12 Eylül 2018 Çarşamba

Thierry Mugler – Aura (2017)

“Thierry Mugler’in en son kadın parfümü Aura, sizi iç doğanızla yeniden bağlantı kurmaya, tüm kadınlığınızı, auranızı ortaya çıkarmaya davet ediyor. Kadınlar duygularını araştırdıklarında kendi içlerinde gizemli, kederli bir duygusallık bulurlar. Yeni ufuklara açılırlar.

Aura, oryantal, çiçeksi, şehvetli bir parfümdür. Etrafa botanik bir ferahlık yayan Aura, çarpıcı ve hayat doludur.”

Birbirinden ilginç ve çarpıcı şişe tasarımlarıyla rafları süsleyen Thierry Mugler’in kadın parfümlerine 2017 yılında yeni üye eklendi. Yeşil kalbi andıran ve bilim-kurgu filmlerindeki uzaydan dünyaya düşmüş yaratıklara benzeyen şişe tasarımıyla yine iddialı bir parfüm ortaya çıkarmaya çalışmış Mugler. Özellikle Angel ve Alien gibi sevilen kadın parfümleriyle hanımefendilerin dikkatini çeken Thierry Mugler, Aura’yla aynı başarıyı yakalayabilecek mi önümüzdeki yıllarda göreceğiz.

Aura’nın açılışı oldukça garip şekilde gerçekleşiyor. Açıklanan üst notalarında rhubarb meyvesi yaprağı bulunuyor. Muhtemelen buradan gelen üst notalar garip ve tematik. Orta kısımda yine ilginç bir tema karşımıza çıkıyor. Çoğu kişinin nane-mentole benzettiği orta bölümün başlarında bir miktar vanilya kendisini gösteriyor. Orta notalarda vanilyalı tatlı mentole dönüşen Aura’nın son kısmı en güzel bölümü. Kapanışta ne nane-mentol var ne de rhubarb yaprağı. Alt notaları harika çikolatalı vanilyayla gerçekleşiyor ki tenimde koklamaya doyamadım fakat oldukça zayıflayan son bölüm varla yok arasında denebilir.

Aura’yı kimilerinin naneli diş macununa kimisinin donmuş sebzeye ve başka değerli bir parfümsever olan ve bu parfümü bana ulaştıran dünya tatlısı Mine hanımın zeytinyağlı Akdeniz salatasına benzettiğini söyleyebilirim. Bazı parfümseverlerin yeşil şişesine bakarak onun yeşil koktuğunu söylemesini de anlayabiliyorum fakat ben mentollü vanilyaya eklenmiş kremsi-pudralı tarafa yakınım. Yeşil kokan parfümleri severim fakat burada ferah ve bariz yeşillik yok sanki. Tabii bunları söylüyorum ama bir süredir bol bol kullandığım Aura’yı hala kafamda tam oturtabilmiş değilim.

Aura, birçok Thierry Mugler parfümündeki gibi vanilyayı ve modern tatlılık-şekerliliği merkeze almış gibi görünüyor. Çikolatamsı tatlı vanilyayla türevleri adeta Mugler parfümlerinin imzasıdır ve ana gövdeyi oluşturur. Aura için de bu durum değişmiyor. Parfümün başlangıcındaki o garip nanemsi meyveli yapının ne olduğunu anlayabilmek zor. Tam olarak meyveli de değil çiçeksi de değil. Rahatsız edici üst notalar ve orta notaların bir bölümü tahammül sınırını zorluyor. Her ne kadar Mugler, Aura’nın cezbeci olduğunu iddia etse de ilk iki saatlik kısımda cazibenin c’si yok. Neyse ki son bölüm oldukça leziz ve güzel ama başlangıç bütün o duyguları bastırıyor adeta.

Aura anlamsız/ütopik şişesiyle ve acayip kokusuyla bir parfüm ucubesi mi yoksa yaratıcı bir deneme mi? Muhtemelen Thierry Mugler, farklı ve çarpıcı konsepte imza atarak rakiplerini şaşırtmak istemiş ama bence sonuç pek başarılı olmamış. Aura sıradışı bir parfüm ama bu durum onun güzel kokmasını sağlamamış ne yazık ki. Onun kadınlar için piyasaya sürüldüğünü biliyoruz fakat tuhaf şekilde feminen de kokmuyor. Erkeklerin rahatlıkla kullanabileceği Aura, denemeden almanın riskli olabileceği parfümlerden denebilir.

Benim kullandığım parfümün ilk çıkış konsantrasyonu olan EDP’ydi. Daha sonra EDT’si de piyasaya sürüldü. Tam bir kış parfümüne benziyor. Kalıcılığı diğer Mugler parfümleri gibi iyi, etrafa yayılımıysa ortalamanın biraz altında. Kokusunun tasarımını Daphne Bugey, Amandine Clerc-Marie, Christophe Raynaud ve Marie Salamagne birlikte tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/5

7 Eylül 2018 Cuma

Dolce & Gabbana Pour Homme (1994)

1980’li yılların ortalarında kurdukları Dolce & Gabbana modaevinin kısa sürede dünyanın en önemli markalarından olacağını tahmin etmiş miydi Domenico Dolce ve Stefano Gabbana bilemiyorum fakat geldikleri yer kesinlikle büyüleyici. Dev gibi bir holdinge dönüşen Dolce & Gabbana, dünya modasına yön veren isimlerden birisi artık. 1992 yılında ilk parfümleri Dolce & Gabbana For Women, kadınlar içindi. İkinci parfümleri Dolce & Gabbana Pour Homme ise gerçek bir İtalyan erkeği parfümüydü.

Dolce & Gabbana Pour Homme ilerleyen yıllarda büyük satış rakamlarına ulaştı ve en çok satan erkek parfümleri listelerinde yer aldı. Yaklaşık altı yıl önce kullandığım ve hafızamda güzel anılar bırakan Dolce & Gabbana Pour Homme’nin güncel incelemesinin olması gerektiğini düşündüm. Cesaret ve inceliğin karışımı olduğu vurgulanan Dolce & Gabbana Pour Homme, İtalyan erkeğinin zarafetine adanmış.

Pour Homme’nin açılışında turunçgil patlaması size merhaba diyor. Belki biraz da limon var ama ağırlıklı olarak ferah sayılamayacak buruk portakal denebilir. Portakala eşlik eden mandalina da gayet hoş. Bir süre sonra turunçgil geri çekilirken pudralı, hafif tatlı baharatlarla (ağırlık biberde) biraz tatlımsı çiçekler kendisini gösteriyor. Bildiğimiz anlamda bir tatlı baharatlı yapısı yok. Daha çok turunçgillerle desteklenmiş erkeksi çiçekler diyebilirim. Son kısımda neyse ki pudralı his azalıyor. En sevdiğim bölüm de buradan itibaren başlıyor. Tatlı tütün ve ona eşli eden odunsular erkeksi tarzını iyice ortaya çıkarıyor. Böylece de tenden ayrılıyor.

Pour Homme, 1990’lı yılların ortalarında üretimine başlanmış bir fujer. Güçlü, yoğun, erkeksi. Aynı zamanda biraz ferah bile denebilir. Parfümün genelinde rahatsız etmeyen tatlılık hakim. Tonka fasulyesi bu tatlılığı veriyor büyük ihtimalle. Tek düze ilerleyen, fazlaca derinliğe sahip olmayan fakat harika bir İtalyan kolonyası adeta. Akdeniz’in sonbahar hüznünü hatırlatan unutulmaz kokusuyla Pour Homme’yi her zaman seveceğimi sanıyorum.

Hiçbir parfüme benzemeyen Pour Homme aynı zamanda çok basit ve tanıdık kokuyor. Yıllara meydan okuyan bu delikanlının yirmi dört yaşında olduğuna inanmak zor. Sanki birkaç sene önce piyasaya sürülmüş gibi taze ve güncel davranıyor. Onun şimdiden erkek parfüm klasiklerinden birisi olduğunu kabul etmemiz gerekiyor.

Pour Homme’nin en hoşuma gitmeyen yani orta bölümden itibaren karşımıza çıkan sabunsu-pudramsı yapı. Parfümlerde sabunsulukla aram pek iyi olmadığı için bu durum biraz kafama takıldı fakat yine de denge iyi ayarlanmış. Sabunsu-pudralı yapı bıktırıcı şekilde baskın değil.

Bu hüzünlü Akdeniz klasiğini parfümlere ilgi duyan her erkeğe öneririm. Başlangıç için sağlam ve kaliteli bir seçenek. Belki ona hiç bir zaman aşık olmayacaksınız ama onun farklı şekilde erkeksi karakterine şaşıracağınızı ve saygı duyacağınızı düşünüyorum.

EDT formundaki Pour Homme’nin kalıcılığı çok iyi. Etrafa yayılımı ilk yarım saat dışında normal. İlkbahar-sonbahar dönemine yakıştırıyorum onu.

Koku Güzelliği:10/7

2 Eylül 2018 Pazar

The Merchant Of Venice - Craquele (2015)

İtalya merkezli niş parfümevi The Merchant of Venice’yle devam edelim koku yolculuğumuza. Markanın Murano Exclusive serisinin Craquele’si 2015 yılında piyasaya sürülmüş. The Merchant of Venice’nin internet sitesinde Craquele’in genel konseptinin Ortadoğu teması olduğu vurgulanmış. Özellikle niş markaların son yıllarda Ortadoğu pazarını hedefleyen parfümlere yönelmesiyle The Merchant of Venice’nin de bu yola girdiğini görüyoruz. Bakalım markanın Ortadoğu coğrafyasını kucaklayacağını iddia ettiği Craquele nasıl kokuyor?

Parfümün açılışı gayet yumuşak ve gösterişsiz şekilde gerçekleşiyor. Açıklanan üst notalarında menekşe yaprağı ve safran var. Daha çok kekiğimsi gerçekleşen başlangıcı kaliteli ve hoş. Orta kısımda parfüm sıcak yönünü ortaya çıkarıyor. Menekşe ve safranın desteklediği yumuşak deri, artık başrole geçiyor hem de ne geçme. Çok kaliteli ama saldırgan olmayan deri, kapanışa kadar teninize eşlik ediyor. Alt notalarda biraz tütsü ve miskle daha da güzelleşiyor Craquele.

Büyük resme baktığımda deri parfümüyle karşı karşıya olduğumuzu söyleyebilirim. Yüksek kaliteli, yumuşak ve hafiften çiçeksi sayılabilecek deri, rahatlıkla uniseks olarak kullanılabilir. Deriden sonra ikinci önemli nota safran. Bu durumda Craquele için safran eklenmiş deri parfümü de denebilir. Üçüncü ana öğeyse menekşe. Deri ve safran gibi o da yumuşak ve mütevazı verilmiş kompozisyon içinde. Dördüncü olarak orta kısımdan itibaren kendisini hafiften gösteren çiçeksilik. Burada kadınsı çiçeksilikten bahsedemeyiz. Daha çok parfüme katman eklemek için düşünülmüş olabilir. Ve son olarak kaliteli misk, parfüme noktayı kokuyor.

Craquele baştan sona büyük değişim göstermeden ilerleyen, her şeyiyle dengeli ve sakin bir parfüm. Tatlılık oranı normal, kalite hissiyatı yüksek, gayet şık ve hoş bir arkadaş. Onun çarpıcı, canlı, enerjik, vurucu ya da devrimci olduğunu söyleyemeyiz ama bir deri parfümünden beklenenleri rahatlıkla verebildiğini belirtebilirim. Bu haliyle safran ve deri severlerin denemesini öneririm.

Craquele’yi ilk kullandığım andan itibaren bir parfüme benzetiyordum ve sonunda aklıma geldi. Hafiften Tom Ford’un meşhur Tuscan Leather’ını anımsatıyor. Tuscan Leather’ın başındaki böğürtleni kaldırıp, biraz safran eklesek muhtemelen koku karakteri Craquele’ye yakın olacak. İki parfümün o rafine acımsı deri temasını başarıyla kullandığını ekleyeyim.

Craquele’yi satın alacak kadar beğendim mi? Öncelikle 1 Eylül 2018 tarihi itibariyle Beymen’in internet sitesindeki fiyatının 1.750 TL olduğunu belirteyim. Ülkemizdeki parfüm fiyatlarının abukluğu konusunda zaten çok şey söylüyoruz. Anlamsız yüksek vergiler ve yükselen döviz kurunun etkisiyle uçuk fiyatlar karşımıza çıkıyor ne yazık ki. Eğer safranlı ve menekşeli bir deri parfümü hayranıysam ve cebimde fazladan 1.750 TL olsa hiç beklemeden alırım ama benim gibi safran-menekşe ikilisine soğuk bakan birisi için 1.750 TL’lik fiyat etiketi oldukça fazla.

EDP formundaki Craquele’nin performansı idare eder. Çok iyi kalıcılığa sahip. Oldukça inatçı tarzına rağmen etrafa yayılımı ortalama seviyelerde. Sonbahar-kış kullanımına yakın. Kimileri kadın kullanımına yakın bulurken bence erkekler de rahatlıkla giyebilir.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran Dinçer beye teşekkür ederiz.

Koku Güzelliği:10/7

28 Ağustos 2018 Salı

Christian Lacroix – Noir (2007)

2007 yılında dünyanın en büyük doğrudan kozmetik pazarlama firmalarından Avon ile ünlü Fransız tasarımcı Christian Lacroix arasında işbirliğine gidildi. Bu birliktelik iki parfüm olarak ürünlerini verdi kısa süre sonra. Christian Lacroix Noir ve Christian Lacroix Rouge isimli iki parfüm 2007 yılında dünya piyasalarına sürüldü. Tabii Christian Lacroix gibi ünlü bir tasarımcının isminin olması sebebiyle Avon bu parfümleri kendi içindeki lüks ürün kategorisinde müşterilerine sundu. Fiyat anlamında diğer Avon parfümlerinden daha yüksek etikete sahipler.

Noir ve Rouge’yi dünyanın önemli parfüm tasarım firmalarından IFF hayata geçirdi. Bugünkü yazı konum Noir, bu ikiliden erkekler için olanı. Rouge ise kırmızı şişesiyle kadın kullanımı için yaratılmış. Noir, ferah fujer olarak sınıflandırılmış. Noir’in açılışı ferah ve canlı turunçgillerle gerçekleşiyor. Pozitif ve hoş turunçgillerden portakal ya da greyfurttan bahsedebilirim sanırım. Orta kısma geçildiğinde turunçgiller geride kalırken aromatik baharatlar karşımıza çıkıyor. İlk dikkat çeken zencefilin başrolü kolaylıkla ele geçirmesi. Aromatik meyvelerle yumuşatılan zencefil aynı başlangıcı gibi dinamik. Son kısımda yapay odunsu notalar ve şekerli misk var. Sedir ağacına benzeyen kapanışındaki ağaçsılığa eklemlenen miskle gayet sıradan ve yapay kapanış yapıyor.

Noir, ismindeki ve şişesindeki koyu-karanlık göndermelere rağmen gayet açık ve aromatik kokuyor. Genel olarak meyveli-baharatlı-odunsu tarza yakın duruyor. Günümüzün erkeksi ve tatlı parfüm örneklerinden birisi adeta. Tabii burada vanilyadan bahsedemeyiz. Belki tatlılık için biraz tonka fasulyesi kullanılmış ama ana yapı zencefil-turunçgil-sedir ağacı üzerinden ilerliyor. Malzeme kalitesi ortalamanın hafiften altında. Ne yazık ki müthiş bir eserle karşı karşıya olduğumuzu söyleyemem.

İyi de ne var bu Noir’de. Bir kere 15-25 yaş arası genç erkeklere ve parfümlere başlangıç seviyesinde meraklı delikanlılara rahatlıkla uyabilecek, kullanan çoğu kişinin kolaylıkla sevebileceği, burnu zorlamayan, basit, erkeksi ve günlük kullanım için gayet elverişli koku formuna sahip. Onun kokusunu algılayan genç hanımefendilerin bu temiz, iyi aile çocuğu tarzına sahip Noir’i beğeneceğini düşünüyorum.

Noir, kimi zaman neredeyse sucul kokarken, bir anda baharatlı bir velede dönüşüyor, ardından ağaçsı yönünü ortaya çıkarıyor. Yüksek kaliteli olmayan ve bir yerlerden sürekli tanıdık gelen kokusu hem garip şekilde dikkat çekici hem de yapaylık sınırını aşıyor.

Sonuç olarak orta-alt fiyat etiketine sahip bir parfümden harikalar beklemek çoğu zaman hayal kırıklığı yaratabilir. Noir’i bu bağlamda düşünmek daha doğru olur.

EDT formundaki Noir’in performansı sınıfta kalıyor. Kalıcılığı az, etrafa yayılımı ilk beş dakika dışında oldukça zayıf. Ilık-serin ilkbahar-sonbahar dönemi için uygun sanki. Kokusunun tasarımını Pascal Gaurin ve Yves Cassar birlikte yapmış.

Koku Güzelliği:10/6