25 Ağustos 2016 Perşembe

Moschino – Uomo (1997)

Bir yorumcunun, Moschino – Uomo’yu anlatırken bahsettiği “İtalian Playboy” sözüne takılıp kaldım. Ne yazık ki pek fazla İtalyan playboy tanımıyorum. Bildiğim en yakın zamanlı İtalyan playboyu Silvio Berlusconi’ydi ki o da şimdi seksen yaşına gelmiştir. Tabii Berlusconi’nin bilmem kaç milyon euroluk villasında torunu yaşında kızlarla düzenlediği “Bunga Bunga” partileri, siyasi yaşamında başına epey iş açmıştı. İtalya’nın hatta dünya magazincilerinin dillerinden düşürmedikleri Berlusconi yazı konum değil tahmin edebileceğiniz gibi.

Genelin “İtalyan” yönünü vurguladıkları bir parfümle serüvene devam ediyoruz. Neye göre İtalyan veya Fransız? Bir parfümün İtalyan mı yoksa Fransız tarzına mı yakın olduğu çok flu bir alan. Bu tür ayrımlar anlamsız gibi görünüyor ama insanlar böyle duygular içindeyse de saygı duymak gerekebilir. Neyse, parfüm sever erkeklerin yakından bilecekleri ve anılarını canlandıracak bir arkadaşa yelken açalım.

Kimi kaynaklarda 1997 kimilerindeyse 1998 çıkışlı olduğu söylenen Moschino’nun Uomo’su, ilk çıktığı zamanlarda oldukça popülerdi. İlerleyen yıllar ve güçlenen rakipler, Uomo’yu diğer klasikler gibi geri plana itmiş gibi görünüyor. Uomo’nun açılışı kremsi turunçgiller ve egzotik meyvelerle gerçekleşiyor. Açıklanan notalarında tropikal bir meyve olan kumkat var. Kremsi portakal ve meyvelerin uyumu harika. Başlangıcı çok güzel. İlerleyen dakikalarda tatlılık biraz daha artıyor. Kremsi yapı yerinde duruyor. Ekstradan tatlı ve yumuşak başlı baharatlar ekleniyor kompozisyona. Geri planda bir parça vanilya ve misk de var. Orta kısım bir parça yapay. Sonlarda misk ve baharatlara odunsular ve tatlı ambergris ekleniyor. Kapanışı çarpıcı değil ama lezzetli.

Son cümleden yeni paragrafa devam edeyim. Çarpıcı olmayan lezzet. Reklam cümlesi gibi konuşmuşum. Aslına bakılırsa parfümün tamamı lezzetli, mayhoş, tatlı ve sevilesi. Uomo’nun çok tanıdık aroması, günümüzün yeni nesil aromatik, tatlı baharatlı ana akım parfümlerinde epey tekrarlanıyor. Yaşı yirmiye yaklaşsa da, Uomo hala 1-2 yıl önce piyasaya sürülmüş genç erkek avcısı parfümlere benziyor. Buradan şu çıkarımı yapabiliriz ki, zamanın ötesinde bir klasik.

adam uomo yen
Bu nedir arkadaş? Korku filmi afişi mi, parfüm reklamı broşürü mü?

İyi de her klasik güzel kokmak veya bizi kendisine bağlamakla yükümlü mü? Haşa! Çok büyük ihtimalle tatlı, aromatik baharatlı, vanilyalı ana akım parfümlerin atası Uomo. Başlangıçtaki cazibeli meyveler ve orta kısımdan itibaren ortaya çıkan kremsilik, vanilyaya benzeri yapıyla birleşiyor. Her ne kadar açıklanan notalarında vanilya yoksa da iddia ediyorum kardeşim, var vanilya!

Amma asıl olay baharatlarda bence. Orta bölümden itibaren ağırlığını koyan baharatlar epey tatlı ve yumuşak huylu. Fazla çıkıntılık yapmıyorlar, uslu uslu parfümün büyük kitlelerce sevilmesi için sinsi sinsi geri planda kötü kalpli cadılar gibi çalışıyorlar. Kimilerinin bahsettiği aldehitlere ise rastlayamadım. Tamam, kabul parfüm zaman zaman sabunsu-pudralı gibi geliyor ama dinamik ve değişken yapısı size küçük oyunlar oynayabilir. Bazen portakal aroması öne çıkarken, kimi zaman da miski başrole yerleştiriyor Uomo. Donald Trump ne kadar barışçı bir demokratsa, Uomo’da o kadar aldehidik bence.

Sonuç olarak tıraşı kesip sadede geleyim. Evet, benim gibi bir aristokrat bile zaman zaman böyle avam cümleler kurabiliyor ama neyse siz görmezden gelin. Uomo’yu ilk denediğimde çok beğendim. İlerleyen günlerdeyse ortalama olduğunu düşündüm. Kullandıkça yapaylığı ve düşük kalitesi rahatsız etti ama çoğu kişinin rahatlıkla sevebileceği güvenli kokusu memnun etti. Evin ablasının “offf garip garip kokular kullanacağına bunu kullansana, ne güzelmiş kokusu” yorumuna yine söyleyecek söz bulamadım. Uomo ile kadınlardan bol bol övgü alacağınızı düşünüyorum ama Parfüm Merakı’ndan aferin alamazsınız, ona göre. Komplo teorilerine bayılan ülkemiz insanına bir subliminal mesaj da ben vereyim: “Üst Akıl da Uomo kullanıyormuş :)”

EDT formunda. Kalıcılığı kıyafette yeterli, tende normal. Fark edilirliği başlarda iyi. İlk on beş dakikadan sonra sönükleşiyor. Tamamen bilinçsiz olarak bu sıcak yaz mevsiminde kullandım Uomo’yu. Baharatlar, kremsilik, vanilya, ambergris gibi notalarına rağmen bu sıcaklarda hiç rahatsız etmedi. Yine de serin mevsimde denemek daha iyi sonuç verebilir.

set uomo yen

Luca Turin’in tatlı sabunsu dediği ve beş üzerinden iki puan verdiği Uomo’yu daha çok genç arkadaşlara yakıştırasım geliyor. Eğer YSL – L’Hommegilleri, Versace – Eros/Dreamer’ı, Platinum Egoiste’i veya Allure Homme’u seviyorsanız denemeye değer. Yoksa dünyayı yerinden oynatacak bir kardeşimiz değil Uomo.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

22 Ağustos 2016 Pazartesi

Nautica – Voyage (2006)

Yine Nautica, yine deniz-okyanus teması. Tabii Nautica gibi bir marka için şaşırtıcı değil bu durum. Hedef kitlesini ağırlıklı olarak deniz-okyanus temasına odaklamış. Kıyafet koleksiyonunda bile böyle davranan Nautica’nın, parfümlerindeki sucul taraf gözden kaçacak gibi değil. Geçtiğimiz aylarda, kullandığım ilk parfümleri Nautica Classic’te sucul yan ağırlıktaydı. Bu sefer Nautica bizi yolculuğa çağırıyor.

2006 çıkışlı Voyage’ın Kuzey Amerika pazarında epey iş yaptığı ve yüksek satış rakamlarına ulaştığı biliniyor. Zaten hakkında fazlaca yorum bulunması, onun popülerliğini de kanıtlıyor. Amerika pazarında oldukça uygun fiyatlara satılması da bu başarının sebeplerinden birisi olarak görülebilir. Her neyse, geçeyim parfümün detaylarına.

Voyage’ın açılışı tatlı meyvelerle gerçekleşiyor. Yapay kavun ve armut benzeri meyvelerle size merhaba diyen üst notalar sıradan. Orta kısma geçildiğinde meyvemsi yapı devam etse de, lavanta benzeri yeşil çiçekler ve hatta otlar etkili olmaya başlıyor. Orta bölümde yapaylık devam ediyor ve sucul tema kendisini gösteriyor. Muhtemelen Calone’dan gelen kadifemsi yapaylık, bir süre sonra sıkıntı vermeye başlıyor. Son bölümde büyük değişim yok. Misk ve odunsuların (sedir ağacı olabilir) eklendiği kompozisyon hala vasat.

Voyage’ı muhakkak bir kategoriye koymam gerekirse, rahatlıkla ferah meyveli diyebilirim. Başlangıçtan itibaren miskli kavun benzeri meyvelerin egemenliğinde devam eden Voyage, kimilerinin iddia ettiği gibi yoğun çiçeksilik barındırmıyor. Ha bu arada açıklanan notalarında elma bulunuyor. Başlangıçtaki meyvelerin içinde bence elma baskın değil. Armuttan gelebilecek kadar tatlılık ve kavun-karpuz algılıyorum. Yine resmi notalarındaki meşe yosununu bir türlü bulamadım içerisinde. Fakat en komiği orta notalarında olduğu iddia edilen yelken bezi akoru. Evet, parfüm markalarının ilgi çekmek için böyle küçük hileler yaptıklarını biliyoruz ama yelken bezi akoru da neymiş be Nautica!

orta afis voyage yen

Voyage, modern tatlı meyveli, sucul tarafa yakın, bol miskli gayet sıradan bir yazlık. Kokusu kimi zaman market reyonlarında karşılaştığımız süper ucuz parfümleri çağrıştırıyor. Kavun benzeri meyveler yapay ve fazlasıyla steril, orta kısım burun tırmalayacak şekilde yeşil ve sonları fazlasıyla ortalama. Başlangıcındaki tuzlu deniz kıyısı esintisi dışında, pek bir özelliği olmayan, popüler rakiplerinin kötü bir taklidi gibi görünen Voyage, kısa sürede kendisinden sıkılmamı sağlamayı başardı. Kendisini, huzurunuzda tebrik ediyorum.

Ve şaşkınım. Böylesi sıradan bir parfüme bu kadar övgüler yağdırılması hatta Luca Turin’in kitabında beş üzerinden dört puan verilmesini ilgiyle karşılamış durumdayım. Ha şu söylenebilir. Yaz mevsimi için basit, ferah, meyveli ve herkesin sevebileceği yapısıyla, amacına ulaşmış denebilir ama yapaylığı, sıkıcılığı, yavanlığı ne yapacağız? Bir erkek parfümünü kadınların beğenmesi onu başarılı mı yapar? Kıstasımız bu mu?

Rakipleri demişken, 2000’lerden sonra piyasaya çıkan Polo Blue, Versace Eau Fraiche, Acqua di Gio Essenza gibi örneklere benziyor. Birazcık Nautica Classic’i de andırıyor. Sonuç olarak Voyage, benim için küçük çaplı hayal kırıklığı olarak yerini alıyor.

EDT formunda. Kalıcılığı kıyafette iyi ama tende ortalama. Fark edilirliği ilk patlamada başarılı, sonrasında normal seviyede ilerliyor. Günlük kullanıma uyabilecek yapısı, genç erkekleri hedefliyor sanki. Kokusunun tasarımını, sektörün önemli isimlerinden Maurice Roucel yapmış.

guzel voyage yen

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/4

18 Ağustos 2016 Perşembe

Issey Miyake – A Scent (2009)

Bu aralar en severek izlediğim kanallardan birisi Japonya’nın dünyaya tanıtımının yapıldığı NHK World. Türkiye merkezli televizyon kanallarının berbat hali, kendimi bir Japonya kanalında bulmamı sağladı. Gerçi yeme-içme tanıtımlarına fazlasıyla yer verselerde, doğa belgeselleri gayet güzel. Hele ki sık ormanlarla kaplı dağların anlatıldığı belgeseller.

Japon tasarımcı İssey Miyake, 2009 yılında “A Scent” isimli kadın parfümünde, memleketi Japonya’nın dağlarından ilham almış. Daha doğrusu Japonya dağlarının kokusundan esinlenmiş A Scent’te. Kimi yerlerde saf ferah havadan kimi yerlerde de yapraklar, çiçekler ve ağaçlardan ilham aldığı yazıyor. Nereden esinlendiği çok önemli olmasa da, aklıma hemen Japonya’yı anlatan belgesellerin gelmesi, bu parfüme olan merakımı arttırdı.

A Scent’in açılışı ferah limonsu yapıyla gerçekleşiyor. Açıklanan notalarında verbena var. Muhtemelen verbenanın öncülüğünde gerçekleşiyor açılış. Başlangıcı fena değil. Orta kısımda limonsuluk geride kalırken güçlü kadınsı çiçekler ortaya çıkıyor. Ağırlığın yaseminde olduğunu düşünüyorum. Beyaz ve sarı çiçeklerin karmaşık buketi olarak düşünülebilir orta bölüm. Tabii bu kadar çiçeksilik, onu sabunsuluğa doğru taşıyor. Son bölümde sabunsu çiçeklere yapay misk ekleniyor. Kapanışı gayet sıradan.

A Scent demek bana göre sabunsuluk demek, bu çok açık. Orta kısımdan itibaren (hatta açılışta da) sabunsu-pudralı yapı, adeta parfümü ele geçiriyor. Kimilerinin deterjanlara benzettiği bu yapıyı burnumun reddetmesi uzun sürmüyor. Kadınsı çiçeklerin bu kadar abartılması ve fazlaca yer verilmesi, böylesi kokuları sevmeyen benim için fazlasıyla bıktırıcı. Evet, bu parfüm için doğru kelime “bıktırıcı”.

cicek scent yen

Cristalle ve No. 19’a benzetilen A Scent, bu iki klasikten kat kat aşağıda. Hem koku güzelliği olarak hem de kalite anlamında bu iki önemli parfümün çok gerisinde A Scent. Bir kere oldukça yapay ve burun tırmalayıcı A Scent. Bilemiyorum belki de erkek olmanın verdiği içgüdüsel tepkiyle hiç sevemedim onu. Hiç bir özelliği olmayan, her yerde rastladığımız ucuz kadın deodorantlarını andıran tarzıyla, benim için temizlikten ziyade baş ağrısını çağrıştırıyor. İtiraf etmeliyim ki uzun zamandır karşıma çıkan en başarısız parfüm olarak görüyorum A Scent’i. Kokusu aklıma geldikçe bile tuhaf oluyorum.

Sanırım Issey Miyake, A Scent’in üretimini bitirmiş. Yeni sayılabilecek bir parfümün bu kadar kısa sürede üretiminin bitirilmesi ilginç ama bence doğru karar. Muhtemelen istedikleri satış rakamlarına ulaşamadılar ki bu kokuyla zaten pek de mümkün değil. Eğer bu tür sabunsu-çiçeksi kadın parfümlerine meraklıysanız, A Scent hala piyasada bulunabiliyor hem de epey uygun fiyatlara.

Parfümün tasarımını Daphne Bugey yapmış. Şişesinin tasarımına Arik Levy ve Taku Satoh imza atmış. EDT formunda. Kalıcılığı yüksek değil. Fark edilirliği düşük. İlkbahar-sonbahar mevsimleri için daha uygun görünüyor. Genç hanımlardan ziyade, orta yaşa yakın kadınlara yakışacağını düşünüyorum.

resmi scent yen

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/3

12 Ağustos 2016 Cuma

Amouage – Ciel Man (2003)

Masmavi gökyüzü ve pamuk gibi beyaz bulutlar… İnsanoğlu, cenneti neden gökyüzünde arar? Cennet belki de yanı başımızda ki, onu fark edebilecek bilince sahip miyiz? Dua ederken ellerimizi havaya kaldırmamızın sebebi de bu göksel inanışlarımız mı? Ya da deniz/okyanus kokusu kimilerinde neden sabunsuluğu çağrıştırır? Soru sormak ve sorgulamak kötü müdür yoksa atalarımızdan öğrendiklerimizi tekrarlamak mı daha iyidir?

İspanyolca mı yoksa Fransızca mı olduğunu tam bilemediğim Ciel’in kelime anlamı sözlüklerde “gök, gökyüzü, hava, cennet, tanrı” olarak geçse de, kimi yerlerde mavi gökyüzünü de ekliyorlar listeye. Amouage’ın 2003 çıkışlı Ciel Man’i, muhtemelen en geri planda kalmış eserleri. Kendi tanıtımlarında Ciel Man’ı “ferah, zengin çiçek kokularının dolup taşması” olarak betimlemeleri işimize yarayabilir. Ayrıca “sıcak bir yaz gününde, onun canlandıran ve serinleten yağmur gibi olduğu” da kulağımıza küpe olsun.

Ciel’in açılışı hakkında çeşitli görüşler mevcut. Kimisi üst notaları çılgın bulurken, bazısı tuhaflığından dem vuruyor. Bence çok sıra dışı değil başlangıcı. Buruk, olgun meyvelerle gerçekleştiğini düşünüyorum ilk saniyelerin. Açıklanan notalarında şeftali var ki neden olmasın? Acaba biraz kavun mu gıdıklıyor burnumu? Baskın olarak turunçgillerden bahsedemesem de eskilerden gelen bir parça bergamot olabilir. Açılışı fena değil. Orta bölümde meyvemsilikten çiçeksiliğe doğru kayma var. İlk dikkatimi çeken aldehitlerin ağırlığı. Orta bölümde sabunsu aldehitlerin büyük rolü var. Aldehitlere, yansız beyaz çiçekler eşlik ediyor. Ve sandal ağacı orta notalarda kendisini göstermeye başlıyor. Yoksa lavanta da mı var? Bazı yorumcuların Ciel Man’i kadınsı bulmasının sebebi orta bölüm muhtemelen. Alt notalarda sabunsu odunsuluğa geçiş yapıyor. Durağan kapanışı, Amouage ihtişamından uzak.

Ciel Man için meyveli-çiçeksi demek hem doğru olur hem de yüzeysel kalır. Buradaki meyveler bildiğimiz anlamdaki gibi değil. Oldukça buruk, hayalle gerçek arasında, olgun, sabunsu. Eski tarz kadın parfümlerindeki gibi nostaljik ve tozlu. Aynı durum orta kısımda da mevcut. Aldehitlere eşlik eden beyaz çiçekler (yasemin, ylang ylang veya sümbülteber olabilir) de aynı şekilde sabunsu, soyut ve eski. Alt notalar, parfümün bütünüyle uyumlu.

iyi kalite ciel

Kimi yorumcuların haklı olarak kadınsı bulduğu bir erkek parfümü Ciel Man. Erkekler için tasarlanmış ve pazarlanmış. Her ne kadar sabunsu-çiçeksi kısmıyla kadınlara göz kırpıyorsa da, bazen lavantalı tıraş köpüklerini anımsatan kokusuyla güçlü erkeksi mesajlar veriyor. Kulağa garip geldiğinin farkındayım çünkü burnuma da garip geliyor!

Parfümün genel yapısındaki soyutluk, onu bir kalıba sokmayı zorlaştırıyor. Meyveli çiçeksiden, aromatik fujere kadar farklı etiketlerin altına sokulabilir. Gerçi önemli olan parfümleri bir sınıflandırmanın altına sığıştırmak mı yoksa kokusunun bize ne hissettirdiği mi? Ciel Man’in bende uyandırdığı duygular daha çok hüzün. Opak, cansız ve parlak olmayan yapısı, hafiften depresif yapabilir sizi. Çoğu kişi gibi yazlık, ferah ağırlığın olduğunu düşünüyorum ama içinde baskın turunçgillerin olmaması, onu oldukça farklı bir yere koyuyor.

Lafı uzatmayayım. Ciel Man’i pek sevdiğimi söyleyemem. Benim için fazla sabunsu, fazla erkeksi ve fazla çiçeksi. Eğer örneğine çok rastlanmayacak yaz parfümü arıyorsanız ve aranız lavanta, çiçekler ve tütsüyle iyiyse, Ciel Man’ı deneme listenize ekleyebilirsiniz. Uzun süreli kullanımda sıkılacağımı düşünüyorum.

Tarz olarak Amouage’ın Gold Man’ına biraz benzettim. Bazılarının Ciel Man’ı, Green Irish Tweed’e benzetmesini hiç anlayamadım. İki parfümün aralarında neredeyse hiç benzerlik bulunmadığını düşünüyorum.

tek ciel yen

EDP formundaki Ciel Man’in kalıcılığı kıyafette iyi ama tende sınırlı. Fark edilirliği ilk on beş dakika yüksek. Sonrasında tene yakın duruyor. Güçlü-kuvvetli Amouage parfümleri gibi değil. Soğuk kış mevsimi dışında her zaman kullanılabilir. Yaş olarak otuz beş ve üzeri gibi uyarı koyayım. İster uyun, ister uymayın. Günlük kullanımaysa pek uymayacak gibi.

Luca Turin’in kitabında hayvansal baharatlı olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden dört puan verilerek oldukça başarılı bulunmuş.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6