Frederic Malle – L’eau d’Hiver (2003) Markanın uniseks kullanıma
uygun parfümü.
1906 senesinin, dünya
siyasi yada ekonomik tarihinde önemi var mı bilemiyorum ama parfüm dünyasında
büyük ses getiren bir yıl olduğunu düşünüyorum. Henüz geleneksel yöntemlerle
parfümler yapılmaya çalışılıyordu. Fakat parfümlerde yapay elementlerin
kullanılmasına çoktan başlanmıştı. O yılların iki elin parmaklarını geçmeyecek
kadar az olan parfüm üreticilerinden belki de en bilineniydi Guerlain. Aile
şirketi olarak başlayan bu serüven, 1900'lü yılların başında Jacques Guerlain
tarafından temsil ediliyordu. Belki de ilerleyen yıllarda dünyanın en önemli
parfüm markası olacaklarını hissediyordu Guerlain ailesi. 1906 yılında öyle bir
parfüm çıkardılar ki kendilerinden bekleneni sonunda gerçekleştirmişlerdi.
Apres L'Ondee isimli bu
parfüm, 107 yaşında olmasına rağmen hala üretimi devam eden bir gelenek haline
geldi. Guerlain'in eski dönem görkemli klasiklerinden olan Apres L'Ondee'i,
Jacques Guerlain bizzat tasarlamıştı. Ve takvimin yaprakları 2003 yılını gösterdiğinde
bir başka parfüm üstadı Jean Claude Ellena, çok saygı duyulacak bir fikire imza
attı. Neredeyse bir asır sonra, ünlü klasik Apres L'Ondee'den esinlendiği bir
esere yelken açtı. Fransız niş parfüm evi Frederic Malle için L'Eau d'hiver'ı
tasarlayan Ellena, Apres L'Ondee'den ilhamını almıştı bu parfüm için. Ben bu
durumu, büyük bir usta olan Ellena'nın, başka bir usta Jacques Guerlain'e saygı
duruşu olarak değerlendiriyorum. Bakalım ortaya nasıl bir sonuç çıkmış.
L'eau d'Hiver'ın tanıtımı
şöyle: "Temiz, berrak aynı zamanda sıcak. Güven veren sonsuz bir kaynak.
Beyaz kediotu, süsen ve balın nazik kompozisyonu ile suyun şeffaflığını
birleştirir. Jean Claude Ellena, geleneksel minimalist sınırlarının ötesinde
ilk "Eau Chaude" kokusunu oluşturmak için yola çıktı. O, yeni bir tür
kırılgan koku ile koku yelpazesinin iki ucunu harmanlar.
Fragrantica'da odunsu
çiçeksi misk olarak sınıflandırılmış. Parfümün açılışı kremsi yeşil çiçekler
ile gerçekleşiyor. Çiçek derken muhtemelen kedi otu. Çiçeklere biraz da turunçgiller
eşlik ediyor. Pürüzsüz ve yeşil üst notalar. Hafif kadınsı ve yüksek kaliteli.
Sakin ve anlayışlı. Başlangıcı bana yakın gelmedi. Orta kısma geçildiğinde
radikal değişiklikler olmuyor. Turunçgiller hala hissettiriyor kendisini. Yeşil
kokan çiçeklerin yerine beyaz çiçekler geliyor adeta. Süsen kendisini
gösteriyor. Arkalarda yaseminde olabilir. Tabiki hissedilir derecede badem
kokusunu unutmamak gerek. Hatta badem zaman zaman çiçeklerden daha öne çıkıyor.
Bu kısmdaki en belirgin özellik, sabunsuluğun artması. Neredeyse pudralı
kokuyor. Fakat yüksek kaliteli ve çok kadınsı değil. Denge iyi kurulmuş. Orta
notalar için pudralı, hafif tatlımsı, turunçgil destekli beyaz çiçekler
diyebilirim. Bu bölümünü daha sevilebilir buldum. Son kısımda da yine tatlımsı
beyaz çiçeklerin etkisi var. Sabunsuluk azalıyor. Onun yerine misk geliyor.
Böylece de tenden ayrılıyor.
Parfümler konusundaki
kabuslarımdan birisi de sabunsuluk-pudralılık diyebilirim. Bu tür parfümleri
oldum olası kendime yakın bulmam. Aslında sabunsu kokular, insanlarda temizlik
hissi uyandırdığı için ilgi çekici geliyor. Özellikle kadın parfümlerinde
rastlanıyor bu tür kullanımlara. Burada da hatırı sayılır derece sabunsu yapı
ile karşı karşıyayız. Fakat Jean Claude Ellena faktörünü de göz ardı etmemek
lazım. Bir kere orta kısımdan itibaren ortaya çıkan sabunsuluk, tasarımcının
sihirli dokunuşları ile çok rahatsız edici olmaktan uzak. Burada benim gördüğüm
gerçek ile hayal arasında "şeffaf" bir form yaratmaya çalışmış
Ellena. Evet zaman zaman kadınsı tarafı ağır basıyor. Buna sebep tabiki beyaz
çiçekler. Ama şöyle bir geneline baktığımda erkek kullanımı için kapıyı
kapatmamak lazım. Zaten uniseks olarak piyasaya sunulmuş.
L'eau d'Hiver, çok
kaliteli parfüm. Yapaylık hissedilmiyor. Başlangıcı dışında uyumsuzluk yok. İlk
1-2 kullanımda beğenmeyebilirsiniz. Biraz zaman tanıyıp, anlamaya çalışırsanız
daha çok seveceğinizi düşünüyorum. Çünkü bende ilk denememde çok basit ve
sıradan bir kokusunun olduğunu düşündüm. Kimi yorumcular bir çok defa
kullandıktan sonra da öyle düşünebilirler. Fakat bu tarz parfümleri çok
sevmeyen birisi olarak, orta kısımdan itibaren tuhaf bir çekiciliğinin olduğunu
söyleyeblirim. Bir türlü kötü yada sıradan diyemiyorsunuz.
Oysaki çok basit yapıda.
Biraz turunçgil, beyaz sabunsu çiçekler, badem ve misk. Başından sonuna büyük
değişimler geçirmiyor. Zaten parfümün eleştirilen taraflarından birisi de bu.
Böylesine yüksek fiyatlara satılan parfüm, bu kadar basit olabilir mi? Evet
olabilir. Çünkü niş markalar bize her seferinde süper derin kokular ve bol
katmanlı, macera yaşatacak deneyimler vaat etmiyor. Onlar işin sanat kısmını
öne çıkarmaya çalışıyorlar. Ve unutulmasın ki minimalist sanat parfümü rahatalıkla olabilir.
Jean Claude Ellena'nın
diğer parfümlerine pek benzemiyor L'eau d'Hiver. O meşhur mineral notası yok.
Onun yerine tatlımsı badem gelmiş adeta. Fakat diğer kompozisyonları gibi
minimal ve modern. Zaten ondan başka türlü işler beklemiyor hiç kimse.
Dikkatimi çeken tarafı
başlangıçtan itibaren hafif tatlılık hissedilmesi. Orta kısımdan itibaren
tatlılık biraz daha artıyor. Ama hiç bir zaman ayarı kaçırılmamış. Buradaki
tatlılık muhtemelen baldan geliyor.
L'eau d'Hiver'in Türkçe
anlamı "Kış Suyu" olarak karşıma çıktı. Fakat gördüğüm kadarıyla hiç
de öyle yoğun ve ağdalı bir kış parfümü değil. Çok sakin, çok yumuşak, ipeksi,
sabunsu, çiçeksi, bademli neredeyse akuatik olabilecek yapıda. Bu haliyle dört
mevsimde de kullanmaya uygun diyebilirim. Tene yakın kalıyor. Fazla ortaya
çıkmaya çalışmıyor. Zaten ihtiyacı da yok.
L'eau d'Hiver çok yüksek
enerjiye sahip, pozitif ve canlı bir parfüm değil. Romantik, hüzünlü ve
dramatik. Bana Manic Street Preachers'in The Everlasting şarkısının fonda
olduğu bir göl kenarını hatırlatıyor. Üzerinde bembeyaz ve uçuşan elbisesi ile
yürüyen bir kadın hayal ediyorum. Bakışları gölün minik dalgalarının üzerinden
ayrılmıyor. Hafifçe esen serin sonbahar rüzgarı saçlarını okşuyor.
Ayakkabılarını eline almış. Sararmaya yüz tutmuş çimenlerin üzerinde yürüyor.
Zihninde yüzlerce şey var. Omuzlarında 33 yıllık yaşanmışlıkların ağırlığı.
Hayatını sorguluyor, yaşadığı aşkları sorguluyor, dünyanın acımasızlığını
sorguluyor, mutluluğun ne olduğunu sorguluyor. Oysa yanıtlar, her zaman için
sorulardan daha zordur. Ve çoğu zaman o yanıtlar acıtıcı olduğu için görmezden
gelinir. Beynin ücra kıvrımlarından birisine süpürülür. Belki de en iyisi böyle
yapmaktır.
Markanın kurucusu
Frederic Malle'in de favori minimalist parfümüymüş L'eau d'Hiver. Kısaca
şunları söylemiş hakkında: "Benim bildiğim en minimalist parfüm. O sadece
bir kaç nota üzerinden oluşturuldu. (Beyaz kedi otu, süsen (iris) ve bal.) Luca
Turin'in kitabında ise solgun bademler olarak sınıflandırmış ve beş üzerinden
dört yıldız verilmiş.
Sonuç olarak evet temiz,
masum ve saf bir parfüm. Yüksek kaliteli ve rafine. Fakat yine de bence büyük
boy şişesi alınacak kadar sofistike yada ilginç değil. Hele ki oldukça yüksek
fiyat etiketi düşünülürse...
Eau de Parfum
konsantrasyonunda. Kadın kullanımına biraz daha yakın. Diğer niş markalardan
bir seviye daha pahalı satılıyor Malle'in parfümleri. Onun içindir ki denemeden
almak iyi fikir değil.
Artıları:
+ Hoş, kibar, asil
karakteri.
+ Lüks hissi veren
kalitesi memnun edici.
+ Kalıcılığı iyi.
Eksileri:
- Başlangıcına
ısınamadım.
- Farkedilirliği biraz
zayıf.
- Fiyatı çok yüksek.
Koku Güzelliği:10/7