19 Eylül 2016 Pazartesi

Christian Dior – Miss Dior (2012)

İsmini daha doğrusu ilhamını Christian Dior’un kardeşi Catherine’den alan bir parfüm Miss Dior. 1940’lı yılların başlarında, İkinci Dünya Savaşı’nın yoğunluğunun arttığı dönemde iki kardeş Christian ve Catherine, aynı apartman dairesini paylaşıyorlardı. Christian, başarılı çizimleri olan ve gelecek vaat eden genç kızken, kardeşi Catherine, daha politikti ve ülkesi Fransa için çalışırken Almanlar tarafından tutuklandı. Oldukça ilginç ve hareketli bir hayata sahip Catherine için, belki de kardeşi Christian’ın jestiydi, 1947 çıkışlı Miss Dior parfümü.

Markanın piyasaya sürdüğü ilk parfüm olma özelliğine sahip Miss Dior, geçirdiği reformülasyonlarla birlikte eski halinden epey farklı formlara giriverdi. Zaten Dior bu tür isim değiştirme ve bol bol reformülasyon işlerini nedense seviyor. Dior’un ve hatta kadın parfümleri evreninin önemli klasiklerinden sayılan Miss Dior, 2012 yılında reformülasyon geçirip, yeniden piyasaya sunuldu. Kimi yerlerde bu yeni Miss Dior EDP’nin aslında Miss Dior Cherie’nin devamı olduğu söyleniyor ki artık kafam karışmış durumda.

Neyse, kendi sitelerinde çiçeksi şipre olarak sınıflandırılmış. Parfümün açılışı modern turunçgillerle gerçekleşiyor. Mandalina ve portakala benzettiğim turunçgiller tatlı ve azıcık yapay. Yine de cazibeli ve modern. Orta kısımda çiçekler, meyveleri geri plana itiyor. Yasemin ve gül, orta bölümü domine ediyor. Başlangıçtaki gibi metalik yapaylık mevcut orta notalarda. Bu andan itibaren meyveli-çiçeksi tarafa geçiyor. Son bölümde çiçekler zayıflıyor ve kadifemsi paçuli sazı ele alıyor. Paçuli köksü ve gizemli değil. Metalik odunsular da ekleniyor kompozisyona. Böylece sona eriyor.

Miss Dior, şipreden ziyade modern ve tanıdık meyveli-çiçeksi tarafa yakın duruyor. Kokusu tanıdık derken gerçekten de öyle. Sonra anlıyorum ki farklı zamanlarda birçok farklı kadında bu kokuyu algıladım. Gördüğüm kadarıyla Miss Dior hala kadınların sevdiği ve vazgeçemediği bir esere benziyor. İyi de onu bu kadar özel ve cazibeli kılan ne?

resmi afis yen

Canlı, neşeli ve pozitif oluşu mu? Belki de. Aslında doğru kelimenin “cazibeli” olduğunu düşünüyorum. Miss Dior, daha başlangıcından itibaren iddialı ve çarpıcı. Normalde sıradan kokan turunçgiller, burada öyle gösterişli ve etkileyici ki… Orta bölümde de çiçeklerin etrafa verdiği mesaj açık: “Ben tam bir dişiyim.” Son bölümse parfümün sakinleştiği kısım oluyor. Oysa üst ve orta notalarda tırnaklarını çıkarmış tatlı cadı gibi Miss Dior. Hayat dolu ve enerjisi yüksek bir parfüm.

Tatlı cadı ifadesini özellikle kullandım. Biraz da parfümün yapaylığını ve düşük kalitesini vurgulamak istedim. Evet, genel yapısı çarpıcı ama genele uyabilecek ve erkekleri etkiyebilecek feminenlik ne yazık ki yeterince rafine verilmemiş. Başlangıçtaki turunçgillerden sonlardaki paçuliye kadar Dior’un ismine yakışmıyor kalitesi. Biraz dağınık ve yeni nesil kadın parfüm pazarından pay kapmaya yönelik hamle olarak görüyorum. Herhangi bir ilginçlik yok, farklılık yok, yaratıcılık yok. Onların yerine herkese hitap etmeye çalışan, metalik yapaylığa sahip, baş ağrısı yapmaya müsait koku formu var. Klasik modern meyveli-çiçeksi tekrardan öteye gidemiyor.

Kadınlar bu parfümü sevecektir çünkü gösterişli ve cazibeli. Erkeklerde bu kokuyu sevecektir çünkü çarpıcı ve kadınsı. Yani alan razı, veren razı durumu söz konusu. E o zaman daha fazla yorum yapmam gereksiz. Çok genç kızlara uymayacağını düşündüğüm Miss Dior’un süslü, orta yaşlı kadınlara fevkalade uyacağını, kolaylıkla imza parfümleri olabileceğini, gittikleri yerde izlerini bırakabileceklerini rahatlıkla söyleyebilirim. Tenimde beklediğim uyumu sağlayamadım ama hoş ve şık bir kadında mis gibi kokacağına eminim.

Benim kullandığım Francois Demachy’nin tasarladığı EDP versiyonuydu. Kalıcılığı normal ama fark edilirliği biraz düşük. Çoğu kişi onun ferah yönünden bahsetmiş ve yaz mevsiminde daha iyi sonuç aldıklarını söylemiş. Bu sıcak günlerde kullandığım Miss Dior, bence biraz daha serin hava istiyor. Ilık ilkbahar-sonbahar için daha uygun gibi. Günlük kullanımdan ziyade daha özel anların kokusu olarak düşünülebilir.

yakin miss yen

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

17 Eylül 2016 Cumartesi

The Merchant Of Venice – Esperidi Water (2015)

İtalya merkezli yeni niş parfümevlerinden The Merchant Of Venice’ın farklı eserlerini denemeyi düşünüyorum. Gerek ismi gerekse konsepti bir şekilde kendisine çekiveriyor beni. Markanın ana ilham kaynağı Venedik şehri ve onun tarihi. İsmindeki ticaret vurgusu, Venedik şehrinin antik çağlardan itibaren diğer ülkelerle yaptığı çeşitli ticari faaliyetlerine gönderme olarak düşünülebilir. Altın, değerli taşlar, tekstil ürünleri, baharat ve aromatik uçucu yağlar, Venedikli tüccarların ilgi alanına giriyordu geçmişte.

The Merchant Of Venice’ın Nobil Homo isimli serisi şimdilik beş üyeden oluşuyor. Zaten marka, bütün parfümlerini seriler altında toplayıp, öyle piyasaya sürüyor. Yani her parfümleri, mutlaka bir seriye ait oluyor. Nobil Homo serisinin tamamı erkeklere adanmış. Esperidi Water da bu serinin üyesi. Bir süredir kullandığım Esperidi Water hakkında biraz ahkam kesme zamanımın geldiğini düşünüyorum.

Esperidi Water’ın başlangıcı ferah turunçgillerle gerçekleşiyor. Turunçgil diyorum ama limonun ağırlığı daha fazla. Limona bir parça portakal eşlik ediyor. Tatlı ve kolonyamsı limon-portakal işbirliğini pek sevemedim. Orta kısımda turunçgiller geri planda duruyor. Bu sefer tatlımsı karabiber ortaya çıkıyor. Yumuşak sayılabilecek karabibere nötr çiçekler destek veriyor. Kendi sitelerinde yaseminden bahsediliyor. Olabilir ama çok baskın değil çiçekler. Son bölümde eskilerden bir dost kontenjanından meşe yosunu algılıyorum. Misk, amber ve yumuşak odunsu notalarla dans eden meşe yosunu, parfümün en güzel yerini oluşturuyor.

Esperidi Water ismini ilk gördüğümde hemen önyargılarım devreye girdi ve “yine bir Terre d’Hermes benzeri” diye düşündüm. Terre d’Hermes’in o kendine özgü yapısının, birçok yeni nesil parfüme ilham verdiği sır değil. Esperidi Water’ın açıklanan notalarındaki portakal, karabiber, sedir ağacı ve vetiver Terre d’Hermes’i ciddi ciddi çağrıştırıyor fakat uygulamada durum pek öyle değil.

Parfümün açılışı kalitesiz limon kolonyaları gibi gerçekleşiyor. Normalde severim limon koksunu ama burada çözemediğim bir iticilik var. Belki de limon ve portakalın birleşimi o kadar da iyi fikir değil. Kendime yakın bulamadım bir türlü başlangıcını. Orta kısım neyse ki daha iyi. Gerçi o limonsu yapı orta bölümde hala algılanıyor. Karabiber orta notalarda işleri değiştiriyor. Keskin olmayan karabiber gayet tatlı. Muhtemelen biberiye ve çiçeklerle yumuşatılmış. Buradaki karabiberi, Obsession For Men’deki kullanıma azıcık benzettim. Karabiber hem olgun hem de erkeksi/nostaljik hava veriyor. Son bölümde, karabiberle harmanlanmış amberi meşe yosununa benzetmiş olabilirim. Kapanışı çok şık.

gercek esperidi

Esperidi Water, turunçgilli tarafı dışında neyse ki Terre d’Hermes’e büyük benzerlik göstermiyor. Yani önyargılarımı haksız çıkarıyor. Onu tanımlarken “aromatik turunçgil” nitelemesi yanlış olmaz. Fakat bana göre başlangıcı dışında çok ferah yapısı yok. Özellikle orta kısımdan itibaren kendisini gösteren baharatlar ve son kısımdaki amber onun ferah bir turunçgil olmadığını kanıtlıyor. Buruk ve ekşi kokusu bir yönüyle hoşuma giderken diğer taraftan kafamda soru işaretlerine neden oluyor. Evet, asıl sorun kullanılan turunçgillerde olmalı. Belki de biberiye ve turunçgillerin karışımına pek alışık olmadığım için kabullenemedim.

Normalde sevmem gereken Esperidi Water’ı, bir türlü bağrıma basamıyorum. Hep bir taraftan itiyor beni. Oysa bütün şartlar uygun, notaları tam bana göre, yüksek kaliteli ama olmuyor işte, ısınamıyorum ona. Kötü değil, hatta bu tarzın iyi örneklerinden birisi. Genel olarak notaları duru ve net. Yapaylık hissedilmiyor. Kalıcılığı iyi, fark edilirliği yüksek değil.

EDP formundaki Esperidi Water’ın performansı harikalar yaratmıyor. İlkbahar-sonbahar kullanımına yakışacağını düşündüğüm kokusu, acayip bir burukluk ve hüzün de barındırıyor sanki. Genç arkadaşlara öneremeyeceğim. Biraz parfüm deneyimi ve yaş istiyor. Otuz yaş civarında gelin anlaşalım. “Denemeden almayın, pişman olmayın” evrensel uyarısını yapmama gerek var mı?

Koku Güzelliği:10/6

13 Eylül 2016 Salı

Şehir ve Parfüm

Aslına bakarsanız bu yazıyı kaleme almak gibi bir niyetim yoktu. Çünkü böylesi bir konu aklıma daha önce gelmemişti. Ta ki bana facebook adresimden ulaşan bir parfüm sever hanımefendi okurumun sorusuna kadar. Mesajında bana “dünyanın farklı şehirlerini parfümlere benzetecek olsam, bunlar hangileri olurdu” minvalindeki sorusunu okuduğumda açıkçası nasıl cevap vereceğimi bilemedim. Evet, itiraf ediyorum hazırlıksız yakalanmıştım. Gerçi hazırsızlıktan ziyade böyle bir konuyu daha önce hiç düşünmemiştim. Yani dünyanın önemli şehirleriyle parfümleri eşleştirmek fikri, ilk başta anlamsız gibi gelebilse de eğlenceli olacağını sanıyorum, ne dersiniz?

Tabii böyle bir soruya herkes kendi bakış açısı ve hissettikleri üzerinden cevap verecektir. Burada önemli olan tek bir doğruya ulaşmak değil, farklı fikirleri görmek. Vereceğim örneklere belki de hiç katılmayacaksınız ama zaten çok sesliliğin ve demokrasinin güzel tarafı da bu değil mi? Her ne kadar şu aralar ülkece demokrasiden uzaklaşıyor olsak da.

Neyse çok uzatmayayım. Zihnimdeki şehir-parfüm eşleştirmelerim aşağıdaki gibidir. Eğer siz de kendi şehir-parfüm eşleştirmelerini paylaşmak isterseniz, bu başlığın altına yazabilirsiniz.

Sebebini bilmiyorum ama başlangıcı Tokyo ile yapmak istiyorum. Doğunun gizemli, yüksek teknolojik şehri ve Asya’nın kalbi sayılabilecek Tokyo’ya, Comme des Garçons’un Incense serisinin iki uniseks üyesini yakıştırabilirim. Kyoto ve Avignon, Tokyo’daki bir Budist tapınağı gibi kokar muhtemelen. Biraz klişe olabilir ama Kenzo’nun Tokyo’su da olabilir. Gerçi üretimi bitirildi Tokyo parfümünün ama olsun. Fark edeceğiniz üzere Tokyo şehrine tütsü temalı parfümleri daha çok yakıştırıyorum. Öd teması Tokyo’ya ne kadar yakışır emin değilim ama Tom Ford’un güzel parfümü Tobacco Oud fena olmaz. Yine bir başka Tom Ford eseri Velvet Orchid’idi de listeme ekleyeyim. Nasomatto’nun ortalığı ayağa kaldıran gözdesi Black Afgano’da soğuk Tokyo günlerinde yardımcınız olabilir. Serge Lutens – Borneo 1834 ve son olarak Clive Christian – V For Men diyeyim ve sağlam bir nokta koyayım Tokyo’ya.

Tokyo genis

İkinci şehir Moskova olsun. Dünyanın en önemli şehirlerinden Moskova’nın önümüzdeki günlerde kuruluşunun 870. yılını kutlayacağını okuduğumda hiç şaşırmadım. Eski Rus İmparatorluk geleneğinin sağlam kalesi Moskova şehrinin meşhur soğuğu ve aylarca kar altında olması, daha çok sıcak baharatlı parfümleri aklıma getiriyor. Ayrıca Rusların votkaya olan sevdasını da unutmamak gerekiyor. Nedense Moskova şehrini hep erkeksi bir kent olarak düşlerim. Vereceğim örnekler de bu düzlemde olacak. Yani sıcak baharatlar ve içki. Moskova’ya en yakıştıracağım eser Parfum d’Empire’ın Ambre Russe’si olurdu. Benim de bir dönem kullandığım ve çok sevdiğim Ambre Russe’yi, kışın kar yağdığında özellikle kullanmış ve bambaşka hale dönüşüverdiğini fark etmiştim. Ayrıca Michael Kors For Men de düşünülebilir Moskova için. Mesela By Kilian – Back to Black ve Straight to Heaven hiç fena olmaz. Parfums de Marly – Herod, o buz gibi Moskova kışına derman olabilir. Serin ilkbahar ve yaz akşamları için Tom Ford For Men’de düşünülebilir. Bentley For Men Intense de harika olacaktır Moskova için.

Aşıklar şehri Paris’e geçeyim. Romantizmin şehri, parfüm endüstrisinin sembolik kalbi Paris. Bu cazibeli hanımefendiye hangi parfümler yakışır? Modern çiçeksiler mi, hüzünlü sonbahar kokuları mı? Evet, çok popüler oldu ama bence Tom Ford’un efsanesi Black Orchid, Paris için kötü seçim olmaz. Serge Lutens’in Feminite du Bois’i, yine Tom Ford’un Plum Japonaise’i, Gucci’nin Eau de Parfum II’si (kadın versiyonu) ve tabii ki Mugler’in inanılmaz parfümü Angel EDP. Paris deyince Dior’u nasıl unutabiliriz? Dior Homme ve Dior Homme Intense ikilisi Paris sokaklarını arşınlayan erkeklere uygun olmaz mı? Parisli erkekler, Eau Sauvage’ı atlayacağımı gerçekten düşündünüz mü? Dior’un çarpıcı ve değdiği burunu kendisine çeviren klasiği Addict’i listeye koymazsak ayıp etmiş oluruz. Paris’in sembollerinden olan bayan Chanel’e vurgu yapmadan bu yazıyı bitiremezdim. Chanel’in satış rekorları kıran Coco Mademoiselle’i Paris’e uymaz da nereye uyar? Aklıma geldi Bond No.9 – Chinatown, Paris şehrine yakışmaz mı? Guerlain’in şöhretli klasiklerini unutursam, başıma kötü işler geleceğinden eminim. Jicky EDT, Mouchoir de Monsieur, Chanel Pour Monsieur ve Caron – The Third Men’i listeye büyük bir zevkle ekliyorum. Maison Francis Kurkdjian – Lumiere Noire Pour Homme ile Paris parantezini kapatayım.

Doğu şehirlerinden başlattığım turu batıyla devam ettireyim. 21. yüzyılın başkenti New York, dünyanın her ülkesinden gelen insanların karıştığı bir sentez şehir aynı zamanda. Uyumayan şehir de denilen New York’un canlı ve dinamik günlük hayatı çoğu dünya vatandaşı için gayet çekici. New York için Etat Libre d’Orange – Tom of Finland ile başlayayım. Bond No.9, New York’ta bol bulunan parkları temalaştırıyor ve bence Bleecker Street-Madison Square Park yeşil kokan örnekler. Farklı bir tat olarak Montale – Red Vetiver, New York’un çok kültürlü yapısına hemencecik uyum sağlayacaktır. Hermes – Eau des Merveilles, Emporio Armani – He, Bulgari – Black, John Varvatos Man, Carolina Herrera – 212 Men, By Kilian – Love, Comme des Garçons – 3, Prada Amber Pour Homme, Costume National – 21 aklıma gelen, New York’a yakıştıracağım parfümler.

roma genel

Roma, kolezyumun ev sahibi, Akdeniz’in en çekici başkenti. Tabii söz konusu İtalya olunca bana göre o coğrafyanın ruhunu en iyi yine oraya ait markalar yansıtıyor. Zaten son yıllarda atağa geçmiş durumda İtalya merkezli niş parfümevleri. Yeni markaları bırakalım da İtalya’nın medarı iftiharı Acqua di Parma’ya göz atalım. Her ne kadar Roma şehri tam Akdeniz kıyısında sayılmasa da zihinlerdeki algı, Roma’nın, İtalya’nın yazlık sayfiyelerine benzediği yönünde. Onun içindir ki Roma deyince aklıma ferah ve turunçgilli örnekler geliyor. Genelde İtalya ve özelde Roma için Acqua di Parma’nın parfümleri muhakkak listede olmalı. 1916 çıkışlı klasik Colonia zaten efsane. Colonia’nın devam parfümleri Assoluta ve Essenza denenebilir Roma için. Ayrıca Blu Mediterraneo serisine yer verilmezse olmaz. Bergamotto di Calabria ve Mirto di Panarea fena örnekler olmayacaktır. Bir başka niş parfümevi Annick Goutal’ın Eau du Sud’u da Roma’ya yakışır. Aramis’in önemli klasiği Tuscany, Atelier Cologne – Ambre Nue, Bois 1920 – Classic 1920, Tom Ford – Neroli Portofino, Ermenegildo Zegna – Italian Bergamot, Giorgio Armani – Armani Eau Pour Homme, Lorenzo Villoresi – Uomo, Xerjoff – Nio aklıma gelen bazı parfümler.

Londra. Bu şehrin ismini duyduğumda aklıma hep gri ve yağmurlu bir imaj gelir. Sanırım pek haksız sayılmam. Londra’nın yazın bile serin havası ve bitmek bilmeyen yağmurları sebebiyle, Londra ile bağdaştırdığım parfümler genellikle hüzünlü ve biraz depresif eserler. Mesela Chanel – Coromandel, Miller Harris – La Fumee, Miller Harris – La Pluie. Sadece hüzünlü değil, İngilizlerin inatçı gelenekçiliğini de Penhaligon’s başarıyla devam ettiriyor. Londra’ya Sartorial ve LP No.9 For Men yakışacaktır. Lalique – Encre Noire, LM Parfums – Patchouli Boheme, Serge Lutens – Gris Clair, Amouage – Beloved Man, Christian Dior – Patchouli Imperial, Creed – Irisia, Frederic Malle – L’eau d’Hiver, Eau d’Hermes, Kenzo – Flower Londra’ya uygun bulduğum bazı parfümler.

Ve Ortadoğu coğrafyasının parlayan yıldızı Dubai’ye geçeyim. Dev mühendislik projeleri, yedi yıldızlı altın kaplamalı otelleri, Arap zenginliğinin abartılı gösterişinin şehri Dubai. Bambaşka bir medeniyet projesi adeta bu şehir. Her şeyin en büyüğünün ve en pahalısının olduğu bir çeşit kurtarılmış bölge. E bu kadar büyük paraların döndüğü bir şehrin dünyanın ilgi odağı olmaması düşünülemez. Birçok küresel markanın en yeni ürünlerini tanıttığı Dubai, parfüm markalarının da ilgi odağı şu sıralar. Bu şaşalı şehre de lüks ve oryantal esintili parfümlerin yakışması garip gelmemeli. Dubai şehrini karşılayan en önemli parfüm bana göre Amouage’ın Jubilation XXV’i. Ultra lüks niş parfümevinin ihtişamlı ve zengin parfümü Jubilation XXV, bence Dubai’nin resmi parfümü bile olabilir 🙂 Ayrıca yine Amouage’ın Dia Man, Gold Man, Lyric Man, Journey Man, Silver Man Dubai şehrine uygun olabilecek parfümler. Malum, coğrafya Ortadoğu ve o yöreye gül kokuları da sırıtmaz. Tauer’in bazı eserlerinin de Dubai’yi çağrıştıracaklarını düşünüyorum. Mesela Eau d’Epices, Incense Rose, L’Air du Desert Marocain ve PHI Une Rose de Kandahar, Dubai formatına yakın olabilecek parfümler. Montale – Aoud Lime/Black Aoud, Christian Dior – Oud Ispahan, Bond No.9 – New York Amber/New York Oud, By Kilian – Amber Oud, Costume National – Soul yine Dubai ile eşleştirebileceğimizi düşündüğüm eserler.

dubai bakis

Şimdi fark ediyorum ki yazım fazlasıyla uzamış fakat konu farklı ve zevkli. Şehir ve parfüm eşleştirmesinin ilk bölümü bu yazı olsun. Daha aklımda birçok şehir ve parfüm var. Onları da ikinci yazıya bırakayım. Tabii üşenip ikinci bölümü yazma fikrinden vazgeçmezsem 🙂

8 Eylül 2016 Perşembe

Givenchy – III (2007)

Givenchy’nin 1970 yılında piyasaya sürülen parfümü Givenchy III, markanın Paris’teki “3 Avenue George V” adresindeki mağazasının şerefine tasarlandığı söyleniyor. Yeni açılan mağazalar için parfüm piyasaya sürme işi, moda markalarının hala devam ettirdiği gelenekler arasında sayılabilir. Hatırlarsanız, Tom Ford’un İtalian Cypress parfümü de yine böyle yeni mağaza açılması şerefine piyasaya sürülmüştü. Anlaşılan 1970’li yıllardan beri, moda sektöründe değişen fazlaca şey yok.

Givenchy’nin önemli kadın parfüm klasiklerinden sayılan Givenchy III, bir süredir üretilmiyordu. 2007 yılında Givenchy’nin önemli klasik parfümlerinin yeniden formüle edilip piyasaya sürülme projesi olan “Les Parfums Mythiques” serisi içinde kendisine yer buldu Givenchy III. Tabii eski klasiklerini unutmayıp, bunları reformüle etmiş olsa da yeniden hayata geçirmesi takdir edilmesi gereken bir hareket. Birçok ünlü markanın bu kadarcık vefası bile yok eski parfümlerine karşı. “Üretimini bitirdik” deyip soğuk bir açıklamayla, tarihi çoğu klasik parfüm bu dünyaya veda ediyor.

Benim kullandığım güncel versiyon olan 2007 çıkışlı Givenchy III. Parfümün açılışı nostaljik ve tozlu turunçgillerle gerçekleşiyor. Eski bergamot, sizi bir anda 1970’li yıllara ışınlıyor adeta. Eski limon-bergamot kolonyalarını hatırlatan açılışı harika. Orta bölümde turunçgiller geriye çekilirken, ortaya çiçekler çıkıyor. Sabunsu beyaz çiçekler, aldehit havası veriyor. Ağırlığın yaseminde olduğu söylenebilir. Eski kadınsı çiçekler yüksek kaliteli ve pürüzsüz ama benim için biraz feminen. Son kısım yine şahane. Meşe yosunu, tatlı amber ve paçuli, kapanışı şenlendiriyor.

Givenchy III’ün yeşil çiçeksi şipre olduğu konusundaki çoğunluğun fikrine aklım yatıyor. Müthiş başlangıcı zaten tam bir klasik şipre açılışı. Orta bölümdeki beyaz çiçek buketi, bir parça tatlı ve sabunsu. Kapanıştaki meşe yosunu sürprizi harika. Şu durumda diyebilirim ki orta kısmı dışında enfes bir eserle karşı karşıyayız.

diger eski

Ne varsa eskilerde var sözünü artık kendime motto haline getireceğim yakında. Eski parfümlerdeki detaycılık, yüksek kalite ve güçlü karakter, yeni nesil şeker bombası ergen parfümlerinde ne arar. Givenchy III, müthiş uyumu ve kalitesiyle hayran bırakıyor. Kendinizi 1970’lı yıllarda Paris sokaklarında dolaşıyormuş havasına daha ilk saniyelerde sokuveriyor. Şık kürküne sarılmış bir hanımefendi aklıma geliyor Givenchy III’ü kokladığımda. Arkadaşlarıyla kahve içmek için sözleştiği cafe’ye yavaş ama cazibeli adımlarla yürüyor. Kendisine şapkalarını kaldırıp selam veren takım elbiseli beyefendilere küçük ve abartısız gülümsemesiyle karşılık veren sarışın bir leydi. Kırmızılar içindeki değil de beyaz kıyafetler içindeki bir kadını düşündürtüyor bana.

Eski versiyonunu ne yazık ki denemedim Givenchy III’ün. Çoğu kişinin daha başarılı bulduğu eski versiyonu muhakkak müthişti. 2007 versiyonu bana göre epey kadınsı ve çiçeksi. Bu çiçeksilik sabunsuluğa doğru evrildiği için kendime uygun bulmasam da bazı kullanıcıların onu erkeklere yakıştırmasına şerhimi koyuyorum. O, turunçgilli şipreyle başlıyor ve erkeksi sayılabilecek meşe yosunu ile sonlanıyor. Yine de parfümün üzerindeki beyaz çiçeklerin ağırlığı, onu bir erkek için konforlu olmaktan çıkarıyor. Şu haliyle kadın parfümüne daha yakın.

Givenchy III hangi parfümlere benziyor? Chanel – No.5, Yves Saint Laurent – Y, Chanel – No.19, Christian Dior – Diorella, Guerlain – Mitsouko ile benzer yanları var. Böylesi şöhretli parfümlerle aynı zamanda rekabet ettiği de söylenebilir. İşinin zor olduğuysa aşikar.

2007 çıkışlı Givenchy III, EDT formunda. Kalıcılığı iyi, fark edilirliği normal. Sıcak sayılabilecek Eylül ayında kullandığımda rahatsız etmedi ama yine de ilkbahar-sonbahara daha çok yakışacaktır. Yaş olarak otuz beş hatta kırklı yaşlara göz kırpıyor. Denemeden almak riskli olabilir.

eski sise yen

Luca Turin’in kitabında yeşil şipre olarak sınıflandırılmış. Beş üzerinden beş puan verilerek en iyi parfümler listesine alınmış.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7