5 Aralık 2018 Çarşamba

Azzaro – Wanted by Night (2018)

Azzaro’nun 2016 yılında piyasaya sürdüğü erkek parfümü Wanted’ın kısa süre sonra devam kokuları gelmeye başladı. 2017 yılında Wanted Freeride çıktı. 2018’de ise Wanted by Night karşımızdaydı. Serinin ilk parfümü Wanted’ı yakın zamanda kullanmış ve pek başarılı bulmamıştım. Bakalım Night versiyonu nasıl olmuş.

Azzaro’nun internet sitesinde Wanted by Night odunsu-oryantal-baharatlı koku ailesine dahil edilmiş. Parfümün açılışı ekşi ve buruk turunçgillere eşlik eden vasat meyvelerle gerçekleşiyor. Sulandırılmış hissi veren mandalina-portakal ve mahiyetini çıkartamadığım şekerli ve modern meyveleri tabii ki sevemedim. Orta kısma geçildiğinde neyse ki meyveler, baharatlara eşlik ediyor. Dinamik ve canlı baharatlar bir parça metalik ve bolca tatlılık içeriyor. Baharatlara tütün ve sedir ağacı da eşlik ediyor. Sedir ağacı tahmin edeceğiniz üzere yapay ve neredeyse Iso E Super tarzında. Kapanışta yapay sedir ağacı, kuru vetiver ve ambroxan benzeri yapıyla sonlanıyor.

Wanted by Night, son yıllarda örneğine çokça rastladığımız yapay-modern-metalik, aromatik-meyveli-baharatlı-odunsu bir vasatlık örneği diyebilirim kısaca. Evet, bu yazının tamamı bir önceki cümlede özetlenebilir sanırım. Marketlerde satılan ucuz, genç erkekleri (15-21) hedefleyen, hiçbir amacı ve çekiciliği olmayan bir deneme daha gelmiş Azzaro’dan. Ah be Azzaro, bari geçmişindeki ünlü erkek parfüm klasiklerinden biraz utansan da şöyle ucubeleri karşımıza parfüm diye çıkartmasan keşke.

Başlangıçtaki ekşi ve kötü meyveler ne yazık ki orta kısmın sonlarına kadar hissediliyor. Bir tek sıcak baharatlı orta kısım sevilesi, onun dışında direkt cinayet sebebi Wanted by Night. Absürt ve çocukça şişesinden bahsetmeme bile gerek yok sanırım.

Daha da bir şey yazasım gelmiyor Parfüm Meraklıları siz anladınız durumu. Ultra jenerik bu arkadaşın tasarımcıları Michel Girard ve Quentin Bisch. EDP formundaki Wanted by Night’ın performansı iyi değil. Etrafa yayılımı düşük, kalıcılık eh işte. Serin ilkbahar-sonbahar kullanımına uygun. Günlük kullanıma, spor kıyafetlere uyum sağlayacaktır.

Koku Güzelliği:10/4

1 Aralık 2018 Cumartesi

Oliver & Co. – Resina (2012)

Madrid merkezli niş parfümevi Oliver & Co.’nun avangart tarzı, beklenmedik ve tutkulu parfümler yapmalarını sağlıyor. Dünya niş parfüm sektöründe yavaş yavaş ismini duyurmaya başlayan Oliver & Co.’nun geçtiğimiz aylarda Vetiverus’unu denemiş ve pek beğenmemiştim. Bakalım Resina neler hissettirecek bana.

Kendi sitelerinde şöyle tanıtılmış Resina: “Reçinelerin çoğunun harmanlandığı pervasız bir bileşim: labdanum, mür, opoponaks, benzoin ve diğerleri. Sonuç, baharatlı ve hoş çiçek notalarıyla dolu zengin ve görkemli bir karışımdır ve bunların hepsinin toplamı olan yeni bir reçine kokusuyla sonuçlanır. Bu bileşenler şık ve cüretkar bir koku oluşturan, Avustralya ateş ağacı yağının nadir esansı ile birleştirilmiştir.”

Resina’nın açılışı plastiğimsi reçinelerle gerçekleşiyor. Üst notalardaki reçineler keskin ve kuru değil, kremsi, yumuşak ve sakin. Orta kısma geçildiğinde plastiğimsi-pudralı hissiyat azalırken, yumuşak baharatlar devreye giriyor. Bir parça kadınsı olmayan yasemin de var sanki orta kısımda. Son bölümde keskin olmayan odunsu notalarla kapanış gerçekleşiyor. Bir parça da kremsi vanilya var odunsulara eşlik eden. Resina’nın tüm olayı bu kadar.

Şimdi Oliver & Co.’nun internet sitesinde Resina’nın açıklanan notalarını yazayım da şaşırıp kalın: “Benzoin, kahve Co2 özütü, elemi reçinesi, fir balsamı özütü, ateş ağacı, buhur, ferah zencefil, yasemin, labdanum, mür, küçük hindistan cevizi, opoponaks, rooibox tentürü, yıldız anason, tolu balsamı, tonka fasulyesi.” Görüleceği üzere reçinelerin ağırlıkta olduğu notaların arasında kahve, buhur, rooibox, ateş ağacı gibi enteresan içerikler var fakat kullanım döneminde kahve ve buhura rastlamadım. Ateş ağacı ve rooibox’un nasıl koktuğu konusundaysa en ufak fikrim yok.

Resina’nın ismini ve notalarını gördüğümde bolca reçineli, ağır, keskin, baş ağrısı yapacak kurulukta bir parfüm bekliyordum, tabii ki yanıldım. Resina, yumuşak sayılabilecek plastiğimsi, pudramsı, kremsi, vanilyamsı, hafiften dumansı reçine-baharat parfümü gibi duruyor. İçerisindeki reçineler başka parfümlerde rastladığım reçinelere benzemiyor. Buradaki reçineler ağaçsı, çamsı, kozalağımsı ve yeşil değil. Reçineler, baharatlar ve odunsular da aynı şekilde kremsi, steril, endüstriyel şekilde verilmiş.

Bazı yorumcuların Resina’daki o derimsi-plastiğimsi hissiyatı yeni alınmış lastiğe, dalış giysisine, pudralı ameliyat eldivenlerine, deri el çantalarına benzetmelerini kesinlikle anlıyorum. Gerçekten de deriye benzeyen o tuhaf plastiğimsi hissiyat sonlara kadar mevcut ama ne olduğunun ismini bir türlü koyamıyorum.

Fotoğraf scentbar sitesinden alınmıştır.

Resina, ilginç şekilde Comme des Garçons’un Odeur serisi parfümlerine benziyor sanki. Örneğine pek rastlanamayacak bu soyut koku formu canlı değil, stabil, sakin, durağan ve tekdüze. Ayrıca karanlık, koyu ve ağır da değil Resina. Bu parfümü bir renge benzetsem beyaz olurdu.

Resina, çarpıcı ve aklınızı başından alan bir arkadaş değil. Farklı bir temayı kokusuna yansıtmış. Çok ilgimi çektiğini ve kullanmaktan keyif aldığımı söyleyemem Resina’yı. Kötü değil ama sanırım bana göre de değil Resina.

EDP formundaki Resina’nın kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı ortalama seviyede. Uniseks olarak pazarlansa da hafiften erkek tarafına yakın duruyor. Sonbahar-kış kullanımına uygun olacaktır. Kokusunu Oliver Valverde tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6

27 Kasım 2018 Salı

Yves Saint Laurent – Mon Paris (2016)

Yves Saint Laurent’in 2016 yılı çıkışlı Mon Paris isimli kadın parfümünün şimdiden ona yakın devam kokusu piyasaya sürüldü. İsminden de anlaşılacağı üzere ilhamını Paris şehrinden alan Mon Paris, bu büyülü şehrin aşk ile olan güçlü bağını parfüme yansıtmak istemiş. Kendi internet sitesinde sıcak çiçeksiler olarak sınıflandırılan Mon Paris’in açıklanan notalarında çilek, ahududu ve datura çiçeği öne çıkarılmış.

Daha önce bir parfümde rastlamadığım datura çiçeğinin halüsinasyonlara yol açan, öldürücü özelliği bulunan bir çiçek olduğunu okudum ve parfüm daha da ilgimi çekti. Mon Paris’in açılışı lezzetli ve mayhoş ahududuyla gerçekleşiyor. İlk saniyelerde çok sevdiğim bir meyve olan ahududuyla karşılaşmak mutluluk verici. Birkaç dakika sonra ahududuya, koku karakterleri benzer olan çilek ekleniyor. Çilek, ahududu kadar başarılı ve doğal verilmemişse de fena değil. Orta kısımda çileğe beyaz çiçekler eşlik etmeye başlıyor. Yasemin ve şakayığın öne çıktığını söyleyebilirim. Başlangıcına göre oldukça kadınsı tarafa kayan kokusu pek bana göre değil sanki. Sonlarda kadifemsi ve yapaylık sınırındaki paçuliyle veda ediyor Mon Paris.

Karşımızda baştan sona feminen bir yapı var. Harika meyveler, burun tırmalayan çiçekler ve paçuli-misk, onu tam bir kadın parfümüne dönüştürüyor. Oldukça tatlı, yapay, zaman zaman metalik, sıradan, bilindik bir kadın parfümü tadında Mon Paris. Canlı, neşeli, havalarda uçuşan pozitif kokusu var fakat kalite ve yaratıcılık anlamında pek bir şey vaat etmiyor. E zaten Loreal’in piyasaya sürdüğü Yves Saint Laurent parfümlerinden çok da bir şey beklememek gerektiğini biliyoruz. Tabii ki çok satmaya yönelik, risksiz, ticari bir koku formunu burnumuza dayayan Loreal bize bir sanat eseri sunacak değildi. Yine de geçmişinde harika parfüm klasikleri olan böyle bir marka için daha eli yüzü düzgün bir parfüm tasarlayabilirdi. Sanırım çok şey bekliyoruz bu anlı şanlı markalardan.

Burun tırmalayan çiçeklerden bahsettim ama datura çiçeğinden bahsetmedim sanırım. Nasıl koktuğu konusunda fikrimin olmadığı datura çiçeğinin büyüleyici ve sarhoş edici etkisi vardır muhakkak ama Mon Paris emin olun böyle bir parfüm değil. İnsanların kendilerini olmadıkları kadar güçlü gösteren, çılgınlıklar yaptırabilen datura çiçeği, Mon Paris’te hiç bir işe yaramamış anlaşılan 🙂

Tam bir meyveli-çiçeksi olan Mon Paris, günlük kullanıma, spor kıyafetlere, Avm gezmelerine, hafta sonu dolaşmalarına rahatlıkla uyum sağlayacaktır. Her ne kadar performansı sorunlu olsa da ara ara tazelemeyle bu sorun çözülebilir. Etrafa yayılımı az olan Mon Paris’in kalıcılığı idare eder. Benim kullandığım ilk çıkan EDP formunda olanıydı.

Kokusunun tasarımını Olivier Cresp, Harry Fremont ve Dora Baghriche birlikte yapmış. Ilık ilkbahar-sonbahar günlerine yakışacağını sanıyorum.

Koku Güzelliği:10/5

23 Kasım 2018 Cuma

Hugo Boss – Boss The Scent (2015)

“Baştan çıkarma, günümüzün post-modern döneminde görece olarak kolaylaştı. Çoğu zaman fazla çaba harcamadan anlık, görsel bir haz elde edilebilir. Hugo Boss ise farklı türde baştan çıkarmaya inanır. Hugo Boss’un sanatsal tabir edilebilecek baştan çıkarması yavaş, istikrarlı aynı zamanda kendine güvenmeyle umursamazlık arasındaki mükemmel dengeye sahiptir. Hugo Boss erkeğinin kendine özgü baştan çıkarma varlığı benzersizdir. Kadınların kulağına fısıldamanın, haykırmaktan daha etkili olacağını bilir.

Yeni Boss The Scent parfümü, Hugo Boss erkeğinin farklı bir çehresini meydana çıkarır. Boss erkeği, profesyonel başarılardan ziyade kişisel başarıya önem verir. Boss erkeğinin kişisel başarıları, daima cazibesini kanıtlar. Baştan çıkarma hakkındaki bu ayırt edici izler, Hugo Boss’un yeni ana parfümüne işaret eder ve entelektüel zekadan ziyade duygusal tarafı yansıtır.

Boss The Scent, Afrika’ya özgü bir içeriğe sahiptir: Afrodizyak maninka meyvesi. Ayrıca çarkıfelek meyvesi ve rom içkisi önemli yere sahiptir bu parfümde fakat maninka meyvesi daha derin ve içine işleyen bir şey çağrıştırır: Hafızanın geriye çekilmesi ve arzunun öne çıkması.”

Hugo Boss’un 2015 çıkışlı erkek parfümü Boss The Scent’in resmi tanıtımı yukarıdaki cümlelerle yapılmış. Markanın yeni yüzünü temsil eden Boss The Scent serisi yeni parfümlerle büyümeye devam ediyor. Şimdi serinin ilk parfümü Boss The Scent’e göz atalım.

Parfümün açılışı tatlı, aromatik ve düşük kaliteli meyvelerle gerçekleşiyor. Açıklanan notalarındaki maninka ve çarkıfelek meyvelerinin nasıl koktuğunu bilemediğim için yorum yapamayacağım fakat üst notalarda şekerli metalik meyvelerin hakim olduğunu söyleyebilirim. Orta kısma geçildiğinde tatlı meyvelere şekerli baharatlar ve derinin eklendiğini görüyorum. Baharatlar yine metalik ve yapay verilirken modern deri fena değil. Son kısımda deri yoluna devam ederken biraz vanilya ve tonka fasulyesi eşlik ediyor deriye. Kapanışı açık ara parfümün en beğendiğim yeri oluyor.

Boss The Scent, tam bir modern zaman şekerli, meyveli, aromatik, baharatlı, derili, tonka fasulyeli ergen delikanlı parfümü görüntüsü çiziyor. Örneğine yüzlerce yeni erkek parfümünde rastlanabilecek metalik odunsu-baharatlı-meyveli hissiyat üst ve orta kısmı ne yazık ki domine ediyor. Kapanış güzel ama üst-orta bölüm öylesine yapay, metalik, sıkıcı ve bıktırıcı ki sonlarındaki başarılı kısma sevinemiyorum.

Hugo Boss, asıl amacına uygun olarak büyük kitleleri tavlayabilecek, kadın-erkek herkesin ilgisini çekebilecek bilindik, risksiz ve vasat koku formuna yatırım yapmış Boss The Scent ile. Hiçbir yenilik taşımayan (maninka isimli meyve dışında ki onun da nasıl koktuğu belli değil) Boss The Scent’in rakipleri belli: İnvictus, yeni Sauvage, YSL – L’Homme, Eros, Ch Men Prive, Chanel Allure Homme, Bleu de Chanel, Versace Pour Homme ve diğer yeni nesil vasat aromatik baharatlı parfümler.

Uzatmaya gerek yok çünkü Boss The Scent’i beğenmedim. Bu vasat EDT’yi Bruno Jovanovic ve Pascal Gaurin gibi iki bilinen ismin birlikte tasarladıklarını öğrenmekse ayrı üzüntü sebebi. Boss The Scent’in performansı iyi değil. Kalıcılığı idare etse de etrafa yayılımı zayıf. Çok sıcak yaz mevsimi dışında her zaman kullanılabilir. Günlük ve spor kıyafete rahatlıkla uyum sağlayabilecek Boss The Scent’in, 15-22 yaş aralığındaki AVM delikanlılarının yeni gözdesi olmasından korkmuyor değilim.

Koku Güzelliği:10/4