1990’lı yılların sonlarında yavaş yavaş değişen parfüm trendlerine en büyük başkaldırıydı belki de Rush. 2000’lerin bol tatlı, bayık şekerli bombalarından değildi Rush. 1980’lerin eski-tozlu gösterişli oryantallerinden de uzaktı. Rush’ın bugün bile ne olduğunu söylemek zor çünkü kokular tarihinin en ikonik kadın parfümlerinden birisi, buna şüphe yok.
Rush, kırmızı kasetlere benzeyen ucuz plastik şişesiyle ilk andan itibaren kötü bir imaj yaratır aslında. Parfüm üreticilerinin süslü ve birbirinden abartılı kimi zaman saçma şişe tasarımlarını düşünün bir de Rush’un neredeyse minimal, kareye yakın dikdörtgen şişesini aklınıza getirin. Muhtemelen Gucci gibi önemli bir markadan çok daha şaşalı, iddialı ve ilginç şişe tasarımı beklerdi çoğu kişi. Oysa şişesinin plastiğimsi olmasından ziyade benim için önemli olan o kararlı ve sağlam kırımızı rengidir Rush’ın. Kırmızı ve plastik tasarım, içindeki sıvı hakkında da ipuçları verir.
Şişeden geçelim Gucci’nin internet sitesine. Bu yazının yazıldığı 2018 Mayısının ortalarında resmi sitelerindeki Rush bölümünde herhangi bir tanıtım yazısının bulunmaması bilinçli bir tercih mi anlayamadım. Birçok parfüm üreticisi birbirinden vasat parfümlerini tanıtmak için sayfalarca edebiyat paralarken Gucci, Rush’ın sadece şu üç notasına yer vermiş: Gardenya, vanilya, paçuli. Gayri resmi kaynaklara göre nota dizilimi biraz daha uzun: Şeftali, kişniş, frezya, gül, vetiver ve yasemin.
Rush, çılgın, canlı, coşkulu, iddialı ve saldırgan şeftali kokusuyla açılışı yapar. İlk saniyelerdeki kadınsı şeftali mis gibi doğal kokan tarzda değildir ve Rush muhtemelen bu duruma üzülmek yerine gurur duyar. İlerleyen saatlerde şeftaliden beyaz çiçeklere geçilir. Gardenya, frezya, yasemin veya gül… Bu çiçeklerin hepsi de olabilir hiçbiri de… Orta bölümde anlarsınız ki bunun pek önemi yoktur. Kapanışa gelindiğinde Rush kapanmaz çünkü o asosyal bir ofis kızı değil, bileğinde ve vücudunun diğer başka yerlerinde dövmeleri bulunan sarışın bir parti kızıdır. Vanilya ve kadifemsi yapay paçuli bile bu gerçeği değiştiremez.
Coco Mademoiselle, Hypotic Poison, Alien ve kim bilir daha hangi parfümler Rush’a benzetilmiştir ve ilerleyen yüzyıllarda benzetilmeye devam edilecektir. Onu hep bir şeylerle kıyaslamaya çalışacaklar ve bir şekilde zincire vurmak isteyeceklerdir. Rush’ı 8-6 arası çalışan gizli sado-mazo bir sekretere, kıpkırmızı ruj sürmeye bayılan sarışın hoppa kızlara, kocasını aldatan kadınlara ya da yüksek sosyetedeki kokain partilerinin değişmez hanım efendilerine benzetebilirler. Oysaki, asla!
Rush, parfüm olmanın ötesinde garip bir deneyim, anlamsız şekilde yapay kokan ve kalite anlamında problemli fakat olabilecek en çarpıcı, doğru kadında-zamanda-yerde inanılmaz bir eylem aracıdır. İlk kullandığınız zaman ondan nefret etmenizi sağlar Rush (en azından bana öyle yaptı). Onun yapaylığına, bayağılığına, varoşluğuna, tek düzeliğine ve Gucci’nin nasıl bu kadar kötü parfüme imza atabildiğine hayret ederek “bu parfüm nasıl böylesine popüler olabilmiş” düşünceleri zihninizde dolanır. Birkaç kullanımdan sonra Rush sizi şaşkına çevirir çünkü o hiç bir özelliği olmadığını düşündüğünüz koku formu (şeftalili beyaz çiçeklerin üzerine eklenmiş yapay paçuli) sizi yavaş yavaş avuçlarının içine almaya başlar. 2-3 günün sonunda bir kokunun nasıl bu kadar seksi olabileceğini anlamaya çalışırsınız ve Rush’ın etrafındaki o görünmeyen cazibe halelerini hissedersiniz.
Biraz deneyimli koku severseniz şeftali-beyaz çiçek-paçuli üçlüsüne eşlik eden az miktarda vanilyanın bile metalik-yapay kullanıldığını anlarsınız. Onun yüksek kaliteli olmadığını, müthiş bir derinliğinin bulunmadığını, afili baz geçişlerine sahip olmadığını görürsünüz. Baştan sona rahatsız edici şekilde yapay, plastiğimsi, hiper-modern kokar ama aynı zamanda bütün başların ve pek tabii burunların üzerinize çevrilmesini sağlar. Rush muhtemelen 21. Yüzyılın değil, 22. Yüzyılın yapay zekayla ve robotlarla çevrelenecek olan hayatın kokusudur. Onun içindir ki bu dünyaya, 2018 yılına ve bilgi çağına, hala savaşların gölgesinde yaşayan ve düşünsel anlamda bir adım ilerleyememiş devirlere ait değildir, ısrarla uyumsuzdur.
Gerçekçi ve objektif bakış açısı, vicdanın da yardımıyla bunları düşünmenizi emreder. Diğer taraftan da kadınların neden Rush’ı bu kadar sevip sahiplendiklerini, onu ikinci tenleri gibi kullandıklarını anlarsınız. Onun kadar yapay, rahatsız edici, baş ağrısı yapmaya müsait ve plastiğimsi kokan bir parfümün nasıl olurda böylesine arzu nesnesine dönüştüğünü, bu yazıyı ya da başka yorumları okuyup anlayamazsınız. Rush’ı muhakkak denemelisiniz bir şekilde. Ona ya aşık olacaksınız ya da ondan nefret edeceksiniz büyük ihtimalle çünkü Rush asla orta yolu tercih eden bir kadın değildir. O, uçlarda yaşayan kırmızılı bir delidir. Hafiften rahmetli Aysel Gürel’dir Rush, azıcık Madonna’nın gençlik yıllarıdır belki de. Konken masalarının mezesi değildir Rush, youtuber kızlarımıza fazla gelir, kafayı spor ve vücut geliştirmeyle bozmuş erkeklerin anlayamayacağı bir heykeldir Rush. Giotto’nun değil Cezanne’nın resimleri gibidir Rush. Cohen kardeşlerin değil Tarantino’nun filmlerini anımsatır Rush.
Kokusunun tasarımını ünlü burunlardan Michel Almairac yapmış. EDT formunda olmasına rağmen birçok EDP’den daha iyi performansa sahip. Kalıcılığı yeterli, fark edilirliği başlarda yüksek. Tam bir kış parfümü gibi davranıyor.
Koku Güzelliği:10/5