Bulgari - Eau Parfumee au The Vert (1992) Bulgari'nin ilk parfümü.
New York Times'ta gazeteci ve parfümlerle
ilgili kitaplar yazmış Chandler Burr'un cümlesiyle başlayalım bence: "Jean
Claude Ellena'nın Eau Parfumée au Thé Vert isimli kokusu, parfüm dünyasının en
tuhaf hikayelerinden birisine sahiptir." Hikaye 1989 yılında başlar.
1989 yılında şimdiki kadar büyük şöhrete sahip değildir
parfümör Jean Claude Ellena. Karısı Susannah ile birlikte tam bir çay
düşkünüdür. Yaşadıkları şehirde Mariage Freres isimli çeşit çeşit çaylar satan
mağaza vardır. Ara ara oraya gidip, alışveriş yapar Ellena çifti. Sanırım
mesleği Ellena'yı o çay mağazasına çağırır bir şekilde. Her gittiğinde çok
farklı çayları koklar orada ve aklında kalanları kağıtlara not eder. Hatta
mağaza sahipleriyle dostluğu ilerletir parfümör Ellena ve bazen bütün gününü
oradaki farklı çayları koklayarak geçirir.
O günlerde aklına bir fikir gelir Ellena'nın. İonone ve
Hedione isimli iki sentetik elementi birleştirerek bir parfüm yapmaya karar
verir. Aslında amacı çay kokusunu andıran bir form oluşturmaktır. Tam da o
sıralarda Christian Dior'un erkeksi bir parfüm tasarlatmak istediği ortaya
çıkar. Bu haberi alan Ellena, bizzat Christian Dior ile buluşup, elindeki çay
kokusunu ona sunar ve yeni çıkartacağı parfümün tasarımını yapmaya talip olur.
Christian Dior, Ellena'nın kendisine getirdiği koku formunu dener ve beğenir.
Sözlü olarak anlaşmaya varırlar. Christian Dior gibi önemli bir markanın
parfümünün tasarlanması işi Ellena'ya teslim edilecek gibi görünmektedir.
Christian Dior, Ellena'yı akşam yemeğine davet eder ve bu
olayı kutlamalarını teklif eder. Ellena bu yemek davetini kabul eder. Güzel bir
restoranda içkiler içilir ve iyi dilekler tekrarlanır karşılıklı olarak. Fakat
ertesi sabah Ellena'ya gelen bir telefon, herşeyin alt üst olmasını sağlar.
Christian Dior'un kendisi kokuyu beğenmiştir ama markanın pazarlama birimi,
kokuyu fazla sanatsal ve soyut bulur. Ticari anlamda yeterince başarılı
olamayacağını düşünür pazarlama bölümü. Patron Christian Dior'da şirketinin
pazarlama bölümünün kararına uyar ve iş Ellena'dan alınır. Onun yerine
Jean-Louis Sieuzac ve Michel Almairac'ın kendilerine sundukları numuneyi
üretmeyi kabul ederler. Sıkı durun çünkü bu küçük değişiklik, parfüm dünyasında
bir efsanenin doğmasına yol açacaktır. Fahrenheit, işte bu şekilde adeta
piyangodan çıkar gibi son anda meydana getirilmiştir. Görünen o ki Dior'un
pazarlama birimi, kendi açılarından doğru karar vermiştir.
Jean Claude Ellena'nın formülü, son anda reddedilmiştir. O,
tabiki vazgeçmez. Bu sefer Yves Saint Laurent'e gider ve elindeki koku
formülünü onlara sunar. Fakat Laurent'te ona Dior'unkine benzer cevap verir:
"Hayır, o formül bize uygun değil. O çok yaratıcı."
O günlerde, nasıl olduğunu bilmediğimiz şekilde Bulgari
parfüm biriminden Ellena'ya telefon gelir ve onunla elindeki formül hakkında
görüşmek istediklerini söylerler. Şans sonunda ondan yana dönmüştür. Bulgari
ile görüşmesinde işin aslı ortaya çıkar. Mücevher mağazalarına sahip Bulgari,
butiklerinde kullanılması için ondan bir koku tasarlamasını ister. Daha çok
kolonyamsı bir kokudur istedikleri. Mağazaların tamamında kullanılacak bu koku
ile bütün Bulgari butiklerinin aynı kokması sağlanmak istenmektedir. Yani amaç
parfüm üretmek değil, butiklerin içlerinin güzel kokmasıdır. Ellena, elindeki
çay koku formunu Bulgari'ye sunar ve marka da beğenir.
Eau Parfumee au The Vert (Yeşil çaylı parfümlü su) ismiyle
üretimi başlar bu kokunun ve bütün Bulgari butiklerine gönderilir. Bulgari'nin
New York butiğinde mağazaya gelen müşteriler bu kokuyu çok beğenirler ve bol
miktarda satın almaya başlarlar. Diğer mağazalarda da bu parfüme büyük ilgi
vardır. Bulgari yönetimi, böylesine ilgi gören yeşil çay kokusunu, parfüm
piyasasına sunmaya karar verir ve seri üretime geçilir. İşte mücevherci
Bulgari'nin parfüm piyasasına girmesi böylesi bir tesadüf sonucu olur.
Christian Dior ve Yves Saint Laurent'in reddettiği parfüm, Bulgari'nin ilk parfümü olarak tarihe geçer ve çıktığı 1992 yılında büyük başarı yakalar. Tabiki parfümün tasarımcısı olan ve o zamana kadar ismi duyulmamış parfümör Jean Claude Ellena'da ismini duyurur parfüm endüstrisinde. Ellena, bu parfümle birlikte 21. yüzyıl kokularını tasarlamaya başlayacaktır artık.
Christian Dior ve Yves Saint Laurent'in reddettiği parfüm, Bulgari'nin ilk parfümü olarak tarihe geçer ve çıktığı 1992 yılında büyük başarı yakalar. Tabiki parfümün tasarımcısı olan ve o zamana kadar ismi duyulmamış parfümör Jean Claude Ellena'da ismini duyurur parfüm endüstrisinde. Ellena, bu parfümle birlikte 21. yüzyıl kokularını tasarlamaya başlayacaktır artık.
Bugün inceleyeceğim Eau Parfumee au The Vert, böylesine
önemli bir parfüm anlaşılacağı üzere. Kendi sitelerinde turunçgilli aromatik
çiçeksi olarak sınıflandırılmış. Üzerime ilk sıktığımda karşıma bergamot ve
yeşil çiçekler çıkıyor. Parfümün şişesindeki yeşil vurgu ve ismindeki yeşil
anlam, henüz ilk saniyelerde karşınıza dikiliyor. Doğal, biraz ekşimsi ve yüksek
kaliteli. İlerleyen dakikalarda orta kısma geçiliyor. Fakat başlangıçtaki yeşil
kısım aynen kalıyor. Hatta yeşil koku biraz daha artıyor. Bu andan itibaren
sabunsu-pudramsı yapıya bürünüyor. Çiçekler, çay ve yumuşak baharatlar
hissediyorum. Baharat derken muhtemelen zencefil ve biber. Orta kısım için
sabunsu yeşil çay ve baharatlardan oluşuyor diyebilirim. Son kısımda büyük
değişim yaşanmıyor. Orta kısımla aynı paralelde kokuyor. Sabunsu misk ekleniyor
sadece. Böylece de tenden ayrılıyor.
The Vert’in ismiyle paralel şekilde yeşil çay kokmasını
bekliyordum. Hepimizin evlerinde olan ve normal çay içmekten sıkıldığımızda
demlediğimiz o hafif rahiyaya sahip yeşil çay hani. Fakat gördüğüm kadarıyla
ismiyle hem çelişiyor hem de uyum sağlıyor The Vert. Çelişmesini neredeyse hiç
çay kokmamasıyla açıklayabilirim. Uyum sağlamasını da bolca yeşil kokmasıyla
açıklayabilirim. Biraz daha detaya girmem gerek sanırım.
Deneme sürecinde bol bol kullandığım The Vert, ağırlıklı
olarak ekşimsi yeşil çiçekler, sabunsu misk ve biraz da baharatlardan oluştuğu
izlenimi verdi. Gerek kıyafetimde gerekse tenimde ciddi derece sabunsuluk
hissettim ve biraz hayal kırıklığı yaşadım. Çünkü daha önceki deneyimlerimden
biliyorum ki bu kadar sabunsuluk benim için fazla. Yani karşımızda çay merkezli
bir koku yok. Fakat yeşil koktuğu çok aşikar. Hatta uzun zamandır denediğim en
yeşil çiçeksi-yaprağımsı kokan parfüm. Zaten şişesinin de yeşil olmasını bu
konuda ciddi ipucu olarak görüyorum.
Buradaki yeşilliği biraz Creed’in popüler parfümü Green
Irish Tweed’de hissetmiştim. Oradaki akuatiğe yakın ekşimsi yeşil çiçekler
kadar değil The Vert. Onun yerine bol sabunsu yeşil çiçekler düşünün. İşte
öyle. Fakat iki parfümün birbirlerine çok benzedikleri anlaşılmasın. Sadece
yeşil yapısını anlatmak istedim.
The Vert, iki yönden önemli parfüm dünyasında. Birincisi
Bulgari’nin ilk piyasaya sürdüğü ve böylece parfüm sektörüne girişini temsil
ediyor. İkinci olarak da tasarımcısı Jean Claude Ellena’nın parfüm sektöründe
önünün açılmasını ve tanınmasını sağlıyor. Yani iki taraf içinde çok iyi bir antlaşma
olmuş The Vert.
Zaman zaman kokusu deterjanları hatırlatsa da yüksek
kaliteli olduğunu söylemeliyim. Yapaylığa rastlanmıyor. Pürüzsüz, lüks ve
rahatlatıcı. Bu anlamda bay Ellena’nın hakkını teslim etmemiz gerek. Hatta
oldukça uygun fiyatlara bulunabilen The Vert, fiyat/kalite anlamında
alınabilecek en iyi arkadaşlardan birisi. Tabiki bu tarz kokuları seviyorsanız.
Kısaca bahsetmem gereken başka konu ise kokunun ilerleyişi.
İlk sıktığınız andan, tenden ayrılana kadar büyük değişim geçirmiyor kokusu.
Düz çizgide ilerliyor. Çok zengin, derin ve detaylı değil genel anlamda.
Oldukça basit bir formül. Sırf bu yüzden bazı yorumcular tarafından “sıkıcı”
olduğu yönünde eleştiriler mevcut.
Yazar Chandler Burr, The Vert’i oldukça beğenmiş ve beş
üzerinden beş yıldız vermiş. Bir başka parfüm yazarı Luca Turin, çiçeksi çay
olarak sınıflandırmış ve beş üzerinden dört yıldız vermiş. Ben ikisi arasında
Turin’e daha yakınım. Beş yıldızı hak edecek kadar beni etkilemediysede
başarılı bulduğumu söylemeliyim. Büyük boy şişesini alacağımı ise hiç
sanmıyorum.
Parfümümüz pek
rastlanmayan şekilde EDC (Eau de Cologne) olarak üretiliyor. Bazı kaynaklarda
kadın parfümü olarak geçse de unisex kullanıma uygun. Erkeklerde rahatlıkla
kullanabilir. Özellikle doğanın canlanmaya başladığı ılık ilkbahar mevsimine
çok yakışacağını düşünüyorum kokusunun.
Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür
ederim.
Artıları:
+ Pürüzsüz ve kaliteli yapısı.
+ Ünlü parfümör
Ellena’nın, kariyerinin başlangıcındaki eserlerden birisi olması bakımından önemli.
Eksileri:
- Benim için fazla yeşil ve sabunsu.
- Tek düze ilerliyor. Neredeyse hiç değişmiyor kokusu.
Koku Güzelliği: 10/7