30 Haziran 2013 Pazar

Acqua di Parma – Colonia (1916)



Acqua di Parma – Colonia (1916)  Klasikler arasında yerini alan eserlerden.

Parma. Kuzey İtalya'nın ortasındaki bu şirin şehir, tarihi güzellikleriyle birlikte gastronomi alanında da iddialı. Hatta meşhur Parmesan peynirinin isminin Parma şehrinden geldiği bile rivayet ediliyor. Tarihi kiliseler, saraylar, tiyatrolar ve Avrupa'nın en eski üniversitelerinden birisini barındırması, Parma şehrinin ilgimizi çekmesi için yeterli bence.

Tarihi İtalya kadar eski olan bu şehir, 12. yüzyıldan sonra adını duyurabilmiş. Günümüzün modern İtalyasında sadece meşhur yeşillikli Tortelli veya et suyunda Anolini yemekleri ile anılmıyor Parma. İtalya'nın gururu olan bir markayı bünyesinden çıkarabilmesi ile dikkati çekiyor. Hem de yüzyıla yakın tarihi olan bir marka. Aslında hikaye bundan 97 yıl önceye kadar gidiyor.

1916 yılında eski Parma şehrinin merkezinde, küçük bir parfüm laboratuvarı düşünün. Ahşap rafların ve eski büyük şişelerin içinde farklı farklı esanslar bulunan bir dükkan. Herşeyi el ile hazırlanan formüller üzerinde çalışan o dönemin "parfümörleri" mum ışığı altında son kontrollerini yapıyorlar. Amaçları basit ve geleneksel İtalyan tarzı bir kolonya yapmak. Hem kadınların hem de erkeklerin kullanabileceği gibi bir koku. Turunçgil ve limon ağırlıklı. Şık ve tarz sahibi. O dönem için lüks ve aristokratik. Ve bu çabaların sonunda kendi deyimleri ile "ilk gerçek İtalyan Eau de Cologne" üretilmiş oldu.

Acqua di Parma markasının serüveni böyle başlıyor denebilir. Amaçları, 1900'lü yılların İtalyan tarzını, şıklığını, estetiğini ve kalitesini bütün Avrupaya hatta dünyaya tanıtmaktı. Tabiki bunu parfümler ve farklı güzellik ürünleri ile yapacaktı. Burada önemini kavramamız gereken durum Acqua di Parma'nın safkan bir parfüm markası olması. Ünlü moda evlerinin "bir kaç tane de parfümümüz olsun yan ürün olarak" düşüncesi onlar için geçerli değil. Uzmanlıkları sadece güzel kokulu şeyler üzerine. Bir anlamda İtalya'nın en eski niş parfüm evi diyebiliriz. Her ne kadar 2001 yılında Louis Vuitton grubuna satılmış olsa da.


Colonia, markanın ilk ve en ünlü parfümü. Hatta parfüm endüstrisinin önemli klasiklerden birisi diyebilirim rahatlıkla. 1916 yılından beri üretimi devam ediyor. Tabii ki bazı reformülasyonlar geçirmesi kimseyi şaşırtmamalı. 97 yaşında bir parfümün ilk hali ile günümüze gelmesi pek mümkün görünmüyor.

Turunçgilli olarak sınıflandırlmış Colonia. Bence de kesinlikle doğru. Zaten parfümün ilk saniyelerinde karşınıza turunçgiller çıkıyor. İlk sıktığımda eski ve tozlu limon, aromatik otlar (biberiye, kekik veya fesleğen) ve çok güzel lavanta karşıma çıkıyor. Eski tarz turunçgilleri hatırlatan üst notalar çok doğal, çok rafine ve çok güzel. Harika başlangıcı var Colonia'nın. Sonrasında orta kısma geçiliyor. Açıkçası büyük değişimler geçirmiyor. Aynı eski ve tozlu turunçgiller devam ediyor. Aromatik otlar biraz daha kendisini gösteriyor. Lavantanın yerine bir parça gül, yumuşak ve ferah baharatlar ekleniyor. Gül bildiğimiz yoğun ve kadınsı haliyle yok burada. Turunçgil ile karıştırılmış adeta. Orta kısmını da çok sevdim. Son kısma gelindiğinde odunsu notaların ağırlığı hissediliyor. Biraz da meşe yosunu buradayım diyor. Klasik bir kapanışı var. Turunçgiller ile odunsu notaların işbirliği. Çok etkileyici değil. Belki de parfümün en sıradan tarafı olmuş sonları. Böylece de tenden ayrılıyor.

Colonia, hiç şüphesiz tam bir turunçgil kokusu. Tozlu ve eski kokan limon-portakal birlikteliği harika. 1980'li yılların sert şiprelerine çok benziyor bu turunçgil kullanımı. Zaten ilk denememde hemen Christian Dior'un erkek klasiklerinden Eau Sauvage'a benzettim. Fakat ilerleyen kullanımlarda Yves Saint Laurent Pour Homme'a da epey benzediğini fark ettim. Yani özetle Colonia, günümüzün parfüm trendlerine biraz uzak. Eski kokan turunçgilleri çoğu kişi beğenmeyebilir. Fakat emin olun nefis kokuyor açılışı.


Orta kısımda bence çok güzel. Hatta orta notalardan itibaren daha da kompleks hale geliyor kokusu. Aromatik otlar çok başarılı kullanılmış. Bu otsular aynı zamanda Colonia'nın, Akdenizli ruhuna da bir gönderme adeta. Bazı yeni parfümlerde aromatik otlar ağdalı ve köşeli kullanılıyor. İnsanların burunlarını yoruyor. Fakat burada kokladıkça daha çok koklamak istiyorsunuz. Adeta bağımlılık gibi bir şey.

Son kısım ise biraz hayal kırıklığı yarattı bende. Odunsu notalar biraz pudralı kullanılmış. Zaten en şikayet edilen kısmı burası genel olarak. Bu eleştirilere katılıyorum. Sonları biraz da özenli olsaymış, ömür boyu kullanılabilecek bir parfüm olabilirmiş.

Her ne kadar büyük değişimler göstermiyor gibi gelse de genel olarak zengin bir yapısı var. Notaları tek tek algılayabiliyorsunuz. Kalitesi tartışılmaz. Yapaylığa rastlanmıyor. Niş parfüm standartlarını rahatlıkla yakalamış gibi görünüyor. Hele ki 97 yıl önce üretildiğini düşünürsek.

Colonia, gerçek bir parfüm klasiği. Gerek kokusu gerekse size yaşattığı deneyim ile adeta zamanda yolculuğa çıkmış gibi hissediyorsunuz. Bu parfümü üzerime sıkıp, gözlerimi kapatıp kokladığımda 1920 yada 1930'lu yılların İtalyasında gibi hissediyorum kendimi. Gayet şık takım elbise ve değişmez aksesuvar olan fötr şapka ile centilmen İtalyan erkeklerinden birisiyim şimdi. Dar ve tozlu İtalya sokaklarında yürüyorum. Elinde şemsiyesi ve geniş elbisesi ile karşıdan gelen nazik hanıma selam veriyorum. O da bu iltafatımı kendisine yakışan bir şıklık ile cevaplıyor. İşte Colonia bana bunları düşündürüyor.


Şimdi de Sicilya adasındayım. Mevsim sonbahar. Eylül ayının sonları. Güneşin yaz aylarındaki yakıcılığı kalmamış. Eğik açıyla gelen güneş ışınlarının altında plaj şezlongunun üzerinde uyukluyorum. Denizden gelen hafif bir meltem vücudumun üzerinde geziniyor. Arkamdaki portakal ve limon bahçelerinden gelen koku ile denizin o nefis yosun kokusu birleşiyor. Gözlerim hafif kapalı. Hüzünlüyüm. Sebebini bilmiyorum. Yanımda sevdiğim kadının olmaması mı acaba? Onun elini tutamamak mı? Bu güzel anları yalnız başına geçirmek mi içimi burkuyor? Belki de o güzel yaz mevsiminin bitmekte olduğunu fark ettiğim için. Sebebi ne olursa olsun ne düşüneceğimi ve ne hissedeceği bilmiyorum. Sadece o ana bırakıyorum kendimi.

Bir süredir kullandığım Colonia'yı bence tanımlayan en iyi iki kelime nostalji ve hüzün. Nostalji kısmı eski anıları çağrıştırdığı için olabilir. İnsanı gerçekten de geçmişe götürüyor kokusu. Şu an hayatta olmayan büyük halamın evindeki kolonya şişelerinden yayılan kokuyu hatırlattı bana. Hüzünlü hissetmeme sebep olansa çok canlı, modern ve pozitif olmayan karakteri. Buruk kullanılmış turunçgiller ve limon garip şekilde onu melankolik yapıyor. Zaman zaman hafiften de hayvansallık hissediyorum. Fakat oldukça sınırlı bir ballı hayvansallık. Bu anlamda eski tarz tatlı hayvansal oryantallere de göz kırpıyor.            

Colonia, eski kokan yapısı nedeniyle genç arkadaşlar için iyi bir seçenek olmayabilir. Zaten onu başkalarını etkilemek için değil, ruhunuzu okşamak için kullanmalısınız. O size özel olmalı. Olgun, görmüş geçirmiş, stil sahibi erkekler daha iyi taşır Colonia’yı sanki.

30 hatta 35 yaş ve üzerindeki arkadaşlara tavsiye ederim. Uniseks olarak satılıyor fakat bana erkek kullanımına daha yakın geldi. Yine de kadınlar da bakabilirler kokusuna. Belki ilgilerini çeker. Parfüm kritikçisi Luca Turin Colonia'yı çiçeksi kolonya olarak sınıflandırmış ve beş üzerinden üç yıldız vermiş. Ayrıca parfümün ünlü sevenleri arasında Cary Grant, David Niven, Ava Gardner, Eva Turner, Audrey Hepburn varmış.


Parfümümüz pek alışık olunmadık şekilde Eau de Cologne (EDC) formunda. Parfümün ilk hali de EDC'ymiş zaten. Onun için kalıcılık ve fark edilirlik değerleri düşük olabilir. Tam bir sonbahar parfümü bence. İlkbahar veya yaz mevsiminde de kullanılabilir. Bir iyi haber daha vereyim. Acqua di Parma'nın parfümleri gerek ülkemizdeki bazı büyük mağazalarda gerekse bir çok internet sitesinde satılıyor. Yani ulaşması kolay diyebilirim.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Artıları:
+ Başlangıcı çok güzel.
+ Orta kısmını da beğendim.
+ Rafine, şık, stil sahibi kokusu.
+ Günümüzün parfümlerindeki gibi bol tatlılık barındırmayan yapısı memnun edici.

Eksileri:
- Sonları etkileyici değil.
- Fark edilirliği biraz zayıf.

Koku Güzelliği:10/8

26 Haziran 2013 Çarşamba

Ulric de Varens – UDV Action (2009)



Ulric de Varens – UDV Action (2009)  Markanın erkek parfümlerinden.

Uygun fiyatlarla yaratıcılık ve seçicilik. Geleneksel ve selektif parfümlere genç ve yenilikçi alternatif. Parfüm ve güzellik sektöründe geniş ve cazip ürün yelpazesi olarak açıklıyor Ulric de Varens markası stratejisini. Hatta markanın kurucusu Varens amaçlarını şöyle özetlemiş: "Her tüketicinin seçici bir dünyaya ulaşmasını sağlamak için uygun fiyatlı parfümler yaratmak."

Dünyanın doksandan fazla ülkesinde parfümleri satılan Ulric de Varens'in, ulaşılabilir fiyatlara ünlü tasarımcılara yaptırdıkları parfümleri şüphesiz ki önemli bir eksikliği gidermeye çalışıyor. Özellikle ülkemizde yüksek vergi oranları sebebiyle oldukça pahalı fiyatlara satılan parfümlere (Örnek: Calvin Klein, Hugo Boss, Giorgio Armani veya Versace) çoğu kişinin ulaşması zor görünüyor. Ulric de Varens gibi markalar da tam burada devreye giriyor.

Markanın parfümlerini ünlü burunlar tasarlamış çoğu zaman. Jean Claude Ellena, Jean Jacques veya Henri Bergia aklıma gelen isimler. Bugün yazacağım UDV Action'ı Henri Bergia tasarlamış ve dünyasal odunsu-baharatlı olarak sınıflandırılmış. Parfümün resmi tanıtımı şöyle: "UDV Action erkeksi ve kışkırtıcı bir parfümdür. Gösterişli başlangıçtan sonra, baskın ve göz alıcı olan UDV Action, güçlü kişiliğe sahip odunsu dokunuşlarla vahşi karakterini vurgular. Turunç ve bergamot özleri önderliğinde olan bu etkileyici koku, kalbinde yasemin çiçeğinin, aynı zamanda sedir ağacının ve silhatın dokularını taşır. Aynı zamanda amber ve kabe samanının erkeksi etkisini hissettirir. Bu parfüm, etraftakilerin kayıtsız kalamayacağı imza gibidir. Gücünü sizde keşfedin."
   

Parfümün açılışı ferah, lezzetli ve tuzlu turunçgiller ile gerçekleşiyor. Bu güzel portakala limon da eşlik ediyor. Başlangıcı gayet güzel. Orta kısma gelindiğinde limon geri plana geçiyor. Lezzetli ve tatlımsı portakal öne çıkıyor. Tuzlu portakala ferah baharatlar da katılıyor. Fakat baharatlar çok hafif ve yumuşak kullanılmış. Bu andan itibaren son yılların popüler parfümlerinden Terre d'Hermes'e epey benziyor. Hatta Parfum versiyonunu andırıyor. Son kısıma gelindiğinde koku karakteri değişmiyor. Tuzlu portakal ve baharatlara yumuşak odunsu notalar ekleniyor. Sedir ağacı olma ihtimali yüksek. Böylece tenden ayrılıyor.

UDV Action, ferah, hafif, pozitif ve insanı mutlu eden yapıya sahip. Özellikle sıcak yaz günlerinde kullanım için ideal. Zaten bende bir süredir kullanıyorum. Öyle olumsuz bir yanına rastlamadım. Fakat aklıma takılan bir kaç şeyden bahsedeyim madem yeri geldi.

Parfümün en dikkat çeken tarafı başlangıcından itibaren yapaylığa rastlanmaması. Özellikle başlangıcındaki tuzlu ve lezzetli portakal-limon işbirliğini başarılı buldum. Sanırım önümüzdeki yıllarda bu tarz portakal kullanımına daha fazla rastlayacağız. Hatta akuatik bile diyebilirim yer yer. Bu hissi bana başlardaki o tuzlu kısım vermiş de olabilir.

UDV Action, çok basit bir kokuya sahip. Tatlı portakal, biraz ferah baharatlar ve odunsu notalar. Ama portakal her zaman ana oyuncu. Diğer unsurlar yan rollerde. Diğeceğim şu ki çok düz çizgide ilerliyor kokusu. İlk sıktığınızdan teninizden gidene kadar hiç değişmiyor. Bu anlamda tekdüze diyebilirim. Ayrıca test süresince bol miktarlarda kullanmama rağmen fark edilirliği zayıf oldu. Kalıcılığı ise bir EDT'ye göre normal.


Geleyim benzerlik olayına. Şu bir gerçek ki UDV Action, bu haliyle Terre d'Hermes Parfum'un neredeyse aynısı. Terre d'hermes Parfum'un başlangıcındaki o yeşil çiçekleri saymazsak, orta kısımdan itibaren çok benzeşiyor UDV Action ile. Terre d'Hermes'in oldukça yüksek fiyatını düşünürsek, neredeyse beşte biri fiyatına benzerine sahip olmanız mümkün görünüyor.

Ulric de Varens markası çok uygun fiyatlara parfümlerini sunuyor. Fiyat ve kalite anlamında şimdiye kadar denediğim en iyi örneklerden birisi UDV Action. Markanın diğer erkek parfümleri de elimde olduğundan ara sıra onları da kullanıyorum. Fakat en sevdiğim Ulric de Varens parfümü olarak yerini alıyor UDV Action.   

Parfümümüzü Henri Bergia tasarlamış. Bergia, çok bilinen parfümörlerden değil. Referans işleri olarak Salvador Dali - Laguna For Men, Gres - Caline Blooming Moments, Comptoir Sud Pacifique - Oudh Intense, Jacomo - Aura for Men sayılabilir.

Ferah ve hafif yapısından dolayı tam bir yaz parfümü. Soğuk kış günleri dışında her zaman kullanılabilir. Genel olarak düşündüğümde genç erkekleri hedeflediğini sanıyorum. 17-30 yaş arasındaki erkeklere uyar gibime geliyor.


Ulric de Varens'in şişelerine ünlü tasarımcı Thierry Baschmakoff imza atmış. Küçük bir bilgi olarak vereyim unutmadan. Ayrıca Türkiye pazarına henüz yeni girdiler. Parfümleri Watsons, Gratis ve Evkur gibi mağazalarda satışa sunulmuş. İlgilenenlere duyurulur.

Artıları:
+ Başlangıcını sevdim.
+ Genel olarak yapaylık barındırmaması memnun edici.
+ Terre d'hermes Parfum'e fiyatı bakımından ulaşamayanlar için güzel bir seçenek.

Eksileri:
- Çok düz çizgide ilerliyor. Neredeyse hiç değişmiyor kokusu.
- Fark edilirliği zayıf oldu tenimde.

Koku Güzelliği:10/7

23 Haziran 2013 Pazar

Mancera – Cedrat Boise (2011)



Mancera – Cedrat Boise (2011)  Markanın yeni parfümlerinden.

Hava sıcak ve daha da sıcak olacağa benziyor. Yok, pop müzik sanatçısı arkadaşlara özenmedim. Ama meteoroloji biliminin son yıllarda kat ettiği gelişme kayda değer. Neyseki bir haftalık hava tahminleri bile artık iyi kötü doğru çıkıyor. 20 Haziran tarihinden bir hafta sonra sıcaklıkların daha da artacağı malumunuz. Demek ki artık yaz mevsimine uygun parfümlere geçme zamanımız gelmiş. Her ne kadar ara sıra sonbahar-kış mevsimine yakın parfümleri yazacak olsam da genel olarak ferah kokular üzerine çalışacağım bu aralar.

Yaz parfümleri... Limon, turunçgil, meyveler, ferah çiçekler, deniz kokusu ve yosun. Ferahlığı, rahatlığı, salaşlığı hatırlatan her nota, yaz parfümlerinin öznesi olabiliyor. Sıcak yaz günleri için beklettiğim bir parfüme yer vermem gerektiğini düşünüyorum artık. Fransız niş parfüm evi Mancera'nın popüler parfümlerinden birisi karşımızda. Cedrat Boise, Fragrantica'da aromatik turunçgil olarak sınıflandırılmış. Uniseks kullanıma uygun olduğu belirtilmiş. Geçelim detaylara.

Cedrat Boise’i ilk sıktığımda ferah turunçgiller (bergamot) ile bir parça limon karşıma çıkıyor. Güzel ve doğal bir karışım olduğunu söyleyebilirim. Bergamot modern kullanılmış neyseki. Limon ile bir parça yumuşatılmış. Bence hoş olmuş açılışı. Orta kısma geçildiğinde bu sefer meyveler devreye giriyor. Daha çok ananas ve metalik turunçgiller karışımı. Bana meyve sularını hatırlattı. Meyvelerde biraz metalik-yapay taraf var. Orta kısım için eh işte diyebilirim. Son kısımda odunsu notaların ağırlığı hissediliyor. Ananas benzeri meyvemsilik eşlik ediyor erkeksi odunsu notalara. Böylece de tenden ayrılıyor.

Cedrat Boise, sıcak yaz günleri için güzel sonuçlar verebilecek yapıda. Ferah, yumuşak, kullanımı kolay, basit bir formüle sahip. Turunçgiller, meyveler ve odunsu notalar. Hepsi bu. Tabiki parfümün ana öğesi meyveler. Fakat bol tatlı ve sıkıcı değil. Pürüzsüz ama neredeyse doğal kokan, marketlerde satılan ananas-elma sularına benziyor. Eğer bu tür meyveli parfümlerle aranız iyiyse denemenizde fayda var.


Hafiften metalik yapaylık hissettiğim meyveler, yüksek kaliteli değil. Yani bir Serge Lutens parfümündeki o nefis meyve kullanımı burada yok. Daha şeffaf ve tekdüze. Derin yada detaylı değil. Fakat kötü ve vasat da değil. Bence ortalama değerlerde. Eğer yüksek sayılabilecek fiyatı sizin için önemli değilse düşünülebilir. Ama uzun süreli kullanımlarda sıkıcı olabilir bu basit koku. Benden söylemesi. Ayrıca başından sonuna kadar büyük değişimler geçirmiyor. Aynı çizgide ilerliyor.

Cedrat Boise, bence herkesin sevebileceği gibi. Onu kullanan kişilerin nefret etmeyeceklerini sanıyorum. Bu anlamda genel beğeniye hitap ettiği söylenebilir. Hatta bu parfümü üzerinizde koklayanlardan güzel övgüler alabilirsiniz.

Mancera, niş parfüm evi. Onun için ana akım markalardan daha başarılı işler beklemek hakkımız. Bu anlamda Cedrat Boise harikalar yaratmıyor. Çok büyük uyumsuzluk yaşanmayan kokusu belli bir seviyenin üzerinde. Ama muhteşem de değil. Yani o kadar abartılacak yanı yok.

Hatta rakiplerinden birisine şaşırtıcı derece de benziyor. Creed'in büyük ilgi gören yeni parfümlerinden Aventus'u andırdığı aşikar. Hatta özellikle bu yönünü merak etmiştim. Aventus'u çok başarılı bulmadığımı her zaman söylüyorum. Bence Cedrat Boise hem koku güzelliği ile hem de kalite anlamında Aventus'tan biraz daha başarılı. Aventus'u sevenlere rahatlıkla tavsiye ederim.


Cedrat Boise, markanın diğer parfümleri gibi Eau de Parfum (EDP) formunda. Başlangıcı oldukça dolgun ve fark edilir. İlerleyen dakikalarda tene yakın kalıyor. Kalıcılığı gayet iyi.

Parfümü markanın diğer eserlerine imza atmış Pierre Mancera tasarlamış. Uniseks olarak görünse de bence erkek kullanımına daha yakın. Genel olarak erkeksi yapıda diyebilirim. Özellikle sonlardaki odunsu vurgu bu durumun sebebi. Meyveler de oldukça erkeksi kullanılmış. Tam bir yaz parfümü. Soğuk kış günlerinde nasıl tepki verir bilemiyorum. Genç arkadaşları hedefliyor gibi. 18-30 yaş arası için uygun olabilir. Denemeden almamak gerek.

Artıları:
+ Başlangıcı güzel.
+ Kalıcılığı fena değil.
+ Genel olarak herkesin sevebileceğini düşünüyorum.

Eksileri:
- Meyveler biraz metalik/yapay gibi.
- Düz çizgide ilerliyor. Sürpriz yapmıyor.
- Fark edilirliği zayıf oldu tenimde.

Koku Güzelliği:10/6.5

19 Haziran 2013 Çarşamba

Versace – The Dreamer (1996)



Versace – The Dreamer (1996)  Markanın popüler erkek parfümü.

Karayipleri hatırlatan bembeyaz plajı ile South Beach, Amerika'nın en bilinen turistik yerlerinden birisi muhtemelen. 5.5 milyonu aşan nüfusu ile ABD’nin beşinci büyük metropollerinden olan Miami ve çevresi, finans, turizm, medya, eğlence, sanat ve uluslararası ticaret alanlarında da iddialı. Dünyaca ünlü bir çok ismin de bu bölgede evi var. Merhum Gianni Versace mesela.

Ünlü modacı Versace için her zamanki günlerden birisiydi belki de. Temmuz ayının on dördüydü. Yine sıcak bir Miami sabahıydı. Erkenden uyanmış sabah yürüyüşünü yapmıştı. 08.45 civarında News Cafe isimli mekandan çıkıp evine doğru yürüyordu. Üzerinde 1.200 dolarlık bir şort, koyu renk tişört ve sandaletleri vardı. Tam evinin kapısında, bir süredir onu bekleyen eşcinsel jigolo Andrew Cunanan tarafından başına iki el ateş edilerek öldürülecekti.

Gianni Versace gibi moda sektörünün en bilinen isimlerden birisinin öldürülmesi, dünyada çok büyük yankı yaratmıştı. Haftalarca yapılan yayınlarda türlü türlü teoriler üretiliyordu. İlk şaşkınlık atıldıktan sonra moda sektörünün çok büyük bir kayıp yaşadığı anlaşılmaya başlanıyordu. Sıfırdan yarattığı dev moda imparatorluğu göz kamaştırıcıydı. Tasarımlarında abartıdan uzak şıklığa yer vermesi ile biliniyordu. Aristokrat bir şıklıktı onun eserleri. Ölümünden sonra başa geçen kız kardeşi ise daha farklı tasarımlar yapacaktı ilerleyen yıllarda.


1997 yılında gerçekleşen bu trajik ölümden sadece bir sene önce Versace markası, Dreamer isimli parfümünü piyasaya sürmüştü. İlerleyen yıllarda çok başarılı olacak ve önemli satış rakamlarına ulaşacaktı. Anlaşılacağı üzere 1990'lı yılların ortalarından çıkıp gelmiş bu şöhretli arakadaşla tanışacağız bugün.

Fragrantica'da oryantal fujer olarak sınıflandırılmış Dreamer. Üzerime sıktığımda aromatik Akdeniz otları, buruk lavanta biraz da tatlımsı baharatlar karşıma çıktı. Oldukça güzel buldum açılışını. Geçeyim orta kısma. Bu bölümde kokusu oldukça değişiyor. Algıladığım kokular tatlımsı yapay erkeksi çiçekler ve tatlımsı yapay baharatlar. Sevdiğimi söyleyemem. Son kısımda orta notaların devamı gibi. Büyük değişim olmuyor. Yapay odunsu notalar ve yapay vanilya etkili alt notalarda. En sevmediğim tarafının alt notalar olduğunu söyleyebilirim. Böylece de tenden ayrılıyor.

Dreamer'ın başlangıcını çoğu kişi beğenmemiş. Fakat terslik bende mi bilemiyorum ama en başarılı kısmı olarak üst notalarını görüyorum. Bence oldukça karakterli. Orta notalardan itibaren tatlılık da yapaylık da artıyor. Ve ne yazık ki kalite hissiyatı düşüyor bu ucuz yapaylık sayesinde. Buradaki yapaylık tenimde plastiğimsilik olarak gerçekleşti. Plastiğimsi tatlı çiçekler ve plastiğimsi tatlı odunsular. Ve sonlarda vasat vanilya. İşte Dreamer'dan aklımda kalanlar.

Parfümü iki kısma ayırabilirim. Başlangıcı ile orta-alt notalar işbirliği. Bir çok kişi orta notalardan itibaren tütünden bahsetmişler. Ben öyle çok yoğun tütün hissetmedim. Varsa bile odunsu notaların ve baharatların gerisinde kalmış. Hele ki bazı yorumcuların Dolce Gabbana Pour Homme'a benzetmelerini pek anlayamadım. Öyle yakınlıkları yok iki parfümün. Le Male'ye benzeten yorumculara ise artık birşey söylemeye gerek görmüyorum. Dreamer nere Le Male nere.


Bana kalırsa bu plastiğimsi yapaylıktan dolayı Joop Homme, Fleur du Male yada Xeryus Rouge'a daha yakın duruyor. Fakat onlardan biraz daha baharatlı ve tütünsü. Özellikle ilk kullandığım günlerde Joop Homme'u çağrıştırması ilginç oldu benim için. Yapaylık kıyafet üzerinde bariz hissediliyor. Ten üzerinde daha az yapaylık hissediliyor. Orta kısımdan itibaren tatlılığın oldukça arttığına şahit oluyorsunuz. Bu tatlılık tonka fasulyesinden geliyor olabilir. Keşke biraz daha az kullanılsaymış tatlılık.

Dreamer yüksek kaliteli ve rafine değil. Zaten hedefi de sanat eseri olmak değil. Herkesin sevebileceği ve büyük satış rakamlarına ulaşılabilecek, günlük kullanıma uygun, kolay kullanılabilir bir parfüm oluşturmak istemişler. Görünen o ki başarılı olmuşlar. Fakat benim için kesinlikle yeterli değil. İstediği kadar popüler olsun hiç fark etmez. Başarısız parfüm başarısız parfümdür. Markası ve fiyat etiketi ne olursa olsun.

Dreamer'ın üretiminin bitirildiğini bir kaç yerde okudum. Kendi sitelerinde de bilgiye rastlayamadım. Eğer üretimi bitirilmişse çok üzüleceğimi sanmıyorum. Ayrıca aradan geçen on yedi yılın ardından formülasyonunda ufak tefek değişiklikler olduğunu kabul etmek lazım. Belki de ilk formülasyonunu denesem bu kadar olumsuz düşüncelere sahip olmazdım.

Anlayamadığım şeylerden birisi de ünlü parfüm yazarlarından Chandler Burr'un favori on parfümünden birisi olması. Burr acaba benim göremediğim neyi görmüş de bu kadar beğenmiş Dreamer'ı. Keşke karşımda olsa da sorabilsem.


Genç arkadaşları hedefleyen tarzı ile 17-30 yaş arasındaki erkeklere uygun olacağını düşünüyorum. Sonbahar-kış mevsiminde kullanmak daha iyi sonuçlar verebilir. Sıcak yaz mevsiminde bıktırıcı olacaktır. Kimi yorumcular kadınlarında rahatlıkla kullanabileceklerini söylemiş. Bence o kadar da feminen tınılar yok. Erkek kullanımına daha yakın. Parfümün tasarımcısı ise çok bilinmeyen isimlerden Jean Pierre Bethouart.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Artıları:
+ Başlangıcını beğendim.
+ Kalıcılığı iyi.
+ Genel beğeniye uyabilecek yapısı.

Eksileri:
- Orta kısımdan itibaren ortaya çıkan yapaylığı sevmedim.
- Kalite hissiyatı düşük.
- Fark edilirliği zayıf oldu bende.

Koku Güzelliği:10/6