Amouage –
Beloved Man (2012)
Zamanın
bir yerinde, hayatın bir köşesinde, evrenin ufacık bir zerresinde... 13 milyar
yıldır devam eden bir maceranın neresindeyiz? Büyük Patlama'dan itibaren geçmiş
milyonlarca yılın ne kadar farkındayız? Üzerinde yaşadığımız Dünya'nın 4.5
milyar yıllık yaşı, bizim küçücük beynimiz ve sınırlı algılama kapasitemiz ile
ne kadar anlaşılabilir?
Ortalama
insan ömrünün 70-80 yıl olduğunu düşünürsek, tarihin, hayatın, kainatın ne
kadar önemsiz bir parçasını oluşturduğumuz yeterince açık değil mi? 13 milyar
yıllık evreni, 80 yıllık ömür çizgimizle mi kavrayacağız? Yoksa dünya hayatının
anlamsızlığı üzerine mi konuşacağız? Madem bu dünya "eğreti bir eğlence
yerinden ibaret", o zaman hangi yöne gideceğiz, nereye varmaya
çalışacağız?
Hayat,
aşk, ilişkiler, duygular, hayaller, anılar, beklentiler, acılar ve
karamsarlıklar... Üzerinde yaşadığımız dünya adlı gezegen, bize bunlardan daha
fazlasını verebilir mi? İlahi aşk, sonsuz mutluluk, eşsiz bir huzur, duru bir sakinlik,
bembeyaz bir dinginlik, anlatılması imkansız bir vecd... Bu hayal etmesi bile
muhteşem kavramlar, kan gölüne dönmüş, rezilce iktidar savaşları verilen, her gün
onlarca çocuğun öldürüldüğü dünyada karşımıza çıkabilir mi? Nereye kaçabiliriz
sıkışıp kaldığımız zalimlerin dünyasından. Var mı gidebileceğimiz başka bir
dünya ya da evren?
Yaratıcımız
tarafından çok az ilim verilen insan, binlerce yıldır, zihninin el verdiği
kadarıyla her şeyi sorguluyor. Kendisini, dünyayı, uzayı, Allah'ı ve aklına
gelen her şeyi. Felsefe biliminin çıkış noktasının "Ben Kimim?"
sorusu ile başladığını düşünürsek, bizden binlerce sene sonra da eğer hayat
hala devam ederse, bu sorular sorulacak ve cevapları bulunamayacak. "Ben
Kimim" sorusunun yanıtı "Ben hiçbir şeyim"dir belki de.
Sokrates'in söylediği rivayet edilen o meşhur sözü biraz değiştireyim kendimce:
"Bir şey biliyorsam o da hiç bir şey olmadığımdır."
İyi
de bir parfümün felsefesi olur mu? Ya da bir markanın? Teori de evet ama
pratikte olası değil. Peki bir marka size uçsuz bucaksız Arap çöllerini
hatırlatabilir mi? Çölde, en yakın medeniyetten yüzlerce kilometre uzaktaki
bedevi çadırında içilen Arap çayını. Çöl denilen koskocaman boşluğun,
sessizliğin ortasında, akşamın yaklaşmasıyla yıldızların ortaya çıkması ve
gökyüzünü binlercesinin kaplamasını düşünebilir misiniz? Kumların üzerine
uzanıp, pırıl pırıl gökyüzündeki yıldızların birbirine ne kadar yakın ve çok
olduklarını deneyimlediniz mi hiç? Her bir insanın, çöldeki trilyonlarca kum
tanelerinden biri kadar öneminin olmadığını ne zaman anlayacağız?
Bir Arap masalı
gibi... Ali Baba ve kırk haramiler gibi... Binbir gece masalları gibi... Kızını
tek başına çölün ortasındaki bir kuleye hapsetmiş zalim sultan gibi... İran
edebiyatı gibi... Fas'ın Akdeniz neşesi ile Arap tutuculuğunu harmanlaması
gibi... Umman'nın eski halk efsaneleri gibi... Suudi Arabistan'ın uhreviliği
gibi... Sinbat gibi... Alaaddin'in sihirli lambası gibi... Mısır'ın firavunları
gibi...
Uzaklardan
bir koku geliyor burnuma, çölde, gece uzanmışken kumlara. Oldukça uzağımızdan
geçen bir katar mı? Pek mümkün değil. Hiç kimse çölde gece yolculuk yapmaya
cesaret edemez. Tuaregler bile... Çünkü çölde geceler soğuktur, geceler
tehlikelidir, gece yolların üzerini örter. O zaman bu şahane turunçgil kokusu
nereden geliyor diye etrafıma bakınıyorum. Ferah, lezzetli ve neredeyse
limonsu. Acaba kuzeyden esen bir rüzgar, Yunanistan'dan Arap yarımadasına kadar
narenciye bahçelerinin kokusunu mu taşıyor? Greyfurt ve bergamot? Elemi de
neymiş? Bu tropikal meyvenin Arap yarımadasında ne işi var? Devamında sanki
yumuşak baharatlar algılıyorum. Acaba çadırımızda yemek hazırlıkları mı
başladı? Turunçgillerin üzerine serpiştirilmiş baharatlar. Kakule, biber,
kimyon? Şekerli-portakallı baharatlar. Arap mutfağının vazgeçilmezi ağır
baharatlar neyse ki turunçgillerle ve meyvemsilikle harmanlanmış. Orta bölümden
itibaren ortaya çıkan garip plastiğimsi koku, acaba çölde tek tük yetişen
çiçeklerden mi geliyor? Yasemin ve safran çölde yetişir mi? Belki de
çadırımızın arkasındaki develerin teninden yayılan kokudur bu.
Edward
Said'in, oryantalizmi açıklamaya çalışmasını bir yere koyalım. Ortalama bir
dünya vatandaşının zihnindeki Arap-Orta Doğu imgesinin neresine düşüyor Beloved
Man? Bol bol nargile içilen, Cezayir'in ara sokaklarındaki bir çay ocağındaymış
hissi mi veriyor? Ya da petro-dolarların aktığı modern Umman'ın ultra-lüks yedi
yıldızlı bir otelindeki, konuklarını memnun etmek için dans sanatını sergileyen
rakkaseyi mi hatırlamalıyız Beloved Man ile? Belki hepsi belki de hiç
birisi.
Eğer
doğru kelime "geleneksellik" ise Beloved Man o dediğinizden değil.
Christopher Reeve ve Jane Seymour’un başrollerini paylaştığı ve klasikler
arasına çoktan girmiş "Somewhere in Time" filminin akıllara getirdiği
tuhaf bir burukluk, sakinlik, mütevazilik, anlamsızlık içinde anlam arayan bir
parfüm mü Beloved Man? Belki... İlhamını eski söylencelerden alan Arap parfüm
sanatının ve modern zamanın hikaye anlatıcısı Hollywood'un enteresan bir
birleşimi olabilir mi Beloved Man? Christopher Chong'a göre aşağı yukarı öyle.
Buruk-ekşimsi
meyveler, kremsi turunçgiller, ferah üst kısım, benzersiz olmayan baharatlar,
odunsuluk, deri ve çiçekler ile neredeyse safkan bir "Grasse" parfümü
Beloved Man. Pek derinliği olmayan, Amouage'ın ihtişamına gönderme yapmayan,
yaz aylarında bile güneşin olduğu ve havanın fazla soğumadığı, hüzünlü bir
Dubai öğleden sonrasını anımsatabilir size.
Kendi
sitelerinde oryantal olduğu ileri sürülen, özelinde odunsu baharatlı oryantal
olarak nitelenen, aklınızı başınızdan almayacak, ortalama 300 dolarlık fiyat
etiketine yakışmayacak, çığır açmayacak ve Umman kraliyet ailesini
düşündürtmeyecek bir deneme Beloved Man.
Ağır,
ağdalı, abartılı, haşmetli, tütsülü, buhurlu diğer Amouage'lara çok yakın
durmayan, seküler, acayip bir ferahlık barındıran ama aynı zamanda serin
havaları düşündürten, zaman zaman sıcak ve içinizi ısıtan, genelinde sonbahar
ya da erken-ilkbahar havasına uyacağını düşündüğüm, yumuşak baharatlı, odunsu,
meyvemsi, turunçgilli, derili, üst düzey kalite hissiyatı vermeyen, uyumsuz
orta notalara sahip, kimilerinin 1 Million'un rafine haline benzettiği,
örneğine rastlamadığım koku formuyla Beloved Man, Amouage koleksiyonunun baş
tacı olacak gibi durmuyor.
Kokusunun
tasarımcısı olarak çoğu yerde Bernard Ellena geçse de bu konuda ciddi muhalefet
var. Bay Chong'un parfümün tasarımcısı olarak Alexandra Carlin ismini verdiği
konuşuluyor. Muhtemelen doğrudur.
Koku
Güzelliği:10/6.5