Maison Francis Kurkdjian – Lumiere Noire Pour
Homme (2009) Markanın başarılı erkek parfümü.
Fransa'nın içinde
yaşadığımız çağa en büyük katkılarından birisi şüphesiz resim sanatı alanında.
Tam anlamıyla bir mimari birlikten söz edemeyiz günümüz Fransası için. Fakat
resim sanatına katkıları çok büyük Fransız ressamların. Hele ki Edouard
Manet'in. Bu ünlü ressam 1862-1863 yıllarında öyle bir esere imza attı ki, eski
sanatın bitişi, modern sanatın başlangıcına sebep oldu. Tabiki Manet yaşarken
böyle bir şeyden haberdar olmayacaktı. Onun ölümünden sonra bu tablo, resim
sanatında bir devrin kapanışını, bir devrin ise açılmasını sembolik olarak da
olsa gerçekleştirmişti.
Dışarıdan bakan bir göz
için diğer yağlı boya resimlerden pek farkı olmayan bu tablo, İzlenimcilik
akımının da temellerinin atılmasını sağlamıştı. Resim alanındaki İzlenimcilik
akımı, ressamın doğayı kendi duygu dünyasına göre ve kendinde oluşan izlenimine
göre resmetmesinden başka bir şey değildi. Artık doğayı taklit etmeyi bir
kenara bırakan ressamlar, kendi izlenimlerini ve zihinlerindeki imgeleri tuvale
aktarıyorlardı. Sonrasında Paul Cezanne, Edgar Degas, Claude Monet,
Pierre-Auguste Renoir gibi önemli ressamlarda İzlenimcilik akımını takip edip
geliştireceklerdi. Fransız ressamlar 19. yüzyılın ortalarında farkında olmadan
resim sanatında bir kırılmaya yol açmışlardı.
Şu bir gerçek ki bugünkü
Fransa, hegomonik, ekonomik ve sanatsal anlamda eski gücünün çok uzağında.
Hatta edebiyat, mimari ve müzik alanlarında bile pek sesi duyulmuyor. Fakat
Fransa yavaş yavaş başka bir alanda sağlam adımlarla ilerliyor. O da henüz
sanat olarak kabul edilmeyen parfümler. Fransız güzellik ve moda endüstrisi
birbirinden başarılı markaları dünya pazarlarına sunarken, parfüm üreticileri
de boş durmuyorlar. Hatta diyebilirim ki 19. yüzyılda İzlenimcilik akımını
sanat dünyasına armağan eden Fransızlar, 21. yüzyılda da parfüm sanatının
nadide örneklerini insanlığın beğenisine sunuyorlar. Gerek ana akım gerekse niş
markalara sürekli yenileri ekleniyor Fransa'da. Bu yeni isimlerden en göze
çarpanlarından birisi ise Francis Kurkdjian isimli parfümör.
Dedeleri uzun yıllar
İstanbul'da yaşamış bir ailenin çocuğu Kurkdjian. Bu anlamda az da olsa bu
toprakların ruhuna sahip belki de. Le Male gibi efsaneye dönüşmüş bir parfümü
henüz yirmili yaşlarında tasarlamasıyla bütün gözler ona çevrilmişti ilk
zamanlar. Bu genç adam anlaşılan fazla aceleci davranmamış. Önce işin
mutfağında yetişmiş uzun uzun. Ve 2009 yılında kendi niş markasını kurup,
sanatını bütün dünyaya kanıtlamaya karar vermiş. İlk çıkardığı parfümlerden
olan Lumiere Noire Pour Homme, bir çok parfüm severin hemen dikkatini çekmeyi
başarmış durumda. Hatta markanın en popüler parfümü bile denebilir. Bu kadar
ilgi çeken bir eserin, Parfüm Merakı'nda olmaması düşünülemezdi tabiki.
Kendi sitelerinde
baharatlı gül, paçuli ve pelin otundan oluştuğu yazılmış. Parfümü ilk
sıktığımda hafif tatlımsı modern turunçgiller ve çiçekler (portakal çiçeği) ile
karşılaşıyorum. Bahsedilen pelin otundan mı geliyor bu çiçeksilik bilemiyorum.
Ama Lumiere Noire Pour Homme'un başlangıcı harika. Kibar, dengeli, yumuşak bir
açılış. Söylenecek söz yok. Bir süre sonra orta notalara geçiliyor. Bu
turunçgil hissi azalsa da devam ediyor. Bu andan itibaren gül iyiden iyiye
kendisini gösteriyor. Hemen arkasında baharatlar var gülün. Aynı kibar koku
devam ediyor. Fakat baharatlar ve gülün hakimiyetine giriyor denilebilir.
Başlangıcı kadar etkileyici gelmedi bana orta kısım. Gelelim sonlara. Alt
notalarda bir parça paçuli hissediliyor. Fakat ilginç olan baharatlara
hayvansallık ekleniyor. Tatlı baharatlara çok da yakışmış dozunda hayvansallık.
Ve tabiki hissedilir oranda misk. Kapanışını çok sevdim Lumiere'in.
Lumiere Noire'de ana
ekseni kibar, yumuşak ve çiçeksi kokularla harmanlanmış baharatlı-gül
oluşturuyor. Diğer öğeler bu temanın etrafında şekillendilirmiş. Arap
etkisindeki parfümlerde rastladığımız insanın içini bayan gül kullanımı yok.
Modern, Avrupalı, Fransız, biraz sabunsu ve yumuşak. Gülden sonra ikinci baskın
koku baharatlar. Kimyon ve tarçın öne çıkan elementler. Üçüncü olarak da misk.
Genellikle parfümlerin alt notalarında kullanılan misk, burada orta kısımdan
itibaren yavaşça devreye giriyor. Son olarak da paçuli. Belki de parfümün en
geri planda kalmayı yeğleyen notası.
Lumiere Noire
başlangıcından itibaren sabunsuluk sınırında dolaşan portakal çiçeği kokusunu
size kontrollü şekilde hissettiriyor. Hatta kıyafet üzerinde uzun süre portakal
çiçeği baskın hale geliyor. Hiç şaşırmadım bu duruma. Çünkü Francis Kurkdjian'ın
başka parfümlerinde de bu sabunsu portakal çiçeği kullanımına rastlıyoruz.
Fakat burada üst notalar dışında çok baskın değil portakal çiçeği. Yine de orta
kısımda hala alttan alta destek veriyor portakal çiçeği.
Parfümün genelinde
markanın bize alıştırdığı kalite hissiyatı mevcut. Fakat Aqua Universalis'de
biraz fazla doğallık yakalama çabası, "steril ve zorlama" izlenimi
yaratmıştı bende. Burada o kadar zorlamamış kendisini çok pürüzsüz ve doğal
olayım diye. Onun için markanın diğer parfümlerine göre biraz dağınık gelebilir
kokusu size.
Yurt dışındaki parfüm
platformlarında övgüler yağdırıldığını göreceksiniz bu esere. Hatta kimilerine
göre erkekler için üretilmiş en iyi gül temalı parfümlerden birisi olduğu bile
söyleniyor. Rakipleri de şüphesiz çok güçlü. Le Labo - Rose 31, Frederic Malle
- Une Rose, Czech&Speake - Dark Rose, Amouage - Lyric Man, By Kilian - Rose
Oud, Eau d'Italie - Paestum Rose, The Different Company - Rose Poivree ve
diğerleri...
Erkek için siyah ışık.
Parfümün ismini böyle çevirebiliriz sanırım. Bu nasıl bir isim diyebilirsiniz.
Hatta parfümün konsepti ile ismi çok uymuyor diye de eleştirebilirsiniz. Çünkü
asla karanlık bir kokuya sahip değil. Her şey ortada ve transparan. Anlaşılan
Francis Kurkdjian, parfümün ismini koyarken hiç böyle polemik olabilecek
durumlara kulak asmamış. E iyi de yapmış tabiki. Özgürlük güzeldir. Hayatın her
alanında özgürlüğünü koruyabilemeli insan. İşinde, sosyal hayatında, evinde ve
parfüm seçiminde...
Bir çok yorumcu Lumiere
Noire'yı seksi olarak tanımlamış. Şimdi her insanın hayatı algılama ve
anlamlandırma kapasitesi farklıdır. Bunu eleştiri anlamında söylemiyorum.
Tamamen insani bir durum. Ama bence bu parfüm kesinlikle seksi, cazibeli yada
çekici değil. Tam tersi romantik, sakin, dengeli ve duygusal. Yani bu parfümü
Mercedes spor arabasına binip, sağda solda dikkat çekmeye çalışan sonradan
görme kardeşlerimiz değil de, klas, şık, cemiyet hayatının müdavimi, stil
sahibi, bazı şeyleri ruhunda hazmedebilmiş kişilerin kullanması daha uygun
olur. Hafif elit, azıcık snob sanırım doğru kelimeler kokusu için.
Yine bu parfümü
çıraklıktan yetişmiş ve zengin olmuş holding sahibine değil de, yurtdışında
eğitim almış, ailesi yüksek bürokrasiye mensup, 2-3 dil bilen, profesyonel bir
üst düzey yöneticiye uyacaktır. Böyle ayırımlar yapmak pek içimden gelmiyor ama
sanki günlük kullanımdan ziyade daha özel ambiyansların veya lüks mekanların
kokusu Lumiere Noire Pour Homme. Günlük hayatta pazar günü eşofmanları giyip,
markete gitmek için çok uygun olacağını sanmıyorum. Ona hakettiği değeri vermek
lazım.
Bu parfüm bende boğaz
kıyısında çok şık bir gece kulübünü hatırlatıyor. İçeriye sadece sınırlı sayıda
kişinin girebildiği çok lüks bir mekan burası. İçeridekilerin çoğu birbirine
yakın üst gelir grubuna dahil kişiler. Zaten hepsi birbirini iyi kötü tanıyor.
Hafif loş bir ışık var. Boğazın o inci gibi ışıklarını seyrederek yenen akşam
yemeğini hayal edin. Karşınızda çok güzel ve zarif bir kadın. Bir kaç kadeh
kırmızı şarap içmişsiniz. İçkinin kana karışmasıyla oluşan rahatlama hissi ile
düşüncelere dalmışsınız. Hayatın yaşamak için o kadar da kötü bir yer
olmadığını düşünürken buluyorsunuz kendinizi.
Lumiere Noire Pour Homme
soyut bir sanat çalışması gibi. Hatta İzlenimcilik akımının bir ressamının
paletinden çıkmış tuval bile diyebilirim. Biraz bulanık, saydam ve geçirgen.
Bezersiz bir kokusu yok. Özellikle son yıllarda bu tür baharatlı-gül temasına
sahip parfümler karşımıza çıkıyor. Yani kokusu yüksek düzeyde yaratıcılık
barındırıyor dersem abartmış olurum. Yine de herkesin sevebileceği güvenli
limanlardan birisi. Deneyen çoğu kişinin beğenisini kazanacaktır. Bu parfümü
kullandığınızda güzel övgüler alacağınızdan şüpheniz olmasın.
Lumiere Noire Pour Homme
çok erkeksi yapıda değil. Yani zaman zaman kadınsılık içeren ilginç bir dengede.
Bu kadınsılığı gül ve portakal çiçeği veriyor. Fakat baharatlar hemen yardıma
koşup, erkeksi vurguyu arttırıyorlar. Hatta bence uniseks olarak rahatlıkla
sunulabilir. Eğer çok erkeksi bir gül parfümü arıyorsanız sizin için uygun
olmayabilir.
Denemelerim sonucunda,
ilk sıktığınız andan sonlarına kadar çok büyük değişimler göstermiyor. Belli
bir koku çizgisi var ve oradan ilerliyor. Süprizsiz bir kokuya sahip. Aslında
basit kurgulanmış bir parfüm. Çok derin yada bol katmanlı değil. Verilmek
istenen mesaj açık. Lafı hiç dolandırmamış Bay Kurkdjian.
Benim için sıkıntı olan
diğer tarafı ise zaman zaman sabunsu çiçeksiliğin öne çıkıyor oluşu. Nedense
portakal çiçeği kokusunu parfümlerde bir türlü sevemiyorum. Bana doğal ve mis
gibi bir portakal hissi veremiyor. Biraz yapmacık duruyor. Onun için Lumiere
Noire Pour Homme benim için hayatımın parfümü olamayacak. Hatta bir şişesini
bile almayacağım. Ama yine de konforlu kokusunu her parfüm sever denemeli.
Parfümün tasarımcısı
Francis Kurkdjian. Eau de Parfum (EDP) versiyonuydu bendeki orijinal numunesi.
Fakat internetten gördüğüm parfümün orijinal kutusunun üzerinde EDT yazıyor.
Pek anlayamadım bu durumu. Çok sıcak yaz günleri dışında her zaman
kullanılabilir.
Artıları:
+ Başlangıcı nefis.
+ Sonları çok güzel.
+ Yüksek kalitesi memnun
edici.
Eksileri:
- Benzersiz ve çok
yaratıcı bir parfüm değil.
- Fiyatı yüksek.
Koku Güzelliği:10/8