5 Ekim 2015 Pazartesi
Gucci by Gucci Pour Homme (2008)
Gucci by Gucci Pour Homme (2008)
"Modern erkeğin zamansız kokusu. Havalı, modern Gucci by Gucci Pour Homme, klasik erkeksiliğe saygı duruşudur. Keskin, şık bir parfümdür. Açılışı bergamot, servi ve menekşeyle gerçekleşir. Zengin orta notalarında tütün yaprakları ve yasemin bulunur. Alt notalarında sıcak paçuli-amber vardır. Sonuç olarak modern Gucci erkeği için yapılmış sofistike, zamansız ve erkeksi etkiye sahiptir. Gucci by Gucci Pour Homme'un aerodinamik biçimli modern şişesi, Gucci'nin yeni ikonunu da üstünde barındırır.
Modern erkek ikonunun imza kokusu: tensel, şık ve erkeksi."
Yukarıdaki satırların kulağa hoş geldiğinin farkındayım. Gucci by Gucci Pour Homme’un resmi tanıtımında yer alan bu ifadeler, birçok parfüm tanıtımında kelimelerin yerleri değiştirilerek karşımıza çıkarılıyor. Tabii söz konusu erkek parfümü olunca muhakkak erkeksilik vurgusu yapılıyor. Sanki her erkek maço parfümleri sevmek zorundaymış gibi. İkinci en çok karşımıza çıkan vurgu ise imza parfüm olma durumu. Sanırım bini geçmiştir erkeklerin imza parfümü. Piyasa çıkan her üç parfümden birisi imza kokumuz olduğunu söylüyor. Ne kadar da şanslıyız. Birde kendimize uygun parfümü bulamıyoruz diye yakınıyorsunuz. İşte size yüzlerce imza parfümünüz olduğunu iddia eden aday.
İşin şakasını bir yana bırakırsam, Gucci'nin eski ve enfes klasiklerinin üretimden kaldırılmasını hala hazmedebilmiş değiliz. Onun yerine Gucci bize yeni nesil parfümlerini sunuyor. Bu trendin ilk üyelerinden birisi olarak düşünülebilir Gucci by Gucci Pour Homme. Uzun zaman önce kullanmış ve başarılı bulmamıştım bu arkadaşı. Ara ara eskiden kullandığım parfümlere geri dönüp, incelemesini yaptığım kokulara yeniden şans veriyorum. Fikirlerimin ne oranda değiştiği çoğu zaman benim için de sürpriz olabiliyor. İşte yine böyle bir düşünceyle, Gucci by Gucci Pour Homme'u tekrar incelemeye aldım.
2008 yılı çıkışlı Gucci by Gucci Pour Homme, kendi sitelerinde odunsu şipre olarak sınıflandırılmış. Parfümün başlangıcı ferah nüanslarla gerçekleşiyor. Buruk bergamot ve biraz da servi desteğiyle iyi bir başlangıç yapıyor. Yapaylık yok denebilir. Üst notaları idare eder. Orta kısma geçildiğinde ferah turunçgiller ortadan kayboluyor. Onun yerine menekşe ortaya çıkıyor. Menekşeye kavunumsu yapı eşlik ediyor. Muhtemelen Calone bu hissi veriyor. Gerilerden tütün de geliyor ama menekşenin gerisinde kalmaktan kurtulamıyor. Menekşeyle aram hiç yok. Calone'u ise pek sevmem. Orta kısım benim için gayet başarısız. Son bölümde misk öne çıkmaya çalışıyor. Reçinemsi bir koku da alt notalarda mevcut. Neyseki orta bölümden daha hoş kapanışa sahip.
Gucci by Gucci Pour Homme, tarz olarak odunsu aromatik olarak sınıflandırılabilir. Yumuşak ve temiz odunsu yapıya menekşe ve meyvemsi ferahlık eklenmiş. Tütün, bildiğimiz anlamda dumansı değil meyvemsi ve vasat verilmiş. Orta kısımdaki kavunsu yapıya kafayı takmış durumdayım. Oraya uymamış ve anlamsız bir denemeye girilmiş orta bölümde. Bu da hayal kırıklığını derinleştiriyor kendi adıma. Orta bölümdeki yapaylık ve bayağılık, çoğu ileri kullanıcı için tahammül sınırlarını zorlayacaktır. Evet belki deneyimsiz ve genç arkadaşların ilgisini çekecektir ama benim için parfümün notunun düşmesinin en büyük sebebi olarak öne çıkıyor orta notalar.
Karşımızda ferah olmaya çalışan aromatik bir parfüm var. Garip ve buruk meyvemsilik Beyond Paradise For Men'i hatırlattı bana. Calone kullanımları ve aromatik odunsu yapı iki parfümü birbirine yakınlaştırıyor. Aslına bakılırsa sulandırılmış/seyreltilmiş hissiyat veriyor bu tür kokular bana. Burada da o duyguyu yaşadım. Sabunsuluğu çağrıştırmayan temizlik hissi, parfümü efendi delikanlı kokusuna çeviriyor adeta. Kirli ya da zorlayıcı değil. İyi aile çocuğu parfümü sanki Gucci by Gucci Pour Homme.
Ten üzerinde denediğimde karşıma kötü bir sonuç çıktı. Burada şimdiye kadar yazdıklarım genel anlamda ten üzerindeki izlenimlerim. Parfümü kıyafet üzerine uyguladığımda nispeten daha iyi bir kokuyla karşılaştım. Kumaş üzerinde tek düze tatlımsı miskli tütün halini aldı. Aromatik yanını kıyafet üzerinde de gösterdi. Diyeceğim şu ki, ten üzerinden ziyade kumaş üzerinde yani kıyafetlerimde daha iyi sonuç aldım. Size de böylesi bir kullanımı öneririm.
Sonuç olarak Gucci by Gucci Pour Homme, markanın ismine ve gücüne yakışmayacak bir parfüm. Her anlamda vasat olan bu arkadaşla, Gucci'nin fazla yol alamayacağı açık. Genel kitleye hitap eden, karakteri ve farklı yanı olmayan, karşı cinsin beğenmesini hedeflemiş piyasa parfümü görünümü sergiliyor. Bir şişesini almasanız hatta denemeseniz bile büyük kaybınız olmayacaktır. Hadi ama Gucci sarsıl ve kendine gel, sana yakışan parfümler çıkart karşımıza!
Parfümü Givaudan'ın tasarladığı söyleniyor. EDT formunda. Kalıcılığı fena değil ama fark edilirliği zayıf. Ofis kullanımı için düşünülebilir. Soğuk kış mevsimi dışında her zaman kullanılabilir.
Luca Turin, Gucci by Gucci Pour Homme'u "sarari man" olarak nitelemiş ve beş üzerinden iki puan vermiş. Bay Turin'in bu puanına katılmamak elde değil.
Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.
Koku Güzelliği:10/5
1 Ekim 2015 Perşembe
Yine ve yeni bir kazanma şansı :) (Çekiliş sona erdi - Kazanan Açıklandı)
Çekiliş sonucu kazanan: Mustafa Efe rumuzlu arkadaşımız: mustafaefe@hotmail.com
Yedek kazanan: Onur Aktürk rumuzlu arkadaşımız: kuzgundan@gmail.com
Mustafa Efe rumuzlu arkadaşımıza e-mail ile ulaşıp, kargo bilgilerini alacağım. Alır almaz da parfümünü göndereceğim. Eğer Mustafa Efe arkadaşımıza ulaşamazsam ve maillere cevap alamazsam Onur Aktürk rumuzlu arkadaşa şans gülmüş olacak ve onunla iletişime geçeceğim.
Bir ömür boyu şansınız böyle devam etmesi dileklerimle.
Selamlar değerli arkadaşlar,
Elimde bulunan Bentley'in sevilen parfümlerinden Infinite Intense'i bir arkadaşımıza kura sonucu hediye etmek istiyorum. Bildiğiniz gibi EDP konsantrasyonuna sahip. 100 ml. şişenin neredeyse tamamı dolu. Elimdeki diğer parfümlerden, onu kullanmaya fırsat bulamayacağım için, bir şanslı arkadaşımızın dolabını süslemesini istedim.
Çekilişe katılma kurallarım basit. Yapmanız gereken tek şey bu başlığın altına çekilişe katılmak istediğinizi belirten bir mesaj ve e-mail adresinizi yazmanız. E-mail adresinizi mutlaka yazın çünkü size mail yoluyla ulaşacağım ve kargo adres bilgilerinizi alacağım. Eğer çekilişte kazanan kişiye mail ile ulaşamazsam, bir başka arkadaşımıza şans doğmuş olacak. Onun için mutlaka sürekli kullandığınız mail adresinizi yazınız.
Çekilişe katılmak için tek şartım beni blogger/google hesabımdan takip etmeniz. Takip etmeyenler çekilişte kazansalar dahi hediyeyi alamayacaklar. Sonra söylemedi demeyin :)
4 Ekim 2015 Pazar, sabah 08.00'e kadar mesaj yazabilirsiniz bu başlığın altına. Lütfen her arkadaş sadece 1 mesaj yazsın. Aynı kişinin iki ya da daha fazla mesajını tespit edersem çekilişe katılması mümkün olmayacak.
30 Eylül 2015 Çarşamba
Amouage – Memoir Man (2010)
Amouage – Memoir Man (2010)
Kaynaşan bir milyon bağırsak kurdu misali
Cümbüş eder beynimizde İblis tayfası,
Soluduğumuzda, görünmez Ölüm ırmağı
Sağır yakarışlarla kaplar ciğerimizi.
Saldırı, zehir, hançer ve yangın şimdiye dek
Acıklı yazgımızın patiskasına yer yer
İşlememişse henüz nakışlarını eğer,
Heyhat! ruhumuz daha tam bilenmemiş demek!
Yukarıdaki satırların sahibi şair Charles Baudelaire'yı, şiir, edebiyat ve sanatla ilgilenen herkes yakından tanıyacaktır. 19. yüzyılın ortalarında verdiği eserlerle sadece Fransız şiirinin değil, modern dünya şiirinin de kurucusu olarak kabul ediliyor Charles Baudelaire. Onun özgün ve başına buyruk tavrı ve tarzı, kendisinden sonra gelecek sanatçıları derinden etkileyecekti. Hatta bu etkilenme 1900'lü yılların sanatçılarına kadar uzanacaktı. Sadece şiir alanında değil, edebiyat ve resim alanlarına bile etki edecekti Baudelaire'ın şiirleri. Kimi zaman devrimlere hatta modern sanat akımlarına konu olacaktı onun şiirleri.
Çoğu sanat sever tarafından en önemli eseri olarak kabul edilen "Les Fleurs du Mal (Flowers of Evil)" için Baudelaire'nın şöyle söylediği rivayet edilir: “Bu korkunç kitaba bütün düşünce ve yüreğimi, bütün dinimi, bütün tiksintimi koydum.” Kendi kitabını "korkunç" olarak nitelemesinin sebebi büyük ihtimalle onun içeriğinin melankoli, şeytan ve erotizm üzerine olmasıdır. İlk olarak 1857 yılında Fransa'da yayınlanan kitaba, kısa süre sonra İmparatorluk rejimi tarafından sakıncalı görülüp dava açılmıştı. Toplumsal değerleri aşağıladığı iddiasıyla açılan davada Baudelaire'ın üç yüz Frank para cezasına çarptırıldığı bile söylenir.
Ve bu ünlü şairin ünlü kitabı, 2010 yılında sanata ilham vermeye devam ediyor. Bu sefer ki sanat parfümcülük alanında. Kralların parfümcüsü Amouage, 2010 yılının Eylül ayında Memoir isimli kadın ve erkek parfümlerini piyasa sürdü. Simsiyah şişedeki bu iki Amouage, ilhamlarını Baudelaire'nın Les Fleurs du Mal kitabından almıştı. Memoir’in resmi bülteninde de bu durum vurgulanmış:
"19. yüzyılın dahi şairi Charles Baudelaire ve Alman felsefesinden esinlenen Amouage yaratım yöneticisi Christopher Chong, insan doğasının içinde bulunan ve sonu olmayan sırları ortaya çıkarmak için derin ve meraklı bir yolculuğa çıkar. O kasvetli ruhu uyandırmak için ağaç akoru, bazı çiçekler ile kışkırtıcı ve etkili absinti bir araya getirerek, vermek istediği etkiyi ifade eder."
Bir süredir ilgimi çeken Amouage'ın Memoir Man'i benimle birlikte anlayacağınız üzere. Onu sık sık denedim. Özellikle uzun uzun kokladım ve içine girmeye çalıştım. Biraz zor bir deneyimdi ama kendimce bazı sonuçlara ulaştım.
Memoir Man'i ilk sıktığımda karşıma yeşil aroma çıktı. Oldukça farklı üst notalarda çam-terebentin benzeri bir yapı var sanki. Belki yağlı fesleğen ve nane. Ferah sayılamayacak başlangıcı karanlık da değil. Pek sevemedim başlangıcını. Orta kısımda yeşil yapı geri çekiliyor. Onun boşalttığı yeri kuru ve tatlımsı deri, tatlı tütün ve tütsü alıyor. Tütsü orta kısmın sonlarına doğru çıkıyor ve alt notalarda etkisini devam ettiriyor. Orta bölümdeki tütün, sevdiğim gibi olmasa da kötü değil. Deri, biraz karanlık ama çok daha karanlığını gördüğüm için fazlaca ilginç değil. Orta kısmı başlangıcına göre daha sevilebilir ve başarılı buldum. Son kısım bence en güzel yeri. Alt notalarda kuru ve dumansı tütsü oralarda takılıyor. Egzotik amberin de olduğu söylenebilir. Ve fazla tatlılık barındırmayan harika vanilya ortaya çıkıyor. Kapanışı gayet güzel ama parfüm oldukça zayıflıyor sonlarda. Ne şanssızlık!
Memoir Man, yeşil, reçinemsi ve neredeyse baharatlı-aromatik otsu başlangıcıyla şaşırtıyor. Parfümlerde sevemediğim iki nota olan nane ve fesleğenin beraber kullanılması zaten üst notaları hemen pas geçmemi sağladı. Açılıştaki tuhaf yağlımsı çam efekti biraz Jeke'yi anımsattı. Yanılıyor da olabilirim. Orta bölümde devreye giren tütsü, deri ve tütün radikal değişimin gerçekleşmesini sağlıyor. Bu üç harika nota, orta bölüme derinlik katıyor ve koku yönünü yeşilden koyuya çeviriyor. Son bölüm zaten, orta kısmın paralelinde ilerliyor. Tek fark zarif vanilyanın eklenmiş olması. Başlangıçta pek tatlılık yokken, orta kısımdan itibaren epey tatlanıyor kokusu. Ten üzerinde başlangıçtaki yeşil çamsı-otsu yapı öne çıkarken, kıyafette üst notalar ıslak ve yeşil, dumansı pipo tütünü ve baharatlar şeklinde gerçekleşti. Kumaş üzerindeki kokusunu daha çok beğendim.
Şişesinin simsiyah oluşuna ve genelde yorumların karanlık yöne dikkat çektiğine pek aldırmayın. Bence karanlıktan ziyade, derin ve kendine has yapısı var. Belki de doğru kelime "kasvetli". Saldırgan ve cazgır karaktere sahip değil. Tene yakın kaldığını gözlemledim. Jubilation XXV ve Interlude'u düşündüğümüzde zayıf performansa sahip olduğu bile söylenebilir. Anladığım kadarıyla yine bilinçli bir seçim bu. Parfümün sizinle özdeşleşmesi için düşünülmüş olabilir.
Memoir Man, tabii ki farklı bir çalışma. Kimi Amouage'lar gibi Arap-Orta Doğu esintileri taşıdığı söylenemez. Beni çok etkilemedi açıkçası. Yine fazlasıyla zengin bir parfüm gelmiş Amouage'dan. Sanırım buradaki sorun başat notaların bir arada kullanılması. Odunsular, deri, tütün ve tütsü, her biri başlı başına parfüm gibidir çoğu zaman. Bunların hepsini bir arada kullanmak zor ve riskli bir tercih. Kötü olduğunu söylemek haksızlık olacaksa da sanırım çok sevdiğimi söyleyemeyeceğim. İçeriğindeki bir şeyler rahatsız ediyor ama tam olarak ne açıklayamıyorum.
Bu odunsu ve deri fujerinin ilhamını, kasvetli ruh halinin varoluşsal yolcuğundan aldığı belirtilmiş. Varoluşsal bir yolculuğa çıkmak istesem (ki bunu her an yapabilirim) yanıma Memoir Man'i alacağımı sanmıyorum. Vintage No.88, Bandit, Fetish Pour Homme veya Avignon'u alırım yanıma ama Memoir Man bana o hissiyatı veremiyor bir türlü. Bu parfümde ya bir şeyler eksik ya da bir şeyler fazla.
Memoir Man'in kokusuna yeni yeni kendisini gösteren isimlerden Karine Vinchon Spehner imza atmış. Bayan Spehner, daha önce de L’Artisan Parfumeur ve Terry de Gunzburg gibi markalara parfüm tasarlamış. Ayrıca Interlude Woman ve Opus III'ün yaratıcısı olarak görülüyor.
Eau de Parfum (EDP) formunda. Kalıcılığı yeterli. Fark edilirliği başlangıcı dışında normalin biraz altında. Sonbahar-kış mevsimi için daha uygun. Erkeksi yapısının ve karmaşık tarzının, genç arkadaşların ilgisini çekeceğini sanmıyorum. Günlük kullanıma ve spor giyim tarzına uyacağı şüpheli. Müthiş yüksek fiyatını düşünürsek, denemeden alınması halinde hayal kırıklığına uğrayıp, hayata küsüp, bunalıma girebilirsiniz.
Kimi kullanıcılar Memoir Man’in reformülasyon geçirdiğini iddia ediyor. Yeni Memoir Man’ların performans anlamında daha zayıf oldukları ve kokusunun az da olsa değiştiği belirtiliyor. Geçtiğimiz yıllarda Amouage parfümlerinin reformülasyon geçirdiği söylentilerini düşünürsek, eski Memoir Man şişesinin peşine düşmek daha mantıklı gibi görünüyor.
Koku Güzelliği:10/7
28 Eylül 2015 Pazartesi
Yves Saint Laurent – Manifesto (2012)
Yves Saint Laurent – Manifesto (2012)
Sonbaharın, melankolik, hüzünlü ve tuhaf bir burukluk duygusu vardır. Hatta "hayatın sonbaharı" deyimi de uygun düşer sanırım hüzünlü burukluğa. Cıvıl cıvıl yaz mevsiminin bitmesinin hüznü müdür acaba sonbaharın ki? Hüzün duygusunun sadece sonbahar ile ilgili olduğunu sanmıyorum. Orhan Pamuk'un henüz yeni okuma şansı bulabildiğim İstanbul kitabında, kendi hayat hikayesini anlatırken en çok kullandığı kelimelerden birisiydi hüzün. Orhan Pamuk'un çocukluk ve gençlik dönemlerinde hüzün duygusunun böylesine yer kapladığını hiç tahmin etmezdim. Sanırım hüzün konusunda benzer şeyler hissediyoruz Orhan Pamuk'la. İstanbul kitabını okurken, kendi çocukluğumdan da küçük benzerliklere rastladım. Onun için hayat hikayelerini okumayı her zaman sevmişimdir. Çünkü her insanın hayatı kendi içinde ayrı bir dünyadır.
Televizyonlarda şehit haberleri verilirken, balkona çıktığımda bol eğlenceli bir Ege düğününün müzikleri geliyor uzaklardan kulağıma. Diğer taraftan bir futbol maçını gözünü kırpmadan izleyenler ve onların hemen yüz metre ilerisinde ISFF'in organize ettiği kısa film festivalinin son gösterimi gerçekleşiyor. 26 Eylül Cumartesi akşamı bu dört durum aynı anda yaşanıyor. Türkiye'nin bir ucundaki aileler bin bir zorlukla yetiştirdikleri evlatlarını kaybetmenin acısıyla göz yaşlarına boğulurken, diğer tarafta mutluluklar, sevinçler yaşanıyor, kısa filmler çekiliyor, her golde abartılı şekilde bağırılıyor. Biliyoruz ki hayat devam ediyor, etmeli de. Hayat çok güçlü, çok büyük, çok tuhaf ve çoğu zaman anlamını çözemeyeceğimiz kadar karmaşık.
Bu serin Eylül akşamında, balkonda oturmuş, kollarım hafiften üşümeye başlamışken, ne yalan söyleyeyim parfüm yazmak gelmiyor içimden. Manic Street Preachers'ın enfes şarkılarıyla şehri seyretmek istiyorum. Sarı sokak lambalarını, uyumaya hazırlanan sokak köpeklerini, baz istasyonlarının yanıp sönen kırmızı ışıklarını, gökyüzündeki, hemen üstümde bulunan en parlak yıldızın hangisi olduğunu hatırlamak istiyorum. Bir taraftan da kolumun üzerinden yayılan kokunun analizini yapmaya çalışıyorum. "Kremsi yasemin mi tensel odunsular mı veya yeşillikler mi" hangisine yakın acaba bu koku? Hepsi birden mi yoksa hiç birisi değil mi?
Yves Saint Lauret'in yeni sayılabilecek kadın parfümü Manifesto, ismi gibi devrimsel bir manifesto sunmasa da modern kokuların hangi yönde ilerlediğinin ipuçlarını bize veriyor. Kendi sitelerinde yasemin, yeşil notalar, odunsular, vanilya ve tonka fasulyesine özellikle vurgu yapılmış. Manifesto'yu üzerime sıktığımda garip bir yapıyla karşılaşıyorum. Turunçgil desem tam anlamıyla değil, meyveler desem tam karşılamıyor. Tatlı başlangıcında yeşil karakterini gösteriyor ilk saniyelerde. Üst notaları sevip sevemediğim konusunda kararsızlık yaşasam da beğendiğimi söyleyebilirim. Kimileri başlangıçtaki bölümde siyah kuş üzümünden bahsediyor, evet olabilir. Orta bölümde yeşil yapı daha öne çıkıyor. Resmi tanıtımda bahsedilen yasemin orta kısımda belirginleşiyor. Fakat çok kadınsı bir yasemin değil. Yumuşak ve tatlı odunsu notalarla harmanlanmış yasemin neredeyse erkek kullanımına uygun. Başlangıcı kadar beğenmedim orta kısmı. Son bölümde lezzetli ve güzel bir vanilya var. Orta bölümdeki yeşil yapı, son kısımlara ulaşamıyor ve koku radikal değişime uğruyor. Zaten severim vanilyayı. Manifesto'nun kapanışında gayet başarıyla verilmiş vanilya. Parfümün açık ara en sevdiğim yeri oluyor kapanışı.
Kabul etmek gerekir ki yeni nesil bol tatlı parfümlerden birisi Manifesto. Modernizmden paçasını kurtaramamış görüntüsüyle, çok yaratıcı bir deneme olmadığı açık. Tatlılığın tonka fasulyesinden geldiğini düşünebiliriz. Tatlı yeşil yapıyı biraz Ange ou Demon'daki verilişe benzettim. Manifesto, ne tam anlamıyla çiçeksi ne odunsu ne yeşil ne de vanilyalı. Hepsinin karmaşık bileşimi gibi. Yüksek kaliteli değil fakat çarpıcı, benzersiz değil fakat dikkat çekici, fark edilir değil fakat kalıcı.
Manifesto, 2000'li yılların bol tatlı çiçeksi-odunsu kadın parfümlerine biraz yeşil ve vanilya eklenmesiyle hayata geçirilmiş bir arkadaşa benziyor. Dişi yanı öne çıksa da bende erkek kullanımına da uyabileceği izlenimi yarattı. Çok feminen olduğunu düşünmüyorum. Eğer Dior Homme'a erkek parfümü diyorsak, Manifesto'ya da uniseks kullanıma yakın diyebiliriz. Biliyorum, o kadın parfümü olarak sunuldu. Hatta şişesinin bir kadının siluetinden ilham aldığı bile belirtilmiş. Şişesi neye benzerse benzesin, bence erkek kullanımına uyabilir. Tabii karar sizin.
Şimdi bu tür ambiyans parfümlerinde genellikle teninizde iyi sonuç alamıyorsunuz fakat kıyafette veya bir kadının üzerinde çok daha sevebiliyorsunuz. Muhtemelen Manifesto öyle bir parfüm. Genellikle tenimde deniyorum parfümleri ama bu tür kokuları kıyafet üzerinde de deneyip, etrafa nasıl yayıldığını ve aurasını takip etmek gerekiyor. Hatta bunu çoğu parfümde yapmak faydalı olacaktır.
Parfümün tasarımını Anne Flipo ve Loc Dong birlikte yapmış. Eau de Parfum (EDP) formunda. Kalıcılığı iyi ama fark edilirliği hem tenimde hem de kıyafette zayıf oldu. Sonbahar-kış kullanımına daha yakın.
Koku Güzelliği:10/6.5
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)