18 Ocak 2019 Cuma

Etat Libre d’Orange – Rien Intense Incense (2014)

Aldehit, amber, hayvansılık, deri, tütsü, paçuli, gül, iris, kimyon, meşe yosunu, styrax…

Bir parfümün içeriğinde yukarıdaki notaların tamamının olması, başımıza geleceklerin önceden habercisidir çoğu zaman. Sıradışı niş parfümevi Etat Libre d’Orange’nin 2006 çıkışlı parfümü Rien’den sonra berbat isimli devam parfümü piyasaya sürüldü: Rien Intense Incense. 2006 çıkışlı Rien, şeffaf ve klasik ELDO şişesinde satılırken 2014 çıkışlı asi kardeşi Rien Intense Incense, simsiyah şişesiyle raflarda yerini aldı. Normal parfümler için normal yazılar kaleme almaya çalışan bendeniz, söz konusu anormal parfümler olunca yazılarımın da anormal çizgide olmasına engel olamıyorum. Ve işte bu aldehitli, sabunsu, derili, tütsülü, hayvansı, koyu, karanlık şiprenin bende hissettirdikleri…

Rien Intense Incense’yi anlamak için Caravaggio’nun tablolarının karanlığını, Munch’un “Çığlık”ını, yeraltı edebiyatının karamsar doğasını, satanizmin doruklarını, Marquis de Sade’nin canavarlıklarını, korkutucu Ortaçağ Avrupa’sının dehlizlerini, Bukowski’nin en sevdiği şeylerden olan at yarışlarını, çölde ölmüş hayvan leşlerini, dünyayı yönettiği söylenen gizemli tarikatların insan öldürme ayinlerini, sadist bir seks partisini, mazoşist sevgilileri, dünyanın en berbat kokan yerlerinden olan tabakhaneleri, yanan lastik fabrikasını, cadıları, fantastik canavarları, pasif-agresif psikopatları aklınıza getirmelisiniz muhtemelen.

Ve evet, bu bir parfüm mü yoksa anti-parfüm mü? Bu kokan şey üzerinize sürülebilir mi yoksa uçuk bir haute-couture mü? Bu parfüm bir markanın sıradışı olma çabasının iflası mı yoksa parfümler tarihinin müstesna bir bileşeni mi? Bu arkadaş bir anarşist mi, popülist bir çöp mü? Bu parfüm ne iş yaptığı belli olmayan ama ünlü denerek magazin sayfalarında şişirilen boş beleş tiplerin kullanacağı tiki kokusu mu yoksa parfümden gerçekten anlayan ve ne istediğini bilen bilinçli parfümseverlerin tercih edeceği son duraklardan mı? Kısacası hayal kırıklığı mı, şaheser mi?

Bu soruların hiçbirisine cevap vermeyeceğim. Rien Intense Incense, karanlıklar, zorlamalar, abartılar, gizemler, sektörel endişeler, insan doğasının korkuları, duygu dünyalarının çatışması, acıklı bir ölümü ve cenaze evinin umutsuzluğunu çağrıştırıyor zihnimde.

Bu parfüm algılarınıza saldıran zorba rolünü de oynayabilir, uyuşturucunun vereceği zevk ve uyuşukluğa da sebep olabilir. Onu nasıl kullanacağınız ve ondan neler sağlayacağınız önemli yoksa o sizi önüne katar ve götürür. Bu sert, ödünsüz, acımasız orta yaşlı adam veya cadaloz kadın size hayatınızın kokusal deneyimini yaşatabilir de “bu muymuş böylesine abartılan Rien Intense Incense” diye düşünmenize sebep olabilir.

ELDO’nun, bu parfümü “dramatik” olarak tanımlaması anlamlı sayılabilir. Her ne kadar genel olarak dramatikliği farklı düşünsek de içinde gerilim, çatışma gibi durumlar bulunan olay anlamıyla değerlendirirsek, Rien Intense Incense dramatik sayılabilir. Onun, insanların coşkulu şekilde duygularını kamçılamaktan hoşlandığını bile düşünebiliriz. Peki, yine kendi internet sitelerindeki duygusallık! vurgusuna ne demeliyiz.

Rien Intense Incense için duygusal tanımı en son söylenecek şeylerden birisi. Duygusal yerine duyusal desek eminim daha doğru olur fakat ELDO şu konuda haklı ki bu parfüm “unutulmaz şekilde garip ve harika potansiyele sahip”. Onun içerisinde bulunan yoğun tütsü gerçekten de “duyulara meydan okuma”.

Hala mı aklınızda birşeyler canlanmadı? O zaman Bandit, Aromatics Elixir, Cuir Mauresque, Comme des Garçons Black/Avignon, L’Air du Desert Marocain, Fetish Pour Homme, Cuir Ottoman, Tauer – Incense Extreme, Salvador Dali Pour Homme nasıl kokuyorsa Rien Intense Incense de öyle davranıyor.

Sonuç olarak her deneyimin bir sınırı vardır ve parfüm deneyiminin sınırı Rien Intense Incense’dir ELDO’ya göre.

EDP formundaki bu arkadaşın performans gibi bir derdi yok çünkü delirmiş gibi üzerinizden çıkmıyor. Etrafa yayılımı da fazla, onun içindir ki markanın uyarısını dinleyin: “Onu kullanırken dikkatli olun”. Bu parfümü ya kimsenin olmadığı Kuzey Kutup dairesinin oralarda ya da mümkünse sadece uzay seyahatlerinizde kullanın çünkü muhtemelen çok az kişi kokusunu beğenecektir.

Hadi ama kadınlar, araba lastiği altında kalmış hayvan leşi gibi kokmak ister misiniz? Eğer parfümün içindeki aldehitler hayatımızı kurtarır derseniz siz bilirsiniz. Erkekler için uygun olsa da sanat sanat içindir, sanat halk için değildir. Evinizin arka bahçesinde, öldürüp gömdüğünüz en az beş kişi varsa bu parfüm tam size göre. İyi şanslar…

Koku Güzelliği:10/6

14 Ocak 2019 Pazartesi

Paco Rabanne – Olympea (2015)

Mısır’ın İskenderiye şehrinde doğan Kleopatra hakkında birçok hikaye anlatılır. Dillere destan güzelliği olduğundan tutun da müthiş zeki ve acımasızlığına kadar onlarca öykü bulunabilir. Mısır Kraliçesi Kleopatra’nın aslen Yunan kökenli olduğunu belirtir çoğu kaynak. Bu anlamda çoğu zaman Yunan mitolojisindeki hayali figürlerle karıştırılır Kleopatra. Oysa uzun yıllar Mısır halkının yöneticisi olarak birçok savaşa katılmıştır.

Tarihler 2015 yılını gösterdiğinde bir moda markası, ilhamını modern zamanların Kleopatra’larından alan parfüm piyasaya sürer. Paco Rabanne’nin Olympea’sı, ismindeki Yunan mitolojisi çağrışımıyla bize hem Kleopatra’nın memleketi antik Yunan’ı çağrıştırır hem de Paco Rabanne’nin Invictus’la başlayan sürecinin devam ettiğini kanıtlar. Paco Rabanne’nin internet sitesinde Olympea, ferah oryantal/gurme olarak sınıflandırılmış ve özgün-şehvetli olarak tanımlanmış.

Parfümün açılışı kuru beyaz çiçeklerle gerçekleşiyor. Üst notalarında kadınsı yasemin güçlü şekilde kendisini hissettiriyor. Birkaç dakika sonra yasemine zencefil eşlik etmeye başlıyor. Zencefilli yasemin, orta kısımda hoş bir sürprizle karşılaşıyor: Tuz. Orta notalarda ferah sayılamayacak tuzlu yasemin haline dönüşüyor Olympea. Biraz ambergris de hissediliyor orta bölümde. Son kısımda çiçeklerin etkisi azalırken yumuşak vanilya ortaya çıkıyor. Kapanışta oldukça zor algılanan alt notalarda tuzlu vanilya hakim diyebilirim. İşte size Olympea’nın kısa özeti.

Paco Rabanne’nin bu iddialı kadın parfümünün oldukça kadınsı koktuğunu, tatlılığın ise diğer modern parfümlere göre daha az olduğunu söyleyebilirim. Genel olarak tekdüze ilerleyen kuru/tozlu çiçek parfümü Olympea. Kuru beyaz çiçeklere eklenen tuz efekti ve sonlardaki zayıf vanilyadan başka bir koku burnuma gelmedi ne yazık ki. Çok basit kokan, derinliği olmayan, cansız ve sıkıcı bir yasemin parfümü bana göre. Tabii ki benim erkek tenim ve burnum için fazlasıyla kadınsı. Bu durum onu üzerimde taşımaktan keyif almadığımı hissettirdi çoğu zaman.

Sonuç olarak kalite anlamında idare eden yapısıyla Olympea, beklentilerimi karşılamaktan uzak kaldı. Doğru kadında ve doğru zamanda hoş bir parfüme dönüşecek Olympea’yı almadan önce denemenizi öneririm.

EDP formundaki Olympea’nın performansı etkileyici değil. Kalıcılığı yeterli olsa da etrafa yayılma anlamında sınıfı geçemiyor. Sıcak havalardan ziyade serin zamanlarda kullanmak daha iyi fikir. Sonbahar-kış mevsimlerine uyacağını düşünüyorum. Günlük kullanımlara uyabilecek, süslü kıyafetlerle sırıtmayacak, kullanması ve sevmesi kadınlar için kolay bir parfüm imajı çiziyor sanki.

Kokusunu ünlü burunlar Loc Dong, Anne Flipo ve Dominique Ropion gibi sektörün yakından tanıdığı isimler birlikte oluşturmuş.

Koku Güzelliği:10/5

10 Ocak 2019 Perşembe

Dolce & Gabbana – The One Royal Night (2015)

Dolce & Gabbana’nın The One isimli parfümlerinin sayısını artık takip edebilmek bile mümkün görünmüyor. 2019 yılının Ocak ayı itibariyle yirmiden fazla parfüme sahip The One serisi. Gerek kadın gerekse erkek The One’lar, yüksek satış rakamlarını her daim görüyorlar ve bu durum Dolce & Gabbana’nın vazgeçemeyeceği bir kar demek aynı zamanda.

2015 yılında The One For Men’lere yeni kardeş gelmişti. The One Royal Night isimli bu yeni flanker, özel sürüm olarak raflardaki yerini aldı. Parfümün şişesindeki Arapça yazı ve içeriğindeki baharatlar, onun Arap-Ortadoğu pazarı için meydana getirildiğini anlatıyor bize. Dolce & Gabbana’nın internet sitesinde The One Royal Night, odunsu oryantal olarak sınıflandırılmış. Ayrıca kokusunun gizemli, sofistike ve erkeksi olduğu vurgusu yapılmış. Bu parfümün bizi Ortadoğu’ya kokusal yolculuğa çıkartacağı ve baharatların çok yönlü dünyasını keşfedeceğimizi belirtmiş. Son olarak ise parfümün güçlü fakat aynı zamanda pürüzsüz olduğu söylenmiş. Hem geleneksel hem de çağdaş yönü öne çıkarılmış.

The One Royal Night’ın açılışı tatlı turunçgiller ve meyvelerle gerçekleşiyor. Şekerli portakal, mandalina, egzotik leziz meyvelerle başlayan The One Royal Night, orta kısımda baharatların etkisine giriyor. Kakule ve küçük hindistan cevizine eşlik eden metalik sayılabilecek odunsu notalar, parfümün ana aksını oluşturuyor. Tabii başlangıçtaki meyveler de hala hissediliyor orta bölümde. Sonlarda odunsu tarafı öne çıkıyor. Sedir ağacı, amber ve sandal ağacıyla kapanışı yapıyor.

Şimdi olay şu. Dolce & Gabbana markası, büyüyen Ortadoğu koku pazarından pay kapmak için bu parfümü piyasaya sürmüş. Gerek ismindeki kraliyet vurgusu gerekse Arapça yazı, parfümün yönünün doğu olduğunu anlatıyor. The One For Men’in modern, Fransız ve batılı koku formuna, baharatlar (kakule) ekleyerek ve ismini Royal Night yaparak bu pazara giren Dolce & Gabbana kendince doğru yapmış. Diğer ana akım markaların bu tür Ortadoğu’yu hedefleyen parfümlerinde öd notası kullanılırken Royal Night’ta bu yola başvurulmamış. Öd teması yok onun yerine baharatlar eklenmiş ama buradaki baharatlar kuru, ağır ya da koyu/karanlık değil.

Royal Night’ta başrol meyveli baharatlarda diyebilirim. Meyveler neredeyse leziz tropikal tarza sahip ve baharatlar (ağrılık kakulede) hiç de karanlık değil. Bu durum parfümün hem ismiyle hem de konseptiyle uyumsuz diyebilirim. Parfüm Merakı, bırak konsept uyumsuzluğunu da bize kokusu güzel mi ondan bahset derseniz, o zaman klasik The One For Men’e benzer bir yapıdan bahsedebilirim. 2008 çıkışlı The One For Men’de meyveli tütün kullanımı varken, Royal Night’ta tütün bulunmuyor. Onun yerine metalik sayılabilecek baharatlar yer alıyor. İşte size Royal Night.

Kokusunu sevdim mi? Kötü koktuğunu söylemek nasıl mümkün değilse harika olduğunu söylemek de zor. Oldukça basit, çokça tekrar edilen, zaman zaman genç erkekleri hedefleyen bir parfüm olduğu izlenimi veren The One Royal Night, tatlılığın fazlaca kullanılmasıyla hayal kırıklığı yaşattı biraz. Kalite ve malzeme kalitesi anlamında fena değil ama çok özel bir tarafı olmayan tarafıyla da büyük boy şişesini almaya değer mi emin değilim. Yine de herkesin sevebileceği basit ve popüler tarzı onu arkadaşlarınıza hediye etmek için güvenli seçenek haline getiriyor.

EDP formundaki The One Royal Night’ın performansı harikalar yaratamıyor. Kalıcılığı gayet iyi fakat etrafa yayılımı zayıf. Hafif bir ten kokusu gibi davranıyor. Çok soğuk günlerde kullandığım zaman meyveli yönünü öne çıkaran Royal Night, daha ılık havalarda baharatlı tarafını gösteriyor. Bu anlamda ılık ilkbahar-sonbahar döneminde kullanmak iyi fikir. Günlük kullanıma ve rahat kıyafetlere uyum sağlayabileceğini düşünüyorum.

Koku Güzelliği: 10/6

6 Ocak 2019 Pazar

Jul et Mad – Garuda (2015)

Julien Blanchard ve Madalina Stoica’nın Paris’in bir kafesinde tesadüfen tanışmaları ve aşk yaşamaları, belki de bir niş parfüm markasının doğmasına sebep oldu. Romanya kökenli Madalina Stoica, Paris ziyaretinde hayatının böylesi bir yöne gideceğini muhtemelen tahmin bile edememişti. Ve bu iki sevgilinin isimlerinin ilk heceleri Jul et Mad, kurdukları niş parfümevinin adı oluverdi.

Paris kökenli Jul et Mad, niş parfüm takipçileri tarafından ilgiyle takip ediliyor. 2019 yılının başları itibariyle 11 parfümlük koleksiyona ulaşan Jul et Mad, benim de ilgimi çeken markalardan birisiydi. İlk defa bir Jul et Mad parfümü denedim ve Garuda hakkında kafamın karıştığını söyleyebilirim.

İsmini Hint mitolojisindeki hayali bir kuş figürü olan Garuda’dan almış. Markanın internet sitesinde öd notası öne çıkarılmış. Garuda’nın açılışı tatlı ama ferah olmayan turunçgillerle gerçekleşiyor. Portakal-mandalina benzeri turunçgillere bir süre sonra içki teması ekleniyor. Açıklanan notalarında rom var ki muhtemelen oradan geliyor alkol kokusu. Mandalinalı roma, orta kısımda koyu ve egzotik amber eşlik etmeye başlıyor. Orta kısımda baharatlar var fakat keskin değiller ve geri planda kalmayı tercih ediyorlar. Şekerli ve sulandırılmış hissi veren sedir ağacı ve miskle kapanışı yapıyor Garuda.

Garuda’nın resmi tanıtımında Kamboçya ödü, safran, baharatlar ve meyvelerden bahsediliyor. Kullanım döneminde öd ve safrana büyük yer verilmediğini hissettim. İyi de Garuda nasıl kokuyor? Bana göre mandalinalı egzotik bir amber parfümü. Diğer öğeler kokuya zenginlik katmak için eklenmiş sanki. Tanıtımındaki öd ağacı vurgusuna binaen, yoğun bir öd parfümü beklemeyin. Parfümlerde sevemediğim safrana karşı her zaman için seçici tarafım alarmdadır fakat baskın safran yok neyse ki.

Garuda, tekdüze ilerleyen, fazla katmana sahip olmayan, kalite anlamında iyi ama çarpıcı ya da etkileyici kokmayan bir parfüm. Belki de beklentim fazlaydı Garuda’dan ama kullanım döneminde bir şişesinin acilen alınması gereken parfümler listesinde yer almayabileceğini düşünüyorum.

Aslında parfümün şişesinin ve sıvısının rengi kokuyla tam uyumlu. Turunçgilli amber kokan parfüme yakışan renk de tam bu. Hafiften hüzünlü, karanlıktan ziyade egzotik, Ambre Dore, Ambre Precieux, Ambre 114 tarzına yakın ama onlar kadar koyu ve karanlık olmayan ve içkimsi turunçgillerle yumuşatılmış bir amber parfümü sanki Garuda. Bana garip şekilde Bentley’in harika parfümü For Men Intense’yi hatırlattı zaman zaman Garuda.

Ambre Fetiche, Ambre Sultan ve 1740 gibi harika örnekler varken Garuda’nın bu segmentte pek şansı yok bana göre. Gerçi Garuda’nın rakiplerinden farkı Extrait de Parfum formunda olması. Bu durum onun performansına olumlu yansımış. Kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı da fena değil. İnatçı ve tenden kolay kolay çıkmayan parfümler kategorisine dahil edilebilir Garuda.

Uniseks olarak sunulsa da erkek kullanımına yakın bence. Tam bir kış parfümü. Kokusunu son yıllarda birçok niş marka için parfüm tasarlamış genç burunlardan Luca Maffei yapmış.

Koku Güzelliği:10/6