4 Şubat 2016 Perşembe

Versace Pour Homme Oud Noir (2013)

2012 yılında bir koleksiyoncunun, Umman sultanı Kabus için hazırlanan ve sadece yarım çay kaşığı kadar olan, yüzyıllık öd ağacından elde edilen yağa yedi bin dolar ödemesi çok şeyi anlatıyor. Yarım çay kaşığı öd ağacı yağı için yedi bin dolar!

Orta Doğu uygarlığının önemli koku sembollerinden öd ağacının, kötü kokuları maskelemekten öteye, kültürel, tıbbi ve dini alanlarda kullanıldığını biliyoruz. Bana abartılı gelen “Sultanların kullandığı en güçlü afrodizyak kokusu” söylencesi, mitolojik anlamda kulağa hoş geliyor olsa da, pek gerçekçi değil.

2013 yılında Orta Doğu pazarına yönelik hazırlandığı söylenen Versace Pour Homme Oud Noir, markanın 2008 çıkışlı Versace Pour Homme’unun devam parfümü olarak değerlendirilmiş. Gerçi Versace Pour Homme ferah, sucul ve yazlık bir kokuyken, Oud Noir, oldukça koyu, karanlık ve sıcak yapıya sahip. Versace Pour Homme ile Oud Noir’in şişelerinin, renkleri dışında aynı olması da devam parfümü iddiasını güçlendiriyor.

Parfümün başlangıcı ferah olmayan bergamot, koyu aromatik otlar ve paçulinin birleşimiyle gerçekleşiyor. Olgun ve derin bergamot daha önce hiç böyle karşıma çıkmamıştı. Aromatik otlarla uyumu harika bergamotun. Başlangıçtaki tozlu hissiyat yüksek ihtimalle paçuliden geliyor. Üst notaları nefis. Orta kısma geçildiğinde koyu hava devam ediyor. Bu kısımda parfüme ismini veren öd ağacı ortaya çıkıyor. Ona geri planda kuru ve tatlı olmayan deri eşlik ediyor. Başlangıcı kadar güzel olmasa da fena değil orta bölüm. Son kısımda yine değişim var. Alt notalarda odunsuluk bariz. Sedir ağacına benzettiğim ağaçsılık, rafine ve ilginç değil. Hatta yapaylık sınırında. Vasat kapanışı hayal kırıklığı yaşatıyor ne yazık ki.

Versace-pour-femme-oud yen

Versace Pour Homme Oud Noir, üst ve orta kısımda gayet mesafeli, karanlık ve koyu. Siyah şişesinin hakkını verircesine depresif. Sevmesi zaman isteyen esere benziyor. İlk kullanımlarda çözemediğim karakterini, zamanla anlamaya başladım. Bu anlamda 1-2 defa kullanmakla karar verilmemesi gerekiyor. Biraz şans tanıyın ona.

Kimi öd parfümlerinde rastladığımız gül, neyse ki Oud Noir’de yok. Buradaki öd kullanımı kuru deri, azıcık baharatlar ve aromatik otlarla desteklenmiş. Öd ağacının bu tür kullanımını daha sevilebilir buluyorum. Başlangıcı ve orta kısmı hakkında düşüncelerim gayet olumluyken, son bölümde işler pek istediğim gibi gitmiyor. Yine de ana akım markaların içinde kendisine rahatlıkla yer bulabilir.

Keşke başlangıcındaki gibi devam etseymiş Oud Noir. Tozlu paçulinin ve derin otsuların karışımı açık ara parfümün en sevdiğim kısmı oluyor. Aslına bakılırsa ismindeki oud, parfümün genelinde büyük yer tutmuyor. Öd notası, orta kısımda kendisini gösteriyor ve kapanışta yerini ağaçlara bırakıyor. Bu anlamda çok yoğun öd kullanımına sahip değil.

Sonuç olarak geneli değerlendirdiğimde harika olmasa da biraz Montale havası var kokusunda. Oud Noir’de, kimilerinin ilaç-hastane ikilisine benzettiği öd, bence o kadar rahatsız edici değil. Derinin öd ile uyumu orta kısımda parfüme farklı hava katıyor. Bence son kısmı dışında başarılı bir deneme Oud Noir.

Eau de Parfum (EDP) formunda. Kalıcılığı iyi ama fark edilirliği düşük. İlk patlamadan 15-20 dakika sonra tene oldukça yaklaşıyor kokusu. Kıyafette de sonuç değişmedi. Bu anlamda performansı biraz sorunlu. Tam bir kış kokusu. Yaş olaraksa yirmi beş ve üzerindeki arkadaşlara önerebilirim.

versace_oud_noir yen

Parfümün tasarımını Domitille Bertier yapmış. Bertier hanım daha önce Burberry, Cacharel, Lancome, Lanvin, Roberto Cavalli gibi bilinen markalara parfümler tasarlamış. Şişesinin Thierry de Baschmakoff tarafından tasarlandığı söyleniyor, umarım doğrudur.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6.5

31 Ocak 2016 Pazar

By Kilian – Sacred Wood (2014)

“Ne de olsa ipeğin, sandal ağacının ve tütsünün merkezi burası…

Mysore’da gezecek yer çok! Şehrin merkezindeki Deveraja Pazarı, Tipu Sultan döneminden kalma, kıpır kıpır bir baharat-çiçek-meyve-sebze pazarı. Taze çiçekler, bindi için kullanılan rengarenk pudralar (kumkum) ve koku çeşitleri baş döndürücü.

Deveraja’da çiçek ve ağaç özleri kokularını satanlar da var. Bazıları sulandırılmış versiyonları, dikkat. Ama günümüzde en ünlü markalar, bu esanslardan parfüm yapıyor. “Jean Paul Gaultier” veya “Hugo Boss” diyerek şişeleri burnunuza uzatacaklar. Haksız da değiller; lotus, yasemin, kavun, sedir, dilediğiniz her koku burada bulunur.”

Milliyet gazetesinin internet sitesinde, bu alıntının çok daha fazlası mevcut. Hindistan’ın Mysore isimli şehrini anlatan bu gezi yazısının en ilgimi çeken kısmı, yukarıdaki bölümdü. Gezginlerin en sevdiği ülkelerin başında gelen Hindistan’ın, Mysore şehrinden gelen sandal ağacının, niş parfüm evi By Kilian’ın Sacred Wood isimli eserinde kullanılması şaşırtıcı değil. Hindistan’da bile artık çok azalmış durumdaki sandal ağacı üretimini düşündüğümüzde, Kilian Hennessy’in yeni “Asian Tales” serisindeki parfümünde Asya’dan gelen içeriğe yer vermesi kendi içinde tutarlı.

cicekli

 

Aslına bakılırsa çok merak ettiğim bir seri değil Kilian’ın Asian Tales. Yine de parfümün arkasındaki Calice Becker’in hatırına şans verilmeli belki de. Sacred Wood’un başlangıcı kremsi odunsularla gerçekleşiyor. Sürpriz yapmıyor ilk saniyelerde ve pürüzsüz yüksek kaliteli sandal ağacı sizi karşılıyor. Harika veya çarpıcı değil başlangıcı. Orta kısımda fazla alışıldık olmadığımız bir koku var: Süt. Evet, markanın sitesinde süt vurgusu yapılmış. Bence de haklılar. Hatta incire de benziyor bu sütsülük. Orta bölümde süte benzer yapı, sandal ağacıyla birleşiyor. Kulağa hoş gelmediğini tahmin ediyorum ama pratikte o kadar da kötü sonuç vermemiş sütlü sandal ağacı. Son kısımda süt ve sandal ağacının dansı devam ederken kuru tütsüyle karşılaşıyorum ki, bu duruma seviniyorum. Gerçi tütsünün ana kompozisyona büyük etkisi yok. İkincil planda kalmayı seçmiş.

Sizi bilmem ama bu parfümde şu üç kokuya rastladım: sandal ağacı, süt ve tütsü. Bu üçü dışında başka da bir eleman algılayamadım. Görünüşe göre çok basit bir formülasyona benziyor Sacred Wood. Neredeyse hiç değişmiyor, abartılmamış süt teması dışında şaşırtmıyor. Her daim sandal ağacının o baskın kokusunu öne çıkarıyor. Kremsi, yumuşacık ve belki de hafiften vanilyamsı sandal ağacı. Tatlılık hissedilir oranda mevcut. Eski ve köhne kokmuyor Sacred Wood. “Basit modern” belki de onun mottosu.

Sacred Wood ismini duyunca daha ağaçsı yapı beklerken, pamuk gibi, çıkıntılı yanı olmayan, rahatsız etmeyen, iyi huylu sandal ağacıyla karşılaştım. Tabii ki sandal ağacı da ismine binaen, ağaçsı kokular arasında gösterilebilir. Dediğim gibi Sacred Wood, bildiğiniz anlamda çamsı, sedir ağaçlı, bol tütsülü, dumansı değil.

Yine tesadüf eseri arka arkaya iki sandal ağacı temalı parfümü denemiş oldum. Geçen hafta kullandığım Samsara çok daha gösterişli, zengin, derin ve detaylıyken, Sacred Wood, daha sakin, uysal, mütevazi, yenilikçi değil ve derinlikten uzak. By Kilian gibi parfümlerini oldukça yüksek fiyatlara satan markadan, bu kadar basit kompozisyon gelmesi nasıl açıklanabilir bilemiyorum. Bu açıklamayı Kilian Hennessy veya Calice Becker’e bırakmak daha doğru olacaktır.

set refil yen

Açıkçası beni çok etkileyemedi, fark yaratamadı ve çarpıcı olamadı. Ortalama kremsi sandal ağacı parfümü olarak düşünülebilir Sacred Wood. Sandal ağacının çok popüler ve sevilebilen nota olmadığını düşündüğüm için denemeden almamanızı önemle belirtmek isterim. Eğer sandal ağacı kokusuna meraklıysanız deneme listenize bir an önce almanızı öneririm.

Parfümün tasarımcısının Calice Becker olduğunu bir kere daha tekrar edeyim. Eau de Parfum (EDP) formunda. Kalıcılığı diğer Kilian’lar gibi harika. Fark edilirliği diğer Kilian’lar gibi ortalamanın altında. Sonbahar-kış kullanımına uygun olacaktır. Erkek ve kadınlar rahatlıkla kullanabilir. Ne çok kadınsı ne çok erkeksi. Bu anlamda başarılı dengede duruyor Sacred Wood.

Koku Güzelliği:10/6.5

27 Ocak 2016 Çarşamba

Guerlain – Samsara (1989)

Sanskrit dilinde hayatın döngüsü anlamına geldiği söyleniyor Samsara kelimesinin. Genellikle doğu dinleri olarak nitelediğimiz Hinduizm ve Budizm inanışında yeniden doğum anlamına da geliyormuş Samsara. Yani kelimenin kökü düşünüldüğünde, soyut ve inanç anlamında bir yere denk geliyor Samsara. Konunun uzmanı olmasam da okuduğum kadarıyla hayatın sonsuz döngüsünü simgelediği söylenebilir Samsara’nın.

Jean Paul Guerlain, 1989 yılında hangi düşünceye istinaden yeni parfümünün ismini Samsara koydu bilemiyorum. Bir kaç kaynakta rastladığım kadarıyla Jean Paul Guerlain, 1980’lerin ortalarında Decia de Pauw isimli bir kadınla tanışır. Bu kadın, atçılık sporuna tutkuyla bağlıdır. Eğer yanlış kişi değilse, bu kadın 1942 doğumlu profesyonel bir at binicisidir. Birçok turnuvaya katılan bu başarılı kadına Jean Paul Guerlain aşık olmuş. Ve ona aşkını sunmak için en güzel hediyelerden birisini vermek istemiş: Onun için parfüm yaratmak. Decia de Pauw’un en sevdiği iki kokunun sandal ağacı ve yasemin olduğunu öğrenmiş ve Samsara’yı bu iki nota üzerine inşa etmiş. Yani Guerlain’ın ünlü klasiği Samsara, markanın en başarılı baş parfömörünün aşkına karşılık dünyaya getirilmiş.

Arkasındaki duygusal hikayeden midir yoksa kokusunun güzelliğinden midir bilinmez ama Samsara, parfümler tarihinin önemli eserlerinden birisi. 1980’li yılların sonlarında piyasaya sürülmesine rağmen, deneme sürecinde onun hiç de modası geçmiş kokmadığını fark ettim. Bu da onun neden zamansız klasik olduğunu bize açıklıyor.

Samsara’nın başlangıcını tanımlamakta zorlanıyorum. Sanırım meyvelerden bahsedebilirim. Ferah olmayan tatlı, olgun meyveler. Aklıma ilk gelen kayısı ve şeftali oluyor. Açıklanan notalarında şeftali var. Muhtemelen şeftaliden geliyor olgun meyvemsilik. Başlangıcı fena değil. Orta kısımda artık karakterini göstermeye başlıyor. İlk hissedilen çiçeklerin hakimiyeti ele almaları oluyor. Pudralı beyaz çiçeklerden bahsedebilirim. Yasemin, iris, ylang ylang ve gül, orta bölümü domine ediyorlar. Buradaki çiçekler kremsi ve tatlı. Olgun ve ağırbaşlı hava orta kısımda da devam ediyor. Ha unutmadan sandal ağacı da kendisini göstermeye başlıyor orta bölümde. Geleyim kapanışa. Uzak ara en sevdiğim yeri alt notalar. Harika vanilya sahneye çıkıyor. Kimilerinin hindistan cevizine kimilerinin muza benzettikleri bölüm muhtemelen son kısım. Gerçekten de tropikal bir egzotiklik var sonlarda. Leziz ve kremsi vanilyayla uyumlu harika çiçekleri koklamaya doyamıyorsunuz.

samsara old yen

Hindistan cevizi mi? Muz mu? Yok, yok doğru parfümden bahsediyoruz. Oysa Jean Paul Guerlain, Samsara’yı yasemin ve sandal ağacı üzerine kurguladığını kendisi söylemiş. Evet, doğru, Samsara, kremsi çiçeklerin, pudralı sandal ağacının ve enfes vanilyanın gösterişli ve sıcak karışımı. Bu yazının anahtar kelimesi “gösterişli” olabilir mi? Neden olmasın. Kimilerinin onun kokusunu cazibeli hatta erotik bulması ise yadırganmamalı. İyi de sandal ağacını merkeze alan parfüm, ne kadar cazibeli olabilir ki?

Olur olur. Bence Samsara, cazibeden ziyade lezzet, sıcaklık, tarih ve eski günleri yansıtıyor. Baştan sona abartılmamış kadınsılık, ustaca araya yerleştirilmiş ve yine abartılmamış pudra onun hakkında size küçük fikir verebilir. Zengin, detaylı, görgülü, şık ve asil bir parfüm Samsara. Kırmızılara bürünmüş bir kadın adeta.

Bu zamana kadar kullandığım parfümlerde sandal ağacı notasını çok sevemediğimi fark ettim. Nefret etmiyorum sandal ağacı kokusundan ama pek aramız yok gibi. Buradaki sandal ağacı çok baskın değil. Böyle olması, parfüme daha olumlu yaklaşmamı sağladı. Tatlılığın biraz fazla verildiği ve pudralı yapılarla çok uyuşamadığım için Samsara’ya aşkla bağlanamayacağım. Eğer sandal ağacı notasını seviyorsanız ve kremsi, vanilyalı kombinasyon arıyorsanız, doğru adres Samsara.

Bazı kullanıcıları tarafından “Guerlain’ın görkemli tarihinin son büyük klasiği” olarak değerlendirilen Samsara’yı, yukarıda da bahsettiğim gibi ailenin önemli üyesi Jean Paul Guerlain tasarlamış. Benim kullandığım EDT olanıydı. Kalıcılığı çok iyi. Fark edilirliği normalin biraz altında. Karlı ve çok soğuk günlerde kullandığım Samsara, tam da bu günlerin parfümü. Üst yaş guruplarına uyacağını düşünüyorum. En az otuz beş hatta kırk yaş üzeri kadınlara öneririm.

samsara angle yen

Luca Turin’in kitabında Samsara sandal ağacı-yasemin olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden dört puanı kapmış.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7.5

23 Ocak 2016 Cumartesi

Parfums de Marly – Oajan (2013)

Gördüğüm kadarıyla Parfums de Marly cephesinde değişen bir şey yok. Koleksiyonlarının tamamında atlara ve atçılığa göndermeler yapmaya devam ediyorlar. Marka, parfümlerine isim verme stratejisini atlar üzerinden gerçekleştiriyor. Bu aralar kullandığım Oajan’da aynı kurala tabi.

Herod ile kalbimi fethetmeyi başarmıştı Parfums de Marly. Tabii bu durum, markanın diğer parfümlerine de ilgimi arttırdı. Oajan, 2013 yılında tanıtımı yapılan “Arabian Breed” koleksiyonuna ait. Bu seriye ait dört parfüm bulunuyor. Kuhuyan, Hamdani, Habdan and Oajan parfümleri, Arap atlarının safkan beş soyundan ilhamını almışlar.

Oajan’ın başlangıcı ekşi meyvelerle gerçekleşiyor. Çok gerçekçi meyvelerden algılayabildiğim kiraz hatta vişne. Kimileri elma diyor ama bence mayhoş vişneyle size merhaba diyor. Üst notaları harika. Orta kısımda, ekşi meyvelere tatlı baharatlar ekleniyor. Öne çıkan baharat olarak tarçını düşünebiliriz. Tatlılık bir parça artıyor başlangıca göre. Tarçınla meyvelerin uyumu harika. Bal, birden bire ortaya çıkıyor burada. Bu kadar bariz bal kullanımına çok fazla rastlamıyoruz. Orta kısım nefis. Son bölümde baharatlar ve meyvemsi yapı geride kalırken vanilya öne çıkıyor. Kapanışta tatlılık biraz daha artıyor. Vanilya, mumsu ve yumuşak. Egzotik amber de vanilyaya eşlik ediyor kapanışta. Üst ve orta bölümü kadar çarpıcı olmasa da gayet güzel sonları.

Oajan, leziz mayhoş meyvelerin ve tatlı-modern baharatların, vanilyayla müthiş bir karışımı. Başlangıçtaki kısmı Back to Black’in açılışına benzettim. Orta bölümde baharatlı ve reçineli yapı tam istediğim gibi. Zaman zaman vişne likörlerine ya da kırmızı şaraplara benzettiğim orta bölüm, sıcacık hissiyat veriyor. Çok soğuk hatta karlı günlerde kullandığım Oajan, tam da bu zamanların parfümü olduğunu kanıtladı.

hepsi

Tam olarak içki efekti var mı yok mu karar veremedim. Ambre Russe’deki kadar bariz ve baskın içki teması yok. Yine de meyveli sıcak içkinin izlerinin olduğunu düşünüyorum. Hatta onda tütün de var yüksek ihtimalle. Dumansı, meyveli, ballı tütünden bahsedilebilir. Belki de içki olarak düşündüğüm yapı, dumansı, kirazlı pipo tütününe benzetilebilir. Tatlılığın bal ya da tonka fasülyesi tarafından sağlandığını söyleyebilirim. Modern parfümcülüğün en başarılı eserlerinden birisi olduğunu ifade etsem sanırım abartılı olmaz. Çok sevdim Oajan’ı ve etrafa yaydığı aromayı.

Parfums de Marly, yine hayal kırıklığı yaratmadı. Oajan, az da olsa Herod’u andırıyor. En az Herod kadar kaliteli ve sevilesi. Sonlarındaki ortalama vanilyayı saymazsam, son zamanlarda kullanmaktan en keyif aldığım arkadaşlardan birisi oldu. Tabii çok yüksek fiyatına istinaden denemeden almanın iyi fikir olduğunu sanmıyorum.

Oajan’ı, yeni nesil parfümörlerden Shyamala Maisondieu tasarlamış. Eau de Parfum (EDP) formunda. Kalıcılığı çok iyi. Bazı yorumcular fark edilirliğinin yüksek olduğunu belirtmesine rağmen çok güçlü olduğunu söyleyemem Oajan’ın. Yine de ara ara kendisini hissettiriyor.

Koku Güzelliği:10/8.5