20 Aralık 2015 Pazar

Giorgio Armani – Armani Code (2004)


Giorgio Armani – Armani Code (2004)

Her parfümün arkasında bir hikaye aramak nafile çaba olabilir. Genellikle niş markalarda karşımıza çıkan "hikayenin üzerine kurgulanmış parfüm" konsepti, büyük kitleler için koku tasarlayan ana akım markaların pek yaptıkları iş değil. Calvin Klein, Hugo Boss ya da Giorgio Armani gibi markalar çoğu zaman en popüler olma ihtimalli koku formlarını seçerler ve başarılı da olurlar. Parfümleri çok satar, kasalarına milyon dolarlar koyarlar. Ama ya işin kalitesi ve sanatsallığı.

Geçtiğimiz günlerde facebook hesabımda paylaştığım bir parfüme yazılan yorumdan sonra kafamda aniden ampul yandı. Hani meşhur klişe vardır: Sanat için sanat mı, halk için sanat mı? Tavuk ve yumurtaların hikayesine benzeyen bu ikilem, aklıma esprili başka bir fikir getirdi. Parfümler sanat için mi yapılmalı, yoksa halk için mi yapılmalı?

Bilemiyorum bu soruyu ilk ben mi soruyorum. Fakat sanat için parfüm üretenleri niş markalara sıkıştırırsak, halk için koku tasarlayan dev tröstleri de ana akıma indirgeyebiliriz. Tabii bu biraz gevşek bir sınırlandırma. Zaten ben de konuyu derinlemesine incelemeyi düşünmüyorum ama böyle de bir tartışma hayli ilginç olabilir.


Halk için parfüm kavramı, benim için her zaman çok satan ve popüler olmuş kokuları çağrıştırıyor. Ve bu işi muhtemelen en iyi beceren marka olarak Giorgio Armani gösterilebilir. Erkek parfümleri anlamında konuya bakacak olursak Armani parfüm biriminin Acqua di Gio ve Code isimli iki kokusu, muhtemelen dünyanın en popüler iki eseri. Zaten ilk çıktıkları yıllardan itibaren her yıl en çok satanlar listesine rahatlıkla giren bu iki Armani parfümü, şimdiden modern klasikler arasına girmiş durumda.

Bu çok popüler arkadaşlardan Code, ilk olarak 2004 yılında erkek versiyonuyla piyasa sürülür. İlk önce Black Code ismiyle çıkar ama daha sonra bazı tepkiler nedeniyle Black kısmı atılır ve sadece Code halini alır. İşin ilginç kısmı, Code, ilk önce Armani Mania'nın bir flanker'ı olarak düşünülmüş. Yani bağımsız bir parfüm olarak piyasa sürülmek istenmemiş. Onun içindir ki büyük bir lansman yapılması planlanmamış Armani tarafından. Bu sayede Code'u tasarlayan ekibin üzerlerindeki baskı fazla değilmiş. Nasıl olsa bir devam parfümü tasarlanacak rahatlığıyla oluşturulan Code'un kokusu, Armani parfüm birimi tarafından çok beğenilince ayrı bir parfüm olarak piyasaya sürülmüş. Bu doğru seçimleri sonucunda dünyanın en çok satılan parfümlerinden Armani Code doğdu. İki yıl sonra da FIFI tarafından yılın en iyi lüks parfümü ödülünü aldı.

Code'u kullandığımda ilk karşıma çıkan kremsi, tatlı turunçgiller oluyor. Portakal, limon ve hatta bergamot da olabilir. Buradaki turunçgillerin ferah olduğunu söylemek zor. Kremsi ve tatlı turunçgiller, modern ama farklı değil. Orta kısma geçildiğinde baharatlar tamamen hakimiyeti ele geçiriyor. Kakule burada baş şüpheli sanki. Karanlık sayılabilecek baharatlar, başlangıcı gibi kremsi ve tatlı. Orta bölümde biraz da amber algılıyorum ama egzotik değil. Son kısma geçeyim. Alt notalarda baharatlara vanilya ve yumuşak odunsu notalar eşlik ediyor. Benim için Code, sadece bu kadar.


Code, anladığım kadarıyla karanlık sayılabilecek baharatların etkisi altındaki bir arkadaş. Çoğu kişi onun deri merkezinde olduğunu söylese de bence kremsi ve hatta neredeyse çikolatamsı baharatlar, vanilya ve odunsular ekseninde. Kokusu çok tanıdık. Fakat bunun sebebi muhtemelen ona benzeyen parfümlerin son yıllarda fazlaca meydana getirilmiş olması.

Günümüzün modern parfümlerinin tipik örneği Code. Tatlı pudralı baharatlar, vanilya, kremsi turunçgiller ve diğerleri. Tatlılığın kimi zaman şekerliliğe dönüşmesi şaşırtıcı değil. Sanırım tonka fasulyesinden geliyor bu tatlılık. Aynı şişesi gibi yarı karanlık, yarı gizemli bir parfüm bence Code. Ferah değil ama aynı zamanda ağır ya da bıktırıcı da değil. Onun Armani'nin ilk oryantal parfümü olduğu söylenir fakat genlerinde arabik nüanslar yok. Hacı yağımsı oryantallikten değil, modern bir Fransızlıktan bahsedilebilir onu tanımlarken.

Code, uzun zaman önce kullandığım ve sevdiğim bir parfümdü. Tabii artan deneyimlerin sonucunda, bu kullanımımda çok ilginç gelmedi bana. Özellikle tatlılık oranı rahatsız etti. Başlangıçtaki turunçgilleri ise farklı bulmadım. Tek düze olduğunu ve fazla değişmediğini de ekleyeyim. Onun dışında gayet güvenli, herkesin sevebileceği, kadınlar tarafından övgüler alabileceğiniz yapısı var. Eğer böylesi bir parfüm arıyorsanız Code sizin için gayet iyi seçim olacaktır.

Luca Turin'in kitabında Code, yumuşak odunsu olarak sınıflandırılmış. Beş üzerinden üç puan verilmiş.


Code'u, iki ünlü isim Antoine Maisondieu ve Antoine Lie tasarlamış. EDT formunda. Kalıcılığı normal. Fark edilirliği biraz düşük. Sonbahar hatta kış kokusu olduğu söylenebilir. Yaş olarak ise genç arkadaşlara uyacağını düşünüyorum. Otuz yaş altı erkeklere önerebilirim.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

19 Aralık 2015 Cumartesi

Giorgio Armani – Armani Code (2004)

Her parfümün arkasında bir hikaye aramak nafile çaba olabilir. Genellikle niş markalarda karşımıza çıkan “hikayenin üzerine kurgulanmış parfüm” konsepti, büyük kitleler için koku tasarlayan ana akım markaların pek yaptıkları iş değil. Calvin Klein, Hugo Boss ya da Giorgio Armani gibi markalar çoğu zaman en popüler olma ihtimalli koku formlarını seçerler ve başarılı da olurlar. Parfümleri çok satar, kasalarına milyon dolarlar koyarlar. Ama ya işin kalitesi ve sanatsallığı.

Geçtiğimiz günlerde facebook hesabımda paylaştığım bir parfüme yazılan yorumdan sonra kafamda aniden ampul yandı. Hani meşhur klişe vardır: Sanat için sanat mı, halk için sanat mı? Tavuk ve yumurtaların hikayesine benzeyen bu ikilem, aklıma esprili başka bir fikir getirdi. Parfümler sanat için mi yapılmalı, yoksa halk için mi yapılmalı?

Bilemiyorum bu soruyu ilk ben mi soruyorum. Fakat sanat için parfüm üretenleri niş markalara sıkıştırırsak, halk için koku tasarlayan dev tröstleri de ana akıma indirgeyebiliriz. Tabii bu biraz gevşek bir sınırlandırma. Zaten ben de konuyu derinlemesine incelemeyi düşünmüyorum ama böyle de bir tartışma hayli ilginç olabilir.

 

Halk için parfüm kavramı, benim için her zaman çok satan ve popüler olmuş kokuları çağrıştırıyor. Ve bu işi muhtemelen en iyi beceren marka olarak Giorgio Armani gösterilebilir. Erkek parfümleri anlamında konuya bakacak olursak Armani parfüm biriminin Acqua di Gio ve Code isimli iki kokusu, muhtemelen dünyanın en popüler iki eseri. Zaten ilk çıktıkları yıllardan itibaren her yıl en çok satanlar listesine rahatlıkla giren bu iki Armani parfümü, şimdiden modern klasikler arasına girmiş durumda.

Bu çok popüler arkadaşlardan Code, ilk olarak 2004 yılında erkek versiyonuyla piyasa sürülür. İlk önce Black Code ismiyle çıkar ama daha sonra bazı tepkiler nedeniyle Black kısmı atılır ve sadece Code halini alır. İşin ilginç kısmı, Code, ilk önce Armani Mania’nın bir flanker’ı olarak düşünülmüş. Yani bağımsız bir parfüm olarak piyasa sürülmek istenmemiş. Onun içindir ki büyük bir lansman yapılması planlanmamış Armani tarafından. Bu sayede Code’u tasarlayan ekibin üzerlerindeki baskı fazla değilmiş. Nasıl olsa bir devam parfümü tasarlanacak rahatlığıyla oluşturulan Code’un kokusu, Armani parfüm birimi tarafından çok beğenilince ayrı bir parfüm olarak piyasaya sürülmüş. Bu doğru seçimleri sonucunda dünyanın en çok satılan parfümlerinden Armani Code doğdu. İki yıl sonra da FIFI tarafından yılın en iyi lüks parfümü ödülünü aldı.

Code’u kullandığımda ilk karşıma çıkan kremsi, tatlı turunçgiller oluyor. Portakal, limon ve hatta bergamot da olabilir. Buradaki turunçgillerin ferah olduğunu söylemek zor. Kremsi ve tatlı turunçgiller, modern ama farklı değil. Orta kısma geçildiğinde baharatlar tamamen hakimiyeti ele geçiriyor. Kakule burada baş şüpheli sanki. Karanlık sayılabilecek baharatlar, başlangıcı gibi kremsi ve tatlı. Orta bölümde biraz da amber algılıyorum ama egzotik değil. Son kısma geçeyim. Alt notalarda baharatlara vanilya ve yumuşak odunsu notalar eşlik ediyor. Benim için Code, sadece bu kadar.

 

Code, anladığım kadarıyla karanlık sayılabilecek baharatların etkisi altındaki bir arkadaş. Çoğu kişi onun deri merkezinde olduğunu söylese de bence kremsi ve hatta neredeyse çikolatamsı baharatlar, vanilya ve odunsular ekseninde. Kokusu çok tanıdık. Fakat bunun sebebi muhtemelen ona benzeyen parfümlerin son yıllarda fazlaca meydana getirilmiş olması.

Günümüzün modern parfümlerinin tipik örneği Code. Tatlı pudralı baharatlar, vanilya, kremsi turunçgiller ve diğerleri. Tatlılığın kimi zaman şekerliliğe dönüşmesi şaşırtıcı değil. Sanırım tonka fasulyesinden geliyor bu tatlılık. Aynı şişesi gibi yarı karanlık, yarı gizemli bir parfüm bence Code. Ferah değil ama aynı zamanda ağır ya da bıktırıcı da değil. Onun Armani’nin ilk oryantal parfümü olduğu söylenir fakat genlerinde arabik nüanslar yok. Hacı yağımsı oryantallikten değil, modern bir Fransızlıktan bahsedilebilir onu tanımlarken.

Code, uzun zaman önce kullandığım ve sevdiğim bir parfümdü. Tabii artan deneyimlerin sonucunda, bu kullanımımda çok ilginç gelmedi bana. Özellikle tatlılık oranı rahatsız etti. Başlangıçtaki turunçgilleri ise farklı bulmadım. Tek düze olduğunu ve fazla değişmediğini de ekleyeyim. Onun dışında gayet güvenli, herkesin sevebileceği, kadınlar tarafından övgüler alabileceğiniz yapısı var. Eğer böylesi bir parfüm arıyorsanız Code sizin için gayet iyi seçim olacaktır.

Luca Turin’in kitabında Code, yumuşak odunsu olarak sınıflandırılmış. Beş üzerinden üç puan verilmiş.

 

Code’u, iki ünlü isim Antoine Maisondieu ve Antoine Lie tasarlamış. EDT formunda. Kalıcılığı normal. Fark edilirliği biraz düşük. Sonbahar hatta kış kokusu olduğu söylenebilir. Yaş olarak ise genç arkadaşlara uyacağını düşünüyorum. Otuz yaş altı erkeklere önerebilirim.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

16 Aralık 2015 Çarşamba

Maitre Parfumeur et Gantier – Ambre Precieux (1988)


Maitre Parfumeur et Gantier – Ambre Precieux (1988)

"Amber, ambregris, yani gri amber, "sperm whale" denen ve bizim kaşalot veya ispermeçet balinası diye tercüme ettiğimiz balinadan kaynaklanan bir koku hammadesi. Kendisi on ton, günlük yediği de bir ton civarında. Ancak yediği her şeyi sindiremiyor ve kafadan bacaklılar denen kalamar, ahtapot veya mürekkepbalığı gibi deniz canlılarının sindirimi biraz zorluyor muhteremi. Organizması bu sindirim olayını kolaylaştırmak için bir madde salgılıyor, sonra da bu maddeyi sindirilememiş atıklarla bazen dışkı, bazen de istifra etmek suretiyle suya bırakıyor.

Balinanın çıkardığı bu atık, aylarca, hatta bazen yıllarca güneşin altında ve suların üzerinde dolaştıktan sonra katılaşarak karaya vuruyor. Hayvandan ilk çıktığında rengi çok koyu, ancak karaya vurduğunda, denizde geçirdiği süreye bağlı olarak açık griye dönüyor. İsminin gri amber olmasının sebebi de onu, kehribar dediğimiz sarı amberden ayırma endişesi."

Vedat Ozan'ın, "Kokular Kitabı II - Parfümler" kitabında, amberi ve amber grisi anlattığı bölümden kısaca alıntı yaptım. Onun hoş görüsünü bildiğim için bu küçük aşırmayı sizlerle paylaşmak istedim. Parfümlerle azıcık da olsa içli dışlı olan herkesin, amber içeriğini bileceğini tahmin ediyorum. Muhtemelen yüzlerce amber temalı parfüm piyasada dolaşımdadır. Niş, ana akım, butik ve aklınıza gelebilecek her türlü kategorisiz marka, amber temalı parfümlere el atıyor. Güzel kokular endüstrisinin en çok kullanılan içeriklerinden olan amber, benim de en sevdiğim notalardan birisi. Tabii istediğim gibi kullanılırsa.


Ambre Sultan, Ambre 114 ve Ambre Russe gibi harika örneklere saygı duymamak elde değil. 1988 yılında niş parfümevi Maitre Parfumeur et Gantier'in ünlü amber parfümü Ambre Precieux, en iyi amber temalı parfümlerden birisi olarak gösteriliyor. Benim de çok uzun zamandır merakımı çeken Ambre Precieux, nihayet tenimle tanışıyor.

Ambre Precieux, kendi internet sitesinde, ilhamını gri amberden aldığını açıkça beyan etmiş. Markanın "Les Parfums du Levant" serisine ait olduğu belirtilmiş. Parfümün açılışı yoğun baharat bulutuyla gerçekleşiyor. Kakule ve küçük hindistan cevizine keskin reçineler de eşlik ediyor. Başlangıcı biraz tozlu, eski, erkeksi ve sağlam. Orta bölüme geçildiğinde lavantanın rolü giderek artıyor. Yüksek kaliteli lavanta, parfüme biraz yeşil hava katıyor. Reçineler hala hissediliyor. Baharatlar lavantaya destek veriyor ama geri plandalar. Normalde lavantayı çok sevemesem de orta kısımdaki kullanımı beğendim. Geleyim alt notalara. İşte parfüme ismini veren amber karşımıza bütün ihtişamıyla çıkıyor. Üst ve orta bölümdeki notaları unutun. Hepsi ortadan kayboluyor ve hafiften pudramsı amber sizi selamlıyor. En sevdiğim haliyle yani egzotik ve gizemli olarak verilmiş amber. En güzel sürpriz ise ambere harika bir vanilyanın eşlik etmesi. Vanilya çok şekerli verilmemiş neyse ki.

Büyük resme bakmaya çalışalım. 1988 yılında piyasa sürülmüş bir arkadaştan bahsediyoruz. 1980'li yılların sonlarındaki koku trendlerini düşündüğümüzde, onun günümüz için biraz "eski" koktuğunu söyleyebiliriz. Fakat ne hikmetse Ambre Sultan ve Ambre 114 gibi iki modern sanat eserini andırıyor. Oysaki Ambre Precieux, bu iki parfümden çok daha erkene tarihleniyor. Fakat içeriğinde barındırdığı dengeli tatlılık, onu demode kılmıyor. Gördüğüm kadarıyla Ambre Precieux, kendinden sonra gelen birçok parfüme ilham olmuş. Zaten parfümseverlerin ona bu kadar büyük saygı duymalarının sebebi muhtemelen bu.


Müthiş bir amber parfümü Ambre Precieux. Ağır baharatlar, keskin reçineler, dozajı harika ayarlanmış lavanta ve vanilyalı, tozlu amber. O, hem olgun ve nostaljik kokarken hem de garip şekilde modern ve zamanın ötesinde. Hafiften mistik, azıcık hüzünlü, bariz şekilde nostaljik. Neredeyse doğuya ait bir iksir gibi. Hatta arabik tarafı bile var sanki. Zaten parfümün Les Parfums du Levant serisine ait olması, onun doğudan ilhamını aldığını bana düşündürtüyor. Bu yüksek kaliteli eser, tam istediğim gibi enfes bir amber kullanımına sahip.

Sözü uzatmanın anlamı yok. Eğer tematik amber parfümlerine, amber kokan tütsülere ve dumansı-gizemli aromalara ilginiz varsa Ambre Precieux, olabilecek en çarpıcı eserlerden birisi. Hani bazı parfümler vardır, kullandığınızda modunuzu değiştirir, sizi farklı ruh haline büründürür. Ambre Precieux, işte bunu başarıyla gerçekleştiriyor. Onun kokusu sizi, kimi zaman tozlu Arap çöllerine, kimi zaman bedevi çadırlarında içilen nargileye, kimi zaman da Dubai'de ultra lüks bir otelin akşam yemeğinden sonra sahne alan rakkasenin, baş döndürücü dansına götürüyor.

Zaman zaman unutup, atlasam da yine bir ten-kıyafet değerlendirmesi yapayım. Tenime uyguladığım Ambre Precieux, çok derin, zengin ve enfes kokarken, kıyafet üzerinde tek düze amber kokusu haline dönüştü. Bu anlamda onun ten parfümü olduğu sonucunu çıkartabilirim kendi adıma.

Luca Turin'in kitabında klasik amber olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden dört puan verilerek oldukça beğenilmiş. Birçok niş parfümün aksine EDT formunda. Kalıcılığı tende fazla değil. Kıyafet üzerinde iyi sayılır. Fark edilirliği yüksek değil.


Şunu söylemeliyim ki gayet sağlam ve neredeyse sert sayılabilecek bir duruşu var. Genç arkadaşlara uyacağını sanmıyorum. Kullanım dönemi olarak soğuk kış günlerini isteyecektir. Kimi kaynaklarda uniseks olduğunu gördüğümde şaşırdım. Markanın kendi sitesinde erkek parfümleri kısmında yer alıyor. Zaten kokusu oldukça erkeksi. Denemeden almak iyi fikir değil.

Koku Güzelliği:10/8

Maitre Parfumeur et Gantier – Ambre Precieux (1988)

“Amber, ambregris, yani gri amber, “sperm whale” denen ve bizim kaşalot veya ispermeçet balinası diye tercüme ettiğimiz balinadan kaynaklanan bir koku hammadesi. Kendisi on ton, günlük yediği de bir ton civarında. Ancak yediği her şeyi sindiremiyor ve kafadan bacaklılar denen kalamar, ahtapot veya mürekkepbalığı gibi deniz canlılarının sindirimi biraz zorluyor muhteremi. Organizması bu sindirim olayını kolaylaştırmak için bir madde salgılıyor, sonra da bu maddeyi sindirilememiş atıklarla bazen dışkı, bazen de istifra etmek suretiyle suya bırakıyor.

Balinanın çıkardığı bu atık, aylarca, hatta bazen yıllarca güneşin altında ve suların üzerinde dolaştıktan sonra katılaşarak karaya vuruyor. Hayvandan ilk çıktığında rengi çok koyu, ancak karaya vurduğunda, denizde geçirdiği süreye bağlı olarak açık griye dönüyor. İsminin gri amber olmasının sebebi de onu, kehribar dediğimiz sarı amberden ayırma endişesi.”

Vedat Ozan’ın, “Kokular Kitabı II – Parfümler” kitabında, amberi ve amber grisi anlattığı bölümden kısaca alıntı yaptım. Onun hoş görüsünü bildiğim için bu küçük aşırmayı sizlerle paylaşmak istedim. Parfümlerle azıcık da olsa içli dışlı olan herkesin, amber içeriğini bileceğini tahmin ediyorum. Muhtemelen yüzlerce amber temalı parfüm piyasada dolaşımdadır. Niş, ana akım, butik ve aklınıza gelebilecek her türlü kategorisiz marka, amber temalı parfümlere el atıyor. Güzel kokular endüstrisinin en çok kullanılan içeriklerinden olan amber, benim de en sevdiğim notalardan birisi. Tabii istediğim gibi kullanılırsa.

 

Ambre Sultan, Ambre 114 ve Ambre Russe gibi harika örneklere saygı duymamak elde değil. 1988 yılında niş parfümevi, Maitre Parfumeur et Gantier’in ünlü amber parfümü Ambre Precieux, en iyi amber temalı parfümlerden birisi olarak gösteriliyor. Benim de çok uzun zamandır merakımı çeken Ambre Precieux, nihayet tenimle tanışıyor.

Ambre Precieux, kendi internet sitesinde, ilhamını gri amberden aldığını açıkça beyan etmiş. Markanın “Les Parfums du Levant” serisine ait olduğu belirtilmiş. Parfümün açılışı yoğun baharat bulutuyla gerçekleşiyor. Kakule ve küçük hindistan cevizine keskin reçineler de eşlik ediyor. Başlangıcı biraz tozlu, eski, erkeksi ve sağlam. Orta bölüme geçildiğinde lavantanın rolü giderek artıyor. Yüksek kaliteli lavanta, parfüme biraz yeşil hava katıyor. Reçineler hala hissediliyor. Baharatlar lavantaya destek veriyor ama geri plandalar. Normalde lavantayı çok sevemesem de orta kısımdaki kullanımı beğendim. Geleyim alt notalara. İşte parfüme ismini veren amber karşımıza bütün ihtişamıyla çıkıyor. Üst ve orta bölümdeki notaları unutun. Hepsi ortadan kayboluyor ve hafiften pudramsı amber sizi selamlıyor. En sevdiğim haliyle yani egzotik ve gizemli olarak verilmiş amber. En güzel sürpriz ise ambere harika bir vanilyanın eşlik etmesi. Vanilya çok şekerli verilmemiş neyse ki.

Büyük resme bakmaya çalışalım. 1988 yılında piyasa sürülmüş bir arkadaştan bahsediyoruz. 1980’li yılların sonlarındaki koku trendlerini düşündüğümüzde, onun günümüz biraz “eski” koktuğunu söyleyebiliriz. Fakat ne hikmetse Ambre Sultan ve Ambre 114 gibi iki modern sanat eserini andırıyor. Oysaki Ambre Precieux, bu iki parfümden çok daha erkene tarihleniyor. Fakat içeriğinde barındırdığı dengeli tatlılık, onu demode kılmıyor. Gördüğüm kadarıyla Ambre Precieux, kendinden sonra gelen birçok parfüme ilham olmuş. Zaten parfümseverlerin ona bu kadar büyük saygı duymalarının sebebi muhtemelen bu.

 

Müthiş bir amber parfümü Ambre Precieux. Ağır baharatlar, keskin reçineler, dozajı harika ayarlanmış lavanta ve vanilyalı, tozlu amber. O, hem olgun ve nostaljik kokarken hem de garip şekilde modern ve zamanın ötesinde. Hafiften mistik, azıcık hüzünlü, bariz şekilde nostaljik. Neredeyse doğuya ait bir iksir gibi. Hatta arabik tarafı bile var sanki. Zaten parfümün Les Parfums du Levant serisine ait olması, onun doğudan ilhamını aldığını bana düşündürtüyor. Bu yüksek kaliteli eser, tam istediğim gibi enfes bir amber kullanımına sahip.

Sözü uzatmanın anlamı yok. Eğer tematik amber parfümlerine, amber kokan tütsülere ve dumansı-gizemli aromalara ilginiz varsa Ambre Precieux, olabilecek en çarpıcı eserlerden birisi. Hani bazı parfümler vardır, kullandığınızda modunuzu değiştirir, sizi farklı ruh haline büründürür. Ambre Precieux, işte bunu başarıyla gerçekleştiriyor. Onun kokusu sizi, kimi zaman tozlu Arap çöllerine, kimi zaman bedevi çadırlarında içilen nargileye, kimi zaman da Dubai’de ultra lüks bir otelin akşam yemeğinden sonra sahne alan rakkasenin, baş döndürücü dansına götürüyor.

Zaman zaman unutup, atlasam da yine bir ten-kıyafet değerlendirmesi yapayım. Tenime uyguladığım Ambre Precieux, çok derin, zengin ve enfes kokarken, kıyafet üzerinde tek düze amber kokusu haline dönüştü. Bu anlamda onun ten parfümü olduğu sonucunu çıkartabilirim kendi adıma.

Luca Turin’in kitabında klasik amber olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden dört puan verilerek oldukça beğenilmiş. Birçok niş parfümün aksine EDT formunda. Kalıcılığı tende fazla değil. Kıyafet üzerinde iyi sayılır. Fark edilirliği yüksek değil.

 

Şunu söylemeliyim ki gayet sağlam ve neredeyse sert sayılabilecek bir duruşu var. Genç arkadaşlara uyacağını sanmıyorum. Kullanım dönemi olarak soğuk kış günlerini isteyecektir. Kimi kaynaklarda uniseks olduğunu gördüğümde şaşırdım. Markanın kendi sitesinde erkek parfümleri kısmında yer alıyor. Zaten kokusu oldukça erkeksi. Denemeden almak iyi fikir değil.

Koku Güzelliği:10/8