3 Mart 2016 Perşembe

Frederic Malle – Lipstick Rose (2000)

Hani bayramlarda ya da düğün merasimlerinde, akrabalarınız veya tanıdıklarınızla tek tek sarılıp, hasret gidermeniz gerekir. Çocukken sizin tanımadığınız ama sizi tanıyan orta yaş üstü teyzeler yanağınızı mıncıklar “beni tanıdın mı?” diye sorar. Sonra da yanağınızdan öpüverir sıcak bir anaçlıkla. İşte o zaman yanağınızda ruj izi kalır ve belli belirsiz kokusu burnunuza gelir. O teyzelerin üzerinden de genellikle pudralı bir parfüm yayılır etrafa. İşte o konseptin bir parfüme konu olabileceği hiç aklıma gelmezdi.

Yukarıdaki sahne nereden mi aklıma geldi? İlk olarak Frederic Malle’in internet sitesindeki Lipstick Rose parfümünün tanıtımından. İkinci olarak kendi çocukluğumda çokça yaşadığım bu sahneden. Lipstick Rose’un resmi tanıtımında da karşıma çıkan “annenin ruj kokan dudaklarıyla oğlunu öpmesi” konsepti, parfümün ana karakterini oluşturuyor hiç şüphesiz. Gerçi parfümün yaratıcısı Ralf Schwieger bir söyleşisinde “Lipstick Rose’un tasarım aşamasında Malle’in karısından yardım aldığını düşündüğünü” söylemesi de şaşırtıcı değil. E bir parfüm gül ve ruj kokacaksa, ona tabii ki kadın eli değmeliydi.

Lipstick Rose’un açılışı kremsi pudra ve gül ile gerçekleşiyor. Biraz da kırmızı meyveler var sanki. Başlangıcı çok çarpıcı ve farklı olmasa da nostaljik ve tozlu. Orta kısımda büyük değişiklik olmuyor. Orta bölümde süsen ve menekşe de ekleniyor kompozisyona. Hala tozlu, pudralı, eski kokuyor. Son kısımda misk biraz kendisini gösteriyor. Bir gül parfümünde kapanışta miskin olması şaşırtıcı değil. Azıcık da vanilya bulunuyor ki, tatlılığı sağlamak için verilmiş olabilir.

Lipstick Rose, ilgi çekici isminin hakkını tam anlamıyla verebiliyor mu şüpheliyim. Evet ruj ve gül, gayet net şekilde her daim hissediliyor. Tozlu pudra da, onu kadın kullanımına yaklaştırıyor. Fakat yine de fazlasıyla düz çizgide ilerleyen, hiç sürpriz yapmayan, ortalama bir pudra kokusunu andırıyor. Sıradan bir marka böylesi işe imza atsa çok fazla eleştirmezdik ama söz konusu Frederic Malle gibi niş marka olunca tepkimiz farklı oluyor. Sonuç olarak o konsepti doğru vermişler ama sıradan sayılabilecek bir koku ile!

Lipstick_Rose rose yen

Birçok kadının kullandığı o standart deodorantları anımsattı bana zaman zaman. Yapaylık hissedilmese de, benim için farklı tarafı olmayan, fazlasıyla durağan ve aynı kokan bir çalışma Lipstick Rose. Eğer kırk yaşın üzerindeki bir kadınsanız önerebilirim ama günlük kullanımda bile sırıtabilecek ve sıkıcı olabilecek yapısı, benim için çok da çekici değil.

Sonuç olarak tozlu sahnelere çıkacak bir assolist değilseniz ya da kendinizi elli yaşlarında hiç evlenmemiş huysuz bir kadın gibi hissetmiyorsanız, Lipstick Rose sizin için doğru tercih olmayacaktır. Belki de olabilir, karar sizin. Onu şu üç kelimeyle hatırlayacağım muhtemelen: Pudra, pudra ve pudra…

Luca Turin’in kitabında menekşeli gül olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden üç puan verilmiş. EDP formunda. Kalıcılığı kıyafet üzerinde müthiş. Tende daha sınırlı kalıcılığa sahip. İlk bir saatte fark edilirliği yüksek. Özellikle kapalı yerlerde biraz fazla kullanırsanız rahatsız edici olabilir. Tam bir kadın parfümü. Kırklı hatta ellili yaşlarındaki kadınların ilgisini çekeceğini düşünüyorum. Sonbahar-kış mevsimi için daha uygun. Soğuk havaların parfümü Lipstick Rose.

tek rose yen

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

28 Şubat 2016 Pazar

Costume National – 21 (2007)

Kim sever ki sıkıcı matematiği. Sinemanın insanı içine çeken büyüsünün, edebiyatın ve okuma bağımlılığının anlatılmaz tadının, müziğin içimize işleyen sihirli ezgilerinin yanında matematik, anlamsız sayı karmaşası gibi gelir bana çoğu zaman. Neyse ki ilkokul seviyesindeki matematik bilgimle şu hesabı yapabiliyorum: 1986+21: 2007.

Yok, hayır, kabalaya, astro numerolojiye ya da ebcet hesaplarına kafayı takmadım. Gerçi Edip Yüksel’in 19 konusundaki çabasını takdir etsem de subliminal mesaj vermeye çalışmıyorum. Aslında konu basit. Costume National markasının kuruluş tarihi olan 1986’ya 21 rakamını eklediğiniz zaman karşımıza markanın 21 isimli parfümünün piyasaya sürülüş tarihi 2007 çıkar. İşte size Parfüm Merakı’nın kozmik bir hizmeti daha 🙂

Laf kalabalığını bırakırsam, Costume National’ın 21 parfümü, markanın kuruluşunun 21. yılını kutlamak amacıyla piyasaya sürülmüş tam da 2007 yılında. Tabii genellikle bu tür kutlamalar 10-20-25-50-100 gibi yıllarda yapılır ama Costume National’ın 21. yıllarını kutlamak nereden akıllarına geldi açıkçası bizi pek ilgilendirmiyor. Biz öze bakalım.

21’in eski tanıtımlarında parfümün uniseks olarak piyasaya sürüldüğü belirtilmesine rağmen çoğu yerde inatla kadın parfümü kategorisinde gösterilmesini anlayabilmiş değilim. Hatta çoğu mağazada kadın parfümü olarak satılmaya çalışılmasını, bembeyaz ve masum şişesine bağlamaya çalışmak istiyorum. İyi de şişesi beyaz parfümler mutlaka kadın parfümü mü olmalı. O zaman Kouros gibi bir canavarı nereye koyacağız?

resmi 21 yen

21, kendi sitelerinde şöyle tanıtılmış: “Beyaz saflık ve derin gizem.” Parfümden ziyade ruhani bir varlıktan bahsedildiği hissi veren 21’in başlangıcı mistik şekilde gerçekleşiyor. Egzotik ve derin amber, tam sevdiğim gibi. Biraz kremsi, tatlı ve vanilyamsı. Orta kısımda amberin etkisi devam ediyor. Ambere dumansı tütün ve baharatlar ekleniyor. Baharat derken kimyon, tarçın ve biber akla gelebilir. Tabii tonka fasulyesi önemli rol oynuyor orta bölümde. Karmaşık ve yoğun orta notalar. Son kısımda bir parça sakinleşme söz konusu. Vanilya kapanışta da etkili. Hatta alt notaları domine ediyor tatlımsı, yarı pudralı vanilya. Ortalama şekilde gerçekleşiyor son bölüm.

21, şaşırtıcı derecede baskın bir amber parfümü. Oysa açıklanan notalarında bulunan süt, aklımda tamamen farklı imaj çizmesini sağlamıştı 21’in. Kullanım döneminde gördüm ki, 21 süt teması üzerine kurgulanmamış. 21, kesinlikle egzotik amber kokusu. Baharatlı, tütünlü bir amberden bahsedilebilir.

Geleyim süt meselesine. Açıklanan notalarında süt görülüyor. Büyük ihtimalle süt hissiyatını verecek olan nota vanilyadır. Bazı yorumcuların bahsettiği üzere süt kokmuyor ama vanilya her daim hissediliyor. Hatta daha da ileri gidilip pirinçli, sütlü pudinglere benzetilmesini, bir sütlaç sever olarak kafamda oturtamadım.

21, bence epey zengin kokuyor. Birçok nota, zaman zaman kendisini gösteriyor. Fakat bu kadar çok nota hafiften bir karmaşa da yaratıyor. 21 ismini, parfümün 21 adet notadan oluştuğuna bağlayanlar da var. Her ne kadar 21 farklı koku burnunuza gelmiyorsa da, bence anlaşılması zaman isteyen parfümlerden.

costume_national_21 yen

Bırakın kadın parfümü olmayı, uniseks bile denmez bence 21 için. Erkek kullanımına çok daha yakın. Ve tam soğuk hava parfümü. Kimilerinin Prada Amber’e (kadın versiyonu) benzettiği 21, muhtemelen içeriğindeki paçuli sayesinde bu algıyı oluşturuyor. Başlangıcını ve tonka fasülyesi kullanımını Bogart Pour Homme’a benzettiğimi belirtmeliyim. Umarım yanılmıyorumdur.

Sonuç olarak 21, fena parça değil. Her ne kadar günlük kullanıma çok uyacağını düşünmesem de, nişlere yaklaşan kalitesi ve koku karakteriyle iyi seçim olabilir. Fakat Costume National’ların fiyatlarının ana akım rakiplerinden bir parça yüksek olduğunu da göz ardı etmemek gerekiyor. Ayrıca kimilerinin modern olarak tanımlamasına da katılamayacağım. Bence hafiften eski-tozlu yapısı başlangıç ve orta kısımda hissedilebiliyor. Bu da onu eski erkeksi fujerlere yaklaştırıyor.

Luca Turin’in kitabında anasonlu oryantal olarak sınıflandırılan 21, beş üzerinden üç puan alabilmiş. Tania hanım da Prada Amber’e (kadın versiyonu) benzetmiş 21’i.

EDP formundaki 21’in fark edilirliği ilk anlarda oldukça yüksek. Bence genel performansı yeterli. Daha fazlası rahatsız edici olabilir. Çok genç arkadaşların denemesinden ziyade, otuz yaş üzerindeki arkadaşlara tavsiye ederim.

blogcuaary yen

Bir diğer tartışmalı konu parfümün tasarımcısı. Kimi kaynaklarda Juliette Karagueuzoglou kimi kaynaklarda Laurent Bruyere ismi geçiyor. Açıkçası tam çözebilmiş değilim bu durumu. Bu arada parfümün şişesinin, Costume National’ın kurucusu Ennio Capasa tarafından tasarlandığı söyleniyor.

Koku Güzelliği:10/7

24 Şubat 2016 Çarşamba

Parfum d’Empire – Aziyade (2008)

“Edward W. Sait, Şarkiyatçılık adlı kitabında, doğuya olan ilgiyi şöyle yorumlar: “Şark dipsiz acayiplikler kuyusundan çıkma, neredeyse cürüm kabilinden (ama asla gerçekten cürüm olmayan) davranışlardan ötürü seyredilir. Duyarlılığıyla Şark’ı kateden Avrupalı bir seyircidir; asla olup bitene dahil olmaz, her zaman aynı durur.” Ama Pierre Loti’nin konumu bir Avrupalı olarak çok farklıdır. O, Hatice’ye (Aziyade) gönlünü kaptırınca Türkçe öğrenir, Müslümanların oturduğu Eyüp’te ev kiralar ve Türk gibi giyinip, Arif Efendi kisvesiyle karşımıza çıkar. 1876’da başlayan İstanbul ve Türkiye macerası 1921’e kadar aralıksız sürer. Zaten iki yıl sonra da ölür. Pierre Loti “sadece tek bir amacın peşinde koştu; Türk peri masalının ve Osmanlı gerçeğinin özel yorumlamasından oluşan bilge karışımı yaşamaya ara vermeden kente duyarlı bir saygıyı dile getirmek.”

Sayın hocamız Galip Baldıran’ın Pierre Loti ile ilgili makalesinden alıntıladığım yukarıda tespitler, bir kitapla ilgili. Hangi kitap mı? Ülkemizde uzun yıllar yaşamış ve ismi İstanbul’da bir bölgeye de verilmiş ünlü yazar Pierre Loti’nin Aziyade kitabından bahsediliyor. Pierre Loti’nin Aziyade romanında, evli bir Türk kadın ile aşk yaşayan bir Avrupalının hikayesi anlatılır. Tabii 1870’li yılların Osmanlı Devletinde bu tür yasak aşkların nasıl karşılanacağı tahmin edilebilir fakat aşkın önünde kim ve hangi evlilik durabilir ki?

Takvim 2008 yılını gösterdiğinde, Fransa merkezli niş parfüm evi Parfum d’Empire bu yasak aşktan ilhamını alarak Aziyade isimli parfümü piyasaya sürer. Anlaşılacağı üzere, Aziyade parfümü, Pierre Loti’nin ünlü romanı Aziyade’den ismini ve konseptini almış. Zaten markanın internet sitesinde de bunu destekleyen bilgiler mevcut.

loti res

Tabii kendi sitelerindeki tanıtımları biraz karışık ve abartılı. Yasak aşkın meyvesinden tutun da şarap tanrısı Diyonisos’a, antik Mısır’ın baharatlarından, eski Romalıların erotik şölenlerine, Sümerlilerin fuhuş ayinlerine kadar geniş skalada tanıtım yapılmış. En son, vanilyanın Aztek imparatorluğunun afrodizyağı olduğundan bahsedildiğini okuduğumda kendimden geçmişim 🙂 Bakalım bu kadar tarihi ve detaylı tanıtımı yapılmış Aziyade parfümü, beklentileri ne kadar karşılayabiliyor.

Aziyade’in başlangıcı ferah olmayan lezzetli meyvelerle gerçekleşiyor. Ağız sulandırabilecek kadar leziz meyvelerden ayırt edebildiklerim şeftali, erik, kiraz. Açıklanan notalarında hurma ve nar da bulunuyor. İki nota da pek karşımıza çıkmıyor. Bence hurmadan ziyade ekşi kırmızı meyveler baskın ilk dakikalarda. Başlangıcı güzel. Orta bölümde mayhoş meyvelerin etkisi devam ediyor. Bu sefer devreye meyvelerle harmanlanmış tütün ve aromatik baharatlar giriyor. Tütün, hafiften dumansı hava veriyor ki bu hissiyatı seviyorum. Baharatlardan öne çıkanlar tarçın gibi görünüyor. Baharatlı, tütünlü, reçineli orta bölüm bence parfümün en başarılı tarafı. Son bölümde vanilya ve tütsü var ama etkisi oldukça azalıyor kapanışta. İşte size Aziyade.

Ana tema şu olabilir: Mayhoş meyvelerin sardığı baharatlı tütün ve sıcak reçineler. Genel olarak modern ve kabul edilebilir oranda tatlılık barındırıyor. Gayet lezzetli bir baharat parfümü denebilir son tahlilde. Eskiden çok sevdiğim meyveli parfümler, artık eskisi kadar ilgimi çekmiyor muhtemelen. Yine de bu tür mayhoş meyvelerin yüksek kaliteli olarak verilmesine karşı zaafım var.
yatik aziyade yen
Aziyade’de Serge Lutensvari kuru ve yarı karanlık meyvelerden bahsedilebilir. Zaten Aziyade’yi çoğu kişinin Arabie’ye benzetmesi bu sebepten olabilir. Gerçi Arabie çok daha dumansı ve baharatlı. Aziyade biraz da meyveli Arabie’ye göre. Arabie’yi kullanması biraz zorken, Aziyade günlük kullanım için çok daha uyumlu. Arabie mesir macunu gibiyken, Aziyade yüksek kaliteli vişne suyuna benziyor bence.

Tabii modern meyveli niş parfümler deyince aklıma iki isim geliyor: Plum Japonais ve Feminite du Bois. Aziyade’in rakibi olarak bu iki arkadaş gösterilebilir. Aziyade bu iki örnekten daha sıcak, reçineli ve sanki azıcık içkimsi. İçlerinden hangisini seçeceğiniz ise size kalmış.

Sonuç olarak yine yüksek kaliteli bir işe imza atmış Marc-Antoine Corticchiato. Canlı, pozitif ve dinamik kokuyor Aziyade. Çok büyük değişimler geçirmese de bu tarzın en iyi örneklerinden birisi olduğu söylenebilir. Ferah sayılamayacak tarzına istinaden, sıcak yaz mevsiminde kullanmak iyi fikir olmayabilir. Serin havaların kokusu sanki.

Luca Turin’in kitabında İran tatlıları olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden üç puan verilmiş.
bahce sis
EDP formunda Aziyade. Kalıcılığı normal. Fark edilirliği ilk yarım saat gayet iyi. Sonrasında tene yaklaşıyor. Hem kadınlar hem de erkekler için uygun olduğu belirtilen Aziyade, bence bir parça erkek kullanımına yakın ama kadınların da kullanması tuhaf kaçmayacaktır.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7

21 Şubat 2016 Pazar

Umberto Eco

Ölüm, yolcunun dinlenmesi, tüm çabaların sonudur.