16 Eylül 2015 Çarşamba

By Kilian – Love (Don’t Be Shy) (2007)


By Kilian – Love (Don’t Be Shy) (2007)

İtiraf etmeliyim ki doğada marshmallow isimli bir bitkinin olduğunu ilk defa bu günlerde duydum. Marshmallow'un Türkçe karşılığı olarak bazı sözlüklerde hatminin karşıma çıkmış olması tesadüf olmasa gerek. Çoğumuz gibi marshmallow'u, "genellikle şeker ya da mısır şurubu, su, sıcak su içinde yumuşamış jelatin,  tatlandırıcılarla sünger kıvamına getirilerek hazırlanmış modern formlu bir şekerleme" olarak biliyorum.

"“Marshmallow” isimli bitkiden üretilen “marshmallow” şeker olarak mutfaklara girmeden evvel medikal özelliklerinden dolayı tıpta kullanılırmış. Boğaz ağrısına iyi geldiğine inanılan “marshmallow”, ilk olarak eski Mısır’da bitkinin sapının fındık ve bal ile karıştırılmasıyla şeker olarak tüketilmeye başlanmış. Bir diğer üretim şekli ise günümüzdekine yakın modern bir tarif. Bu tarife göre bitkinin sapları yerine bitkinin gövdesinin kullanılması tercih edilmiş. Şeker şurubu içinde haşlanan bitkinin gövde ile sapları çıkarılır ve yumuşak, sakızımsı, süngerimsi bir öz elde etmek için kurutulurmuş."

"Parfüm Merakı nereden çıktı bu marshmallow şimdi" iç seslerinin eşliğinde söylemeliyim ki By Kilian'ın ünlü parfümü Love (Don't be shy), bu şekerlemeden yani marshmallow'dan ilhamını almış. Böylesi bir niş markanın ala ala marshmallow gibi basit bir şekerlemeden ilham alması bana da ilk başta tuhaf geldi. Hatta ismi aşk olan ve aşkta utangaçlığa yer olmadığını öğütleyen bir parfüm ile marshmallow şekerlemesinin arasında nasıl bir bağ kurduğunu Kilian Hennessey'e, canlı yayında Ceviz Kabuğu programında (Uğur Dündar'ın Halk Arenası da olabilir) sormak isterim.


Gerçi bir söyleşisinde Love parfümünü şöyle anlatmaya çalışmış bay Hennessey: "Ben parfüm yaratmadan önce duygusal çekiciliğe sahip bir öykü oluştururum. Sonrasında bu öyküye kokuyu eklerim. Duygular zamansızdır ama anlam bilimi oldukça modern bir kavramdır. Benim parfümlerimden birisinin adı "Love, Don't Be Shy"dır. Elli yıl önce bir parfüme bu ismi vermek hayal bile edilemezdi. Bir gün parfümü tasarlayacak kişiye gittim ve ona dedim ki: "Hadi, bana öyle bir parfüm tasarla ki, bir kadın onu kullandığında, erkeği onu yemek istesin!"

Anladığım kadarıyla Kilian Hennessey, Love (Don't Be Shy) isimli parfüm için Calice Becker'e söylemiş yukarıdaki sözü. Çünkü Love'un yaratıcı ismi olarak Calice Becker karşımıza çıkıyor. Ünlü burun Calice Becker, By Kilian için birçok parfüm tasarlamış durumda. Love, By Kilian'ın L'oeuvre Noire (Black Masterpiece) serisinin üyesi. Bu seri aynı zamanda By Kilian'ın 2007 yılındaki ilk altı parfümünü kapsıyor. By Kilian'ı dünyaya tanıtan seri olarak düşünebiliriz L'oeuvre Noire'ı.
Love, By Kilian'ın ilk ve en çok tartışılan parfümlerinden. Uzun zamandır farklı yerlerde ismi karşıma çıkan Love'u oldukça merak etmekteydim. Nihayet, kader beni bu parfümle de buluşturdu. Çoğu yorumcunun onu gourmand sınıfına soktuğunu söylemeliyim. Bakalım benim ruhumdaki yansıması nasıl olacak Love'un.

Parfümü üzerime sıktığımda beni kadınsı tatlı çiçekler karşılıyor. Yasemin ve portakal çiçeği olduğunu düşündüğüm çiçekler var başlangıçta. Yasemin, sabunsuluk katıyor hissedilir oranda kokuya. Çiçekler gayet tatlı, modern ve yüksek kaliteli. Orta kısma geçildiğinde çiçeklerin etkisi devam ediyor. Bu sefer oldukça tatlı bir gül çiçek demetine katılıyor. Portakal çiçeği biraz daha öne çıkıyor orta bölümde. Geri planda hala azıcık sabunsuluk algılıyorum. Sıcak baharatlar da var sanki. Orta bölümde parfüm biraz daha tatlanıyor ve neredeyse şekerli hale geliyor. Son kısımda şekerli yapı neyse ki biraz geriye çekiliyor. Yumuşak bir amber ve neredeyse lokuma benzeyen kibar vanilya kapanışı gerçekleştiriyor. Tabii miski de unutmamak gerekiyor.


Love, gerçekten de gourmand gibi davranıyor. Parfümdeki fazlaca kullanılmış tatlılığın ilhamını marshmallow'dan aldığını düşünürsek, onun gourmand olmasına şaşırmamalıyız. Tabii sadece şekerli bir vanilya parfümü olarak nitelemek doğru olmaz onu. Çiçeklerin yeri bence önemli. Başlangıçtaki yasemin ve orta kısımdaki gül, onun çiçeksi yönünü vurguluyor. Kadınsı verilmiş çiçeklerle birlikte tatlılığın bolca kullanılması onun bayan kullanımına yakın olduğu izlenimi veriyor. Gerçi kimi kaynaklarda uniseks olarak gösterilse de Love, kadın kullanımına bir parça daha yakın.

Love'da her nota çok şekerli olarak verilmiş. Vanilya, çiçekler, azıcık da olsa baharatlar her ne varsa yoğun bir karamel bombardımanına tutulmuş. Orta kısımda tatlılığın iyice artıp tavan yapmasıyla, yanık şeker kokusunu çağrıştıracak hale geliyor. Evet gerçekten çok tatlı, çok şekerli bir parfüm. Her yediğimde dişime yapışan ve içimi bayan güllü lokumlara benzettim kokusunu. Bir yorumcunun Love'u çocukluğumuzdaki şekerli, meyveli sakızlara benzetmesine hak verdim. Kimilerinin Love'u, pamuk helvalara ve farklı şekerlemelere benzetmeleri gayet anlaşılabilir. Eğer tatlılık barındıran kokuları sevmiyorsanız Love'u hiç denemeyin hatta yanından bile geçmeyin. Benim için bile fazlasıyla şekerli Love.

Seveni olduğu kadar çok ağır eleştiren de var Love'u. Sevenlerin çoğu, onun tatlı kokusunu muzip, şımarık, modern, lezzetli bulduklarını söylüyorlar ki haklılar. Sevmeyenler ise kokusunu berbat bulup, ucuz, yapay, kız çocuğu kokusu, mide bulandırıcı ve baş ağrısı yapması bağlamında eleştiriyorlar ki onlar da kısmen haklılar. Benim içinse durum açık. Pek sevdiğimi söyleyemem Love'u. Birincisi bence yeterince rafine ve özel değil. İkincisi yaratıcı değil, piyasadaki meyveli-çiçeksi gourmand'lerde benzer yapıya rastlayabilirsiniz. Üçüncüsü o kadar şekerli ki insanın midesi kalkıyor bir süre sonra. Dördüncüsü güçlü kadınsı işaretler taşıyor. Beşincisi ise çok yüksek fiyatını hak etmiyor.

Love'dan nefret etmiyorum ama onun bir şişesini almaya da layık bulmuyorum. Love'a gelene kadar ne niş parfümler var alınabilecek. Mesela Putain des Palaces, mesela Lyric Man, mesela Noir de Noir. Love, "en sevdiklerim" sıralamamda yükseklere çıkamayacak gibi görünüyor. Oysaki ona iyi davrandım, anlayışlı oldum ve onu sevmeye çalıştım ama olmadı. Fakat siz bu tür şekerli çiçeksi parfümleri seviyorsanız bir göz atın, belki de sizin teninizde çok farklı bir kokuya dönüşecek.


Luca Turin'in kitabında vanilyalı kurabiye olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden dört puan verilerek oldukça beğenilmiş Love.

EDP formundaki Love'un kalıcılığı çok iyi. Fark edilirliği ortalama seviyelerde. Otuz yaş altı kadınların denemesinde fayda var. Üst yaş gurupları için iyi fikir olmayabilir. Tam bir sonbahar-kış kokusu. Sıcak yaz mevsiminde fazlasıyla ağır kaçacaktır.

Koku Güzelliği:10/6.5

13 Eylül 2015 Pazar

Guerlain – Guerlain Homme L’eau Boisee (2012)


Guerlain – Guerlain Homme L’eau Boisee (2012)

Tarihi parfüm evi Guerlain, yeni nesil ferah erkek kokularını sürekli Guerlain Homme serisi üzerinden mi devam ettirecek merak etmekteyim. Tamam "Aqua Allegoria" isimli çoğunun üretimi bitirilmiş ferah parfüm serisi var Guerlain'ın fakat bu serinin uniseks kullanıma yakın olduğu söylenebilir.

2008 yılında piyasaya sürülen Guerlain Homme serisinin ilk üyesi, ferah tropikal içki temalı bir parfümdü. Kokusunu harika bulmasam da sıcak yaz günlerinde bol bol kullanılıp, rahatsız etmeyecek lezzetli bir parfümdü. 2009 yılında piyasaya sürülen Intense sürümü benim için büyük hayal kırıklığıydı. Daha sonra çıkan L'eau'yu ise henüz hiç kullanmadım. 2012 çıkışlı L'eau Boisee ise aldığı övgüler sebebiyle ilgi alanımdaydı. Bir süredir denemeye aldığım L'eau Boisee hakkında genel olarak gayet olumlu düşüncelere sahibim.

Kendi sitelerinde L'eau Boisee için ilginç bir bilgi var. Guerlain'in baş parfümörü Thierry Wasser, Hindistan'a yaptığı yolculukta, yeni bir vetiver çeşidi keşfetmiş. Güney Hindistan'da bulduğu bu vetiveri L'eau Boisee'de kullanmış. Bay Wasser'in keşfettiği bu yeni vetiver esansı, hem çok güçlüymüş hem de çok şık kokuyormuş. Buradan anlaşılacağı üzere L'eau Boisee'in vetiver temasına sahip olduğu söylenebilir.


Yine kendi sitelerinde turunçgil, aromatik, odunsu olarak sınıflandırılmış. Parfümü üzerime sıktığımda karşıma ferah turunçgiller ve baharatlar çıkıyor. Turunçgil derken portakal gibi değil de ekşi-buruk bir yapı mevcut. Açıklanan notalarında misket limonu var. Evet büyük ihtimalle misket limonu başlangıçtaki buruk ferahlığın sebebi. Misket limonuna hissedilir oranda kara biber eşlik ediyor. Tozlu ve dumansı sayılabilecek kara biber oldukça ferah ve misket limonuyla uyumu gayet iyi. Başlangıçtaki Terre d'Hermes benzerliği dikkat çekici. Orta kısımda misket limonu geri çekilirken onun boşalttığı yeri yeşil ferah vetiver dolduruyor. Gayet başarılı verilmiş vetivere kara biber eşlik etmeye çalışsa da vetiver tek yetkili orta bölümde. Gayet güzel orta notalar. Sonlarda ferah vetiverin etkisi devam ediyor. Kapanışta ferah odunsu notalar mevcut. Bu kompozisyona sedir ağacı yakışırdı, bay Wasser'de onu kullanmış zaten. Ortalama denebilecek kapanışı fena değil.

L'eau Boisee, kendi sitelerindeki tanıma gayet uygun davranıyor. Ferah, aromatik ve odunsu tanımlamaya diyecek sözüm yok. Belki ek olarak vetiveri sayabilirim. Başlangıçtaki gayet ferah turunçgil patlamasına kara biberin hemen yetişip destek vermesi, ilk saniyelerde kısa süreli Terre d'Hermes esintisine sebep oluyor. Terre d'Hermes'teki portakalı çıkarıp yerine misket limonu eklesek muhtemelen L'eau Boisee'ye ulaşabiliriz. Eski formülasyon Terre d'Hermes'teki o topraksı biberi de andırıyor. Başlangıcı bence parfümün en güzel ve çarpıcı yeri. Evet üst notalar için doğru kelime çarpıcı olmalı.

Orta kısımda vetiverin devreye girmesiyle turunçgillerin geri çekildiğini görüyoruz. Buradaki vetiver yeşil, çok ferah, yüksek kaliteli ve neredeyse dumansı. Biraz Sycomore'u andırıyor buradaki dumansılık ve kalite. Yazılarımı takip eden çoğu arkadaş bilir ki vetiver merkezli parfümlerle aram çok iyi değildir. Yine de buradaki kullanımı çok başarılı buldum. İyi iş çıkarmış bay Wasser. Son kısımda parfüm o kadar zayıflıyor ki alt notaları algılamak çok zorlaşıyor. Anladığım kadarıyla vetiverle uyumlu odunsu notalar yerleştirilmiş kapanışa. Yapaylık hissedilmeyen sedir ağacı, standart ve tekdüze bir son vaat ediyor bize. Her güzelin kusuru olur babında görmezden gelmeliyim belki de.


Açıkçası bu tür devam parfümlerinden beklentim her zaman düşük olur. Yok Intense'miş, yok Sport'muş, bunlar itici geliyor çoğu zaman fakat bu sefer çok başarılı bir devamla karşı karşıyayız. Boynuz kulağı geçer atasözü sanırım bu durum için gayet uygun. 2008 çıkışlı Guerlain Homme'dan daha güzel bence L'eau Boisee. Gerçi ikisinin tarzları biraz farklı. Guerlain Homme, merkeze tropikal içkiyi alırken, L'eau Boisee, vetiveri merkeze almış. Guerlain Homme plaj/sıcak yaz günü kokusuyken, L'eau Boisee ilkbahar-yaz-sonbahar için gayet uygun. Fakat ikisinin de çok kötü huyu var. Performansları düşük.

L'eau Boisee, Guerlain Homme Intense kazasından sonra, oldukça sevdiğim bir Guerlain eseri olarak tenimi süslüyor. Bence katmanlı yapıya sahip. Üst-orta-alt nota ayrımlarını ve geçişleri takip edebiliyorsunuz. Notalar gayet doğal ve kaliteli verilmiş. Bu anlamda onu eleştirmek haksızlık olur. Biber ve vetiverin erkeksi hava verdiği söylenebilir. Ha çok farklı mı? Değil. Sıra dışı mı? Değil. Yaratıcı mı? Değil. Yine de sırf yapılmış olması için yapılan devam parfümlerine benzemiyor. Hatta kullandığım üç Guerlain Homme isimli parfümün içinde en güzeli. Bu anlamda rahatlıkla tavsiye edebilirim.

Çoğu yorumcunun Terre d'Hermes benzetmesinde haklılık payı var. Bence de başlangıcı ve orta kısmı andırıyor Terre d'Hermes'i. Tabii burada sorulması gereken soru şu: Guerlain gibi bir marka ve Thierry Wasser gibi şöhretli burun, Terre d'Hermes gibi popüler parfümü taklit etmeye tenezzül eder mi? Bilemiyorum, son yıllarda parfüm sektöründe gördüğümüz acayipliklere bakarak "hayır, yapmaz" diyemiyorum. Gerçi birebir benzerlik söz konusu değil. İki parfümdeki vetiver kullanımı ve biberin verilişi oldukça benziyor. L'eau Boisee'deki vetiverin daha hafif, ferah ve sucul olduğunu belirtmem gerek. L'eau Boisee'de turunçgil anlamında misket limonu, Terre d'Hermes'te portakal-greyfurt kullanıldığını söyleyebilirim. Genel olarak benzerliği olsa da L'eau Boisee toplamda daha ferah ve sucul/köksü/dumansı vetiver kullanımıyla sevmesi ve benimsemesi daha kolay bir eser izlenimi bırakıyor.


Kimi kullanıcılar Guerlain'in ünlü klasiği Vetiver'e benzetmiş L'eau Boisee'i. Bence çok büyük benzerlik yok aralarında. İkisinin de vetiver temasına sahip olması böyle düşündürtmüş olmalı insanları. Kimisi de Montale'in Red Vetyver'ine benzetmiş. İşte o konuda haklılar. Hatta bence Terre d'Hermes'ten ziyade Red Vetyver'e daha çok benziyor L'eau Boisee. Fakat performans olarak çok gerisinde Red Vetyver'in.

EDT formundaki parfümün kalıcılığı iyi ama fark edilirliği düşük oldu tenimde. Herkesin sevebileceği, güvenli sayılabilecek şekerli ferah yaz kokularından değil L'eau Boisee. Yaş olarak yirmi beş ve üzerindeki erkeklere uyacağını düşünüyorum. Guerlain'in ana akım rakiplerine oranla yüksek fiyatlara sahip olması sebebiyle denemeden almayın uyarısını yapmak durumundayım.

Son bir durumu daha aktarayım. L'eau Boisee, ilk çıktığında şişesinin kapağı ahşaptandı. Sanırım yeni şişelerde plastik kapağa geçiş yapılmış. Acaba bu arada reformülasyon da geçirdi mi merak etmekteyim. Ayrıca Tekin Acar'ın sitesinde şişesiyle ilgili şöyle bir bilgiye rastladım: "Guerlain Homme L'Eau Boisee’in, ünlü tasarımcı Pininfarina tarafından tasarlanmış olan düzgün biçimli şişesi, Avrupa'nın ormanlarından elde edilen dişbudak ağacından yapılan kapak ile donatılmıştır."

Koku Güzelliği:10/7.5

9 Eylül 2015 Çarşamba

Roja Dove – Fetish Pour Homme (2012)


Roja Dove – Fetish Pour Homme (2012)

Fetiş için sözlüklerde "uğurlu sayılan şey, tapınırcasına sevilen şey veya kimse, saplantılı biçimde cinsel coşku uyandıran karşı cinse ait eşya" anlamları karşıma çıktı. Genellikle ilkel toplumlardaki tapınılan nesneleri tanımlayan olgu olsa da, günümüzde anlamı ve bağlamı biraz değişmiş olarak hala karşımıza çıkıyor fetişin. Eski toplumlarda büyücülere de fetişçi dendiği söyleniyor. Tabii artık tek tanrılı dinlerin büyük oranda dünyayı etkisine aldığı düşünülürse, uzak doğunun bazı ülkeleri dışında nesneye tapınmacılık pek yok. Bu anlamda, fetişin içi boşalmış kavramlardan olduğu düşünülebilir.

Modern zamanlarda fetiş, daha çok sapkınlık sınırındaki bazı cinsel davranışları tanımlamak için kullanılıyor. En bilinen fetişizm ise ayaklar üzerine. Evet düşünüldüğünde çoğu kişi için komik ve anlamsız gelse de fetişizm, hala var ve muhtemelen gelecekte de olmaya devam edecek. Fakat yine cinsellik üzerinden mi devam edecek fetişizm tartışmaları onu bilemiyorum.

Fetişizm gibi ilgi çeken bir olgunun parfümlerde kullanılmaması düşünülemezdi. Dünyadaki trendleri, fikir akımlarını, sanatı, yakın tarihi ve diğer güncel olayları en iyi okuyan sektörlerden birisi bana göre parfümcülük. Gerek parfümlerin isimleri gerek konseptleri gerekse vermeye çalıştıkları mesajlar, çoğu zaman hepimize tanıdık gelen olgular. Fetiş temalı muhtemelen en bilinen parfüm Annnick Goutal'ın Ambre Fetiche'i. Bu nefis eseri kullanma şansına erişmiştim ve çok sevmiştim. Şimdi ikinci fetiş temalı parfüm tenimi süslüyor. Yine bir niş marka. Yine fetişi merkeze alan bir parfüm: Fetish Pour Homme.


Roja Dove için ultra lüks niş marka diyebilirim. İngilizlerin çok iddialı bu niş markasının arkasında muhtemelen dünyanın en saygın parfümörlerinden Roja Dove var. Kendi ismiyle kurduğu niş parfüm evi arka arkaya bomba gibi kokulara imza atarken, yorumculardan ve kullanıcılardan bol bol övgüler alıyor. Benim de bir süredir ilgi alanımdaydı Roja Dove'un parfümleri. İnanılmaz yüksek fiyatlara satılan Roja Dove parfümlerinden Fetish Pour Homme, gündemimi meşgul ediyordu bir süredir.

Fetish Pour Homme’un, kendi sitelerinde şipre koku ailesine mensup olduğu belirtilmiş. Derili, tatlı, tensel ve baharatlı yapısına dikkat çekilmiş. Parfümü üzerime sıktığımda beni deri notası karşılıyor. Ama ne deri... Biraz hayvansallık barındıran deri, çok koyu, çok karanlık, çok acımasız. Oldukça sert ve kuru deri ilk saniyelerde şaşkına çeviriyor beni. Bu kadar direkt bir başlangıçla uzun zamandır karşılaşmamıştım. Üst notalardaki deri harika verilmiş. Orta kısma geçildiğinde harikalığın seviyesi artıyor. Karanlık deriye, yüksek kaliteli hafif tatlımsı baharatlar (biber, kakule, zencefil, karanfil ve tarçın) ve enfes tütsü ekleniyor. Bu haliyle çok zengin orta notalar olabileceğin en iyisi. Geleyim sonlara. Başlangıçtaki ve orta kısımdaki zengin yapı biraz sakinleşiyor kapanışta. Genel konsepte uygun olarak alt notalarda karanlık yapı devam ediyor. Biraz reçinemsi amber ekleniyor sonlarda deri-tütsü-baharat üçlüsüne. Alt notalarına kötü demek çok zor.

Fetish Pour Homme, çok karanlık, sağlam, güçlü karaktere sahip. Deri temasının baştan sona kadar etkili olduğunu düşünüyorum. Onun için deri parfümü diyebilirim. Deriye en büyük katkıyı karanlık baharatlar veriyor. Çok güzel verilmiş baharat karışımının deriyle uyumu muazzam. Öte yandan tütsünün bu ikiliye güçlü destek vermesi güzel bir sürpriz. Tütsü, parfüme dumansı ve gizemli hava veriyor. Başlangıçtaki hayvansallığı ise atlamamak lazım. Kendi sitelerinde Castoreum notasından bahsedilmiş. Hayvansallığı veren bu nota olmalı fakat çok abartılı hayvansallık yok. Sonlara kadar parfümün üzerinde ince bir tül gibi dolaşıyor ama rahatsız etmiyor. Çok dengeli verilmiş hayvansallık. Zaten fazla olsaydı büyük ihtimalle beğenmezdim. Hayvansal notalarla aram olmasa da bu parfümdeki uygulama gayet iyi.


Modern ama aynı zamanda eski-kirli-tozlu hava vermeyi başarabilen enfes bir sanat eseriyle karşı karşıyayız. 2012 yılında piyasaya sürülmesine rağmen sanki geçmişten ve eski erkek klasiklerinden kaynağını alıp, günümüze gelmiş gibi Fetish Pour Homme. Guerlain ya da Hermes'in ünlü tarihi erkek parfümlerinden birisini kokladığımı düşündürtüyor bana. Kalite anlamında çok iyi yerde. Koku zenginliği, çarpıcılık ve erkeksiliğin vurgulanması görülmeye değer. Basit, sıkıcı ve sıradan piyasa parfümü değil.

Derin, riskli, şaşırtıcı, gaddar, asık yüzlü, koyu ve resmi bir parfüm. Tematik yönü ağır basıyor. Sevmesi ve kullanması zor ama bir severseniz kolay kolay bırakılacak gibi değil. Genç arkadaşların, fazlaca parfüm deneyimi olmayan kişilerin, henüz yolun başındaki koku severlerin denemeden almamalarını önemle tavsiye ederim.

Son yılların en iyi çıkış yapan parfümlerinden birisi olduğunu düşünüyorum Fetish Pour Homme'un. Çoğu kullanıcı onu Puredistance'ın başarılı parfümü M'e benzetmiş. Bence de haklılık payı var. M'in biraz daha dumansı olduğunu hatırlıyorum. Bir kişi onu İnterlude Man'e benzetmiş. Tarz olarak andırıyor Interlude'u. Ayrıca Hermes'in klasiği Bel Ami ve Moschino'nun üretimi bitirilmiş parfümü Moschino Pour Homme'a benzetilmiş. Reçineli yapı Ambre Sultan'a, karanlık yapı Ambre Fetiche'e ve genel toplamda verdiği hissiyat bakımından Andy Tauer'in eserlerine benzetilebilir biraz daha zorlarsak. Hatta yer yer L'Air du Desert Marocain esintileri bile bulunabilir onda. Ama dediğim gibi sadece esintiden bahsedilebilir. Azıcık da Bandit derisi mi desem? Kafanızı daha fazla karıştırmayayım.


Geleyim isim-konsept uyumu meselesine. Roja Dove'un birçok parfümü dikkat çekici ve kışkırtıcı isimleriyle sunuluyor pazara. Fetish Pour Homme, ilk anda güçlü cinsellik çağrısı yapıyor. Bence seksi bir koku değil Fetish Pour Homme. Çok etkileyici hatta imza kokunuz bile olabilir ama cinsel anlamda bir fetiş nesnesi çağrışımı yapmıyor bir türlü. Parfümdeki sınırlı hayvansallık da vermiyor o havayı. Fetish Pour Homme daha çok mistik, asosyal, depresif, karanlık ve uçlarda bir parfüm.

Fetish Pour Homme'u, evinizde çıkacak bir yangında ilk kurtarılacaklar listenizin başına almanızı öneririm. Böyle bir yangında evdeki yaşlı ve yürümekte zorlanan babaannenizi kurtarmak ile dolabınızda duran Fetish Pour Homme'un şişesini kurtarmak arasında kalırsanız ve sadece birisini kurtarmak için vaktiniz varsa seçiminizi Roja Dove'dan yana kullanabilirsiniz. Şaka, şaka. Siz önce babaannenizi kurtarın :)

Benim kullandığım EDP olanıydı. Sanırım bir de Extrait versiyonu var. EDP'nin kalıcılığı ve fark edilirliği gayet yüksek. İlk kullanımda az sıkmama rağmen rahatsız edici oldu. Dozajını iyi ayarlamanızı öneririm. Tam bir sonbahar-kış parfümü. Hatta kışın en soğuk günlerinde bu parfümün aurasının daha da değişeceğini düşünüyorum. Otuz yaş üzeri erkeklere öneririm.


Kokusuna, markanın kurucusu ve sahibi Roja Dove bizzat imza atmış.

Koku Güzelliği: 10/9

6 Eylül 2015 Pazar

Abercrombie & Fitch – Fierce (2002)


Abercrombie & Fitch – Fierce (2002)

"Büyük Amerikan başarısı ve erkeksiliğinin sembolü Fierce, dünyanın bilenen en ateşli parfümü."

Yukarıdaki cümleyi yanlış okumadınız koku bağımlıları. Bir markanın, parfümü için seçebileceği muhtemelen en iddialı cümle bu olmalı. Karşımda bir an Tom Ford'un Amerikalı ukalalığı ve özgüveni var sandım. Oysa bu parfüm Tom Ford'a ait değil. Özgüven konusunda Amerikalılar, Fransız rakiplerinin sinirini bozmakta kararlılar sanırım. Bu ifade, dünyanın en ünlü hazır giyim markalarından Abercrombie & Fitch'in popüler erkek parfümü Fierce’ın resmi tanıtım cümlesi.

Yıllardır Amerika kıtasının en çok satan erkek parfümleri listelerinin üst sıralarındaki yerini kimseye kaptırmıyor Fierce. Bunun sebebinin Abercrombie & Fitch'in Amerika kökenli olmasının etkisi muhakkak vardır. 2002 yılında piyasaya sürülen Fierce, markanın ilk parfümü. Çoğu yerde hatta kendi sitelerinde bile imza kokuları olarak öne çıkarılmasının, çok satmasıyla ilgisi var mı bilemiyorum fakat bildiğim bir şey var ki, ortalama Amerikalı erkek parfüm kullanıcıları onu seviyor.

Kendi sitelerinde Fierce'in sadece bir kolonya olmadığı, onun hayat tarzı olduğu vurgulanmış. Ayrıca erkeksilik teması öne çıkarılmış. Şişesinin üstündeki bol kaslı erkek figürüyle bu tezlerini doğrulamak istiyor adeta. Haydi size soru: Bu tür erkeksi vurgular yapan bir şişe daha önce nerede karşımıza çıkmıştı? Kendi sorumu kendim cevaplayayım: Jean Paul Gaultier’in Le Male'sini ne çabuk unuttunuz :)


Evet şişe tasarımı ve koku olarak benzemeselerde Fierce'deki erkeksilik vurgusu ve erkek bedeni, onun bir parça da olsa maço karakterini yansıtıyor. Tabii işin bir de erkek seksiliğini çağrıştıran tarafı var. Üzeri çıplak ve kaslı erkek formunun, kadınlara yönelik mesaj olduğunu düşünmek tuhaf olmaz. Hey durun bir dakika! Parfümlerinin tanıtımında cinselliği bol bol kullanan bir Amerikalı daha hatırlıyor musunuz? Tom Ford diyenler günün kazananı. Her ne kadar Fierce'in tanıtım broşürleri, Tom Ford'un tanıtımları kadar abartılı derecede seksiliği çağrıştırmıyorsa da bilinçaltı bir konumlandırma olarak düşünüyorum yarı çıplak erkek büstü resmi basılmış Fierce şişesini.   

Bu kadar baklava dilimli erkek karnı ve geniş omuzlar bahsi yeterli sanırım. Çünkü parfüme geçmek istiyorum. Kendi sitelerinde ferah turunçgillerin temiz kokusundan, sıcak miskten ve pürüzlü, klasik ve serin yapısından bahsedilmiş. İşin ilginci parfüm üreticileri genellikle parfümlerinin pürüzsüz olmasıyla övünürken, Abercrombie & Fitch'in tam tersini yapması dikkat çekici. Koku içeriği olarak deniz esintisi, lavanta ve kaşmir ağacından bahsedilmiş.

Fierce'i üzerime sıktığımda garip, buruk turunçgillerle karşılaşıyorum. Tatlı turunçgiller, oldukça buruk, ekşi ve fujer kıvamında. Kimileri başlangıcında limondan bahsetmiş ama ben algılamadım. Başlangıcı eh işte. Orta kısımda turunçgillerde olduğu gibi ekşimsi buruk baharatlar ortaya çıkıyor. Koumarin'den şüpheleniyorum bu tarz parfümlerde. Belki de kakule. Ferah, buruk baharatlar erkeksi hissiyatı arttırıyor. Başlangıçtaki tatlılık devam ediyor. Alt notalarda misk ve yapay odunsu notalar, baharatlara kucak açıyor. Tüm kompozisyon bundan ibaret diyebilirim kendi adıma.


İsmi Fierce konmuş bu eklektik faciayı şöyle tanımlayabilirim: Yapı bozumuna uğramış turunçgiller, nükleer reaksiyona maruz kalmış baharatlar, genetiği değiştirilmiş misk, ışın kılıcı formundaki metalik odunsu notalar. Bu yazının çarpıcı ve jenerik cümlesi bu olacak belki de. Fierce'in aroması o kadar tanıdık ve piyasa işi ki... Burberry For Men, Mont Blanc – Legend, bazı ucuz market parfümleri ve açık/doldurma kokularda karşımıza çıkan ekşimsi yapay baharatların öncülüğündeki misk, parfümün bel kemiğini oluşturuyor. Iso E Super destekli metalik odunsular da işin bonusu. Evet onun için aromatik fujer diyebiliriz. Gerçekten de aromatik ve neredeyse ferah. Garip baharatların, gıcık turunçgillerle birleşiminden yine o ucube karakter karşımıza çıkıyor. Niye hep aynı form tekrar ediliyor? Niye hep tekdüze kokular? Niye hep bana hüsran?

Yok arabesk günümde değilim ama bu tarz parfümler beni alkolik yapacak kadar sinirlendiriyor. Belki her gün sarhoş olursam, Fierce tarzı parfümlere tahammül edebilirim. Sarhoşluk yavaş yavaş gelir, seni rahatlatır, zihnini boşaltır, sorunlarını unutturur, sinirlerini gevşetir, boşlukta uçuyormuşçasına hafifletir. Saçma sapan şeyler komik gelir ve dakikalarca gülünür, dil dolaşır ve en basit kelimeleri söylemekte zorlanırsın. Bu dünyanın dışına çıkmaktır bir anlamda sarhoşluk.

Sanmayın ki, Parfüm Merakı sizlere sarhoş olmanızı öneriyor. İçkiden ve sigaradan nefret eden birisi olarak başka türlü sarhoşlukların yaşanması taraftarıyım. Aşk sarhoşluğu, sevgi sarhoşluğu, inanç sarhoşluğu mesela. Bir derviş olmak gerek belki. Bu dünyayı bırakıp, mana alemine geçiş yapmak gerekir. Dünyasal hazları, makam ve rütbeleri, serveti, hırsı, sarayları, kini ve iktidar nimetlerini terk etmek gerekir. Kolay mıdır? Tabii ki çok zordur. Kolay olduğunu kim söyledi ki? Konu nereden nereye geldi diyorsanız, farkındayım. Bilerek buraya geldim çünkü Fierce ile ilgili daha fazla bir şey yazasım gelmiyor.


Sıkıcı, yapay, zevksiz, kalitesiz bir arkadaşla daha karşı karşıyayız. Nerede Kurkdjian'ın Eau Noire'ındaki harika lavanta-baharat kullanımı. Nerede Bertrand Duchaufour'un Harissa'sının meyveli baharatlı yapısı. Nerede aromatik fujerlerin olmazsa olmazı yüksek kaliteli meşe yosunu. Nerede Lorenzo Villoresi - Uomo'daki enfes turunçgiller. Mensup olduğu aromatik fujer ailesinin en sevmediğim tarafına ait Fierce.

Bir bilgi vereyim sizlere. Fierce'i birçok Abercrombie & Fitch mağazasının içini kokulandırmak amacıyla kullanıyorlarmış. Onun için çoğu Amerika kökenli yorumcu, Fierce'in kokusunu alışveriş merkezlerine ve mağazalara benzetmiş. Hatta 2010 yılında bir gurup Amerikalı, Abercrombie & Fitch mağazalarının çok fazla Fierce koktuğunu iddia edip, markayı protesto etmişlerdi. Bu parfümün içeriğindeki bazı kimyasalların özellikle çocuklarda ve alerjisi olanlarda sağlık sorunlarına yol açabileceği belirtilmiş. Tabii marka bu iddiaları reddetmiş.

Çok önemli olmamakla beraber ikinci bir bilgi daha vereyim. 2009 yılının Eylül ayında, Abercrombie & Fitch markası ünlü şarkıcı Beyonce Knowles’e dava açmış. Sebebiyse, Beyonce’un o sene çıkardığı parfüm ve kıyafet serisine “Sasha Fierce” ismini vermesiymiş. Oysa Fierce parfümü çok daha önce piyasaya sürülmüş ve Abercrombie & Fitch’in ticari olarak zarar görmesi söz konusuymuş. Dışarıda böyle de bir dünya var değerli dostlar. İbretlik!

Çoğu kullanıcı fark edilirliğinin yüksek olduğunu söylemiş. Tenimde başlangıcı dışında performansı yüksek olmadı. Kalıcılığı fena değil. Yirmi beş yaş altı genç arkadaşlara tavsiye edebilirim. Dört mevsim kullanılabileceğini düşünüyorum. Almadan önce mutlaka deneyiniz.

Fierce’den, Madonna’nın La İsla Bonita şarkısındaki sıcaklığı, samimiyeti ve retro hissiyatı ummuştum fakat karşıma Michael Jackson’un Smooth Criminal’i çıktı. Sonuç olarak: Umut fakirin ekmeğidir, ekmek bulamayan pasta yesin. (Parfüm Merakı Antoinette)


Kokusunun tasarımına Christophe Laudamiel ve Bruno Jovanovic imza atmış.

Ha bu arada kendimi eleştireyim. Yukarıda “Fierce ile ilgili daha fazla bir şey yazasım gelmiyor” dedikten sonra beş paragraf ve yukarıdaki bir satırı yazmışım. Bu anlamda tutarlı olamadığımı kabul etmem gerekiyor. 

Koku Güzelliği:10/5