Diesel
– Fuel For Life Homme (2007)
"Tüm yaşamım boyunca hiç para için
çalışmadım. Hala bu işin (modanın) tutkusu için çalışıyorum. Bu tutku bende
olduğu sürece şirketimi yönetip, çalışanlarımla iş yapacağım. Sanırım başarılı
yaşamımın sırrı bu" diyor Enzo Rosso Milliyet gazetesindeki söyleşisinde.
1955 yılında kuzeydoğu İtalya'da doğan
Rosso, endüstriyel tekstil üretimi üzerine eğitim görmüş. 1975 yılında mezun
olduktan sonra ilk işi kendi kıyafetlerini tasarlamak oluyor. Diesel ismini
verdikleri markalarını 1978 yılında İtalya'da kuruyorlar. Moda ve tasarım
alanlarında faaliyet gösteren şirketin dönüm noktalarından birisi 1985 yılında
gerçekleşiyor. Enzo Rosso, o tarihte şirketteki diğer ortaklarının hisselerini
satın alarak markanın tek sahibi haline geliyor. Ve asıl atılımını 1996 yılında
yapıyor.
Diesel, New York'ta ilk mağazasını
açmasıyla, artık uluslararası bir oyuncu olduğunu kanıtlıyor. Ülkemizde de çok
seviliyor Diesel markasının ürünleri. Özellikle kot pantolonlarının oldukça
ilgi gördüğünü fark etmek zor değil. Aslına bakılırsa Diesel'in bu kadar
başarılı olmasının bir sebebi de dikkat çekici reklam kampanyaları. Bu konuda
bir Amerikan şirketi kadar iddialı ve agresifler. Zaten Enzo Rosso bu durumu
şöyle açıklıyor:
Şanslı adam Enzo Rosso :)
"Diesel'in gerçekten vahşi ve cesur
bir reklam ekibi var. Etkili çünkü markamı ironiyle oluşturdum. Reklamlarım,
işe yaklaşımım ve birlikte çalıştığım insanlar bunu yansıtıyor. Mizah, yapmam
gereken çoğu şeyi gerçekleştirmenin pozitif yolunu temsil ediyor."
Diesel'in bizi ilgilendiren yanı tabiki
ağırlıklı olarak piyasaya sürdüğü parfümler. İlk parfümünü 1996 yılında çıkaran
Diesel'in 2013 yılı sonu itibariyle otuzdan fazla parfümü var. Fuel For Life
Homme ise 2007 yılında oldukça ilgi çeken bir ürün olarak kokular dünyasına
adım atmıştı. Başarılı reklam kampanyalarıyla önemli satış rakamlarına ulaştığı
söyleniyor. Hele ki ülkemizde büyük bir seven ve kullanan kitlesi olduğunu
düşünüyorum. Çünkü hala bir çok yerde bu parfümü kullanmış birilerine rastlıyorum.
Bakalım bana neler hissettirecek bu popüler arkadaş.
Fuel For Life Homme, Fragrantica'da
aromatik fujer olarak sınıflandırılmış. Üzerime ilk sıktığımda karşıma ortalama
metalik turunçgiller ve anason çıkıyor. Turunçgillerden kastım greyfurt. Şimdiye
kadar pek karşıma çıkmamış bu ikili, yapaylık seviyesinde üst notalarda burnuma
hücum ediyor. Evet canlı ve enerjik ama çok sevdiğimi söyleyemem. Nefret de
etmedim. Başlangıcı için nötrüm. Orta kısımda büyük değişim göstermiyor kokusu.
Sadece turunçgilller ortadan kayboluyor. Onun yerine tatlımsı kırmızı meyveler
geliyor. Burada ahududu/böğürtlen notası etkili. Anason hala oralarda bir yerde
ve destek veriyor kırmızı meyvelere. Biraz da erkeksi sayılabilecek lavanta var
tabiki. Başlangıçtaki yapaylık hala hissediliyor. Geçeyim sonlarına. Alt
notalarda odunsu notalar oldukça hissedilir hale geliyor. Fakat yapaylık artık
üst düzeyde. Kapanışında tuhaf ve hoşuma gitmeyen bir sabunsuluk da
algılıyorum. Son kısım ne yazık ki büyük bir hayal kırıklığı.
Fuel For Life'ın ana eksenini anason,
kırmızı meyveler (böğürtlen/ahududu), lavanta ve odunsu notalar oluşturuyor
diyebilirim. Onun dışında başlangıçtaki turunçgiller ve sonlardaki sabunsuluk
her daim baskın değil. Bu anlamda genel olarak anasonlu-meyveli denebilir tarzı
için.
Fuel For Life, büyük oranda yapaylık
barındıran, düşük kalite hissiyatı veren, zaman zaman baş ağrısı yapan bir
kardeşimiz. Parfüm kullanmaya yeni başlayan, yapaylığı ve kaliteyi fazla
takmayan, yeter ki karşı cins kokumu beğensin gerisinin önemi yok diyen genç
erkek arkadaşlarımız için hoş bir seçenek olabilir. Fakat bir parfümden çok
daha fazla beklentileriniz varsa başka kokulara acilen yönelmenizi tavsiye
ederim.
Evet, yapay kokuyor, genelinde tuhaf bir
karmaşa hakim. Sanki acelesi var ve hemen çıkıp gidecekmiş gibi davranıyor.
Aynı ismi gibi canlı, heyecanlı, aktif, genç, enerjik ve atak. Fakat hayatında
denge arayan, caz müziği dinleyen, golf oynayan ve yaşı otuzu aşmış bir erkek
için bir o kadar da itici olabileceğini düşünüyorum.
Nedenini bilmiyorum ama karşı cinsin
(kadınların) oldukça beğendiği ve ilgi gösterdiği bir parfüm olduğunu okuyorum.
Belki yüksek enerjiye sahip olmasından, belki basit ve meyveli yapısından,
belki tatlılığından... Sebebi ne olursa olsun Fuel For Life mahallenin popüler
çocuğu gibi.
Fakaaat. Buraya kadar yazdıklarım Fuel For
Life'ı beğendiğim gibi bir izlenim bıraktıysa sizde, fena halde yanılıyorsunuz.
İlk kullandığım günlerde sever gibi olduğum Fuel For Life'ı, ilerleyen
zamanlarda hiç sevemediğimi fark ettim. Bendeki etkisi Joop Homme gibi oldu.
Kokuları çok benzemese de buradaki yapaylığı Joop Homme'a benzettim. Aynı
bıktırıcı tatlılığı ve sinir bozucu kalitesizlik hissi, bana dejavu yaşattı ne
yazık ki. Hele ki sonları...
Şu bir gerçek ki çok satılması için
tasarlanmış vasat piyasa parfümü Fuel For Life. Gece kulüplerinde, akşam dışarı
çıkmalarda, “tiki” çiftler alış veriş merkezlerini gezerken falan gayet uygun
olabilir. Yada pazar günü herkesin birbirine somurtarak trip yaptığı kalbur
üstü kafelerde. Egsoz dumanlarının hemen yanında, yayaların yürümesi için
tasarlanmış kaldırımlara konulmuş masalarda yapılan bir kahvaltı esnasında, yan
masadaki gri eşofmanlı erkekten burnunuza bu parfüm gelirse hiç şaşımayın. Bu
koku, maruz kaldığınız aşırı karbonmonoksit gazı değil, Fuel For Life’dır
muhtemelen.
O, çok satıyor mu? Muhtemelen evet. Peki başarılı
mı? Bence kesinlikle hayır. Giymekten zevk almadığım, üzerimden çıkıp gitse
diye umut ettiğim, ama inadına günlerce kıyafetlerimden çıkmamasıyla daha da gıcık
olduğum bir parfüm olarak hatırlayacağım. Mümkünse bir daha görüşmeyelim güzel
kardeşim.
En çok şaşırdığım durumsa parfümün
tasarımcıları. Annick Menardo ve Jacques Cavallier gibi şöhretli iki ismin bir
araya gelip, bu kadar sıradan bir parfüme nasıl imza attıklarını hala
anlayabilmiş değilim. Belki de iki ünlü burun, çok sarhoş oldukları bir gece,
bu parfümün böylesine kokmasına karar verdiler. Kim bilir.
Parfüm yazarı Luca Turin, beni şaşırtmaya
devam ediyor. Kitabında Fuel For Life'ı modern fujer olarak sınıflandırmış ve
beş üzerinden dört yıldız vermiş. Sanırım Annick Menardo ve Jacques Cavallier'in
sarhoş oldukları gecede Luca Turin'de bulunuyordu.
EDT olmasına rağmen parfümün kalıcılığı
müthiş. 3-4 gün boyunca kıyafetlerimden çıkmadı ve hala buram buram kokuyor.
Fark edilirliği başlarda yüksek. Fazla sıkmanızı tavsiye etmem. Yirmi beş yaş
ve altındaki genç arkadaşlarımız için gayet uygun diyebilirim. Kimi yorumcular
yaz mevsiminde de kullanılabileceğinden bahsetmiş. Bence sıcak günlerde oldukça
boğucu ve bıktırıcı olacaktır kokusu. Serin havalarda kullanmanızı öneririm. Ve
muhakkak denemeden almayın.
Koku Güzelliği:10/4.5