5 Nisan 2016 Salı

Hediye Zamanı (Kazanan Açıklandı)

Parfüm Merakı çekilişini kazanan arkadaşımız:

İhsan Atasayan: atasayan@yahoo.com

Yedek: Yunus Emre – y.e.imp@hotmail.com

İhsan Atasayan’a e-posta yoluyla ulaşıp kargo bilgilerini alacağım. Eğer kendisinden cevap alamazsam, şans Yunus Emre’ye gülmüş olacak.

Kazanan arkadaşımızı tebrik ederim. Şansınız hep böyle olsun. Katılan arkadaşlarıma da teşekkürler. Yakın zamanda bir çekilişe daha hazır olun 🙂 

 

Değerli parfüm severler,

Bir süredir parfüm çekilişlerine ara verdiğimi farkettim. Onun içindir ki yeni bir hediyenin zamanının geldiğini düşündüm. Daha önceki çekilişlerde olduğu gibi kazanmak gayet basit.

Bu başlığın altına çekilişe katılmak istediğinizi belirten mesajınız ve e-posta adresinizi yazmanız yeterli. Lütfen devamlı kullandığınız e-posta adresinizi yazınız çünkü kazanan şanslıya ulaşıp, adres bilgilerini e-posta ile alacağım.

Lütfen birden çok isimle ya da e posta adresiyle katılmayalım. Böyle bir durumu tespit edersem ödül hakkını iptal edeceğim. Ödülümüz ise farklı niş ve ana akım markaların orijinal numuneleri.

Herkese bol şans 🙂

3 Nisan 2016 Pazar

Profumum Roma – Aquae Nobilis (2009)

Aquae Nobilis, Latinceden Türkçeye çevrildiğinde “Asil Su” olarak karşımıza çıkıyor. Tabii artık kullanılmayan bir dilden gelen ismi, ilk başta anlaşılamayabilir. İtalya merkezli niş parfümevi Profumum Roma’nın, Latin kültürüne ve diline gönderme yapmasıysa sürpriz olmamalı. Zaten Avrupa kültürünün kökeninin Latinlere dayandırılması, şüphesiz günümüz İtalya’sı için haklı bir övünç kaynağıdır. Profumum Roma’nın sahipleri de muhtemelen bu haklı gururu yaşıyorlar.

İsmi epey geçen bir marka Profumum Roma fakat sadece tek parfümlerini denemek kısmet olmuştu, o da Santalum’du. Oldukça sevdiğim bir sandal ağacı yorumuydu Santalum. Nihayet ikinci Profumum Roma deneyimine sıra geldi. Şimdiki şanslı, pek popüler olmayı başaramasa da Aquae Nobilis.

Kendi sitelerinde “asalet” vurgusu öne çıkıyor. Açıklanan iki nota ise hemen ilgimi çekiyor: Meşe yosunu ve absent. Parfümün başlangıcı kuru ve tozlu gerçekleşiyor. Üst notalardaki tozluluğun sebebi vetiver veya aromatik kuru otlar olabilir. Açılıştaki yeşil hissiyat oldukça güçlü. Kimilerinin çimensilikle ifade etmesi mantıklı. Orta kısma doğru tozlu ve buruk üst notalar geride kalıyor. Tatlılık az da olsa artıyor. Bu andan itibaren sabunsuluk sınırındaki temiz vetiver ortaya çıkıveriyor. Yeşil hissiyat hala eşlik ediyor vetivere. Son bölümde büyük değişim yok. Gerilerde az da olsa tütsü algılıyorum. Bir parça ağaçsılık da mevcut. Orta bölümle paralel ilerliyor sonları.

Aquae Nobilis, ferah, temiz, başlangıcı dışında pürüzsüz ve yumuşak bir vetiver parfümüne benziyor. Orta bölümden itibaren biraz Grey Vetiver’i çağrıştırıyor. Tabii aklım hep meşe yosunu ve absentte. Acaba bu notalar ne kadar etkili diye inceliyorum ama başarılı olamıyorum. Çünkü meşe yosununa rastlamadım denemelerimde. Çok isterdim ama ne yazık ki yoktu. Bir diğer element absentti. Genellikle keskin içki temalı parfümlerde gördüğümüz absent notası bence var ama oldukça sınırlı. Aquae Nobilis, hiç bir zaman içki temasına sahip değil.

tek sis

İsmindeki su, bana hep ferah ya da sucul bir arkadaşla karşılaşacağımı düşündürttü. Kullanım döneminde pek de akuatik temayla karşılaşmadım. O daha çok, yumuşak, sakin, sabunsu yeşil vetiverdi. Tabii yüksek kaliteli. Onu boynumda ya da kıyafetimde her hissedişimde tatlılarda kullanılan damla sakızına benzettim. Hatta garip şekilde onun kremsi ve bazen sütsü de koktuğunu düşünüyorum. Her ne kadar çok ferah olmasa da, ılık ilkbahar dönemine uygun bence kokusu. Soğuk mevsimleri seveceğini sanmıyorum Aquae Nobilis’in.

Sonuç olarak, farklı başlangıcı ve sonrasında barışçıl yapıya bürünmesiyle, örneğine sık rastlanacak bir parfüme benzemiyor. Hem kadınlar hem de erkekler için pazarlansa da, bir parça erkek kullanımına yakın sanki. Yüksek kalitesi ise takdire şayan. Hoş parfüm ama pek bana göre değil son tahlilde. Yine de yüksek fiyat etiketini göze alırsanız, muhakkak deneyin derim. Bu tür kokuları seviyorsanız sizi güzel bir sürpriz bekliyor olabilir.

Basit, sade, naif, çok katmanlı olmayan tarzına kimileri minimal demiş, haksız sayılmazlar. Konsantrasyonu yüksek bir EDP olduğu söylenebilir. Kalıcılığı gayet iyi fakat fark edilirliği konusunda sınıfta kalıyor. Günlük kullanıma uyabilecek yapısı memnun ediyor.

Koku Güzelliği:10/7

30 Mart 2016 Çarşamba

Tom Ford Extreme (2007)

Her ne kadar limitli üretim olarak tanıtımı yapılsa da, Tom Ford Extreme’in satışının devam ettiğini görüyoruz. Bu durumun oluşmasında Tom Ford Extreme’in beklenenden fazla ilgi görmesi büyük rol oynamış olabilir. Tom Ford’un Signature serisinin fazla ses getiremeyen üyesi Tom Ford For Men’in devam parfümü olarak düşünülebilir Tom Ford Extreme. Gördüğüm kadarıyla Extreme, Signature serisinin yıldızı Black Orchid’in başarısının yanından bile geçemiyor. Ha bu arada kimi kullanıcıların Tom Ford Extreme’i, Black Orchid’in erkek haline benzetmelerini de not alalım. İlerleyen paragraflarda bu konuya da değineyim.

2007 çıkışlı Tom Ford Extreme’in tanıtımında yok yok. Zevkine düşkün fesleğenden kişnişe, papatyadan kakuleye, tarçın kabuğundan İran limonuna, siyah erikten Parma menekşesine, İtalyan siyah incirinden Haiti vetiverine, rom içkisinden karamele, fir balsamından siyah yer mantarına kadar geniş bir çerçeve çizilmiş. Tütsü, paçuli, amber ve deriyi de eklesem abartmış olur muyum? Bu kadar birbirine benzemez notadan nasıl anlamlı parfüm ortaya çıkacağını epeydir merak ediyordum.

Tom Ford Extreme’in başlangıcı yeşil-eski-tozlu aromatik otlarla gerçekleşiyor. Büyük ihtimalle burnumu tırmalayan nota fesleğen. Acaba bahsettikleri papatya da var mı başlangıçta bilemedim. Zaten üst notaları bana çok uzak. Orta kısma doğru bu tuhaf başlangıcın yerini başka notaların almasını diliyorum. Orta bölümde tozlu aromatik otların hakimiyeti kırılıyor ve parfüm tatlanıyor bir parça. Algılayabildiklerim menekşe, baharatlar (kişniş), plastiğimsi deri ve içkiye yatırılmış tütün. Başlangıçtaki erkeksi ve olgun vurgu, orta notalarda da devam ediyor. Sanırım parfümün en sevdiğim yeri sonları oluyor. Kapanışta gayet başarılı tütsü, işi toparlamaya çalışsa da, benim için artık çok geç.

Bu da neyin nesi böyle? Tom Ford Extreme’in irkiltici ve gıcık, yeşil kokan başlangıcını hiç sevmediğimi rahatlıkla söyleyebilirim. Orta kısımdaki zengin ama karman çorman yapıya ne diyeceğimi bilemediğimi söyleyebilirim. Son kısımda, söylediklerine göre özel bir tür Japon tütsüsünü sevdiğimi söyleyebilirim.

tomford afis

Gerçekten de bu nedir böyle? Odunsu desem değil, oryantal desem değil, fujer desem tam değil (andıran kısımlar mevcut), şipre hiç değil. Ne yapılmaya çalışılmış pek anlayamadım. Bir kere kesinlikle üst yaş guruplarına hitap ediyor. Rahatlıkla kırk yaş ve üzerindeki erkeklere yakışacaktır. Fazlasıyla erkeksi, tatlılığın sınırlı verildiği, zaman zaman eski kafa tozlu fujerleri andıran, bol bol nota olan ama karmaşadan öteye gidemeyen, ne olacağına karar verememiş, lüks erkek kokusu havası var Tom Ford Extreme’de. Evet ben kaliteliyim, cebimde BMW anahtarım var, evim de residance’ta ama Kitchenette mi House Cafe’de mi yoksa mahalledeki kebapçıda mı yemek yiyeceği konusunda kafası karışık bir arkadaş gibi.

Beni fazlasıyla iten başlangıcı ve sevmeye çalıştığım orta kısmı, evrene “alfa erkek” sinyalleri verse de benim için daha çok garip ve zorlayıcı. Orta bölümdeki içkimsi tütün sevdiğim gibi değil. Pek kimse bahsetmemiş ama orta bölümde bence menekşe önemli rol oynuyor. Karanlık ve koyu baharatların etkisi orta notalardan itibaren görülüyor. Çoğu kişinin bahsettiği  meyveler ise bence baskın değil. Deri de geri planda durdu tenimde. Neyse ki kıyafet üzerinde bir parça daha tahammül edilir hale geldi. Kumaşta yosunsu hissiyat verdiğini bile söyleyebilirim.

Sonuç olarak büyük merakla kullanmaya başladığım, daha ilk seferinde yıldızımın barışmayacağını çabucak anladığım, karşı cinsin seveceğini sanmadığım, sevmesi ve kullanması zor, oldukça farklı karakteri olan, zengin, baskın, piyasa kokularıyla uzaktan yakından ilgisi bulunmayan bir eser. Kesinlikle denemeden almayın yoksa pişman olabilirsiniz. Herkese ve her yere uyacak yapısı yok.

Bu arada kısaca Black Orchid benzerliğine değineyim. Ya ben farklı bir parfüm kullanıyorum ya da Tom Ford Extreme’i, Black Orchid’e benzeten arkadaşlar fazlasıyla alkol almışlar! Ben aralarında pek benzerlik görmedim. Tarz olarak oldukça farklılar.

EDT konsantrasyonuna sahip. Kalıcılığı idare eder. Fark edilirliği başlarda yüksek. Kısa süre sonra tene yaklaşıyor. Koyu ve karanlık yapısı sebebiyle soğuk kış mevsiminde kullanmak en iyisi.

Tom-Ford-Extreme ikili

Parfümün tasarımcısı Pierre Negrin. Luca Turin’in kitabında, Tom Ford Extreme, kasımpatı fujer olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden üç puan verilmiş. Chandler Burr ise bu parfümün hiç bir zaman favorisi olmayacağını belirtmiş. Fakat içeriğinde kaliteli materyaller kullanıldığından bahsetmiş. Ayrıca ilginç bir vizyon sunduğunu söylemiş Tom Ford Extreme’in: münzevi, güçlü, tehlikeli ve çok karanlık.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/5

26 Mart 2016 Cumartesi

Serge Lutens – Cedre (2005)

“Vaşak, kıvrak, ihtiyatlı, duygusuz ve uyumlu adımlarla süzülür. Ormanı izler… Jürinin, sanığın, masum mu yoksa suçlu mu olduğunun belirleneceği kararın açıklanmadan öncesi gibi, ağır, huzursuz sessizliğe, gergin bir ana benzer.”

Cedre’in, tanıtımındaki bu ifadeleri sadece ben değil, çoğu parfüm severinde anlayabildiğinden şüpheliyim. Sedir anlamına gelen Cedre ismine baktığımızda, Serge Lutens’in 2005 çıkışlı parfümünün ağaçsı-odunsu ağırlığa sahip olacağını düşünebiliriz. Aynı tanıtımda “zengin, odunsu hayvansı, yumuşak bir parfüm” olarak niteliyorlar Cedre’yi.

Sanırım sedir ağacı temasına binaen, vaşak-orman tanıtımına ihtiyaç duyulmuş olabilir. Zaten Serge Lutens’in de orman hakkında şunları söylediğini biliyoruz: “Orman, ana öğedir. Yönümü bulmamı sağlar. Kuşkusuz, çocukları ve küçük kız çocuklarında gözlemlemişsinizdir. Bir ormanda kollarıyla ağaç gövdesine sarılmış şekilde babasından miras kalanı desteklediklerini görmek hiç de nadir bir görüntü değildir. Orman, ruhumuzla gerçek diyalog kurmamızı sağlar. Hatta bu diyaloğa katılır bile diyebilirim.”

Cedre’in başlangıcı indolik ya da büyük ihtimalle aldehik çiçeklerin gösterisiyle gerçekleşiyor. Beyaz çiçeklerin ilk dakikalardaki dansında baş rolü sümbülteber, yan rolü ise yasemin kolaylıkla kabul ediyor. Açılıştaki beyaz çiçeklerin kadınsı tarafı öne çıkardığını tahmin etmek zor değil. Biraz eski, azıcık hayvansal, yüksek kaliteli tozlu ve olgun sümbülteber çok başarılı ama pek bana göre değil. Orta kısımda beklediğimden büyük değişim gerçekleşiyor. Sabunsu beyaz çiçekler geri çekilirken ortaya lezzetli meyveler çıkıyor. Ne kadar da tanıdık. Benim “Lutensvari” dediğim kuru, leziz, ekşi, tatlı meyveler hakimiyeti çabucak ele alıyor. Büyük ihtimalle kuru erik, orta bölümün yıldızı. Kuru eriğe, tatlı modern baharatlar eşlik ediyor. Tarçın, zencefil ve karanfilden şüphelenebiliriz. Orta bölüm nefis. Son kısımda biraz misk kendisini gösteriyor. Yumuşak odunsu notalar nihayet kapanışta ortaya çıkıyor. Parfüme ismini veren sedir, alt notalarda tatlı ve modern verilmiş. Azıcık da tütsü var son bölümde.

cizim cedre yen

Cedre’yi beyaz çiçeksi, kuru meyveli, tatlı baharatlı ve yumuşak odunsu olarak tanımlayabiliriz. Tenimde klasik Lutensvari mayhoş yüksek kaliteli meyveler öne çıktı. Beyaz çiçekler, başlangıçta kısa süreliğine ortaya çıkıyor ve orta bölümde büyük oranda etkisini kaybediyor. Birçok kişinin Cedre’i kadın parfümü olarak nitelemesinin en önemli sebebi muhtemelen başlangıçtaki sabunsu sümbülteber. Orta bölümdeki meyve-baharat işbirliği, parfümü uniseks tarafa çekiyor. Yine de geneli düşündüğümde, bir parça kadın kullanımına yakın olduğu söylenebilir.

Cedre, oldukça kaliteli ama bir o kadar tanıdık bir parfüm. Azıcık Feminite du Bois esintileri mevcut. Benzer meyve-misk kullanımı var bence. Meyveler oldukça tatlı ve şeffaf. Baharatlar, başlangıçtaki soğuk çiçeklerin, orta bölümde ısınmasını ve sıcak karaktere bürünmeyi sağlıyor. Sedir ise parfüme ismini vermesine rağmen, daha ikincil hatta üçüncül planda kalmayı tercih ediyor. Odunsuluk kuru değil tatlı ve yumuşak.

Cedre çarpıcı olmasa da bence konforlu. Kolay kullanımı, günlük hayata rahatlıkla uyum sağlayabileceğini düşündürtüyor. Çok sıcak yaz mevsiminin değil de serin, havanın kapalı olduğu kasvetli gündüzlerin ve yağmurlu akşamların, tek başına dolaşılan sokakların parfümü belki de. Elimizden kayıp giden ömrün geri çevrilemeyecek olmasının hüznünün, babasını bir hastanenin yoğun bakım servisinin kapısında beklemenin kahredici çaresizliğinin, umudunu kaybetmenin tarif edilemez boşluğunda yüzmenin parfümü mü Cedre emin değilim.

EDP formunda. Kalıcılığı iyi ama fark edilirliği yüksek değil. İlk dakikaları dışında saldırgan davranmayan Cedre, yumuşak sayılabilecek yapıda. Parfümün tasarımını tabii ki Christopher Sheldrake yapmış.

sama cedre yen

Luca Turin’in kitabında şekerli sümbülteber olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden üç puan verilmiş. Tania hanım “Amarige’in niş versiyonu” olarak tanımlamış Cedre’yi.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7