1 Aralık 2017 Cuma

Avon – Little Black Dress (2001)

Şu ismin güzelliğine bakar mısınız? Parfümlerde genellikle isimlere ve şişe tasarımlarına takılmam çünkü bunlar pazarlamaya yönelik hamlelerdir fakat Avon’un Little Black Dress’i, ismiyle diğer Avon parfümlerinden önce onu denemem için beni teşvik etti. Evet, her zaman ultra lüks markaları ya da havalı moda tasarımcılarının parfümlerini denemeyelim ve bu sefer Avon’a yer verelim Parfüm Merakı’nda.

Her ne kadar parfüm dünyasını temsil eden ve sürükleyen büyük markalar ve onların şöhretli aynı zamanda pahalı parfümleriyse de uygun fiyatlı koku pazarı giderek büyüyor ve ilgi çekiyor. Üst düzey modacıların ya da niş markaların yüksek fiyatlı parfümlerine yatırım yapmak istemeyen yüz milyonlarca insan var ve bu aşamada uygun fiyatlı parfüm sektörüne gözler çevriliyor. Avon, doğrudan satış stratejisiyle daha ulaşılabilir kaliteli koku ihtiyacını gidermeye çalışıyor. Bu anlamda dünya çapında işlerini iyi yapıyorlar. Tabii zorlu rakipleri de var bu alanda.

Ulaşabildiğim ölçüde uygun fiyatlı parfümlere de yer vermeyi düşündüğüm Parfüm Merakı’nda şu günlerde Avon’a şans vermek istedim. Little Black Dress, Avon’un 2017 yılının sonlarını yaşadığımız şu günlerde üretimi devam eden kokulardan birisi. Kendi sitelerinde “oryantal çiçeksi, klasik, ince zevkli, gösterişli” olarak tanımlanan Little Black Dress’in açılışı kadınsı çiçeklerle gerçekleşiyor. Yumuşak ve tatlı yaseminle hanımelinin birleşimi fena değil. Orta bölümde çiçeklere bir parça meyveler ekleniyor. Açıklanan notalarında erik var ki muhtemelen ondan geliyor meyvemsilik. Orta notalardaki çiçeksi-meyvemsi yapı tam bir genç hanımefendi kokusuna benziyor. Ve parfümün en sevdiğim yeri alt notalara geleyim. Çiçeklere eklenen kremsi vanilya kapanışı enfes hale getiriyor. Kimi yorumcuların No.5 benzetmesi muhtemelen son bölüm düşünülerek söyleniyor. Kapanışı en beğendiğim yeri oluyor.

Little Black Dress gayet mütevazi bir çiçeksi. Modern kokuyor ve tatlılık baştan sona kadar hissediliyor. Çiçekler, bir parça meyveler ve kremsi vanilyadan oluşuyor. Başka da bir şey algılayamadım. Çiçek olarak gül, hanımeli ve yaseminin öne çıktığını sanıyorum. Açıklanan üst notalarında limon yağı var ama bence bulunmuyor limon. Erik-kayısı-şeftali benzeri meyveler karanlık değil, canlı. Kremsi vanilyalı bölüm şaşırtıcı derecede kaliteli ve sevilesi. Ya da ben bu tür kokuları seviyorum ondan başarılı geldi bana.

Little Black Dress ortalama elli lira civarında satılan bir EDP. Bu fiyata bu kaliteyi şaşırarak kokladım. Koku güzelliği anlamında vasatın biraz üstünde, performans olaraksa sınıfta kalıyor. Genel olarak oldukça beğenilen bir kadın parfümü olduğu anlaşılıyor yorumlardan. Bence de sevilmesi gayet normal. Birincisi gayet net ve hedefe yönelik kokuyor. 18-30 yaş arasındaki hanımefendiler için ağır olmayan ama aynı zamanda ciddi anlamda kadınsı bir arkadaş. Cazibeli feminenliği tabii ki çiçekler veriyor. Benim için üst ve orta kısmı fazlaca çiçeksi olsa da bir kadın için gayet uygun. İkinci olarak yapaylık veya uyumsuzluk yok gibi. Burun tırmalamıyor, baş ağrıtmıyor, gıcık gıcık kokmuyor. Ha başlangıcı ve orta kısmı zaman zaman kadın deodorantlarına benzese de bence bu fiyata alınabilecek iyi bir seçenek.

Tabii harikalar beklemeyin Little Black Dress’ten. Çok zengin ve derin kokmuyor. Süper yaratıcı değil, onlarca kadın parfümünü andırıyor. Fark edilirliği zayıf ve kalıcılığı bir EDP için yetersiz. Yine de bir parfüme yüksek bedeller ödemek istemeyen ve kadınsı çiçeklerden oluşan koku formuna meraklı yeni başlayan bir parfümsever hanımefendi için fena seçenek değil. Tabii her zaman söylediğim gibi hiç bir parfümü denemeden almayın.

Kokusunun tasarımını Barbara Zoebelein yapmış. Sonbahar-kış kullanımına yakın duruyor.

Koku Güzelliği:10/6

27 Kasım 2017 Pazartesi

Divine – L’Homme Sage (2005)

Yvon Mouchel’in 1986 yılında Fransa’nın Dinard şehrinde temellerini attığı Divine isimli niş parfümevi, hala bağımsız olmayı sürdürüyor. Ana işkolu olarak parfümeriyi seçmiş kendisine bay Mouchel. Onun parfümlere olan tutkusu Divine markasının devamlılığını sağlamış. İlk parfümleri 1986 yılında Divine ismiyle kadınlar için piyasaya sürülmüş. Divine’den sonra bir süre ara verdiği parfüm üretimine 2000’li yıllarda hız vermiş durumda Yvon Mouchel. 2017 yılı Kasım ayı itibariyle on iki kokuluk koleksiyona sahipler.

Markanın 1986 çıkışlı ilk parfümü Divine ile birlikte en popüler eseri kuşkusuz ki L’Homme Sage. Özellikle yurtdışı merkezli platformlarda epey seveni olan ve çokça konuşulan erkek parfümü L’Homme Sage sık sık karşıma çıkıyordu fakat tanışmak bir türlü nasip olmamıştı. 2005 yılı çıkışlı L’Homme Sage’yi bir süredir kullanıyorum ve bakalım bu küçük sayılabilecek niş parfümevinin en popüler kokusu bende nasıl izlenim bırakacak.

Parfümün açılışında ne turunçgiller ne de çiçekler var. Üst notalarda kuru ama aynı zamanda tatlı-modern baharatlarla karşılaşıyorum. Yumuşak ve rahatsız edici olmayan baharatlar yüksek kaliteli. Açıklanan üst notalarında kakule, safran, mandalina ve liçi isimli tropikal meyve var. Başlangıçta mandalina değil de liçi olabilir. İlk izlenimim liçi ve kakule olduğu yönünde. Başlangıcını sevdim. Orta bölüme geçildiğinde koku karakteri oldukça değişiyor. Artık meyveler ve tatlı baharatlar geride kalırken ortaya pudramsı odunsular ve plastiğimsi deri çıkıyor. Her ne kadar açıklanan notalarında deri olmasa da bence var. Kimi yorumcuların bahsettiği pudralı odunsuları da algılayabiliyorsunuz. Orta bölüm oldukça farklı ve herkesin sevebileceği gibi değil. Yapaylık sınırında dolaşan orta kısım için eh işte diyebilirim. Son bölümde yine değişim var. Kapanışta az da olsa meşe yosunu ekleniyor. Kuru odunsular alt notalarda da etkili. Son bölümü sevdim.

L’Homme Sage, sıcak baharatlı yumuşak odunsulara sahip. Resmi tanıtımındaki erkeksilik vurgusu da üstüne eklenince epey bir maskülen koku formuyla karşılaşacağımı düşündüm. Açıkçası öyle bir yönüne rastlamadım. Evet, kadınsı nüanslar taşımasa da 1980’li yılların sert erkeksi parfümleri havası asla yok L’Homme Sage’de. Günümüze yakın ve modern kokuyor ama yeni nesil bol şekerli vanilya bombalarına da benzemiyor.

Divine’nin küçük bir niş parfümevi olduğunu ve bağımsızlığını korumaya çalıştığını biliyoruz. Yüksek sayılabilecek fiyatlara satılan Divine’nin parfümlerinin belli bir kalitenin üstünde olması gerektiğini varsayabiliriz. L’Homme Sage bana o kadar da çarpıcı ve sıradışı gelmedi. Benim için ortalama bir arkadaşa benziyor. Tabii açılışını oldukça sevdiğimi hatta parfümün en beğendiğim yeri olduğunu söylemeliyim. Orta kısımdan itibaren o tuhaf plastiğimsi-pudramsı deri-odunsu yönünü kendime yakın bulamadım. Kötü koktuğunu söylemek haksızlık olur ama sanırım pek bana göre değil.

EDP formundaki L’Homme Sage’nin performansı çok iyi değil. Kalıcılığı iyi ama fark edilirliği ortalamanın altında. Sonbahar-kış kullanımına yakın duruyor. Kokusuna Yann Vasnier ve Richard Ibanez imza atmış. Divine için başka parfümler de tasarlayan Yann Vasnier bir söyleşisinde şunları söylemiş:

“Çocukken sanırım on yaş civarındaydım. Her gün plaja giderdim. Plajdan sonra Saint Malo ve Dinard’daki Divine’nin parfüm butiklerine uğrardım. Tabii Annick Goutal ve Serge Lutens’i de unutmamak gerekir. İlerleyen yıllarda, bir gün kaderin cilvesi olarak Divine parfümevinin kurucusu Yvon Mouchel’le tanıştım. Onun için altıdan fazla parfüm meydana getirdim.”

Koku Güzelliği:10/6

23 Kasım 2017 Perşembe

Bulgari – Goldea (2015)

“Goldea, parfüm ve mücevherat ustası Bulgari’nin hayallerinden süzülen, dünya tarihi ve onun hazineleriyle beslenmiş istisnai kokuların dünyasına seyahat davetiyesidir. Goldea, evrensel bir metafor olmasına rağmen yakın Altın Çağı her açıdan tekrar gözden geçirmiştir ve bize şu hikayeyi anlatır:

Bulgari, simyacı-kuyumcunun çalıştığı sarı altını 130 yılı aşkın süredir her formda kullanarak yüceltmiş, klasik miras ve modernliği birleştirerek tutkulu bir sonuç doğurmuştur. Bulgari, sembolik kadınları sever. Parfümlerinde ve mücevherlerinde kadınlara değerli hikayeler anlatmak için onların en derin varoluşunu araştırmaktan asla vazgeçmemiştir.

Tanrıçaların ve  divaların her zaman altına ve yılana karşı tutkulu ilişkilerinin yanı sıra, bir diğer tılsım ise Bulgari’nin şiirsel madenleri, taşları ve kokularıdır. Bu ilahi Den -Latince Tanrıça demek-  gücünü sonsuz güzelliğinden ve sembolik çekiciliğinden alır. Bulgari stilinin manifestosu Goldea, çığır açan çiçeksi-oryantal kokuların güneşin ısıttığı cildin kadifemsi kucaklaması, ışığı yakalaması ve yansıtması hisleriyle meydana gelir. Kokusu, aynı kıymetli taşlar gibi titizlikle işlenmiştir. Goldea, aynı zamanda 2000 yıldan fazla süredir sinema, edebiyat ve tarihteki duygusallığın, altının ve ışığın yegane sembolüne, Kleopatra’ya hürmettir.”

Bulgari’nin 2015 çıkışlı kadın parfümü Goldea’nın bu tanıtım cümleleri bize parfümün altından esinlendiğini düşündürtüyor. Zaten sarı şişesi ve kutusuyla altını çağrıştırıyor Goldea. Tabii ismindeki altın göndermesini göz ardı etmek mümkün değil. Bakalım epeydir dolabımda duran Goldea, bende nasıl izlenim bırakacak.

Goldea’nın açılışı ferah sayılamayacak tatlı turunçgillerle ve meyvemsilikle gerçekleşiyor. Açıklanan üst notalarındaki portakal çiçeği, bergamot ve ahududuyu algılamak mümkün. Gerçi bergamotun daha geri planda olduğunu düşünüyorum. Çiçeksi-meyveli sayılabilecek açılışı sıradan. Orta bölümde çiçeklerin etkisi artıyor. Orta notalarında ylang ylang ve yasemin var Goldea’nın. Yaseminin özgün, kendinden emin beyaz çiçeksi kokusu ve ylang ylangın kremsi tropikal yönü başarılı şekilde birleştirilmiş. Orta bölümde paçuli güzel bir sürprizle çiçeklere katılıyor. Buradaki çiçekleri kendime akın bulmasam da çikolatamsı paçuliyi sevdim. Alt notalarda tatlı paçuliye vanilya da eşlik ediyor. Tozlu sayılabilecek miskin de partiye katıldığını düşünüyorum. Kapanışta kremsi yumuşak paçuli ve vanilya gösterişsiz ama sıcak bir nokta koyuyor.  Son bölümü sevdim.

Goldea, meyveli-çiçeksi paçuli parfümüne benziyor tenimde. Aslına bakılırsa orta bölümden itibaren yaseminin önderliğindeki çiçekler bariz şekilde onun tarzını yansıtıyor. Meyveler (ahududu) üçüncü plana geçiyor ve bu durumu kabul ediyor. Tatlı ve modern paçuli bence parfümün önemli oyuncularından birisi. Zaman zaman çikolatamsı hissiyat veren paçuli, parfümün en sevdiğim teması oluyor.

Goldea’nın buruk ve itici açılışını takip eden cazibeli orta bölümü kadınsı mesajlar veriyor. Paçulinin devreye girdiği bölümdeyse neredeyse uniseks kullanıma göz kırpıyor. Oldukça soğuk günlerde ve dışarıda dolanırken kullandığım Goldea, tabii ki feminen yanını öne çıkarıyor. Onun yeni nesil şekerli gül kokan ve iç bayan kadın parfümlerinden kendisini ayırmasını sevdim. Evet, sıradışı değil belki ama yine de günlük kullanım için uygun.

Belki yanılıyorum ama az da olsa Thierry Mugler’in Angel’ına (kadın versiyonu) benzettim Goldea’yı. Tabii Angel kadar karanlık ve koyu değil Goldea. Ayrıca Goldea oldukça çiçeksi Angel’a göre. Başlangıcında da hafiften Black Orchid esinlenmesi var gibi. Kimi yorumcular Goldea’yı gourmand olarak sınıflandırmış ki haksız sayılmazlar. Oldukça tatlı kokusu kimi zaman vanilyamsı kimi zaman çikolatamsı kimi zaman da tonka fasulyesini andırıyor. Bu anlamda ona gourmand demek yanlış olmaz.

Anladığım kadarıyla Bulgari, piyasadaki yeni nesil bol tatlı meyveli-çiçeksi-şekerli rakiplerine Goldea ile cevap vermek istiyor. Lancome – La Vie Est Belle, Prada – Candy, Tom Ford – Black Orchid, Chanel – Coco Mademoiselle gibi güçlü rakiplere sahip Goldea’nın işi zor görünüyor. Kokusuna aşık olmadım ama birçok yeni ve burun tırmalayan yapaylıktaki kadın parfümünden bir parça daha başarılı buldum. Yine de almadan önce muhakkak deneyin.

EDP formundaki yapısı ne yazık ki performans anlamında harikalar yaratamıyor. Kalıcılığı yeterli fakat ilk patlama dışında fark edilirliği yüksek değil. Sonbahar-kış mevsimine yakışacağını düşünüyorum.

Kokusunun tasarımını ünlü isim Alberto Morillas yapmış. Bay Morillas eseri Goldea için şunları söylemiş: ” Goldea’nın lüks modernliği, İtalyan ve Fransız parfümlerinin değerleri ve şifreleriyle oynar. Bulgari için yarattığım parfümler değerli taşların birlikteliğiyle bezenen önemli mücevherler gibidir. Goldea’da, bir kuyumcunun altını yonttuğu gibi çalıştım. Bu parfüm, Bulgari mücevherlerinin gösterişli hacmini hatırlatır. Goldea’da kullandığım özel miskler ne demodedir ne de baroktur. Eğer Goldea bir nesne olsaydı, Brancusi tarafından yapılmış altın bir heykel olurdu. Goldea aynı zamanda altının sembolize ettiği sonsuzluk ve zenginliği somutlaştırır ve bu hipnotik büyü, Antik Mısır’dan İspanya’ya insan ve tanrılar arasındaki tarihte seyahat eder.”

Koku Güzelliği:10/6

19 Kasım 2017 Pazar

Nishane – Zenne (2017)

Türkiye merkezli niş parfümevi Nishane’nin 2017 yılında piyasaya sürdüğü üç yeni parfüm aslına bakılırsa üçlemenin üyeleri. Nishane, geleneksel Türk gölge oyunu olan Hacıvat-Karagöz’den ilham alarak üç parfüme imza attı. Hacivat, Karagoz ve Zenne isimli bu üç parfümden Hacivat’ı kullanmış ve beğenmiştim. Nishane’nin gölge oyunu serisine devam edelim madem. Şimdi sıra Zenne’de.

Muhtemelen şişesinin rengi ve ismi yüzünden en ilgimi çeken parfüm olmuştu bu seride Zenne. Eski dilde kadın anlamına gelen Zenne anladığım kadarıyla farklı anlamlara da geliyor. Kadın kılığına giren erkek dansçıya da Zenne deniyor, gölge oyunundaki bütün kadın figürlerine de zenne de deniyormuş.

Zenne’nin açılışı farklı bir meyvemsilikle gerçekleşiyor. Tatlı ve leziz meyveler üst notaları tamamen kaplıyor. Bir parça turunçgiller ve üzüm benzeri meyveler var sanki üst notalarda. Orta kısımda üzümü andıran meyveler daha da ağırlığını arttırıyor. Bu meyveler koyu ve neredeyse karanlık denebilir. Orta bölümde bir parça da çiçeksilik var fakat ağırlık tatlı meyvelerde. Son bölümde vanilyanın devreye girdiğini düşünüyorum. Kapanıştaki vanilya harika olmasa da gayet kabul edilebilir tarzda.

Zenne, bence meyveli-çiçeksi-ambersi vanilya tarafına yakın. Çiçeklerden ziyade meyvemsilik ön planda. Modern ve leziz meyvelerden en öne çıkanı siyah üzüm sanki. Evet, Zenne’nin büyük bölümünü siyah üzüm oluşturuyor bana göre. Üzüme eşlik eden, abartılı şekilde kadınsı olmayan çiçekler ve yüksek kaliteli amber parfümün omurgasını meydana getiriyor. Ayarında tatlılık her daim parfümün üzerinde dolaşıyor.

Zenne, büyük değişim göstermeyen, yarı karanlık, kalite hissiyatı iyi, benzeri pek olmayan, koku trendlerine uymayan bir arkadaş. Belki yanlış algılıyorum ama Zenne’yi üzüm suyuna benzetiyorum. Hani marketlerde satılan üzüm suları vardır. Garip şekilde aklıma üzüm sularını getirdi Zenne. Şunu da söylemeliyim ki kullanması ve sevmesi kolay bir parfüm. Gündüz-gece, her ortama uyabilecek tarzıyla Zenne fena seçenek değil.

Karşımızda yüksek sayılabilecek fiyatlara satılan bir niş parfüm var. Bu açıdan bakıldığında çarpıcı, katmanlı, baş döndüren yapısının olmadığını söylemeliyim. Tek düze ilerlediğini ve büyük vaatler sunmadığını düşünüyorum Zenne’nin. Evet, iyi, hoş koku ama o fiyat etiketini hak ediyor mu şüpheliyim. Eğer meyveli parfümleri seviyorsanız listenize alabilirsiniz.

Zenne, Extrait formunda. Kalıcılığı iyi, fark edilirliği ortalama seviyede. Uniseks olarak piyasaya sürülmüş. Bence iyi bir denge kurmuşlar. Hem erkekler hem de kadınlar rahatlıkla kullanabilir. Sonbahar-kış dönemine daha çok uyacağını sanıyorum. Kokusunun tasarımını Jorge Lee yapmış.

Koku Güzelliği:10/6