flora’nın orta kısmından itibaren algıladığım plastiğimsi, şekerli, yapay tozlu meyveleri sanki Rush’ın modern hayaleti gibi geri plana gömmüş Gucci ustaca.

Fakat… Yine evin ablasının oldukça sevdiği Flora, bu haliyle çoğu kadının kalbini kazanabilir. Eğer sizde Gucci kadınıysanız, bir şekilde dikkat çekici ve çarpıcı kadın parfümü arıyorsanız, genç kızı işi gibi kokmasın diyenlerdenseniz, Flora emrinize amade şekilde parfümeri raflarında sizi bekliyor. Uzun süreli kullanımlarda sıkıcı olacağını düşündüğümü, yapaylığın bir süre sonra plastiğimsi hal aldığını ve dikkatli/titiz burunları rahatsız edeceğini baştan söyleyeyim. Gerisi size kalmış.

İlk çıkan Flora EDT olanıydı. Ben EDP’yi kullandım. Kalıcılığı ve etrafa yayılımı normal düzeydeydi. Sonbahar-kış kullanımına yakın duruyor gibi.

Koku Güzelliği:10/5