22 Mayıs 2014 Perşembe

Le Labo – Santal 33 (2011)




Le Labo – Santal 33 (2011)

Amerikan popüler kültürünün en çok işlenen ögelerinden birisidir kovboylar. Özellikle 1900'lü yılların başlarını anlatan Hollywood filmlerinin değişmez karakteridir kovboy. Hayatı at sırtında geçen, orta yaşlarda, kirli sakallı, üzeri sürekli tozlu ve kirli, geçimini çoğu zaman banka yada posta treni soyarak geçiren yalnız adamlardır kovboylar. Biraz aykırı gideni devletin tarafına geçer ve bir kasabaya şerif bile olurdu. Astığı astık kestiği kestik kovboyların en büyük dostları Smith&Wesson'ları nasıl maharetli kullandıkları ise zihnimize kazınmıştır adeta. Vahşi Batı'nın malum kuralıdır: "Kim silahını daha hızlı çekerse, o hayatta kalır!"

1950'li yıllarda ise Amerika artık dünyanın öne çıkmış yeni süper gücüdür. Bu gücünün en büyük kaynağını ise küresel markalarından ve şirketlerinden alıyor haliyle. Amerika deyince aklımıza ilk gelen markalardan birisi de kuşkusuz ki Marlboro. Dünyanın en şöhretli sigara markası olarak büyük reklam kampanyalarına imza atmaları, kendi açılarından anlaşılabilir. Gerçi uzun yıllardır özellikle Marlboro'nun kendi vatanında çok büyük anti-sigara uygulamaları hayata geçirilmiş durumda. Sigara karşıtı bu tavır, bütün ülkelere neyse ki çabuk yayıldı. Fakat insanların zihnindeki "Marlboro içen maço erkek" imajı hemen silinecek gibi görünmüyor.

Sigaraya karşı bu kadar sıkı önlemlerin olmadığı 20. yüzyılın başlarında Marlboro içen erkeği simgeleyen "Marlboro Adamı", Amerikan tarihi açısından önemli simgelerden birisiydi. Tabii ki bu imajı yerleştirmek için, çok büyük bütçeler ayırıyordu Marlboro. "Erkek dediğin Marlboro içer" sloganıyla kim bilir kaç milyon insan sigara içmeyi önemli ve değerli bir ayrıcalık olarak düşünmüştü. Oysaki ilerleyen yıllarda yapılan sağlık araştırmalarında sigaranın en büyük kanser sebebi olarak ortaya çıkması, çoğu kişi için sonun başlangıcıydı. Hatta Marlboro Adamı'nın bile. Çünkü artık sigara bir numaralı kanser sebebiydi. Ve hiç kimse Marlboro Adamı'nın gözünün yaşına bakmayacaktı. Bu popüler kültür simgesi, uzun yıllar boyunca unutulmaya terk edilecekti arkasında kötü anılar ve kansere yakalanmış yüz binlerce kişi bırakarak.


2014 yılında, artık kovboyların ve Marlboro Adamı'nın esamisi okunmasa da, Amerika merkezli niş parfüm evi Le Labo, eski zamanları hatırlatmak istiyor bize Santal 33 ile. İlhamını sert, erkeksi ve maço bir karakter olan Marlboro Adamı'ndan almış Santal 33. Kendi sitelerinde de bu yönde bilgiler verilmiş. Parfümün sigarayla alakalı olarak tütün kokusunu mu vurguladığı, yoksa eski kafa bir erkek parfümü olarak mı düşünüldüğünü öğreneceğiz birazdan. O zaman geçelim detaylara.

Fragrantica'da odunsu aromatik olarak sınıflandırılmış Santal 33. Üzerime sıktığımda karşıma tuhaf sayılabilecek bir koku çıkıyor. Garip, endüstriyel ve plastiğimsi deri ve karanlık salatalık benzeri menekşe. Deri biraz daha baskın oldu tenimde. Durun bir dakika. Bu aromayı tanıyorum. Fahrenheit? Narciso Rodriguez For Him? Evet bu deri ve karanlık menekşe kesinlikle Narcisio Rodriguez For Him paralelinde bir erkeksilik meydana getirmiş. Bence epey benziyorlar fakat Santal 33'deki deri oldukça yapay ve plastiğimsi. Geçeyim orta bölüme. Erkeksi deri ve menekşe, yaklaşık bir saat kadar etkisini sürdürüyor. Sonrasında radikal bir değişim yaşanıyor. Deri ve menekşe ortadan tamamen kaybolurken, tatlımsı, neredeyse sütsü-kremsi misk ortaya çıkıyor. Kimileri hindistan cevizine kimileri de incire benzetmiş bu rayihayı. Tatlı ve lezzetli misk olarak tanımlanabilir. Çok yumuşak, kaliteli ve sütlü gibi. Bu bölümden itibaren parfüme ismini veren sandal ağacı da hissediliyor. Evet ismi Santal 33 ama sandal ağacı biraz geri planda duruyor sanki. Çok kibar ve yüksek kaliteli iris (süsen) çiçeğini unutmamak lazım. Kötü başlayan ama güzel sonlanan bir parfüm diyebilirim.

Santal 33, bence oldukça basit bir parfüm. Fazla detaylı yada derin değil. Deri, menekşe, sandal ağacı, misk ve iris çiçeğinden oluşuyor. Zengin harmana sahip olduğu söylenemez. Zaten parfüm iki bölümden oluşuyor. İlki plastiğimsi tuhaf deri-menekşe ve ikinci kısım sandal ağacı-misk iş birliği. Başka da kokunun yapısına etki edecek nota karşıma çıkmadı.


Parfümün hemen başlangıcındaki yapay deri oldukça farklı ve alışılmışın dışında. Kimi zaman hastaneleri veya eczaneleri hatırlatıyor. Bazen de lastik fabrikasında dolaştığınızı hissettiriyor. Biraz sert ve garip açılışa sahip. Konforlu olmayan ilk bir saatlik bölüm, nispeten erkeksi denebilir. Bu kısım atlatıldığında çok daha yumuşak ve sevilesi bir kokuyla karşılaşıyorsunuz. Bazı yorumcuların dediği gibi sütlü-kremsi-vanilyamsı misk-sandal ağacı iş birliği gayet başarılı. Parfümün en sevdiğim yeri de burası oldu zaten.

Sıra dışı ve kimyasal bir açılıştan sonra gelen beyaz ve damla sakızlı deterjanla yeni yıkanmış çarşaf. Nedense zihnimde Santal 33'ün çağırışımı bu minvalde oluyor. Parfümün resmi pazarlama konsepti ile fazlaca ilgisi yok kokusunun. Belki üst notalarda menekşe erkeksilik veriyordur. Onun dışında vahşi ve sert erkeksilik ile karşı karşıya değiliz. Hatta günümüzün modern parfümlerini hatırlatıyor orta ve son kısım.

Evet soruyorum Le Labo'ya. Nerede Marlboro Adamı, nerede banka soyan kötü kovboylar, nerede Clint Eastwood bakışı, nerede silahındaki altı kurşunla altı haydutu vuran kasaba şerifi? Hani isim-konsept-pazarlama tutarlılığı? Nerede sigara, duman yada tütün kokusu, nerede viski tadı, nerede kökenini attan alan hayvansallık, nerede haftalarca yıkanmamış kıyafet efekti?

Santal 33, başlangıcı dışında güzel sayılabilecek bir parfüm fakat muhteşem değil. Endüstriyel sterillik taşıyan kokusu zaman zaman Comme des Garçons'un Odeur serisinin güzide üyelerini çağrıştırabilir. Nitekim bana çağrıştırdı. Bu haliyle çok yüksek fiyatlarına istinaden büyük boy şişesini almak konusunda aceleci olmayın ve muhakkak önce deneyin.


Parfümün tasarımına Avon, David Beckham, Kenneth Cole, Paris Hilton ve Sarah Jesicca Parker gibi vasat markalara işler yapmış olan Frank Voelkl imza atmış. Eau de Parfum (EDP) formunda. Kalıcılığı ve fark edilirliği yüksek olmadı denemelerimde. Erkek kullanımına biraz daha yakın. Uygun dozajlama ile dört mevsimde de kullanılabilir.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7

18 Mayıs 2014 Pazar

Giorgio Armani – Acqua di Gio Essenza (2012)




Giorgio Armani – Acqua di Gio Essenza (2012)

1996 yılında hiç şüphesiz ki modern zamanların en kült parfümlerinden birisi piyasaya sürüldü Giorgio Armani tarafından. "Gio'nun Suyu" isimli parfüm, ekşimsi meyveli kokusuyla garip şekilde ferah, sucul ve erkeksiydi. Giorgio Armani'nin, bu parfümün böylesine büyük hit olacağını öngörmüş olabileceği konusunda nedense şüpheliyim. Acqua di Gio, benim de sebebini pek anlayamadığım şekilde dünya üzerinde büyük bir seven kitlesi yarattı kendisine kısa zamanda. On sekizinci yaşını kutladığı 2014 yılında hala dünyanın en çok satan erkek parfümleri listesinin zirvesinde. Aradan geçen yıllar onun popülerliğinden hiç bir şey kaybettirmiş değil anlaşılan. Muhtemelen en çok taklidi yapılan parfümdür Acqua di Gio, açık parfüm üreticileri tarafından.

Metroda, sokakta, çarşıda, sporda ve aklınıza gelebilecek neresi varsa muhakkak, Acqua di Gio kullanan birisiyle karşılaşırsınız. En azından benim için öyle. Ülkemiz erkeklerinin kısaca "Armani Gio" dedikleri Acqua di Gio, müthiş bir ticari başarı hikayesi. Bu anlamda Giorgio Armani markasına oldukça büyük gelir sağladığı söylenebilir tek başına. Bu kadar başarılı (ticari anlamda) bir parfümün, farklı varyasyonlarının çıkması hiç kimseyi şaşırtmamalı. İşte karşımızda, şöhretli abisinin ismini kullanan "Essenza" versiyonu.

Acqua di Gio Essenza, abisi ile aynı şişe tasarımına sahip. Bu da ilk bakışta kokularının benzer olabileceğini düşündürtüyor. Zaten parfümü kullandığınızda da bu yönde güçlü mesajlar alıyorsunuz Essenza'dan. Kendi sitelerinde "Acqua di Gio Essenza'nın Eau de Parfum konsantrasyonu, Acqua di Gio'nun daha yoğun hali olarak yeni bir sayfa açar" şeklinde tanıtılmış. İlginç olan ise kendi sitelerinde Essenza'da iki yeni element kullanıldığından bahsedilmiş. Bunlar; Cascalone ve Paradisone olarak isimlendirilmiş. Essenza'nın koku harmanında bu iki elementin önemli rolü olduğu vurgulanmış.


Giorgio Armani'den pek şahit olmadığımız bir duruma sahip Essenza. Erkek parfümü ve Eau de Parfum (EDP) formunda olması şaşırtıcı Giorgio Armani için. Şöyle bir düşündüğümde, markanın özel serileri dışında popüler erkek parfümlerinin hiç birisinde EDP konsantrasyonu kullanıldığına rastlamadım. Bu anlamda da yeni bir deney olmuş gibi görünüyor Essenza versiyonu.

Fragrantica'da odunsu akuatik olarak sınıflandırılmış Acqua di Gio Essenza. Parfümü üzerime sıktığımda karşıma çok tanıdık bir aroma çıkıyor. Ekşimsi meyveler (kavun) ve buruk turunçgillerden oluşan kokuyu hemen tanıyorum. Karşımda neredeyse klasik Acqua di Gio var. Essenza biraz daha sucul ve ferah diyebilirim. Başlangıcını klasik Acqua di Gio'dan daha çok sevdim. İlerleyen dakikalarda ekşimsi meyveler geri çekiliyor. Bu andan itibaren akuatik yönü ortaya çıkıyor. Serin, ferah ve tuzlu meyvemsilik bu sefer etkin. Ferah baharatlar ve erkeksi çiçekleri de unutmamak lazım. Fakat orta bölüm Calone benzeri bir serinlik hissettiriyor. Orta notaları eh işte. Geleyim kapanışa. Alt notalar, orta kısmın paralelinde devam ediyor. Büyük değişim görünmüyor. Sonlarda Calone benzeri tuhaf ve yapay serin-sucul tarafı öne çıkıyor. Daha önce bir çok örneğine rastladığım vasat akuatik yanı hiç de ilgi çekici değil. Böylece de tenden ayrılıyor.

Essenza, başlangıcında abisi Acqua di Gio'ya çok benziyor. Hatta ikiz kardeşi gibi. Farklılık orta kısımda başlıyor. Gerçi orta bölümde normal Acqua di Gio tarzında. Farklı olarak Essenza daha sucul, serin ve ferah. Neredeyse tuzlu kokusu biraz Bulgari - Aqua ve Aqua Marine'i çağrıştırıyor. Orta bölümden itibaren ortaya çıkmaya başlayan Calone'nin etkisi hissediliyor. Parfümün tanıtımındaki yeni element olarak sundukları Cascalone, bir çeşit Calone anladığım kadarıyla. Onun içindir ki Calone kokusu fazlaca etkili ten üzerinde. Orta kısmını çok sevdiğimi söyleyemem. Alt notalarında yapaylık iyice artıyor. Serin-soğuk hissi hala mevcut. Son bölüm oldukça sıradan ve tek düze. Fazlaca bir numarası yok orta kısımdan sonra diyebilirim.


 Essenza için klasik Acqua di Gio'nun daha ferah, daha tuzlu, daha serin ve daha yapay hali diyebilirim. Essenza biraz daha sucul tarafa kaymış gibi görünüyor. Abisinin genlerini taşıdığı söylenebilir. Alt notalara kadar Acqua di Gio'nun hayaleti kokunun üzerinde geziyor. Bunu rahatlıkla anlayabiliyorsunuz. Essenza'nın farklı bir karakteri yok. Kaderini abisi ile birleştirmiş ve onun gölgesinde yürüyor. Adeta sırtını sağlam yere dayamış, baba parası yiyen evlat gibi.

Klasik Acqua di Gio evet çok popüler ve seviliyor. Fakat kullandığım zamanlarda kokusunu beğenmemiş ve kendime yakın bulmamıştım. Beni iten tuhaf bir yanı vardı. Hala da fikrim değişmiş değil. Essenza ise abisinin sivri yönleri törpülenmiş ve sıradanlaştırılmış halinden başka bir şey değil benim gözümde. Acqua di Gio'nun aşırı doz Calone eklenmiş ve tuz oranı arttırılmış klonu gibi adeta. Bu anlamda Essenza ile ilgili harika şeyler söyleyemeyeceğim.

Genç arkadaşları hedefleyen, Acqua di Gio ismini kullanarak prim yapmaya çalışan, vasat, tek düze, sıkıcı, akuatik bir deneme olmuş Essenza. İlk yarım saati dışında yaratıcılık vaat etmeyen, piyasa işi, öylesine bir arkadaş olarak düşünülebilir. Eğer Acqua di Gio'yu seviyorsanız denemenizde fayda var. Fakat benim gibi mesafeliyseniz, Essenza'yı denememekle pek bir şey kaybetmezsiniz.

Ten üzerindeki Essenza’da tuzlu ve serin Calone benzeri sucul taraf öne çıktı her seferinde. Ten üzerindeki halini sevmedim. Kumaş üzerindeyse klasik Acqua di Gio formatında devam etti kokusu. O tuhaf ekşimsi meyveli bölümü kıyafet üzerinde daha iyi durdu sanki.


Eau de Parfum (EDP) formundaki Essenza'nın kalıcılığı gayet iyi oldu tenimde. Fark edilirliği ortalamanın biraz altında kaldı. Tam bir ilkbahar-yaz parfümü. 15-25 yaş arasındaki arkadaşlara tavsiye ederim. Denemeden almanızı ise tavsiye etmem.

Parfümün tasarımını ünlü isim Alberto Morillas yapmış. Bay Morillas, 1996 yılındaki Acqua di Gio'nun da tasarımcısıydı. Aradan geçen yıllardan sonra Morillas, eski parfümünün vasat bir klonuna imza atmış sanki. Kendisine yakışmayacak sıradanlıkta bu parfümü görmezden gelmek belki de en iyisi.

Koku Güzelliği:10/5.5

13 Mayıs 2014 Salı

Imaginary Authors - Memoirs of a Trespasser (2012)


Imaginary Authors - Memoirs of a Trespasser (2012)

Garip ve sürprizlerle dolu bir hayat yaşadığımızın farkında mıyız acaba? İsmine Dünya denen gezegene dağılmış yüz milyonlarca insan, çoğu zaman hayat koşturmacasının ortasında buluveriyor kendisini. Son sürat akan trafiğe, insanlara hatta yaşamın kendisine inat Röyksopp'ün şarkıları gibi tuhaf bir hüzüne kapılmayanımız var mıdır? Sonbahar mıdır hüzün mevsimi? Bu sıcacık ilk bahar günlerinde hüzünlenemez miyiz gökyüzündeki pamuk helvasına benzeyen beyaz bulutlara bakarken? Sahi en son ne zaman kafanızı kaldırıp, gökyüzüne uzun uzun baktınız? Çocukken en sevdiğimiz şey olan sırt üstü uzanıp, bulutların üzerinizden yavaşça geçişini izlemeyeli ne kadar zaman oldu? Hiç etrafınızdaki ağaçlara dikkat ediyor musunuz? Yaprakları ne durumda? Üzerindeki kuşlar yeterince mutlu ve telaşlı mı?

Kırklı yaşlarında bir adam düşünün. Amerika'da yaşayan. Klasik orta sınıf beyaz Amerikalı. Hani Hollywood filmlerindeki araba satıcıları gibi. Akşam eve giderken ya Burger King'den yada Pizza Hut'tan paket yiyecek alıp, evinde televizyon karşısında yiyen bekar ve yalnız orta düzey gelire sahip bir Amerikalı. İşte kafamızda oluşturulmuş bu tiplemeye uyacak birisi mi diye düşünüyorum Josh Meyer'i. Aslında hikayesi diğer arkadaşlarından pek de farklı değil. Sadece o ikince el araba işi değil, emlakçılık yapıyormuş bundan 4-5 yıl önce. Sanırım hayatımızın bir döneminde hepimizin hissettiği duyguyu yaşamış ve yaptığı işin, aslında yapması gereken iş olmadığını anlamış. Ve internetten parfümlerin sihirli dünyasıyla tanışması uzun zaman almamış. Sanki kaderi ona doğru olanın bu olduğunu fısıldamış, sadece onun duyabileceği şekilde.

Parfümlerle ilgili okuduğu kitaplar yetmemiş ve daha teknik kaynaklara yönelmiş. Bu arada kendisine amatör bir parfüm yapım seti edinmiş. Kendi kendisini yetiştirerek başladığı parfümörlük hayatını, şu anda Imaginary Authors isimli markasıyla taçlandırmış durumda Josh Meyer. Amerika dışında çok az yerde satışı yapılan Imaginary Authors için "butik, bağımsız yada niş" marka diyebiliriz. Henüz çok yeniler sektörde. İlk parfümleri 2012 yılında piyasaya sürülmüş. Koleksiyonlarında dokuz parfüm var. Şimdiden özellikle Amerika kıtasında hatırı sayılır bir parfüm sever grubunu etkilemeyi başarmış görünüyorlar.

                                                                       Josh Meyer (Resim: cafleurebon)

Her zaman şöhretli ve pazarlama çılgını ana akım markaları inceleyecek değiliz ya! Hatta son zamanlarda, fazla bilinmeyen butik markalar çok daha ilgimi çekmeye başladı. Kendimi gün yüzüne çıkmamış hazinelere dokunuyormuş gibi hissediyorum. Evet belki Indiana Jones değilim. Fakat konforlu küçük dünyalarımızdan çıkıp, çeperlerde neler oluyor diye başımızı kaldırıp bakmak neden yanlış olsun ki?

Geçtiğimiz haftalarda Imaginary Authors'un Cape Heartache'ine göz atmıştım ve gayet başarılı bulmuştum. Şimdi markanın ikinci popüler parfümü Memoirs of a Trespasser var karşımızda. Markanın genel konsepti olan "Hayali Yazarlar" teması devam ediyor Memoirs of a Trespasser'de. Hayali yazar Philip Sava adına yapılmış ikinci parfüm olduğunu belirteyim unutmadan. "Konyağınız varsa aşkı ne yapacaksınız ki" gibi fazla romantik sayılamayacak bir mottosu olan Philip Sava, iyi ki günümüzün dünyasında yaşamıyormuş.

Kendi sitelerinde "Gerçek bir macera kokusu" olduğu vurgulanan Memoirs of a Trespasser'in "eski anılarınızı canlandırmak istediğiniz dönemlerde" kullanılması tavsiye edilmiş. Fragrantica'da oryantal vanilya olarak sınıflandırılmış. Üzerime sıktığımda tatlımsı reçine ve tatlı kırmızı meyveler bana merhaba diyor. Yüksek kaliteli ve lezzetli başlangıcı gayet modern ve güzel. Sevdim üst notalarını. İlerleyen dakikalarda orta kısma geçiliyor. Burada reçine-meyve ikilisine tatlımsı vanilya eşlik ediyor. Evet vanilya neredeyse ana oyuncu haline geliyor. Yapaylık hissedilmeyen vanilyalı kek kıvamındaki aromaya biraz da baharatlar ekleniyor. Tütsüyü andıran dumansı odunsu notalarda mevcut. Hepsi de fazlaca şekerli olmayan tatlılık ile harmanlanmış. Orta kısım çok zengin ve ilginç. Neyse ki bu bölüm de sınıfı geçiyor. Geleyim son kısma. Alt notalarda reçine ve odunsu notalar geride kalıyor. Vanilya artık tek oyuncu haline geliyor fakat pudralı veya kokulu mumları andırır şekilde verilmiş vanilya. Tatlılık oldukça artıyor kapanışta. Yüksek kaliteli bulmadım buradaki vanilyayı. Hafiften Tobacco Vanille'in sonlarını çağrıştırıyor. Böylece de tenden ayrılıyor.

                                                                                 Resim: fragrantica

Memoirs of a Trespasser, ana hatlarıyla vanilya-reçine-odunsular-kırmızı meyveler kombinasyonu üzerine inşa edilmiş gibi görünüyor. Vanilya başlangıçtaki kısa süre dışında her zaman çok etkili. Sanırım parfümümüzü vanilyalı grubunda değerlendirebiliriz. Vanilyaya en büyük desteği reçine, baharatlar ve ağaçsılık veriyor. Başlangıcı gayet ilginç ve benzersiz. Orta kısımda artan vanilya oranı Musc Ravageur'ı hatırlatıyor. Evet orta bölüm ile Musc Ravageur'un orta kısmı yakın denebilir. Tabii ki Musc Ravageur'dan çok daha odunsu ve reçineli. Sonlarda ise Tobacco Vanille'in o vanilya kokulu mumlara benzeyen tarafını çağrıştırıyor.

Shalimar'daki gibi hayvansal bir vanilya yok Memoirs of a Trespasser'da. Daha yumuşak, daha tatlı, daha modern, daha lezzetli ve daha "kekvari". Koklayan yada kullanan çoğu kişinin sevebileceği güzel bir deneme olmuş Memoirs of a Trespasser. Son kısmındaki bölüm hariç yüksek kaliteli vanilya memnun edici. Gerçekten de leziz bir vanilya kullanılmış. İnsanın zaman zaman yiyesi gelecek kadar hem de.

Josh Meyer, başlangıç için hiç de fena iş çıkarmamış. Evet Memoirs of a Trespasser, benzersiz yada yaratıcı değil. Kendisinden önceki sağlam ve şöhretli vanilya parfümlerinden etkilenmiş. Onların kompozisyonuna küçük rötüşlar yapıp, insanların beğenisine sunmuş. Markanın en popüler parfümlerinden olması da şüphesiz tesadüf değil. Eğer vanilyalı parfümleri seviyorsanız, işte denemeniz gereken bir seçenek daha. Kötü haber ise deneme listeniz giderek uzuyor.

Yine ten-kıyafet karşılaştırması yapayım. Ten üzerinde kullandığımda çok daha derin ve zengin kokan Memoirs of a Trespasser, kıyafet üzerinde tek düze kaldı. Ten üzerinde reçineli ve odunsu kısmı öne çıktı. Kıyafet üzerindeyse vanilyalı tarafını gösterdi. Fakat vanilya, biraz pudralı ve bol tatlı gibiydi. Bu anlamda ten üzerinde denenmesini öneririm. Kumaş üzerinde beklenen derinliği yakalayamadı.


Memoirs of a Trespasser, uniseks olarak piyasaya sürülmüş. Bence de doğru karar. İçeriğindeki vanilya bazen kadınsılık hissettirse de reçine, baharatlar ve odunsular, dengeyi sağlıyor. Eau de Parfum (EDP) konsantrasyonuna sahip. Kalıcılığı çok iyi. Adeta tene yapışıyor. Fark edilirliği ortalama seviyelerde. Sonbahar-kış kokusu olduğunu sanırım söylememe gerek yok. Soğuk kış günlerinde içinizi ısıtacağına bahse girerim.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7.5