5 Ocak 2015 Pazartesi

Lancome – La Vie Est Belle (2012)


Lancome – La Vie Est Belle (2012)

Her yenilgi yeni bir başlangıç fırsatı verir aslında bize. "Hayat Güzeldir" iyimserliği, kötümserlikten baskın gelir çoğu zaman. İnsanın mutluluğu arama içgüdüsü, ona ulaşma yollarını arama tutkusu muhtemelen hiç bitmeyecek bir çaba. Merkezini mutluluktan alan bir hayat hepimizin amacıdır çoğu zaman. Dönemin "çağdaş yaşam evliyaları" tarafından verilen öğütler, bazen zihin dünyamızda başlar, fizik ötesi tarafa doğru gider. Belki de mutluluğun sırrı dünyevi arzulardan sıyrılmakla mümkün olacaktır.

Felsefeyle hiç ilgisi olmayan parfümcülük de ise işler hiç olmadığı kadar hızlı gelişiyor. Birbiri ardına çıkan onlarca parfüm artık başımızı döndürüyor. Bu sektörün en önemli ve iddialı markalarından Lancome'da yeni parfümleri ile " bu yolda bende varım" demeye çalışıyor. 2012 yılında yeni piyasaya sürdükleri kadın parfümü La Vie Est Belle, büyük bir tanıtım kampanyası ile satışa sunuldu. Bu iddialı parfümün resmi tanıtım yüzü olarak ünlü oyuncu Julia Roberts görev aldı. Parfümün isminin çevirisi olarak "Hayat Güzeldir" mottosu karşıma çıktığında pek şaşırmadım. Hatta daha da ilgimi çekti.

Parfümün tanıtımındaki "Hayatın ve mutluluğun felsefesi veya hayatın güzelliğine yönelik evrensel bir bildiri" cümlesi, La Vie Est Belle'in amacını bize açıklıyor. Tabii bir parfümden derin felsefi mesajlar beklemek çok doğru değil. Zaten La Vie Est Belle'in, bir hazır tüketim nesnesi olarak arkasında felsefi geri plan olduğunu düşünmüyorum. Fakat parfümün resmi tanıtımındaki "Hayatın ve mutluluğun felsefesi" cümlesi, bizi bu yönde düşünmeye sevk edebilir. Yine kendi tanıtımlarında şöyle diyorlar: "Doğal ve en asil içerikler ile Eau de Parfum (İris çiçeği konsantresi, yasemin ve zambak özü, portakal çiçeği özü, paçuli esansı) içinde hoş bir zarafet yatar. Fransa'nın önde gelen üç parfüm tasarımcısının eşsiz imzasıyla özel olarak Lancôme adına yaratılmıştır."


Kendi sitelerinde La Vie Est Belle'in gurme tarzına vurgu yapılmış. Hatta süsen (iris) çiçeği merkezli gurme olduğundan bahsedilmiş. Parfümü üzerime sıktığımda karşıma tatlımsı ve lezzetli meyveler çıkıyor. Karanlık ve koyu sayılabilecek meyveler, karamel ile müthiş birleştirilmiş. Ekşimsi kirazlı hissi veren şekerli üst notalar nefis olmuş. Başlangıcını sevdim. Orta bölümde meyvemsilik biraz geri plana geçerken ortaya çiçekler çıkıyor. Süsen, yasemin ve diğer çiçeklerin karışımıyla, kadınsı tarafa iyice kayıyor ana eksen. Başlangıçtaki kadar tatlı devam ediyor orta bölüm. Biraz da portakal çiçeği algılıyorum. Bu kadar çiçeksilik bana fazla geliyor ve orta kısmı "eh işte" olarak değerlendiriyorum. Geleyim son kısma. Parfümün alt notalarında parlak ve yapay paçuli ortaya çıkıyor ki aman benden uzak olsun. Vanilya ciddi anlamda destek veriyor paçuliye ama ne fayda. Son kısmı her seferinde baş ağrılarımı harekete geçirmeyi başarıyor. Benim için çok rahatsız edici olan kapanışını hiç sevmedim.

La Vie Est Belle, kendi tanıtımlarında bahsettikleri gibi gurme karakterine yakın. Başlangıcından tenden ayrılana kadar fazlaca tatlı hatta şekerli. Parfümün ana aksını tatlımsı meyveler, şekerli çiçekler ve paçuli-vanilya ikilisi oluşturuyor. Başlangıcındaki harika aroma Thierry Mugler'in müthiş parfümü Angel'a (kadın versiyonu) oldukça benziyor. Zaten parfümü ilk kullandığımda büyük heyecan yaşadım ama sonrasındaki dönüşüm hayal kırıklığı yaşattı. Nerede Angel'ın o etkileyici ve doğal hali nerede La Vie Est Belle'in orta kısımdan itibaren sıradanlaşmaya başlayan kokusu.

Günümüzün modern tatlımsı kadın parfümlerine rakip yaratmayı düşleyen Lancome, La Vie Est Belle ile bence iyi iş çıkaramamış. Tabii şunu da söylemek lazım. Bu parfümü kadınlar muhtemelen oldukça sevecekler. Hatta çok satanlar listelerine girmesi de zor değil. Çünkü gerçekten cazibeli, çarpıcı, kadınsı, etkileyici kokuyor. Ama aynı zamanda başlarını saymazsak, gayet yapay, diğer kadın parfümlerini andıran, yenilik taşımayan yanları mevcut. Bu parfüm, kalabalık ortamlarda dikkat çekmek isteyen kadınların başvurabilecekleri bir silah olabilir. Aynı Hypnotic Poison gibi. Çünkü La Vie Est Belle, iddialı, saldırgan, oda dolduran, tam bir koridor kokusu. Bu parfümü kullanıp, etrafta salınan bir kadının ilgi çekmemesi zor gibi. Eğer amaç buysa rahatlıkla işinizi görecektir. Fakat yüksek kaliteli olmayan, biraz piyasa işi tarafını kabullenecekseniz siz bilirsiniz. Elçiye zeval olmaz.

İlk kullanmamdan itibaren La Vie Est Belle'in, Angel ile olan benzerliği dikkatimi çekti. Özellikle başlangıçları yakın olan iki parfüm, orta notalardan itibaren ayrılıyorlar. Angel daha karanlık devam ederken, La Vie Est Belle, çiçeklerin etkisiyle feminen yanını gösteriyor. Paçuli kullanımı Angel'da müthiş iken, La Vie Est Belle'de ise başarısız. Çikolatamsı-karamelli yapı Angel'da gayet lezzetli verilmişken La Vie Est Belle'de vanilya merkezli verilmiş ama çok ilgi çekici değil. Evet iki parfümün kokuları tıpatıp aynı olmasa da, La Vie Est Belle'i, Angel'in açtığı yoldan gitmeye çalışan bir parfüm olarak görüyorum.
 

La Vie Est Belle, yeni nesil bol tatlı, karamelli, vanilyalı, kadın parfümü örneklerinden birisi. Her özel günde, kız arkadaşlarına ya da eşlerine hediye alma zulmü yaşayan erkeklerin, bu sorununa La Vie Est Belle çözüm olabilir. Parfümün ismi "Hayat Güzeldir" anlamına gelse de onun bana sunmayı vaat ettiği hayatı pek güzel bulmadığımı belirtmeliyim.

Parfümün tasarımcısı olarak Olivier Polge, Dominique Ropion ve Anne Flipo gibi üç şöhretli isim karşımıza çıkıyor. Eau de Parfum (EDP) formundaki kokusu gerek kalıcılık gerekse fark edilirlik anlamında gayet yeterli. Soğuk kış günlerinde kullanmak isabetli olacaktır. Yaş olarak ise genç kız işi gibi görünmüyor. Daha 30'lu yaşların kadınlarına yakışacağını düşünüyorum.

Koku Güzelliği:10/6

4 Ocak 2015 Pazar

Hediye zamanı! (Kazanan belli oldu!)


Merhabalar koku dostları. Amerika merkezli numune satış sitesi www.decantshop.com'un Parfüm Merakı okuyucuları için hazırladığı 50 dolarlık hediye çekini, çekiliş yoluyla bir arkadaşımıza vereceğim. Bunun için diğer seferlerde olduğu gibi çekiliş yapacağım.

Bu hediye çekini almak isteyen arkadaşların öncelikle beni google/blogger hesabından takip etmesi gerekiyor. Parfüm Merakı sitesini, blogger üzerinden takip etmeyen arkadaşımıza ödül çıksa bile geçerli olmayacaktır. Çekilişi bu sefer sadece 1 (bir) günlüğüne yapacağım. 5 Ocak Pazartesi, saat 14.00'te çekiliş bitecek ve şanslı arkadaşımızı belirleyeceğim. Daha sonra kendisine, verdiği e-posta adresinden ulaşacağım.

Çekilişe katılmak basit. Google/blogger hesabınızla bu başlığın altına, çekilişe katılmak istediğinizi ve mail adresinizi yazmanız yeterli olacaktır.

Not: Hediye çekinin herhangi bir son kullanım süresi yoktur. Ayrıca sadece çeki kullanacak arkadaşların başvurmasını bekliyorum. Lütfen sadece bir defa katılınız oylamaya.

Kazanan: Parfüm Merakı hediye kuponu çekilişine katılan 45 kişinin arasından kazanan Sirrus rumuzlu arkadaş oldu. Kendisine tolgaaytar@gmail.com e-posta adresinden ulaşacağım. Eğer kendisinden cevap alamazsam, yedek talihli olarak Metin Durmuşoğlu rumuzlu arkadaşımızı belirledim.

Katılan herkese teşekkür ederim. 

2 Ocak 2015 Cuma

Montale – Aoud Leather (2009)


Montale – Aoud Leather (2009)

Türkçe'ye öd, ud, od gibi farklı isimlerle girmiş Oud kokusu, Arap-Orta Doğu kültüründe sıkça rastlanan bir rayiha. Dünya parfüm endüstrisinin son yıllarda keşfettiği öd temasını merkeze alan kokular, Montale'in adeta uzmanlık alanı. Hakkında çok az bilgi olması ve parfümörü Pierre Montale'in hala gizemini koruması dışında Montale için Arap-Orta Doğu koku kültürüne yakın parfümlere imza attığı söylenebilir. Ve tabii ki öd kokusu, Montale parfümlerinin belki de en çok kullanılan materyali.

Onlarca öd isimli parfümü bulunan Montale'in piyasaya hızla sürdüğü kokularını takip etmekte zorlandığımız bir gerçek. Bunun içindir ki Montale'in en bilinen, hakkında en çok tartışma olan ve en çok övgüler alan parfümlerini değerlendirmeye almaya çalışıyorum. İşte bugünkü yazı konum da görece olarak Montale'in ilgi çeken parfümlerinden birisi. Sebebi ise son yıllarda oldukça başarılı olmuş parfüme oldukça benzemesi ve hatta kimilerince onu birebir kopyalamış olması. O parfüm tahmin edebileceğiniz gibi Tom Ford'un özel serisinin yıldızlarından Tuscan Leather.

Aynı Montale gibi Tom Ford'un da piyasaya parfüm sürme konusunda agresif olduğu söylenebilir. Tom Ford'un, özel serisinde karşımıza çıkan, arka arkaya birçok parfüm piyasaya sürme stratejisi, tabii uzun yıllar sürdürülmesi zor gibi görünen bir yöntem. Zaten Tom Ford'un bazı özel seri parfümlerinin üretiminin durdurulduğu haberleri geliyor. Bu kadar fazla sayıda parfümü ticari olarak sırtında taşıması mümkün görünmüyordu Tom Ford'un. Az satılan ve piyasada karşılığını bulamayan parfümlerin üretimleri biterken, bazı özel seri üyeler ise kısa zamanda dünya çapında büyük başarı kazandı. Mesela Tobacco Vanille, Noir de Noir ya da Tuscan Leather.

Tuscan Leather'ı önceki aylarda denemiş ve kendime yakın bulmamıştım. Oysa ki Tuscan Leather, şimdiden koleksiyoncuların dolaplarındaki yerini almayı başardı. Bu erkeksi deri parfümü, beraberinde enteresan bir yol açtı. Bu tür modern meyvemsi ve çiçeksi, sert deri kokuları anlamında öncü parfümlerden olduğunun altını çizmek gerekir Tuscan Leather'ın. Zaten başarısının biraz da buna bağlı olduğunu düşünüyorum. Birçok yorumcuya göre üzere Clive Christian - C For Men, Parfums de Marly - Godolphin, Charriol - Royal Leather'in, Tuscan Leather'ın açtığı yoldan ilerlediği düşünülüyor. Bu ekibe, Aoud Leather isimli Montale'den bir parfüm daha eklendi 2009 yılında.


Parfüm platformlarında, Tuscan Leather'a benzetilen Aoud Leather, çoğu kullanıcı tarafından övgülere mazhar oluyor. Tabii Parfüm Merakı'nın da radarından kaçmıyor bu durum. Uzun zamandır oldukça merak ettiğim Montale'lerden olan Aoud Leather'la sonunda tanışma şerefine nail oluyorum. Buyurunuz o zaman detaylara.

Fragrantica'da deri sınıfında olduğu varsayılan Aoud Leather, kendi sitelerinde "Around the Aoud" serisinin üyesi olarak verilmiş. Aoud Leather'i ilk sıktığımda karşıma sürpriz şekilde turunçgiller çıkıyor. Lezzetli ve ferah sayılabilecek bergamot, gayet güzel verilmiş. Hatta neredeyse tuzlu-akuatik bir bergamot. Çok doğal ve serin. Başlangıcını sevdim. Orta kısma çabucak geçiliyor. Burada tuzlu bergamot hala etkisini göstermeye çalışıyor. Fakat artık parfümün ana oyuncusu derinin karşısında fazla direnemiyor ve geri plana geçmeyi kabul ediyor. Orta bölümden itibaren ferah bergamot ve tozlu sayılabilecek derinin egemenliğinden bahsedebiliriz. Buradaki deri, karanlık, neredeyse deri ceket-süet ayakkabı gibi kokuyor. Fazla tatlılık barındırmıyor. Öte yandan geriden gelen bergamot ile ilginç bir ikili oluşturuyorlar. Hani utanmasam ferah bir deri diyeceğim. Deri, kaliteli kullanılmış olsa da orta kısmı kendime yakın bulamadım. Son kısım, en sevdiğim yeri oluyor açık ara. Deri, yine bütün ağırlığı ile karşımızda. Alt notalarda ferah sayılabilecek turunçgiller artık yok. Deri hala, erkeksi, sağlam ve koyu. Orta notalardaki deri burada neyse ki azıcık yumuşuyor. Orta bölümden farklı olarak kapanışta biraz vetiver algılıyorum derinlerden. Hafiften de tütsü mü var? Varsa hiç şaşırmam. Son bölüm için tütsülü vetiverli deri diyebilirim. Kapanışı gayet güzel.

Aoud Leather, kimi yorumcular tarafından safran kimileri tarafından ise baharatların desteklediği deri parfümü olarak nitelendirilmiş. Bence ne safran ne de baharatlar hakim. Aoud Lether, tuzlu turunçgiller ve deriyi merkeze almış. Gayet kaliteli kullanılmış bergamot, ilk başlarda parfümü ferah deri sınıfına yaklaştırsa da ilerleyen saatlerde kokusu sarsılıp kendisine geliyor ve isminin hakkını veriyor. Evet bu parfüm tam bir deri kokusu. Kimilerinin deri ayakkabıya benzettiği, kimisinin deri ürünleri satan mağazaların içindeki kokuya benzettiği Aoud Leather, burnu zorlayan ve oldukça erkeksi deri ile ciddi ciddi meydan okuyor kullanıcılarına.


Tamam isminde deri var anladık. Kokusunda da deriye fazlaca yer verilmiş. Peki ismindeki öd nerede acaba? Şuna eminim ki isminde öd olup da ödün bu kadar az kullanıldığı parfüm azdır. Çünkü ilk saniyelerden son ana kadar burnum hep öd aradı fakat başarılı olamadı. Çünkü büyük ihtimalle bu parfümün sadece isminde öd kullanılmış. Ya da bana öyle geliyor.

Aoud Leather, günümüzün modern piyasa işi parfümlerinde pek karşımıza çıkmayan acımsı-karanlık-erkeksi deri ile farklı bir yol izliyor. Onun 1 Million ile uzaktan yakından bir akrabalığı yok. O, rakiplerini kendisi gibi niş markalardan seçmiş. Mesela Tuscan Leather, Clive Christian - C For Men. İyi de hiç mi ana akım rakibi yok. Olmaz mı? Eğer ana akımdan sayarsak Charriol - Royal Leather, Derby, Versace L'Homme hatta belki de Aramis Classic. Buyurun kararı siz verin.

Aoud Leather'ın parfüm platformlarında isminin geçmesinin ve benim de bugün incelemeye almamın sebebi tahmin edebileceğiniz gibi Tom Ford'un popüler özel seri üyesi Tuscan Leather'a olan benzerliği. Şimdi çoğu yorumcu Tuscan Leather ve Aoud Leather'ı birbirine benzetmişler. Bu konuda hem haklılar hem de haksızlar. Şöyle ki: Öncelikle, iki parfümde, orta notalardan itibaren karşımıza çıkan erkeksi, yeni deri ayakkabı benzeri deri kullanımı çok benziyor. Sonlara doğru da iki parfüm paralel ilerliyor. Fakat tabii ki birbirleriyle aynı değiller. Tuscan Leather meyvemsi bir başlangıçla açılışı yaparken, Aoud Leather daha turunçgilli giriş yapıyor. Bu anlamda başlangıçları epey farklı. Evet verdikleri genel hissiyat orta notalarda fazlasıyla benziyor olsa da, üst notaları itibariyle ikisini ayırt etmek gayet kolay.


Tuscan Leather'ı biraz fazla erkeksi fazla zorlayıcı bir deri kokusu olarak görüyorum. Kullandığım zamanlar pek alışamamıştım. Aoud Leather'de benzer acımsı deri efektine sahip fakat daha yumuşak ve bergamot ile daha kullanılır hale getirilmiş sanki. Evet Aoud Leather'ı kendime daha yakın bulduğumu söylemeliyim fakat hala ikisinin de kullanımı kolay deri kokuları olmadığını düşünüyorum. Evet güçlüler, sağlam duruşları var, erkeksiler, karaktere sahip parfümler ama yine de genel beğeniye uzaklar. Yer yer deri ceketleri andıran kokularına çoğu kişinin tahammül edebileceğini sanmıyorum. Yine de denemekten zarar gelmez. Belki tam size göredir onların deri kullanımı.

Aoud Leather, kalite anlamında diğer Montale'ler gibi. Çok zengin, farklı, derin ve detaylı bir parfüm değil. Tek düze, neredeyse hiç değişmeyen, lüks hissiyatı vermeyen, basit yapıya sahip. Çok yüksek fiyatlara satılmayan bir niş marka olan Montale, Aoud Leather'ında size harika ve çok yaratıcı bir parfüm deneyimi sunamasa da deri kokusu severlerin şans vermesi gereken arkadaşlardan. Eğer Tuscan Leather'ı seviyorsanız ve onun abartılı fiyatına anlam veremiyorsanız, Aoud Leather neredeyse yarı fiyatına sizin emrinize amade bekliyor.

Parfümün tasarımcısı olarak Pierre Montale görünüyor. EDP konsantrasyonuna sahip. Kalıcılık ve farkedilirlik, bir EDP için yeterli. Tam bir kış parfümü. Soğuk hatta karlı günlerde Aoud Leather'ın çok daha iyi performans vereceğini sanıyorum. Kimi yerlerde uniseks olarak geçse de bence erkek kullanımına daha yakın. Bir kadının üzerinde böylesi bir deri kokusu duymak isteyeceğimi sanmıyorum.


Koku Güzelliği:10/7

30 Aralık 2014 Salı

Azzaro – Azzaro Pour Homme (1978)


Azzaro – Azzaro Pour Homme (1978)

Sicilya doğumlu bir Tunus'lu olan Loris Azzaro, kendi ismiyle moda dünyasına giriş yaptığında, kökeninin esintilerini de markası ile harmanlamak istemişti: Güneş, bronz bir cilt ve Akdeniz insanlarının kanı kaynayan şehveti. Akıcı hissi veren kumaşlar, canayakın renkler, Akdeniz mavisi, yeşil ve beyaz, Azzaro koleksiyonlarının vazgeçilmez unsurlarıdır. Kendilerini "Gerçek duygusallıktan kaynağını alan güneşli ve hedonist bir marka" olarak tanımlamaları kayda değer. Dünya jet sosyetesinin havuz kenarı akşam partilerinde giymeleri için kıyafetler tasarlaması da bu anlamda gayet anlaşılabilir. Modanın da ötesinde Azzaro markası, kuruluşundan itibaren bugüne kadar, lüks ile eşanlamlı bir şıklığa ve yüksek hayat tarzına yönelik ürünler verdi. Sadece hazır giyim kreasyonları olarak değil, piyasaya sürdüğü parfümleri ile de evrensel ve iddialı bir erkeksi tavır ortaya koydular. Diğer yandan şaşalı kadın kıyafetlerine de yer verdiler ürün gamında. Ve tabii ki kokular...

Aslında her şey, modacı Loris Azzaro ve temizlik ürünleri konusunda uzmanlaşmış bir Alman girişimci olan Richard Wirtz'in 1977 yılında tesadüfen karşılaşmaları ve tanışmalarıyla başladı. Loris Azzaro ve Richard Wirtz, tamamen farklı karakterde kişilerdi. Loris Azzaro, o yılların en büyük yıldızlarına kıyafetler tasarlayan bir modacıydı. Richard Wirtz ise sanayi işkolunda deneyimli, sağlam zekaya sahip bir kişiydi. Onların farklı kişilikleri birbirini tamamlamış ve kimyaları tutmuştu. İkisi birlikte, erkekler için parfüm oluşturmak adına beklenmedik yol seçtiler ve bir koku formu geliştirmek adına önemli yatırımlar yaptılar. Bu parfümün adı Azzaro Pour Homme olacaktı. Bu parfüm Loris Azzaro'dan beklenmeyecek bir hamleydi çünkü o moda dünyasında çok kadınsı tasarımları ile tanınıyordu. Fakat bu cesur kararın ödülünü kısa zamanda alacaklardı. Azzaro Pour Homme, dünya çapında çok büyük bir başarı yakalayacaktı. Aradan geçen otuz beş yılın ardından hala en çok satan erkek parfümlerinden birisi olarak şöhretini sürdürüyor. Rahatlıkla onun, klasikler arasında yer aldığını söyleyebiliriz.

1970'li yılların sonlarında (1978) piyasaya sunulan Azzaro Pour Homme, erkek parfümlerinin dönüm noktalarından birisi olarak kabul ediliyor. Hala erkeksi bir parfüm klasiği önerilerinin en güçlü ve akla ilk gelen ismi. Eski kafa fujerlerin en sağlam örneklerinden birisi. Tabii belki de şanssızlığı güçlü rakiplere sahip olmasıydı. Brut, Ralph Lauren - Polo, Paco Rabanne Pour Homme, Van Cleef&Arpels Pour Homme gibi rakiplerinin arasından sıyrılması zor olmadı.


Yıllar önce denediğim ve kendime yakın bulamadığım bu ünlü klasiğe acaba haksızlık mı etmiştim? İşte uzun süre sonra Azzaro Pour Homme'a yeniden şans vermeyi istedim ve onu anlamaya karar verdim bu sefer. Bu kadar büyük bir hite dönüşen Azzaro Pour Homme neden bana uzak kalmıştı? Aromatik fujer tarzının referans parfümlerinden olan Azzaro Pour Homme yolculuğu başlıyor benim için bir kere daha. Yine şanslıyım ki eski yani Vintage formülasyonu üzerinden incelememi yaptım.

Azzaro Pour Homme'u üzerime sıktığımda beni erkeksi çiçekler, eski bergamot, limon ve aromatik otlar karşıladı. Artemisyayı andıran parlak ve buruk çiçeksilik, ne yazık ki en beğenmedim tarzdır. Bergamot, limon ve aromatik otlar ise gayet güzel verilmiş. Üst notaları sevmek ile sevmemek arasında gidip geliyorum. Orta kısma geçildiğinde baharatların hakimiyeti başlıyor. Karanlık ve bohem baharatlar zaman zaman sıcak, genelde tozlu hissiyata sahip. Karanfil, kimyon, kakule ve diğer baharatlara eşlik eden meşe yosunu yine harikalar yaratıyor. Tatlılık barındırmayan baharatlar parfümün en sevdiğim yeri oluyor uzak ara. Orta notalar çok güzel. Sonlara gelindiğinde biraz lavanta ortaya çıkıyor. Plastiğimsi karanlık deri, pek sevmediğim tarzdaki paçuli ve misk. Sonları en sevmediğim yeri oldu diyebilirim.

Azzaro Pour Homme, gotik sayılabilecek, tarihi, eski, tozlu, erkeksi ve maço bir parfüm. Günümüzün parfüm trendlerinden çok uzak, 1970'li yıllara selam sarkıtan bir eser. Erkeksi kokuları sevenlerin Nirvana'sı olmaya aday, turunçgilli (bergamot ve limon), anasonlu (fakat içki efekti vermeyen), lavantalı, derili, baharatlı, vetiverli garip bir karışım. Parfüm bazen limonsu aromatik otsu gibi davranırken bazen de sıcacık baharatlar ortaya çıkıyor. Anason çok bariz bir elemanken, lavantaya da evriliyor. Ne acayip bir deneyim Azzaro Pour Homme!


İnsan çok çeşitli tarzlarda parfümler kullanınca, kendi beğenilerini daha iyi analiz edebiliyor. Kendimle ilgili tespitim şu ki, Azzaro Pour Homme tarzı karanlık, anasonlu, lavantalı, derili erkeksi fujerleri sevemiyorum. Mesela Aramis Tuscany mesela Rive Gauche Pour Homme. Her ne kadar deri temalı parfümleri eski-yeni farketmeden sevsem de, buradaki kullanıma bir türlü alışamıyorum. Yıllar önce kullandığım Azzaro Pour Homme'un güncel versiyonunu beğenmemiştim. Bu aralar yeniden şans verdiğim eski formülasyonunu da beğenmedim. Üzerimde Azzaro Pour Homme'u taşımaya bir türlü alışamadım. Sanırım bu önemli erkek parfüm klasiği ile yıldızımız bir türlü barışamayacak.

Yine de siz Azzaro Pour Homme'a şans vermelisiniz. Eğer yaşınız 40 ve üzerindeyse, delikanlı işi bol tatlı kokuları kullanmak kulağınıza hoş gelmiyorsa, sürekli takım elbise giyiyorsanız, gerçek bir beyefendi gibi kokmak niyetindeyseniz, "kadınlar parfümüme bayılsınlar" düşüncesi içinde değilseniz o, sizi bekliyor. Onu kullandığınızda bir çok kişi kokusunu biraz eski ve modası geçmiş bulabilir. Fakat eski zamanların geleneklerini anımsatması açısından, dolabınızda bir şişesinin bulunması sizin için iyi olabilir. Kendi adıma ise bu parfümü uzun süreli kullanabileceğimi hiç sanmıyorum.

Özellikle yurtdışında büyük saygı duyulan Azzaro Pour Homme, ülkemiz insanının koku algısı üzerinde "hacı yağı ya da lavanta kolonyası" izlenimi yaratmaya müsait gibi görünüyor. Tozlu, nostaljik ve retro tarzı, kolay sevilip, benimsenebilecek gibi değil. Bu anlamda denemeden alınması oldukça riskli kokulardan birisi gibi görünüyor. İşin iyi tarafı ise Azzaro Pour Homme, ülkemizde bir çok yerde uygun fiyatlara bulunabiliyor.

Parfüm yazarı Luca Turin, Azzaro Pour Homme'u anasonlu lavanta olarak sınıflandırmış ve beş üzerinden beş puan vererek, en iyi parfümler listesine almış.


Parfümün gerek kalıcılığı gerekse farkedilirliği zayıf oldu bende. Ten üzerinde çok hoşuma gitmeyen kokusu, kıyafet üzerinde çok daha ilgimi çekti. Bu anlamda soğuk kış günlerinde montunuzun üzerine kullanıp, burnunuza gelen Gotik-karanlık koku ile mutlu olabilirsiniz. Sıcak yaz mevsiminde kullanmanızı pek tavsiye etmem.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6.5