13 Mayıs 2015 Çarşamba

Prada – Amber Pour Homme (2006)


Prada – Amber Pour Homme (2006)

Sanırım bu hikayeye Miuccia Prada ile başlamak isabetli olur. Ailesi deri ürünleri imalatı yaptığı halde o kendisine başka bir yol seçip, üniversitede siyaset bilimi okumaya karar verdiğinde, önündeki hayatın ona neler getireceğini kuşkusuz bilmiyordu. Politik kimliğinin komünistlere yakın olduğu söylenen Miuccia Prada, gençlik yıllarında aktif bir kişiydi. Üniversitede siyaset bilimi okumakla kalmayıp, doktorasını da vermişti. Ne de olsa 1970'li yıllar Avrupa'da ve dünyada sol ve komünizm özleminin depreştiği yıllardı.

Ailesinin deri ürünleri şirketinin başına geçmesi gerektiğinde tereddüt etmeden görevi kabul etti. O artık bir aktivist değil, 1990'lı yılların yeni ideolojisi haline gelen piyasa ekonomisinin hizmetindeydi Prada markasıyla. Bayan Miuccia, Prada'nın başına geçtikten sonra büyük başarılara imza attı ve ürün çeşitliliğini arttırdı. Prada'nın bugünkü küresel başarısının arkasında Miuccia Prada'nın büyük katkısı olduğu herkes tarafından ifade edilir.

2004 yılına gelindiğinde bayan Miuccia, Prada markasının güçlü parfümlere sahip olmasını ister ve bu eksikliği gidermek için aynı yıl Prada Amber (kadın) parfümünü piyasaya sürer. Daha sonrasında erkek versiyonu için çalışmalar başlar. Böylece 2006 yılında Prada'nın ilk erkek parfümü piyasa sürülür.


Amber Pour Homme'un iki yıllık çalışmanın ürünü olduğu söyleniyor. Prada, bu erkek parfümünden ilk aşamada yirmi milyon dolar civarında gelir beklemişti. İstedikleri rakamı yakaladılar mı bilinmez ama bayan Miuccia Prada'nın bu parfümün oluşturulma aşamasına aktif olarak katıldığını biliyoruz. Miuccia Prada, bizzat ilgilendiği Amber Pour Homme için parfümör Daniela Andrier ile anlaşmıştı. Bayan Miuccia'nın Amber Pour Homme oluşturulmadan önce parfümör Andrier'e "Biz Prada olarak öyle bir parfüm yapmanı istiyoruz ki, daha önce hiç öyle bir koku oluşturulmamış olsun. Hatta o Mars'tan bile gelebilir!" demesi az çok fikir verebilir bize. Oysa o günkü görüşmelerinde parfümör Andrier'in elinde sadece bir evrak çantası vardı ve muhtemelen kafası karışıktı. Andrier, yaratacağı erkek parfümünün Prada'nın ünlü kıyafetlerinin şıklığından, markanın tarihinden ve vizyonundan bazı enstantaneler barındırmasını düşünüyordu.

Parfümör Daniela Andrier'in söylediğine göre Amber Pour Homme'un oluşturulması sırasında kırk civarında element kullanmıştı. Parfümün fujer tarzında olmasını düşünüyordu. Bunun için de doğal sardunya ve kabe samanı (vetiver) kullanmıştı. Ayrıca amyl salycilate denilen yapay element de eklenmişti karışıma. Ek olarak yine bir sentetik olan Nirvanolide kullanmıştı üretim aşamasında. C8 ve C10 aldehitlerinden de bahsediyor Daniela Andrier. Büyük resimde ise parfümün "berber dükkanlarında kullanılan sabunlar" gibi kokmasını planlamıştı.

Derimsi süet ve temiz kokan berber dükkanlarını çağrıştırması düşünülen Amber Pour Homme'un açılışı yumuşak ve ferah sayılabilecek turunçgillerle gerçekleşiyor. Turunçgil derken mis gibi lezzetli portakal aklınıza gelmesin. Neroli, bergamot ve azıcık da portakal çiçeğinden oluştuğunu sandığım Amber Pour Homme'un başlangıcı yumuşak, temiz, gösterişsiz ve minimal gerçekleşiyor. Doğal ve ferah sayılabilecek başlangıç şık, janti ve hafiften züppe. Üst notaları gayet güzel. Orta kısma geçildiğinde aynı yumuşak ve sakin yapı devam ediyor. Bu sefer parfüme sabunsu karakter hakim oluyor. Bayan Andrier'in dediği gibi lüks sabunları çağrıştıran orta bölümde misk ve tozlu baharatlar var muhtemelen fakat baharatların verilişi gayet ferah ve sabunsu. Orta kısım ilginç ama pek bana göre değil. Sonlarda deri ortaya çıkıyor. Buradaki deri plastiğimsi değil daha ziyade süet hissiyatına sahip. Bu tür süet kokularını nedense pek sevemiyorum. Süet de diğer öğeler gibi yumuşak ve sabunsu verilmiş. İşte size Amber Pour Homme.


Görüleceği ve koklanacağı üzere karşımızda beyaz sabun gibi davranan bir arkadaş var. Misk notasının, orta kısımdan itibaren güçlüce destek verdiği sabunsuluk, parfüme damgasını vuruyor. Tabii buradaki sabunsuluk, pudralı efektine neden olmuyor neyse ki. Sanırım onun için sabunsu fujer diyebiliriz.

Amber Pour Homme, şüphesiz ki şık, olgun, karizmatik, steril, barışçıl ve mesafeli kokuyor. Bana zaman zaman yeni yıkanmış çarşafları ya da kuru temizlemecilere girdiğinizde burnunuza gelen kokuyu hatırlattı. Gerçi onun amacı berber dükkanı temizliğini verecek bir izlenim. Berber dükkanı demişken evet o kenarından da olsa fujer ama Brut, Old Spice, Rive Gauche veya Sartorial tarzına yakın değil. O, çok daha yumuşak huylu, süet etkili ve neredeyse erkeksi çiçeksi.

Amber Pour Homme'u bir renge benzet deseniz sanırım cevabı basit olacaktır: beyaz. Genç erkek kokusu olmayan, fazlaca tatlılık barındırmayan, temiz, zaman zaman yapaylık hissedilen ama tahammül sınırını zorlamayan başarılı sayılabilecek bir deneme. Peki niye böyle kem küm ediyorum da çok beğendiğimi söyleyemiyorum. Sanırım bu tarz sabunsu kokular pek ilgimi çekmiyor. Ayrıca son kısımdaki deri-süet kullanımını da beğenmedim. Uzun süreli kullanımda da sıkıcı olacağını düşünüyorum. Tarzları farklı olsa da Chrome'u da pek beğenmemiştim o sabunsuluk yüzünden. Tabii Chrome'un Amber Pour Homme'dan daha ferah ve neredeyse akuatik dostlarının tarzına yakın olduğunu belirtmeliyim. Amber Pour Homme hiç bir zaman akuatik ve sıcak yaz kokusu dolaylarında gezmiyor. Zaten süet teması buna pek izin vermeyebilir.


Evet bana hitap etmiyor fakat piyasada onlarca birbirinin aynı şeker bombası meyveli zıpırlardan ve Calone bozuntusu akuatiklerden daha ilginç, farklı bir kokuya sahip. Onun gerçekten bir karakteri ve size vereceği mesajı var. Bu anlamda onu başarılı buluyorum. Keşke bu tür özgün tasarımlar artsa parfüm sektöründe. Anlatması zor şekilde kendisine erkeksilik de katmasını bilen Amber Pour Homme, yirmi beş yaş üzeri, resmi giyinen plaza hippilerinin seveceği bir parfüme benziyor. Levent'teki camdan kafeslere benzeyen gökdelenlerde çalışan, yüksek maaşlı, iyi eğitimli, en az bir yabancı dil bilen beyaz yakalı dostlar, Amber Pour Homme sizi bekliyor. O, size müdürünüzden terfi aldırmaz belki ama ofis çalışanı hanımların beğenisini kazanacağınıza bire beş bahse girerim!

Peki Amber Pour Homme'u kimler kullanır? Banka hortumcusu iş adamları, holding ortakları, fon yöneticileri, Paper Moon müdavimleri, yeni zenginler, internet sitesini yüksek fiyata satan nerd'ler, Cem Uzan, Kenan İmirzalıoğlu, Leonardo DiCaprio, Adnan Hoca'nın erkek müritleri, ciks bekar doktorlar, zz'ler, babadan zengin tikiler, kolej bebeleri, eşleri botokslu çapkın sosyetik tipler, sanat koleksiyoncuları, kumarhane sahipleri, Mercedes'e değil de özellikle Audi'ye binen burjuvaziye mensup kişiler kullansa şaşırmam.

EDT formundaki Amber Pour Homme şaşırtıcı derecede performanslı geldi bana. Kalıcılığı gayet iyi, fark edilirliği 3-4 fıs kullanımda bile yeterli. Ferah bir parfüm olmamasına rağmen soğuk kış mevsimine de uymayacaktır bence. Serin ilkbahar ayları için ideal. Belki ılık sonbahar için de düşünülebilir. Ama çok sıcaklarda biraz rahatsız edici olabilir. Farklı platformlarda kokusunun reformülasyon geçirdiğinden ve eski koku güzelliğinin kalmadığından bahsediliyor. Bunu da küçük bir dedikodu olarak vermiş olayım.


Luca Turin, kitabında Amber Pour Homme’u odunsu amber olarak sınıflandırmış ve beş üzerinden iki puan vererek pek beğenmemiş.

Parfümün tasarımına yukarıda da belirttiğim üzere Daniela (Roche) Andrier imza atmış. Sektörde ses getiren parfümlere imza atan Andrier (Gucci Eau de Parfum, Rush For Men, Guerlain - Angelique Noire, Emporio Armani - He) Prada'nın neredeyse bütün parfümlerinin tasarımında bulunmuş.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

11 Mayıs 2015 Pazartesi

Montale – Aoud Lime


Montale – Aoud Lime

“Pakistan dağlarının değerli öd ağacı, Hindistan güllerinin ve İtalyan süsen (iris) çiçeğinin ferahlığı, alt notalarda amber, paçuli ve sandal ağacı ve hepsine birden safranın dokunuşu.” İşte size Aoud Lime'in resmi öyküsü.

İlginç niş parfüm evi Montale, birbiri ardına yeni parfümlerini piyasaya sunarken genellikle "Aoud" kelimesini kullanıyor. Öd temasına odaklandıklarını bildiğimiz Montale'in, bu serideki parfümleri çoğunlukla benzer karaktere sahip oluyor. Hatta isminde aoud olmayan parfümlerde bile Montale'e özgü o garip öd kullanımına rastlıyoruz. Bu kelime sanırım Pierre Montale’in imzası haline geldi.

Aoud Lime ismini duyduğumda ilk dikkatimi çeken Aoud değil de lime oldu. Bildiğiniz gibi lime bir çeşit limon ve genellikle ferah parfümlerin üst notalarında kullanılıyor. Biraz buruk ve ekşi limona benzetebileceğimiz lime (misket limonu) meyvesinin öd ile birlikte kullanılacağı izlenimi veriyordu Aoud Lime. Tabii bu iki farklı dünyaya ait nota (lime ve öd) nasıl birliktelik oluşturmuş merak etmedim değil. Böylece diğer Montale'leri bir kenara bırakarak, önceliği Aoud Lime'a verdim.


Parfümün başlangıcı çok keskin, yoğun hatta saldırgan. Üst notalarda gül çok etkin ve adeta tek söz sahibi. Biraz gül sularını ya da yağlarını andıran başlangıcı başka notaya izin vermiyor. Doğal sayılabilecek giriş kısmı, Arap tarzı ağır gül kokularını sevenler için bulunmaz fırsat. İlerleyen dakikalarda gülün hakimiyeti devam ediyor. Farklı olarak öd ve safran devreye giriyor. Diğer Montale'lerdeki gibi kimyasal-hastane gibi kokan öd yapay ve zorlayıcı. Oldukça sert verilen ödü kabul edebilmek kolay değil. Orta kısmı kendime yakın bulamadım. Geleyim son kısma. Alt notalarda gülün ve ödün etkisi biraz azalıyor ve gerilerden kuru paçuli geliyor. Üst ve orta kısımdaki tatlılık sonlarda azalıyor. Son zamanlarda paçuli kokularına karşı ilgim sürekli artıyor. Bunun etkisiyle mi bilemiyorum ama kapanıştaki paçuliyi beğendim. Böylece de tenden ayrılıyor.

Aoud Lime, Montale'in "Around the Aoud" serisine ait ve ismindeki öd temasını parfümün son kısmına kadar kullanıyor. Başlangıçtaki gül suyu efektine sahip gül, kocaman, kırmızı bir gülü kokluyormuşçasına sizi şaşırtıyor. Evet bizim kültürümüzde çoğu kişinin "gül kokulu hacı yağı" olarak niteleyebileceği üst notalar bence farklı değil ama yine de bir Fransız ya da İtalya'nın iç dünyasında şimşekler çaktırabilecek kadar gerçekçi ve egzotik. Saf gül esansı koklamadım ama muhtemelen Aoud Lime'in başlangıcına benzerdir. Üst notalar sınıfı geçiyor bence. Orta notalar biraz problemli. Bu kısımdaki küflü-koyu ve odunsu sayılabilecek öd yapısı, başlangıçtaki doğallığı ve naifliği alıp götürüyor. Karakteristik Montale öd kullanımı, orta bölümde sizi selamlıyor. Sevmesi ve üzerinizde taşıması zor orta notalarla etraftan güzel tepkiler alabilmeniz zor görünüyor. Sonlarda, orta kısma göre nispeten yumuşayan kokusu, paçuliyle hoş bir sürpriz yapıyor. Kuru paçuli, parfümün genel karakteriyle uyumlu verilmiş.

Aoud Lime'de ilgimi çeken şey yine ismi oluyor. Parfümü kullanım aşamasında ismindeki lime meyvesine rastlamadım. Zaten Aoud Lime, asla ferah ve limonsu bir kokuya sahip değil. Gayet kasvetli, çoğu zaman karanlık, gotik, ruhani, tozlu, zorlayıcı yapıda. Ne başlangıcında ne orta kısmında ne de sonlarda misket limonundan kaynaklanan ferahlık yok. O tam anlamıyla bir gül-öd-safran kokusu. Ana aks bu üçlünün üzerine oturtulmuş. Güçlü, olgun, dolgun ve şişesine sığmayıp, etrafa taşmak isteyen bir gül-öd aromasına sahip.


Üst ve orta kısımda şekerli olmadan tatlılık verilmiş. Aoud Lime hem yeni nesil öd temalı parfümlere yakın hem de garip şekilde eskileri çağrıştırıyor. Bu haliyle sağlam rakiplere sahip. Dior'un Oud İspahan'ı, bay Kurkdjian'ın öd denemeleri, Bond No.9’nın ödleri, By Kilian'ın Incense Oud ve Amber Oud'u, L’Artisan'ın Al Oudh'u ve diğerleri. Aoud Lime'in işi zor ama imkansız değil. Genel olarak ilgi gören Montale'lerden birisi Aoud Lime. Bence kullanılabilir Montale'lerden. Yine de günlük kullanım için ya da çarşı pazar gezmelerinde pek uygun olmayabilir. Biraz tematik ve umursamaz tavrı, onu kolay kullanılabilir olmaktan uzaklaştırıyor. Yine de fena deneme değil. Kokusuna göz atmanızı tavsiye ederim.

Aoud Lime'ın EDP konsantrasyonuna sahip olduğunu belirteyim. Yine oldukça saldırgan bir Montale kokusuyla karşı karşıyayız. İlk kullandığım gün hata ederek 3-4 fıs uyguladım ve fazlasıyla boğucu oldu. Hem kendim hem de etrafım rahatsız olmasın diyenlerdenseniz daha az ve kontrollü uygulamanızı öneririm. Son zamanlarda denediğim en güçlü parfümlerden birisi. Kalıcılığı gayet iyi. Sonbahar-kış mevsimlerinde kullanmanızı tavsiye ederim. Sıcak yaz günlerinde çok iyi sonuçlar vereceğini sanmıyorum. Genç arkadaşlardan ziyade yirmi beş hatta otuz yaş üzeri arkadaşlara önerebilirim.

Bahsetmem gereken son durum ise parfümü kadınların mı erkeklerin mi kullanabileceği. Yoğun gül, parfüme kadınsı nüanslar aşılıyor. Sert öd ağacı ise erkek tarafına çekiyor kokuyu. Bence her iki cins de kullanabilir. Kadınların erkeksi, erkeklerin de kadınsı bulabileceği Aoud Lime, gerçekten de bir tuhaf.


Parfümün tasarımını tabii ki Pierre Montale yapmış.

Koku Güzelliği:10/6.5

8 Mayıs 2015 Cuma

Nicolai Parfumeur Createur - Musc Monoi (2014)


Nicolai Parfumeur Createur - Musc Monoi (2014)

Çok sıcak yaz günlerinin, kavurucu Akdeniz güneşinin kurtarıcısıdır güneş kremleri. Son yıllarda giderek artan koruma faktörlü güneş kremleri, özellikle beyaz tenli kişilerde cilt kanserini önleme anlamında faydalı oldukları söylenebilir. Deniz kenarında, özellikle öğle saatlerinde plajı hep bir güneş kremi kokusu kaplar. Hani egzotik kokulara sahip, kremsi ve biraz yağlı kokan ve neredeyse lezzetli diyebileceğim o güneş kremleri vardır ya. İşte onların muhtemelen en eskisi ve ünlüsüdür Ambre Solaire.

Üretiminin 1930'lu yıllarda başladığı söylenen ünlü Ambre Solaire güneşten koruyucu kremlerin artık bir sürü farklı çeşidi bulunuyor. Başka markalar tarafından da benzerleri yapılan Ambre Solaire'in güneş kremleri hala dünyanın en popüler ürünlerinden birisi. Ve bu güneş kreminin o müthiş kokusu bazen parfümlere ilham verir. O tropik kokusu muhtemelen herkese deniz kıyılarını hatırlattığı için Ambre Solaire'i andıran parfümler genellikle yaz için uygun olurlar. Estee Lauder'in Bronze Goddess serisinin de kokusunun güneş kremlerine benzediği çokça söylenir.

2014 yılında, niş parfüm üreticisi Nicolai Parfumeur Createur (eski ismi Parfums de Nicolai) yeni parfümünün ilhamını ünlü Ambre Solaire güneş kreminden almış. Musc Monoi için bizzat bayan Nicolai şunları söylemiş: "Uzun zamandır Ambre Solaire'in kokusuna aşıktım ve bir gün onun kokusunu çağrıştıran parfüm yaratmak istedim. Amacım şuydu: Güzel bir yaz gününün sonunda sıcak tenin nefis şehvetli kokusu gibi bir parfüm."


Musc Monoi'nin, benzyl salicylate ile ylang ylang çiçeğinin birleşimi ile oluşturulduğu bilgisi mevcut. Benzyl salicylate'in şampuanlar, saç bakım ürünleri, temizlik ürünleri, makyaj malzemeleri gibi çok farklı alanlarda kullanıldığı biliniyor. Bu aromanın parfümlere tatlı çiçeksi koku verdiği söyleniyor. Bakalım Musc Monoi'de durum nasıl.

Parfümün açılışı tatlı, kadınsı beyaz çiçeklerle gerçekleşiyor. Yasemin ve parfüme ismini veren gardenya (monoi yağı) ferah olarak verilmiş. Üst notalar tanıdık, çiçeksi, kremsi ve tatlı. Başlangıcını çok sevdiğimi söyleyemem. Orta kısımda beyaz kremsi çiçeklerin hakimiyeti devam ediyor. Başlangıcıyla aynı karakterde devam eden orta bölümde ekstra olarak hindistan cevizi var. Neyse ki hindistan cevizini severim ve orta notalarını kendime yakın buluyorum. Son kısımda misk daha etkili. Biraz da odunsu notalar mevcut ama gayet yumuşak. Alt notalarda epey zayıflıyor kokusu. Kapanışı için eh işte diyebilirim.

Musc Monoi, tatlımsı hatta hafiften şekerli yapısıyla modern, ferah-tropikal beyaz çiçek parfümü gibi görünüyor. Yasemin, ylang ylang, gardenya ve diğer kremsi çiçeklerle hindistan cevizinin buluşmasından ağız sulandırıcı koku çıkmaması mümkün mü? Lezzetli ve egzotik kokteyl hissiyatı veren Musc Monoi, yumuşacık yapısıyla, gerçek bir plaj kokusu olarak düşünülebilir.


Gerçekten de bu parfüm, güneş kremlerine benziyor. Misk, hindistan cevizi ve kremsi beyaz çiçekler benzersiz kompozisyon oluşturmasa da herkesin kolayca sevebileceği ve giyebileceği yapıya sahip. Muhteşem bir parfüm mü? Değil. Yüksek kaliteli mi? Pek sayılmaz.

Musc Monoi, zaman zaman bazı kadın deodorantlarını andırıyor. Azıcık da Montale'in Intense Tiare’sini çağrıştırıyor. Zaten anladığım kadarıyla bu tür tropikal çiçeklerin ve kremsi beyaz çiçeklerin parfümünü yapmak biraz riskli. Çünkü kokusu ucuz deodorantlara veya vasat market parfümlerine benzeyebiliyor. Niş marka da yapsa sanırım zihinlerde bu tür ön yargılar mevcut. Açıkçası Musc Monoi'yi çok sevdiğimi söyleyemem. Muhtemelen bir kadında çok daha ilginç ve cazibeli duracaktır. Kadın kullanımına yakın olduğunu düşünüyorum.

EDT konsantrasyonundaki Musc Monoi'nin fark edilirliği çok yüksek değil. Ara ara size kendisini hissettiriyor hiç beklemediğiniz anlarda. Kalıcılığı bir EDT'ye göre iyi. Günlük kullanım için çok uygun, basit, canlı ve eğlenceli kokusunu, bu tür parfümleri seviyorsanız denemenizi öneririm. İlkbahar-yaz aylarında kullanmak iyi sonuçlar verecektir.


Parfümün tasarımını, markanın sahibi Patricia de Nicolai yapmış.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6.5

5 Mayıs 2015 Salı

Guerlain – Idylle (2009)


Guerlain – Idylle (2009)

"Her parfüm farklı ülkelerde farklı algılanabilir. Idylle, Rusya'da şaşırtıcı bir başarı yakaladı. Zaten Shalimar hala Fransa'nın en çok satan on parfümünden birisi. Idylle ise bizim dünya çapındaki en güçlü parfümümüz. Shalimar ve Idylle, müthiş başarılı parfümlerimiz."

Bir söyleşisinde Guerlain'in baş parfümörü Thierry Wasser'in cümleleri olarak karşıma çıktı yukarıdaki satırlar. Şüphesiz ki Guerlain'in gösterişli tarihinde şahane kadın parfümleri mevcut. Koku dünyasının mihenk taşı gibi hala yerinde duran bu ikonik parfümler, kolay kolay unutulacağa benzemiyor. Baksanıza Shalimar hala Fransa'nın ve muhtemelen dünyanın en çok tercih edilen kadın parfümlerinden birisi.

Her ticari marka bir yerden sonra geleceğe bakmak zorunda. Geçmişin başarılı servetini tüketmek çok kolay. Sanırım Guerlain'da kendisini 21. yüzyılın dünyasına hazırlıyor. Yeni parfümleriyle ve farklı koku formlarıyla sektörde güçlü rakipleriyle her zaman kolaylıkla rekabet edebileceklerinin öz güveni içerisindeler. 2009 yılında bu yönde iddialı adımlarını attılar ve ortaya Idylle çıktı.


Söz konusu Guerlain gibi müthiş kadın parfümlerine imza atmış bir marka olunca, gözlerin yeni parfümleri Idylle'e çevrilmemesi beklenemezdi. Markanın yeni nesil parfümlerini temsil eden Idylle, büyük kampanyalar ile görücüye çıktı. Idylle kelimesinin saf-temiz bir aşk/sevgiyi temsil etmesi, kokusunun romantik mi olacağı sorularını akla getirmişti. Benim açımdan aklımdaki sorular büyük oranda cevaplandı. Bakalım Idylle'in içimdeki yansımalarına.

Kendi sitelerinde çiçeksi şipre olarak sınıflandırılmış Idylle'i üzerime sıktığımda beni çiçeklerin coşkusu karşılıyor. Harika bahar çiçekleri adeta mutluluk aşılıyor ruhunuza. Beyaz çiçekler, sarı çiçekler ve diğerleri geçit töreni gibi burnunuzun önünden geçip gidiyor. Ferah ve canlı üst notalar enfes. Orta kısımda beyaz çiçeklerin etkisi devam ediyor. Bu kısımda tatlılık artıyor. Başlangıcıyla en büyük farkı neredeyse akuatik-ozonik hale gelen yapısı. Hafiften yapaylık barındıran orta kısım hala ferah ama durağan ve sabunsu/pudralı. Gül, orta bölümde daha fazla rol alıyor ama yüksek kaliteli değil. Çok farklı olmayan orta bölüm için eh işte denebilir. Son kısımda ana yapı değişmiyor. Kadınsı beyaz çiçekler etkin. Pek sevmediğim şekilde kullanılmış paçuli benim için rahatsız edici. Misk böylesine çiçeksi bir parfümün kapanışında olmazsa olmazlardandır. Alt notalarda misk paçuliye ve sabunsu beyaz çiçeklere eşlik ediyor. Sonları da hiç bana göre değil.

Idylle, tam ve her şeyiyle kadın parfümü. Daha ilk saniyelerdeki çiçeksi patlama onun amacı hakkında ip ucu veriyor bize. Yasemin, zambak, leylak, gül, şakayık ve eminim ki ylang ylang. Hangi çiçeği ararsanız onun bir yerlerinde bulabilirsiniz. Başlangıcı gerçekten harika ve şiirsel. İnsana yaşam sevgisi aşılayan başlangıç, uzak ara parfümün en sevdiğim yeri oldu. Orta kısımda devreye giren şipre karakter ne yazık ki iyi sonuç vermiyor. Bu andan itibaren sıradan meyveli-çiçeksi kadın parfümüne dönüşüyor. Açıkçası oldukça şaşırdım bu negatif değişime. Örneğine yüzlerce kadın parfümünde ve deodorantında rastlayabileceğimiz sabunsu beyaz çiçekler Guerlain'in ismine ve tarihine yakışmayacak kadar vasat ve sıkıcı. Sonlarında ise koku çok zayıflıyor ve neredeyse hissedemez oluyorsunuz. Gerçi hissetseniz de sonuç pek olumlu olmuyor.

Idylle, dişi tarafını fazlasıyla öne çıkaran, tatlı, çiçeksi ve meyveli bir kombinasyon. Beyaz çiçekler, gül, kırmızı meyveler ekseninde denebilir. Genel olarak düz çizgide ilerliyor. Büyük değişimler yaşamıyor. Sürpriz yapmıyor ve sizi şaşırtmıyor. Standart piyasa kadın parfümü nasıl kokarsa aşağı yukarı böyle kokuyor. En üzücü tarafıysa kalite anlamında vasatın üzerine çıkamıyor.


Bilemiyorum belki de bu tür kadın parfümlerini sevmiyorumdur. Evet olabilir ama Guerlain gibi markanın, son yıllarda en fazla bel bağladığı parfümünün Idylle olması bence işin acı kısmı. Beğenmediğiniz parfümler hakkında ne bir şey söylemek ne de bir şey yazmak içinizden gelmez ya. İşte aynen o durumdayım. Eğer çiçeksi meyveli kadın parfümlerini seviyorsanız şans verin kendisine. Belki sizin aranız daha iyi olur Idylle ile.

Parfümün tasarımını ünlü isim Thierry Wasser yapmış. Benim kullandığım EDT olanıydı. Umarım EDP'si çok daha ilginç ve güzeldir. Parfümün şişesini ünlü tasarımcı Ora Ito’nun, altın korse giymiş bir kadının kıvrımlarından esinlenerek yarattığı söyleniyor. Kalıcılığı idare eder. Fark edilirliği başları dışında düşük. Ferah yapısından dolayı ilkbahar-yaz kullanımına biraz daha yakın. Günlük kullanım için gayet uygun bir arkadaş.

Koku Güzelliği:10/5.5