Guerlain – Shalimar (1925)
Bu öylesine bir aşk
hikayesi ki benzerine az rastlanır. Bülbülün güle olan aşkına, Ferhat'ın
Şirin'e olan aşkına, Kerem'in Aslı'ya olan aşkına benzetilebilir. İnsanlık
tarihine Taç Mahal gibi başyapıtı kazandıracak kadar büyük bir aşk hem de.
Ülkemizin depresyonlu,
sinirli, stresli, kavgalı-gürültülü, iktidar mücadeleli gündemini bir kenara
bırakalım ve 1600'lü yılların başlarına, Güneydoğu Asya coğrafyasına gidelim.
Hindistan’ın henüz İngiliz işgaline uğramadığı ve sömürge olmadığı zamanlar.
Hindistan-Türk Babür devletinin 5. hükümdarı Şah Cihan zamanındayız. Asıl adı Şehabeddin
Muhammed iken kendisine Dünya Şahı anlamına gelen Şah-ı Cihan denilirmiş.
Şah Cihan, Hindistan’daki Türk hakimiyetinin en parlak
dönemlerinden birisini yönetmiş. Çok zengin ve muhteşem bir hükümdarlık devri
yaşanmış onun devrinde. Sanata ve bilime büyük önem verdiği söyleniyor. Delhi
şehrini inşa ettirip büyüttüğü rivayet ediliyor.
Şah Cihan'ın isminin
tarihe geçmesinin asıl sebebiyse karısı ile yaşadığı büyük aşk. Çok sevdiği
karısı 'Mümtaz Mahal' olarak da bilinen Ercüment Banu ile evlendikten sonra tam
on üç çocukları olmuş. Şah Cihan, hayatı boyunca tutkulu bir aşkla karısına
bağlı kalmış. Peki bir devlet başkanını bu kadar kendisine bağlayabilmiş. Ercüment
Banu'nun ayrıcalığı nedir? Onu da kısaca İrfan Özfatura'dan alıntı yapayım:
"Ercüment Banu, bir kere Türk kızıdır eli kabza tutar, ata sıkı biner,
okunu yaman salar. Zekidir, müşfiktir, fedakardır sonra... Edeplidir, afiftir,
zariftir... Kur'an-ı kerim'i çok okur etrafındakilere de öğretmeye
çabalar."
On üç çocuklu mutluluk
tablosu ne yazık ki fazla sürmez. Ercüment Banu, on dördüncü çocuğuna
hamiledir. Bu seferki hamileliği çok zor ve sancılıdır fakat o yine de hiç eşine
belli etmez durumunu. Doğum zamanı geldiğinde on dördüncü çocuğunu bekleyen Şah
Cihan'a kötü haberi sarayın baş doktoru verir: "Başınız sağolsun Hünkarım."
Ercüment Banu on dördüncü
çocuğunu doğururken hayatını kaybeder. Karısına büyük bir aşkla bağlı olan Şah
Cihan yıkılmıştır adeta. Haftalarca kendisini toparlayamaz Şah. Onun aşkını,
yüzünü nereye dönse orada görür adeta. Acısına katlanması çok zordur. Tahtı ve
yöneticiliği oğluna bırakır ve onun yasını tutar. En sonunda ölen karısı için
bir şey yapması gerektiğini anlar.
Her tarafa haber salınır
ve en iyi mühendisleri, taş ustalarını, inşaatçıları çağırır saraya. O zaman ki
imparatorluğun başkenti olan Hindistan'ın Agra şehrinde, Jumna (Yamuna)
Nehri'nin kenarına karısı için türbe yaptırır. Bu türbe öylesine büyük,
gösterişli ve etkileyicidir ki, uzaktan görenler bile hayranlıklarını
saklayamazlar. Hindistan'daki bu anıtsal yapı bugün Taç Mahal olarak bilinir.
Dünya mimari tarihinin en güzel örneklerinden olan Taç Mahal'in yapılış öyküsü
böyledir işte.
Bu hikayeyi neden mi
anlattım. O zaman konumuza geleyim. Şah Cihan ile Ercüment Banu'nun bu müthiş
aşk hikayesinden çok etkilenen bir Fransız parfümör vardır 1920'li yıllarda.
"Master Parfümör" Jacques Guerlain, 1921 yılında bu aşk hikayesinden
ilhamını alarak Shalimar isimli kadın parfümünü tasarlar. Shalimar ismi, Pakistan'daki
"Shalimar Bahçelerinden" geliyor. Bu bahçeler, Ercüment Banu'nun en
sevdiği bahçelermiş. Böylece parfümün ismi Shalimar olarak seçilmiş.
1925 yılında yeniden
piyasaya sürülen Shalimar, parfümler tarihinin en büyük ve en önemli
klasiklerinden birisi olmuştur. 2015 yılında doksan yaşını kutlayacak olan Shalimar’ın,
parfüm dünyasının mihenk taşlarından birisi olarak hala üretimi devam
ettiriliyor ve hala Guerlain'in en çok satan kokuları arasında. Bu kült
"tarihi eseri" bir süredir kullanıyorum ve tadına varıyorum. Şimdi
ise onu sizlere bir nebze de olsa anlatmaya çalışacağım. Umarım başarılı
olurum.
Kendi sitelerinde
oryantal olarak sınıflandırılmış Shalimar. Hatta Shalimar'ın tarihteki ilk
"safkan" oryantal parfüm olduğu vurgulanmış. Üzerime ilk sıktığımda
karşıma eski tarz şiprelere özgü nostaljik tozlu turunçgiller ve limon çıkıyor.
Ferah sayılabilecek limon ve bergamot müthiş. Üst notaları harika Shalimar’ın. İlerleyen
dakikalarda limon-bergamot ikilisi gerilerde kalıyor. Onun yerine şekerli pudra
ve yoğun hayvansallık geliyor. Civetten geldiğini düşündüğüm hayvansallığa misk
de eşlik ediyor. Baharatları da unutmamak lazım. Orta bölüm çok zengin, biraz
tatlı fakat etkileyici. Orta kısımda gayet başarılı. Geçeyim sonlara. Alt
notalarda bütün heybetiyle vanilya karşımıza çıkıyor. Tatlımsı pudralı vanilya
sonlardaki ana oyuncu. Ne yazık ki vanilya kullanımını çok rafine ve yüksek
kaliteli bulmadım. Biraz sıradan bir pudralı vanilyaya sahip. Vanilyaya
tatlımsı tütsü de eşlik ediyor. Fakat tütsü vanilyanın gölgesinde kalıyor. Alt
notaları bence en vasat yeri.
Shalimar, kadın parfümü
olarak tasarlanmış. Bunun içindir ki kokusu yüksek oranda pudra efektine sahip.
Orta kısımdan itibaren artan tatlılık, şekerliliğe doğru evriliyor. Parfümün
ana aktörü olan vanilya gayet kadınsı kullanılmış.
Shalimar, çok zengin ve
biraz karmaşık. Turunçgiller, baharat, reçine, vanilya, tütsü, civet, hayvansal
misk, çiçekler ve pudra. Ne ararsanız var Shalimar'ın harmanında. Bu notaların
hepsinden bir tutam alıp karıştırın, Shalimar'a oldukça yakın bir koku ortaya
çıkacaktır. Gördüğüm kadarıyla parfümün en öne çıkan notası tatlı vanilya. Daha
sonra şekerli pudra, kremsi hayvansallık ve yumuşak baharatlar. Özetle Shalimar
bu.
Sıcak, cazibeli ve
kadınsı kokuyor. Pudramsılık, başlangıçtan sona kadar devam ediyor. Bunun
sebebinin, parfümün ilham kaynağını aşk hikayesinden alması olabilir. İyi de
bir aşk hikayesi neden böylesine şekerli ve pudralı kokar. Belki de aşk çok
kadınsal bir şeydir. Aşk, kadına yakışır. Ve bir kadın parfümü de pudralı
olmalıdır o zamanlarda.
Shalimar'da hatırı
sayılır oranda kullanılan hayvansallık şaşırtıcı oldu benim açımdan. Kadın
parfümlerine bir türlü hayvansal kokuları yakıştıramıyorum. Bilenen klişelere göre
kadınlar mis gibi çiçek kokmalılar. Shalimar'ın ise hiç öyle bir derdi yok. Çok
atak, kendine güvenen, egzotik, sıcak ve romantik bir parfüm.
Shalimar'ın pudralı
vanilyayı merkeze alan kokusu bana Musc Ravageur'u hatırlattı. Benzer
hayvansallık Musc Ravageur'da da var fakat Shalimar onun kadar baharatlı değil.
Bazı kullanıclar Jicky'e de benzetmiş. Belki vanilya kullanımı benziyor
olabilir fakat Jicky çok daha başarılı ve pürüzsüz bir parfüm. The Third Man’i de
ufaktan hatırlatıyor hayvansallığı ve tatlımsı vanilyası.
Shalimar'ın zaman içinde
bir çok versiyonu piyasaya sürüldü. EDC, EDT, EDP, Extract gibi farklı
formülasyonlara sahip. Ben test sürecinde hem EDC'yi hem de EDT'yi kullandım.
Aralarında koku olarak büyük fark görmedim. EDC'nin biraz daha yumuşak ve tene
yakın kaldığını söyleyebilirim. Tatlılık da azaltılmış EDC'de. Onun içindir ki
EDT'den daha çok beğendim EDC konsantrasyonunu.
Shalimar, neredeyse
doksan yaşına geldi. Bu da onun defalarca reformülasyon geçirdiğini bize
söylüyor. Eski versiyonlarının çok daha iyi olduğu söylenen Shalimar'ın benim
kullandığım EDC yeni versiyonu, kalite ve notaların harmanı anlamında güzel ama
harika değil. Evet farklı, etkileyici ve çarpıcı ama yıllar sanki bazı şeyleri
eksiltmiş Shalimar'dan. Kimileri "Anneanne kokusu" olarak
nitelendiriyor. Evet günümüzün modern parfümlerine çok benzemiyor. Hatta ona
"modası geçmiş" bile diyebilirsiniz. Bence durum o kadar da vahim
değil. O zamansız bir klasik ve bundan 90 yıl sonra da kadınlar severek
kullanacaklardır.
Evet o parfüm dünyasının
en büyük klasiklerinden birisi. Muhakkak ki saygıyı hak ediyor. Mitsouko, Vol
de Nuit, Samsara, L'Heure Bleue gibi önemli bir Guerlain soylusu. İlginç
şekilde kadınların hala en sevdiği parfümlerden birisi.
Shalimar, kadın parfümü
olsa da, bazı erkek kullanıcıların onu tercih ettiğini fark ettim. Parfümlerde
cinsiyet ayrımına fazla takılmayan birisi olarak, elimdeki Shalimar'ı kullanmayı
düşünüyorum. Aslında kokusunun çok kadınsı olmadığını fark ediyorum kullanım
sürecinde. Hem erkekler hem de kadınların kullanabilmeleri için fetva verme
makamı değilim. Yine de hayvansal vanilya kokularına ilginiz varsa, ona şans
vermenizde fayda var.
Shalimar’ı kullanan
ünlüler arasında Brooke Shields, Laeticia Casta,
Meryl Streep, Rita
Hayworth’un olduğu bilgisini de vermeliyim. Kokusunun tasarımın Jacques
Guerlain yapmış. Şişesinin tasarımına ise Guerlain ailesinden Raymond Guerlain
imzası atmış.
Parfüm kritikçisi Luca
Turin'in kitabında Shalimar referans oryantal olarak sınıflandırılmış ve beş
üzerinde beş verilerek en iyi parfümler listesine alınmış.
Ağırlıklı olarak
kullandığım EDC versiyonuydu. EDT olanını da bir kaç defa denedim. EDC'nin
başlangıcı daha az tatlı. EDT olanın oldukça şekerliydi açılışı. Üst
notalarındaki bu küçük fark dışında hemen hemen aynı kokuyor iki formülasyon.
Şu haliyle benim tercihim EDC versiyonu olacaktır. EDC biraz daha tene yakın
kalıyor EDT'ye göre. Tatlılığı da azaltılmış EDT’ye göre.
On sekiz yaşındaki genç
arkadaşlara öneremeyeceğim Shalimar'ı. Çünkü kokusunu muhtemelen fazla
"yaşlı" bulacaklardır. Otuz beş hatta kırk yaşı devirmiş arkadaşlara
öneririm. Sonbahar-kış mevsimi için uygun olduğu çok açık. Siz yine de
denemeden almayın.
Koku Güzelliği:10/7.5