19 Ekim 2015 Pazartesi

Estee Lauder – Modern Muse (2013)


Estee Lauder – Modern Muse (2013)

"Kendine güvenen, özgür, ilham veren. Stilinizi, kendinize güveninizi ve yaratıcı ruhunuzu ortaya çıkarın. Rengarenk çiçeklerin ve yemyeşil, şehvetli ormanın çekici kontrastını yakalayın. İki özel, farklı akor (parlak yasemin ve canlı odunsuluk) ilgi çeken ikilik izlenimi veriyor.

Modern Muse ilhamını, modern kadının karmaşıklığından ve onun hayatının, kişisel yaşamının dinamik tezatlığından almıştır. Modern kadının yaratıcı enerjisi ve çekici kadınsılığı, onun çok yönlü parlak çiçeksiliği tarafından yakalanır.

Modern Muse kimdir? Kendine güvenen ve bağımsız, yumuşak ve güçlü, dinamik olmasına rağmen kadınsı. Şık ve özgün. O bir kelime bile söylemeden tanıştığı her kadına ilham verir. O, daima sahip olduğu içgüdü ile kendi hayatının kahramanıdır."

İşte size Estee Lauder'in yeni sayılabilecek parfümü Modern Muse'ın bulabildiğim reklam cümleleri. Pazarlama kampanyasını “kendine güvenmek, bağımsızlık ve ilham vermek” üzerine kurmuş gibi görünüyor Estee Lauder, Modern Muse parfümü için. Tabii biraz da kadınlara moral verici bir motivasyon da sağlamaya çalışıyor olabilir. Sadece ülkemizde değil, dünyanın birçok bölgesinde kadınların sorunları çok büyük ve köklü. Çoğu zaman ezilen, dışlanan, acı çeken ve ayakta kalmaya çalışan kadınlar oluyor. Erkeklerin zalimlikleri ise bitmiyor. Hiç kimse kusura bakmasın, bu anlamda kadınların her zaman yanındayım.


Neyse konumuza döneyim. Estee Lauder’in ilk defa bir parfümünü yazı konusu yapmış olduğumu fark ettim ve bu yüzden kendimi kınamam gerekiyor mu bilemiyorum. Ünlü güzellik markası Estee Lauder, parfümler anlamında göz ardı edilemeyecek önemli klasiklere sahip. Evet bir Guerlain kadar olmasalar da geçmişteki sevilen parfümlerinin mirasını hala üzerinde taşıyor. Bünyesine topladığı markalarla kocaman holdinge dönüştüğü ise artık sır değil. Estee Lauder bu sefer 2013 yılında kendi kadın parfümünü piyasa sürdü. Modern Muse, böylece dünyaya geldi. Her ne kadar çıkışı çok ses getirmese de şimdiden oldukça seveni olduğu görülüyor Modern Muse'un.

Kendi sitelerinde yeşil çiçeksi, odunsu olarak sınıflandırılmış. Parfümü üzerime sıktığımda ferah turunçgillerle çiçeklerin karışımı beni karşılıyor. Portakal çiçeği mi yoksa çiçeksi portakal mı karar veremedim. Ferah, kadınsı ve yüksek kaliteli üst notaları sevdim. Orta bölümde tabii ki kadınsılık artıyor. Ferah turunçgiller yerini çiçeklere bırakıyor. Bu noktada sabunsu beyaz çiçeklerin istilasına maruz kalıyorsunuz. Yasemin, zambak, sümbülteber, hanımeli ve daha bilmediğim çiçekler. Orta bölüm tamamen kremsi ve sabunsu beyaz çiçeklerin etkisinde. Orta bölümün sonlarına doğru misk de ekleniyor kadroya. Orta notalar benim için fazlasıyla çiçeksi. Yine de kremsi-vanilyalı beyaz çiçekleri beğendim. Geleyim sonlara. Alt notalarda çiçeksilik devam ediyor ama kalite düşüyor. Misk hala var kapanışta. Beyaz çiçeklere eklenen soğuk ve yapay bir koku, alt notaları pas geçmemi sağlıyor. Calone ya da parlak amberden şüpheleniyorum. Kapanışı ne yazık ki başarılı değil.

Modern Muse ismi gibi modern bir çiçek parfümü. Başlangıçtaki çiçeksi turunçgilli yapı, parfümün en sevdiğim yeri oluyor. Orta kısımdaki kremsi-vanilyalı beyaz çiçekler de gayet güzel. İyi ki vanilya kullanılmış orta bölümde. Yoksa fazlasıyla kuru ve baygın çiçeksiliğe dönüşecekmiş orta notalar. Sonlardaki boşvermişlik ve yapaylık, yeni nesil parfümlerde artık totem halini aldı. Niye yeni parfümlerin birçoğunun alt notaları özensiz olmak zorunda?


Modern Muse, modern bir peri masalı hikayesi gibi. Baştan sona tatlı, temiz, yumuşak beyaz feminen çiçeklerle bezenmiş. Yani kokunun ana aksını beyaz çiçekler oluşturuyor. Benim için ayrım yapmak zor. Çünkü bu beyaz çiçeklerin kokusu birbirine benziyor sanki. Sümbülteber ve yasemin bir parça öne çıkıyor. Zambak geride kalıyor. Başlarda ferah turunçgillerle, orta kısımda vanilya ile destekleniyor beyaz çiçekler. Mis gibi canlı kır çiçekleri gibi. Hatta farklı birçok çiçeğin bulunduğu bukete benziyor Modern Muse. Kokunun her anında çiçeklerin izi var.

Modern Muse, tam bir kadın parfümü. İlginç, yaratıcı ve farklı değil. Sokakta veya çevrenizde sık sık karşılaştığınız ve burnunuzu teğet geçen tatlı beyaz çiçek parfümlerinden pek farkı yok ama hoş bir çekiciliği, canlılığı, neşesi, başarılı aurası var. Her parfüme onu anlatan bir kelime seçmeye çalışıyorum çoğu zaman. Gerçi bir parfümü bir kelimeyle özetlemek zordur. Sanırım Modern Muse'u tek kelimeyle şöyle özetleyeceğim: “Temiz"

İçeriğindeki beyaz çiçeklerin fazlalığı sebebiyle Modern Muse, aklıma hemen Carnal Flower-Fracas ikilisini getirdi. Modern Muse'deki sümbülteberin, bu çağrışımı yaptığını söylemek yanlış olmaz. Aralarındaki temel fark Modern Muse'un kremsi ve vanilyalı olması, Carnal Flower-Fracas'ın kuru ve gerçek çiçek gibi kokması. Bir başka benzerlik de Givenchy'nin ünlü klasiği Amarige ile ilgili. Tabii Amarige oldukça kuru beyaz çiçeksi kompozisyona sahipti. Bence andırıyor Modern Muse, Amarige'i. Hatta işi abartıp, Modern Muse'un orta kısmındaki kremsi vanilyalı beyaz çiçekleri, Bulgari'nin enfes Jasmin Noir'ine bile benzetebilirim.

Çok derin, kompleks ve yenilikçi olmadığını kabul etmek gerek. Fakat bu durum onun iddialı, hırslı ve cazibeli olmasına engel değil. Düz çizgide ilerlediği söylenebilir. Günümüze yakın yapısıyla denenebilir. Ama çok genç arkadaşlara uyacağını sanmıyorum. Sabunsu hatta zaman zaman pudralı tarafı ağır basıyor. Daha yaş ve olgunluk isteyen bir parfüm gibime geliyor. Genç bir kızda fazlasıyla rüküş kaçabilir kokusu.


Modern Muse'u ünlü parfümör Harry Fremont tasarlamış. Eau de Parfum (EDP) konsantrasyonuna sahip. Başlangıcı dolu dolu gerçekleşiyor. Orta bölümde yumuşak bir ten kokusu haline geliyor. Kimileri yaz mevsiminde kullanılabilir demiş. Bence kullanılamaz çünkü orta kısımdan itibaren artan baskın çiçekler ve vanilya, çok sıcak yaz aylarında boğucu olabilir. Onun çok soğuk kış mevsimine de yakışmayacağını düşünüyorum. En çok ilkbaharın neşesine ve canlılığına yakışır gibime geliyor. Bir de serin sonbaharın çiçeksi hüznünü sevebilir Modern Muse.

Not: Estee Lauder'in kadınlara bir önerisiyle bitireyim yazıyı. Kendi sitelerinde Modern Muse'un şöyle kullanılmasını önermişler: "Saç fırçanıza Modern Muse'u sıkın ve saçlarınızı tarayın." Böylece parfümün saçlara daha homojen yayılacağını dile getirmek istemiş olabilirler. Söylemesi Estee Lauder'den uygulaması sizden hanımlar :)

Koku Güzelliği:10/6.5

16 Ekim 2015 Cuma

Clive Christian – X Men (2001)


Clive Christian – X Men (2001)

Parfüm Merakı sitesi için kaleme aldığım yazılardan sonra, e-posta, facebook ve twitter yoluyla bir çok soru geliyor. Kimi arkadaşlar parfüm önerisi ister, kimi arkadaşlar alış veriş için hangi internet sitelerinin güvenilir olduğunu sorar. Elimden geldiğince cevaplamaya çalışırım bana ulaşan soruları. Fakat bir soru tipi vardır ki hafiften gülümseme yaratır bende: "Afrodizyak kokulu parfümler hakkında ne düşünüyorsunuz?"

Genellikle parfümlerin afrodizyak denilen etkileri olmadığını, bunun üreticilerin pazarlama tekniği olduğunu ve hiç bir kokunun karşı tarafta birden bire cinsel uyarıcı görevi göremeyeceğini anlatırım. Ve bunu iddia eden parfüm üreticilerine mesafeli yaklaşmalarını söylerim. Dünyanın en önemli markalarının dahi bu tür söylemlerini çok ciddiye almamalarını belirtirim. Çünkü henüz bilim dünyası bile afrodizyağın tanımını yapabilmiş değil. Nasıl kokar, neye benzer muğlak bir kavram. Yani ortada sihirli, afrodizyak denebilecek tek bir koku formu yok. Bilemiyorum ileride bilim insanları bu kokuyu bulup, formülünü oluşturabilirler. O zamana kadar bu afrodizyak kokan parfüm iddiası, benim için hoş ve egzotik bir hikayeden öteye gitmiyor.

Kaderin ironik tecellisi sonucu karşıma afrodizyaktan bahseden parfüm evi çıktı. Fakat durum bu sefer epey ciddi. Çünkü karşımızda dünyanın en pahalı parfümlerini satmakla övünen, ultra lüks niş marka Clive Christian var. Ve onların 2001 yılı çıkışlı parfümleri X (kadın ve erkek) için afrodizyak vurgusu yapılıyor. Hem de kendi sitelerinde!


Clive Christian'ın deyimiyle "insanlığın en güçlü doğal afrodizyaklarıyla kuşanan" X parfümlerinin erkek olanı, uzun süredir merakımı çekmekteydi. Kendi sitelerinde yine hiç bilgi yok X Men'le ilgili. Notalarını bile yazmaya tenezzül etmemişler. Sanırım biraz züppe duruşlarının da payı var bu rahatlıklarının oluşmasında.

X Men'in açılışı (film afişi gibi oldu) eski tarz turunçgillerle gerçekleşiyor. Nostaljik bergamot yüksek kalitesiyle ilk saniyelerde takdirimi kazanmayı başarıyor. Başlangıçta sabunsu sayılabilecek bergamota aromatik otlar eşlik ediyor. Olgun, ferah, zengin ve şahane üst notalar koklamaya değer. Orta kısımda bergamot geri çekiliyor. Onun boşluğunu sıcak, tatlı baharatlar ve garip meyvemsilik alıyor. Tarçın, zencefil ve biber olduğunu sandığım baharatlara ananas benzeri olgun meyveler eşlik ediyor. Azıcık da metalik sedir ağacı ve çam var sanki. Orta bölüm daha günümüze yakın kokuyor fakat başlangıçtaki kadar şık değil. Baharatlar çok farklı verilmemiş. Tatlı olmayan meyvelerle birleşimi idare eder. Orta bölümdeki asıl sorun bence metalik odunsu notalar. Orta notalar kötü değil ama şahane de değil. Son kısımda kibar ve nefis vanilya kendisini gösteriyor. Meşe yosunu hoş sürprizini eksik etmiyor kapanışta. Amber de algılıyorum alt notalarda. Sonları çok güzel X Men'in.

Anladığım kadarıyla reçinemsi, meyvemsi, baharatlı, odunsu bir parfüm X Men. Kimi zaman traş köpüklerini anımsattı bana, kimi zaman sabunsuluğu, kimi zaman da aromatik otlarla dolu ormanı hatırlattı. Eski tarz erkeksi aromatik odunsu fujerlere göz kırpıyor fakat modern sayılabilecek baharatlar ve vanilya-amber ikilisiyle modern dünyaya uyum sağlamasını beceriyor. Başlangıcını sevdim. Modern sayılabilecek parfümde verilmeye çalışılan eski hava güzel bir nostalji yaratıyor. Bergamot olması gerektiği gibi. Gayet olgun ve sakin bergamot, Clive Christian'ın temsil ettiği geleneğe uygun. Orta kısımda lüks hava biraz değişiyor. Baharatlar saldırgan değil. Kimilerinin Iso E Super dedikleri odunsuluk biraz uyumsuzluk yaratıyor. Tatlı baharatlar, abartılı şekilde şekerli verilmemiş. Son bölümde koku çok silikleşiyor. Alt notalardaki meşe yosunu, ustaca dokunuşla bir kazayı engellenmiş neyse ki.


"Dünyanın en pahalı parfümlerini satan bir markanın eserleri dünyanın en iyi kokularına sahip olmalı mı?" sorunsalı birden aklıma geliveriyor. Şunu söyleyebilirim ki X Men, benim için harika bir parfüm değil. X Men'in beşte biri fiyatına satılan Dior Homme Intense'i ya da Terre d'Hermes'i koku güzelliği anlamında tercih ederim. Bu tamamen benim seçimim olacaktır. Çünkü zihnimizde oluşturulmaya çalışılan "dünyanın en pahalı parfümleri" konsepti, algılarımızı değiştirmeye yönelik olabilir. X Men'i tasarlayan kişinin Geza Schoen olduğunu biliyoruz. Aynı ismin Diesel ve Fcuk gibi vasat parfümlere sahip markalara işler yaptığını da biliyoruz. Demek istediğim şu ki, bize kabul ettirilmeye çalışılan algılara, havalı pazarlama kampanyalarına ve klişe sloganlara göre karar vermemek gerekiyor bir parfümün iyi olup olmadığına.
“Harika parfüm” kavramı, kokusunda kendinizden bir şeyler bulabilmekle ilgili. Çok yüksek fiyatlara satılıyor diye niş parfümleri sevmek zorunda değiliz. Acımasızca eleştirmek de gerekmiyor. Denge ve makul olmak her zaman ihtiyacımız olan şey. Tabii bu söylediklerimi sadece parfümler anlamında değil, hayatın diğer alanlarına da uyarlayabiliriz.

Konumuzdan çıkmayayım. X Men, sosyal statüsü yüksek, yeterince kaliteli, şık, erkeksi ve lüks bir parfüm. Üzerinizde taşıdığınız zaman farklı bir havaya sokuyor sizi. Günlük kullanımdan ziyade gece çıkmaları için ve takım elbise ile daha uyumlu olacaktır. Üst yaş gurubunu hedefleyen konseptin doğru düşünüldüğünü ve hayata geçirildiğini anlıyorum. Fakat koku tarzı olarak bana pek yakın olmadığını hissediyorum. Hani bazı parfümler vardır "işte bu" dersiniz ve aşık olursunuz. X Men'de o durumu yaşamadım. Doğru kişide harika bir parfüme dönüşecektir ama görünüşe göre bende değil.

Luca Turin'in kitabında odunsu yosun olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden üç puan verilmiş. Bu puana katılıyorum. Bir başka parfüm eleştirmeni ve yazar Chandler Burr ise X Men'in, o zamana kadar ki kullandığı parfümler içinde en tuhaf alt notalara sahip olduğunu söylemiş.


X Men, Pure Perfume formunda. Bu yüksek konsantrasyona rağmen fark edilirliği fazla değil. Kalıcılığı normal. Sonbahar-kış mevsiminde kullanmanızı öneririm. İnanılmaz fiyatına istinaden denemeden almamanızı önemle belirtmeliyim.

Koku Güzelliği:10/7.5

12 Ekim 2015 Pazartesi

Costume National – Soul (2015)


Costume National – Soul (2015)

"Bu koku bir kitap olsaydı? Bin bir Gece Masalları.
Bu koku bir ruh hali olsaydı? Bilinmeyen dünyaları keşfetmeyi arzulayan öncü ruh.
Bu koku bir mücevher olsaydı? Yükselen güneş tarafından aydınlatılan amber taşı.
Bu koku renk olsaydı? Tabii ki turuncu!
Bu koku bir şehir olsaydı? Siena.
Bu koku bir film olsaydı? Arabistanlı Lawrence (1962).
Bu koku bir dönem olsaydı? Osmanlı dönemi.
Bu koku bir şarkı olsaydı? Serge Gainsbourg - Sea, Sex and Sun
Bu koku bir sezon olsaydı? Sonbahar."

Genellikle çok sevmem bu tür kısa soru-cevap tarzı söyleşileri fakat yukarıdaki söyleşide cevapları veren kişinin Dominique Ropion olduğunu öğrendiğimde ister istemez sempatik geldi. Ünlü baş parfümör Dominique Ropion, 2015 yılında Costume National markası için Soul isimli parfümü tasarladı. Yukarıdaki söyleşide de Soul parfümünün bay Ropion'a neleri çağrıştırdığına bizzat kendisi cevap veriyor.

Bu kısa söyleşide bay Ropion, şunları da eklemiş: "Soul parfümü, güçlü, zengin ve soylu ham maddesi ile ruhun derinliğini ifade eder. Ham madde zenginliği ve kalitesiyle, öd gibi sıcak ve şehvetli kokar ki, Soul parfümü Ortadoğu'ya yaptığım seyahatlerden ilhamını almıştır."


Ünlü parfümörün, Soul'un ilhamını Ortadoğu'dan almasına pek şaşırmadım. Costume National'ın kurucusu Ennio Capasa'nın bir süreliğine Yohji Yamamoto'nun yanında Japonya'da çalıştığı söylenir. Japonya'da yaşadığı süre içinde, doğu kültürünün duygu dünyasındaki etkisini inkar etmez Ennio Capasa. Bu iki durumu bir araya getirince, belki de Costume National markası, bilinçli bir seçimle, Dominique Ropion'dan doğuyu çağrıştıran parfüm tasarlamasını istemiştir. Malum bu aralar öd ve doğu tarzı kokulara yöneliş var.

Parfümün isminin Soul olmasıyla, konseptin ruhanilik veya duygulara hitap etmesi sağlanmak istenmiş olabilir. Doğu kültürlerinin kaderciliği ve muhafazakarlığına, akılcı ve maddeci batı kültürünün bakış açısı olarak da düşünülebilir Soul parfümü. Belki de kendi sitelerinde söyledikleri gibi amaçları sadece Costume National markasının ruhunu ve özünü somutlaştırmak için oluşturulmuş bir parfümdür Soul.

Kendi sitelerinde parfümdeki en önemli ögenin "saf amber" olduğu güçlüce vurgulanmış. Çoğu yerde odunsu amber olarak sınıflandırılan Soul'u üzerime sıktığımda karşıma tatlı turunçgiller çıkıyor. Gayet modern verilmiş şekerli portakala baharatlar eşlik ediyor. Çok farklı ve özgün açılışa sahip değil ama yine de gayet kaliteli, modern ve sevilesi başlangıca sahip. Orta kısımda yavaş yavaş parfümün anahtar notası amber devreye giriyor. Sevdiğim gibi egzotik verilmiş ambere vanilya ve öd eşlik ediyor. Vanilya biraz pudralı veya mumsu verilmiş. Yine de gayet güzel orta kısım. Sonlarda amberin etkisi devam ediyor. Tatlı olmayan deri çok arkalardan kendisini gösteriyor. Pudralı vanilyanın hala etkili söylenebilir kapanışta. Sonları çok ilginç ya da etkileyici değil.


Soul, yeni nesil bol tatlı öd-baharat-amber-vanilya parfümü benim nazarımda. Modern parfümlerin çoğundaki tatlılık, Soul'da da mevcut. Tatlılığı veren kuvvetle muhtemel ki vanilya. Orta kısımdan itibaren devreye giren vanilya, kapanışa kadar inatla tende kalıyor. Yine orta bölümde devreye giren tatlı amber ve öd notasının birlikteliği iyi sonuç vermiş. Yapaylık yok. Başlangıçtaki baharatlar tanıdık ama sıkıcı değil.

Genel olarak zengin ve yumuşak sayılabilecek bir parfüm Soul. Sert ve algıları zorlayıcı değil. Deri, fazla kendisini göstermiyor. Turunçgiller başlangıçta rol alıyor. Öd notasının çok daha fazla öne çıkacağını sanıyordum ama kontrollü verilmiş. Gül suyu efekti veya ağır Arap-Ortadoğu esintisi yok parfümde. Çok sıra dışı değil. Her kokladığımda ya da üstümden gelen aromayı içime çektiğimde bir parfüme (ya da birden çok parfüme) benzetiyorum ama bir türlü adını koyamıyorum. Zaten Costume National gibi ana akıma hizmet veren bir markaya da çok uç bir koku olmazdı. Bu noktada Dominique Ropion orta yolu izlemiş. Fazla risk almamış ki bu konuda onu anlayabiliyorum. Neyse ki kaliteyi de düşürmemiş. Tabii son kısımdaki vasat pudralı vanilyayı saymazsam.

Soul, baş yapıt değil ama kötü de değil. Kimi parfümlerde ilacımsı verilen öd, burada kibarca tatlı baharatlara ve ambere eklemlenmiş. Baharatlar, rahatsız edici veya irkiltici değil. Dominique Ropion, aslına bakılırsa ustaca cambazlığa imza atmış. Bu güçlü ve karakteristik notaları (öd, amber, baharatlar, deri ve vanilya) bir arada ve dengede sunmaya çalışmış. Bence hiç de fena iş çıkarmamış. Zaman zaman biraz karmaşa hissedilse de son zamanların başarılı ana akım parfümlerinden birisine imza atılmış. Bu markanın, Costume National Homme'dan sonra bir başka sevdiğim eseri olarak yerini alıyor Soul. Keşke tatlılık biraz daha az olsaymış ve vanilya başarılı verilseymiş. Dominique Ropion gibi ustanın tasarladığı Soul, kullanması ve sevmesi kolay karakteriyle bence denemeye değer.


Soul, çoğu yerde uniseks kullanıma uygun olarak tanıtılmış. Erkek kullanımına daha yakın olduğunu düşünüyorum. Kadınsı nüanslar taşıdığını söylemek zor. Şöyle bir düşündüğümde tabii ki kadınlarda kullanabilir ama sonuç nasıl olur bilemiyorum.

Soul, EDP konsantrasyonuna sahip. Kalıcılığı yeterli. Fark edilirliği başlarda yüksek, sonra normale dönüyor. Sonbahar-kış kullanımı için daha uygun.

Son olarak, Tekin Acar'ın internet sitesinde Soul şöyle tanıtılmış: "İçeriğindeki bitki özleri, en son teknoloji olan ekstraksiyon yöntemi (istenmeyen safsızlıkları karışımlardan uzaklaştırmak için yapılan bir işlemdir), ile elde edilerek doğa dostu bir parfüm yaratılıyor. Bu teknik ile yabancı madde içermeyen saf bir ekstre elde edildiğinden, her bir bitki özünün doğal kokusu korunmaktadır. Bu özel kokuyu hayata geçiren, çok kıymetli içerik ve özlerin oryantal karışımı...


Kullanılan içeriklerin eşsiz kalitesi ve zenginliği en son teknolojilerle birleşerek; markanın ruhunu yansıtan tipik özellikleri ile sıcak, duyulara hitap eden, şık ve karizmatik parfümü yaratıyor."

Koku Güzelliği:10/7.5

9 Ekim 2015 Cuma

Penhaligon’s – LP No.9 For Men (1999)


Penhaligon’s – LP No.9 For Men (1999)

Hani bir söz vardır "Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu" diye. Tabii bu sözün orijinalinin azıcık farklı olduğu da söyleniyor. Ben de berberlik mesleği için hep şunu düşünmüşümdür "Saç kesim makinesi çıktı, mertlik bozuldu." Artık çok yetenekli olmanıza gerek yok, deneyim ise şart değil. O saç kesim makinesini biraz kullanıverin tamam. Nerede o eski berberlerin sadece makasla yaptıkları saç kesimleri. Bir saat boyunca o parmakların otomatiğe bağlamış şekilde makası kullanması, çocukken bana sihirli bir işmiş gibi gelirdi. Acaba parmakları ağrımıyor muydu eve gittiklerinde.

Tabii çocukken en sevdiğim şeylerden birisi olan berber koltuklarında uyuma alışkanlığımdan bahsetmeyeyim. Parfüm Merakı nereden çıktı bu berber mevzusu diyecek olursanız, bir süredir kullandığım LP No.9 parfümünden geldi. Yabancıların çok kullandığı bir terimdir kimi parfümleri anlatmak için berber dükkanı sözü. Tabii berber dükkanları, sadece erkekler tarikatının bildiği bir seremoni bütününün gerçekleştiği yerdir.

Bana berber dükkanlarının kokusunu hatırlatan Penhaligon's'un pek öne çıkamayan erkek parfümlerinden LP No.9 For Men'in, 1999 yılının sevgililer günü için piyasaya sürüldüğü söyleniyor. İsmini ise "Love Potion No. 9" temasından alıyor. Ülkemizde pek bilinmeyen "dokuz numaralı aşk iksiri" kavramına, Birleşik Devletler'de rastlanıyor. 1959 yılında The Clovers grubu tarafından seslendirilen Love Potion No.9 şarkısı, o yıl müzik listelerinde yirmi üçüncü sıraya kadar yükseliyor. Bu şarkının konusu, aşık olmak isteyen bir erkeğin hikayesi. Her yerde aşkı arayan bu adam bir gün çingeneyle karşılaşır. Onunla bu sorunu hakkında konuşan adama, çingenenin bir sürprizi vardır: Dokuz numaralı aşk iksiri. Bu iksiri alıp, kullanmaya başlayan adamın, birden bire gördüğü herkesi öpmesiyle şarkı trajikomik hal alır. 1992 yılında Sandra Bullock'un başrollerinde olduğu sinema filmine de konu olur Love Potion No.9. Her ne kadar Sandra Bullock'un oynadığı filmleri sıkıcı bulsam da bu durum konumuzla çok ilgili değil.


Evet daha fazla uzatmayayım. İngiliz niş parfüm evi Penhaligon's'un LP No.9 isimli erkek ve kadın parfümü, ismini Love Potion No.9'nın kısaltmasından almış. Kimi yorumcular bu durumla dalga geçiyorlar ki bence de haksız sayılmazlar. LP No.9 For Men'i kullanım döneminde onun nasıl bir aşk iksiri olabileceğini düşündüm ama işin içinden çıkamadım.

Kendi sitelerinde LP No.9 için pudralı karanlık yapısından, ferah üst notalarından, ender görülen çiçeksi ve baharatlı orta kısmından ve baştan çıkarıcı alt notalarından bahsedilmiş. Parfümün açılışı gerçekten de ferah turunçgillerle gerçekleşiyor. Buruk ve neredeyse nostaljik-dumansı-tütünsü bergamot beni kısa süreliğine 1980'li yılların artemisyalı aromatik fujerlerine ışınlıyor. Üst notalardaki metalik turunçgiller ne yazık ki sevdiğim gibi değil. Üzgünüm bergamot seni bu halinle benimseyemiyorum.

Orta bölümde hissettirmeden bir geçiş söz konusu. Metalik mandalina hala tutunmaya çalışıyor orta kısımda. Evet onun verdiği hissiyat kesinlikle artemisya notasını andırıyor ki parfümlerde bir türlü hoşuma gitmiyor artemisya. Fakat o da ne? Orta kısımda sevdiğim bir nota geliyor yavaş yavaş: Karanfil! Orta notalarda dumansı ilginç baharatlar parfümün derinliğini ve zenginliğini arttırıyor. Doğru kelime zengin olmalı orta kısım için. Sadece karanfil de değil, baharat babında tarçın ve kara biberden de bahsedilebilir. Anlıyorum ki Penhaligon's'un resmi açıklaması kelimesi kelimesine doğru. Orta bölümde dumansı ama ferah ve parlak baharatlara erkeksi çiçekler de eşlik ediyor. Kimisi sardunya diyor, kimisi ylang ylang, kimisi de yasemin. Emin değilim. Orta bölümü başlangıcına göre daha sevilebilir buldum. İki paragraf yazdım ama hala bitmedi nota analizi. E zaten bu da parfümün detaylı yapısına işaret ediyor. Oysa olsaydı Gucci by Gucci Pour Homme gibi bir arkadaş, beş satırla bitirip geçseydik nota işini.


Madem öyle alt notaları kısa tutayım. Kapanışta dumansı ferah ve aromatik baharatların etkisi giderek azalıyor. Çok lezzetli ve şekerli olmayan vanilya ortaya çıkıyor. Nereden çıktığını bende anlayamıyorum birden bire. Şaşkınım ama mutluyum. Enfes vanilya pudralı verilmemiş. Çok şık alt notaları. Parfümün en sevdiğim yeri oluyor kapanışı.

LP No.9 For Men, dumansı, aromatik, egzotik bir baharat-turunçgil parfümü gibi davranıyor. Sıcak baharatlar keskin ve kendinden emin. Genel kompozisyon fazlaca tatlılık barındırmıyor. Yapaylık kimi zaman metalik bir halde karşınıza çıkıyor. Onun dışında harmanı dolgun, bol notalı ve biraz karışık. Ödediğiniz paranın hakkını verebilecek, benzerine pek rastlanmayacak farklı bir arkadaş. Onu kimi zaman Old Spice'a (egzotik ferah baharatlar anlamında) kimi zaman Brut'e (dumansı fujer baharatlar anlamında), kimi zaman Sartorial'a (eski kafa berber dükkanı tarzı anlamında), kimi zaman Obsession For Men'e (karanfil destekli baharatlar ve vanilya anlamında), kimi zaman L’Anarchiste'e (metalik turunçgiller anlamında) ve kimi zaman Cartier - Santos'a (yumuşak erkeksi çiçekler anlamında) benzetmek istesem de hiç birisine tam anlamıyla yakın değil. Sanırım saydığım parfümlerden en çok L'Anarchiste'i andırıyor üst ve orta kısımda. Son bölümü Obsession For Men’e yakın sanki.

Erkeksilik vurgusu olduğunu kabul ediyorum LP No.9 For Men'de. Üst yaş guruplarını hedefleyen ve takım elbise üzerinde kullanmaya yakın duruşuyla, çarşı-pazar gezmesi kokusu olmadığı izlenimi veriyor. Bilderberg toplantılarında kullanmak içinse biraz aromatik ve ferah kaçabilir. Bazı yorumcular onu karanlık olarak görselerde bence hiç de karanlık kokmuyor. Ayrıca onun seksi olduğunu söyleyen arkadaşlara da gözlerimi olabildiğine açıp bakmak istiyorum. Bu parfümün neresi seksi? Bazı arkadaşların da onu Opium Pour Homme'a benzettiklerini not olarak vereyim.

Ten üzerinde buruk turunçgillerin ve erkeksi çiçeklerin hissedildiği parfüm, kıyafet üzerinde karanfil ve vanilya yönünü ortaya çıkarıyor. Bu haliyle tabii ki tercihim kumaş üzerindeki hali. Bana göre ten parfümü değil LP No.9 For Men. Üzerinize bol bol sıkıp, etrafa yayılmasını keyifle izleyebileceğiniz bir arkadaş.


LP No.9 For Men'in kokusunu Christian Provenzano tasarlamış. EDT formunda. Kalıcılığı bir EDT için makul. Fark edilirliği ilk 10-15 dakika iyi. Sonra normale dönüyor. İlkbahar-sonbahar için daha verimli olur gibime geliyor kokusu. Yaz sıcaklarında baharatlar boğucu olabilir. Kar-kış zamanı da aromatik yapısını yeterince gösteremeyebilir. Tabii ki denemeden almayın. Güvenli ve herkesin sevebileceği tarzı yok.

Koku Güzelliği:10/7