Sana bu vahşeti yapanlar insansa, ben insanlıktan istifa ediyorum.
15 Şubat 2015 Pazar
12 Şubat 2015 Perşembe
Yves Saint Laurent – La Nuit de L’Homme (2009)
Yves Saint
Laurent – La Nuit de L’Homme (2009)
Boynuz
kulağı mı geçer diyelim yoksa abisinden daha başarılı kardeş durumu mu diyelim
bilemiyorum. Yves Saint Laurent, 2006 yılında piyasaya sürdüğü L'Homme ile yeni
nesil, bol tatlı kokular evrenine güçlü bir giriş yapmıştı. Bu kulvarda
rakipleri ile çarpışacak olan L'Homme serisine kısa süre içinde yeni parfümler
eklendi. 2015 yılı şubat ayı itibariyle ondan fazla flanker'ı çıkmış durumda.
Ve bu seride en az L'Homme kadar ilgi gören hatta onun daha önüne geçen bir
parfüm 2009 yılında dünyaya geldi. Adeta abisinin tahtını salladı bu parfüm.
La
Nuit de L'Homme, ismindeki karanlık-siyah vurgusu ile abisi L'Homme'un akşam ve
özel günlerde kullanılabilecek benzeri olduğu izlenimi veriyordu bana. Aslında L'Homme
ile La Nuit de L'Homme arasında benzerlikler var dikkatli koklandığında. Fakat
La Nuit de L'Homme, büyük başarı kazandı devam parfümü olarak. Adeta asıl
parfümün önüne geçti. İnsanlar onu çok sevdiler ve kısa sürede markanın en çok
satan erkek parfümlerinden birisi oldu. Sadece markanın değil, küresel anlamda da
oldukça önemli iş yaptı La Nuit de L'Homme.
La
Nuit de L'Homme'un başarısının sebebini parfümü üzerinize ilk sıktığınız andan
itibaren anlıyorsunuz. Kendi sitelerinde lavanta, kumarin (coumarin), sedir ve
karabiber notaları üzerine temellendirildiği belirtilen parfümümüz, hem çok
tanıdık geliyor, hem de garip şekilde size kendisini sevdiriyor. Kalbinizi
beklemediğiniz yerden çalmasını biliyor adeta.
İlk
çıktığı zamanlarda kullanıp, pek iyi şeyler hissetmediğim La Nuit de L'Homme'u,
aradan geçen yılların ardından tekrardan teste tabii tutmak istedim. Kendi
sitelerinde ferah oryantal olarak sınıflandırılmış. Parfümün tanıtımını
"şıklık, cazibe, gizem" kavramları ile yapmışlar. Üzerime sıktığımda
karşıma tatlımsı meyveler (vişne, kuru erik veya turunçgiller) çıkıyor. Oldukça
tatlı verilmiş meyvelere kremsilik de eşlik ediyor. Üst notaları enerjik,
hareketli, canlı ve genel beğeniye uygun. Yüksek kaliteli olmasa da beğendim
başlangıcını. Orta kısımda meyveler hala etkili. Farklı olarak baharatlar
ortaya çıkıyor. Koku, bu andan itibaren baharatların egemenliğine giriyor.
Kakule, tarçın ve biberin başrolde olduğu söylenebilir. Oldukça tatlı yumuşak
baharatlara modern bir lavanta da eşlik ediyor. Orta notaları, meyveler ile birleşen
baharatların marifetiyle lezzetli ve sevilesi. Ne yalan söyleyeyim orta kısmını
da beğendim. Geleyim sonlara. Belki de gelmesem daha iyi olur. Alt notalarda yumuşak
odunsu notalar ortaya çıkıveriyor. Yapay sedir ağacı, hem kremsi hem de vetiver
destekli. Fakat en sevmediğim tarzda verilmiş buradaki sedir ağacı. Son kısım
durağan, sıkıcı ve sıradan.
La
Nuit de L'Homme, herkesin sevebileceği, popüler olabilecek şekilde kurgulanmış.
Modern ve canlı meyvelere eklenen tatlı baharatlar bence iyi sonuç vermiş.
Tabii kalite hissiyatının yüksek olduğunu söyleyemem. E şimdi Yves Saint
Laurent gibi büyük kitlelere hitap eden bir marka, çok satmak adına kaliteden ödün
vermek durumunda kalabilir. Sanırım onların yaşadığı da bu. Hele ki alt
notalarda artan yapaylık, ortalama üzeri kullanıcıları oldukça sıkıntıya sokacaktır.
Tamam bir niş kalitesi beklemiyoruz ama çok daha özenilmiş bir kompozisyon
beklemek hakkımız değil mi?
Zaman
zaman şekerli denebilecek, abisi L'Homme'dan daha karanlık ve koyu fakat ondan
koku güzelliği anlamında daha başarılı bir arkadaş La Nuit de L'Homme. 15-30
yaş grubunu ve fazla deneyimi olmayan, kokusuyla herkesten övgü almak isteyen
erkekleri hedefliyor sanki. Tam bir ortam veya ofis kokusu. Belki de kız arkadaşınızla
buluşmalarınızın en değişmez öğesi olacaktır ve size eşlik edecektir. Bu
parfümü deneyip de nefret edecek kişi azdır. Fakat çok özgün, farklı ve ilginç
de bir tarafı olmadığını da kabul etmek gerekiyor.
Evet
o hiçbir zaman müthiş bir klasik ya da kült kokulardan olmayacak. Çünkü fazlaca
benzeri var diğer markalarda. Hatta uzun süreli kullanımlarda sıkıcı bile olacağını
düşünüyorum. Eğer Spicebomb, CK One Shock, Versace - Eros, Bulgari Man'dan
birisi elinizde varsa, La Nuit de L'Homme almanıza gerek yok bence.
Günümüzün
modern, tatlı, baharatlı oryantalleri arasında kendisine yer edinen La Nuit de
L'Homme, benim için "eh işte" kokulardan birisi oldu. Evet bir
taraftan koku cezbedici ama vasatlık sınırındaki kalitesi can sıkıcı. Bu iki
duyguyu size aynı anda yaşatabilecek kaç parfüm vardır ki? Tabii benim sevip
sevmememin pek önemi yok. Onu onbinlerce insan sevmiş ve kullanıyor. Tabii bu
durum onu kullandığınızda başkalarıyla pişti olma riskini de içinde
barındırıyor.
Parfümün
tasarımcıları olarak üç isim görünüyor. Anne Flipo, Pierre Wargnye ve Dominique
Ropion üçlüsü kokusuna imza atmış. EDT formundaki kokusunun kalıcılığı ve
farkedilirliği tenimde yüksek olmadı. Sonbahar-kış mevsimlerinde kullanmak
gerekebilir.
Koku
Güzelliği:10/6.5
9 Şubat 2015 Pazartesi
Parfums MDCI – Invasion Barbare (2005)
Parfums MDCI –
Invasion Barbare (2005)
Kelime
anlamı olarak kırıcı, kaba, vahşi, yabani ve ilkel anlamlarına gelen
"barbar" kelimesinin kökeninin Antik Yunan'a kadar gittiği rivayet
ediliyor. Eski Yunanlıların ve Romalıların, o dönemlerde kendileri gibi olmayan
ve yaşamayan kişileri, kabileleri ya da toplumları barbar olarak niteledikleri
sır değil. Tabii barbarlık kavramının yüzyıllar içinde çoğu halkın üzerine
yapıştırılan yafta gibi kullanıldığını da anlıyoruz tarih okumalarından.
Milattan
önceki dönemlerde Çinlilerin, Orta Asya'da kabileler halinde yaşayan Türkleri
ve o coğrafyadaki insanları barbar olarak görmeleri şaşırtıcı değil. Hatta bu
barbarlık yaftası Türklerin üzerinden uzun zaman silinememiş bir türlü. Orta
Çağ Avrupasında bile Türklerin barbar oldukları ve hatta ailelerin çocuklarını
bile "seni barbar Türklere veririm" diye korkutmaları işin trajik
yanı. Genellikle batı dünyası için, doğuda yaşayan vandallar olarak görülen
kabileler, M.S. 350 yılları civarında büyük bir göç dalgası ile Avrupa'ya girmiş
ve kıtanın bütün dengesini değiştirmişti. Vizigotlar, Ostrogotlar, Vikingler ve
diğerleri, tarihin akışını değiştiren barbar kavimler olarak düşünülüyor.
Barbarlık
ve vandallık, 21. yüzyıl dünyasında farklı şekillerde karşımıza çıksa da, dünya
insanlarının bilinçaltında her zaman için derin izler bırakmış.
"Parfümlerle ne ilgisi var bu anlattıklarının Parfüm Merakı"
dediğinizi duyar gibiyim. Bence de barbarlık ile parfümlerin hiç ilgisi yok ama
ismi "Barbar Saldırısı" olan bir koku karşımıza çıkıverdi 2006
yılında. Fransa merkezli niş parfümevi
Parfums MDCI oldukça tartışılan, hakkında güzel yorumlar olan Invasion
Barbare'i genç parfümör Stephanie Bakouche'e emanet etti. Bayan Bakouche'un
ismi, büyük üstatların yanında fazlaca geçmese de, bu iddialı parfümün
tasarımına imza atmış gibi görünüyor. Kariyerinde L'Artisan Parfumeur için Rose
Privee dışında başka ses getiren parfüm yaratamamış gibi görünse de, Parfums
MDCI niş parfümevi ona güvenmiş ve ortaya nostaljik fujer severlerin ilgisini
çeken bir eser ortaya çıkmış.
Parfums
MDCI gibi niş parfümevi için oldukça amatörce hazırlanmış internet sitesinde
Invasion Barbare'ın oryantal karakterine güçlüce vurgu yapılmış. Oryantal
eğreltiotu, baharat ve aromatik yapısı olduğundan bahsedilmiş. Zaten parfümün
daha ilk saniyelerinden itibaren eğreltiotu vurgusunun ne kadar doğru olduğunu
anlıyorsunuz. Evet Invasion Barbare'in, erkeksi, şık ve sofistike olduğunun
deklare edilmesi benim için çok anlamlı değilse de, bu kadar övgüler alan ve
çok konuşulan parfümü denemekten mutlu olduğumu belirtmeliyim.
Lafı
uzatmadan geçeyim "Barbar Saldırısı"na. Parfümün başlangıcında eski
tarz erkeksi keskin lavanta karşılıyor beni. Lavantaya erkeksi ve tozlu
sayılabilecek bergamot da eşlik ediyor. Başlangıcı yeterince fujer, yüksek
kaliteli, eski ve güzel. Her ne kadar böylesine verilmiş lavanta benim için
fazla olsa da yine de beğendim kalite hissiyatını üst notaların. Orta kısımda
hiç şaşırmadığım değişiklikler oluyor. Lavanta, ana yapıdaki yerini sürdürüyor.
Yeşil lavantaya aromatik otlar (kekik), baharatlar (kakule ve zencefil) ve
plastiğimsi deri eşlik etmeye başlıyor. Tenimde sabunsu menekşe hissiyatına
doğru kayan orta bölümün en rahatsız edici tarafı uyumsuz plastiğimsi deri.
Kompozisyona neden eklendiğini anlayamadığım bu deri, hem fujer karakterine ket
vuruyor hem de yapaylık oluşmasına neden oluyor. Zengin ama karmaşık ve
tutarsız orta bölümü sevdiğimi söyleyemem. Geleyim sonlara. Alt notalarda fujer
yapı devam ediyor ama koku oldukça zayıflıyor. Kapanışta misk, biraz vanilya ve
yumuşak kremsi menekşe ile orta kısma göre daha makul şekilde tenden ayrılıyor.
Vanilyamsı menekşe yine fazla tatlı değil. Son kısım sakin ve rafine.
Invasion
Barbare, tam bir eski tarz İngiliz Züppesi kokusu. Erkeksi, nostaljik, maço ve
atipik. Tatlılığa pek yüz vermeyen bu retro fujerin bende uyandırdığı his şu:
Lavantalı, menekşeli, sabunsu, derili, anasonlu, baharatlı bir takım elbise
kokusu. Günümüzün yeni nesil bol tatlı-şerbetli baharatlı oryantalleri ile
uzaktan yakından ilgisi olmayan, nevi şahsına münhasır, duruşu ve karakteri
olan, soylu, asil, resmi ve ciddi bir parfüm. O, erkeksiliğin ve klasik Fransız
modasının bir ürünü adeta.
1960'lı
yıllardan yanlışlıkla 2006 yılına ışınlanmış uzay-zaman yolcusu gibi duruyor
Invasion Barbare. Dumansı, lavantalı, menekşeli fujerlerin hakimiyetindeki eski
dünyanın bir oyuncusu. Kendisine arkadaş olarak Sartorial veya Mouchoir de
Monsieur'un eşlik edebileceği, biraz derinlere inersek efsanevi kült Brut ile
yakından akraba çıkabilecek bir kardeşimiz. Caron Pour Homme ile de ara ara
takılabilir Invasion Barbare. Aman yadırgamayın çünkü karakteri böyle. Nasıl ki
Britney Spears ile Leonard Cohen'i aynı sahnede düşünemezsek, 1 Million ile de
Invasion Barbare'yi aynı karede düşünemeyiz. Olmaz arkadaşlar zorlamayın doku
uyuşmazlığı var.
Bence
Invasion Barbare'e en yakın parfüm yukarıda da değindiğim üzere Penhaligon's'un
erkeksi fetişi Sartorial. Alfa veya baskın erkek kokusuna meraklı ve hafiften
eşcinsel karşıtı, Amerikan Cumhuriyetçilerine oy veren Orta Amerikalı tutucu ve
silahlara meraklı kovboy kılıklı erkeklerin kokusu olabilir Invasion Barbare.
Hey, Mr. Bush; Teksas'taki çiftliğinde kullanman için sana bir parfüm daha
buldum. Umarım beğenirsin!
Bu
tarz menekşeli, sabunsu lavantalı, baharatlı, fazlaca maço unsurları öne
çıkaran kokulara gıcık değilim ama kendime yakın bulamıyorum. Sanki benim için
değil de 63 yaşındaki dayıma daha çok uyacağını hissediyorum böyle kokuların.
Onun içindir ki uzun zamandır merak ettiğim bu arkadaş için harika övgüleri
arka arkaya sıralamayacağım. Onun yerine şunu yapayım: "Denemeden almayın,
pişman olmayın" klişesini tekrar edeyim ve aradan sıyrılayım.
Sonbahar-kış
mevsiminde kullanmak için daha uygun bence. Luca Turin'in kitabında Invasion
Barbare, baharatlı odunsu olarak sınıflandırılmış. Beş üzerinden beş verilerek
en iyi parfümler listesine alınmış. Bir kere daha beni şaşırtıyor bay Turin
verdiği notla. Fakat yine de değerli abimize saygıda kusur etmemek gerekiyor.
Eau
de Parfum (EDP) formundaki Invasion Barbare, anlaşılacağı üzere tam bir erkek
parfümü. "Yok benim alt komşu söylediydi, uniseks kullanıma uygunmuş
Parfüm Merakı" derseniz size cevabım Funda Arar'ın o can alıcı bedduası
olur: "Aşksız kal, aşksız kal, aşksız yalnııııızzz"
Not:
Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.
Koku
Güzelliği:10/6
5 Şubat 2015 Perşembe
Givenchy – Pi (1998)
Givenchy – Pi (1998)
Yamuk
dikdörtgen şişesiyle, içerisindeki açık sarı sıvısıyla, sade-beyaz kutusuyla ve
üzerinde matematiğin en bilinen sabit terimi Pi yazısıyla Givenchy’nin ünlü
parfümü karşımızda. Sanırım Pi’yi anlatmama ya da tanıtmama gerek yok. Çünkü
muhtemelen dünyanın en popüler erkek parfümlerinden birisi kendisi. Kimi
yerlerde 1998 yılında piyasaya sürüldüğü belirtilen Pi'nin bazı kaynaklarda da
1999 yılında çıktığı iddia ediliyor. "Zamanın, tarihlerin, yılların ve
saatlerin ne önemi var şu uçsuz bucaksız evrende" derseniz de söyleyecek
bir şey bulamam, çünkü haklısınız.
Pi'yi
sadece ülkemizde popüler sanan arkadaşlara iyi haberi vereyim. Hiç de öyle
değil! Daha ilk çıktığı zaman bile Givenchy markasının gücünü arkasına alarak
dünyanın en çok satan erkek parfümleri listesine girmekte zorlanmadı. İyi de
Pi'nin böylesine sevilmesinde Givenchy markasının ne kadar rolü vardı? Muhtemelen
oldukça sınırlı. Peki Pi nasıl oldu da bu kadar büyük fenomene dönüştü? Bu
soruya cevabım şu olabilir: Rochas Man, Le Male, 212 Men, Acqua di Gio, L'Eau
d'Issey Pour Homme, Code For Men neden böylesine sevildiyse aynı sebepten. Pi,
bir şekilde büyük kitlelerin ve milyonlarca insanın kalbini çalıvermişti. Çünkü
hiçbir pazarlama kampanyası bir parfümü bu kadar çok sattıramazdı.
Kokularla
veya parfümlerle azıcık ilgilenen herkesin muhakkak bildiği Pi, Givenchy'nin
yeni nesil parfümlerini temsil ediyordu 1990'lı yılların sonlarında. Efsane
burun Alberto Morillas imzalı Pi, 2000'li yıllara geçiş kokularından birisiydi.
Kendisinden önce fazlaca tatlılık barındıran ve gourmand koku olmamasının
avantajını kullandı belki de. Bu anlamda hemen hemen aynı tarihlerde piyasaya
sürülmüş Rochas Man ile yakın bir kulvardaydılar ve rakiptiler. 1990'lı yıllar
artık sona eriyordu ve doğal olarak koku trendleri de değişiyordu. İşte Pi, bu
değişimin öncülerindendi.
İçeriğindeki
fazlaca kullanılmış tatlılık (neredeyse yanık şeker), benzoin, vanilya, badem
onu daha önce pek de benzerine rastlanamayan bir karaktere bürümüştü. Bu
anlamda Pi'nin başarısı aslında daha önce yapılmayanı yapmasıydı. Zamanın
ötesinde bir koku formuna sahipti. Bu ileri görüşlü parfüm, piyasaya sürülmesinden
yaklaşık on yedi yıl sonra, sanki geçen yıl piyasaya çıkarılmış gibi tanıdık ve
modern kokuyor. Çünkü o doğru ata oynamış ve geleceğin koku trendi olan gurme
tarzına yatırım yapmıştı. Ve tabii ki kazanan oldu.
Uzun
zaman önce (sanırım 4-5 yıl oldu) denediğim Pi'yi fena bulmamış ve onun genel
yapısını biraz ağır ve yapay bulsam da kabul edilebilir olduğunu düşünmüştüm.
Aradan geçen bunca zaman sonra Pi'yi yeniden kullanmak istedim. Bakalım eski
anılara geri götürebilecek mi beni.
Kendi
sitelerinde odunsu oryantal olarak sınıflandırılmış Pi. Üzerime sıktığımda beni
kremsi turunçgiller karşılıyor. Buruk ve yapay mandalina üst notaların tek
hakimi gibi. Başlangıcını çok güçlü ve sağlam bulmadım. Üst notalarını
beğenmedim Pi'nin. Orta notalara geçildiğinde kremsi mandalina bir süre daha
kendisini gösteriyor. Sonrasında ise gerilerden gelip, parfümün baş köşesine
kurulan pudralı vanilya ve benzoin'e fazla direnemiyor. Nane ya da çam ağacı
efektine sahip bebek pudrası kıvamındaki vanilya ve yapaylık hissi veren
benzoin orta bölümü domine ediyor. Bu andan itibaren kokunun tatlılık oranı
artıyor ve neredeyse şekerli hale geliyor. Evet vanilyayı severim fakat burada
fazlasıyla sıkıcı, vasat ve yapay kullanılmış. Orta notaları da başlangıcı gibi
hayal kırıklığı yaşatıyor. Geleyim sonlara. Sanırım parfümün en sevdiğim yeri
alt notalar oldu. Pudralı vanilya, son bölümde sakinleşiyor daha kabul
edilebilir hale geliyor. O karamel benzeri şekerli yapı geri çekiliyor. Yumuşak
ve tatlımsı odunsu notalar durumu toparlıyor neyse ki. Biraz da sütlü çikolata
algılıyorum. Kapanışı harika bulmasam da fena değil diyeyim de ayıp olmasın bu
popüler arkadaşa.
Pi,
şekerli, pudralı, mandalinalı, bademli, benzoin destekli karamel-vanilya kokusu
benim için. Basit, derinliği olmayan, tek düze ilerleyen vasat bir kokuya
sahip. Başlangıçtaki kremsi mandalinayı hiç sevmedim. Sanki seyreltilmiş gibi
eğreti duran mandalina, burada olmamış. İlginç olan ise bu seyreltilmiş hissini
orta bölümde de yaşadım. Sanki parfümün içeriğinden, onun güçlü yapısını ve
ruhunu çıkarıp, başka bir hale getirmişler. Burada sanırım parfümün ciddi bir
reformülasyon geçirdiğini düşünmemiz gerekiyor. Zaten birçok yorumcu da bu
durumdan şikayetçi. Benim denediğim en yeni Pi, şekerli su kıvamına getirilmiş
adeta. Çok yazık.
Pi,
rakipleri gurmelerden Rochas Man ve Lolita Lempicka Au Masculin'e az da olsa
benziyor. Zaman zaman orta bölümde anasonlu bir koku alıyorsunuz. Bu da onu
biraz Lolita Lenpicka'ya yaklaştırıyor bence. Fakat Pi'de vanilya ve karamel
oranı Lolita Lempicka'ya göre oldukça fazla. Bir de Pi, diğerlerinden daha
pudralı ve bademli. Tatlılık konusunda da rakiplerinin gerisinde kalmıyor.
Sadece Rochas Man ve Lolita Lempicka Au Masculin’e mi benziyor Pi? Mesela ikonik kadın parfümlerinden Hypnotic
Poison'a az da olsa benzemiyor mu? Hypnotic Poison'daki o bademli, vanilyalı
yapı ile Pi'deki daha mütevazi koku birbirini andırıyor olmasın? Hatta işi
abartıp Pi'nin kadın parfümleri arasında eşdeğeri olarak Hypnotic Poison'ı
gösterebilir miyiz? Hey bir dakika! Pi ile Hypnotic Poison'un aynı yıl yani
1998 yılında piyasaya sürülmeleri de mi tesadüf? Haydi bakalım, buyurun çıkarın
kuyuya attığım taşı :)
Eğri
oturalım doğru konuşalım. Evet Pi, bir zamanların en büyük hitlerinden
birisiydi. Aradan geçen yıllar ve yeni çıkan güçlü rakipleri sayesinde eski popülaritesini
kaybetmiş gibi görünüyor. İşin daha da kötü yanı Pi, bu son haliyle oldukça
yapay ve vasat kokuyor. Kalite hissiyatı çok düşük. Başlangıcı ve orta kısmı
oldukça başarısız. Bu haliyle Pi'nin ilerleyen yıllarda fazlaca şansı
görünmüyor sert rekabette.
Hakkında
ilginç şehir efsaneleri çıkartılan parfümlerden birisi Pi. Benim duyduğum iki
efsaneyi paylaşayım sizinle. İlki, Pi'nin şişesinin üzerinde erkeğe yönelik bir
ibare olmaması. Mesela Pour Homme ya da For Men gibi tabirlerin bulunmaması
kimilerince Pi'nin hem erkekler için hem de kadınlar için uygun olduğuna
yönelik bir inanış oluşturmuş. Gerçi Givenchy'nin kendi sitesinde Pi, erkek
parfümleri bölümünde bulunuyor. Fakat kokusundaki hafiften feminenlik,
insanların Pi'nin uniseks kullanıma uygun olduğu için erkek ibaresi konulmadığı
düşüncesine yol açmış olabilir. İkinci konu ise parfümün konsantrasyonu. Eski
formül Pi, oldukça güçlü, saldırgan ve sağlam bir parfümdü. Kalıcılığı ve
farkedilirliği çok yüksekti. Yine şişesinde hiçbir ibarenin bulunmaması
sebebiyle Pi'nin EDP olduğunu iddia ediyordu bazı parfümseverler. Yine kendi
internet sitelerinde EDT konsantrasyonunda olduğu yazıyor Pi'nin. Zaten
kullandığım bu son halinde farkedilirlik oldukça düşük. Adeta kolonyamsı bir
hale dönüşmüş Pi'nin performansı üzücü. Eğer bulabilirseniz eski formülasyon
şişelerden alın kendinize. Çünkü yeni hali gerçekten de kullanılacak gibi değil.
Parfümün
şişe tasarımına Serge Mansau imza atmış. Usta burun Alberto Morillas'ın eseri
Pi, Luca Turin'in kitabında da yerini almış. Bay Turin Pi'yi "sweet
nothing" olarak sınıflandırmış ve beş üzerinden bir vererek en kötü
parfümler listesine dahil etmiş.
Sonbahar-kış
mevsimi için uygun olacaktır. Aman sıcak yaz günlerinde denemeyin. Yaş olarak
genç arkadaşları ya da parfümlere yeni giriş yapan kullanıcıları hedefliyor
bence. Otuz yaşın üzerindeki koku severlere pek tavsiye edemeyeceğim.
Not:
Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.
Koku
Güzelliği:10/4
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)