Annick Goutal –
Eau du Sud (1997)
Şarabın
ve şarapçılığın hayat tarzı haline geldiği Fransa'nın Provans bölgesinin
tertemiz ve dar sokakları, sevimli ve bakımlı iki katlı evleri, rengarenk
çiçeklerle süslü bahçeleriyle, Van Gogh'un hayatının bir döneminde burada
yaşamayı tercih etmesi gayet anlaşılabilir. Ünlü fotoğrafçıların objektiflerine
bol bol konu olan Provans bölgesindeki mor lavanta tarlaları, dünya parfümcülüğünün
hala gıpta ettiği coğrafyalardan birisidir muhtemelen. Ya İtalya'nın
Toskana'sı. Ay çiçeği tarlaları, ünlü yöresel pizzaları, cittaslow'lara özgü
sakin ve huzurlu köyleri, limon ağaçları, yüksek kaliteli şarapları ve Dolce
Vita.
İtalya'nın
ve Fransa'nın dünyaca ünlü Provans ve Toskana bölgeleri, her yıl milyonlarca
turisti kendilerine çekerken, Annick isimli bir kadın da o bölgelere yaptığı
seyahatlerden etkilenmişti. Henüz çok genç sayılabilecek yaşta (53) kanserle
mücadelesini 1999 yılında kaybetmişti Annick Goutal. Arkasında yirmili
yaşlarının başlarındaki kızını ve kendi elleriyle yarattığı niş parfüm evini bırakmıştı. Annick Goutal'ın ölümünden sadece iki yıl önce piyasa sürülmüştü
Eau du Sud. Neyse ki bu parfümü görmeye ve onu koklamaya ömrü yetmişti. Bayan
Goutal'ın Provans ve Toskana bölgelerine yaptığı seyahatlerden ilhamını almıştı
Eau du Sud.
Evet
hayat çoğu zaman trajik. Kader, insanları kimi zaman İstanbul'un ortasında ve
on beş yaşında gaz fişeği kapsülüyle başından vurularak aramızdan alıyor. Kimi
zaman Eskişehir'in ortasında sopalarla dövülerek öldürülen gencecik
çocuklarımız için döküyoruz göz yaşlarımızı. Bazen de tam en verimli çağında
elli üç yaşında kanserden aramızdan ayrılıyorlar, Annick Goutal gibi. Belki de
onlar şu anda bizden çok daha mutlular veya huzurlular. Ya da yaşadığımız şu
hayata bakıp, üzülerek izliyorlar bizleri yukarıdan bir yerlerden.
"Güney'in
Suyu" anlamına gelen Eau du Sud'un isminin Avrupa kıtasının güneyini kast ettiğini
düşünebiliriz. Avrupa'nın güneyi nasıl kokar? Eau du Sud, bize bu sorunun
cevabını verir mi bilinmez ama kullanım döneminde çok sevdiğimi söyleyebilirim
onu ve tarzını. Kendi sitelerinde turunçgil koku ailesine üye olduğu
belirtilmiş Eau du Sud'un. Roma kemerlerinin gölgesi, serin sular ve güneşli
günler imgelerinden bahsetmişler onu tanıtırken.
Eau
du Sud'un açılışı buruk-eski limon-bergamot ve aromatik otlarla gerçekleşiyor.
1980'li yılların aromatik şiprelerinin başlangıçlarına çok benziyor üst
notalar. Ferah, olgun, erkeksi, nostaljik ve rafine. Başlangıcı harika tek
kelimeyle. Orta kısma geçildiğinde aromatik otlar ve limon hala oralarda bir
yerde. Farklı olarak fesleğen oyuna giriyor. Gayet güzel verilmiş fesleğene
nefis meşe yosunu ve neroli eşlik etmeye başlıyor. Orta bölüm bana buruk ve
asidik portakal kabuğu kokusunu anımsattı. Başlangıcı gibi hala rafine, eski,
ferah ve sofistike. Orta notalar da rahatlıkla sınıfı geçiyor. Son kısımda
ilginç bir gelişme yaşanıyor. Paçuli son kısmı domine ediyor. Buradaki
kullanımı topraksı değil, aromatik otlar ve turunçgillerle uyumlu ve neredeyse
ferah. Paçuliye vetiver de destek veriyor sonlarda. Kapanışı gayet güzel.
Eau
du Sud, limon, bergamot, neroli, aromatik otlar, fesleğen, meşe yosunu, vetiver
ve paçulinin şişelenmiş en güzel hali, şimdiye kadar denediğim parfümler
arasında. Müthiş bir kalite ve doğallık, harika bir canlılık, inanılmaz bir
nostalji ve hüzün, anlatılmaz bir burukluk bahşediyor kalbime. İyi de
parfümleri burnumuzla mı koklarız yoksa kalbimizle mi? İşte size zor bir soru.
Eau
du Sud, başlangıçtaki tozlu-tuzlu limon ve aromatik otlarla size günümüzün ıvır
zıvır akuatiklerinin asla veremeyeceği duygu dünyasını sunuyor. Başlangıçtaki
tuzluluk, deniz yosunu gibi değil de aromatik otların üzerini örten ince pike
gibi. Normalde fesleğen kokusunu çok severim fakat parfümlerde bir türlü hoşuma
giden örneğini bulamamıştım. Buradaki fesleğen benim bile sevebileceğim gibi
verilmiş. Eski kafa şiprelere öykünme olur da meşe yosunu olmaz mı? Fesleğenle
uyumları görülmeye değer meşe yosununun. Sonlarda genellikle ağır ve ağdalı
parfümlerin kapanışlarını desteklemek için kullanılan paçuli, ferahlık sınırındaki
kullanımı ile takdire şayan.
Acaba
Camille Goutal haklı mı? Bir söyleşisinde "parfümlerimizde olabilecek en
iyi doğal içerikleri kullanıyoruz" ifşaatı doğru olabilir mi? Çünkü Eau du
Sud'un kokusu başından sonuna kadar gayet doğal ve gerçekçi. Yapaylığın
rastlanmadığı bu eser, koku formlarının gerçek doğada aynen böyle bulunduğu
hissiyatını veriyor çoğu zaman. Yani bir natürmort tabloya bakmıyorum adeta
kolumun üzerime sıkılmış gerçek bir limon kokluyorum. E bir parfümden daha ne
beklenir ki?
Ne
mi beklenir? İnsanların ihtiyaçlarının sınırsız olduğunu söyleyen en temel
iktisat teorisine göre, hep bir şeyler daha fazla olsun istemez mi insan oğlu?
Koku güzelliği, rafinelik ve temsil ettiği tarzın en iyi örneklerinden birisi
olması dışında tek eksi yanı performansı. Kullanım sırasında fazla fazla
uygulamama rağmen fark edilirliği sınırlı oldu. Kalıcılığı da muhteşem değil ne
yazık ki. Tabii onun EDT olduğunu düşünürsek mucize beklemek haksızlık
olabilir. Yine de "bir parfüm sıkayım üç metre etraftaki herkesin burnunu
felç edeyim" kafasıyla parfüm kullanıyorsanız, Eau du Sud size uygun
olmayacaktır. Zaten bu kadar şık, aristokrat ve aklı başında bir parfüme
böylesi yakışmazdı.
Kimi
yerlerde erkek kullanımına uygun bulunurken, bazı kaynaklar uniseks olarak
sınıflandırmış. Bence erkek kullanımına daha yakın. Eğer otuz beş yaşını geçip
yolun yarısını devirdiyseniz, Eau Sauvage tarzı parfümleri seviyorsanız ama
Dior'un parfümü nasıl kuşa çevirdiğine üzülüyorsanız, işte size muhteşem bir
alternatif.
Bu
arada Eau du Sud, ünlülerin arasında da epey popülermiş. Ann Margaret, Goldie
Hawn, Loni Anderson, Nicole Kidman, Niki Taylor, Prince (Prince ve Eau du
Sud!), Steven Spielberg, Tina Turner gibi ünlülerin de kullandığı parfümmüş.
Luca
Turin'in kitabında fesleğen kolonyası olarak nitelenmiş ve beş üzerinden üç
puan verilmiş. İncelemeyi Tania hanım yapmış, Muhtemelen bay Turin'in puanı
daha yüksek olurdu.
Tam
bir ilkbahar-yaz parfümü. Soğuk kış mevsimine uyacağını sanmıyorum. Sıcak
günlerde ve güneşin teninize değdiği anlarda daha bir güzel ve tuzlu kokuyor.
Serin saatlerde ise tuzlu tarafı geri çekilip, neroli-vetiver tarafını
gösteriyor. Onun için tavsiyem sıcak günlerde kullanmanız. Yaz için şık bir
takım elbise kokusu olarak da kullanılabilir, hafta sonu gidilen golf kulübü
için de. Belli bir olgunluk, yaş,
kariyer ve birikim isteyen parfümlerden birisi diyeceğim sonra elitist
olacağım, varsın olayım. Yeni nesil ferah parfümlere hiç benzemiyor. Söylemedi
demeyiniz ve almadan önce muhakkak deneyiniz.
Not:
Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.
Koku
Güzelliği:10/8.5