5 Temmuz 2018 Perşembe

Giorgio Armani – Acqua di Gio (1996)

“Doğal, hakiki, ferah, saf, canlandırıcı. Akdeniz’in sıcaklığı ve saf ferahlığı.

Volkanik toprakları sebebiyle “Akdeniz’in siyah incisi” olarak da anılan İtalya’nın Pantelleria adası, zıt unsurlar eşliğinde karşımıza farklı manzaralar sunar. Acqua di Gio, Giorgio Armani’nin beğenilerini ve Pantelleria adasının doğasının insan duyularına etkilerini adeta nesnelleştirir. Acqua di Gio, denizin enerjisiyle, gücü ve canlılığı notalarına taşır.”

Dünyanın en ünlü erkek parfümlerinden Acqua di Gio, tanıtımındaki cümlelerden anlıyoruz ki Bay Giorgio Armani’nin ara sıra gittiği Akdeniz’deki Pantelleria adasından ilhamını almış. Parfümün ferah yönünün defalarca vurgulanması ve odunsu deniz tarzına yakın bulunması, onun genlerindeki ada-deniz-su temasına önem verilerek tasarlandığını düşündürtüyor.

Uzun yıllardır en çok satan erkek parfümlerinden birisi olarak Giorgio Armani’nin kasasını bol bol dolduran Acqua di Gio, şimdiden modern klasiklerden olma yolunda ilerliyor. İyi de neden bu kadar seviliyor? Sadece erkekler değil kadınlar da niçin onun peşinde?

Bu soruların cevabı muhtemelen gayet basit. Acqua di Gio’yu seven bir yorumcunun dediğini dikkate almalıyız belki de: “Kadınlar, basit, ferah ve seksi kokuları sever. Onun içindir ki çoğu kadın Acqua di Gio’yu beğenir.” Kesinlikle güzel bir tespit ve büyük ihtimalle Acqua di Gio’nun böylesine kült parfüm olmasında kadınların da en az erkekler kadar onu benimsemesinin payı var.

Peki nasıl kokuyor Acqua di Gio? Genel olarak çok değişmeyen sucul-turunçgil ekseninde ilerliyor. Erkeksi garip, ekşi çiçeklerin eşlik ettiği Calone, onun yapay kokmasını sağlarken diğer taraftan kokuya canlılık sağlıyor. Buruk aromatik otlarla tuzlu deniz suyunun birleşimi onun Akdenizli ruhunu tamamlıyor diyebiliriz. Sonuç olarak ferah bir meyveli-çiçeksi, turunçgil-deniz parfümü.

Acqua di Gio’nun basit, ferah ve seksi olduğunu söyleyebiliriz ki onun yaz parfümü olduğunu ve hiç bir yaz parfümünde fazlaca derinlik aranmayacağını biliriz. Yaz parfümleri genel olarak yaz şarkıları hatta yaz aşkları gibidir. Yüzeyseldir, çabuk sıkılınır, çabuk unutulur, çabuk çöpe atılır. Bir sürü yaz parfümünün kaderi de böyle olur. İçlerinden çok azı başarı hikayesi yazabilir.

Acqua di Gio’nun ilk çıktığı yıllardan itibaren müthiş satış rakamlarına ulaşması onun ticari olarak başarılı olduğunu düşündürtür ama kokusu aynı oranda güzel midir? Tabii bu soruyu kendi açımdan değerlendireceğim. Bana göre Acqua di Gio’nun kokusu olabilecek en gıcık, sinir bozucu, burun tırmalayan tarzda diyebilirim. Yıllardır farklı zaman dilimlerinde Acqua di Gio’yu denememe rağmen onu sevemedim ve kendime yakın bulamadım. O tuhaf turunçgilli-çiçeksi yapıyla aramda bağ oluşamadı. Demek ki zorlamanın anlamı yok.

Sonuç olarak kimseye öneremeyecek olsam da parfümlere meraklı erkeklerin yolu bir şekilde onunla kesişecektir. Tabii arkasındaki Giorgio Armani’nin büyük marka gücünü de küçümseyemeyiz. Giorgio Armani yine çok sevilen, çok satan bir parfüme imza atmış ve bu konudaki mahareti tartışılmaz.

Kokusunu ünlü burun Alberto Morillas’ın tasarladığı Acqua di Gio, EDT formunda. Kalıcılığı idare ederken etrafa yayılımı ilk on beş dakika dışında zayıf. İlkbahar-yaz kokusu olarak düşünülmeli. Genç-yaşlı herkese uyabilecek evrensel bir parfüm Acqua di Gio. Günlük kıyafetlere, spor sonrasına, plajlara ve ılık yaz akşamlarına tam anlamıyla uyum sağlayacaktır.

Koku Güzelliği:10/5

30 Haziran 2018 Cumartesi

Montale – Nepal Aoud (2014)

Montale’nin 2014 çıkışlı parfümü Nepal Aoud’un ismi ne kadar da şaşırtıcı. Oysa ki bir Montale parfümünde karşımıza en son çıkacak kelimedir Oud! Evet, bakmayın dalga geçtiğime, yine bir Montale ve yine bir öd teması bizlerle. Bay Pierre bu sefer bizi Nepal’e götürmek istiyor anlaşılan. E o zaman gidelim bakalım.

Montale’nin internet sitesine göre küçük hindistan cevizinden tutun da safrana, oradan Bulgar gülüne geçip, amber, deri, beyaz misk ve vanilya notalarına kadar olmayan yok neredeyse içeriğinde. İsminden de anlaşılacağı üzere Montale’nin Aoud serisine ait Nepal Aoud, odunsu oryantal tarza yakın duruyor gibi. O zaman geçelim detaylara.

Parfümün açılışı tatlı safranla gerçekleşiyor. Hemen hemen hiçbir safran parfümüne alışamayan burnum buradaki safranı da sevemedi. Başlangıcı hiç bana göre değil. Orta bölümde tatlı safrana öd ağacı ekleniyor ki buradaki verilişi her zaman karşımıza çıkan güllü tarza yakın değil. Nasıl tanımlayacağımı bilemediğim için kimi Montale parfümlerindeki ödün verilişini çamaşır suyuna benzetirim. Buradaki ödün kullanılışı da aynı o çamaşır suyu hissini bana veriyor. Kapanışta tatlı ve pudralı vanilya etkili oluyor. Bir vanilya sever olarak beni bile kendisine çekemedi alt notalardaki vanilya. Misk tabii ki yerini almış durumda son bölümde.

Nepal Aoud, safranlı vanilya parfümüne benziyor. Buradaki öd, gülümsü değil de daha miskli ve kuru verilmiş. Birçok Montale parfümünde rastladığımız o baskın kırmızı gül genel kompozisyonda yer bulamamış. Nepal Aoud’da öd yerine safran öne çıkarılmış sanki. Onun safkan bir öd parfümü olduğunu düşünüp alım planı yapıyorsanız durum pek öyle değil.

Nepal Aoud’de, genel olarak Montale’nin o garip ve anlatması zor koku formlarından birisi daha kullanılmış. Montale’nin çoğu parfümünü bir şeylere benzetiyorsunuz ama ne olduğunu kesinlikle bulamıyorsunuz. En azından benim için durum böyle. Nepal Aoud, yumuşak ve saldırgan olmayan, hafiften kadınsı, oldukça tatlı safran-öd-vanilya parfümüne benzese de farklı tanım önerileri olan kokuseverleri dinlemek isterim. Kimi kullanıcılar deriden bahsediyor ama bence bariz deri teması en azından üst perdede bulunmuyor.

Düz çizgide ilerleyen, pek derinliği olmayan, koku güzelliği anlamında herkesin sevemeyeceği, güvenli sayılamayacak klasik bir Montale parfümüyle karşı karşıyayız. Montale’nin en meşhur parfümü Black Aoud’un bile denemeden alınmaması gerektiğini tavsiye eden Parfüm Merakı’nı dinleyin ve Nepal Aoud’u en az birkaç defa kullandıktan sonra alım kararınızı verin.

Fotoğraf parfumo sitesinden alınmıştır.

Nepal Aoud’un şişesinin rengi beyaz ki kesinlikle doğru seçim. Eğer bu parfümü bir renge benzetecek olsam rahatlıkla beyaza benzetirdim. Montale’nin birçok parfümündeki koyu-karanlık hava Nepal Aoud’da bulunmuyor. Oysa ismindeki Nepal vurgusu işin içine bir parça gizem katmak için kullanılmış sanki fakat koku anlamında gayet açık ve temiz koku formu kullanılmış.

Diğer Montale parfümleri gibi Nepal Aoud’u de Pierre Montale tasarlamış. EDP konsantrasyonunda. Kalıcılığı idare eder. Etrafa yayılımı, bazı Montale parfümlerindeki saldırganlıktan uzak. Uysal ve sakin bir parfüm Nepal Aoud. Genç arkadaşlardan ziyade otuz yaş üzeri, pudra seven hanımefendilere önerebilirim. Sonbahar-kış kullanımına yakın duruyor. Yaz sıcaklarında rahatsız edici olabilir.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran Dinçer beye teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/5

25 Haziran 2018 Pazartesi

Christian Dior – Eau Sauvage (1966)

1960’ların ortalarında Christian Dior, bir erkek parfümü oluşturmak istiyordu. Nasıl bir parfüme imza atacağını düşünürken günlerden bir gün evine arkadaşlarını çağırdı. Yeni kokuya isim bulmak önemliydi ve bu iş için Dior’un evine tasarımcı arkadaşı Percy Savage de gelmişti. Davete biraz geç gelen Percy Savage, Dior’un uşağı tarafından “Bay Sauvage” olarak çağrılmıştı. Bay Dior, “Oh Sauvage, nasıl bu kadar geç kaldın?” demişti. Birden bire Christian Dior ellerini çırptı ve bir şey icat eden mucit gibi haykırdı: “İşte bu! Parfümün ismi Eau Sauvage olacak!”

Erkek parfüm klasiklerinden Christian Dior’un Eau Sauvage’nin hikayesi kimi kaynaklarda böyle anlatılıyor. Bilemiyoruz bu hikayenin doğruluğunu fakat Eau Sauvage’nin 1966 yılından itibaren efsanevi erkek parfümlerinden birisi olduğunu gayet iyi biliyoruz. Muhtemelen Christian Dior’un en şöhretli, en eski, en başarılı klasiklerinden birisi Eau Sauvage. Yaşı kırkın üzerinde olan parfümseverlerin gayet iyi bileceği ve 1960’lar hatta 1970’lerin en önemli eseri Eau Sauvage tekrar Parfüm Merakı’nın konuğu oluyor.

Christian Dior’un internet sitesinde bu şöhretli klasik Mozart’ın müziğine benzetilmiş. Onun berrak kompozisyonu vurgulanmış ve kokusunun basit göründüğü fakat gerçekte karmaşık yapıya sahip olduğundan bahsedilmiş.

Parfümün açılışında bizi eski-tozlu turunçgiller karşılıyor. Buruk limona eşlik eden nostaljik bergamotla yüksek kaliteli başlangıç yapıyor. Orta bölümde parfüme aromatik buruk Akdeniz otları ekleniyor. Fesleğen ve biberiyenin güçlüce hissedildiği orta kısımda bir parça erkeksi yasemin ve kuru baharatlar algılanıyor. Son bölümde zayıf meşe yosununa destek veren vetiverle odunsu tarafı öne çıkıyor.

Eau Sauvage, tam eski tarz erkeksi aromatik turunçgil parfümü diyebilirim. Tabii turunçgil kullanımı yeni nesil parfümlere hiç benzemiyor. Eau Sauvage’nin turunçgilleri gayet eski kokuyor. Sevdiğim tarzda verilen kaliteli limon üst ve orta bölümün yıldızı diyebilirim. Orta bölümde limona eklenen buruk acımsı aromatik otlar onu nostaljik ve hüzünlü tarafa taşıyor. Evet, o bir turunçgil parfümü ama bildiğimiz anlamda çok ferah değil. Daha ılık havaların kokusu sanki. Asla tropikal ada gibi kokmuyor, İtalyan tarzı meşhur Eau de Cologne’leri andırıyor.

Christian Dior’un internet sitesinde Eau Sauvage’yi aromatik turunçgilli olarak sınıflandırmışlar ve üç notayı öne çıkarmışlar: Bergamot, hedione ve lavanta. Eau Sauvage’nin önemli özelliklerinden birisi de yapay bir nota olan hedione’nin hatırı sayılır oranda kullanılmasıymış. Zaten çoğu yorumcunun onun kokusunu bir parça yapay bulmasının sebebi muhtemelen Hedione.

Eau Sauvage, baba kokusu olarak tabir edilen gerçek bir klasik ve üst yaş gurubu erkeklerin hala en sağlam seçeneklerinden birisi. Ağır başlı, olgun, beyefendi kokmak isteyen erkeklerin rahatlıkla tercih edebileceğini düşünüyorum. Onun İtalyan tarzı buruk turunçgilli kokusu hem takım elbiseyle hem de günlük kullanımda rahatlıkla kullanılabilecektir.

Eau Sauvage koku profili olarak Chanel Pour Monsieur, Armani Eau Pour Homme, Acqua di Parma Colonia tarzına yakın. Büyük ihtimalle defalarca reformülasyon geçiren Eau Sauvage’nin orijinal formülündeki meşe yosunu ne yazık ki güncel versiyonlarda bulunmuyor. Onun için yeni sürümleri bir parça yavan gelse de o bir klasik ve saygıyı her zaman hak ediyor.

Bu efsanevi parfümün tasarımcısı da efsane bir isim: Edmond Roudnitska. Parfümler dünyasında çok özel yeri olan Edmond Roudnitska’nın bizlere emaneti olan Eau Sauvage’yi parfümlere meraklı her erkeğin almasa bile denemesini öneririm.

Fotoğraf parfumo sitesinden alınmıştır.

Kötü haber şu ki EDT formundaki Eau Sauvage’nin performansı vasatı aşamıyor. Hem kalıcılığı hem de etrafa yayılımı oldukça düşük. Soğuk kış mevsimi dışında her zaman kullanılabilir.

Koku Güzelliği:10/7

20 Haziran 2018 Çarşamba

Mancera – Indian Dream (2014)

Mancera’nın Indian Dream’ı uzun zamandır dolabımda duran eserlerdendi. Şunu anlıyorum ki her şeyin bir kaderi olduğu gibi dolabımdaki parfümlerin de bir kaderi ve doğru zamanı var. Çok uzun zamandır görmezden geldiğim parfüm bir gün, bir şekilde beni kendisine çekiyor ve artık vaktinin geldiğini kalbime fısıldıyor. Indian Dream’in de böylece zamanının geldiğini hissettim. Sanırım parfümlerle fısıldaşan parfüm mistiği olma yolunda ilerliyorum.

Indian Dream, harika ismiyle ve müthiş renklere sahip şişesiyle hemencecik dikkat çekmeyi başarıyor Mancera’nın geniş koleksiyonunda. İsmindeki Hindistan vurgusu o coğrafyanın meşhur baharatlarını akla getiriyor. Her ne kadar Indian Dream kadın parfümü olarak sunulsa da bakalım baharatlar ne kadar ağırlıkta genel kompozisyonda.

Indian Dream’ın açılışı tatlı, kadınsı ve modern turunçgillerle gerçekleşiyor. Pudralı sayılabilecek portakal çiçeği birçok kadın parfümündeki gibi verilmiş. Orta bölüme geçildiğinde pudralı ve kadınsı hissiyat devam ediyor. Portakal çiçeği geride kalırken çiçekler ağırlığını iyice arttırıyor. Orta kısımda gül ve yaseminin etkisi çok bariz. Bu andan itibaren güllü, beyaz çiçeksi safkan kadın parfümüne dönüşüyor. Son bölümde büyük değişim yok. Alt notalarda kadifemsi amber ve vasat miske eşlik eden çiçekler başarılı. Klasik bir kapanışı var.

Indian Dream, tam bir kadın parfümü. Her şeyiyle feminen, bütünüyle kadınsı nüanslar taşıyan bir arkadaş. Standart meyveli-çiçeksi kız parfümü desem yanılmış olmam. Parfümün ana aksını pudralı çiçekler oluşturuyor. Daha özele indiğimizde gül bence baş aktör. Güle güçlü şekilde destek veren yasemin kadınsılığı arttırırken, üçüncü en baskın çiçek portakal çiçeği ana temaya masumiyet katıyor. Hafiften kırmızı meyvemsi (bu hissiyatta gülün etkisi var büyük ihtimalle) ve şekerli portakalımsı yapı, Indian Dream’ın geri planını oluşturuyor. Amber bir detay olarak son bölümde yer alırken, bu tür çiçeksi-meyveli kokuların değişmez elemanı misk pek başarılı verilememiş.

Çok uzatmayayım çünkü aslına bakılırsa basit bir parfüm Indian Dream. Pek fazla derinliği olmayan, kullanması kolay, çoğu kişinin sevebileceği, nota zenginliği bulunmayan, güvenli ama sıkıcı, fazlar arası büyük değişimler yaşatmayan, sürpriz yapmayan, harika kaliteye sahip olmayan, düz çizgide ilerleyen ortalama vasatlıkta kadın parfümü gibi oldukça uzun şekilde tanımlıyorum Indian Dream’ı. Koku profili anlamında yüzlerce örneğine rastlanabilecek tarzı yine de göreceli ana akım rakiplerine göre bir parça daha rafine ama benim için kullanılabilir olmaktan uzak.

Kimi yorumcuların Coco Mademoiselle’ye benzettikleri Indian Dream, koku profili anlamında benzese de paçuli barındırmıyor, onun yerine amberi monte etmiş son bölüme. Tabii aralarında tıpatıp benzerlik olmasa da aklınızda Indian Dream’ın genel yapısı hakkında ipuçları oluşturabilir bu benzetme.

Kendi sitelerinde Indian Dream’ın Hindistan’ın kalbine yapılan seyahat olduğu ve çiçekleri merkeze aldığından bahsedilmiş. Çiçekler konusunda haklılar fakat parfümle Hindistan arasında nasıl bağ kurulacağı konusunda şüphelerim var. Hindistan temalı parfümde beklediğim hiçbir baharat kokusunun içinde olmaması garip denebilir. Bu anlamda isim-konsept uyumsuzluğu var.

EDP formundaki Indian Dream, enteresan şekilde performans sorunu yaşıyor. Diğer Mancera parfümlerinin gücü-kuvveti Indian Dream’da bulunmuyor. Kalıcılığı idare ediyor ama fark edilirliği düşük. Yaz mevsimi dışında her zaman kullanılabilir. Kokusunun tasarımını Pierre Montale yapmış.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran Dinçer beye teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6