Hermes – Terre d’Hermes (2006)
Yaşanan yıllar, artan
deneyimler, tanışılan insanlar, okunan kitaplar, sohbet edilen kişilerin çoğu
hayatımızda küçük de olsa iz bırakıyor. Mahallenin bakkalından duyulan bir
cümle, bindiğimiz taksinin sürücüsünün başından geçmiş ilginç olay, kütüphanede
karıştırdığımız ansiklopedinin daha önce hiç bilmediğimiz bir şeyi fark
etmemizi sağlaması ve daha sayılamayacak kadar çok uyaran, zihnimizi,
fikrimizi, hayata bakış açımızı etkiliyor. Daha önce
düşünemediğimiz yada göremediğimiz gerçekleri/yanlışları fark etmemizi
sağlıyor.
Evrendeki her şeyin enerji
olduğunu düşünürsek ve bu enerjinin sürekli hareket halinde olduğunu
varsayarsak, aslında farkında olmadığımız inanılmaz hızlı bir hayatın içinde
yaşıyoruz. Dünyanın her yerinde herkes ve her şey hareket halinde. Fikirler
bile! Niye olmasın, fikirler neden değişmesin. Zaten bir fikir nasıl sabit
kalabilir ki. Değişmeli, gelişmeli, yenilenmeli, çağa ayak uydurmalı.
Yaklaşık iki yıldır hiç
kullanmamıştım fakat kullandığım zamanlarda kokusuna hiç ısınamamıştım Terre
d’Hermes’in. Oysa ki çoğu parfüm severe ve sektörün önde gelenlerine göre
devrimci kokuya sahipti. 2014 yılının serin sayılabilecek ilkbahar günlerinde,
bu arkadaşa yeniden şans vermek istiyorum. Bakalım ilerleyen yıllar, fikrimin
değişmesini sağlayabilecek mi?
2006 yılında piyasaya
çıkar çıkmaz Hermes'in en çok satan parfümü olmayı başarmıştı Terre d'Hermes.
Bir yıl sonra ödüller kazanmış, yurt dışında büyük hayran kitlesi oluşturmuştu
kendisine. Oysa ki diğer ana akım markalar gibi büyük reklam bütçeleri ayrılmamıştı
onun için. Tanıtım videosunda ünlü mankenler yada şarkıcılar da yoktu. Fakat
onu öne çıkartan bir şey vardı. O da kokusunun dünyasallığa ve insanın ham
maddesi olan toprağa yaptığı vurguydu. Acaba Guerlain'in Jicky'si ile başlayan
"soyut" parfüm kavramına başkaldırı mıydı "dünyasal" bir
parfüm? Belki de evet.
İyi de "Hermes'in
Toprağı" isimli bu parfüm neden son sekiz yılın en ses getiren aktörü oldu?
Sanırım daha önce hiç yapılmayanı, müthiş bir kalite ve rafinelik ile
yapabildiği için gözler üzerine çevrilmişti. Bir parfümde toprak temasını
kullanmak riskli olarak görülebilir. Kokunun pazarlamasında "mineral"
notasından bahsedilmesi de pek alışıldık değildi. Muhakkak ki Terre d'Hermes'de
ne mineral diye bir nota kullanılmıştı, ne toz-toprak, ne de çakmak taşı.
Aslında bütün iş Iso E Super denilen mucizeydi.
Labaratuvar ortamında
üretilmiş bir molekül olan Iso E Super, dinamik yapısıyla parfümleri olduğundan
farklı kokulara dönüştürebiliyordu. Kadifemsi, parlak ve anlatması zor bir koku
olan Iso E Super, düşük maliyeti ile parfüm üreticilerinin ve parfümörlerin
kurtarıcısı olmuştu adeta. Günümüzün modern parfümlerinin çoğunda kullanılan
Iso E Super, 2006 yılında ilk çıkan Terre d'Hermes'in bel kemiğini
oluşturuyordu. Çünkü ilk formülünde %55 oranında Iso E Super'den oluşuyordu formülü.
Gerçi 2011 yılındaki IFRA kısıtlamaları sonucunda parfümlerde kullanılabilecek
Iso E Super oranları aşağıya çekilmişti. Terre d'Hermes'i böylesine fenomen
hale getiren ögenin, Iso E Super'in başarıyla kullanılmış olması gösterilebilirdi.
Terre d'Hermes'in
tasarımcısı bay Ellena’nın, 2004 yılında Hermes'in parfüm bölümünün başına
geçtikten iki yıl sonra gelen bu eser, onun önceki işlerinin devamı gibiydi.
Cartier - Declaration'daki koku formunun benzeri ve daha geliştirilmiş haliydi
sanki Terre d'Hermes. Ellena'nın en büyük özelliği olan "minimalizm"
burada da kendisini göstermişti. Parfümlerinin formüllerinde çok az içerik
kullanan Ellena, bu vesileyle "parfümlerin minimalist babası"
ünvanını hala gururla taşıyor. Tam bu noktada kısaca Ellena'ya kulak verelim:
"Tasarladığım
parfümlerde kendimi kontrol altında tutarım. Kokuların formüllerinde çok az
element kullanırım. Fazla kimyasal kullanmak beni korkutuyor. Basit kokular
tasarlamak istiyorum. 2006 yılında tasarladığım Terre d'Hermes'te sadece otuz
adet bileşen kullandım. Bu anlamda Terre d'Hemes iyi işti. Ben basit olmak
istiyorum. Aynı Japon Haiku şiirleri gibi. Basit olmak, aslında en zor
şeydir."
Modern parfümörlerin bir
parfümü oluşturmak için yüzden fazla içerik kullandıklarını düşünürsek, sadece
otuz kimyasal ile gelen bu büyük başarı, Terre d'Hermes'in en takdir edilecek
tarafı belki de. Onun başarısını sadece içeriğindeki kimyasal sayısına
bağlamanın yanlış olabileceğinin farkındayım. Tam olarak her şeyiyle başarılı
bir konseptti Terre d'Hermes ve her başarılı proje gibi ödülünü fazlasıyla
aldı.
Bu uzun sayılabilecek
girişten sonra kokusunun tanımını fazla uzatmayacağım. Çünkü parfümlere
ilgilenen neredeyse herkesin mutlaka bildiği bir parfüm Terre d'Hermes. Odunsu
baharatlı olarak sınıflandırılan Terre d'Hermes'in açılışında müthiş bir tuzlu
turunçgil aroması sizi karşılıyor. Çok doğal, tatlı, lezzetli ve asidik
portakal, olabilecek en iyisi. Portakala biraz greyfurt ve limon da eşlik
ediyor fakat portakal daha baskın. Başlangıcı nefis. İlerleyen dakikalarda
parfümün meşhur karakteri ortaya çıkıyor. Orta notalarda o lezzetli portakal
hala etkin. Farklı olarak baharatlar (biber) ve o meşhur mineral benzeri
vetiver ekleniyor. Bu andan itibaren portakallı-baharatlı vetiver kokusuna
dönüşüyor. Baharatlar çok keskin değil, portakal ile paralize edilmiş. Ferah
sayılabilecek baharatlar gayet başarılı. Ciddi oranda vetiver de kendisini
gösteriyor. Sonlara gelindiğinde odunsu yönü ortaya çıkıyor. Portakal biraz
geride kalırken sedir ağacı çok daha baskın. Sedir ağacına vetiver de eşlik
ediyor. Böylece de tenden ayrılıyor.
Terre d'Hermes, nasıl
kokuyor sorusuna cevabım şöyle olacak: Lezzetli, tuzlu, tatlı portakal,
asidik-aromatik tozlu baharatlar ve sedir-vetiver kombinasyonu. Bana göre
parfüm bu notalar üstünde yükseliyor. Notaların her biri rahatlıkla
algılanabiliyor. Portakal, biber, sedir ve vetiver dörtlüsünün gayet güzel
birleşimi diyebilirim onun için.
Şu bir gerçek ki basit
kokuyor Terre d'Hermes. Üst notalardan orta notalara geçildiğinde değişim hissediliyor.
Orta kısımdan sonra durağan hale geliyor. Yani orta ve alt notalar arasında
fazlaca farklılık yok. Çok zengin, kompleks, karmaşık ve çözmesi zor bir Sudoku
ile karşı karşıya değiliz. Gayet basit, canlı, neşeli, hayat dolu, pozitif bir
arkadaşla birlikteyiz. Zaman zaman düz çizgide devam ettiği söylenebilir.
Tasarımcısının amacının basit parfüm tasarlamak olduğu düşünülürse, hiç de
şaşırtıcı değil onun karakteri.
Terre d'Hermes, yüksek
kaliteli bir parfüm. Yapaylığa rastlanmıyor. Uyumsuzluk yada zorlama yok. Adeta
yanıbaşınızda mis gibi kokan portakal kesmişler de onun kokusu burnunuzu
okşuyor. Portakal temasının nasıl bu kadar gerçekçi verilebildiğine şaşırmamak
elde değil. Onun asıl karakterini oluşturan toz-toprak-mineral kokusu ise
gerçekten ilginç. Kimi yorumcuların "temiz-kir" olarak nitelediği
terime de açıklama getirmek gerek. İlk başta temiz-kir sözü oksimoron gibi
görünebilir. Burada anlatılmak istenen kokunun hem çok temiz, rafine, doğal ve
mis gibi olması hem de o temizlik hissinin üzerinde toz-toprak kokusunun
bulunması. İkisinin bir arada gayet başarılı şekilde verilebileceğini gösteren,
belki de türünün ilk örneği Terre d'Hermes. Onun içindir ki böylesine büyük
deprem yarattı parfüm dünyasında. Eminim ki bu açılan yeni kapıdan, bir çok
parfümör de etkilenecek ve ilham alacaktır.
Geleyim asıl bahsetmek
istediği duruma. Neredeyse 2 yıldan fazladır Terre d'Hermes'in asıl
konsantrasyonu olan EDT versiyonunu hiç kullanmadım. Anladığım kadarıyla
reformülasyon geçiren parfümler kervanına katılmış. O zamanlar kullandığım
Terre d'Hermes, çok daha tozlu-topraklı kokuyordu. Beni en çok bu durum
soğutmuştu ondan. Fakat bu aralar kullandığım yeni versiyonunda o toz-toprak
kokusu azaltılmış ve portakal arttırılmış. Evet asıl karakteri biraz sekteye uğramış
ama bence kolay kullanılabilir ve sevilebilir hale getirilmiş. İlk
formülasyonlarını sevemediğim Terre d'Hermes'in yeni versiyonunu gayet güzel
buldum. Yurt dışı kaynaklı platformlarda da küçük çaplı reformülasyon geçirdiği
tartışılıyor. Eğer durum böyleyse kendim adına harika bir reformülasyona imza
atıldığını söyleyebilirim.
Terre d'Hermes,
yaratıcısı Jean-Claude Ellena'nın diğer tasarımlarına oldukça benziyor.
Hermes'in yeni çıkan parfümü Voyage'ın ilhamını Terre d'Hermes'den aldığı
rahatlıkla görülebiliyor. Ayrıca Jardin serisinin en sevilen üyesi Un Jardin
Sur Le Nil'i de andırıyor. Declaration'a benzerliğini söylemeye bile gerek yok.
Zaten Ellena'nın imza koku formu haline gelen tatlımsı turunçgil ve tozlu ferah
aromatik baharatlar, bir çok parfümde tekrar ediliyor. Ana yapıyı bozmadan,
küçük ilavelerle yeni parfümler ortaya çıkarıyor. Bu anlamda Ellena'nın 2004
yılından sonraki tasarımları birbirinden izler taşıyor.
Bu haliyle bir şişesi
alınıp, koleksiyonunuzda bulunması gereken parça olarak değerlendirilebilir.
Dikkatimi çeken diğer durum ise ilk yıllardaki saldırganlığı azalmış gibi. Onun
yerine daha ten kokusu haline gelmiş. Kalıcılığı kıyafet üzerinde bir günden
fazla denebilir. Ten üzerinde ise o kadar kalıcı olmadı.
Terre d'Hermes'in minimal
çizgisi şişesine de yansımış. Bir çok ana akım markanın gösterişli ve radikal
şişe tasarımına karşın, onun şişesi basit ve sade tasarımıyla dikkat çekiyor.
Hermes'in baş harfini merkeze alan tasarıma sahip şişe için, kokusu gibi
minimal denilebilir.
Parfüm kritikçisi Luca
Turin, kitabında Terre d'Hermes'i ferah bergamot olarak sınıflandırmış ve beş
üzerinden üç puan vererek ortalama parfümler sınıfına almış.
Neredeyse ferah kokusu,
dört mevsimde her dönem kullanılabilir. Fakat bence soğuk kış günleri için
tercih edilmese iyi olur. Tam bir serin ilkbahar kokusu olarak düşünüyorum.
Ayrıca yaz akşamlarına uyacaktır kokusu. Çok sıcak öğlen vakitlerinde baharatlı
yapısı hafiften rahatsız edebilir. Benden söylemesi.
Not: Bu parfümü bana
ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.
Koku Güzelliği:10/8