2 Ocak 2015 Cuma

Montale – Aoud Leather (2009)


Montale – Aoud Leather (2009)

Türkçe'ye öd, ud, od gibi farklı isimlerle girmiş Oud kokusu, Arap-Orta Doğu kültüründe sıkça rastlanan bir rayiha. Dünya parfüm endüstrisinin son yıllarda keşfettiği öd temasını merkeze alan kokular, Montale'in adeta uzmanlık alanı. Hakkında çok az bilgi olması ve parfümörü Pierre Montale'in hala gizemini koruması dışında Montale için Arap-Orta Doğu koku kültürüne yakın parfümlere imza attığı söylenebilir. Ve tabii ki öd kokusu, Montale parfümlerinin belki de en çok kullanılan materyali.

Onlarca öd isimli parfümü bulunan Montale'in piyasaya hızla sürdüğü kokularını takip etmekte zorlandığımız bir gerçek. Bunun içindir ki Montale'in en bilinen, hakkında en çok tartışma olan ve en çok övgüler alan parfümlerini değerlendirmeye almaya çalışıyorum. İşte bugünkü yazı konum da görece olarak Montale'in ilgi çeken parfümlerinden birisi. Sebebi ise son yıllarda oldukça başarılı olmuş parfüme oldukça benzemesi ve hatta kimilerince onu birebir kopyalamış olması. O parfüm tahmin edebileceğiniz gibi Tom Ford'un özel serisinin yıldızlarından Tuscan Leather.

Aynı Montale gibi Tom Ford'un da piyasaya parfüm sürme konusunda agresif olduğu söylenebilir. Tom Ford'un, özel serisinde karşımıza çıkan, arka arkaya birçok parfüm piyasaya sürme stratejisi, tabii uzun yıllar sürdürülmesi zor gibi görünen bir yöntem. Zaten Tom Ford'un bazı özel seri parfümlerinin üretiminin durdurulduğu haberleri geliyor. Bu kadar fazla sayıda parfümü ticari olarak sırtında taşıması mümkün görünmüyordu Tom Ford'un. Az satılan ve piyasada karşılığını bulamayan parfümlerin üretimleri biterken, bazı özel seri üyeler ise kısa zamanda dünya çapında büyük başarı kazandı. Mesela Tobacco Vanille, Noir de Noir ya da Tuscan Leather.

Tuscan Leather'ı önceki aylarda denemiş ve kendime yakın bulmamıştım. Oysa ki Tuscan Leather, şimdiden koleksiyoncuların dolaplarındaki yerini almayı başardı. Bu erkeksi deri parfümü, beraberinde enteresan bir yol açtı. Bu tür modern meyvemsi ve çiçeksi, sert deri kokuları anlamında öncü parfümlerden olduğunun altını çizmek gerekir Tuscan Leather'ın. Zaten başarısının biraz da buna bağlı olduğunu düşünüyorum. Birçok yorumcuya göre üzere Clive Christian - C For Men, Parfums de Marly - Godolphin, Charriol - Royal Leather'in, Tuscan Leather'ın açtığı yoldan ilerlediği düşünülüyor. Bu ekibe, Aoud Leather isimli Montale'den bir parfüm daha eklendi 2009 yılında.


Parfüm platformlarında, Tuscan Leather'a benzetilen Aoud Leather, çoğu kullanıcı tarafından övgülere mazhar oluyor. Tabii Parfüm Merakı'nın da radarından kaçmıyor bu durum. Uzun zamandır oldukça merak ettiğim Montale'lerden olan Aoud Leather'la sonunda tanışma şerefine nail oluyorum. Buyurunuz o zaman detaylara.

Fragrantica'da deri sınıfında olduğu varsayılan Aoud Leather, kendi sitelerinde "Around the Aoud" serisinin üyesi olarak verilmiş. Aoud Leather'i ilk sıktığımda karşıma sürpriz şekilde turunçgiller çıkıyor. Lezzetli ve ferah sayılabilecek bergamot, gayet güzel verilmiş. Hatta neredeyse tuzlu-akuatik bir bergamot. Çok doğal ve serin. Başlangıcını sevdim. Orta kısma çabucak geçiliyor. Burada tuzlu bergamot hala etkisini göstermeye çalışıyor. Fakat artık parfümün ana oyuncusu derinin karşısında fazla direnemiyor ve geri plana geçmeyi kabul ediyor. Orta bölümden itibaren ferah bergamot ve tozlu sayılabilecek derinin egemenliğinden bahsedebiliriz. Buradaki deri, karanlık, neredeyse deri ceket-süet ayakkabı gibi kokuyor. Fazla tatlılık barındırmıyor. Öte yandan geriden gelen bergamot ile ilginç bir ikili oluşturuyorlar. Hani utanmasam ferah bir deri diyeceğim. Deri, kaliteli kullanılmış olsa da orta kısmı kendime yakın bulamadım. Son kısım, en sevdiğim yeri oluyor açık ara. Deri, yine bütün ağırlığı ile karşımızda. Alt notalarda ferah sayılabilecek turunçgiller artık yok. Deri hala, erkeksi, sağlam ve koyu. Orta notalardaki deri burada neyse ki azıcık yumuşuyor. Orta bölümden farklı olarak kapanışta biraz vetiver algılıyorum derinlerden. Hafiften de tütsü mü var? Varsa hiç şaşırmam. Son bölüm için tütsülü vetiverli deri diyebilirim. Kapanışı gayet güzel.

Aoud Leather, kimi yorumcular tarafından safran kimileri tarafından ise baharatların desteklediği deri parfümü olarak nitelendirilmiş. Bence ne safran ne de baharatlar hakim. Aoud Lether, tuzlu turunçgiller ve deriyi merkeze almış. Gayet kaliteli kullanılmış bergamot, ilk başlarda parfümü ferah deri sınıfına yaklaştırsa da ilerleyen saatlerde kokusu sarsılıp kendisine geliyor ve isminin hakkını veriyor. Evet bu parfüm tam bir deri kokusu. Kimilerinin deri ayakkabıya benzettiği, kimisinin deri ürünleri satan mağazaların içindeki kokuya benzettiği Aoud Leather, burnu zorlayan ve oldukça erkeksi deri ile ciddi ciddi meydan okuyor kullanıcılarına.


Tamam isminde deri var anladık. Kokusunda da deriye fazlaca yer verilmiş. Peki ismindeki öd nerede acaba? Şuna eminim ki isminde öd olup da ödün bu kadar az kullanıldığı parfüm azdır. Çünkü ilk saniyelerden son ana kadar burnum hep öd aradı fakat başarılı olamadı. Çünkü büyük ihtimalle bu parfümün sadece isminde öd kullanılmış. Ya da bana öyle geliyor.

Aoud Leather, günümüzün modern piyasa işi parfümlerinde pek karşımıza çıkmayan acımsı-karanlık-erkeksi deri ile farklı bir yol izliyor. Onun 1 Million ile uzaktan yakından bir akrabalığı yok. O, rakiplerini kendisi gibi niş markalardan seçmiş. Mesela Tuscan Leather, Clive Christian - C For Men. İyi de hiç mi ana akım rakibi yok. Olmaz mı? Eğer ana akımdan sayarsak Charriol - Royal Leather, Derby, Versace L'Homme hatta belki de Aramis Classic. Buyurun kararı siz verin.

Aoud Leather'ın parfüm platformlarında isminin geçmesinin ve benim de bugün incelemeye almamın sebebi tahmin edebileceğiniz gibi Tom Ford'un popüler özel seri üyesi Tuscan Leather'a olan benzerliği. Şimdi çoğu yorumcu Tuscan Leather ve Aoud Leather'ı birbirine benzetmişler. Bu konuda hem haklılar hem de haksızlar. Şöyle ki: Öncelikle, iki parfümde, orta notalardan itibaren karşımıza çıkan erkeksi, yeni deri ayakkabı benzeri deri kullanımı çok benziyor. Sonlara doğru da iki parfüm paralel ilerliyor. Fakat tabii ki birbirleriyle aynı değiller. Tuscan Leather meyvemsi bir başlangıçla açılışı yaparken, Aoud Leather daha turunçgilli giriş yapıyor. Bu anlamda başlangıçları epey farklı. Evet verdikleri genel hissiyat orta notalarda fazlasıyla benziyor olsa da, üst notaları itibariyle ikisini ayırt etmek gayet kolay.


Tuscan Leather'ı biraz fazla erkeksi fazla zorlayıcı bir deri kokusu olarak görüyorum. Kullandığım zamanlar pek alışamamıştım. Aoud Leather'de benzer acımsı deri efektine sahip fakat daha yumuşak ve bergamot ile daha kullanılır hale getirilmiş sanki. Evet Aoud Leather'ı kendime daha yakın bulduğumu söylemeliyim fakat hala ikisinin de kullanımı kolay deri kokuları olmadığını düşünüyorum. Evet güçlüler, sağlam duruşları var, erkeksiler, karaktere sahip parfümler ama yine de genel beğeniye uzaklar. Yer yer deri ceketleri andıran kokularına çoğu kişinin tahammül edebileceğini sanmıyorum. Yine de denemekten zarar gelmez. Belki tam size göredir onların deri kullanımı.

Aoud Leather, kalite anlamında diğer Montale'ler gibi. Çok zengin, farklı, derin ve detaylı bir parfüm değil. Tek düze, neredeyse hiç değişmeyen, lüks hissiyatı vermeyen, basit yapıya sahip. Çok yüksek fiyatlara satılmayan bir niş marka olan Montale, Aoud Leather'ında size harika ve çok yaratıcı bir parfüm deneyimi sunamasa da deri kokusu severlerin şans vermesi gereken arkadaşlardan. Eğer Tuscan Leather'ı seviyorsanız ve onun abartılı fiyatına anlam veremiyorsanız, Aoud Leather neredeyse yarı fiyatına sizin emrinize amade bekliyor.

Parfümün tasarımcısı olarak Pierre Montale görünüyor. EDP konsantrasyonuna sahip. Kalıcılık ve farkedilirlik, bir EDP için yeterli. Tam bir kış parfümü. Soğuk hatta karlı günlerde Aoud Leather'ın çok daha iyi performans vereceğini sanıyorum. Kimi yerlerde uniseks olarak geçse de bence erkek kullanımına daha yakın. Bir kadının üzerinde böylesi bir deri kokusu duymak isteyeceğimi sanmıyorum.


Koku Güzelliği:10/7

30 Aralık 2014 Salı

Azzaro – Azzaro Pour Homme (1978)


Azzaro – Azzaro Pour Homme (1978)

Sicilya doğumlu bir Tunus'lu olan Loris Azzaro, kendi ismiyle moda dünyasına giriş yaptığında, kökeninin esintilerini de markası ile harmanlamak istemişti: Güneş, bronz bir cilt ve Akdeniz insanlarının kanı kaynayan şehveti. Akıcı hissi veren kumaşlar, canayakın renkler, Akdeniz mavisi, yeşil ve beyaz, Azzaro koleksiyonlarının vazgeçilmez unsurlarıdır. Kendilerini "Gerçek duygusallıktan kaynağını alan güneşli ve hedonist bir marka" olarak tanımlamaları kayda değer. Dünya jet sosyetesinin havuz kenarı akşam partilerinde giymeleri için kıyafetler tasarlaması da bu anlamda gayet anlaşılabilir. Modanın da ötesinde Azzaro markası, kuruluşundan itibaren bugüne kadar, lüks ile eşanlamlı bir şıklığa ve yüksek hayat tarzına yönelik ürünler verdi. Sadece hazır giyim kreasyonları olarak değil, piyasaya sürdüğü parfümleri ile de evrensel ve iddialı bir erkeksi tavır ortaya koydular. Diğer yandan şaşalı kadın kıyafetlerine de yer verdiler ürün gamında. Ve tabii ki kokular...

Aslında her şey, modacı Loris Azzaro ve temizlik ürünleri konusunda uzmanlaşmış bir Alman girişimci olan Richard Wirtz'in 1977 yılında tesadüfen karşılaşmaları ve tanışmalarıyla başladı. Loris Azzaro ve Richard Wirtz, tamamen farklı karakterde kişilerdi. Loris Azzaro, o yılların en büyük yıldızlarına kıyafetler tasarlayan bir modacıydı. Richard Wirtz ise sanayi işkolunda deneyimli, sağlam zekaya sahip bir kişiydi. Onların farklı kişilikleri birbirini tamamlamış ve kimyaları tutmuştu. İkisi birlikte, erkekler için parfüm oluşturmak adına beklenmedik yol seçtiler ve bir koku formu geliştirmek adına önemli yatırımlar yaptılar. Bu parfümün adı Azzaro Pour Homme olacaktı. Bu parfüm Loris Azzaro'dan beklenmeyecek bir hamleydi çünkü o moda dünyasında çok kadınsı tasarımları ile tanınıyordu. Fakat bu cesur kararın ödülünü kısa zamanda alacaklardı. Azzaro Pour Homme, dünya çapında çok büyük bir başarı yakalayacaktı. Aradan geçen otuz beş yılın ardından hala en çok satan erkek parfümlerinden birisi olarak şöhretini sürdürüyor. Rahatlıkla onun, klasikler arasında yer aldığını söyleyebiliriz.

1970'li yılların sonlarında (1978) piyasaya sunulan Azzaro Pour Homme, erkek parfümlerinin dönüm noktalarından birisi olarak kabul ediliyor. Hala erkeksi bir parfüm klasiği önerilerinin en güçlü ve akla ilk gelen ismi. Eski kafa fujerlerin en sağlam örneklerinden birisi. Tabii belki de şanssızlığı güçlü rakiplere sahip olmasıydı. Brut, Ralph Lauren - Polo, Paco Rabanne Pour Homme, Van Cleef&Arpels Pour Homme gibi rakiplerinin arasından sıyrılması zor olmadı.


Yıllar önce denediğim ve kendime yakın bulamadığım bu ünlü klasiğe acaba haksızlık mı etmiştim? İşte uzun süre sonra Azzaro Pour Homme'a yeniden şans vermeyi istedim ve onu anlamaya karar verdim bu sefer. Bu kadar büyük bir hite dönüşen Azzaro Pour Homme neden bana uzak kalmıştı? Aromatik fujer tarzının referans parfümlerinden olan Azzaro Pour Homme yolculuğu başlıyor benim için bir kere daha. Yine şanslıyım ki eski yani Vintage formülasyonu üzerinden incelememi yaptım.

Azzaro Pour Homme'u üzerime sıktığımda beni erkeksi çiçekler, eski bergamot, limon ve aromatik otlar karşıladı. Artemisyayı andıran parlak ve buruk çiçeksilik, ne yazık ki en beğenmedim tarzdır. Bergamot, limon ve aromatik otlar ise gayet güzel verilmiş. Üst notaları sevmek ile sevmemek arasında gidip geliyorum. Orta kısma geçildiğinde baharatların hakimiyeti başlıyor. Karanlık ve bohem baharatlar zaman zaman sıcak, genelde tozlu hissiyata sahip. Karanfil, kimyon, kakule ve diğer baharatlara eşlik eden meşe yosunu yine harikalar yaratıyor. Tatlılık barındırmayan baharatlar parfümün en sevdiğim yeri oluyor uzak ara. Orta notalar çok güzel. Sonlara gelindiğinde biraz lavanta ortaya çıkıyor. Plastiğimsi karanlık deri, pek sevmediğim tarzdaki paçuli ve misk. Sonları en sevmediğim yeri oldu diyebilirim.

Azzaro Pour Homme, gotik sayılabilecek, tarihi, eski, tozlu, erkeksi ve maço bir parfüm. Günümüzün parfüm trendlerinden çok uzak, 1970'li yıllara selam sarkıtan bir eser. Erkeksi kokuları sevenlerin Nirvana'sı olmaya aday, turunçgilli (bergamot ve limon), anasonlu (fakat içki efekti vermeyen), lavantalı, derili, baharatlı, vetiverli garip bir karışım. Parfüm bazen limonsu aromatik otsu gibi davranırken bazen de sıcacık baharatlar ortaya çıkıyor. Anason çok bariz bir elemanken, lavantaya da evriliyor. Ne acayip bir deneyim Azzaro Pour Homme!


İnsan çok çeşitli tarzlarda parfümler kullanınca, kendi beğenilerini daha iyi analiz edebiliyor. Kendimle ilgili tespitim şu ki, Azzaro Pour Homme tarzı karanlık, anasonlu, lavantalı, derili erkeksi fujerleri sevemiyorum. Mesela Aramis Tuscany mesela Rive Gauche Pour Homme. Her ne kadar deri temalı parfümleri eski-yeni farketmeden sevsem de, buradaki kullanıma bir türlü alışamıyorum. Yıllar önce kullandığım Azzaro Pour Homme'un güncel versiyonunu beğenmemiştim. Bu aralar yeniden şans verdiğim eski formülasyonunu da beğenmedim. Üzerimde Azzaro Pour Homme'u taşımaya bir türlü alışamadım. Sanırım bu önemli erkek parfüm klasiği ile yıldızımız bir türlü barışamayacak.

Yine de siz Azzaro Pour Homme'a şans vermelisiniz. Eğer yaşınız 40 ve üzerindeyse, delikanlı işi bol tatlı kokuları kullanmak kulağınıza hoş gelmiyorsa, sürekli takım elbise giyiyorsanız, gerçek bir beyefendi gibi kokmak niyetindeyseniz, "kadınlar parfümüme bayılsınlar" düşüncesi içinde değilseniz o, sizi bekliyor. Onu kullandığınızda bir çok kişi kokusunu biraz eski ve modası geçmiş bulabilir. Fakat eski zamanların geleneklerini anımsatması açısından, dolabınızda bir şişesinin bulunması sizin için iyi olabilir. Kendi adıma ise bu parfümü uzun süreli kullanabileceğimi hiç sanmıyorum.

Özellikle yurtdışında büyük saygı duyulan Azzaro Pour Homme, ülkemiz insanının koku algısı üzerinde "hacı yağı ya da lavanta kolonyası" izlenimi yaratmaya müsait gibi görünüyor. Tozlu, nostaljik ve retro tarzı, kolay sevilip, benimsenebilecek gibi değil. Bu anlamda denemeden alınması oldukça riskli kokulardan birisi gibi görünüyor. İşin iyi tarafı ise Azzaro Pour Homme, ülkemizde bir çok yerde uygun fiyatlara bulunabiliyor.

Parfüm yazarı Luca Turin, Azzaro Pour Homme'u anasonlu lavanta olarak sınıflandırmış ve beş üzerinden beş puan vererek, en iyi parfümler listesine almış.


Parfümün gerek kalıcılığı gerekse farkedilirliği zayıf oldu bende. Ten üzerinde çok hoşuma gitmeyen kokusu, kıyafet üzerinde çok daha ilgimi çekti. Bu anlamda soğuk kış günlerinde montunuzun üzerine kullanıp, burnunuza gelen Gotik-karanlık koku ile mutlu olabilirsiniz. Sıcak yaz mevsiminde kullanmanızı pek tavsiye etmem.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6.5

26 Aralık 2014 Cuma

Clive Christian – V For Men (2012)


Clive Christian – V For Men (2012)

Bir parfüm şişesi. Koyu kahverengi renkte. Neredeyse kehribar rengi şişe, devasa boyutlarda değil. Avucuma tam sığan 50 ml.lik şişeye uzun uzun bakıyorum. "Parfüm Merakı en sonunda çıldırdı" dediğinizi duyar gibiyim. Ya da "böyle olacağı belliydi zavallının" fısıldaşmalarınızı da anlıyorum. Evet belki çıldırdım. Fakat ben çıldırmayayım da kim çıldırsın. Çünkü elimde dünyanın en pahalı parfümlerinden birisinin şişesini tutuyorum.

Kokular aleminin "en uç noktası" olarak kabul edilebilecek Clive Chirsitian'ın hem de özel seriye ait V (Erkek) modelinin şişesi beklediğimden daha mütevazi çıktı. Resimlerde çok daha şaşalı görünen Clive Christian - V For Men'in şişesinin cam kısmı 40 dolarlık parfümlerden çok da farklı değil. Şişenin ortasındaki kocaman V harfi, hınzırlık olacak ama meşhur "V For Vendetta" filminin reklam afişlerini hatırlatıyor bana. Parfümün kapağı ise en dikkat çekici yeri. Yine internetteki görsellerden merakımı cezbeden kapak, ilk başlarda basit ve ucuz bir etki bıraksa da, sonrasında alışıyorsunuz. Kapak sert ve sağlam metalden yapılmış fakat altın hissi veren sarı renk keşke olmasaymış diyorum içimden.

Bir süre önce, dünyanın en pahalı parfümlerini satmakla övünen Clive Christian'ın, V modelinin kadın versiyonunu incelemiştim. Şimdi sıra özel seriye ait V'nin erkek versiyonunda. Kendi sitelerinde parfümlerini tek tek tanıtmaya tenezzül etmemişler. Sanırım, "bizim ürünümüz dünyanın en pahalı kokulu sıvısı, bir de pazarlama cümlesi mi yazacağız" düşüncesindeler. Belki de haklılar. Çünkü bugün inceleyeceğim Clive Christian - V For Men, en iyi ihtimalle 50 ml.si 400 dolar civarında satılan bir parfüm. Sadece 50 ml. olarak üretilen V For Men, ortalama bir anaakım parfümün 40 dolar civarında satıldığı Amerika kıtası için bile astronomik fiyata sahip. Evet o, sıradan bir Calvin Klein, Hugo Boss ya da Versace parfümünün on katı fiyata sahip. Ve böyle olunca da bütün gözler üzerlerine çevriliyor. Bu kadar pahalı olan bir parfüm, acaba mükemmele yakın koku deneyimi sunar mı bize?


Fiyat/kalite denklemine şimdilik girmeyeceğim. Böylesine inanılmaz fiyatlara satılan bir parfümden beklentiler de oldukça artıyor haliyle. Geçtiğimiz ay kullandığım V'nin kadın versiyonu, gayet kaliteli kokuya sahipti fakat benim çok yakın olduğum tarza sahip değildi. Bakalım V'nin erkek versiyonu için neler hissedeceğim. Çünkü beklenti eşiğim her parfümsever gibi çok yüksekte bir Clive Christian parfümü için.

Fragrantica'da oryantal odunsu olarak sınıflandırılmış V For Men. Üzerime sıktığımda beni tatlılık barındırmayan keskin baharatlar karşılıyor. Toz karabiberlere benzeyen üst notalarda adeta başka baharata yer verilmemiş. Direkt ve net kupkuru karabiber-biber kokusu. Gayet ciddi ve olgun. Başlangıcı güzel V For Men'in. Orta notalara gelindiğinde baştaki koku formu değişmiyor. Bibere ek olarak ağaçsılık ekleniyor. Kuru, neredeyse talaş gibi kokan ağaçlar artık daha belirgin. Karabiber hala destek veriyor ağaçlara. Orta bölümdeki ağaçsı yapı hafiften plastiğimsi kokuyor. Bu da kalite hissiyatını azaltıyor. Geleyim sonlara. Alt notalar, üst ve orta notaların aynı düzleminde devam ediyor. Kuru sedir ağacı ve kuru biber-karabibere bu sefer tütsü ekleniyor. Tütsü çok karanlık verilmemiş. Ağaçsı ve kuru olarak boy gösteriyor tütsü. Son kısmını çok beğendiğimi söylemeliyim.

V For Men'de ana aksı, tozlu-kuru biber-karabiber, ağaçsılık ve tütsü oluşturuyor. Parfüm adeta bu üç tema üzerine inşa edilmiş. Onun dışında farklı bir deneyim yaşatmıyor. Gerilerden reçinemsilik de kendisini gösteriyor. Bu reçineli yapı, ağaçsılık ile uyumlu ilerliyor. Belki azıcık da vetiverden (kabe samanı) bahsedebilirim. Onun dışında çok zengin bir nota dizilimi söz konusu değil.


Parfümün başından sonuna kadar neredeyse hiç değişmemesi biraz şaşırttı beni. Sonuçta dünyanın en pahalı parfümlerinden birisini kullanıyorum. Üstelik Clive Christian'ın özel serisine ait V For Men. Bilemiyorum belki de beklentilerim çok daha yüksekti. V For Men, basit ve tekdüze bir parfüm gibi görünüyor. Çok zengin, ihtişamlı ve lüks de koktuğu söylenemez. Katmanlı ve bol notalı değil. Minimal bir çalışma adeta.

Durun bir dakika! Hemen hayal kırıklığı yaşamayın. Çünkü V For Men, her ne kadar düz kokuyorsa da müthiş bir kalite hissiyatına ve erkeksiliğe sahip. Olabilecek en iyi ağaç-tütsü kokularından birisi denebilir. Orta kısımdaki hafif plastiğimsi yapı dışında harika bir dumansı-reçinemsi tütsü kokusuna sahip. Adeta kocaman bir çam ormanında yürüyormuşçasına net, karakteristik ve gerçekçi kokuyor. Dumansılık çok abartılı kullanılmamış neyse ki. Karanlık bir parfüm olduğu söylenemez. Daha çok kereste atölyesine girdiğinizde burnunuza gelen tozlu talaş kokusuna benziyor. Ya da ağaçlardan akan reçinelerin etrafa yayılan rayihasını andırıyor. Görüleceği üzere V For Men, safkan bir odunsu-tütsü kokusu. Zaman zaman yanık ahşap gibi zaman zaman ormandan ağaç kesip kulübesine götüren ormancının kıyafeti gibi kokuyor.

Neredeyse hiç tatlılık barındırmıyor V For Men. Bu anlamda yeni nesil bol şekerli parfümlerden rahatlıkla ayrılıyor. Kupkuru baharatlar, yeni kesilmiş ağaç dalı ve dumansılığı sınırlı tütsü ile Armani Prive’in sevilen eseri Bois d’Encens, üretimi bitirilen Gucci Pour Homme, Comme des Garcons - Wonderwood ile benzer yapıda olduğu söylenebilir. Kalite anlamında Wonderwood'dan çok daha üstün, Gucci Pour Homme'la başa baş ve Bois d’Encens’e de kafa tutabilecek düzeyde.

Evet o, biraz yaş isteyen bir karakterde. Çok genç arkadaşların üzerinde biraz tuhaf duracaktır. Gayet ciddi bir parfüm. Takım elbise kokusu olarak bile nitelendirilebilir. Kullanım alanı biraz sınırlı gibi görünüyor. Günlük çarşı-pazar gezmeleri için uygun olacağını sanmıyorum. Daha ambiyans kokusu gibi. Çok soğuk veya karlı bir günde, Abant gölünün etrafında dolaşırken giyilebilecek bir parfüm. Ya da ormanın içindeki bir dağ evinde şöminenin karşısında çıtır çıtır yanan odunlara bakıp, düşüncelere dalınıp gidilecek bir parfüm.


V For Men, çok büyük ihtimalle Pure Perfume konsantrasyonuna sahip. Parfümün en yoğun ve konsantre hali olan Pure Perfume, onun üzerinde fazla etki yapmışa benzemiyor. Çünkü performans olarak zayıf kaldığı söylenebilir. Farkedilirliği başlarda keskinken, kısa süre sonra tene yakın durmaya başlıyor. Biraz çekingen kalıyor. On iki saatten fazla tende durarak kalıcılığının yeterli olduğunun sinyallerini veriyor. Zaten parfüm yorumcuları performansından genel anlamda şikayetçiler.

Sıcak havaların değil soğuk ayların kokusu bence V For Men. Yaş olarak otuz ve üzerindeki arkadaşlara tavsiye ederim. Erkeksi kokusu ise bu tarzı sevenler için denenmesi gereken eserlerden olduğunu fısıldıyor. Parfümün tasarımcısının, Geza Schoen olduğu rivayet ediliyor. Çok yüksek fiyatına istinaden denemeden almak iyi fikir olmayabilir.

Koku Güzelliği:10/8

23 Aralık 2014 Salı

Versace – L’Homme (1984)


Versace – L’Homme (1984)

Üzüntüleri, trajedileri ve ölümleri, hayatın monotonluğuna, Allah’ıın küçük müdahaleleri olarak düşünürüm. Hayatın hep tozpembe, güzel ve mutlu geçmesi, bir süre sonra bezdirici ve dejenere edici olacaktır bence. Hiç beklemediğimiz zamanda bir yakınımızın kaza haberinin gelmesi, ya da çok sevdiğimiz sinema sanatçısının ani ölümü, hayatın günlük koşuşturmacası içinde, kısa süreli de olsa bazı farkındalıklara sebep olur. Çünkü ölüm her zaman için korkutucu, soğuk ve karanlıktır. Ve aslında ölüm çok yakınımızdadır, başucumuzdadır çoğu zaman.

1997 yılında moda dünyası büyük bir şok yaşamıştı. 1978 yılında kurduğu Versace modaevini, kısa zamanda küresel bir lüks marka haline getiren Gianni Versace, Miami'deki malikanesinin önünde, kuşkulu bir şekilde öldürüldüğünde, dünyanın gözü merdivenlerde yatan Gianni Versace'in cansız bedenine çevrilmişti. Modanın altın çocuklarından olan Gianni Versace, en verimli çağında, hayatını kaybetmişti. Eğer ölmeseydi, belki de, kendi elleriyle kurduğu Versace markasını daha yukarılara taşıyacaktı.

Bay Versace'in büyük vizyonu, zaten markanın küresel oyuncular arasına girmesini sağlamıştı. Hazır giyim üzerine tasarımları dünya sosyetesinin akın ettiği butikleri süslerken, 1981 yılında ilk kadın parfümünü de piyasa sürdü Gianni Versace. Çok büyük ses getirmeyen ilk parfümü Gianni Versace for Women'in ardından ilk erkek parfümleri Versace L'Homme 1984 yılında piyasaya sürüldü. Versace'in ikinci parfümü olan L'Homme, zamanın ilgi çeken erkek kokularından birisi olmuştu. Fakat hiç bir zaman rakipleri Chanel Pour Monsieur, Eau Sauvage, Polo Classic kadar şöhretli olamadı. Yine de parfümseverlerin en çok sevdiği Versace'lerden birisi olmayı başardı.


Versace L'Homme, 1980'lerin koku trendlerinin tipik örneğiydi. Deri-şipre tarzına yakın Versace L'Homme'u, klasik parfümlere oldukça meraklı birisi olarak epeydir merak ediyordum. Ve yine şanslıyım ki, bu erkek parfüm klasiğinin eski formülasyonuna sahip oldum. Yeni formül L'Homme'ların genellikle beğenilmediği ve eski formül L'Homme'un kullanılmasını tavsiye eden bir çok parfümsevere rastlayabilirsiniz çeşitli platformlarda. Sanırım yeni L'Homme ciddi bir reformülasyon geçirmiş ve eskisini aratır hale gelmiş. Zaten büyük ihtimalle L'Homme'un üretimi de Versace tarafından bitirilmiş durumda. Gerçi hala Türkiye ve Dünya'daki bir çok sitede bulunabiliyor fakat ilerleyen yıllarda bulunması çok zor olacak parfümler kervanına katılacağa benziyor. Onun için eğer bu tarzı sevenlerdenseniz bir yolunu bulup, Versace L'Homme'u denemenizi tavsiye ederim.

Gevezeliği bırakıp, parfümün kendisine geçeyim artık. Fragrantica'da deri sınıfına konulmuş L'Homme. Parfümü üzerime sıktığımda karşıma eski tarz turunçgiller çıkıyor. Limon, bergamot ve aromatik otlardan oluşan üst notaları harika L'Homme'un. Eski kafa klasiklerin neredeyse aynısı üst notalar çok doğal, nostaljik, ferah ve mis gibi. Kimilerinin eski limon kolonyalarına benzeteceği üst notalar, Eau d'Hermes, Acqua di Parma Colonia, Yves Saint Laurent Pour Homme düzleminde. İlerleyen dakikalarda kokuda büyük değişim olmuyor. Tozlu-otsu limonun önderliğinde devam eden turunçgillere, biraz meşe yosunu ve tozlu baharatlar ekleniyor. Karanfil ve tarçın olduğunu düşündüğüm baharatlar çok öne çıkmıyor. Ayrıca keskin ve tatlı da değiller. Parfümün ilk bir saatlik kısmı böyle devam ediyor. İkinci kısımda baharatlar geri çekilirken, limonsu tozlu turunçgillere hatırı sayılır oranda deri katılıyor. Bu andan itibaren aromatik ve neredeyse ferah deri başrole geçiyor. Çok güzel bir vetiver de arka planda hissediliyor. Deri hafiften hayvansal kokuyor ama bir Eau d'Hermes'teki kadar bariz değil. Vanilya derinlerde bir yerde gizlenmiş. Ancak çok dikkatli koklanırsa fark ediliyor. O da neredeyse hiç tatlılık barındırmıyor. İşte parfümün ikinci kısmı da bu şekilde gerçekleşiyor. Deri, vetiver, vanilya ve meşe yosunu ile desteklenmiş limonun verilişi gayet başarılı.

Versace L'Homme, günümüzde görmeye alışık olmadığımız erkeksi bir kurulukta ve tozlulukta ilerliyor. Limonun verilişi çok rafine ve asil. Blenheim Bouquet tarzı limon, gayet aristokratik, ciddi ve şık. 1980'lerin şiprelerinin neredeyse tamamında görülen bu tarz limonun, 1984 çıkışlı L'Homme'da da kullanılmış olması gayet normal. Genç arkadaşların muhtemelen burun bükeceği bu limonsuluk, eski dünyanın yüksek kaliteli kolonyalarını anımsatıyor. Bence başlangıç kısmı nefis. Fesleğen önderliğindeki aromatik otlar, yapaylıktan uzak ve limona müthiş bir hava katıyor. Aromatik otlar, kokuyu ferahlıktan biraz daha ilkbahar kullanımına yaklaştırıyor. Başlardaki meşe yosunu yine güzel bir sürpriz yaparak sınırlı da olsa kendisini gösteriyor. Baharatlar, tam olması gerektiği gibi.


Parfümün ikinci kısmı, derinin hakimiyetinde gerçekleşiyor. Otsu limon sonlara doğru etkisini kaybediyor. Deriye, koku tenden uçana kadar vanilya ve meşe yosunu eşlik ediyor. Deri sert ve kaba değil, gayet kibar, yumuşacık, kadifemsi ve rafine. Parfümün başlangıcındaki nota zenginliği ve coşku, ikinci bölümde pek olmasa da hala kaliteli ve yapaylık yok. Diyebilirim ki Versace, L'Homme ile hiç de fena iş çıkarmamış.

Şu bir gerçek ki, L'Homme, günümüzün parfüm trendlerine çok uzak ve bihaber. Hatta umurunda bile değil. Çünkü o, geleceğin değil, geçmişin, eski dünyanın, soğuk savaş yıllarının, takım elbise giyilen toplantıların, şıklığına önem veren centilmenlerin, maço olmayan erkeksiliğin, kibarlığın kokusu.

Evet o kesinlikle ucuz maçolardan değil. Sert erkeklerin kokusu da değil. Motosiklet çetesi üyelerine de uymayacaktır. O, Antaeus, Fahrenheit, Yatagan veya Bandit kadar karanlık, sert, acımasız ve ödünsüz değil. Parlak, açık, uzlaşmacı, demokrat, naif, yakışıklı, karizmatik, Akdenizli İtalyan şıklığının parfümü. Eğer New York, Eau de Guerlain, Derby, Bois du Portugal gibi parfümleri seviyorsanız, L'Homme'a mutlaka şans vermelisiniz. Muhtemelen pişman olmazsınız.


Yukarıda da bahsettiğim gibi L'Homme'un eski formülasyonunu bulabilirseniz çok şanslısınız. Ülkemizde olacağını pek sanmıyorum ama yurtdışı merkezli açık arttırma sitelerinde bulunabilir. Yeni yani güncel formülasyonu çoğu kişi beğenmemiş ve vasat olduğunu belirtmiş. Artık bundan sonrası da biraz sizlere düşüyor. Her şeyi Parfüm Merakı'ndan beklemeyelim :)

Parfüm kritikçisi Luca Turin, Versace L'Homme'u turunçgil zencefil olarak sınıflandırmış. Beş üzerinden dört puan vererek oldukça beğenmiş. Ben de bu notunda bay Turin'e tüm içtenliğimle katılıyorum.

Aralık ayının ılıman sayılabilecek günlerinde kullandığım L'Homme, ilkbahar-sonbahar döneminde kullanmanın iyi fikir olacağını düşündürttü bana. Başlangıcındaki ferah limonsu yapı, çok soğuk kış günleri için kullanışlı olmayabilir. Sonlardaki deri ise sıcak yaz günleri için uygun olmayabilir. Bence en güzel kullanım dönemi bahar aylarıdır diyorum. Yaş olarak ise 35 hatta 40'ına gelmiş erkeklerin tercih etmesinde fayda var. Genç delikanlı kokusu değil. Belli bir yaş ve olgunluk istiyor.


Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/8