Dişi kurt kültünün kökeninin çok eskilere dayandığı biliniyor. Roma İmparatorluğunun kuruluş aşamasında dişi kurt tarafından emzirilen Remus ile Romulus’un tasvir edildiği heykeller mevcut. Dişi kurt tarafından emzirilen ikiz çocuklar efsanesinin Roma uygarlığının sembolü olması şaşırtıcı değil. Sadece Batı dünyası değil, Türklerde de dişi kurt efsaneleri var. Hepinizin tahmin ettiği üzere dişi kurt Asena, en bilinen Türk mitolojisi öğesi.
2007 yılında benim “koku mistiği” olarak adlandırdığım bay Serge Lutens, dişi kurt temasını alıp, bir parfümüne ilham kaynağı haline getirdi. Louve ismini verdiği parfümünün kalbindeyse beyaz badem kokusunu uygun gördü. Bakalım dişi kurt ve beyaz badem ne kadar uyumlu olacak.
Louve’nin açılışı mayhoş ve ferah olmayan kırmızı meyvelerle gerçekleşiyor. Bir parça ruj benzeri iris de var sanki. Kiraz veya vişneye benzettiğim başlangıcı nefis. Orta kısımda kırmızı ekşi meyveler hala var fakat bay Lutens’in bahsettiği badem yavaş yavaş kokuya hakim oluyor. Bademin bir parça pudralı verilmesi kadınsılığı bariz şekilde arttırıyor. Kiraz ve bademin uyumu gayet güzel. Son bölümde bademin o acımsılığı hala devam ediyor. Alt notalarda çiçeksi bir vanilya kapanışı yapıyor. Badem ve vanilya uyumlu denebilir.
Louve, gördüğüm kadarıyla kiraz-badem-vanilya üçgenine sırtını dayamış. Bu üçlüye hissedilir oranda eşlik eden pudralı yapı, parfümü kadın kullanımına yakın hale getiriyor. Tabii bir parça çiçeksilikten de bahsedilebilir. Belki de yaseminin payı vardır çiçeklerden. Kısacası Louve, ismindeki dişiliği kokusuna taşımış.
Louve, yüksek kaliteli bir Lutens eseri. Benim sevdiğim ve mesafeli olduğum iki öğeyi birleştirmiş. Kiraz ve vişneyi seviyorum parfümlerde. Bademi ise pek kendime yakın bulamıyorum. Muhtemelen bademin o acımsı, iddialı, kadınsı tarafını sevemiyorum. Louve’deki ekşi kırmızı meyveleri sevdim. Bademi ise fena bulmadım.
Kimi kullanıcılar gül notasından da bahsetmiş. Evet, ihtimal dışı değil. Kırmızı meyvelerin verdiği hissiyat belki de gülden geliyor. Nereden gelirse gelsin, Louve bu haliyle mayhoş, lüks, çarpıcı ve konforlu kokuyor. İyi de kokusunu sevdim mi?
Yukarıda konforlu dedim. Genellikle badem merkezli parfümlerin konforsuz, kullanması ve sevmesi zor olduğunu düşünürüm. Tabii bu imajı bende Hypnotic Poison oluşturdu. Parfümler tarihinin modern kült parfümü Hypnotic Poison’da kullanılan badem ve vanilya karışımını sevememiştim. Bana fazlasıyla saldırgan, yapay, acımsı ve ilacımsı gelmişti. Bir badem parfümü olarak Louve’de bademden gelen acımsı ve ilacımsı hissiyat mevcut fakat Hypnotic Poison’daki gibi avam, saldırgan ve yapay değil. Louve çok daha derli toplu, şık ve haddini biliyor. Yapaylık neredeyse yok. Parfümün genel karakteri bir parça karanlık ama aynı zamanda dinamik.
Louve’nin hiç bir aşaması ferah ya da rahatlatıcı değil, daha çok cazibeli ve leziz. Evet, Louve kıyısından köşesinden belki de gourmand olarak sınıflandırılabilir. Ya da meyveli-çiçeksi bile diyebiliriz. Artık seçim size kalmış.
Modern ve tatlı kokan Louve aynı zamanda egzotik ve gizemli. Tatlılık, bütün yeni nesil parfümlerdeki gibi biraz fazla ama bayık değil. Eski ya da modası geçmiş gibi kokmuyor. Genel yapısı belli bir yaşın üzerindeki hanımefendileri ilgilendiriyor sanki. Genç kız parfümü değil Louve. Gündüz vakti AVM’de dolaşma kokusu da olmamalı. Daha özel günler ve kendinizi mutlu etmek istediğiniz zamanlarda kullanılmalı belki de. Ya da beni dinlemeyin, canınız ne zaman isterse kullanın.
EDP formundaki Louve’nin kalıcılığı yeterli. Fark edilirliği başlarda iyi, sonrasında tene yaklaşıyor. Sonbahar-kış mevsimi için harika olacaktır.
Koku Güzelliği:10/8