16 Mayıs 2013 Perşembe

Nasomatto – Black Afgano (2009)



Nasomatto – Black Afgano (2009)  Markanın ilginç sunuma sahip erkek parfümü.

Asya kıtasının ucundaki bu ülkeye dünyanın ilgisi, Amerika'ya karşı yapılan 11 Eylül saldırıları ile başladı diyebiliriz. Saldırının hemen ardından ABD başkanı George Bush'un emriyle terörle mücadele kapsamında, Amerikan ordusu tarafından Afganistan işgal edildi. El Kaide örgütünün lideri Usame Bin Ladin'in yakalanması ve Taliban hareketine son verilmesi için başlatılan Afganistan işgali, beklenenden çok uzun sürdü. Hala da tam olarak bitirilmiş değil.

ABD'nin işgali ne yazık ki bu talihsiz ülkeye başka şanssızlıklar getirdi. 2005 yılında, iktidar boşluğundan istifade eden yerel halk sayesinde afyon üretiminde dünya birinciliğine oturdu Afganistan. Vikipedia'ya göre, dünyada üretilen afyonun %90'ını üretip, birçoğunu da işleyerek eroin haline getiriyor, Avrupa ve Rusya'ya satıyordu bu ülke. Hala dünyanın en büyük haşhaş üreticisi olan Afganistan, dünya uyuşturucu ticaretinin de merkezini oluşturuyor anladığım kadarıyla.

Afganistan'ın bu kötü şöhreti, insanların algılarını da olumsuz etkiliyor şüphesiz. Londra'dan, Milano'dan, Paris'ten veya Newyork'tan bakan birisi için Afganistan, radikal teröristlerin veya uyuşturucu kaçakçılarının cirit attığı bir yer gibi görünüyordur muhtemelen. Fakat bu ülkenin dünyanın en fakir coğrafyalarından birisinde bulunduğunu göz ardı da etmemek gerek. Birileri mutlaka insanların çaresizliğini kendi çıkarları için kullanacaktır. Sahi diplomasi dediğimiz de bu demek değil miydi? Hani şu her sorunun çözüme kavuşturulması için önerilen yol, diplomasi!
  

Güncel politikaya burada son verip ana amacımız olan parfümlere geçelim. Bugün yazacağım Black Afgano isimli parfüm, niş marka Nasomatto'nun tartışmasız en bilinen ve popüler işi. Gerek ismi gerekse siyaha yakın sıvısı ile merak uyandırıcı bir aromaya benziyor. Zaten benimde uzun zamandır en merak ettiğim ve ulaşmak istediğim parfümdü. Sonunda kavuştuk birbirimize. Black Afgano'nun bu kadar ilgi görmesinin en önemli sebebi resmi tanıtımı. Kendi sitelerinde parfümlerini uyuşturucu olarak kullanılan ve mutluluk verici bitki olan haşhaş ile bağdaşlaştırmışlar. İsminin de Afganistan'a vurgu yapması şüphesiz benim gibi diğer parfüm severlerin de ona ulaşma isteklerini kamçılıyor.

Black Afgano, Fragrantica'da odunsu aromatik olarak sınıflandırılmış. Parfümün başlangıcı tozlu sayılabilecek karanlık paçuli ile gerçekleşiyor. Pek tatlılık barındırmıyor. Farklı açılışı var diyebilirim. Sanırım hoşuma gitti. Diğer parfümlere göre uzun sayılabilecek sürede orta kısma geçiliyor. Burada ilk dikkatimi çeken şey tatlılığın artması oluyor. Neredeyse şekerli bir yapı ortaya çıkıyor. Odunsu notalar ağırlıkta diyebilirim. Öd ağacı kendisini güçlü şekilde gösteriyor. Alttan alta destek veren baharatlar ve plastiğimsi deriyi de unutmamak lazım. Kimyon yada tarçın olabilir baharatlar. Orta kısmı sıradan diyebilirim. Gelelim alt notalara. Burada tatlılık biraz azalıyor. Şekerli odunsuların yerine ise karanlık tütün, kabe samanı ve tütsü geçiyor. Son kısmı çok başarılı bence. Böylece de tenden ayrılıyor.

İlk denemelerimde başlangıcındaki kokuyu sevmemiştim. Fakat ilerleyen günlerde gayet başarılı buldum açılışını. Fakat orta kısmı bütün denemelerimde en hoşlanmadığım tarafı oldu. Kaliteli ama sıradan şekerli-plastiğimsi odunsu notalar ve öd ağacı hiç ilgi çekici değil. Burası bana Giorgio Armani - Cuir Amethyste'i hatırlattı. Onun biraz daha kaliteli ve koyu hali sanki. Alt notaları da genel koku karakteri ile çelişmiyor. Sonlarda artan dumansılık, parfüme gizemli hava vermeyi ihmal etmiyor. Tütünden geliyor olabilir dumansılık. Böylece parfümün isminin ve genel konseptinin hakkını veriyor alt notalar.


Black Afgano bence tatlımsı odunsular, öd ağacı, deri, kabe samanı ve tütsü merkezinde ilerliyor. Fakat parfümün etrafa yaydığı aura daha farklı. Tam olarak teninizdeki gibi kokusu yayılmıyor. Etrafa yayılan koku dumansı, koyu, karanlık diyebilirim.

Black Afgano, farklı denemelerimde farklı tepkiler vermeyi başardı tenimde. Bir denememde tozlu paçuli öne çıktı. Başka seferde şekerli odunsular. Diğer denemede öd ağacı ön pladaydı. Bir başka kullanımda ise plastiğimsi karanlık deri. Hatta dumansı bir tütsü bile hissettim. Buradan yola çıkarak Black Afgano'nun derin, detaylı ve zengin bir parfüm olduğu sonucunu çıkarabiliriz. Yani iyi kompoze edilmiş. Tabiki orta notaları dışında. 

Herşeye rağmen Black Afgano'nun eleştireceğim yönleri mevcut. Mesela orta kısımdaki tatlı odunuslar ve öd ağacı çok sıradan ve sıkıcı. Bu kısım daha ilginç ve gizemli olabilirmiş. İkinci konu ise genelini düşünürsek düz çizgide ilerlediğini söyleyebilirim. Çok büyük değişiklikler göstermiyor. Aynı hat üzerinde devam ediyor kokusu.

Hani daha önce yemediğiniz bir yemeğin tadını çok merak edersiniz. Fakat yedikten sonra tadının hayal ettiğiniz kadar güzel olmadığını anlayıp burukluk yaşarsınız. İşte Black Afgano'da aynen böyle hissettim. Ben çok daha gizemli, esrarengiz, uyuşturucu etkisi verecek, şok edecek, aklımı başından alacak bir eser bekliyordum. Karşıma ise ortalama niş kategorisinde, yumuşak odunsu bir parfüm çıktı. Black Afgano kesinlikle kötü değil. Ama hayalimdekinden çok farklıymış meğer. Belki de zihnimde çok fazla büyütmüşüm. Gereksiz yere beklentiler oluşturmuşum kendi kendime.


Black Afgano, orta kısmı dışında yüksek kaliteli bir parfüm. Başları ve sonları ilginç. Orta kısmı ise sıradan. Bu anlamda bir baş yapıt olmadığını düşünüyorum. Evet düşünce güzel. Konsept iyi. Şişe tasarımı eşsiz. Parfümün rengi gizemli. İsmi provokatif. Ama aynı özeni keşke orta notalar için de gösterseymiş Alessandro Gualtieri.

Son yılların en spekülatif sunumlarından birisine sahip olduğu çok açık. İsmindeki Afganistan vurgusu ilginç. Tanıtımındaki haşhaş teması etkileyici. Tamam itiraf ediyorum daha önce hiç haşhaş koklamadım yada marijuhana içmedim. Yani bu parfümü herhangi bir uyuşturucunun kokusu ile kıyaslayamayacağım. Fakat parfümün sunumunda uyuşturucuya gönderme yapıldığı bariz.

Nasomatto parfümlerinin en farklı taraflarından birisi ise şişeleri. Sadece 30 ml. şişelerde satılıyor parfümleri. Diğer markalar gibi 50 ml. veya 100 ml. gibi şişe seçenekleri bulunmuyor. Daha da önemlisi parfümleri Extrait de Parfum konsantrasyonunda. Yani EDP'den bile daha yoğun yapıda. Tabiki bu durum fiyatını çok yükselten bir etken. Nasomatto'nun parfümleri de bu sebepten uçuk sayılabilecek fiyatlara sahip. Onun için almadan önce mutlaka deneyin.


Parfümün tasarımını aynı zamanda markanın kurucusu Alessandro Gualtieri yapmış. Erkek parfümü olarak pazarlanıyor. Bence de doğru karar. 25 ve üzerindeki yaşlara göz kırpıyor kokusu. Black Afgano genel olarak karanlık ve kasvetli yapıda. Yağmurlu ve gri günlerde kullanmak daha iyi olabilir. Sonbahar-kış mevsimi için düşünülmeli. Bazı kaynaklarda unisek olarak geçse de erkek kullanımına daha yakın.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com'a teşekkürü borç bilirim.

Artıları:
+ Başlangıcı güzel.
+ Sonları gayet başarılı.
+ Genel konsepti ve sunumu ilgi çekici.
+ Kalıcılığı çok iyi.

Ekaileri:
- Orta kısmını beğenmedim.
- Anormal yüksek fiyatı.

Koku Güzelliği:10/7.5

13 Mayıs 2013 Pazartesi

Calvin Klein – Ck One Shock For Him (2011)



Calvin Klein – Ck One Shock For Him (2011) Markanın yeni erkek parfümlerinden.

1994 yılında Calvin Klein'in piyasaya sürdüğü Ck One isimli parfüm başlarda büyük sansasyon yaratmadı denilebilir. Bu basit formülasyona sahip ferah turunçgil parfümü ilerleyen yıllarda büyük bir hayran kitlesi oluşturmayı başarmıştı kendisine. Çok büyük satış rakamlarına ulaşan Ck One'ı, parfümlerle birazcık ilgisi olan çoğu kişi bilecektir. En azından o basit ve şeffaf şişesini. Böylesine büyük bir başarı öyküsünün devamının olmayacağını düşünmüyordunuz sanırım sevgili parfüm severler. Her ne kadar sinema endüstrisinde çok sevilen filmlerin devam serileri ilki kadar başarılı olmasa da, bu genellemeyi parfümler için yapmak doğru olur mu şüpheliyim.

1994 yılından içinde bulunduğumuz 2013 yılına kadar geçen on dokuz yılda Ck One ismine sahip on dokuz farklı parfüm piyasaya sürülmüş. Bu serilerin en bilineni CK One Summer ismi ile her yıl farklı temalarda ve şişe renginde çıkarılan yaz sürümleri. Limitli olarak çıkarılan bu yaz versiyonları bir sonraki yıl yerine yenisini bırakıyor ve üretimi bitiriliyor. CK One Summer serisi artık gelenek halini almış gibi Calvin Klein parfüm birimi için.

2011 yılında ise klasik Ck One'ın şişesine sadık kalınarak çıkarılan iki devam parfümü geldi. Ck One Shock ismi ile piyasaya sürülen bu arkadaşlar, erkek ve kadın versiyonu olarak iki taneydi. Önceleri "yine sıradan bir devam parfümü" diyerek ciddiye almadığım Ck One Shock For Him hakkında yurtdışındaki parfüm platformlarında övgü dolu yazılar okumaya başlayınca ilgimi çekti. Hele ki kokusunun benim sevdiğim kirazlı tütün tarzında olduğunu okuduğumda merakım biraz daha arttı. Ve işte karşımızda Ck One Shock For Him.


Kendi sitelerinde oryantal olduğundan bahsetmişler. Parfümü ilk sıktığımda karşıma tatlı ve modern turunçgiller çıkıyor. Muhtemelen portakal-mandalina işbirliği. Turunçgillere biraz modern lavanta ve meyan kökü eşlik ediyor gibime geldi.  Parlak ve pozitif üst notaları var. Fakat çok beğendiğimi söyleyemem. İlerleyen dakikalarda parfümün ana yapısını oluşturan tatlı baharatlar (biber ve kakule) ve tatlımsı meyveler (kiraz-vişne) baş role geçiyor. Bu andan itibaren modern, yumuşak, meyveli, baharat kokusuna dönüşüyor. Alttan alta fesleğen de hissediyorum. Çok farklı yada özel olmasa da yine de fena değil. Son kısımda ise parfüm biraz daha erkeksi hal alıyor. Yapay ve rahatsız edici ambere tatlı tütün eşlik ediyor. Azıcık da vanilya ve paçuli. Böylece de tenden ayrılıyor.

Değerli parfüm severler. Son yılların belki de üzerinde en çok durulan koku yapısı ile karşı karşıyayız. Başlangıç tatlı turunçgiller, orta kısım tatlı baharatlar ve son kısım kimi zaman amber kimi zaman vanilya kimi zaman odunsu notalar kimi zaman deri. Bu kompozisyona sahip muhtemelen her ana akım markanın bir parfümü vardır. Yves Saint Lauren - La Nuit de L'Homme, Paco Rabanne - 1 Million, Givenchy - Play Intense, Van Cleef&Arpels - Midnight in Paris, Victor&Rolf - Spicebomb, Carolina Herrera - 212 Sexy Men ve diğerleri. Daha onlarca sayabiliriz. Anlaşılan bu tür parfümlerle daha çok karşılacağız.

Şimdi bu tür tatlı baharatlı oryantallere karşı değilim. Hatta ilginç buluyorum. Yeter ki belli bir kaliteyi ve yaratıcılığı yakalasınlar. Ck One Shock, yukarıda örneklere bir rakip. Buna şüphe yok. Shock'un başlangıcı harika yada çok farklı değil. Vasat turunçgiller hiç ilgi çekici gelmedi bana. Sonrasındaki kısma daha sıcak yaklaşıyorum. Tatlı baharatlar ile kiraz-vişnenin karışımı hoş olmuş. Her ne kadar yapaylık sınırında dolaşsa da giymesi kolay. Rahatsız olduğum tek yanı az da olsa kullanılmış fesleğen. Şu fesleğeni bir türlü sevemiyorum parfümlerde. Oysa ki bitkisinin kokusu harika oluyor. Son kısım ile ilgili ise kafamda soru işaretleri var. Yapay amberi sevmediğimi söylemeliyim. Kirazlı tütünü ise beğendim. Yapay vanilya da pek iç açıcı değil. Alt notalar ne yazık ki sınıfı geçemiyor.


Ck One Shock'un neden tasarlandığını iyi anlamamız gerek. Birincisi bu tür parfümlere güçlü rakip olmak istemesi. İkincisi herkesin sevebileceği yapıda olmaya çalışması. Üçüncüsü çok başarılı olup, önemli satış rakamları yakalamak istemesi. Böylece bağlı bulunduğu şirketin karlılığını arttırmak istemesi. Kısacası bana göre ticari ve ortalama bir parfüm.

Sorun yine aynı yerde. Siz buna sorun dermisiniz bilemiyorum ama birbirinin aynı kokan ana akım parfümlerden olduğu aşikar. Bazı rakiplerine göre kalite ve koku güzelliği anlamında daha başarılı. Bazı rakiplerinin ise bir boy arkasında. Anlayacağınız karşımızda bir şaheser yok. Zaten Calvin Klein'in öyle bir derdi de yok.

Herkesin sevebileceği, güvenli, arkadaşınıza rahatlıkla hediye edebileceğiniz, genç erkekleri hedefleyen, insanlardan olumlu övgüler alacağınız, günlük kullanıma uygun bir parfüm. Canlı, parlak, hareketli, pozitif. Çok yaratıcı yada ilginç tarafı yok. Günümüzün bir çok modern parfümünde olduğu gibi bol tatlılık içeriyor. Yine de bence 212 Sexy Men ve Spicebomb gibi başarısız örneklere bakarsak, rahatlıkla tercih edilebilir.

Calvin Klein ile ilgili ön yargılardan birisi parfümlerinin yapay koktuğu ve vasat olduğu yolunda. Özellikle yeni çıkan parfümlerinde müthiş bir özensizlik benim de dikkatimi çekiyor. Ck One Shock, nispeten daha başarılı yapıda. Her ne kadar başından itibaren yapaylık sınırında dolaşsa da Encounter, In2U ve Ck Free gibi kötü örneklerden daha giyilebilir ve tahammül edilebilir. Fakat bir şişesini alacağımı sanmıyorum.


Bu parfümün genç arkadaşları hedeflediğini düşünüyorum. 17-30 yaş arası erkek ve hatta kızların ilgisini çekecektir. Üst ve orta notaları neredeyse uniseks kullanıma uygun. Yani bu parfümü bir kadın kullansa hiç yadırgamam. Son kısımda erkeksilik biraz artıyor.

Şişesinin siyah olması isabetli. Zaman zaman karanlık yapısı, onun ilkbahar-yaz aylarında kullanılmasının önüne geçecek gibi. Soğuk havaların parfümü bence. Sıcak mevsimlerde biraz keskin ve boğucu olabilir.

Parfümün tasarımını popüler ana akım markalar için çalışmış Ann Gottlieb yapmış.

Artıları:
+ Orta kısmını sevdim.
+ Herkesin sevebileceği kokusu.
+ Kalıcılığı fena değil.

Eksileri:
- Sonlarını beğenmedim.
- Uzun süreli kullanımlarda sıkıcı olacağa benziyor.
- Yapaylık sınırında gezen kokusu kalite hissiyatı vermiyor.

Koku Güzelliği:10/6

10 Mayıs 2013 Cuma

By Kilian - Liaisons Dangereuses (2007)



By Kilian - Liaisons Dangereuses (2007)  Markanın uniseks kullanıma uygun olarak sunulan parfümü.

"(...) Kendisine karşı böyle ince ve kibar davranmam karşılık buldu ve bizim dindar hanıma mektup yazarken masa işlevi gördü bana. Ona böyle bir kızın yatağında, daha doğrusu kollarında ve vefasızlık da ederek yazılmış, halimi, yaptıklarımı da olduğu gibi anlatan bir mektup göndermek keyiflendirdi beni doğrusu. Emile mektubumu okurken kahkalarla gülüyordu.

(...) Daha ne söyleyeyim size ben? Seviyorum, evet, çılgınca seviyorum. Bende bu aşkı uyandıran, bu sözü söylememi kaç kez istedi de bir kere bile duymadı ağzımdan. Ona bunu bir kez olsun duyurabilmek zevkini tadabilmek için canımı bile verebilirim ama olmaz, söyleyemem, söylemem doğru olmaz! (...) Bana karşı direnebilme cesaretini göstereceğini sanan o şahane kadın yenildi sonunda işte sevgili dostum! Evet sevgili dostum, benim oldu o artık, tamamen benim oldu. Dünden beri bana vermediği bir şey kalmadı artık. (...) Kendine geldiğinde artık boyun eğmiş, mutlu fatihine teslim olmuş bir kadındı... (...) Tam ve karşılıklı bir esrime oldu bizimkisi. Hayatımda ilk kez zevkten sonra da geçmedi sarhoşluğum."

Choderlos de Laclos, 20 yaşında orduda asteğmen olmuş bir adam. Kariyerinin ilerleyen yıllarında generalliğe kadar yükselmiş. Görev yaptığı garnizonda kitap yazmaya başlıyor. Üç yıl içinde yazmayı bitirdiği romanını 1782’de yayınlatıyor. Yukarıdaki bölümde bu ilginç kitaptan alınmış.

"Tehlikeli İlişkiler" isimli bu kitabın en önemli özelliği mektup-roman formatında olması. İki aristokrat arasında gidip gelen 175 mektuba dayanıyor roman. Dönemin burjuvazisinin her türlü çirkin ve çarpık ilişkilerini kaleme almış. Roman yayınlandığı yıllarda büyük sansasyon yaratmış. Bu roman rezil ve utanç verici olarak nitelendiriliyormuş. Hatta kraliçe Marie-Antoinette kendi özel kitaplığı için romanın bir kopyasını ısmarladığında cildinin kapağına hiçbir yazı konmamasını emretmişti. Belli ki bu kitabı okuduğunun bilinmesini istemiyordu.


Edebiyat dünyasının en farklı klasiklerinden olan Tehlikeli İlişkiler kitabının orijinal ismi ise size çok tanıdık gelecek: "Les Liaisons Dangereuses". İşte yine edebiyat alanından etkilenmiş bir parfüm var karşımızda. Histoires de Parfums'un 1740'ı aklıma gelen ilk örnek. Fransa merkezli niş parfüm evi By Kilian'da bu trende katılmış. Ve parfümüne edebiyatın önemli eserlerinden birisinin ismini vermiş. Anlaşılacağı üzere bugünkü konuğum Liaisons Dangereuses isimli parfüm.

Liaisons Dangereuses (Typical Me), markanın L'oeuvre Noire (Siyah Başyapıt) serisine ait. Uniseks olarak satışa sunulmuş. Fragrantica'da meyveli şipre olarak sınıflandırılmış. Üzerime ilk sıktığımda oldukça tatlı ve modern meyveler ile gül karşıma çıkıyor. Fakat buradaki gül ve meyveler çok hoşuma giden tarzda değil. Sanki biraz ucuz kolonyalı mendil havası var. Başlangıcını sevdiğimi söyleyemem. Orta notalara geçildiğinde meyveli koku devam ediyor. Neyseki başlangıcına göre daha güzel ve başarılı meyveler ve gül birlikteliği. Ama hala çok ilgimi çektiğini söyleyemem. Geçelim son kısma. Alt notalarda güzel ve yumuşak bir vanilyaya hafif tatlımsı meyveler ve misk eşlik ediyor. Her ne kadar sonlarında kokusunu almak zor olsa da en sevdiğim bölüm diyebilirim kapanışı için.

Liaisons Dangereuses'u sıktığımda karşıma çıkan ilk koku oldukça kadınsı meyveler ve çiçekler (gül) diyebilirim. Yapaylık sınırında dolaşan bu meyveler ilginç yada benzersiz değil. Hatta parfümün en vasat tarafı bana göre. Ne yazık ki benim açımdan sıradan bir başlangıcı var. Orta kısımdan itibaren tatlımsı modern meyveler daha rafine hale geliyor. Şeftali ağırlıklı meyveler bu tarzı sevenler için güzel bir sürpriz olacaktır. Fakat yine de benim için harika değil. Kötü olmasa da çok etkileyici olduğunu söyleyemem. Son kısım ise en beğendiğim yeri. Alt notalarında tatlılık oranı düşüyor. Meyveli vanilya diyebilirim kısaca. Biraz da misk.


Gerek ismi gerekse esinlendiği romanı düşünüp de karşınıza edepsiz bir parfümün çıkmasını beklemeyin. Liaisons Dangereuses tam tersi gayet normal meyveli-çiçeksi karması. Örneğine başka markalarda rastlanabilecek kokusu, hiç tehlikeli gibi görünmüyor. Gayet güvenli ve herkesin sevebileceği gibi. Risk yok. Yaratıcılık yok. İlginçlik yok. Geneli itibariyle çok yüksek kaliteli parfüm hissiyatı vermedi bana. Ortalama bir niş parfüm diyebilirim ancak. Daha fazlası olduğunu iddia etmek abes olabilir.   

Liaisons Dangereuses, ferah sayılabilecek meyveli gül parfümü dersem yanlış olmaz. Özellikle başlangıcı ve orta kısmı kadınsı tarafa daha yakın diyebilirim. Oysaki parfüm uniseks olarak satılıyor. Bir erkek için çok uygun mu şüpheliyim. Özellikle başlangıcı daha çok genç kız arkadaşların ilgisi çekecek gibi.

Modern ve yeni parfümlerin çoğunda olduğu gibi tatlılık oranı yüksek. Hatta başlangıcı neredeyse şekerli gibi. Eğer parfümlerde tatlılığı sevmiyorsanız, çok ilginizi çekeceğini sanmıyorum. Başlangıcında fark edilirliği iyiyken, sonlara doğru neredeyse alamıyorsunuz üzerinizde. Orta kısımdan itibaren tene yakın hale geliyor. Bu anlamda çok güçlü bir parfüm değil.


Luca Turin, kitabında gül reçeline benzetmiş kokusunu ve beş üzerinden dört yıldız vermiş. Her ne kadar dört yıldızlık bir parfüm olduğunu düşünmesem de gül reçeli fena bir benzetme olmamış. Aynen katılıyorum.

Parfümümüzü ünlü burunlardan Calice Becker tasarlamış. Eau de Parfum (EDP) konsantrasyonunda. Dört mevsim için kullanmak uygun diyebilirim. Ama ilkbahar-sonbahar aylarına daha çok yakışacak gibi.

Artıları:
+ Sonları güzel.
+ Meyveli gül parfümlerini sevenlerin denemesi gerek.

Eksileri:
- Başlangıcını beğenmedim.
- Çok yüksek kaliteli bir parfüm hissi vermiyor.
- Fiyatı oldukça yüksek.

Koku Güzelliği:10/6.5

7 Mayıs 2013 Salı

Hermes – Terre d’Hermes Parfum (2009)



Hermes – Terre d’Hermes Parfum (2009)  Markanın başarılı erkek parfümü.

"Burnum, bir organ olarak sadece kontrol işlevini yerine getirir. Kokuları beynim ile koklarım. Her kokunun diğerleriyle nasıl kombine edileceğini bilirim. Parfümleri ilk önce kafamın içinde oluştururum.

Bir çok parfüm tasarımcısı 1000 civarında element kullanır. Ben parfümlerimi oluştururken sadece 200 civarı element kullanırım. Bu kontrol meselesi. Çok fazla element beni korkutuyor. Kendimi basit kokular oluşturmak için zorlamak istiyorum."

28 yaşında ilk parfümümü Van Cleef&Arpels için tasarladım. İsmi ironik şekilde "First"'dü. O parfümde 160 element kullanmıştım. Aslında benim için çok fazla. 2006 yılındaki Terre d'Hermes'te sadece 30 adet element vardı. Bir Japon Haiku (dünyanın en kısa ve sade şiirleri) gibi basit olmak istiyorum. O aslında en zor olan şey, basit olmak."

Ne kadar da haklı Jean Claude Ellena. 21. yüzyılın baş döndüren hızında çoğumuz kayıp ruhlar gibiyiz. Bir şeyler için koşuşturuyoruz. Ama 8-9 saatlik mesailerin nasıl sona erdiğini bile anlayamıyoruz. Saatler, günler, aylar hatta yıllar avuçlarımızın içinden akıp gidiyor. Ve biz sadece bakıyoruz arkasından. Başka ne yapabiliriz ki...

Belki de çözüm hayatı basit yaşayabilmek. Zaten bu amaçla ortaya çıkmış Minimalizm. Kelime olarak, Fransızca'da minimum anlamına gelen minimal sözcüğünden türetilmiş. Minimalizmin Türkçe karşılığı olarak gösterişsiz, süssüz ve sade terimleri kullanılabilir. Minimalizm akımı bir çok alanda kendisini göstermiş. Özellikle mimari ve sanatta sıkça örneklerine rastlanıyor. Fakat daha da önemlisi, sonu "izm" ile biten doktrinlerin insan hayatına ne kadar uygun olduğu öteden itibaren tartışılıyor. Her "izm" dünya hayatına uyarlanabilir mi?

Minimalizm yani hayatın her alanında sadelik akımı, bence insan doğasına en yakışan ideolojilerden birisi. Çünkü insanın bir şeylere sahip olup, onun mülkiyetini elde etme hırsı asla bitmeyecek. Ve bu hırsı için savaşlar çıkaracak, yanlış yollara sapabilecek, yalan söyleyebilecek, yeri gelecek kardeşini bile tanıyamayacak. Oysaki hayatın her alanında sadelik, insanlığın yuvarlandığı uçurumdan kurtulmanın yollarından birisi olabilir.

                        Terre d'Hermes'in şişe tasarımı, minimalizmin ne demek olduğunu anlatıyor bize adeta. 

Ünlü Fransız markası Hermes'in baş parfümörü Jean Claude Ellena için de parfüm dünyasının minimalist babası diyorlar. Hatta parfümörlerin Mozart'ı. Fakat yukarıdaki söyleşide de görüleceği üzere o kendisini basit olmaya çalışan birisi gibi görmeye çalışıyor. Eserlerini bu temel üzerine şekillendiriyor. Zaten 2006 yılında, dünya çapında büyük ses getiren parfümü Terre d'Hermes'te bu kaynaktan besleniyor. Belki de böylesine başarılı olmasının sebebi aslında çok karmaşık gibi görünen parfüm formüllerini kısaltması ve öze ulaşabilmesi. Sebebi ne olursa olsun, Terre d'Hermes'in son yedi yılın en önemli ana akım parfümlerinden olması tesadüf değil.

Bu popüler parfüme 2009 yılında bir kardeş geldi diyebilirim. Aynı isme ve aynı şişe tasarımına sahip Terre d'Hermes Parfum, abisine çok benzese de aradaki farklar dikkat çekici. 2006 yılındaki Terre d'Hermes EDT olarak piyasaya sunulmuştu. 2009'daki Parfum versiyonu "Eau de Parfum" olarak geçiyor kendi sitelerinde. Kutusunun üzerinde ise Pure Parfum yazıyor. Hangi konsantrasyonda olduğunu anlayamadım. Sanırım Hermes'in de kafası karışık bu konuda.

Resmi tanıtımı şöyle: ” Cennet ve yeryüzünü bir araya getiren bitki ve mineral kokusu. Turunçgil vurgusunu, çakmak taşının mineral notalarını, bitki ve baharatlar ile harmanlar. Sadece karışık, şefkatli ve kararlı erkekler için tasarlanmıştır. Kalıcı ferahlık, mineral derinlik ve odunsu notaların sıcaklığı. Yerle gök arasında bir parfüm. Toprak, su ve bulut. Şiirselliğe ve güce yolculuk. Yeni bir öz ve cömert duygular. Saf parfüm, yeni bir yoğunluk.”

Terre d'Hermes Parfum, Fragrantica'da odunsu şipre olarak sınıflandırılmış. Üzerime ilk sıktığımda burnuma gelen kokuyu şöyle açıklayayım. Oldukça güçlü yeşil çiçekler ve biraz da turunçgiller. Çok doğal, çok lezzetli ve çok rafine. Tatlımsı yeşil çiçek yaprakları gibi adeta. Normalde bu tür yeşil çiçekleri sevmesem de burada gayet güzel kullanılmış. Üst notalar için harika demek yeterli olacaktır. Orta notalara geçilirken nefis portakal kokusu kendisini gösteriyor. Bu andan itibaren turunçgillere odunsu notalar ekleniyor. Derinlerden biraz biraz baharatlar hissediliyor. Muhtemelen biber. Ve tabiki çakmaktaşı. Turunçgil-odunsu notalar işbirliği de çok başarılı. Son kısımda ise portakal etkisi azalıyor. Onun yerine hafif dumansı bir kabe samanı geliyor. Meşe yosunu az da olsa oralarda bir yerde.



Terre d'Hermes Parfum, 2006 yılında çıkarılmış abisi ile benzer kokuya sahip. Hatta parfümlere meraklı olmayan birisine koklatsak ikisi arasında büyük farklar bulamayabilirler. Ama dikkatli kullanıcılar için başlangıcı oldukça farklı diyebilirim. Onun dışında orta kısımdan itibaren oldukça benziyorlar. Terre d'Hermes'deki o portakal-odunsular-mineral-kabe samanı ana yapı korunmuş. Fakat Parfum versiyonunda daha yumuşak notalar seçilmiş orta kısımdan itibaren. Terre d'Hermes'in o keskin ve burnu zorlayan toz-toprak-biber aroması yeni versiyonda çok daha sakinleştirilmiş. Daha sevilese hale getirilmiş.

Terre d'Hermes Parfum aynı abisi gibi çok yüksek kaliteli bir parfüm olmuş. Hiç yapaylığa rastlanmıyor. Notalar birbiri ile uyum içinde. Sizi rahatsız edecek yada keyfinizi kaçıracak tarafı yok. Eğer benim gibi Terre d'Hermes'i çok kullanılabilir bulamadıysanız, Parfum versiyonunu oldukça seveceğinizi düşünüyorum. Kullanım süresince Parfum versiyonunu çok sevdim. Gayet de giyilebilir buldum. Özellikle yeni versiyonunda portakal-greyfurt kokusunun arttırılması çok iyi bir tercih olmuş. Orta kısım ise abisi kadar rahatsız edici ve radikal değil. Sonları ise hoş ve abartısız kabe samanı kullanımı ile dikkat çekici. Sanırım Terre d'Hermes'i pek sevemeyenler için bir güncelleme gibi düşünülmüş Parfum versiyonu.

Hem normal versiyonunu hem de Parfum versiyonunu aynı kişi yani Jean Claude Ellena tasarlamış. Kokusundaki yüksek kalite zaten böylesine bir ustanın elinden çıkması gerektiğini haykırıyor. Parfümdeki pürüzsüzlük kuşkusuz büyük bir deneyimin ve işinde sanatkar olmanın sonucu. Terre d'Hermes Parfum, rahatlıkla niş parfümlerin klasmanında yarışabilir. Gerek rafineliği, gerek yüksek kalitesi, gerek koku güzelliği anlamında bence niş parfüm ayarında. Gönül rahatlığıyla tavsiye edebilirim.

Bence bu parfüm konforlu ve herkesin ilgisini çekebilecek gibi tasarlanmış. Abisinin keskin tarafları törpülenerek, daha geniş bir müşteri portföyüne ulaşılmak istenmiş olabilir. Tam da bu koku formuyla başarılı olacaklarını sanıyorum. Sonuçta çok büyük ticari başarının devamı olarak görebiliriz Terre d'Hermes Parfum'u. Bu arkadaş, günlük kullanım için farklı bir seçenek. Arttırılmış portakal kokusu, parfüme canlılık, neşe ve hayat katmış. Bu haliyle cıvıl cıvıl bir yaz parfümü olarak da kullanılabilir. Hüzünlü bir sonbahar kolonyası olarak da. Eğer günümüzün birbirinin aynısı vasat deniz temalı parfümlerinden bıktıysanız ve ilk Terre d'Hermes'i pek sevemediyseniz, Parfum versiyonu sizi kendisine çağırıyor. Bence bu sese kulak verin.


Bana katılırmısınız bilemeyeceğim ama Terre d’Hermes Parfum’un başlangıcını markanın diğer parfümü Un Jardin Sur Le Nil’e benzettim. Orta kısımdan itibaren ise Terre d’Hermes’e. Bence Un Jardin Sur Le Nil ile Terre d’Hermes’in ilginç bir karışımına benziyor kokusu. Yada bana öyle geliyor.

Dört mevsim kullanabilecek gibi duruyor. Bu haliyle seçim yapmak için iyi fikir. Fakat fiyat olarak biraz yüksek diyebilirim. Hatta bazı niş markaların fiyatlarına yakın. Yani ne olur ne olmaz denemeden almayın.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkürü borç bilirim.      

Koku Güzelliği:10/8