9 Ağustos 2016 Salı

Ermenegildo Zegna – Sicilian Mandarin (2012)

Kökeni Çin olduğu düşünülen (zaten neyin kökleri eski Çin’e dayanmıyor ki!) mandalinanın Avrupa kıtasına getirilmesi ve İtalya’da yetiştirilmeye başlanması mutluluk verici. İtalya’nın güneyindeki Sicilya şehrindeki mandalina ve portakal bahçelerinin övgüsünü birçok gezgin bize aktarıyor. Akdeniz’in en bereketli topraklarından birisinde yetişen Sicilya mandalinası, 2012 yılında bir parfüme isim babalığı yaptı.

Ermenegildo Zegna’nın özel serisi “Essenze” mensup olarak piyasaya sürülen Sicilian Mandarin, zamansız, modern bir kompozisyon olarak tanıtılmış. Parfümün başlangıcı buruk mandalinayla gerçekleşiyor. Kimileri bergamottan bahsediyor ama bence pek ilgisi yok. Bir yorumcunun dediği gibi karanlık sayılabilecek mandalina, portakal yağlarını da andırıyor. Bence fena değil açılışı. Orta kısımda turunçgilin ağırlığı devam ediyor. Serinlik, nane benzeri temayla gerçekleşiyor. Orta kısım daha ekşi hatta asidik. Başlangıcı kadar parlak değil orta bölüm. Son kısımda yumuşak odunsu notalara, turunçgiller eşlik ediyor. Kapanışı çok silik.

Sicilian Mandarin, ismindeki mandalina vurgusuna istinaden, tam anlamıyla o kokuyu karşılıyor. Buruk, ekşi ve doğal mandalina parfümün her anında kendisini gösteriyor. Kimi zaman yarı karanlık yüzünü gösterirken bazen nanemsi ferahlıkla karşınıza çıkıyor. Sonlarda da odunsu mandalinayla tanışıyorsunuz. Genel olarak büyük değişim geçirmiyor. Tek düze sayılabilir. Müthiş bir derinlikten bahsetmek abes olur.

Kötü mü? Asla değil. Gayet doğal turunçgil aroması, kimi zaman mandalinalı meyve sularını anımsatıyor. Azıcık portakal yağlarını da hatırlattı bana. Başarılı sayılabilecek kalitedeki Sicilian Mandarin, ferah ve doğal yazlık parfüm bulmakta zorlanan koku severler için iyi seçenek olabilir. Tabii oldukça yüksek fiyat etiketini gözden çıkarabilirseniz. Çünkü Sicilian Mandarin, Ermenegildo Zegna’nın özel serisine ait ve fiyat anlamında şakası yok.

resmi sicilian yen

Benim açımda durum muğlak. Mandalina meyvesini severim ve bol bol yerim ama iş parfümde kullanmaya gelince çok iyimser değilim. Nedenini bilmiyorum ama mandalina merkezli parfümleri pek kendime yakın bulamıyorum. Onun içindir ki, Sicilian Mandarin, benim yazlık turunçgil temalı koku listeme giremeyecek fakat bu tarzın meraklıları deneyebilir.

Parfümün tasarımını Harry Fremont yapmış. EDT formunda. Kalıcılığı ortalama, fark edilirliği ilk dakikalar dışında zayıf. Birçok yazlık parfümdeki performans sorunu Sicilian Mandarin için de geçerli. Az da olsa erkek kullanımına yakın gibi ama kadınlar da rahatlıkla kullanabilir. Tam bir yaz kokusu. Sevmesi kolay bu arkadaşı, her yaştan herkesler kullanabilir.

Koku Güzelliği:10/6

4 Ağustos 2016 Perşembe

Comme des Garçons – Amazingreen (2012)

Çoğu zaman böyle olur. Aklıma olur olmadık çağrışımlar gelir. “Yeşil enerjinin patlaması” sloganını okuduğumda aklıma 1960’lar Amerika’sının “Siyah Güç” örgütü ve siyahilerin isyanı geldi. Oysaki yeşil enerji patlamasının, Siyah Güç ile hiç bir ilgisi yok ama zihin işte rahat durmuyor.

Comme des Garçons’un 2012 çıkışlı parfümü Amazingreen’in resmi tanıtım broşürlerinde bahsettikleri yeşil enerji patlaması, şüphesiz ki ciddiye alınmalı. Parfümün şişesinin de yeşil olması ve daha da önemlisi ismindeki yeşil vurgu, karşımızda nasıl bir koku karakteri olacağının sinyallerini veriyor.

Yine Comme des Garçons yine harika ve yaratıcı bir isim: Amazingreen. Bakalım gerçekten de hayret verici yeşil temayla mı karşılaşacağız. Parfümün açılışı ferah yeşilliklerle gerçekleşiyor. Yeşil turunçgiller (bergamot olabilir), aromatik otlar ve ağaç yapraklarını andıran notalarla gerçekleşiyor. Ferah, zengin ve doğal üst notaları harika. Orta kısımda ferahlığın yerini daha oturaklı yeşillik alıyor. Azıcık servi, birazcık çam ve kimilerinin Calone’ye benzettikleri o yapay serinlik. Orta bölüm çok farklı ya da çarpıcı değil. Son bölümde sedir ağacı olabilir. Vetiver gerilerden hissediliyor. Ha unutmadan duman ve barut da varmış kapanışta!

Comme des Garçons, böyle küçük sürprizler yapıyor parfümlerinin tanıtımında. Kendi sitelerindeki tanıtımda alt notalarda görülen barut, ilk başta saçma gelecektir ki zaten öyle. Çünkü hepimiz biliriz ki barutun bir parfümün içinde olması imkansız. Peki, barut kokusu da mı yok kapanışta. Cık. Barut kokusunu ve hatta ateş edilmiş silahtan yayılan barut kokusunu bildiğimden içim rahat. Amazingreen’de bahsettikleri gibi barut kokusu yok. Bariz yeşil sucul-aromatik otsu ve ağaçsı yapıya sahip. Biraz ilginçlik katmak için yapılan pazarlama hilelerine Comme des Garçons genellikle başvuruyor. Varsın olsun, inanmış gibi yapalım.

slogan amazinggreen

Amazingreen, nefis açılışıyla isminin hakkını verirken, orta bölümde yine yeşil olmayı başarıyor ama yapaylık peyda oluveriyor. Bazı yorumcuların onu yeşilden ziyade sucul tarafa yamamaya çalışması anlamsız çünkü Amazingreen, gerçekten de her türlü yeşil kokusunu veriyor. Yeşil turunçgiller, yeşil aromatik otlar, yeşil ağaçsılar ve neredeyse yeşil misk!

Şöyle bir duyularımı ve algılarımı gözden geçiriyorum. Yeşil temalı kokuları seviyor muyum? Bazen evet, bazen hayır. Tabii yeşil deyince akla hemen orman ve ağaçsı yapı gelecek ama yeşilbiberden tutun da yeşil çiçeklere ve hatta çimene uzanan yelpazede değerlendirilebilir yeşil kokan parfümler. Aslında biraz düşününce Amazingreen’de ıslak çimen kokusu bile var gibime geliyor.

Çoğu kişinin bahsettiğinin aksine baharatlar epey geri planda. Serin-soğuk verilmiş baharatlar, yeşil temanın gerisinde kalıyor ve burun tırmalamıyor. Parfümün orta kısmındaki metalik yapaylık, çoğu kişinin şikayet noktası ki haklılar. Comme des Garçons’un bilinçli olarak mı böyle bir uygulamaya gittiği yoksa işin içinde küçük maliyet hesapları mı var bilemiyorum ama sıra dışı marka imajı çizen ve parfümleri nişlerle yarışan Comme des Garçons’un, yapaylığı bu kadar öne çıkarması enteresan. Gerçi markanın geçmişinde bu tür yüksek oranlı yapay kokulara rastladık. Bilemiyorum, bu tarzın seveni varsa şans verilebilir.

Amazingreen 4 yen

Bir kötü haber daha vereyim. Amazingreen EDP formunda ama performansı kötü. İlk patlama dışında fark edilirliği çok düşük. Kalıcılığı idare eder. Erkek kullanımına daha yakın duruyor. Günlük kullanıma uyar bence. Çoğu yorumcunun ferah yönünden dem vurarak onu yazlık kategorisine koymalarına azıcık itirazım var. Her ne kadar zayıf performansı yüzünden fazlaca uygulansa bile rahatsız etmeyecekse de çok sıcak yaz mevsimi için uygun olmayabilir. İlkbahar-sonbahar ve yaz akşamları da kullanılabileceğini ekleyeyim.

Kokusunun tasarımını Jean-Christophe Herault yapmış.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

1 Ağustos 2016 Pazartesi

Kenzo - Power (2008)

İlhamını hayali çiçeklerden alan çiçek parfümü kulağa tuhaf mı geliyor? Soyut çiçekleri anlamada duyularımız bize ne kadar yardım edebilir? Bir çiçeğin gücünü kullanmak ne kadar yaratıcı olabilir? Cevaplarını bulamadıktan sonra, soru sormanın ne anlamı vardır?

2008 yılında Olivier Polge’un giriştiği işin zorluğunu kabul etmemiz gerekiyor. Kenzo’nun yeni parfümü için kendisinden “erkekler için çiçek parfümü” yapması mı istendi bilemiyorum fakat Power isimli parfümlerinin sonucu aşağı yukarı böyle oldu. Çoğumuzun zihnindeki algı şöyledir: “Çiçek parfümleri kadınlar içindir”. Ama durun bir dakika, belki de bu durum değişmek üzere!

Her ne kadar kendi sitelerinde odunsu amber vurgusu yapılsa da, Power, çiçeksi kokuları seven erkeklerin en güvendiği seçeneklerden birisiydi. Di-li geçmiş zaman kullanıyorum çünkü çoğu yerde Power’ın üretiminin bitirildiği söyleniyor ki muhtemelen doğru. Gerçi bu aralar çoğu yerde bulunsa da, ilerleyen yıllarda ulaşılması çok zorlaşacak bu ilginç parfümün.

Power’ın açılışı tatlı, modern meyvelerle gerçekleşiyor. Kimileri turunçgillerden bahsediyor ki haklılar fakat bence açılışta ekşi meyveler de var. Belki de kiraz vardır azıcık. Üst notaları çok güzel. Orta kısımda meyvemsiliğin yerini sabunsu çiçekler alıyor. Gül mü, leylak mı ne olduğunu ayırt edemiyorum fakat parfümün çiçeksi-sabunsu yana doğru kaydığı aşikar. Portakal çiçeğini de andırıyor sanki. Orta kısım hala doğal ama pek bana göre değil. Kapanışta çiçekler hala var ama sabunsuluk azalmış durumda. İris (süsen) çiçeğini alt notalarda algıladığıma yemin edebilirim. Son bölüm çok yumuşak, kremsi ve neredeyse vanilya tadında miskle gerçekleşiyor ki, nefis.

afis power yen

Power, rahatlıkla meyveli-çiçeksi olarak sınıflandırılabilir fakat buradaki meyveler de çiçekler de vasat ve piyasa işi değil. Bir ana akım markanın parfümünde az görülecek kadar kaliteli, leziz ve sevilesi. Burnu tırmalayan yapaylığın hissedilmemesi mutluluk verici. Belki tabir yanlış olacak ama bazı niş parfümlerle rahatlıkla yarışacak kalitede. Notalar çok temiz ve net. Meyvelerin verilişi tam sevdiğim gibi. Orta bölümdeki çiçekler benim için fazla sabunsu-pudralı olsa da başarılı. Son bölümse çok hoş ve yumuşacık.

Yok, yok haksızlık etmeyeyim, parfümün tamamı yumuşacık. Sakin, basit, barışçıl ve azıcık kadınsı. Onun erkek parfümü olarak tasarlandığını ve pazarlandığını düşünürsek kadınsı hissiyat, ilk başta irkiltici geliyor ama kullandıkça kendisini sevimli kedi yavruları gibi sevdiriyor. APOM Pour Homme, Dior Homme, Dior Homme Intense, ne kadar kadınsıysa, Power’da o kadar kadınsı.

Kimilerinin Cuir Amethyste’e, kimilerinin Gucci Pour Homme II’ye, kimilerinin Feminite du Bois’e, kimilerinin Magnetism’e benzettiği Power, bana daha çok Feminite du Bois ile Apom Pour Homme’un arasında bir yerlerde gibi geldi, yanılıyor da olabilirim.

Sonuç olarak Power’ı sevdim. Tek kusuru biraz fazla tatlı olması. Keşke tatlılık azaltılsaymış. Ayrıca fark edilirliği de ilk dakikalar dışında zayıf. Kalıcılığı yeterli. EDT olması ve parfümün genel karakterinin yumuşaklık barındırması onu tene yakın bırakıyor.

soyut power

Çoğu kişi onu yaz parfümü olarak değerlendirse de bence, çok sıcak yaz günlerinde biraz fazla tatlı kaçabilir. Bence serin ilkbahar-sonbahar ya da hafif esintili yaz akşamları için daha uygun. Çok sıcak yaz günlerinde kullandığım Power’ı, serin sonbaharda denemek için sabırsızlanıyorum.

Koku Güzelliği:10/8

29 Temmuz 2016 Cuma

Prada – Luna Rossa (2012)

Bir gece Milan civarında, Patrizio Bertelli ve Arjantinli yat tasarımcısı German Frers bir seyahat botu tasarlıyordu. Aniden, German Frers’in aklına bir fikir geldi ve Patrizio Bertelli’ye şöyle sordu: “Neden Amerika Kupası’na (yatçılık) katılmıyoruz? Hadi yapalım!

On beş gün içinde Luna Rossa takımı hazırdı. Birkaç ay sonra takım tamamlandı ve hazırlıklara bile başlandı. Böylece arkasında Prada’nın desteğiyle Luna Rossa yatçılık takımı, önemli başarılar elde etti. Bu başarılar ve Luna Rossa teknesi, Prada’nın en yeni erkek parfümlerinden birisine ilham kaynağı oldu.

2012 yılında Prada’nın erkek parfümü olarak piyasaya sürdüğü Luna Rossa, kendi sitelerinde aromatik ferahlıktan ve lavantadan bahsetmiş. Luna Rossa’nın açılışı kremsi, tatlı ve modern turunçgillerle gerçekleşiyor. Çok fazla ferahlık hissi vermeyen tatlı portakal fena değil. Orta kısımda, kremsi ve tatlı yapı devam ediyor. Aromatik otlar ve lavanta da eğlenceye katılıyor. Orta bölümde naneden gelen burukluk mevcut. Kapanışta klasik, yumuşak, vasat odunsular etkili. Misk ve amber de destek veriyor kompozisyona. Amber, egzotik değil, kadifemsi kullanılmış ve bana hitap etmemiş.

Luna Rossa, çoğu kişinin iddia ettiği gibi ferah-sucul-ozonik değil bence. Gayet tatlı, naneye rağmen sıcak sayılabilecek (baharatlardan şüpheleniyorum), başlangıcı dışında yapaylık barındıran, azıcık yeşil-yapay çimensi hissiyata sahip, kremsi modern bir deneme. Lavanta bence büyük pay sahibi değil bütünde. Varsa bile daha çok yeşil temayı canlandırmış. Kafanızda canlandırdığınız gibi bir lavanta beklemeyin derim.

resmi luna

Peki ne bekleyin? Vasat kalite, steril yapaylık, bolca tatlılık, vanilyaya kaçmayan kremsilik, tanıdık hissiyat, özgünlükten yoksunluk, piyasa işi olmaya çalışma, genç erkek pazarından pay kapma hayalleri ama sonrasında sıradan bir eser.

Evet, tanıdık gelme mevzusunu açayım. İlk günler Luna Rossa’yı bir parfüme çok benzetiyorum ama adı aklıma gelmiyor. Hatta evin ablası bile “aaa bu kadın parfümü mü, güzelmiş ama daha önce bana verdiğin bir parfüme benziyor” deyince, haydaaa aldı bizi bir düşünce. Acaba hangi parfüme benziyor. Benim tahminim Ange ou Demon’du, evin ablasının tahminiyse La Vie Est Belle idi. Muhtemelen ilk saniyelerdeki kremsi modern portakallar bizi yanılttı ama haklı olunan bir konu vardı, gerçekten de kadın parfümlerini anımsatıyordu. Kimisinin Black Code’a benzetmesi anlaşılabilir.

Garip sabunsuluğun hakim olduğu Luna Rossa, kullanan çoğu genç arkadaşın ve kadınların sevebileceği gibi ama bizim gibi ukala burunlar için gayet yetersiz ve yapay. Büyük kitleler için güvenli ama küçük azınlıklar için kullanması sıkıcı.

Birçok popüler ve ünlü parfümü tasarlamış olan Daniela Andrier, Luna Rossa’nın arkasındaki isim. EDT formunda. Kalıcılığı ortalama. Fark edilirliği başlarda iyi, kısa süre sonra tene yaklaşıyor. Kimi kullanıcıların aksine, Luna Rossa’nın sonbahar-kış mevsimine uyacağını düşünüyorum. Her ne kadar bu çok sıcak yaz günlerinde kullandığımda rahatsız etmedi ama gerek barındırdığı tatlılık, gerekse lavanta ve baharatların verdiği sıcaklık, onu serin havaların kokusu haline getiriveriyor.

deniz luna

Parfümün resmi tanıtımındaki erkeksilik vurgusuna pek takılmayın. Evin ablasının çok beğendiği ve parfümü istediğini, “ben niye Luna Rossa’yı kullanmıyorum da sen kullanıyorsun” sitemlerine her zaman ki savunmamla “ama o erkek parfümü, sana uymaz” tarzı uyduruk savunmalarla cevap verdiğimi küçük not olarak ekleyeyim. Bence üst yaş guruplarından ziyade genç arkadaşları hedefliyor.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6