26 Ağustos 2017 Cumartesi

Burberry – Weekend For Men (1997)

Burberry’nin Weekend’inin kadın versiyonunu deneyip de erkek olanına göz atmamak haksızlık olurdu. 1997 yılında piyasaya sürülen erkek ve kadın Weekend’ler, parfüm dünyasında büyük ses getirememişti. İlerleyen yıllarda hala kayda değer başarı sağlamış görünmeyen Weekend’lerin erkek versiyonunu ne yalan söyleyeyim içimden gelerek kullanmaya başlamadım. Sanırım önyargılar ruhumu ele geçirmişti ve Weekend For Men’den çok bir şey beklememem konusunda beni yönlendiriyordu.

Evet bazen hayatta farklı somut durumlarla karşılaşırız ve onlarla mücadele etmek zorunda kalırız. Önyargılarla savaşmaksa somut olgularla mücadele etmekten daha zordur çünkü her şey zihninizin içindedir. İçimden bir ses Weekend For Men için iyi şeyler söylemezken burnum ise onu koklamış ve o kadar da kötü olmadığını söyleme başlamıştı.

Weekend For Men’in açılışı serin turunçgillerle gerçekleşiyor. Greyfurt ve mandalinanın tanıdık karışımına eşlik eden buruk limon, üst notaları beğenilebilir hale getiriyor. Orta kısımda meyvemsi turunçgil etkisi devam ediyor. Orta bölümde beklemediğim oranda sabunsu beyaz çiçeklerle karşılaşıyorum. Kadınsı sayılamayacak beyaz çiçekler kokuya temizlik ve çiçeksilik katıyor. Orta kısım eh işte. Kapanışta aynı koku formu devam ediyor. Ek olarak misk ve yumuşak odunsulardan bahsedebilirim.

Weekend For Men, tatlı ve modern kokan meyveli (ağırlık buruk turunçgillerde), sabunsu, çiçeksi bir arkadaşa benziyor. Buradaki çiçeksilik çok kadınsı değil neyse ki. Parfüme sıradan sabunsuluk veren orta kısmın hafiften metalik koktuğunu söyleyebilirim. Yapaylık berbat şekilde verilmese de yüksek kaliteli bir eserle karşı karşıya değiliz. İlginç ya da sıra dışı bir deneme de değil. Sadece basit ve temiz kokmaya çalışan bir kardeşimiz.

Peki güzel ve temiz kokmayı başarıyor mu? Hayattaki çoğu şey gibi güzelliğin ve temiz kokmanın da göreceli olduğunu varsayabiliriz. Buradan yola çıkarsak Weekend For Men benim için ne çok iyi ne de çok kötü bir parfüm. Genele hitap eden ve fazla gösterişi olmayan silik bir ilkbahar-yaz kokusu gibi duruyor. Kokusu dünyayı ayağa kaldırmayacaksa da midenizi bulandıracak kadar da değil.

Sonuç olarak “almam ama alana da mani olmam” tarafındayım Weekend For Men için. Astronomik satılabilecek fiyatlara Francis Kurkdjian’ın bu tür sabunsu-çiçeksi turunçgil parfümleri var benzer olarak fakat kalite anlamında tabii ki Burberry’den daha iyiler. Weekend For Men’in ulaşılabilir ve mütevazi fiyatına yakın bir başka benzer parfüm var ki onu tanımayan yoktur sanırım. CK One’ı, Weekend For Men’e epey benzettim. Gerek koku formu gerekse verdiği hissiyat bakımından CK One’ı andırıyor Weekend For Men.

EDT olan Weekend For Men’in kalıcılığı normal fark edilirliği güçlü değil. Soğuk kış mevsimi dışında her zaman kullanılabilir. Her yaştan erkeğin üzerine uyabileceğini düşünüyorum. Kokusunun tasarımını sektörün tanınmış isimlerinden Michel Almairac yapmış.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/5

15 Ağustos 2017 Salı

Byredo – Pulp (2008)

“İsveç etkileriyle yaratılmış uluslararası meyve sepeti” de ne oluyor 🙂 Peki “dramatik bir kompozisyona odaklanan olgun, tatlı, yoğun bir tat” ne anlama geliyor 🙂 Sanırım niş markalar, pazarlama cümlelerini biraz abartıyor.

İsveç demişken Byredo’nun kurucusu Ben Gorham’ın İsveç’te doğduğunu, annesinin Hintli, babasının ise Kanadalı olduğunu belirtmem gerekiyor. Böylesine bir dünya vatandaşının, 2008 yılında piyasaya sürdüğü ve epey ilgi çeken parfümü Pulp’ın tanıtımında İsveç’ten bahsetmesi şaşırtıcı olmasa gerek. Byredo’nun internet sitesinde Pulp’un meyveli karakterine vurgu yapılmış. Bakalım teorik ile pratik birbirine yakın mı?

Pulp’un başlangıcı şimdiye kadar rastlamadığım bir meyvemsilikle gerçekleşiyor. Fermente olmuş ve içki kıvamına gelmiş üzüm suyunu andıran başlangıcı kafa karıştırıcı, benzersiz ve koyu-yoğun. Orta bölümde o garip içkimsi hava dağılıyor ve meyvelere devam ediliyor. Açıklanan orta notalarında kırmızı elma ve incir var. Daha bugün mideye indirdiğim siyah incire benzeyen orta bölümde üzüm etkisini hala sürdürüyor. Tatlılık başlangıca göre biraz daha artıyor. Neredeyse şekerli orta kısım eh işte. Kapanışta büyük değişim beklemeyin. Benzer koyu meyveler kapanışta da mevcut. Misk ve odunsu notalar alt bölümde kendisine yer buluyor.

Pulp, kendi sitelerindeki “meyve sepeti” tanımını hak ediyor. Gerçekten de leziz ve yoğun tatlı meyveler ana yapıyı oluşturuyor. Çoğu yorumcu incirden bahsediyor fakat ben yine gıcıklık yapacağım çünkü Pulp bana göre kırmızı üzüm kokusuna sahip. Hani asmasından yeni koparılmış üzeri azıcık tozlu siyah üzümü yersiniz ve ilk baştaki ekşilikten sonra dolgun ve oturaklı bir tat gelir damağınıza. İşte Pulp, hemen hemen öyle kokuyor. İlgimi çeken durum başlangıcındaki ve orta kısmın başlarındaki o içkiye benzeyen acımsı aroma. Kırmızı elmadan da geliyor olabilir o tat. Tam olarak çözemedim.

Açıklanan notalarındaki incir sizi yanıltmasın. Buradaki incir ne Philosykos’a benziyor ne de Un Jardin En Mediterranee’yi andırıyor. Oldukça kendine özgü bir koku formu var Pulp’un. Bence ağırlığı siyah üzümün yüklendiği, sonrasında elmanın geldiği ve incirin geri planda destek verdiği bir parfüm Pulp. Tabii miski de unutmuyoruz.

Peki Pulp güzel kokuyor mu? Bu sübjektif soruya kendimce şöyle cevap vereyim: Pek değil. Aslında meyveli parfümleri beğenirim ve zaman zaman kendime yakın bulurum. Pulp’taki meyveler ferah ve cıvıl cıvıl değil, fazlaca tatlı, modern, karanlık-koyu ve burnu zorlayan bir deneme olarak karşımıza çıkıyor. Yapay mı? Değil ama konforlu ve sizi sarıp sarmalayan da bir yapısı yok. Biraz soğuk ve züppe karakteri var sanki.

Parfümleri genellikle garip bulunan Byredo’dan Pulp gibi bir çalışma gelmesi sürpriz değil. Pek derinliği olmayan ve tekdüze ilerleyen Pulp, oldukça yüksek fiyatını hak ediyor mu sorusu öylece ortada ucu açık şekilde dursun.

Hafızam beni yanıltabilir fakat Pulp’ın kokusunu biraz Escada’nın üretimi bitirilmiş erkek parfümü Magnetism For Men’i hatırlatıyor. Tabii oldukça uzun zaman oldu Magnetism For Men’i kullanalı. Pulp’ın, çok daha kaliteli olgun koktuğunu söylemek gerekiyor.

EDP formundaki Pulp’ın performansı fena değil. İlk yarım saat gayet saldırgan davranıyor. Sonrasında da ara size kendisini hissettiriyor. Kalıcılığı kıyafette oldukça yüksek, tende normal. Hem erkekler hem de kadınlar için pazarlanan Pulp, bence de uniseks olarak rahatlıkla kullanılabilir. Çok sıcak yaz günlerde biraz ağır kaçabilir. Serin yaz akşamları ve ılık ilkbahar için gayet uygun. Günlük kullanımda sırıtmayacaktır.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

10 Ağustos 2017 Perşembe

Jacques Bogart – Bogart (1975)

Jacques Bogart markası için “40 yıllık bir başarı öyküsü” denmesi tesadüf olmasa gerek. “Ben sadece erkekler için ürünler piyasaya sürerim” sloganıyla 1970’li yılların başlarında kurulan Jacques Bogart markası 2017 itibariyle bünyesinde birçok kozmetik ve parfüm firmasına sahip gurup olarak karşımızda. Bogart gurubunun ilk markası olan Jacques Bogart’ın parfümleri hala ilgi görmekte klasikseverler tarafından.

Bugün yazacağım eser, Jacques Bogart markasının ilk göz ağrısı. 1975 çıkışlı Bogart, erkek parfümü olarak piyasaya sürülmüş. Tanıtımlarında erkeksiliğe bolca vurgu yapan Bogart’ın açılışı eski-tozlu bergamotla gerçekleşiyor. Erkeksi bergamota, tabii ki aromatik Akdeniz otları ve buruk limon eşlik ediyor. Nostaljik turunçgiller aynı döneminin rakipleri gibi yüksek kaliteli, doğal ve gerçekçi. Çok ferah sayılamayacaksa da yeşil diyebileceğim üst notaları harika. Orta kısma geçilirken yeşil yapı devam ediyor. Bu sefer çamsı, sabunsu deri karşılıyor bizi. Asla tatlı olmayan kuru baharatların eklendiği orta bölüm, ağaçsı-deri tarafına yaklaşıyor. Kapanışta enfes bir meşe yosunu noktayı koyuyor. Orta kısımla benzer kokan alt notaları başarılı.

Bogart nasıl mı kokuyor? Yeşil, çamsı, aromatik, sabunsu, ardıçsı deri-ağaç kompozisyonuna benziyor. Genel yapısı gayet erkeksi ve ciddi bir izlenim bırakıyor. Hafiften maço olan aromatik yeşil ağaçsılık, keskin ve süetimsi davranmayan deriyle kombin edilmiş. Eski ve enfes dost meşe yosunu yine görevini başarıyla yapıyor. Çam benzeri ağaçlar gerçekçi, başlangıçtaki limon-bergamot ittifakı kusursuza yakın.

Bogart, sevdiğim tarza yakın. Çoğu yeni parfümden yavaş yavaş ümidini kesen bendeniz, böylesine şahane klasikleri niş parfümlere tercih edeceğim sanırım yakında. Zaten Jacques Bogart için uygun fiyatlı niş marka denmesinin sebebi müthiş eski klasikleri. One Man Show’a aşık olmamıştım ama Bogart’ı sevdim ve saygı duydum. Hem kalitesine hem doğallığına hem de karakterine. Eğer yaşınız kırkın üzerindeyse ve kendinize uygun parfüm arıyorsanız Bogart’a bakmanızı öneririm.

Parfümün benim açımdan tek can sıkıcı yanı sabunsuluğu. Bu tür sabunsu koku formuna bir türlü kendimi yakın hissedemiyorum. Keşke sabunsuluk azaltılıp, meşe yosunu arttırılsaymış. İkinci problemi ise performans anlamında oldu. Çoğu yorumcunun övgülerle bahsettiği etrafa yayılımı kendimde hissedemedim. Genel olarak ilk patlama dışında tene yakın kalıyor.

Bogart, aromatik yeşil karakteriyle Paco Rabanne Pour Homme, Polo Classic, Grey Flannel tarzına yakın duruyor. İçlerinden en çok Paco Rabanne Pour Homme’ye benziyor.

Bu fotoğraf parfumo.net sitesinden alınmıştır.

EDT formundaki Bogart’ın kalıcılığı yeterli. Sıcak yaz günleri dışında her zaman kullanılabilir. Şık bir takım elbiseye çok yakışacaktır Bogart.

Koku Güzelliği:10/8

6 Ağustos 2017 Pazar

Vertus – Fresh Orient (2015)

Siz de öyle mi yaparsınız bilemem ama en sevdiğim şeyleri sona saklarım. Yemeğin en güzel tarafını en son yerim ya da bir yazarın en popüler kitabını en son okurum. Sanırım bu durum parfümler için de geçerli. Sevdiğim parfümleri elimden geldiğince az kullanırım veya sona saklarım. Vertus’un elimdeki parfümleri içinde en sevdiklerimden Fresh Orient’i sona sakladığım söylenebilir.

Vertus’un koleksiyonundaki ferah parfümlerden Fresh Orient, ismindeki doğu esintisinden ziyade, taze yönünü öne çıkarıyor. Bir süredir severek kullandığım Fresh Orient’le ilgili sizlere düşüncelerimi anlatma vaktinin geldiğini hissediyorum. Kendi sitelerindeki şu tanım aslında Fresh Orient’i yeterince anlatıyor: “Deniz kenarındaki turunçgil bahçelerinde yürüdüğünüzü hayal edin… Egzotik çiçeklerin taze bergamot dokunuşu ile kucaklaştığı hafif esintinin tadını çıkarın.”

Fresh Orient’in açılışı ferah yeşil yapraklarla ve leziz meyvelerle gerçekleşiyor. Üst notalardaki harika turunçgiller bir parça tuzlu ve canlı. Başlangıcı çok güzel. Orta bölümde kadınsı olmayan çiçeklerle devam ediliyor. Başlangıçtaki tuzlu meyveler ve yeşil yapraklara eklenen nötr çiçekler yumuşacık ve çekici. Büyük oranda başlangıcına benzeyen orta bölümü de sevdim. Kapanışta aynı koku formu devam ediyor. Alt notalarda misk biraz daha etkili denebilir. Üst ve orta notaları kadar dinamik olmasa da son bölüm fena değil.

Fresh Orient, canlı yeşil yaprağımsı çiçeklerle enfes tuzlu meyvelerden oluşuyor bana göre. Tabii bu tür parfümlerin olmazsa olmazı ozonsu miski de unutmamak gerekiyor. Açıklanan üst notalarında bergamot, greyfurt, frenk üzümü ve yeşil yapraklar var. Başlangıçta bence greyfurt ve bergamot daha etkili. Bu iki meyveye destek veren yeşil tema, kokuyu daha da güzelleştiriyor. Resmi olarak belirtilen orta notalarında çiçekler hakim. Yasemin, manolya, zambak ve kaşmir orta bölümü oluşturuyormuş. Yasemin ve zambağın baskın olduğunu düşünmüyorum. Belki manolya orta bölümde öne çıkıyordur. Alt notalarındaysa sedir, amber, vetiver ve misk varmış. Misk, diğer kapanış elemanlarına göre daha öne çıkıyor.

Fresh Orient’in meyveli ve kadınsı olmayan çiçeksi tarzına en büyük desteği yeşillikler veriyor. Sanki yeni kesilmiş çimen kokusunu andıran bu gerçekçi yeşil yapı, greyfurt-bergamot ikilisine başarıya eklenmiş. Tuzlu, kaliteli ve ferah başlangıçtan sonra gelen yeşil çiçeksi bölüm parfümün en güzel tarafı belki de. Bu tarz kokuları sevdiğim için muhtemelen bu kadar ilgimi çekti Fresh Orient. Sanırım taze, ferah, canlı ve yeşil kokan parfümleri seviyorum. Fresh Orient bu tanımlara tamamen uyuyor.

Gerek yüksek kalitesi gerekse insanı içine çeken kokusuyla, sevdiğim yazlık parfümlerden birisi oluyor Fresh Orient. Şunu da belirtmeliyim ki, çok derin ve katmanlı kokmuyor ama zaten hangi yaz parfümü öyle olabiliyor ki. Bu hali bile benim için yeterli. Sıcak yaz günlerinde bol bol kullanacağım Fresh Orient’i.

Geleyim en dikkatimi çeken konuya. Fresh Orient’i ilk kullandığım andan itibaren kokusu çok tanıdık geldi. Hemen gerekli eşleştirmeyi yaptım zihnimde. Hermes’in en sevdiğim parfümlerinden Un Jardin Sur Le Nil’e epey benzettim Fresh Orient’i. Hermes’in Nil’i, biraz daha parlak ve etrafa yayılırken, Fresh Orient daha yumuşak ve çekingen. Yine de aralarındaki benzerlik bir hayli fazla. Fresh Orient’i Un Jardin Sur Le Nil’in niş versiyonu olarak düşünebiliriz.

EDP formundaki Fresh Orient’in kalıcılığı yeterli, fark edilirliği yüksek değil. Hem erkekler hem de kadınlar rahatlıkla kullanabilir. Sıcak yaz mevsimi için ideal. Her yaş gurubundan arkadaş, günlük kullanım için düşünebilir Fresh Orient’i.

Koku Güzelliği:10/8