6 Kasım 2013 Çarşamba

Guerlain – Mitsouko (1919)


Guerlain – Mitsouko (1919)

Fransız bir adam. Türkiye dostu olduğu söylenen. Atatürk ile kişisel dostluğu olan. "Türklerin Manevi Gücü" isimli kitaba imza atmış bir adam. İsmi İstanbul'da caddeye verilecek kadar benimsenmiş bir adam. Birinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında kendi ülkesini eleştiren ve Türkiye'yi öven bir yazar. Bu yüzden kendi ülkesinde ve Avrupa'da zor zamanlar geçirmiş bir isim. Claude Farrere’yi hiç duydunuz mu?

İlk mesleği askerlik olan Claude Farrere'in, Fransız ordusundaki görevinden ayrılmasından sonra yazdığı kitaplar, çoğu zaman eleştirilmesine rağmen, ilerleyen yıllar onun haklılığını ortaya çıkaracaktı. 1909 yılında yazdığı La Bataille (Savaş) isimli kitabındaysa farklı bir aşk hikayesini anlatıyordu.

1905 yılındaki Rus-Japon savaşı sırasında geçen bir aşk hikayesini anlatıyor La Bataille kitabı. İngiliz deniz subayı ile bir Japon güzeli arasındaki aşk öyküsü, geleceği olmayan imkansız bir sevda romanıydı. İşin ilginç yanıysa bu romandan, parfüm dünyasının en önemli klasiklerinden birisinin fikrinin çıktığı söylenir.


Guerlain'in 1919 yılında piyasaya sürdüğü Mitsouko, hala en önemli parfüm klasiklerinden birisi olarak bilinir. Bu meyveli şipre, ismini La Bataille romanındaki Japon kadın karakterinden alır. Romandaki ismi Mitsuko olan Japon güzelinin ismi, Guerlain tarafından Mitsouko'ya dönüştürülür ve parfümünde kullanılır. Japonca'da "gizem" anlamına gelen Mitsuko'nun ismi, bir parfümde, neredeyse yüz yıldan beri yaşıyor. Ne büyük şans!

Fakat internette karşıma çıkan şu ilginç alıntıyı da vermem gerekir. Aybala Yentürk'e göre durum biraz farklıymış:

"Başarılı tiyatro eserlerinin, romanların, operaların ya da karakterlerinin parfümlere ilham kaynağı olması, Avrupa’da, özellikle Belle Epoque döneminde yaygın bir pazarlama yöntemiydi. Bunlara en güzel örnekler, 1905 yılındaki Japon-Rus Savaşı’ndaki bir aşkı konu eden Claude Farrere’in “La Bataille” romanından esinlenilerek 1919’da Guerlain tarafından üretilen “Mitsouko”, yine Guerlain tarafından Puccini’nin “Turandot” Operası’ndan esinlenilerek 1929 da üretilen Liu parfümü, 1908’de Gaston Leroux’nun L’Illustration Dergisi ile dağıtılan tefrika romanı “La Dame en Noir” ile aynı adı taşıyan Lentheric firmasına ait parfüm, ilk kez 1890 yılında sahnelenen Borodin’in “Prince Igor” operasından esinlenen ve 1909 yılında V. Rigaud tarafından üretilen Prince Igor parfümü." (Aybala Yentürk)

Başka bir iddiaya göreyse Jacques Guerlain, ünlü Coty firmasının 1917'de piyasaya sürdüğü Chypre isimli parfümünü çok beğenmiştir. Ona rakip olabilecek bir parfüm tasarlar ve iki yıl sonra da herkesin beğenisine sunar. Oluşturulma sebebi veya öyküsü her ne olursa olsun, karşımızda çok değerli bir parfüm var. Güzel kokular evreninin ikonlarından birisi Mitsouko. Hem de doksan altı yıldan beri.


Mitsouko parfümü neden bu kadar önemlidir sorusunu duyar gibiyim. Burada işin biraz teknik kısmı devreye giriyor. Baş parfümör Jacques Guerlain, yapay şeftali kokusunu (Aldehit C14) ilk defa kullanmıştır Mitsouko'da. Bu molekül 1908'de icat edilmiş. Çok güçlü ve yoğun aromaya sahip bu molekülü ilk defa kullandığında ayarını tam olarak tutturamadığı ve bol miktarda kullandığı iddia edilir Bay Guerlain'in. Bu enteresan tesadüfün, Mitsouko'nun şeftalimsi kokmasını sağladığı anlatılır. Aslında meşe yosunu kokusunu merkeze almış bir şipredir Mitsouko. Anlaşılacağı üzere Mitsouko'yu böylesine önemli ve özel yapan, yoğun oranda Aldehit C14 molekülünün kullanılmasıdır.

Sözü daha da uzatmadan bana çağrıştırdıklarına geçeyim. Kendi sitelerinde meyveli şipre olarak sınıflandırılmış. Üzerime ilk sıktığımda karşıma eski/tozlu/kuru turunçgiller çıkıyor. Bergamot baş rolde. Ona limon ve aromatik otlar destek veriyor. Adeta 1920'li yıllara geri döndürüyor beni üst notalar. Çok eski ama kaliteli. Müthiş bir başlangıcı var. Oldukça etkileyici. İlerleyen dakikalarda turunçgiller (bergamot) geri çekiliyor. Onun boşluğunu meşhur şeftali aroması dolduruyor. Günümüzün modern meyveli parfümlerindeki gibi zirzop ve yapay değil şeftali. Çok olgun, rafine, şık ve biraz eski. Şeftaliye biraz da erkeksi çiçekler ve baharatlar eşlik ediyor. Muhtemelen yasemin ve tarçın. Dikkatimi çeken şey orta kısımda hissedilir oranda tatlanıyor kokusu. Sonlara geçeyim. Alt notalarda tam bir eski dönem parfümü olduğunu ispatlıyor. Günümüz parfümlerinde artık neredeyse hiç kullanılmayan meşe yosunu baş role geçiyor. Ona odunsu notalar ve kabe samanı (vetiver) eşlik ediyor. Hatırı sayılır oranda da vanilya hissediyorum geri planda. Son kısımdaki vanilya nefis kullanılmış. Böylece de tenden ayrılıyor.

Öncelikle Mitsouko'nun, meyveli-baharatlı bir şipre olduğunu söylemem gerek. Başlangıcındaki o eski/nostaljik bergamotun tarifi zor. 1900'lü yılların başlangıcında üretilmiş bir parfüm nasıl kokarsa muhtemelen öyle üst notalar. Günümüzün modern parfümlerinden çok uzak. Oldukça erkeksi, rafine fakat kabul etmesi zor. Benim çok hoşuma gitti ama genç bir arkadaşa koklatsak büyük ihtimalle burun bükecektir. Orta kısımda günümüzün modern parfümlerine biraz daha yaklaşıyor. Tatlımsı şeftali ve baharatlar, bana biraz sulandırılmış hissi veriyor nedense. Sanırım parfümün defalarca geçirdiği reformülasyonların sonucu bu durum. Son kısımdaysa meşe yosununu görmek hoş bir sürpriz. Ona eşlik eden hayvansal sayılabilecek vanilya beni mutlu etti.


Mitsouko'nun uzun yıllar içinde farklı versiyonları çıkmış. EDC, EDP, PDN ve EDT olarak farklı formülasyonları var. Benim denediğim EDT olanıydı. Bu versiyonda başlangıcı dışında çok eski bir parfüm havası hissedemedim. Sanki yapılan formül değişiklikleri onu günümüzün modern parfümlerine oldukça yaklaştırmış. Özellikle orta kısımdaki şeftali-baharat kombinasyonu neredeyse yeni çıkarılan bir parfüm kadar günümüze yakın ve tanıdık. 1919 yılında çıktığını görüp, çok eskilerde kalmış koku beklemeyin. Bu anlamda biraz şaşırttı beni.

Mitsouko, şüphesiz yüksek kaliteli bir parfüm. Fransız, şık, dengeli, ciddi, aristokratik ve muhafazakar. Yapaylığa veya uyumsuzluğa rastlanmıyor. Fakat o beklediğim derinliği, ilginçliği veya "tarihi" hissi alamadım bir türlü. Orta kısımdaki o ünlü şeftali kokusunu biraz sulandırılmış/seyreltilmiş buldum ve hafiften hayal kırıklığı yaşadım. Evet günümüzün yeni nesil çoğu parfümünden çok daha rafine ama sanki bir şeyler eksilmiş Mitsouko'dan. Yada bana öyle geliyor.

Uzun zamandır merak ettiğim ve denemek istediğim klasiklerden birisiydi. Daha önce okuduklarıma binaen çok seveceğimi düşünmüyordum. Çünkü genel yapısı benim tarzıma yakın değil. Fakat orta notaları dışında gayet başarılı buldum. Sonlarına bayıldım. Orta kısımdaki biraz basit kaçan şeftali kokusu için aklıma farklı bir durum geliyor. Belki de denediğim EDT versiyonu yüzündendir. EDP'si çok daha ilginç olabilir. Fakat şu haliyle bir şişesini alıp da kullanacak kadar sevemedim. Kullanım sürecindeyse bana beklediğim keyfi veremedi. Yada hayatımın parfümü olacak kadar enteresan gelmedi. Aklımı başından alamadı.


Mitsouko, kadın parfümü olarak çıkarılmış. Halen kadın reyonlarında satılıyor. Deneme sürecinde hiç de kadın parfümü gibi kokmadığını anladım. Onu, erkekler rahatlıkla kullanabilir. Hatta erkek parfümü olarak satışa sunulsa, hiç kimse onu kadınsı bulmayacaktır. Bu anlamda bence oldukça erkeksi kokuyor. Zaten hatırı sayılır sayıda erkek kullanıyor gördüğüm kadarıyla. Rahatlıkla uniseks olarak düşünülebilir.

Herşeye rağmen Mitsouko'ya saygı duyuyorum ve onu doksan altı yıl boyunca severek, hayran kalarak kullanan, üzerinde taşıyan parfüm severlere doğru karar verdiklerini söylemek istiyorum. Usta bir parfümörün ve arkasındaki hikayesinin gücü, onu 2013 yılına kadar getirdiyse, şapka çıkartılması gereken bir başarıdan rahatlıkla söz edebiliriz.

Bu tarz eski kokuları sevin yada sevmeyin. 1920'li yılların şiprelerinden hoşlanın yada hoşlanmayın. Hiç önemli değil. Fakat Mitsouko gibi bir "yaşayan tarihi" koklamadan veya kullanmadan "ben parfüm severim" demeyin. Çünkü gerçekçi olmayacaktır.


Mitsouko'yu kullanan ünlüler arasında Charlie Chaplin, Ingrid Bergman, Jean Harlow, Prenses Diana ve Ava Gardner'ın olduğu bilgisine rastladım. Parfüm kritikçisi Luca Turin, Mitsouko'yu referans şipre olarak sınıflandırmış ve beş üzerinden beş yıldız vererek en iyi parfümler listesine almış. Bir başka parfüm yazarı Chandler Burr’de Mitsouko’ya beş üzerinden beş yıldız vermiş.

Küçük bir bilgi daha vereyim unutmadan. Mitsouko'nun şişesinin, Guerlain'in 1912 çıkışlı başka klasiği L'Heure Bleue ile aynı olması dikkatlerinden kaçmamıştır parfüm severlerin. Sadece üzerlerindeki etiketler farklı. Oysa ikisi tamamen ayrı parfümler. Burada karşımıza çıkan açıklama şöyle: "1914 yılında başlayan ve 1919 yılında sona eren Birinci Dünya Savaşı'na gönderme yapılmış bu iki aynı şişeyle. Hatta Mitsouko'nun Birinci Dünya Savaşının sonlanmasını kutlamak amacıyla da piyasaya sürüldüğü söyleniyor."

Şu haliyle dört mevsimde de kullanılacak gibi. Ama ilkbahar-sonbahar mevsimlerinde kullanmak hoş olabilir. Üst yaş gruplarındaki arkadaşları hedeflediği kesin. Otuz hatta otuz beş yaşın üzerindeki kadın-erkek herkese uyacaktır. Her şeye rağmen denemeden almak iyi fikir değil.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.


Artıları:
+ Başlangıcını ve sonlarını sevdim.
+ Yüksek kaliteli yapısı memnun edici.
+ Dünya parfüm klasiklerinden olan Mitsouko'yu herkes mutlaka denemeli.

Eksileri:
- Orta kısmını biraz sıradan buldum.
- Fiyatı yüksek.

Koku Güzelliği:10/7

3 Kasım 2013 Pazar

Tauer – Eau d’Epices (2010)


Tauer – Eau d’Epices (2010)

“Dünya tarihinin son 2200 yıllık döneminin 2000 yılı “baharat savaşları” ile geçti demek hiçte abartma sayılmamalıdır. M.S. 1500’lere kadar Akdeniz, bu tarihten sonrada 18. yüzyılın sonuna kadar da okyanuslar, baharat savaşlarının mücadele alanı oldu. Denizlere egemen olan baharata egemen oldu, baharata egemen olan kıtalara egemen oldu.” diyor Prof. Dr. Mustafa Tayar. Onun, baharatın tarihiyle ilgili makalesi oldukça ilgimi çektiği için devamında yine biraz alıntı yapayım:

"Baharat kullanımı kayıtlı tarihten daha öncesine dayanır. İlk ateşle pişirmeyi öğrendiği günden bu yana insanoğlu baharat kullanıyor. Arkeologlar, MÖ 5000 yıllarında ilkel insanların gıdaların tadını daha iyi yapan bazı aromatik bitkileri keşfettiklerini tahmin etmektedir. O dönemde insanlar yaprakların yiyeceklerine yeni bir tat verdiğini diğer bir ifadeyle; “tatlandırma sanatını” keşfetmişti. İlk önceleri baharat, et ve ürünlerinin bozulmasını önlenmesi ve hoş olmayan kokuların maskelenmesi amacıyla kullanılmıştır.

Antik çağ boyunca, doğunun zengin tüccarları, ticari rota üzerinde baharat taşıyan büyük kervanlarla Roma'ya gittiler. Roma ziyafetlerinde sunulan leziz yiyecekleri süsleyen aromalardı. Defne yaprağıyla olimpiyat kahramanlarının taçları örülüyordu; banyodan sonra baharat kokulu yağlar kullanılıyordu; baharatla tatlandırılmış şaraplar popülerdi; baharattan yapılmış tütsüler tapınaklarda yakılıyordu.

Baharat ticareti antik ve ortaçağda en değerli öğeler arasındadır. Hatta Ortaçağ Avrupasında 10 gram hindistan cevizi ile 7 tane inek takas ediliyordu. Arazi alımları, gümrük vergileri gibi ödemeler karabiberle yapılıyordu. Ortaçağda bir insanın zenginliğini belirtmek için karabiber çuvalı bir değer ifadesi olarak kullanılıyordu." (Prof. Dr. Mustafa Tayar - Baharatın Gizemli Tarihi)


Bugün petrol, insanlık için ne kadar önemli ve değerliyse, eski çağlarda da baharat öylesine önemliydi. Bir zamanlar dünya ticaretinin merkezini oluşturan Baharat Yolu, günümüzde artık nostaljiyle anılan tarihi olgu olarak gerilerde kalmış durumda. Fakat baharatın dünya halkları için önemi hiç de azalmış değil. Özellikle Doğu ülkelerinin mutfaklarında sıkça ve bazen yoğun şekilde kullanılan baharatlar, uzun yıllardır da Batı toplumlarının ve mutfaklarının ilgisini çekiyor.

Onlarca çeşit baharatın ve onların birbirinden zengin kokusunun parfümlerde kullanılmaması tabiki düşünülemezdi. Kimyon, biberiye, tarhun, karabiber, küçük hindistan cevizi, tarçın ve diğerleri. Bu egzotik baharatların kokuları, parfümleri daha da çok sevmemizi sağlıyor bence. En azından kendi adıma böyle düşünüyorum.Özellikle soğuk kış günlerinde, baharat kokulu parfümleri kullanmayı çok seviyorum. Baharatların verdiği o sıcaklığı, neredeyse hiç bir koku veremiyor. Belki de İsviçreli bir parfümör de benim gibi düşünüyordur. Mesela Andy Tauer.

Küçücük bir dağ ülkesi olan İsviçrenin niş parfüm sektöründeki temsilcisi Tauer'in, denediğim parfümlerinde baharatlara rastlamak enteresan geldi bana. Anlaşılan Andy beyin de ilgisini çekiyor farklı baharat aromaları. Bugün inceleyeceğim Eau d'Epices'in ismi baharattan geliyor. İsmi baharat olan bir parfümün, kokusunun da baharatlı olacağını öngörmek için fazla ileri görüşlü olmak gerekmiyor.


Tauer'in 12 numaralı parfümü Eau d'Epices, kendi sitelerinde baharatlı uniseks olarak sınıflandırılmış. Parfümün açılışı egzotik ve karanlık baharatlarla gerçekleşiyor. Yoğun ve dumansı baharatlar arasında kakule, tarçın, karanfil ve kişniş bulunuyor muhtemelen. Çok alışıldık değil buradaki kullanım. Bol tatlı ve yanmış baharatlara benzettim üst notaları. Çok sevdiğimi söyleyemesem de farklı bir yapısı var. Orta notalara geçildiğinde baharatların ağırlığı devam ediyor. Fakat ilginç şekilde orta kısımda portakal veya portakal çiçeği algılıyorum. Genellike üst notalarda karşımıza çıkan portakal aroması, Eau d'Epices de orta kısımda görülüyor. Buradaki portakal ferah ve canlı değil. Baharatlarla kombine edilmiş reçinemsi şekilde karşıma çıkıyor. Hala karanlık sayılabilecek baharatlar ve portakal, oldukça tatlı diyebilirim. Alt notalara geçeyim. Son kısımda dumansı tütsü, portakal, baharatlar ve biraz da amber var. Fakat ağırlık tütsü ve amberde diyebilirim. Gerilerden kabe samanı da hissediyorum. Fakat baskın değil.

Eau d'Epices, aynı ismi gibi baharat ağırlıklı. Parfümün başlangıcındaki Arap kokularına benzeyen baharatlarla daha ilk saniyelerde karşılaşınca oldukça şaşırdım. Biraz da yadırgadım ilk kullanımlarımda. Üst notalardaki baharatlar, derin, karanlık neredeyse kimyasal, dumansı, reçinemsi bol tatlı ve tuhaf. Herkesin sevebileceğini sanmıyorum üst notaları. Üst notalarını garip şekilde kolaya benzettim. Hatta kola aromalı jelibon yiyormuş hissine kapıldım. Biraz Serge Lutens'in o gizemli baharat kullanımına benziyor. Hafiften Chergui esinlenmesi var sanki başlangıçta. Orta kısımda aynı tatlı baharatlara portakal çiçeği ve reçine ekleniyor. Fakat ferah değil gayet ağdalı. Orta notalar baharat-reçine-portakal çiçeği kombinasyonu diyebilirim. Son kısımdaysa yanmış tütsü, baharatlar ve amber var. Çok sevdiğimi söyleyemem alt notaları.

Bizzat Andy Tauer’in çizdiği Eau d’Epices’ın yapı taslak şemasında da görüleceği üzere, dört ana temel üzerine inşa edilmiş kokusu. Baharat, tütsü, odunsu notalar ve portakal çiçeği. Diğer kokular, bu dört başlığın altında konumlandırılmış. Daha doğrusu detay olarak düşünülmüş. Bu şemadan hareketle Eau d’Epices için portakal çiçekli, tütsülü baharatlardan oluşuyor denebilir. Fakat dördüncü öğe olan odunsu kullanımına rastlayamadım.

                                            Andy Tauer tarafından çizilmiş Eau d'Epices'in tasarım şeması.

Eau d'Epices, karanlık, derin, yoğun, gizemli, tuhaf baharatların egemenliğinde diyebilirim. Neredeyse deri benzeri baharatlar, zaman zaman Arap parfümü hissi bile verebiliyor. Benim gibi baharat seven birisini bile çok etkileyemedi diyebilirim Eau d'Epices. Lutens benzeri reçinemsi, tatlı, karanlık baharatları, Tauer'in sevdiğini düşünüyorum. Çünkü daha önce denediğim L`Air du Desert Marocain ve Orange Star'a benzettim genel halini Eau d'Epices'in. Aynı onlar gibi tuhaf baharatları yine kendime yakın bulamadım ne yazık ki.

O zaman kendimce herkesin zihninde canlandırabilmesi için tanımlayayım kokusunu. Başlangıcını kolalı jelibonlara, orta kısmını mesir macununa, sonlarını da portakallı tütsüyle eşleştirdim zihnimde. Bu tanımlarıma ne kadar katılırsınız bilemeyeceğim fakat umarım yanılmıyorumdur.

Eau d'Epices, genel olarak yüksek kaliteli bir parfüm. Karanlık, koyu baharatların hakimiyetinde ilerliyor. Günlük kullanıma çok uymayacak tarzda olduğunu belirtmeliyim. Ayrıca herkesin sevebileceği gibi değil. Uç noktada baharat kullanımına sahip gibi. Sanki Doğu-Arap etkili gibi geldi bana genel hali.

Hissedilir oranda tatlılığa sahip denebilir. Günümüzün modern parfümlerinin değişmez öğesi tatlılık, Eau d’Epices’da fazlasıyla kullanılmış. Zaman zaman şekerliliğe doğru kayan tatlılığı, tonka fasulyesi veriyor olabilir.


İlk kullandığımda sevemediğim üst notalarındaki baharatları, ayakkabı boyalarına benzettim. Bir yorumcu da yeni alınmış deri çantaya benzetmiş. İlerleyen kullanımlarda daha anlaşılır buldum. Tuhaf ve sevmesi zor tatlı baharatlar, kimilerine göre ilginç olabilirken, bence sanatsal bir deneme olmuş. Bu anlamda denemeden alınması riskli parfümlerden birisi olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Kokusunun tasarımını, markanın da sahibi olan parfümör Andy Tauer yapmış. Eau de Parfum (EDP) konsantrasyonuna sahip. Tam bir soğuk kış günü parfümü. Uniseks olarak sunulsa da bence erkek kullanımına daha yakın.

Bahsetmem gereken son konu ise kalıcılık ve fark edilirlik durumu. Denediğim diğer Tauer'ler gibi kalıcılığı çok iyi. Kıyafet üzerinde günlerce kalıyor Eau d'Epices. Tende de iki güne kadar kendisini hissettiriyor. Fark edilirliği başlarda oldukça yüksek. Onun içindir ki çok az kullanmanızı öneririm herhangi bir Tauer parfümünü. Çünkü oldukça yoğun ve keskinler.
  

Artıları:
+ Orta kısmını beğendim.
+ Yüksek kaliteli dumansı-baharat parfümü arayanlar muhakkak denemeli.
+ Kalıcılığı ve fark edilirliği yüksek.

Eksileri: 
- Sonlarını sevemedim.
- Garip ve sevmesi zor kokusu herkesin hoşuna gidecek gibi değil.
- Fiyatı çok yüksek ve heryerde bulmak zor.

Koku Güzelliği:10/6.5

30 Ekim 2013 Çarşamba

Versace – Eros (2012)


Versace – Eros (2012)

Öğle yemeğinizi değeri 3.000 doları aşkın tabaklarda yemek ister misiniz? Beş çayınızı 930 Euroluk bardaklarda içmek size ne düşündürür? Çayınıza koyacağınız şekerlerin bulunduğu şekerliğin 175 Euro olması sizin için anlam ifade eder mi? Akşamın ilerleyen saatlerinde canınız salata mı istedi. 185 Euroluk salata kabına ne dersiniz? Çorba servis kasesine 750 Euroyu gözünüz kapalı verir misiniz? Büfenizin üzerinde duran tekli bir mumluk için 285 Euro vermek sizin için sorun değil mi? Haydi son soru: 99 Euroluk tuzluğun, diğer plastik tuzluklardan ne farkı olabilir? Lüks hayata hoşgeldiniz!

Ülkenin yarıdan fazlasının yoksulluk sınırının altında yaşadığını düşündüğümde, yukarıdaki soruları sokaktan geçen insanlara sormanın abesle iştagal olacağının farkındayım. Çünkü lüks tüketim sadece belli bir kesimin ilgi alanına giriyor. Üç bin dolara altı tane tabak almanın dayanılmaz cazibesini, size herhangi bir mahalle esnafı değil, dünya çapında faaliyet gösteren lüks segmentin gedikli markaları sağlayabilir. Mesela Versace...

Versace'ın ünlü Alman mağazalar zinciri Rosenthal için tasarladığı ev dekorasyon ve mutfak ürünleri serisinin isminin "Iconic Hereos" olduğunu gördüğümde enterasan geldi bana. Versace'ın, üzerinde antik dönemin figürlerinin bulunduğu vazolar, yemek takımları ve diğer aksesuvarları, tahmin edilebileceği üzere oldukça yüksek fiyatlara satılıyor. Bu ürünlerin alıcılarının da üst gelir grubundan insanlar olduğu büyük bir sır değil.


Versace'ın antik dönem figürlerini merkeze alan mutfak ürünleri tasarımlarından, markanın ismiyle yine antik döneme gönderme yapan parfümüne geçelim artık. Anlaşılan Versace, bu aralar eski kültürlerden kaynağını alan işlere imza atıyor. Versace'ın en yeni erkek parfümü 2012 yılında piyasaya sürüldü. Eros, ismini yine antik dönem mitolojisinden almış.

Muhtemelen en bilinen mitolojik tanrılardan birisidir Eros. Platon ve Aristotales'in de bahsettikleri Eros'un bu kadar popüler olmasının sebebi büyük ihtimalle, aşk tanrısı olmasıdır. İnsanlara attığı oklarla, onları birbirlerine aşık eden Eros, genellikle sırtında iki kanatla ve elinde okla tasvir edilmiş, sanatçılar tarafından. Küçük, güzel bir çocuk olarak resmedilen Eros, belki de aşkın masumiyeti ve saflığına istinaden böyle tasvir ediliyordu. Sebebi her ne olursa olsun, İtalyan'nın moda endüstrisindeki önemli oyuncularından Versace'ın parfümüne isim babalığı yapıyor Eros figürü.

Eros'un oluşturulmasında Donatella Versace'ın önemli katkısı olduğu aşikar. Eros isminin Donatella Versace tarafından önerildiği ve konseptin de o minvalde şekillendiğini söyleyebilirim. Bazı kaynaklarda şişesinin tasarımını da onun yaptığına rastladım. Kısaca şunları söylemiş kendi parfümleri için:


"Yeni parfümümüz Eros'u, Yunan Tanrısı gibi kahraman ve tutkulu erkekler için tasarladım. Eros, güç ve duygusallığı vurgulayan bir kokuya sahiptir."

Fragrantica'da aromatik fujer olarak sınıflandırılmış Eros. Üzerime ilk sıktığımda canlı turunçgiller karşıma çıktı. Mandalina ve limondan oluşan turunçgiller için kremsi diyebilirim. Yüksek kaliteli yada doğal koktuklarını söyleyemem. Elma hissi veren meyveler dersem daha doğru olur. İlerleyen dakikalarda turunçgiller geriye çekilirken, ortaya baharatlar ve vanilya çıkıyor. Baharat olarak tarçın-karanfil sanki. Fakat vanilya daha baskın. Bu kısımda çok doğal ve kaliteli değil. Son kısım fazla değişmiyor. Bir tek yapay vetiverle odunsu notalar ekleniyor vanilyaya. Alt notaları da ilgi çekici değil.

Eros, günümünüz modern, bol tatlı parfümlerinden birisi. Eğer Eros'u iki kelimeyle anlatın derseniz size "tatlı ve vanilyalı" derim. Onların dışında yapay koktuğunu, ucuz hissi verdiğini, kalitesiz olduğunu ilave edebilirim.

Yoğun tatlılık anladığım kadarıyla tonka fasulyesi tarafından verilmiş. Genel olarak nanemsi bir hali de var Eros’un. Tabiki o nanemsi-mentollü koku bile yapaylık barındırıyor.
   

Versace'ı anlıyorum. Yeni nesil tatlımsı baharatlı parfümlere rakip çıkartmak istemiş. Bunun içinde başlangıca sıradan turunçgilleri eklemiş. Orta kısma yapay vanilyayı kondurmuş. Sonlara da sıkıcı odunsu notaları layık görmüş. Şuna emin olabilirsiniz ki Eros, son zamanların en yapay ve vasat parfümlerinden birisi. Bu anlamda yeni Bulgari Man gibi hayal kırıklığı yarattı bende.

Rakipleri kimler mi? Yves Saint Laurent - La Nuit de L'Homme ve Body Kouros, Paco Rabanne - 1 Million, Chanel - Allure Homme ve Sport, Rochas Man, Bulgari Man, Jean Paul Gaultier - Le Male, Givench - Pi ve diğerleri. Versace'in bu arkadaşlara verdiği cevap olan Eros, başarısız bir replikadan öteye geçemiyor ne yazık ki.

Üzerimden kokusunu alırken düşünüyorum Eros'u. Acaba bu parfüm bana ne anlatmaya çalışıyor? Hangi yeniliği getiriyor? Ortaya ilginç bir fikir atıyor mu? Bu soruların hiç birisine doğru düzgün veremediğimi fark ediyorum. Muhtemelen Versace yönetiminin de vereceği çok fazla cevap yok.

Evet Versace küresel bir marka. Dünyadaki bir çok kişiye hitap etmesi gerekiyor ürünlerinin. Bu da onu popülizmin yumuşak ve sıcak kucağına itiyor. "Ortalama bir tatlı vanilya parfümü yap. Müşterileri kap." Düşünce şekli bu olunca ne yazık ki ortaya başarılı işler çıkamıyor. Biraz daha özen gösterilseymiş keşke Eros'a.


Parfüm tarihinin vasat kokular çöplüğüne gitmeye aday Eros. Ona bu yolculuğunda başarılar diliyorum ve bir an önce gideceği yere varması için arkasından bir kova su döküyorum. Yolun açık olsun Eros.

Eros’un hiç mi iyi tarafı yok diyebilirsiniz. Şöyle bir düşünüyorum ama aklıma gelmiyor. Fakat kalıcılığının gayet iyi olduğunu söyleyebilirim. Özellikle kıyafet üzerinde gayet başarılı kalıcılığı. Fark edilirliği başlarda yüksek. Sonrasında normale dönüyor.

Kokusunun tasarımını Aurelien Guichard yapmış. Sonbahar-kış kullanımına yakın. Denemeden almayınız, pişman olmayınız.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.


Koku Güzelliği:10/4.5

27 Ekim 2013 Pazar

İlk çekilişin kazananı belli oldu!


İşte oldu. Çekiliş tamamlandı. Kazanan belli oldu. Parfüm Merakı sitesinin ilk çekiliş talihlisi, yeni üyelerimizden birisi.

Kazanan: Fuat Kaynak
E-posta adresi: fuatkaynak85@gmail.com

Eğer herhangi bir sebepten ötürü Fuat Kaynak'tan cevap alamazsam, yedek talihliye göndermek zorunda kalacağım hediyeyi.
Yedek: İlker Sarıaydın
E-posta adresi: isariaydin@gmail.com

Fuat arkadaşımıza bir kaç dakika sonra mail adresi aracılığıyla ulaşacağım ve adres bilgilerini alacağım. Sonrasında da en kısa zamanda, içinde beğeneceğini düşündüğüm küçük sürprizlerle beraber hazırladığım paketi adresine göndereceğim. Tebrikler Fuat Kaynak. Ömrünün sonuna kadar şansının böyle olması dileklerimle...

Çekilişe katılan ve mesaj gönderen herkese teşekkür ederim. Önümüzdeki haftalarda yeni çekilişlerde, elimdeki parfümleri bu şekilde sizlere ulaştırmaya devam edeceğim. Unutmayalım: "Paylaşmak güzeldir..."