Thierry Mugler – Angel (1992) Dünya
çapında büyük ses getiren parfümlerden.
"Söylemek istediğim
şey şu: Parfümlerin içine konulan vanilya, cis-3 hexenol ve etil maltol gibi
kimyasallar parfümü enfes yapıyor, aynı zamanda saf kokular kadar sağlıklı ve
ekolojik. Hatta bazen daha ekolojik. Mesela saf sandal ağacı kokusu sürmek
istiyorum diyorsunuz. O küçük şişedeki parfüm için Hindistan’daki ormanlar
mahvoluyor. Halbuki kimyasal olarak hazırlanan sandal ağacı kokusu hem muhteşem
hem de ağaçlara dokunmuyor." diyor parfümler ile ilgili kitaplara imza
atmış ünlü gazeteci Chandler Burr.
Modern kimya
tekniklerinin ve teknolojisinin gelişmesiyle artık doğada bulunan yada
bulunmayan bir koku, labaratuvar ortamında elde edilebiliyor. Vanilya mı
istiyorsunuz, yada amber mi aradınız, limonu nasıl mı ekleyeceksiniz bir
parfüme. Hiç sorun değil. Hadi Iso E Super ağırlık bir parfüm yapalım. Birisi
Terre d'Hermes mi dedi? Yaşasın teknoloji!
Sadece cep telefonu yada
plazma televizyonlar alanlarında olmuyor teknolojik gelişmeler. Otomotiv
endüstrisindeki teknoloji kullanımı göz alıcı durumda. Yada IPAD konseptini
dünyaya armağan eden Apple'nin rahmetli CEO'u Steve Jobs değildi sadece teknolojiyi
bir üst düzeye taşımaya çalışan.
Farklı alanlardaki
mühendisler gece gündüz çalışıyorlar ve yeni teknikler arıyorlar hayatımızı
kolaylaştıracak. Dev AR-GE bütçelerine sahip ilaç tröstleri, savunma
sanayisinin milyar dolarlık projeleri, bütçeleri kimi ülkelerden bile büyük
küresel petrol şirketleri. Kapitalizm ve liberal ekonomi, önlenmesi zor
dinamizmi ile çalışmasına devam ediyor. Bizim için mi yoksa korkunç
büyüklükteki kar oranları için mi bu kadar can-ı gönülden çalışıyorlar. Karar
sizin.
Kimya endüstrisi de boş
durmuyor anlayacağınız. Sentetik elementler neredeyse bütün parfümlerin ana
öğesi artık. Bu yapay kokular ise 1992 yılında bir çocukluk hayalinin
gerçekleştirmesi için aracı olmuş. Ünlü modacı Thierry Mugler'in çocukluğundaki
pamuk şekeri kokusunun peşine düşmesi, "Angel" isimli parfümü ortaya
çıkardı. Önemli oranda Etil Maltol aromasına sahip Angel, 1990'lı yılların
başlarında parfüm dünyasında taşları yerinden oynattı adeta.
E637 gıda katkı maddesi
koduyla bilinen aroma artırıcı etil maltol, çikolata, vanilya, şarap, meyve
aromalı içecekler, hamur işi, şekerleme, tütün ürünleri, kozmetik ve ilaç
sektörlerinde kullanılıyor. Parfüm sektöründe de kullanılan etil maltol, Angel
isimli ikonik kokunun belirleyici tadını oluşturuyor. Daha fazla detaya
girmeden geçelim bu efsane parfüme.
Thierry Mugler
parfümlerinin başkanı Vera Strubi'nin büyük katkısı ile ortaya çıkan Angel,
markanın ilk parfümü. Bazı kaynaklarda parfüm tarihindeki ilk "oryantal
gurme" tarzında olduğu iddia ediliyor. Fragrantica'da ise oryantal
vanilyalı olarak sınıflandırmışlar. Parfümün açılışı tatlımsı turunçgiller,
tatlı karanlık baharatlar ve koyu bir çikolata kokusu ile gerçekleşiyor. Doğal
ve yüksek kaliteli üst notalarını çok sevdim. Orta kısımdan itibaren parfümün
ana karakteri ortaya çıkmaya başlıyor. Oldukça tatlı çikolata kokusu size
kendisini yavaş yavaş gösteriyor. Karanlık ve koyu sayılabilecek çikolataya paçuli ekleniyor. Paçuli oldukça tatlımsı kullanılmış. Angel'in orta kısmına
bayıldım. Geçelim sonlara. Alt notalarda paçuli bütün gösterişli haliyle
karşımızda. Çikolatamsı koku geri plana geçiyor. Onun yerine vanilyalı,
karamelize edilmiş paçuli öne çıkıyor. Ve tenden ayrılana kadar bu acımsı,
buruk paçuli devam ediyor. Koku tenden ayrılmaya yakın deri de hissediyorum.
Adeta paçulinin arkasına saklanmış deri, ara ara yüzünü gösteriyor. Son
kısmı ise çok etkileyemedi beni.
Bu parfüm bünyesinde bazı
ilkleri barındırıyor. Bunlardan en bilineni ilk defa bir parfümde böylesine
yoğun ve net şekilde çikolata-karamel benzeri kokunun kullanılması. Hatta
açıklanan resmi notalarında çikolatadan bahsedilmesi. Günlük hayatta çikolata
yemek mutluluk verici bir durumdur. İnsanın serotonin salgılamasını sağlar.
Fakat o güzelim bitter çikolata kokusu üzerinizde ve teninizde nasıl durur acaba?
İşte bu sorunun cevabını ilk veren parfümdür Angel.
Angel aynı zamanda çığır
açan bir parfüm. Çünkü döneminin koku trendlerine müthiş bir başkaldırıdır.
Hatta onun için parfüm endüstrisinin Che Guevarası bile diyebilirim. İlk defa bir parfümde böylesine çikolataya
bandırılmış paçuli kullanılıyordu. Bu yanıyla dünya koku trendini değiştiren,
parfüm sektörüne farklı bir istikamet çizen ve bizzat kendisi trend olan
tarzıyla öncü olmayı başarmış bir eser.
Çikolata, karamel,
şekerleme, jelibon, marshmallow, vanilya, kahve, kakao, tiramisu. Angel bu
güzelim tatların hepsinden bir parçayı içinde harmanlamış adeta. Kısaca bitter
çikolatalı paçuli diyebilirim Angel'i anlatmak için. Yada karanlık bir baharat-karamel
kombinasyonu. Hatta çikolata soslu bir yaş pasta. İlginç olan ise orta
notalarından itibaren alttan alta gelen tütün-pipo kokusu. Açıklanan
notalarında olmasa da kesinlikle orada bir yerlerde tütün teması var. Benim
için büyük bir sürpriz. Hatta alt notalarında bariz bir deri bile
hissedebiliyorum.
Angel’ın kokusundaki
önemli durumlardan birisi de tatlılık-şekerlilik oranı. Günümüzün modern
parfümlerinde bol tatlılık kullanımı Angel’da da var. Zaman zaman şekerli hissi
veren Angel, bu tarz kokulara mesafeli duranlar için iyi bir seçenek gibi
görünmüyor. Şimdiden uyarayım.
Angel genel olarak düz
çizgide ilerleyen bir parfüm hissi veriyor. Ama zengin ve derin. Bir tarafta
kırmızı orman meyveleri, bir tarafta koyu baharatlar, bir tarafta karamelize
çiçekler. Sanki hepsi var ama hepsi de yok gibi. Şaşırtıcı ve sürprizlere açık
bir parfüm. Saldırgan ve güçlü. Egzotik ve gizemli. Seksi ve provokatif.
Şüphesiz o bir süperstar.
Neredeyse ilk çıktığı yıldan itibaren dünyanın en çok satan parfümlerinden
birisi. Eğer bugünkü pop müziğinin kraliçesi Lady Gaga olduğu varsayılıyorsa,
kadın parfüm dünyasının süper starı da Angel'dır. Hatta Chanel - No.5 ile
birlikte dünyanın en popüler kadın parfümü dersem yanılmış olmam. Ve en çok
taklit edilen... Bu anlamda Angel tam bir başarı öyküsü. Hem de ne öykü.
Şişesinin yıldız formunda olması bile onun "Star" karakterini
vurguluyor adeta.
Kimi yorumcular Angel'i
"ya aşık ol ya nefret et" diye nitelemişler. Bence hayat bu kadar
keskin çizgiler üzerinden yürümüyor. Her zaman gri tonlarda olmalı yaşamımızda.
Ben yine de bu parfüme aşık olanlar kategorisindeyim. Bilemiyorum belki de
tenime çok uydu. Bazı kişilerin tenlerinde hiç de güzel tepkiler vermediğini okuyorum.
Demek ki biraz ten seçen bir parfüm. Yani o güzel yüzünü herkese göstermek
istemiyor. Onu sınırlı sayıda kişi arzulasın istiyor.
Bence Angel, seksi ve
frapan bir kadın rolünü iyi oynar. Hatta tam tersi evinde çocuklarına
çikolatalı kurabiyeler yapan anaç ev kadını rolünü bile hakkıyla yerine
getirir. Gece kulüplerinin vazgeçilmez müdavimlerinin parfümü olduğunu sanırım
söylemeye gerek yok. Ona hangi rolü verirseniz verin hiç farketmez. O hepsinin
üstesinden gelecektir. İsminin Melek olması ise kesinlikle tesadüf değil bence.
O hem bir iyilik meleği olabilir hem de kötülüğün kraliçesi şeytan.
Bir başka ilginç durum
ise şişesinin ve içindeki sıvının rengi ile ilgili. Parfüm dünyasında mavi
şişeli ve mavi isimli parfümler genellikle ozonik, akuatik, deniz tabanlı ferah
parfümler olarak bilinir. Fakat Angel'ın şişesinin mavi olduğuna bakıp, onun
ferah bir deniz kenarı parfümü olduğunu düşünmeyin. Yoğun, biraz karanlık,
güçlü ve baskın bir karakteri var.
Luca Turin'in kitabında
Angel meyveli paçuli olarak sınıflandırılmış. Beş üzerinden beş yıldız alarak
en beğenilen parfümler listesine girmeyi başarmış. Hakkındaki incelemeyi ise
Tania Sanchez yazmış. Bakın şunları söylemiş Tania hanım:
"Angel’ı ilk
koklayışım, uzun boylu ve geniş omuzlarını gökyüzü mavisi takım elbisenin bile
sevimlileştiremediği bir satış görevlisinin, tezgahtan bana doğru uzanarak
parfümü üzerime haşince püskürtmesiyle gerçekleşti. Bir duraklama anı. “Şaka mı
bu?” Seneler boyunca bu kokunun, kokladığım en çirkin şey olduğunu düşündüm. O
zamanlar kadınların sadece çiçek ya da şeker kokması gerektiği gibi naif
inanışlara sahiptim. Oysa ki Angel, sapkın bir yoldan giderek, ikisini birden
sahiplenmişti. Klasik bir çiçeksilik ile ‘Hayalet Avcıları’nın yok etmeye
çalışacağı, alevlere atılmış şekerden oluşan kötü bir kahramanın,
Marshmallow-Man’in birleşimi gibiydi. Seneler boyunca başka parfümler
tarafından taklit edilen bu koku, kızlar için hayata geçirilmiş gurme bir
şekerleme olarak lanse edildi. Bu yalanlara kanmayın ve Angel’ın "Adem
Elması"’nın peşine düşün: Yakışıklı, reçineli, odunsu paçuli, pipo ve deri
terlik gibi erkeksi objeleri çağrıştırıyor. Frenk üzümü ve beyaz çiçekler ise
feminenliğe oynuyor. Bu iki zıt kutup, maskülen ve feminen, ağız sulandırıcı
bir seksapel yaratarak Angel’a duygusuz, buz gibi bir kayıtsızlık kazandırıyor.
Aynı filmin başında ‘bu adama dayanamıyorum’ deyip sonunda o adamla evlenen
kadın karakterler gibi ben de her seferinde Angel’ı bir kere daha koklamak
istedim ve böylelikle satın almak zorunda kaldım."
Angel ile ilgili hoş bir
yazıya rastladım internette. Ondan kısa bir bölüm sunmak isterim size:
"Thierry Mugler’in
parfümleri, notalarının tadından başka adları, kahramanları ve dünyalarıyla da
bana ayrı bir tat verir. Bunu da doğal karşılıyorum çünkü Thierry Mugler
hayatının bir döneminde bale sanatçısı idi! Ve güzel sanatlarda eğitimini
bitirdikten sonra Paris’e giderek moda dünyasında adını stlist olarak duyurdu.
Daha sonra da estetik duygusu ve
yaratıcılığını fotoğraf sanatıyla da pekiştirdiğine tanık olduk. Bütün bu
özellikleriyle beni en çok etkileyen ve üzerimde iz bırakan şey ise, parfümleri
ile yarattığı kadınları ve onların düşsel alemleridir… Melek ve yabancı…
Thierry Mugler ilk
parfümünü 1992’de dünyaya sundu. Parfümümün ismi Angel, ama biliyoruz ki
melekler iyi de olabilirler, kötü de… Mugler melek gibi masum görünen, ama Mavi
Melek gibi baştan çıkarıcı olabilen bir kadın çiziyordu. Bu yüzden de onu,
önce New York gökdelenlerinde Estelle
Hallyday canlandırdı, sonra da mavi bir okyanusa benzer çöllerde kürklere
bürünmüş bir Jerry Hall çıktı karşımıza. Kokuya katılan karamela, bal, çikolata
ve vanilya notalarıyla, meyvemsi notaların buluştuğu Angel, bize aynı zamanda
çocukluğumuzu, annelerimizin kurabiyelerini, kır gezilerini hatırlatıyor. İştah
açan notalarıyla Angel her tende farklı duruyor, bu yüzden her kadına hitap
etmese de özellikle “çocuk kadın” lara çok yakışıyor. Angel o kadar tutuldu ki,
bugün dünyanın en çok satan on parfümünden biri oldu. Kaynak: "http://www.kuraldisidergi.com/1896/parfumun-oykusu
Angel'ın iki versiyonu
var. Birisi EDT diğeri de EDP. Asıl versiyonu tabiki EDP olanı. EDT daha
sonraki yıllarda çıkarıldı. Ben de EDP versiyonunu denedim. Angel'in büyük
başarısından sonra aynı isme sahip 21 farklı parfüm çıkarmış Thierry Mugler.
Tabiki bunların çoğu limitli üretimdi. Bu bile Angel'ın nasıl bir isim gücüne
sahip olduğunu gösteriyor.
Gelelim bu parfümü kimler
kullanabilir sorusuna. Angel kadın parfümü olarak piyasaya sürüldü. Bunda kuşku
yok. Fakat Angel'in çok sayıda erkek kullanıcısının olduğunu biliyoruz ve
okuyoruz. Objektif olarak bakmaya çalışırsam Angel'ı erkeklerde rahatlıkla
kullanabilir. Bence yoğun bir kadınsılık barındırmıyor. Hatta zaman zaman
erkeksi vurgular bile hissediyorum. Yine de denemeden almak iyi fikir değil. Ne
olur ne olmaz. Sıcak yaz günleri için biraz fazla yoğun ve baskın kalabilir.
Tam bir sonbahar-kış parfümü.
Artıları:
+ Başlangıcı çok güzel.
+ Orta kısmı da nefis.
+ Parfüm dünyasının
öncülerinden olan bu eseri her koku sever denemeli.
+ Yapaylığa rastlanmayan
kaliteli kokusu.
+ Seksi, kışkırtıcı,
merak uyandırıcı.
Eksileri:
- Tatlı hatta şekerli
parfümleri sevmeyenler uzak durmalı.
- Çok popüler olması ve
bir çok kişinin kullanması, başkalarıyla pişti olmanıza neden olabilir.
Koku Güzelliği:10/8.5