Cartier
– Santos (1981)
Cartier’in klasikler arasında yer alan erkek parfümü.
Bu öyle bir
adamın hikayesi ki, inanmak zor. Hatta Parfüm Merakı sitesinin en ilginç
konuklarından birisine şahit olacağız. Bu adam kim mi? Biraz merak edin
bakalım.
1873 yılında
doğan bir adamın hikayesi bu. Aslen Brezilyalı. Babası Brezilya'nın en büyük
kahve üreticilerinden birisi. Erken ölen babası sayesinde çok büyük bir servete
sahip olarak buluyor kendisini. Fakat Brezilya'da yaşamak onu tatmin etmiyor
çünkü gözü Avrupa'da. Yirminci yüzyılın başlarında Fransa ve başkenti Paris
adeta ışıl ışıl parlıyor. Dünyanın çekim merkezlerinden birisi. Belki de en
önemli şehri. Bugün Newyork nasıl dünyanın başkenti kabul ediliyorsa Paris'te o
zamanın cazibe merkezi. Herkes Paris'te yaşamak istiyor veya en azından
Fransızca öğrenmeyi düşünüyor. Bahsettiğim kişinin de ilk yaptığı şeylerden
birisi Brezilya'yı bırakıp, Paris'e gelmek oluyor. En ufak maddi sıkıntısı yok
nasıl olsa. Ve Paris sosyetesine hızlı bir giriş yapıyor.
Sting'in
seslendirdiği ve dinlemekten bıkmadığım o harika parçası "Englishman in
New York"a bir gönderme yapayım. Brezilyalı adam Pariste... Peki bu adamı
böylesine çekici ve ilginç yapan ne? Her zaman çizgili, koyu renk takım elbise
giyen, onu tamamlayan ayakkabı, kolalı gömlek ve Panama şapka takan bu
beyefendi, Paris sosyetisinin düzenlediği partilere katılmaktan da geri
kalmıyordu. Parisli erkekler onun giydiği kıyafetlerin aynısını alıyorlar,
pantalon paçalarını onun gibi kıvırıyorlardı. Adeta fenomene dönüşmüştü renkli
kişiliği ile.
Arkadaş çevresi
o kadar genişti ki dönemin süper zenginlerinden Rockefeller'la yemek yiyip,
ünlü yazar Jules Verne ile gece geç saatlere kadar muhabbetlere dalıyor, telefonun
mucidi Graham Bell ile teknoloji üzerine söyleşiler yapıyordu. Fakat bu adamın
çok daha ilginç bir özelliği vardı. O da havacılığa, pilotluğa ve uçmaya olan tutkusuydu.
Henüz uçak teknolojisinin olmadığı 1900'lü yılların başında aklına koymuştu
uçmayı. Ve bu inadı sayesinde bir balona sahip oldu. Hatta 1901 yılında bir gün
herkesin şaşkın bakışları arasında balonuyla havalandı ve Eiffel Kulesi'nin etrafında tur atıp tekrar
yere başarıyla indi. Artık Paris'te herkes onu konuşuyordu.
Hatta işi
biraz daha abartıp, balonunu gezmeye giderken bile kullanıyordu. Her akşam
Champs-Elysees'deki evinden Maxim'e balonla gidiyor, gündüzleri alışverişe ve dostlarını
ziyarete de balonla uçuyordu. Evinin önündeki lamba direğine bağlı duran balonu
Maxim'in önünde atların yanına park ediyordu.
Aynı zamanda
mucit olan bu çılgın Brezilyalı, 1906 yılında dünyanın ilk uçak
prototiplerinden olan "14 bis" isimli makinesini icat edip, kullanıma
hazır hale getirmişti. Üstelik bu küçük ve basit uçağıyla yaptığı ilk uçuş
deneyimi başarılı olmuştu. Muhtemelen farkında olmadan tarihe geçmişti bu uçuşu
ile Alberto Santos-Dumont.
Bir rivayete
göre cep saatine bakmaya üşendiğinden, bir rivayete göre uçuşları sırasında cep
saatine bakmanın güvenli olmadığını ve uçağın kontrolünü kaybedebileceğini düşünerek
arkadaşı Cartier markasının sahibi Louis Cartier'e şikayette bulunmuştu. Bu
yakınmalar üzerine Louis Cartier onun ismini verdiği bir saat tasarladı. 1904
yılında tasarlanan bu saat Cartier'in de ilk kol saatiydi. Malum o zamana kadar
hep cep saatleri kullanılıyordu. Yani bu ilginç Brezilyalı yine farkında
olmadan kol saatlerinin doğuşuna ön ayak olmuştu.
Bu
anlatılanlar daha sürer gider. Biz konumuz olan parfümlere geçelim artık. Alberto Santos-Dumont'un
hikayesini anlatmamın sebebi anlaşıldı sanırım. Cartier'in en eski saat
koleksiyonlarından olan Santos'un ismi, bu çılgın Brezilyalıdan geliyor. 1981
yılında çıkardıkları parfüme de Santos ismi verilmiş. Daha önce incelemesini
verdiğim Cartier'in diğer parfümlerinden Pasha'nın ismi de yine markanın saat
koleksiyonundan geliyor. Anlaşılan, Cartier, parfümlerine isim verirken ünlü
saat serilerini kullanıyor.
Santos de
Cartier, kendi sitelerinde şöyle tanıtılmış: "Fesleğenin ferahlığı,
adaçayının ambersi notaları ve sedir ağacının şıklığı... Odunsu amber ile
aromatik ferahlığın karışımı."
Santos'un
açılışı eskilerden kalma limon, bergamot, biraz lavanta ve aromatik otlar ile
gerçekleşiyor. Santos daha ilk saniyelerinde 1980'li yılların başlarına ait
olduğunu size deklare ediyor. Ferah sayılabilecek üst notalar tozlu ve biraz
limonsu. Ama aromatik otların da hakkını yememek lazım. Nostaljik ama güzel ve
doğal. Açılışını sevdim. Santos'un ilerleyen
dakikalarda kokusu değişiyor. Aromatik otlar ve tozlu turuçgillerin ağırlığı
azalıyor. Orta notalarından itibaren yumuşak ve tatlımsı baharatlar (muhtemelen
karanfil, tarçın), yumuşak erkeksi çiçekler (sardunya olabilir) ve bir parça
hayvansal sayılabilecek vanilya algılıyorum. Son kısım ise orta notalar ile
paralel gidiyor. Çok değişim göstermiyor. Alt notalarında yumuşak tatlımsı
odunsular, silhat ve eskilerin değişmez kokusu meşe yosunu ekleniyor sadece.
Böylece de tenden ayrılıyor.
Santos'un 1981
yılında üretildiğini düşünürsek, o dönemin sert ve acımasız şiprelerine benzeyeceğini
düşünebilirsiniz. Evet ilk saniyelerde Eau Sauvage benzeri yapı ile karşılaşacağımı
zannettim. Üst notalarındaki eski/nostaljik/tozlu aromatik otlar ve bergamot
tam bir 1980'ler parfümü gibi. Fakat şipre havaları estiren başlangıcı dışında aromatik
fujerlara daha yakın kokusu. Bir kere yumuşak ve kullanımı kolay bir parfüm.
Dikkat ederseniz sıkça tatlılık vurgusu yaptım. Buradaki tatlılık bal/vanilya
ikilisi ile sağlanmış diyebilirim. Ayrıca aşırı kullanılmamış. Tam ayarında
tatlılık oranı.
Genel itibariyle
kremsi baharatlar ve odunsu tarzında diyebilirim. Parfümün en ilgimi çeken
kısmı ise zaman zaman size kendisini hissettiren hayvansallık. Çok az olsa da sanki
bir parça vanilya ile birlikte kullanılmış bu hayvansallık. Rahatsız edecek
kadar değil. Bence hoş bir süpriz olmuş.
Santos'da
herhangi bir yapaylığa yada zorlama yanına rastlamadım. Gayet efendi, erkeksi,
sakin, yumuşak, tatlımsı, herkesin sevebileceği gibi bir arkadaş. Şisesinin
siyah olmasına bakmayın. Hiç de öyle karanlık ve zor bir kokusu yok. En azından
benim için. Başlangıcı güzel, orta notaları çok ilgi çekici değil, son kısmı
ise gayet başarılı.
Şu bir gerçek
ki Santos, eski tarz parfüm klasiklerinden birisi. Dönemim ilgi çeken
kokularından birisine sahipti muhtemelen. Şimdi bu tür eski tarz parfümlerin
sorunu koku karakterlerinin günümüzden çok uzak olmaları ve kolay kolay
insanların kabul edemeyeceği gibi olması. Yani modası geçmiş, köhne ve eski
moda olma riski var. Fakat Santos'un başlangıcını saymazsak hiç de öyle eski
tarz bir kokusu yok. Ben hiç yadırgamadım. Bu anlamda oldukça ileri görüşlü
parfümmüş diyebiliriz. Rahatlıkla, günlük kullanımda, belli bir yaşın
üzerindeki erkeklere (30 yaş ve üzeri) tavsiye edebilirim. Şık ve kaliteli
yapısı memnun edici. Oldukça beğendiğim 1980'li yıllar parfümlerinden birisi
oldu Santos.
"İyi de
hiç mi başarısız yönü yok Santos'un" dediğinizi duyar gibiyim. Kusursuz
bir güzellik olamayacağı açık. Santos'un başlangıcına bir şey söylemem mümkün
değil. Çok güzel. Fakat orta notalarından itibaren sanki biraz
sulandırılmış/seyreltilmiş hissi verdi. Zaten bazı yorumcular da bu durumdan
şikayet etmişler. Bunun sebebi büyük ihtimalle geçirdiği reformülasyonlar.
Santos'un daha önce iki kere formülasyonunun değiştiğine dair bilgiye
rastladım. Sanırım ilk ve orijinal halini deneseydim çok daha beğenecek belki
de aşık olacaktım. Bu hali de fena değil ama sanki parfümden bir şeyler alıp
götürmüşler. Çok rafine ve niş parfüm seviyesinde olduğunu söylemem zor. Yine
de güzel bir tecrübe oldu Santos. Büyük şişesi alınacak kadar ilginç ve başarılı dersem doğru olmayacaktır.
Luca Turin'in
kitabında Santos odunsu oryantal olarak sınıflandırmış ve beş üzerinden iki
yıldız vermiş. Ayrıca şunları söylemiş Turin:
"İhtiyarlamış
tuhaf bir yaratık. Tatlı ve odunsu oryantal. Paco Rabanne Pour Homme'un kıllı
göğüslü erkek kardeşi gibi. Ne çok orijinal ne de çok başarılı. Eğer Santos'u beğendiysen
Caron - Yatagan'ı al." (Luca Turin) Bu konuda da Turin'e pek
katılamayacağım. Eğer Santos ile Yatagan arasında kalsam tercihim kesinlikle
Santos olurdu.
Tam bir
sonbahar-kış parfümü. 30 yaşın üzerindeki erkeklere tavsiye ederim. Her zaman
dediğim gibi denemeden almayınız.
Artıları:
+
Başlangıcındaki nostaljik yapıyı sevdim.
+ Hafif
tatlılık barındıran tarzı çok hoş.
+ Zaman zaman
ortaya çıkan hayvansallık ilgi çekici.
Eksileri:
- Başlangıcını
birçok kişi sevmeyebilir.
- Orta
notaları daha güzel ve kaliteli olabilirmiş.
Koku
Güzelliği:10/7