Serge Lutens –
Chergui (2001)
Üzerinde
Djellabah olan orta yaşlı Berberi, yavaş adımlarla yürüyor. Doğudan esen
rüzgarla savrulan kırmızı çöl kumlarına alışık olduğu belli. Nasıl alışık
olmasın ki. Berberiler, yüzyıllardır Mağrip coğrafyasının değişmez üyeleri.
Kimileri Berberileri, Kuzey Afrika Araplarının ataları olarak tanımlıyor. Onlar
çölün, Akdeniz'e ve uçsuz bucaksız okyanusa uzak Atlas Dağlarının kenarlarında
yaşıyorlar. Evleri, hayatları, aileleri, geçim kaynakları her şeyleri çöl.
Ve
bir adam. Fransız. Moda endüstrisinin kalbinde, Paris'te çalışıyor ve yaşıyor
ama aklı hep Kuzey Afrika'da, Fas'ta, Hispanik Mağribilerde, Arap kültüründe.
Kendisini "mistik" olarak gören, 1974 yılında Marakeş'ten ev alacak
kadar kendisini bu coğrafyaya yakın bulan ve evinin her detayıyla kendisi
ilgilenen bir adam. Her ne kadar yaptığı evde oturamasa da artık onun evi ve geniş
bahçesindeki rengarenk çiçekleri turistlerin uğrak yeri haline gelmiş durumda.
Maestro
Serge Lutens, Fas kültürüne ve genelinde Arap mistisizmine meraklı ve ilgili.
Fas'ın muhtemelen en egzotik şehri Marakeş'teki evine sık sık gidip kaldığını
biliyoruz. Sanmayın ki Marakeş sadece Jmaa El-Fna Meydanındaki, falcılar,
yılan oynatıcıları, büyücüler, diş satıcıları, kınacılar, hikaye anlatıcıları,
geleneksel kıyafetli sucular, şerbetçiler, maymun gezdirenler, dansçılar,
soytarılar, portakal suyu satıcıları, kuru yemişçiler, faytonlar, turistlerden
ibaret değil. Evet kuskus Fas'ın neredeyse resmi yemeği ama ya rüzgarları?
Fas
coğrafyasının genellikle dağlık olduğu ve ikliminde buna mukabil sert geçtiği
söylenebilir. Akdeniz ve Okyanus kıyısındaki şehirlerin daha yumuşak ve ılıman
iklime sahip olduğunu tahmin etmek zor değil. Fas'ta genellikle bahar aylarında
esen ve güneydoğu yönlü rüzgarın ismi size oldukça tanıdık gelecek. Evet doğru
tahmin ettiniz, bu rüzgarın adı Chergui.
Türkçe
karşılığı olarak "Doğulu, doğudan gelen" anlamına geldiğini
öğreniyoruz Chergui rüzgarının. Tabii bu rüzgarın Fas'a özgü olarak Atlas Dağlarından estiği ve sıcak çöl havasını ve kumlarını ülkenin içlerine ve
kıyılarına taşıdığı söylenebilir. Bu tropikal rüzgar, geçtiği yerlerdeki havayı
kurutan ve rutubeti azaltan yapısı ile Sahra Çölü'nün etkilerini Mağrip
halklarına ve Berberi aşiretlerine cömertçe sunuyor.
Fas'a
anlaşılması güç duygularla bağlı Serge Lutens'in, parfümüne bir çöl rüzgarı
olan Chergui ismini vermesinin anlaşılamayacak tarafı yok bence. Bu makul isim,
niş parfüm sektörünün en ilginç ve başarılı kokularından birisinin de doğmasına
tanıklık etti. Sürekli yeni parfümlerle genişleyen Serge Lutens koleksiyonunun
belki de en sevilen ve en çok satılan parfümlerinden olmayı başardı Chergui.
Kimlerine göre Lutens'in parlayan yıldızı, kimilerine göre başyapıt, kimilerine
göre fazlasıyla abartılan oryantal. Yıllar önce kullandığım Chergui'yi çok
sevmiş ve onu kendime yakın bulmuştum. Bakalım aradan geçen yıllar duygu
dünyamda nasıl değişikliklere yol açmış.
Chergui,
kendi sitelerinde "Fouets de Velours" serisine ait olarak sunulmuş.
Parfümün açılışı oldukça tatlı ve koyu aromayla gerçekleşiyor. Kurutulmuş
meyveler, şekerli reçineler, karanlık tütsü ya da amber. Çok dolgun, zengin,
derin ve baş döndürücü. Chergui, ilk saniyelerde beni fena çarpıyor, kafamı
karıştırıyor. Üst notaları harika Chergui'nin. Orta kısımda karanlık ve derin
yapı devam ediyor. Ekstradan koyu, sıcak ve tatlı baharatlar ekleniyor
kompozisyona. Kakule, küçük hindistan cevizi, karanfil, tarçın ve kim bilir
başka hangi baharatlar. Orta bölümde tatlımsı tütün ve kremsi vanilya da
etkili. Hatta hafiften kremsi vanilyaya hindistan cevizinin bile eşlik ettiğini
düşüneceğim. Hatta deri bile var. Anlatması zor orta kısım da başlangıcı gibi
nefis. Son bölümde tatlılık azalıyor. Yumuşak odunsu notalar ve sandal ağacı
ortaya çıkıyor. Baharatlar sakinleşiyor. Sükunet artıyor. Aynı bir sufi gibi
mütevazi. Alt notaları harika olmasa da gayet kabul edilebilir.
Yine
aynı soruyu sorayım. Chergui nedir? Abuk bir soru mu oldu? Evet o bir parfüm
buna kuşku yok. Sadece o kadar mı? Chergui'yi ve geri planındaki etkileşimi,
ilham kaynaklarını, binlerce yıllık Berberi geleneklerini, on binlerce yıldır
esen çöl rüzgarlarını, Mağribilerin çadırlarının içinde yaktıkları baharatlı
tütsüleri, Arap milliyetçiliğini, sandal ağacı kokan buhurdanlıkları, Fransız
sömürgeciliğini, kurutulmuş hurmayı, Fas'taki Yahudileri, kızılcık şuruplarını,
monarşik demokrasiyi, yörede çoğu kişinin çiğnediği haşhaşı, Arabistanlı Lawrence'ı,
vanilyalı nargileyi, Maliki mezhebini, bölgenin en sevilen içeceği naneli çayı,
Medina Çarşısını, gül reçelini ve aklınıza gelecek diğer onlarca imgeyi arka
arkaya ekleyin. İşte Chergui, az çok böyle bir karışımın sonucu bana göre.
Teknik
olarak onun baharatları merkeze aldığını söyleyebilirim. Evet, o tenimde tam ve
her şeyiyle baharat kokusuna dönüştü. Egzotik ve gizemli sıcak baharatlar
oldukça tatlı hatta bazen şekerli hissi uyandıracak şekilde verilmiş. Gerçi bu
tatlılığa Serge Lutens severler alışık. Parfümün genelinde karanlık ve koyu
yapının ağır bastığı söylenebilir. Evet o açık, parlak ve şeffaf değil hiçbir
zaman. 1-2 defa kolunuza sıkıp, onu değerlendirmeye kalkarsanız, hata
edersiniz. Onu uzun uzun kullanmanız, kokusunun içine girmeniz ve sizi alıp
götürmesine izin vermeniz gerekiyor. Klişe ön yargılarla Chergui'ye
yaklaşırsanız muhtemelen o da sizi ciddiye almayacaktır.
Chergui'nin
bende uyandırdığı hissiyat genel olarak şöyle: Karanlık baharatların cümbüşü, kurutulmuş
meyveler, şekerli reçine, lezzetli tütsü, hindistan cevizli vanilya, tatlı
dumansı pipo tütünü, ağdalı amber ve deri. Kokusu şüphe yok ki mistik,
transandantal ve derin. Başlangıcı yoğun, dolgun ve sarhoş edici/keyif verici
bir uyuşturucu gibi burun sinirlerinize, oradan da beynin koku ile ilgili
bölgesine çarpıcı şekilde nüfuz ediyor. Kimi eleştirmenlerin kokusunun tek düze
olduğunu söylemelerini önemsiyorum ve haklı buluyorum. Bu noktada kendimle
çelişiyor olabilir miyim? Hem parfümün derin olduğunu söyleyip hem de düz
çizgide ilerlediğine hak vermek ne anlama geliyor? Aslında iki durum da doğru.
Koku derin çünkü sizi bu dünyadan ya da yaşadığınız "an"dan alıp
başka bir duygu evrenine taşıyor. Ve aklıma hemen daha önceki Chergui yazımdaki
şu cümleler geliyor:
"Chergui,
şimdiye kadar denediğim ya da kullandığım en etkileyici eserlerden birisi. Şiir
gibi adeta. Anlat anlat bitmez. Lüks, müthiş derin, zengin, konforlu, egzotik,
biraz da gizemli bir şaheser. Sanki Beethoven bestesini dinliyorum. Ya da
Caravaggio tablosuna bakıyorum. İnsanı kendinden geçiren cazibesi var. Bir koku
nasıl olur da insanları böylesine etkileyebilir. Gerçekten şaşkınım. Chergui,
parfümden daha öte bir şey. Sizi Fas’ın serin ve egzotik gecelerine götürüyor
adeta. Oradan alıp Mısır Çarşısındaki baharatçılara davet ediyor. Daha sonra da
Ankara’daki Hacı Bayram Camisinin önünde hacı yağları satan dükkanların içine.
Chergui parfümden çok bir astral seyahat aracı sanki."
Yukarıdaki
düşüncelerimde hala ısrarcıyım. Ek olarak ise çok değerli bir parfüm sever
arkadaşımın Chergui'yi namaz kıldığı seccadeye uyguladığını söylemesi ve günde
beş defa her secdede Chergui'yi koklaması harika bir düşünce. Chergui'nin
gizemli ve uhrevi kokusu, Allah ile kul arasındaki o sihirli ibadete çok daha
mutlu edici bir boyut katacaktır. Somut olarak bu dünyaya ait olmadığını
düşündüğüm bir parfümün, ruhani, soyut ve mana evreni ile aramızda küçücük de
olsa köprü vazifesi görmesi muhtemeldir ki Serge Lutens'in de amaçlarındandı.
Bir Nakşibendi sofisinin, bir Nur talebesinin, bir Mevlevi şeyhinin, bir Kadiri
müridinin, dünyadan elini eteğini çekip kendisini sadece Allah'a adamış bir
kulun, mürşid-i kamilini arayan "yol"unu kaybetmiş bir ruhun,
Tasavvuf ehlinin, Ali'ye ağlayan Şiilerin Chergui'de kendilerinden bir parça
bulacaklarını düşünüyorum.
Chergui,
Luca Turin'in kitabında kendisine yer bulmuş. Tütünlü oryantal olarak
sınıflandırılmış ve beş üzerinden dört puan verilmiş. Parfüm hakkındaki
incelemeyi Tania hanım yapmış.
Eau
de parfum (EDP) konsantrasyonuna sahip. Kalıcılığı gayet iyi. Farkedilirliği
başlarda yüksek. Kimi yorumcular zayıf yapısından bahsetmiş. Bence hiç de o
kadar zayıf değil. Makul oranlarda (3-4 fıs) uyguladığım Chergui gün içinde
kendisini ara ara bana gösterdi. İyi ki fazla saldırgan değil. Çünkü o zaman
Chergui'nin büyüsü bozulabilirdi. Bu haliyle daha kişiye özel bir parfüm
olduğunu kanıtlıyor. Tam bir kış kokusu. Havanın buz gibi olduğu kış
mevsiminde, Chergui'nin içinizi ve ruhunuzu ısıtacağına eminim. Uniseks olarak
sunulsa da erkek kullanımına bir parça yakın buldum. Ama kimileri de onu
kadınsı bulmuş. Sanırım nereden bakıldığına bağlı bu tarz nitelemeler. Hem
kadınlar hem de erkekler kullanabilir diyerek noktayı koyayım.
Kokusunun
tasarımına, Serge Lutens'in gediklisi Christopher Sheldrake imza atmış.
Koku
Güzelliği:10/9