Serge Lutens – Cuir Mauresque (1996)
Sanırım 15-16
yaşlarındaydım. O zamanlar yaşadığımız Uşak ili, küçük sayılabilecek bir
şehirdi. Aklımda kalan arkadaşlarımdan birisini hatırlıyorum. Sarışındı. Renkli
gözlüydü. Yakışıklıydı. Bizden 2-3 yaş büyüktü. Ailesinin maddi durumu kötüydü.
Babaları yoktu. Bütün yük evin erkeği olarak onun sırtındaydı. Oysa o da daha çocuk
sayılırdı. Fakat hayat bazen insanları öyle yerlere sürükler ki, bir
bakmışsınız 19 yaşında kocaman bir adam oluvermişsiniz. Yada 15 yaşında kocaman
bir kadın. Elimizden bir şey gelmese de kabul etmek zorunda kalırız o rolü.
O arkadaşım bana
çalıştığı tabakhaneden bahsederdi. Oranın ne kadar kötü çalışma şartlarına
sahip bir yer olduğunu, oradan ne kadar nefret ettiğini, oranın kokusunun nasıl
dayanılmaz olduğunu anlatırdı. O yaşlarda, "cehennem böyle bir yerdir
herhalde" diye düşünürdüm. Gerçektende dünyanın en zor işlerinden birisidir
tabakhane işçiliği. Çoğu insan fazla dayanamaz orada çalışmaya. Ya hasta olur
bırakır, yada çalışma şartlarına tahammül edemez.
Tabakhane, ham haldeki
derilerin getirilip, değişik işlemlerden geçirilerek işlendiği yerdir.
Detaylarını tam bilmediğim bu işlemden sonra kullanılabilecek hale gelen deri, moda
ve hazır giyim sektörünün beğenisine sunulur. Mağazalarda afilli askılarda
gördüğünüz o güzelim deri ceketlerin ve uçuk fiyatlı deri işlerinin geri
planında çok büyük bir emek vardır. Anlatması ve dayanması çok zor bir emek.
Kuzey Afrika'nın güzel
ülkesi Fas, deri işleri alanında iddialı. Geçtiğimiz aylarda bir televizyon
kanalındaki belgeselde izlemiştim Fas'taki deri üretimini. Muhtemelen
ülkemizdekinden çok daha ilkel ve sağlıksız koşullarda yapılan deri işlemesi,
yakın zamanda oldukça eleştiri konusu oluyordu yabancı basın tarafından. Euronews'in
internet sitesinde rastladığım şu cümle sanırım her şeyi özetliyor:
"Dericilik Fas’ın en eski üretim kollarından biri, bir gelenek. Ama aynı
zamanda çevreyi en çok kirleteni."
Dünya niş parfümcülüğünün
belki de en ilgi çekici, farklı ve "derin" şahsiyetlerinden Serge
Lutens'in, Kuzey Afrika kültürüne olan hayranlığını daha önce söylemiştim diye hatırlıyorum.
Bir çok parfümünün ilhamını buradan aldığını söylüyor kendisi de. Hatta bu
hayranlığı o kadar fazla ki, orada ev alacak kadar ilgi duyuyor. Bugün Serge
Lutens'in Fas'taki evi, çok kullanılmasa da gelen turistlerin gezip, fotoğraf
çektiği bir yer. Fas'ın turizmine katkı sağladığı bile söylenebilir.
Mağribilere ve genel
anlamda Kuzey Afrika kültürüne olan bu sevgi, sadece lafta kalmıyor tabiki.
Serge Lutens, 1996 yılında çıkardığı deri temalı parfümüne Cuir Mauresque
(Mağribi Derisi) ismini vererek, bu coğrafyayla arasındaki duygusal bağlara
yenisi ekliyor olabilir. Hem de çok zor silinebilecek bir imza.
Kendi sitelerinde
"Fouets de Velours/Sudden Sweetness" serisine mensup olarak
gösterilmiş Cuir Mauresque. Deri olarak sınıflandırılıyor. Cuir Mauresque'in
açılışı daha önce rastlamadığım tuhaflıktaki portakal-portakal çiçeği kokusuyla
gerçekleşiyor. Normalde ferah ve hafif olarak kullanılan portakal, burada yağlı
(hacı yağı kıvamında), kimyasal, ağır ve yapay kokuyor. Sanırım portakala
baharatlar eşlik ediyor. Küçük hindistan cevizi ve kakule olabilir. Garip ve
sevmesi zor açılışı var. Çok beğendiğimi söyleyemeyeceğim. Orta kısma
gelindiğinde ortaya parfüme ismini veren deri çıkıyor. Karanlık ve biraz
plastiğimsi deri şaşırttı beni. Bu andan itibaren oldukça tatlanıyor kokusu.
Tatlımsı deriye baharatların desteği devam ediyor. Fakat daha da çeşitleniyor
baharatlar. Karanfil, tarçın, zencefil, kimyon olabilir. Orta notalar tatlımsı
karanlık deri ve baharatların hakimiyetinde. Deri her daim ön planda.
Baharatlar geriden destek veriyor. Orta bölümde enteresan bir hayvansallık da kendisini
gösteriyor. Abartılı bir şekilde kullanılmamış neyseki. Baharatlı hayvansal
deri dersem yanlış olmaz. Geçelim sonlara. Alt notalarda karanlık derinin hala etkileri
görülüyor. Bu andan itibaren nefis bir amber çıkıyor ortaya. Bu egzotik amber
beni benden alıyor. Açık ara parfümün en sevdiğim yeri oluyor. Böylece de
tenden ayrılıyor.
Cuir Mauresque, Serge
Lutens ile Christopher Sheldrake işbirliğinin ürünü. Erken dönem Lutens'lerden
olması benim açımdan sevindirici. Çünkü Lutens'in sanatının nereden nereye
geldiğini takip etmek anlamında ilginç bir yolculuk. Zaten Cuir Mauresque,
ileride tasarlanacak müthiş Lutens parfümlerinin ip uçlarını 1996 yılında vermeye
başlamış. Ne demek istediğimi daha detaylı açıklayayım.
Parfümün başlangıcı ciddi
oranda portakal çiçeği esanslarını hatırlatıyor. Bana hacı yağlarındaki o
yağlımsı ağır kokuyu hatırlattı. Şimdi burada neden portakal çiçeği kullanmış
Lutens? Parfümün Mağribilerden ilhamını aldığını düşünürsek, Ortadoğu/Arap
coğrafyasına gönderme yapıldığını düşünebiliriz. Her ne kadar Kuzey Afrika
farklı bir kültür denizi olsa da yine de doğuya ait bir bölge ortalama
Avrupalının zihninde. Lutens bu anlamda batılı parfüm severlerin bilinçaltına
seslenmiş olabilir üst notalarla. Çok ağır ve medikal ürünler gibi kokan
başlangıcını sevemedim. Fakat çok kendine özgü olduğunu söyleyebilirim. Sonuçta
bu tür bir koku bilinçli olarak seçilmiştir.
Orta kısımda deri,
tamamen ortaya çıkıyor ve direksiyonu eline alıyor. Buradaki deri, Fas'taki
deri işletmelerine gönderme olarak düşünülebilir. Fakat deri, karanlık ve plastiğimsi.
Şimdi neden böyle bir deri kullandığını anlayamadım. Bu derinin Lutens klasiği
tatlımsı-meyvesi baharatlar ve hayvansallıkla desteklenmesi çok iyi fikir. Acaba
derinin bu kadar yapay olmasında parfümün reformüle edilmesinin payı var mı
merak etmekteyim. Malum 1996 yılında çıkmış bir parfümün reformüle olma ihtimali
yüksek.
Son kısımda "ben bu
filmi daha önce seyretmiştim" hissini yaşıyorum. O kadar tanıdık bir amber
kokusu ki hemen hatırlıyorum. Lutens'in nefis parfümü Ambre Sultan'daki gibi
egzotik ve gizemli amber alt notalara saklanmış. Ve zamanı geldiğinde karşınıza
çıkıveriyor. Harika bir sürpriz yapıyor. Görülmeye değer bu amber.
Tatlı, karanlık,
reçinemsi, dumansı, derin, detaylı, sert, biraz kaba, algıları zorlayan,
alışması zor, Arap esintili, doğulu, serseri ve biraz pis. Hepsinden bir
parçayı içinde barındırıyor. Cuir Mauresque'in başlangıcını kendime yakın
bulamadım. Orta kısmına alışamadım. Sonlarına bayıldım. Kendi içimde gel-gitler
yaşattı bana. Sevmemek ve çok sevmek arasında gidip geldim. Çünkü genel
karakteri aynen böyle. Sevenler çok sevecek, sevmeyenler hızla ondan
uzaklaşacak.
Cuir Mauresque video -duftarchive.de-
Bu sevmesi ve kullanması
zor parfüm zaman zaman ayakkabı boyalarına zaman zaman motor yağlarına zaman zaman
hacı yağlarına zaman zaman egzotik Fas'ın dar sokaklarındaki baharat
dükkanlarına zaman zaman çarpıcı ve eşine az rastlanır deriye benziyor. Bir
yönden diğer tarafa savrulurken, onu sevmek ile sevmemek arasında tereddüt
yaşıyorsunuz. Çoğu zaman ne düşüneceğinizi bilmiyorsunuz. Bir yanda tatlımsı
meyveler, baharatlar ve ambere hayran kalırken, diğer taraftan portakal ve
derinin yapaylığını ve tuhaflığını yadırgıyorsunuz. Genel olarak bakarsam kokusu için portakallı, hayvansı, tatlı baharatlı deri diyebilirim.
Cuir Mauresque, Lutens
sanatının bazı öğelerini içerisinde barındırıyor. Buna şüphe yok. Fakat asla
konforlu bir deri parfümü değil. Eğer Tuscan Leather'ı severek kullanıyorsanız
aynen devam edin ve Cuir Mauresque'e geçmeyi düşünmeyin. Fakat yeni bir serüven
yaşamak istiyorsanız ve herkesin gittiği yollar size sıkıcı geliyorsa Cuir
Mauresque'e bir şans verin. Çünkü oldukça şaşıracaksınız onu kokladığınızda.
Orta kısımdan itibaren
artan tatlılık, alt notalarda azalıyor neyseki. Lutens'in artık imzası olan
tatlımsı kuru meyveler ve baharatlar işbirliği aynen görülmekte. Hayvansallık
için muhtemelen civet kullanılmış ama yoğun değil neyseki. Çok yüksek kaliteli
parfüm hissi vermese de enteresan bir deneyim olduğunu söyleyebilirim.
Serge Lutens bir
söyleşisinde şunları söylemiş parfümüyle ilgili: "En sıradan ve korkunç
parfümü bile, çok çekici olduğunu düşündüğüm biri tarafından sürülmesi halinde beğenebilirim.
Kişisel olarak çok sık parfüm kullanmam ama kullandığım zaman da - ki size de
bunu öneririm - cömertçe uygularım ki böylece ne kullandığımı rahatça söyleyebilirsiniz.
Cuir Mauresque’i, hem ismi hem de akasya üzerinde kurutulmuş Kordoba derisine
benzeyen kokusu için tercih ediyorum."
Parfüm kritikçisi Luca
Turin'in kitabında Cuir Mauresque, tatlı deri olarak sınıflandırılmış ve beş
üzerinden üç yıldız verilmiş. Tania hanımın verdiği nota bende aynen katılıyorum.
Kokusunun tasarımını dünyaca
ünlü parfümör Christopher Sheldrake yapmış. Eau de Parfum (EDP)
konsantrasyonuna sahip. Uniseks olarak sunulmuş fakat bence erkek kullanımına
daha yakın. Bir kadında böylesi hayvansallık içeren deri ne kadar uygun olur
şüphelerim var. Tam bir sonbahar-kış parfümü. Soğuk havalarda etkisi daha
enteresan olacaktır. Sıcak havalarda boğucu olma ihtimali yüksek. Bence otuz
yaş ve üzerindeki erkeklere uyar. Genç arkadaşların taşıyabileceği gibi değil.
Kalıcılığı gayet iyi. Fark edilirliği yüksek. Çok kullanmak sıkıntı
yaratabilir. Dozajını iyi ayarlamak gerekiyor.
Artıları:
+ Sonlarını sevdim.
+ Alışılmadık bir macera
istiyorsanız Cuir Mauresque sizi bekliyor.
+ Kalıcılık ve fark
edilirliği iyi.
Eksileri:
- Başlangıcını sevemedim.
- Orta kısmı da bana göre
değil.
- Herkesin sevemeyeceği
garip tarzı.
- Her yerde bulmak zor.
Fiyatı yüksek.
Koku Güzelliği:10/6.5